|
- The gentlemen of the Presidency were present for the previous topic.
- Bir önceki konu için Sayın Cumhurbaşkanlığı yetkilileri hazır bulundular.
- The negotiating parties did not even get round to addressing that topic in a concluding round of negotiations.
- Müzakereci taraflar, müzakerelerin sonuç turunda bu konuyu ele almaya bile fırsat bulamadılar.
- It is very difficult to sum up, this topic.
- Bu konuyu özetlemek çok zor.
- This morning you introduced this topic for us.
- Bu sabah bu konuyu bizim için açtınız.
- The first topic that I wish to address is as follows.
- Ele almak istediğim ilk konu aşağıdaki gibidir.
- The Committee on Fisheries will be dealing with this topic in detail next week, and I have undertaken to attend.
- Balıkçılık Komitesi önümüzdeki hafta bu konuyu ayrıntılı olarak ele alacak ve ben de katılmayı taahhüt ettim.
- Making all these problems a fit topic for discussion in our society opened up a Pandora's box.
- Tüm bu sorunların toplumumuzda tartışma konusu haline getirilmesi Pandora'nın kutusunu açtı.
- Also, years of work have already gone into this topic.
- Ayrıca, bu konu üzerinde yıllarca çalışılmıştır.
- Nuclear safety is a topic of deep concern to us all.
- Nükleer güvenlik hepimizi derinden ilgilendiren bir konudur.
- I shall devote my one minute of speaking time to this topic.
- Bir dakikalık konuşma süremi bu konuya ayıracağım.
- It is important to remember the significance of this topic.
- Bu konunun önemini hatırlamak önemlidir.
- It has taken ten years finally to grant the topic political status.
- Konuya siyasi statü kazandırılması nihayet on yıl almıştır.
- We have discussed this topic at great length.
- Bu konuyu uzun uzun tartıştık.
- Another topic of core significance is the balanced representation of men and women in decision-making processes.
- Temel öneme sahip bir diğer konu da karar alma süreçlerinde kadın ve erkeklerin dengeli bir şekilde temsil edilmesidir.
- The second topic that has been raised by various Members is agriculture and budgets.
- Çeşitli Üyeler tarafından gündeme getirilen ikinci konu ise tarım ve bütçeler.
- I should now like to turn to the second topic which I mentioned this morning.
- Şimdi bu sabah bahsettiğim ikinci konuya dönmek istiyorum.
- Victim protection has already long been a topic of political discussion even at European level.
- Mağdurların korunması, Avrupa düzeyinde bile uzun zamandır siyasi bir tartışma konusu olmuştur.
- This is not now aimed solely at the Spanish Presidency; it is a topic of general relevance to the reform of the Council.
- Bu konu şu anda sadece İspanya Dönem Başkanlığı'na yönelik değil; Konsey'in reformuyla genel olarak ilgili bir konu.
- In my view, the rapporteur has handled the topic of religious freedom in his articles very proficiently.
- Bana göre raportör, makalelerinde din özgürlüğü konusunu çok yetkin bir şekilde ele almıştır.
- As the Commission itself says, the topic in this case is integrated management of the Member States' external borders.
- Komisyon'un kendisinin de ifade ettiği üzere, bu davanın konusu Üye Devletlerin dış sınırlarının entegre yönetimidir.
- I would like to end with the topic of biofuels, one that is of the utmost importance.
- Son derece önemli olan biyoyakıtlar konusuyla sözlerime son vermek istiyorum.
- We have already discussed this topic in 1998, 1999 and in April 2001.
- Bu konuyu daha önce 1998, 1999 ve Nisan 2001'de tartışmıştık.
- I should now like to turn to the next topic.
- Şimdi bir sonraki konuya geçmek istiyorum.
- Sustainable development should have been the topic of this Summit too.
- Sürdürülebilir kalkınma bu Zirvenin de konusu olmalıydı.
- This has for some years been an important topic for this Parliament.
- Bu konu birkaç yıldır bu Parlamento için önemli bir konu olmuştur.
- The third and last topic I wish to raise today is Johannesburg and the World Summit on Sustainable Development.
- Bugün gündeme getirmek istediğim üçüncü ve son konu Johannesburg ve Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi.
