The sample sentences have been compiled from various sources and although they have been proofread, there may be some omissions. The sentences do not necessarily reflect the ideology and opinions of Tureng.com. Please let us know about sentences with political, social and sensitive content that offend you.

	Anglais	Turc
1	unusual	alışılmadık	adj.
	It is unusual for her to be so late. Bu kadar geç kalması alışılmadık bir durum. So it has been a rather unusual experience for me today to find a deferral being urged. Dolayısıyla bugün bir erteleme talebiyle karşılaşmak benim için oldukça alışılmadık bir deneyim oldu. But the situation regarding this particular directive is unusual and serious. Ancak bu özel yönergeye ilişkin durum alışılmadık ve ciddi. What would be unusual is for us to continue to support, through the RALs, very old programmes. Alışılmadık olan, çok eski programları RAL'ler aracılığıyla desteklemeye devam etmemizdir. The summit you are preparing for is nothing unusual, and yet there is urgency. Hazırlandığınız zirve alışılmadık bir şey değil ama yine de aciliyeti var. I should like to start by making an unusual statement. Alışılmadık bir açıklama yaparak başlamak istiyorum. It is unusual in that it is a report on the fate of a single individual within the European Union. Avrupa Birliği içindeki tek bir bireyin kaderine ilişkin bir rapor olması bakımından alışılmadık bir durumdur. The bile and liver could show unusual weakness. Safra ve karaciğer alışılmadık bir zayıflık gösterebilir. There is an unusual building in the Baroque style, which is so characteristic of this city. Bu şehrin karakteristik özelliği olan Barok tarzında alışılmadık bir bina var. This is an unusual kind of culture. Bu alışılmadık bir kültür türüdür. Mycoplasma species have unusual characteristics for bacteria. Mikoplazma türleri bakteriler için alışılmadık özelliklere sahiptir. Sometimes an unusual color can be a sign of a health problem. Bazen alışılmadık bir renk bir sağlık sorununun işareti olabilir. Talk to your doctor about any side effect that seems unusual or is especially bothersome. Alışılmadık görünen veya özellikle rahatsız edici olan herhangi bir yan etki hakkında doktorunuzla konuşun. Talk to your doctor about any side effect that seems unusual or which is especially bothersome. Alışılmadık görünen veya özellikle rahatsız edici olan herhangi bir yan etki hakkında doktorunuzla konuşun. Uranus has an unusual, irregularly shaped magnetosphere. Uranüs'ün alışılmadık, düzensiz şekilli bir manyetosferi vardır. Watch your fish to see if she shakes in an unusual way. Alışılmadık bir şekilde sallanıp sallanmadığını görmek için balığınızı izleyin. Where did that unusual name come from? Bu alışılmadık isim nereden geldi? You can adjust the temperature in an unusual way. Sıcaklığı alışılmadık bir şekilde ayarlayabilirsiniz. A police inspector investigates an unusual suicide case. Bir polis müfettişi alışılmadık bir intihar vakasını araştırır. This is an unusual solution for similar projects. Bu benzer projeler için alışılmadık bir çözümdür. This week I’m going to do something unusual. Bu hafta alışılmadık bir şey yapacağım. This is unusual since it’s apparently being used by many big names such as SAP and Flipkart. Görünüşe göre SAP ve Flipkart gibi birçok büyük isim tarafından kullanıldığı için bu alışılmadık bir durum. This week I am going to do something unusual. Bu hafta alışılmadık bir şey yapacağım. Genetic illnesses, health conditions, or infections cause your skin to react in unusual ways. Genetik hastalıklar, sağlık koşulları veya enfeksiyonlar cildinizin