|
- That book you are holding is a treasure.
- Elinizde tuttuğunuz kitap bir hazinedir.
- The destruction of these cultural treasures has nothing to do with security and self-defence.
- Bu kültürel hazinelerin yok edilmesinin güvenlik ve meşru müdafaa ile hiçbir ilgisi yoktur.
- Non-believers too could feel that the Bible is a literary and cultural treasure for the whole of Europe.
- İnançlı olmayanlar da İncil'in tüm Avrupa için edebi ve kültürel bir hazine olduğunu düşünebilir.
- The mother tongue is an irreplaceable treasure.
- Ana dil yeri doldurulamaz bir hazinedir.
- I don't want anyone to find where we buried the treasure.
- Hazineyi nereye gömdüğümüzü kimsenin bulmasını istemiyorum.
- Nobody will find that treasure.
- Kimse o hazineyi bulmayacaktır.
- Happy or unhappy, life is the only treasure which man possesses.
- Mutlu ya da mutsuz, hayat, insanın sahip olduğu tek hazinedir.
- The treasure could be anywhere.
- Hazine her yerde olabilir.
- This ball is the treasure of that boy.
- Bu top o çocuğun hazinesidir.
- They went in search of treasure.
- Hazine aramaya gittiler.
- Tom stopped looking for the treasure and went back home.
- Tom hazine aramayı bıraktı ve eve döndü.
- This ball is that boy's treasure.
- Bu top o çocuğun hazinesi.
- We're looking for the treasure.
- Hazineyi arıyoruz.
- Did Tom ever tell you where the treasure was buried?
- Tom sana hiç hazinenin gömüldüğü yeri söyledi mi?
- He admitted that he had stolen the treasure.
- Hazineyi çaldığını itiraf etti.
- I thought it was a mistake to tell Tom where we buried the treasure.
- Tom'a hazineyi nereye gömdüğümüzü söylemenin hata olduğunu düşündüm.
- I saw the treasures of the British Museum.
- British Museum'un hazinelerini gördüm.
- A 13-year-old boy has discovered a treasure which may have belonged to the legendary Danish king Harald Bluetooth.
- 13 yaşında bir çocuk, efsanevi Danimarka kralı Harald Bluetooth'a ait olabilecek bir hazine keşfetti.
- It is rumored there are treasures hidden there.
- Orada saklı hazineler olduğu söyleniyor.
- Nobody will find that treasure.
- O hazineyi kimse bulamayacak.
- Health is a treasure, the value of which is known only to the sick.
- Sağlık, değeri sadece hastalar tarafından bilinen bir hazinedir.
- Wisdom is a treasure for tens of generations.
- Bilgelik onlarca nesil için bir hazinedir.
- The treasure was buried on an island.
- Hazine bir adada gömülüymüş.
- It isn't known where the treasures were hidden.
- Hazinelerin nerede saklı olduğu bilinmemektedir.
- Tom was looking for the treasure, but didn't find it.
- Tom hazine arıyordu, ancak onu bulamadı.
- Tom found the treasure at the bottom of the lake.
- Tom hazineyi gölün dibinde buldu.
- Gold golems are guardians used to guard treasure.
- Altın golemler hazineyi korumak için kullanılan muhafızlardır.
- The pirates buried a treasure on the island.
- Korsanlar adaya bir hazine gömdüler.
- One man's trash is another man's treasure.
- Bir adamın çöpü başka bir adamın hazinesidir.
- One man's trash is another man's treasure.
- Birinin çöpü diğerinin hazinesidir.
- The treasure was buried in the deepest of the sea.
- Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.
- Donate your money to the poor and you'll have treasure in heaven.
- Paranızı fakirlere bağışlarsanız cennette hazineniz olur.
- Happy or unhappy, life is the only treasure which man possesses.
- Mutlu ya da mutsuz olsun, yaşam insanın sahip olduğu tek hazinedir.
- This ball is the treasure of that boy.
- Bu top o çocuğun hazinesi.
- I don't know where the treasure was hidden.
- Hazinenin nerede saklı olduğunu bilmiyorum.
- It isn't known where the treasures were hidden.
- Hazinelerin nerede saklı olduğu bilinmiyor.
- I don't know where the treasure was hidden.
- Hazinenin nereye gizlendiğini bilmiyorum.
- What kind of treasure do you seek?
- Ne tür bir hazine arıyorsun?
- He admitted that he had stolen the treasure.
- O, hazineyi çaldığını itiraf etti.
- Tom can't remember where he buried the treasure.
- Tom hazineyi nereye gömdüğünü hatırlayamıyor.
- I don't want anyone to find where we buried the treasure.
- Hazineyi nereye gömdüğümüzü hiç kimsenin bulmasını istemiyorum.
- There's no buried treasure here.
