| 1 |
somehow |
bir şekilde |
adv. |
|
- That is not to suggest that we should somehow weaken our position in relation to our demands on the countries.
- Bu, ülkelere yönelik taleplerimizle ilgili olarak tutumumuzu bir şekilde yumuşatmamız gerektiği anlamına gelmiyor.
- This humiliation will continue if we somehow sanction the invasion of Iraq after the event.
- Bu olaydan sonra Irak'ın işgalini bir şekilde onaylarsak bu aşağılanma devam edecektir.
- Finally, neither must we forget that somehow we must promote the pre-accession strategy with Turkey.
- Son olarak, Türkiye ile katılım öncesi stratejiyi bir şekilde desteklememiz gerektiğini de unutmamalıyız.
- There are some people in this House who seem to think that the requirements are somehow a pushover.
- Bu Mecliste gerekliliklerin bir şekilde çantada keklik olduğunu düşünen bazı kişiler var.
- The work must be done and has to be paid for somehow.
- Bu iş yapılmalı ve bir şekilde bedeli ödenmeli.
- There are some people in this House who seem to think that the requirements are somehow a pushover.
- Bu Mecliste, gerekliliklerin bir şekilde çantada keklik olduğunu düşünen bazı kişiler var.
- But somehow, the children manage to listen to two teachers at once.
- Ama bir şekilde çocuklar aynı anda iki öğretmeni dinlemeyi başarıyor.
- These men are drug dealers, gang members, or are somehow involved in the black market economy.
- Bu adamlar uyuşturucu satıcısı, çete üyesi ya da bir şekilde karaborsa ekonomisine dahil olmuş kişiler.
- You've somehow managed to tick off both your own government and one of our closest allies.
- Bir şekilde hem kendi hükümetinizi hem de en yakın müttefiklerimizden birini kızdırmayı başardınız.
- Sami somehow kept calm.
- Sami bir şekilde sakin kaldı.
- The police believed that Layla was somehow involved in the murder.
- Polis Layla'nın bir şekilde cinayete karıştığına inanıyordu.
- Sami was somehow involved in Layla's disappearance.
- Sami bir şekilde Layla'nın kaybolmasıyla ilgiliydi.
- Somehow, he saved himself.
- Bir şekilde kendini kurtardı.
- Sami somehow kept calm.
- Sami bir şekilde sakinliğini korudu.
- Tom still has to fix this somehow.
- Tom hâlâ bir şekilde bunu tamir etmek zorunda.
- We've got to get out of here somehow.
- Bir şekilde buradan çıkmalıyız.
- Tom somehow managed to swim across the river.
- Tom bir şekilde nehri yüzerek geçmeyi başardı.
- Somehow I have taken a fancy to that girl.
- Bir şekilde o kızdan hoşlandım.
- We somehow managed to swim across the river.
- Bir şekilde nehri yüzerek geçmeyi başardık.
- They looked at me somehow strangely.
- Onlar bana bir şekilde garip bir biçimde baktılar.
- Tom is going to do that somehow.
- Tom bir şekilde bunu yapacak.
- In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
- Sonunda istasyona koştum ve bir şekilde zamanında orada oldum.
- I somehow misplaced my glasses.
- Bir şekilde gözlüklerimi yanlış yerleştirdim.
- Tom is going to do that somehow.
- Tom bunu bir şekilde yapacak.
- I'll get along somehow.
- Bir şekilde anlaşacağım.
- I don't have much money, but I can get along somehow.
- Fazla param yok ama bir şekilde idare edebiliyorum.
- We will get through the jungle somehow.
- Ormandan bir şekilde geçeceğiz.
- He was somehow able to swim across the river.
- O bir şekilde nehri yüzerek geçebildi.
- Somehow I slept all day today.
- Bir şekilde bugün bütün gün uyudum.
- We've got to get out of here somehow.
- Bir şekilde buradan çıkmak zorundayız.
- We'll do it somehow.
- Bir şekilde halledeceğiz.
- I somehow misplaced my glasses.
- Bir şekilde gözlüklerimi kaybettim.
- I'll find the money somehow.
- Parayı bir şekilde bulacağım.
- Somehow Tom managed to get away with it.
- Bir şekilde Tom ondan kurtulmayı başardı.
- We've got to warn Tom somehow.
- Tom'u bir şekilde uyarmalıyız.
- I must have it done somehow by six.
- Altıya kadar bir şekilde halletmeliyim.
- Tom seems different somehow.
- Tom bir şekilde farklı görünüyor.
- The police believed that Layla was somehow involved in the murder.
- Polis, Leyla'nın cinayete bir şekilde karıştığına inanıyordu.
- He saved himself somehow.
- Bir şekilde kendini kurtardı.
- Tom will do that somehow.
- Tom bunu bir şekilde halleder.
- I'm sure Tom will manage it somehow.
- Eminim Tom bir şekilde halledecektir.
- I don't have a lot of money, but I get along somehow.
- Benim çok param yok ama bir şekilde geçiniyorum.
- We somehow managed to swim across the river.
- Biz bir şekilde nehri yüzerek geçmeyi başardık.
- He somehow managed to swim across the river.
- Bir şekilde nehri yüzerek geçmeyi başardı.
- I'll get along somehow.
- Bir şekilde geçineceğim.
- We have to get you home somehow.
- Bir şekilde seni eve götürmek zorundayız.
- Somehow Tom managed to get away with it.
- Bir şekilde Tom bundan kurtulmayı başardı.
- I'll do that somehow.