alışılmadık şekillerde tepki vermesine neden olur. I’m going to do something unusual this week. Bu hafta alışılmadık bir şey yapacağım. It is not unusual for older dogs to experience the pain of arthritis. Yaşlı köpeklerin artrit ağrısını yaşaması alışılmadık bir durum değildir. It is unusual for children to be at high risk. Çocukların yüksek risk altında olması alışılmadık bir durumdur. Also, Liam presents Jillian with an unusual proposal. Ayrıca Liam, Jillian'a alışılmadık bir teklif sunar. Anorexia disorder involves unusual signs of behavior. Anoreksiya bozukluğu alışılmadık davranış belirtileri içerir. Check the schedules for evening hours and have an unusual experience. Akşam saatleri için programları kontrol edin ve alışılmadık bir deneyim yaşayın. Did you know that Airborne Express had an unusual beginning? Airborne Express'in alışılmadık bir başlangıcı olduğunu biliyor muydunuz? This is an unusual situation. Bu alışılmadık bir durumdur. This is an unusual situation. Bu alışılmadık bir durum. This is an unusual request. Bu alışılmadık bir istek. This is an unusual request. Bu alışılmadık bir talep. I take it that's unusual. Bunun alışılmadık olduğunu kabul ediyorum. I thought it was unusual that he was up so late at night. Gecenin bu saatinde ayakta olmasının alışılmadık olduğunu düşünmüştüm. I'm coming to your party and bringing you an unusual present. Partinize geliyorum ve sana alışılmadık bir hediye getiriyorum. I'm coming to your party and bringing you an unusual present. Partine geliyorum ve sana alışılmadık bir hediye getiriyorum. This is an unusual policy. Bu alışılmadık bir politika. It's unusual for him to get up early. Erken kalkması onun için alışılmadık bir durum. It's unusual for it to snow this time of year. Yılın bu zamanında kar yağması alışılmadık bir durum. It's unusual for Jamal to go missing without saying anything. Jamal'ın hiçbir şey söylemeden kaybolması alışılmadık bir durum. It's unusual for Tom to be here so early. Tom'un bu kadar erken gelmesi alışılmadık bir durum. It's unusual for Tom to be late. Tom'un geç kalması alışılmadık bir şey. It's unusual for Tom to be late. Tom'un geç kalması alışılmadık bir durum. It's unusual for Tom to be so quiet. Tom'un bu kadar sessiz olması alışılmadık bir durum. Tom saw something unusual. Tom alışılmadık bir şey gördü. Tom seems unusual. Tom alışılmadık görünüyor. Tom has had an unusual career. Tom'un alışılmadık bir kariyeri oldu. It's not so unusual. Alışılmadık bir şey değil. It's an unusual name. Alışılmadık bir isim. It isn't unusual at all. Bu hiç de alışılmadık değil. It's not unusual for Tom to be late. Tom'un geç kalması alışılmadık bir şey değil. It's not unusual that entire galaxies disappear all of the sudden. Tüm galaksilerin aniden ortadan kaybolması alışılmadık değil. This is unusual for me. Bu benim için alışılmadık bir şey. This is unusual weather. Bu alışılmadık bir hava. This is unusual. Bu alışılmadık bir şey. This isn't unusual. Bu alışılmadık değil. This kind of cold isn't that unusual. Bu tür soğuklar o kadar da alışılmadık değil. This kind of snow isn't that unusual in this area. Bu tür karlar bu bölgede pek alışılmadık değildir. This kind of weather isn't that unusual. Bu tür havalar o kadar da alışılmadık değil. Tom and Mary are unusual. Tom ve Mary alışılmadık tipler. Tom's girlfriend has an unusual first name. Tom'un kız arkadaşının alışılmadık bir adı var. It's unusual for you to do something like that. Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum. Venus is unusual because it spins the opposite direction as Earth and most other planets. Venüs alışılmadık bir gezegendir çünkü Dünya ve diğer gezegenlerin çoğunun döndüğü yönün tersine döner. We have an unusual relationship. Bizim alışılmadık bir ilişkimiz var. Something very unusual has happened. Çok alışılmadık bir şey oldu. That's an unusual request. Bu alışılmadık bir istek. We didn't find anything unusual. Biz alışılmadık bir şey bulmadık. The sensors aren't detecting anything unusual. Sensörler alışılmadık hiçbir şey tespit etmiyor. We have an unusual relationship. Alışılmadık bir ilişkimiz var. It's unusual for defensive players to score many goals. Defans oyuncularının çok gol atması alışılmadık bir durum. There's something unusual about him. Onda alışılmadık bir şeyler var. They shared an unusual connection. Alışılmadık bir bağları vardı. You don't have to come up with an unusual topic for your speech. Konuşmanız için alışılmadık bir konu bulmak zorunda değilsiniz. That's unusual, isn't it? Bu alışılmadık, değil mi? Conditions are unusual. Koşullar alışılmadık. It's unusual for Tom to be here so early. Tom'un bu kadar erken burada olması alışılmadık. The weather is unusual today. Bugün hava alışılmadık. It's very unusual for Tom to be here this time of day. Tom'un günün bu saatinde burada olması alışılmadık bir durum. The weather has been unusual this year. Hava bu yıl alışılmadıktı. Layla's boyfriend had an unusual first name. Leyla'nın erkek arkadaşının alışılmadık bir ismi vardı. This is unusual for me. Bu benim için alışılmadıktır. Layla's boyfriend had an unusual first name. Layla'nın erkek arkadaşının alışılmadık bir ilk adı vardı. Our school trip was spoiled by an unusual snowfall. Okul gezimiz alışılmadık bir kar yağışı nedeniyle berbat oldu. Our school trip was spoiled by an unusual snowfall. Okul gezimiz alışılmadık bir kar yağışı yüzünden berbat oldu. Phone robbery thwarted in unusual manner. Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi. Sami was accused of an unusual crime. Sami alışılmadık bir suçla suçlandı. Did you hear anything unusual lately? Son zamanlarda alışılmadık bir şey duydunuz mu? Did you see anything unusual lately? Son zamanlarda alışılmadık bir şey gördün mü? Did you see anything unusual lately? Son zamanlarda alışılmadık bir şey gördünüz mü? Do you smell something unusual? Alışılmadık bir koku alıyor musun? Now, that's not so unusual. Bu o kadar da alışılmadık değil. Nowadays it is not unusual for a woman to travel alone. Bugünlerde bir kadının yalnız seyahat etmesi alışılmadık bir durum değil. We were faced with an unusual situation because of the accident. Kaza nedeniyle alışılmadık bir durumla karşı karşıya kaldık. That's not unusual. Alışılmadık değil. Her unusual behavior gave rise to our suspicions. Alışılmadık davranışları şüphelenmemize neden oldu. I heard an unusual noise. Alışılmadık bir ses duydum. I heard an unusual sound. Alışılmadık bir ses duydum. That's unusual. Bu alışılmadık bir şey. Have you seen anything unusual lately? Son zamanlarda alışılmadık bir şey gördün mü? Don't you smell something unusual? Alışılmadık bir koku almıyor musun? Have you eaten anything unusual recently? Son zamanlarda alışılmadık bir şey yedin mi? He told his stories in a very unusual way. Hikayelerini çok alışılmadık bir şekilde anlatırdı. Her unusual behavior caused our suspicions. Alışılmadık davranışları şüphelenmemize neden oldu. That in itself isn't unusual. Bu kendi başına alışılmadık bir şey değil. That's an unusual name. Bu alışılmadık bir isim. That's an unusual one. Bu alışılmadık bir tane. That's not unusual, is it? Bu alışılmadık bir şey değil, değil mi? Show More (107)
2	unusual	sıra dışı	adj.
