The sample sentences have been compiled from various sources and although they have been proofread, there may be some omissions. The sentences do not necessarily reflect the ideology and opinions of Tureng.com. Please let us know about sentences with political, social and sensitive content that offend you.
|
Anglais |
Turc |
|
| 1 |
swipe |
kaydırmak |
v. |
|
- To see the photos, Jimmy hurriedly swiped the screen.
- Jimmy fotoğrafları görmek için aceleyle ekranı kaydırdı.
- Swipe the panel down to open the map.
- Haritayı açmak için paneli aşağı kaydırın.
- Swipe to the left to see more.
- Daha fazlasını görmek için sola kaydırın.
- Swipe up to see a list of searches you have made on your phone.
- Telefonunuzda yaptığınız aramaların listesini görmek için yukarı kaydırın.
- Swipe up to see your music controls.
- Müzik kontrollerinizi görmek için yukarı kaydırın.
- Swipe upwards or downwards to view the Bixby cards.
- Bixby kartlarını görüntülemek için yukarı veya aşağı kaydırın.
- Now swipe the screen, and make sure you actually touch the screen.
- Şimdi ekranı kaydırın ve ekrana gerçekten dokunduğunuzdan emin olun.
- Open the Google Search app, sign in, and swipe up.
- Google Arama uygulamasını açın, oturum açın ve yukarı kaydırın.
- Select a sport mode that uses GPS and then swipe up or press the lower button to open the options.
- GPS kullanan bir spor modu seçin ve ardından seçenekleri açmak için yukarı kaydırın veya alt düğmeye basın.
Show More (6)
|
| 2 |
swipe |
geçirmek |
v. |
|
- Users can also swipe the screen to switch between toolbars.
- Kullanıcılar ayrıca araç çubukları arasında geçiş yapmak için ekranı kaydırabilir.
- Please sir, may I swipe your credit card?
- Lütfen efendim, kredi kartınızı geçirebilir miyim?
Show More (-1)
|
| 3 |
swipe |
vurmak |
v. |
|
- The child escaped before his friend could swipe at him.
- Çocuk, arkadaşı ona vuramadan kaçtı.
Show More (-2)
|
| 4 |
swipe |
yürütmek |
v. |
|
- Someone broke into my car and swiped my sunglasses.
- Birisi arabama girip güneş gözlüklerimi yürütmüş.
Show More (-2)
|
| 5 |
swipe |
araklamak |
v. |
|
- Someone swiped the purse on the table.
- Birisi masanın üstündeki cüzdanı araklamış.
Show More (-2)
|
| 6 |
swipe |
sert vuruş |
n. |
|
- The player intended to take a swipe to another one.
- Oyuncu başka bir oyuncuya vurmaya yeltendi.
Show More (-2)
|
| 7 |
swipe |
eleştiri |
n. |
|
- His swipe at his rivals was useless after his significant loss.
- Ağır mağlubiyetinin ardından rakiplerine yönelttiği eleştiri anlamsızdı.
Show More (-2)
|
| 8 |
swipe |
kuvvetli darbe |
v. |
|
- The Commission and the European Council are in this way taking a further swipe at democracy.
- Komisyon ve Avrupa Konseyi bu şekilde demokrasiye bir darbe daha vurmaktadır.
Show More (-2)
|
| 9 |
swipe |
çalmak |
v. |
|
- I swiped Tom's pencil.
- Tom'un kalemini çaldım.
Show More (-2)
|