- We are therefore against the topic of North Korea being removed from the list of topical and urgent matters for debate.
- Bu nedenle Kuzey Kore konusunun güncel ve acil tartışma konuları listesinden çıkarılmasına karşıyız.
- This topic will remain on our agenda for some months to come.
- Bu konu önümüzdeki birkaç ay boyunca gündemimizde kalmaya devam edecek.
- When a problem arises, we quite spontaneously turn to Parliament's favourite topic, namely competition.
- Bir sorun ortaya çıktığında, kendiliğinden Parlamento'nun en sevdiği konuya, yani rekabete dönüyoruz.
- It is not a very exciting topic to be discussing but, as we all know, it is very important or we would not be here.
- Tartışmak için çok heyecan verici bir konu değil ama hepimizin bildiği gibi bu çok önemli yoksa burada olmazdık.
- The topic is labour relations.
- Konu başlığı çalışma ilişkileridir.
- In my view, the rapporteur has handled the topic of religious freedom in his articles very proficiently.
- Bana göre raportör makalelerinde din özgürlüğü konusunu son derece yetkin bir şekilde ele almıştır.
- I would like to subdivide this topic into three major areas.
- Bu konuyu üç ana bölüme ayırmak istiyorum.
- The topic of the ARGO proposal is a very interesting one.
- ARGO teklifi konusu çok ilginç bir konudur.
- Perhaps some consideration, which is certainly necessary, could yet be given to this topic as well in the Convention.
- Belki de Sözleşme'de bu konuya da biraz yer verilebilir, ki bu kesinlikle gereklidir.
- So Asia is an extremely important topic for the Commission.
- Dolayısıyla Asya, Komisyon için son derece önemli bir konudur.
- The topic is an exciting one.
- Bu konu heyecan verici bir konu.
- This is especially gratifying since this is a very important topic.
- Bu çok önemli bir konu olduğu için özellikle memnuniyet vericidir.
- That means that we have half an hour to consider this topic.
- Bu da bu konuyu değerlendirmek için yarım saatimiz olduğu anlamına geliyor.
- The topic of this meeting should be a joint position on Iraq's persistent, destabilising international role.
- Bu toplantının konusu Irak'ın ısrarlı ve istikrarı bozucu uluslararası rolüne ilişkin ortak bir tutum olmalıdır.
- It is particularly unfortunate that we need another disaster to put this topic on the agenda.
- Bu konuyu gündeme getirmek için başka bir felakete ihtiyaç duymamız özellikle talihsiz bir durumdur.
- I shall keep to the topic.
- Konuya bağlı kalacağım.
- This compromise has, then, not finally removed this topic from the agenda.
- O halde bu uzlaşma, bu konuyu gündemden tamamen çıkarmış değildir.
- Neither of them lost their bearings in dealing with this topic.
- İkisi de bu konuyla uğraşırken yönlerini kaybetmediler.
- We must not end up in a situation in which Turkey is the sole topic for discussion.
- Türkiye'nin tek tartışma konusu olduğu bir duruma düşmemeliyiz.
- We are very keen that this topic should find its way into all policy areas by a kind of mainstreaming.
- Bu konunun bir tür ana akımlaştırma yoluyla tüm politika alanlarına girmesi konusunda çok istekliyiz.
- This is an important topic for current and future Member States.
- Bu, mevcut ve gelecekteki Üye Devletler için önemli bir konudur.
- Mr Goebbels, his colleagues and the Commission think alike on that topic.
- Bay Goebbels, meslektaşları ve Komisyon bu konuda aynı şekilde düşünmektedir.
- Europe and its citizens are a much-debated topic.
- Avrupa ve vatandaşları çok tartışılan bir konudur.
- One important topic in the preparatory debate was the open declaration of flavourings in feedingstuffs.
- Hazırlık tartışmalarındaki önemli bir konu da yemlerdeki aroma maddelerinin açık bir şekilde beyan edilmesiydi.
- We will be discussing a resolution on this very topic on Thursday.
- Perşembe günü tam da bu konuya ilişkin bir önergeyi görüşeceğiz.
- This, however, is a general topic which has received the general support of the citizens.
- Ancak bu, vatandaşların genel desteğini almış genel bir konudur.
