1 |
sparkle |
parlamak |
v. |
|
- The woman's eyes sparkled and her whole body trembled with excitement.
- Kadının gözleri parladı ve tüm vücudu heyecandan titriyordu.
- The woman's eyes sparkled and her whole body trembled with excitement.
- Genç kadının gözleri parladı ve tüm bedeni heyecandan sarsıldı.
- The woman's eyes sparkled and her whole body trembled with excitement.
- Kadının gözleri parladı ve tüm vücudu heyecandan titredi.
- Her eyes sparkled like diamonds.
- Gözleri elmas gibi parlıyordu.
- Her eyes sparkled.
- Onun gözleri parlıyordu.
- The stars sparkle like diamonds.
- Yıldızlar elmas gibi parlıyor.
- Her eyes sparkle with joy.
- Gözleri sevinçle parlıyor.
- Her eyes sparkled.
- Gözleri parlıyordu.
- Mary's eyes sparkled like diamonds.
- Mary'nin gözleri elmas gibi parlıyordu.
- Tom's eyes sparkled.
- Tom'un gözleri parladı.
- The icy road sparkled in the sunlight.
- Buzlu yol güneş ışığında parlıyordu.
- Mary's eyes sparkled like diamonds.
- Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.
- Her eyes sparkled.
- Onun gözleri parladı.
- Her eyes sparkled like diamonds.
- Onun gözleri elmas gibi parladı.
Show More (11)
|
2 |
sparkle |
parıldamak |
v. |
|
- Her eyes sparkle with joy.
- Onun gözleri neşeyle parıldıyor.
- The stars sparkle like diamonds.
- Yıldızlar elmas gibi parıldıyor.
- Her eyes are sparkling with joy.
- Onun gözleri sevinçle parıldıyor.
Show More (0)
|
3 |
sparkle |
pırıldamak |
v. |
|
- The icy road sparkled in the sunlight.
- Buzlu yol güneş ışığında pırıldıyordu.
Show More (-2)
|