1 |
toward |
karşı |
prep. |
|
- My parents taught me to be considerate toward the poor.
- Ailem bana yoksullara karşı düşünceli olmayı öğretti.
- I think that it makes the whole attitude toward math different.
- Bunun matematiğe karşı tutumu farklı kıldığını düşünüyorum.
- I think that it makes the whole attitude toward math different.
- Bence matematiğe karşı tutumu tümüyle farklı kılıyor.
- Tom has been very friendly toward me.
- Tom bana karşı çok cana yakın.
- He is very friendly toward me.
- O, bana karşı çok samimidir.
- He assumed an aggressive attitude toward me.
- Bana karşı saldırgan bir tavır takındı.
- He behaves respectfully toward his superiors.
- Üstlerine karşı saygıyla davranır.
- He is arrogant toward us.
- O bize karşı kibirliydi.
- She behaves obsequiously toward superiors.
- Üstlerine karşı dalkavukça davranır.
- I feel an aversion toward all this exhibitionism.
- Tüm bu teşhirciliğe karşı bir tiksinti hissediyorum.
- He acted fairly toward me.
- Bana karşı adil davrandı.
- He behaves respectfully toward his superiors.
- Üstlerine karşı saygılı davranıyor.
- She always acts politely toward everybody.
- Herkese karşı daima nazik davranır.
- She is very bitter toward me.
- Bana karşı çok sert.
- I developed an aversion toward seafood.
- Deniz ürünlerine karşı bir tiksinti geliştirdim.
- She concealed the change in her feelings toward him.
- Ona karşı olan duygularındaki değişikliği gizledi.
- I don't feel hostile toward you.
- Sana karşı düşmanca hisler beslemiyorum.
- Due to his impolite behavior toward a customer, Tom was immediately fired.
- Bir müşteriye karşı kaba davranışı nedeniyle Tom hemen kovuldu.
- Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens.
- Herkes yasadışı yabancılara karşı düşmanca bir tavır takındı.
- He is very friendly toward me.
- Bana karşı çok arkadaş canlısıydı.
- Everybody showed sympathy toward the prisoner.
- Herkes mahkuma karşı sempati duyuyordu.
- Tom has been very friendly toward me.
- Tom bana karşı çok dostça davrandı.
- She concealed the change in her feelings toward him.
- Ona karşı duygularındaki değişimi gizledi.
- She was cool toward me today.
- Bugün bana karşı soğuktu.
- She has a negative attitude toward life.
- Hayata karşı olumsuz bir tutumu var.
- He is arrogant toward us.
- Bize karşı kibirli.
- I developed an aversion toward seafood.
- Deniz ürünlerine karşı bir isteksizlik geliştirdim.
- I feel an aversion toward all this exhibitionism.
- Tüm bu teşhirciliğe karşı nefret hissediyorum.
- She was cool toward me today.
- Bugün bana karşı çok soğuktu.
- Everybody showed sympathy toward the prisoner.
- Herkes tutukluya karşı sempati gösterdi.
- Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens.
- Herkes yasadışı yabancılara karşı düşmanca bir tavır aldı.
- She bears malice toward our group.
- Grubumuza karşı kötü niyet besliyor.
- She is very bitter toward me.
- O bana karşı çok haşin.
- My antipathy toward telemarketers is so strong that I am often rude to them.
- Tele-pazarlamacılara karşı antipatim o kadar güçlüdür ki onlara karşı genellikle kaba davranırım.
- He assumed an aggressive attitude toward me.
- Bana karşı agresif bir tavır takındı.
- What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Ancak Japon lisesinde en çok dikkatimi çeken şey, öğrencilerin öğretmenlerine karşı gösterdikleri büyük saygıydı.
- She always acts politely toward everybody.
- O her zaman herkese karşı kibarca hareket eder.
Show More (34)
|
2 |
toward |
yönelik |
prep. |
|
- I think that it makes the whole attitude toward math different.
- Bunun matematiğe yönelik tavrı bütünüyle farklı kıldığını düşünüyorum.
- Read and learn the trade negotiations and policies toward other nations.
- Diğer ülkelere yönelik ticaret müzakerelerini ve politikalarını okuyun ve öğrenin.
- Read and learn the trade negotiations and policies toward other nations.
- Diğer uluslara yönelik ticaret müzakerelerini ve politikalarını okuyup bilgi alın.
- One of the reasons is the difference between Japan and other countries in their attitudes toward education.
- Bunun nedenlerinden biri, Japonya ile diğer ülkeler arasında eğitime yönelik tutumlardaki farklılıktır.
- The drunken men made derogatory remarks toward the women in the club.
- Sarhoş erkekler kulüpteki kadınlara yönelik aşağılayıcı yorumlar yapıyorlardı.
- The drunken men made derogatory remarks toward the women in the club.
- Sarhoş adamlar kulüpteki kadınlara yönelik aşağılayıcı sözler sarf ettiler.
Show More (3)
|
3 |
toward |
için |
prep. |
|
- We need to work towards a solution.
- Bir çözüm için çalışmalıyız.
- A little knowledge of Spanish will go a long way toward making your trip to Mexico enjoyable.
- Biraz İspanyolca bilmek, Meksika seyahatinizi keyifli hale getirmek için çok yararlı olacaktır.
- Tom is working toward a master's degree in engineering.
- Tom mühendislik alanında yüksek lisans yapmak için çalışıyor.
- He is working toward a master's degree in engineering.
- Mühendislik alanında yüksek lisans yapmak için çalışıyor.
Show More (1)
|
4 |
toward |
.-e doğru |
prep. |
|
- We heard the doorbell rang toward midnight.
- Gece yarısına doğru kapı zilinin çaldığını duyduk.
- I noticed a deer coming toward us.
- Bir geyiğin bize doğru geldiğini fark ettim.
Show More (-1)
|
5 |
toward |
yönünde |
prep. |
|
- There is broad agreement between the Commission and all Members of this House that we should move toward alignment.
- Komisyon ve bu Meclisin tüm Üyeleri arasında uyum yönünde ilerlememiz gerektiği konusunda geniş bir mutabakat vardır.
- The first step toward recovery is admitting that you have a problem.
- İyileşme yönündeki ilk adım, bir sorunun olduğunu kabul etmektir.
Show More (-1)
|
6 |
toward |
yakınında |
prep. |
|
- They had a wooden cabin our towards the river.
- Nehrin yakınında ahşap bir kulübeleri vardı.
Show More (-2)
|
7 |
toward |
-e/a |
prep. |
|
- He gave him money to put towards a new car.
- Yeni bir arabaya yatırması için ona para verdi.
Show More (-2)
|