- I should very briefly like to broach another topic.
- Çok kısaca başka bir konuya değinmek istiyorum.
- Neither of them lost their bearings in dealing with this topic.
- Her ikisi de bu konuyla uğraşırken yönlerini kaybetmişlerdir.
- Perhaps some consideration, which is certainly necessary, could yet be given to this topic as well in the Convention.
- Belki de Sözleşme'de bu konuya da bir miktar yer verilebilir, ki bu kesinlikle gereklidir.
- It is very difficult to sum up this topic.
- Bu konuyu özetlemek çok zordur.
- The second topic that has been raised by various Members is agriculture and budgets.
- Çeşitli Üyeler tarafından gündeme getirilen ikinci konu ise tarım ve bütçelerdir.
- Hence my question to the Commission if it is going to tackle this topic in the long-awaited White Paper.
- Bu nedenle Komisyona sorum, uzun süredir beklenen Beyaz Kitap'ta bu konuyu ele alıp almayacağıdır.
- Sustainable development should have been the topic of this Summit too.
- Sürdürülebilir kalkınma bu Zirve'nin de konusu olmalıydı.
- This topic will definitely be a political challenge to us all.
- Bu konu kesinlikle hepimiz için siyasi bir meydan okuma olacaktır.
- This topic involves much more than just a traffic problem.
- Bu konu sadece bir trafik sorunundan çok daha fazlasını içermektedir.
- This topic has taken on a whole new dimension since 11 September.
- Bu konu 11 Eylül'den bu yana yepyeni bir boyut kazanmıştır.
- It is not a very exciting topic to be discussing but, as we all know, it is very important or we would not be here.
- Tartışmak için çok heyecan verici bir konu değil ama hepimizin bildiği gibi çok önemli yoksa burada olmazdık.
- Social exclusion is a complex topic.
- Sosyal dışlanma karmaşık bir konudur.
- The other point I wanted to raise is the topic of Yugoslavia.
- Gündeme getirmek istediğim bir diğer nokta da Yugoslavya konusudur.
- Firstly, this is a highly complex topic, involving both legal issues and complicated technical matters.
- Öncelikle, bu konu hem hukuki hem de karmaşık teknik meseleleri içeren son derece karmaşık bir konudur.
- It is clear that the proposal concerning the Afghan refugees is a topic that must and can be open for discussion.
- Afgan mültecilerle ilgili önerinin tartışmaya açık ve açık olması gereken bir konu olduğu açıktır.
- This has for some years been an important topic for this Parliament.
- Bu, birkaç yıldır bu Parlamento için önemli bir konu olmuştur.
- This is an important topic, but also an extremely complicated one.
- Bu önemli bir konu olmakla birlikte aynı zamanda son derece karmaşık bir konudur.
- This topic is, as my predecessor on the floor has confirmed, close to all our hearts.
- Bu konu, benden önceki konuşmacının da teyit ettiği üzere, hepimizin kalbine yakın bir konudur.
- This topic has been discussed among the Christian-Democrats.
- Bu konu Hıristiyan-Demokratlar arasında tartışılmıştır.
- The topic of instability within the financial world markets will also be discussed in Genoa.
- Finans dünyası piyasalarındaki istikrarsızlık konusu da Cenova'da ele alınacak.
- This topic involves much more than just a traffic problem.
- Bu konu bir trafik sorunundan çok daha fazlasını içermektedir.
- This is especially gratifying since this is a very important topic.
- Bu çok önemli bir konu olduğu için özellikle memnuniyet verici.
- And that's a good topic for section two in your outline.
- Bu da taslağınızın ikinci bölümü için iyi bir konu.
- The blog gives you the opportunity to talk about any topic and express your opinion.
- Blog size herhangi bir konu hakkında konuşma ve fikrinizi ifade etme fırsatı verir.
- Be prepared for massive and fast topic changes.
- Muazzam ve hızlı konu değişikliklerine hazırlıklı olun.
- And that's a good topic for section two in your outline.
- Bu da taslağınızdaki ikinci bölüm için iyi bir konu.
- The blog gives you the opportunity to talk about any topic and express your opinion.
- Blog, herhangi bir konu hakkında konuşmanıza ve fikrinizi ifade etmenize olanak tanır.