	We are in the middle of an extremely unusual debate. Son derece sıra dışı bir tartışmanın ortasındayız. I should like to say a few words now about the procedure, because it is quite an unusual procedure. Şimdi prosedür hakkında birkaç şey söylemek istiyorum, çünkü bu oldukça sıra dışı bir prosedür. The method used to get the desired result is rather unusual. İstenilen sonucu elde etmek için kullanılan yöntem oldukça sıra dışıdır. The most unusual symbols come alive, and animals talk there. En sıra dışı semboller canlanıyor ve hayvanlar orada konuşuyor. The most unusual touch was the use of copper. En sıra dışı dokunuş ise bakırın kullanılmasıydı. Actually the very structure of mammary glands in these animals is rather unusual. Aslında bu hayvanlardaki meme bezlerinin yapısı oldukça sıra dışıdır. Unlikely stories about unusual projects, unexpected successes and innovative ideas. Sıra dışı projeler, beklenmedik başarılar ve yenilikçi fikirler hakkında alışılmadık hikayeler. I knew I was watching something very unusual and artistic. Çok sıra dışı ve sanatsal bir şey izlediğimi biliyordum. In the western part of the island, the unusual Belver Palace is open to visitors. Adanın batı kesiminde sıra dışı Belver Sarayı ziyaretçilere açıktır. Saudi Arabia is the most unusual country in the world. Suudi Arabistan dünyanın en sıra dışı ülkesidir. Ben is the father of a very unusual family. Ben çok sıra dışı bir ailenin babasıdır. Embark on a fantastical and unusual road trip to save the world from a savage war. Dünyayı vahşi bir savaştan kurtarmak için fantastik ve sıra dışı bir yolculuğa çıkın. If this is the case for you, check out these 9 unusual sights. Eğer sizin için de durum böyleyse, bu 9 sıra dışı manzaraya göz atın. It's quite an unusual concept. Bu oldukça sıra dışı bir kavram. I've never tasted anything as unusual as this. Bunun kadar sıra dışı bir şey asla tatmadım. I've never tasted anything as unusual as this. Hiç bu kadar sıra dışı bir şey tatmamıştım. In Sweden it is more common for a child to have three first names than one, but here, at home, this is a more unusual phenomenon. İsveç'te bir çocuğun üç ilk isme sahip olması bir ilk isme sahip olmasından daha yaygındır, ancak burada, evde, bu daha sıra dışı bir olgudur. Her unusual behavior gave rise to our suspicions. Sıra dışı davranışları şüphelenmemize neden oldu. The clumsy man envied her unusual talent. Sakar adam onun sıra dışı yeteneğini kıskandı. That's an unusual request. Bu sıra dışı bir istek. That's an unusual name. Bu sıra dışı bir isim. That would be unusual. Bu sıra dışı olurdu. This is a rather unusual request. Bu oldukça sıra dışı bir istek. Tom had some very unusual experiences. Tom'un çok sıra dışı deneyimleri vardı. Tom seems unusual. Tom sıra dışı görünüyor. Tom's girlfriend has an unusual first name. Tom'un kız arkadaşının sıra dışı bir ismi var. Now, that's not so unusual. Şimdi, bu o kadar sıra dışı değil. Sami is an unusual kid. Sami sıra dışı bir çocuk. Sami saw something very unusual. Sami çok sıra dışı bir şey gördü. Something very unusual has happened. Çok sıra dışı bir şey oldu. Something very unusual seems to be happening in the park. Parkta çok sıra dışı bir şeyler oluyor gibi görünüyor. It's pretty unusual. Oldukça sıra dışı. It's very unusual for Tom to be here this time of day. Tom için günün bu saatinde burada olmak çok sıra dışı. That's pretty unusual. Bu oldukça sıra dışı. That's very unusual. Bu çok sıra dışı. We saw many unusual plants in the botanical garden. Botanik bahçesinde birçok sıra dışı bitki gördük. Their manner of bringing up their children is extremely unusual. Çocuklarını yetiştirme tarzları son derece sıra dışı. This is highly unusual. Bu epeyce sıra dışı. This is rather unusual. Bu oldukça sıra dışı. Tom and Mary are unusual. Tom ve Mary sıra dışı. Tom is pretty unusual. Tom oldukça sıra dışı. This year is quite unusual. Bu yıl oldukça sıra dışı. This is really unusual. Bu gerçekten sıra dışı. This is very unusual. Bu çok sıra dışı. This is very, very unusual. Bu çok ama çok sıra dışı. It was unusual. Sıra dışıydı. It was very unusual. Çok sıra dışıydı. You're unusual. Siz sıra dışısınız. Every time something unusual happens, I get blamed. Ne zaman sıra dışı bir şey olsa, ben suçlanırım. He has an unusual ability in English. İngilizcede sıra dışı bir yeteneği var. He has an unusual ability in English. İngilizce konusunda sıra dışı bir yeteneği var. He recounted his unusual experiences. Sıra dışı deneyimlerini anlattı. He told his stories in a very unusual way. O, öykülerini çok sıra dışı bir şekilde anlattı. Show More (50)
3	unusual	olağandışı	adj.
