solitary - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
solitary yalnız adj.
  • Some people prefer a solitary life rather than city life.
  • Bazı insanlar yalnız bir yaşamı şehir hayatına tercih ediyor.
  • Being a forest ranger, you will be solitary your whole life.
  • Bir orman bekçisi olarak, tüm hayatın boyunca yalnız olacaksın.
  • She's supposed to be here in solitary meditation.
  • Onun yalnız meditasyonda burada olması gerekiyor.
Show More (7)
solitary tek başına adj.
  • I like solitary trips to other countries.
  • Başka ülkelere tek başıma seyahat etmeyi severim.
  • She leads a solitary life in a remote area of Scotland.
  • O, İskoçya'nın uzak bir bölgesinde tek başına bir hayat sürüyor.
  • He likes to take a solitary walk.
  • Tek başına yürümeyi seviyor.
Show More (1)
solitary tek adj.
  • There is a solitary statue in the centre of the hall.
  • Salonun ortasında tek başına duran bir heykel var.
  • Well, if I must be a solitary drinker, good luck, kid.
  • Eh, madem tek içen benim, iyi şanslar, ufaklık.
Show More (-1)
solitary yalnız yaşayan adj.
  • Aardvarks are solitary animals.
  • Karıncayiyenler yalnız yaşayan hayvanlardır.
  • She lives a solitary life in a remote part of Scotland.
  • İskoçya'nın uzak bir bölgesinde yalnız yaşıyor.
Show More (-1)
solitary yalnız n.
  • You should spend some time in solitary to get your head straight.
  • Kafanızı toparlamak için biraz yalnız kalmalısınız.
Show More (-2)