- Onu bir şekilde yapacağım.
- Somehow I believe you.
- Bir şekilde sana inanıyorum.
- Police believe that Tom was somehow involved in the murder.
- Polis Tom'un bir şekilde cinayete karıştığına inanıyor.
- They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
- Somehow I accidently activated it.
- Bir şekilde onu kazayla etkinleştirdim.
- Police believe that Tom was somehow involved in the murder.
- Polis, Tom'un cinayete bir şekilde karıştığına inanıyor.
- I will buy that dress somehow.
- O elbiseyi bir şekilde alacağım.
- I'll do that somehow.
- Bunu bir şekilde yapacağım.
- Anyway, somehow you succeeded.
- Her neyse, bir şekilde başardınız.
- He was somehow able to swim across the river.
- Bir şekilde nehri yüzerek geçmeyi başardı.
- You look different somehow.
- Bir şekilde farklı görünüyorsun.
- We'll do it somehow.
- Bunu bir şekilde yapacağız.
- We have to get you home somehow.
- Seni bir şekilde eve götürmeliyiz.
- We've got to warn Tom somehow.
- Bir şekilde Tom'u uyarmak zorundayız.
- I'll get there somehow.
- Oraya bir şekilde geleceğim.
- I don't have a lot of money, but I get along somehow.
- Çok param yok ama bir şekilde geçiniyorum.
- I'll get there somehow.
- Bir şekilde oraya gideceğim.
- Somehow, Tom knew.
- Bir şekilde Tom biliyordu.
- I don't have much money, but I can get along somehow.
- Çok param yok ama bir şekilde geçinebilirim.
- I somehow understand your feelings.
- Ben bir şekilde sizin duygularınızı anlıyorum.
- Tom still has to fix this somehow.
- Tom hala bunu bir şekilde düzeltmek zorunda.
- We'll get through the jungle somehow.
- Ormandan bir şekilde geçeceğiz.
- I somehow got a passing grade in mathematics.
- Matematikten bir şekilde geçer not aldım.
- I somehow understand your feelings.
- Duygularını bir şekilde anlıyorum.
- Tom seemed to be different somehow.
- Tom bir şekilde farklı görünüyordu.
- Tom was convinced he could have somehow prevented his father's death.
- Tom babasının ölümünü bir şekilde engelleyebileceğine inanıyordu.
- They looked at me somehow strangely.
- Bana garip bir şekilde baktılar.
- They had to elope somehow.
- Bir şekilde kaçmak zorundaydılar.
- Somehow I accidently activated it.
- Bir şekilde yanlışlıkla aktif hale getirdim.
- Tom will do that somehow.
- Tom onu bir şekilde yapacak.
- Somehow the woman got stuck between her car door and something in the driveway.
- Kadın bir şekilde arabasının kapısı ile garaj yolundaki bir şey arasına sıkıştı.
Show More (75)
|
| 2 |
somehow |
her nasılsa |
adv. |
|
- But somehow, the children manage to listen to two teachers at once.
- Fakat her nasılsa çocuklar iki öğretmeni birden dinlemeyi başarırlar.
- Somehow the woman got stuck between her car door and something in the driveway.
- Her nasılsa kadın araba kapısı ve özel araba yolundaki bir şey arasında sıkışmış.
- Somehow I believe you.
- Her nasılsa sana inanıyorum.
- Somehow Tom doesn't seem to be Mary's type.
- Her nasılsa Tom, Mary'nin tipi gibi gözükmüyor.
- Somehow, he saved himself.
- Her nasılsa kendini kurtardı.
- Somehow, Tom knew.
- Her nasılsa, Tom biliyordu.
- Somehow, you look different today.
- Her nasılsa bugün farklı görünüyorsun.
- Somehow, you look different today.
- Her nasılsa, bugün farklı görünüyorsun.
- Somehow I can't picture Tom living in Boston.
- Her nasılsa Tom'un Boston'da yaşadığını hayal bile edemiyorum.
Show More (6)
|
| 3 |
somehow |
nedense |
adv. |
|
- Somehow Tom doesn't seem to be Mary's type.
- Nedense Tom, Mary'nin tipi gibi görünmüyor.
- Somehow I can't picture Tom living in Boston.
- Nedense Tom'u Boston'da yaşarken hayal edemiyorum.
- Somehow it's been a rough day.
- Nedense zor bir gün oldu.
- Somehow I can't picture Tom working as a bartender.
- Nedense Tom'u barmen olarak çalışırken hayal edemiyorum.
- Somehow I doubt it.
- Nedense ben şüphe duyuyorum.
Show More (2)
|
| 4 |
somehow |
her nedense |
adv. |
|
- Somehow it's been a rough day.
- Her nedense zor bir gün oldu.
- She was somehow incensed against me.
- Her nedense bana karşı öfkeliydi.
- Somehow I have taken a fancy to that girl.
- Her nedense o kızdan hoşlanmaya başladım.
- You look different somehow.
- Her nedense farklı görünüyorsun.
Show More (1)
|
| 5 |
somehow |
bir yolunu bulup |
adv. |
|
- We will get through the jungle somehow.
- Bir yolunu bulup ormanı geçeceğiz.
- We'll get through the jungle somehow.
- Bir yolunu bulup ormanı geçeceğiz.
Show More (-1)
|
| 6 |
somehow |
nasıl olursa |
adv. |
|
- Somehow I slept all day today.
- Nasıl olduysa bugün bütün gün uyudum.
Show More (-2)
|
