| 1 |
shove |
itmek |
v. |
|
- The man slowly passed through the crowd, shoving people aside.
- Yavaşça kalabalığın arasından geçerek insanları kenara iteledi.
- It has shoved the draft in a drawer, done nothing with it, and still does not want to do anything with it.
- Taslağı bir çekmeceye itti, onunla hiçbir şey yapmadı ve hala onunla hiçbir şey yapmak istemiyor.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki de kibar bir komşu onu çöp kanalına itmiştir.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki de kibar bir komşu, onu çöp kanalından aşağı itmiştir.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki iyi bir komşu onu çöp kanalından aşağıya itmiştir.
- Tom gave Mary a little shove.
- Tom Mary'i biraz itti.
- Tom gave Mary a shove.
- Tom Mary'yi itti.
- Tom shoved Mary into the backseat.
- Tom Mary'i arka koltuğa itti.
- Tom gave Mary a little shove.
- Tom Mary'yi biraz itti.
- I shoved him.
- Ben onu ittim.
- Tom shoved Mary up against the wall.
- Tom Mary'yi duvara doğru itti.
- I shoved Tom.
- Tom'u ittim.
- Tom shoved his plate of food toward Mary.
- Tom yemek tabağını Mary'ye doğru itti.
- Tom shoved Mary toward the door.
- Tom Mary'yi kapıya doğru itti.
- Tom shoved Mary into the car.
- Tom Mary'yi arabaya itti.
- Tom shoved Mary off the diving board.
- Tom, Mary'yi tramplenden itti.
- Tom shoved Mary into the pool.
- Tom Mary'yi havuza itti.
- The man shoved her aside.
- Adam, onu kenara itti.
- Tom shoved Mary into the backseat.
- Tom Mary'yi arka koltuğa itti.
- I shoved her.
- Ben onu ittim.
- Tom shoved Mary off the pier.
- Tom, Mary'yi iskeleden itti.
- Tom shoved Mary up against the wall.
- Tom, Mary'yi duvara doğru itti.
- Tom gave me a shove.
- Tom beni itti.
- Tom shoved Mary out the door.
- Tom, Mary'yi kapıdan dışarı itti.
- Tom shoved Mary against the wall.
- Tom, Mary'yi duvara doğru itti.
- Tom shoved his wet clothes into the dryer.
- Tom ıslak elbiselerini kurutucu içine itti.
- Tom shoved his sunglasses to the top of his head.
- Tom güneş gözlüklerini başının üstüne itti.
- Tom shoved his sunglasses to the top of his head.
- Tom güneş gözlüğünü kafasının üstüne doğru itti.
- Tom angrily shoved Mary away.
- Tom öfkeyle Mary'yi itti.
- The man shoved her aside.
- Adam, onu bir kenara itti.
- Tom shoved the bowl toward Mary.
- Tom kaseyi Mary'ye doğru itti.
- Tom shoved the door open.
- Tom kapıyı iterek açtı.
- Tom shoved Mary off the pier.
- Tom Mary'yi iskeleden itti.
Show More (32)
|
| 2 |
shove |
tıkıştırmak |
v. |
|
- John shoved all the equipment into the car's trunk.
- John tüm ekipmanı arabanın bagajına tıkıştırdı.
- Tom shoved his books into his backpack.
- Tom kitaplarını sırt çantasına tıkıştırdı.
Show More (-1)
|
| 3 |
shove |
itiş |
n. |
|
- Give a good shove to the wheel before placing the bolts.
- Cıvataları yerleştirmeden önce tekerleği iyice itiniz.
Show More (-2)
|
| 4 |
shove |
(alıp bir tarafına) sokmak |
v. |
|
- The boy said, 'Take your ball and shove it.'
- Al topunu da sok bir tarafına' dedi oğlan.
Show More (-2)
|
| 5 |
shove |
sürmek |
v. |
|
- I should've put on some sunscreen.
- Biraz güneş kremi sürmeliydim.
Show More (-2)
|
| 6 |
shove |
tıkmak |
v. |
|
- I'm tired of Tom shoving his opinions down my throat.
- Tom'un fikirlerini boğazımdan aşağı tıkmasından bıktım.
Show More (-2)
|