- I started this topic.
- Bu konuya başladım.
- The topic is worth discussing.
- Konu tartışmaya değer.
- Let's take a brief look at this topic.
- Bu konuya kısaca bir göz atalım.
- Religion is a contentious topic for many people.
- Din birçok insan için tartışmalı bir konudur.
- I think we should stop talking about this and move on to another topic.
- Bence bu konu hakkında konuşmayı bırakmalı ve başka bir konuya geçmeliyiz.
- Who wants to talk about the topic?
- Kim bu konu hakkında konuşmak ister?
- That's a very interesting topic.
- Bu çok ilginç bir konu.
- They considered that topic important.
- Bu konunun önemli olduğunu düşündüler.
- The topic is happiness.
- Konumuz mutluluk.
- The professor briefly and clearly described the topic of his study.
- Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
- I thought it was a good topic.
- Ben iyi bir konu olduğunu düşündüm.
- A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
- He is familiar with the topic.
- O, konuya aşinadır.
- How do you feel about that topic?
- Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?
- Your question doesn't belong to the topic that is being discussed.
- Sorunuz tartışılmakta olan konuya ait değil.
- We discussed the topic at length.
- Biz konuyu uzun uzadıya tartıştık.
- Let's change the topic.
- Konuyu değiştirelim.
- Not even the teacher talked about that topic.
- Öğretmen bile o konu hakkında konuşmadı.
- That's an interesting topic.
- O ilginç bir konu.
- And why is that topic of interest?
- Peki bu konu neden ilgi çekici?
- This is an absolutely fascinating topic.
- Bu kesinlikle büyüleyici bir konudur.
- Tom is an expert on the topic.
- Tom konunun uzmanı.
- It's not a suitable topic for discussion.
- Tartışma için uygun bir konu değil.
- Tom doesn't want to discuss that topic.
- Tom o konuyu tartışmak istemiyor.
- That's not my favorite topic.
- Bu benim en sevdiğim konu değil.
- That topic never came up.
- O konu asla gündeme gelmedi.
- That topic never came up.
- Bu konu hiç gündeme gelmedi.
- I don't want to discuss that topic.
- Bu konuyu tartışmak istemiyorum.
- Have you already decided on your thesis topic?
- Tez konunuza karar verdiniz mi?
- Let's get back on topic.
- Konuya geri dönelim.
- That topic comes up often.
- Bu konu sık sık gündeme geliyor.
- This topic is trending on Twitter.
- Bu konu Twitter'da eğilim gösteriyor.
- And why isn't this an interesting topic?
- Peki bu neden ilginç bir konu değil?
- The topic is happiness.
- Konu mutluluktur.
- What's your favorite topic of conversation?
- En sevdiğin konuşma konusu hangisi?
- His new favorite topic changed from politics to Islamic history.
- Yeni favori konusu siyasetten İslam tarihine dönüştü.
- He is familiar with the topic.
- Konuya aşina.
- I want discuss a topic with you if you are available.
- Müsaitseniz sizinle konuşmak istediğim bir konu var.
- Tom is an expert on the topic.
- Tom bu konuda uzman.
- That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
- That topic comes up often.
- Bu konu sık sık gündeme gelmektedir.
- How do you feel about that topic?
- O konu hakkında nasıl hissediyorsun?
- Write about the following topic.
- Aşağıdaki konu hakkında yazın.
- This is an absolutely fascinating topic.
- Bu kesinlikle büyüleyici bir konu.
- This topic has already been hotly debated in the past, but no agreement was reached.
- Bu konu geçmişte zaten hararetli bir şekilde tartışılmış ancak anlaşmaya varılamamıştır.
- I think we should move on to another topic.
- Bence başka bir konuya geçmeliyiz.
- We should discuss this topic in more detail at the next meeting.
- Bu konuyu bir sonraki toplantıda daha ayrıntılı olarak tartışmalıyız.
- Comments must be relevant to the topic.
- Yorumlar konuyla alakalı olmalı.
- That topic kept coming up.
- Bu konu sürekli gündeme geliyor.
- The professor briefly and clearly described the topic of his study.
- Profesör çalışmasının konusunu kısa ve net bir şekilde anlattı.