- Burada gömülü bir hazine yok.
- A lot of treasure was brought over to this country.
- Bir sürü hazine bu ülkeye getirildi.
- Libraries are real treasures for avid readers.
- Kütüphaneler hevesli okuyucular için gerçek hazinelerdir.
- Some library books are treasures.
- Bazı kütüphane kitapları hazinedir.
- This treasure is fabulous.
- Bu hazine muhteşem.
- Rainforests are one of the Earth's greatest biological treasures.
- Yağmur ormanları Dünya'nın en büyük biyolojik hazinelerinden biridir.
- Our greatest fears are the dragons that keep our deepest treasures.
- En büyük korkularımız, en derin hazinelerimizi saklayan ejderhalardır.
- Did Tom ever tell you where the treasure was buried?
- Tom sana hiç hazinenin nerede gömülü olduğunu söyledi mi?
- What a treasure!
- Ne hazine ama!
- It's a treasure.
- O bir hazinedir.
- A true friend is a great treasure.
- Gerçek bir arkadaş büyük bir hazinedir.
- A great treasure was discovered in a sunken ship.
- Batık bir gemide büyük bir hazine keşfedildi.
- This is where Tom said he buried the treasure.
- Burası Tom'un hazineyi gömmüş olduğunu söylediği yer.
- Wisdom is a treasure for tens of generations.
- Bilgelik sonsuz bir hazinedir.
- What type of treasure are you looking for?
- Ne tür bir hazine arıyorsun?
- We didn't bury the treasure here.
- Biz hazineyi buraya gömmedik.
- I thought it was a mistake to tell Tom where we buried the treasure.
- Hazineyi nereye gömdüğümüzü Tom'a söylememizin bir hata olduğunu düşündüm.
- Because of their rarity, pandas have become a world treasure.
- Nadir bulunmaları nedeniyle pandalar bir dünya hazinesi haline gelmiştir.
- They dug here and there for treasure.
- Hazine bulmak için orayı burayı kazdılar.
- Eventually, Tom will tell me where he buried the treasure.
- Eninde sonunda Tom bana hazineyi nereye gömdüğünü söyleyecek.
- He stopped looking for the treasure and went back home.
- Hazineyi aramayı bırakıp eve döndü.
- There is no treasure more precious than a child.
- Bir çocuktan daha değerli hazine yoktur.
- Tom stopped looking for the treasure and went back home.
- Tom hazineyi aramayı bıraktı ve eve geri döndü.
- He stopped looking for the treasure and went back home.
- Hazineyi aramayı bıraktı ve eve döndü.
- This is where Tom said he buried the treasure.
- Tom'un hazineyi gömdüğünü söylediği yer burası.
- There is no treasure more precious than a child.
- Bir çocuktan daha değerli bir hazine yoktur.
- A lot of treasure was brought over to this country.
- Bu ülkeye, çok fazla hazine getirildi.
- I'll never tell anyone where I've hidden the treasure.
- Hazineyi nereye sakladığımı kimseye söylemeyeceğim.
- What are you going to do with your share of the treasure?
- Hazineden sana düşen payla ne yapacaksın?
- The treasure was buried on the island.
- Hazine adada gömülüydü.
- A couple accidentally discovered a treasure of 1400 gold coins in California.
- Bir çift Kaliforniya'da yanlışlıkla 1400 altın sikkeden oluşan bir hazine keşfetti.
- Tom finally figured out where the treasure was hidden.
- Tom sonunda hazinenin nerede saklı olduğunu buldu.
- Libraries are real treasures for avid readers.
- Kütüphaneler arzulu okuyucular için gerçek hazinelerdir.
- It's a treasure.
- Bu bir hazine.
- Happy or unhappy, life is the only treasure which man possesses.
- Mutlu ya da mutsuz, hayat insanın sahip olduğu tek hazinedir.
- The treasure is believed to lie hidden somewhere in the mountain.
- Hazinenin dağda bir yerde saklı olduğuna inanılıyor.
- Our greatest fears are the dragons that keep our deepest treasures.
- En büyük korkularımız en derin hazinelerimizi koruyan ejderhalardır.
- She says there is a hidden treasure here.
- O burada saklı bir hazine olduğunu söylüyor.
- A loyal friend is a real treasure.
- Sadık bir arkadaş gerçek bir hazinedir.
- She says there is a hidden treasure here.
- Burada gizli bir hazine olduğunu söylüyor.
- Eventually, Tom will tell me where he buried the treasure.
- Sonunda, Tom bana hazineyi nereye gömdüğünü söyleyecek.
- We didn't bury the treasure here.
- Hazineyi buraya gömmedik.
- Tom was looking for the treasure, but didn't find it.
- Tom hazineyi arıyordu ama bulamadı.
Show More (81)
|