- Nevertheless, the topic is worth discussing.
- Yine de bu konu tartışılmaya değer.
- We discussed the topic at length.
- Konuyu uzun uzun tartıştık.
- Comments must be relevant to the topic.
- Yorumlar konuyla alakalı olmalıdır.
- This topic is trending on Twitter.
- Bu konu Twitter'da trend oldu.
- Tom doesn't want to discuss that topic.
- Tom bu konuyu tartışmak istemiyor.
- I never imagined we'd be talking about this topic today.
- Bugün bu konu hakkında konuşacağımızı hiç düşünmemiştim.
- What's the topic?
- Konu nedir?
- Your question doesn't belong to the topic that is being discussed.
- Sorunuz tartışılan konuya ait değil.
- Have you decided on your dissertation topic?
- Tez konusuna karar verdin mi?
- I wrote a book about this exact topic.
- Tam olarak bu konu hakkında bir kitap yazdım.
- The report topic will be announced at the appropriate time.
- Rapor konusu uygun bir zamanda duyurulacaktır.
- My opinion about that topic has changed several times.
- Bu konu hakkındaki fikrim birkaç kez değişti.
- I think we should move on to another topic.
- Sanırım başka bir konuya geçmeliyiz.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
- Konuşmanız için alışılmadık bir konu bulmak zorunda değilsiniz.
- That's not my favorite topic.
- O benim en sevdiğim konu değil.
- Religion is a contentious topic for many people.
- Din pek çok insan için tartışmalı bir konudur.
- The report topic will be announced at the appropriate time.
- Rapor konusu uygun zamanda ilan edilecek.
- I think we should change the topic.
- Sanırım konuyu değiştirmeliyiz.
- Have you already decided on your thesis topic?
- Tez konunuz üzerinde zaten karar verdiniz mi?
- That topic never came up.
- Bu konu hiç açılmadı.
- I think we should stop talking about this and move on to another topic.
- Sanırım bundan bahsetmeyi bırakmalıyız ve başka bir konuya geçmeliyiz.
- He frequently jumps from one topic to another while he is talking.
- O konuşurken çoğunlukla bir konudan diğerine atlar.
- Let's move on to another topic.
- Başka bir konuya geçelim.
- A new topic came up in conversation.
- Sohbette yeni bir konu gündeme geldi.
- He frequently jumps from one topic to another while he is talking.
- Konuşurken sık sık bir konudan diğerine atlıyor.
- That's an interesting topic.
- Bu ilginç bir konu.
- Why do you always avoid that topic?
- Bu konudan niye hep kaçıyorsun?
- Nevertheless, the topic is worth discussing.
- Bununla birlikte konu tartışmaya değer.
- That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışmaya değer.
- That topic kept coming up.
- Bu konu gündeme gelmeye devam etti.
- How much time have you spent discussing this topic?
- Bu konuyu tartışırken ne kadar zaman harcadınız?
- Tom doesn't want to discuss that topic.
- Tom o konuyu görüşmek istemiyor.
- Tom is familiar with the topic.
- Tom konuya aşina.
- How much time have you spent discussing this topic?
- Bu konuyu tartışmak için ne kadar zaman harcadın?
- Why do you always avoid that topic?
- Neden bu konudan hep kaçıyorsun?
- I could say a lot about this topic.
- Bu konu hakkında çok şey söyleyebilirim.
- I thought it was a good topic.
- Bunun iyi bir konu olduğunu düşündüm.
- Not even the teacher talked about that topic.
- Öğretmen bile bu konu hakkında konuşmadı.
- Neither group spent much time discussing the topic.
- Her iki grup da konuyu tartışmak için fazla zaman harcamadı.
- Don't change the topic.
- Konuyu değiştirme.
- Tom didn't want to change the topic.
- Tom konuyu değiştirmek istemedi.
- I want discuss a topic with you if you are available.
- Müsait olursanız sizinle bir konuyu tartışmak istiyorum.
- I think we should change the topic.
- Bence konuyu değiştirmeliyiz.
- Have you decided on your dissertation topic?
- Tez konuna karar verdin mi?
- I started this topic.
- Bu konuyu ben başlattım.
Show More (171)
|