	The 2004 budget procedure is, however, unusual in two respects. Ancak 2004 bütçe prosedürü iki açıdan olağandışıdır. This always applies, and it would therefore be unusual and incorrect to reject it here. Bu her zaman geçerlidir ve bu nedenle burada bunu reddetmek olağandışı ve yanlış olacaktır. This is neither unusual nor anything special. Bu ne olağandışı ne de özel bir şeydir. The side effects of particular medicines can cause unusual hair growth. Belirli ilaçların yan etkileri olağandışı saç büyümesine neden olabilir. The unusual sunlight makes it difficult for Miyax to measure time. Olağandışı güneş ışığı Miyax'ın zamanı ölçmesini zorlaştırıyor. Unusual will look red, green or blue lights. Olağandışı kırmızı, yeşil veya mavi ışıklar görünecek. Unusual mobile user activity can be detected by looking at some of the data in your website's analytics data. Olağandışı mobil kullanıcı etkinliği, web sitenizin analiz verilerindeki bazı verilere bakılarak tespit edilebilir. Unusual or bothersome movements or experiences during sleep are also possible. Uyku sırasında olağandışı veya rahatsız edici hareketler veya deneyimler de mümkündür. Amiodarone can cause unusual results with certain medical tests. Amiodaron bazı tıbbi testlerde olağandışı sonuçlara neden olabilir. Hormones can cause a variety of unusual symptoms. Hormonlar çeşitli olağandışı semptomlara neden olabilir. If your post-operative pain or swelling worsens or unusual symptoms occur, call our office for instructions. Ameliyat sonrası ağrınız veya şişliğiniz kötüleşirse veya olağandışı belirtiler ortaya çıkarsa, talimatlar için ofisimizi arayın. Report any bleeding, pain or unusual symptoms to your surgeon. Herhangi bir kanama, ağrı veya olağandışı semptomları cerrahınıza bildirin. Shortness of breath can sometimes be an accompanying symptom to unusual fatigue in women. Nefes darlığı bazen kadınlarda olağandışı yorgunluğa eşlik eden bir semptom olabilir. Be sure you report any unusual headaches to your doctor. Olağandışı baş ağrılarını doktorunuza bildirdiğinizden emin olun. Bleeding during or after intercourse and unusual discharge are other signs and symptoms of these cancers. Cinsel ilişki sırasında veya sonrasında kanama ve olağandışı akıntı bu kanserlerin diğer belirti ve semptomlarıdır. On the other hand, there's nothing unusual about a retainer. Öte yandan, hizmetlide olağandışı bir şey yok. On the other hand, there's nothing unusual about a retainer. Öte yandan, bir hizmetçide olağandışı bir yön yok. On the other hand, there's nothing unusual about a retainer. Diğer taraftan, uşak konusunda olağandışı bir durum yok. It's not unusual for this kind of thing to happen. Bu tür şeylerin olması olağandışı değil. I've done nothing unusual. Olağandışı bir şey yapmadım. Have you noticed anything unusual? Olağandışı bir şey fark ettin mi? I didn't see anything unusual. Olağandışı bir şey görmedim. Is there anything unusual about that? Bunda olağandışı bir şey var mı? We didn't find anything unusual. Olağandışı bir şey bulamadık. Did you see anything unusual? Olağandışı bir şey gördün mü? Did you see or hear anything unusual last night? Dün gece olağandışı bir şey gördün ya da duydun mu? Every time something unusual happens, I get blamed. Ne zaman olağandışı bir şey olsa, ben suçlanıyorum. Did anything unusual happen today at school? Bugün okulda olağandışı bir şey oldu mu? Our sensors did not detect any unusual activity. Sensörlerimiz olağandışı bir etkinlik tespit etmedi. Our sensors did not detect any unusual activity. Sensörlerimiz olağandışı bir etkinlik algılamadı. Nothing unusual seems to happen around here. Buralarda olağandışı bir şey olmuyor gibi. Nothing unusual was found. Olağandışı bir şey bulunamadı. It's not unusual that entire galaxies disappear all of the sudden. Tüm galaksilerin aniden yok olması olağandışı bir durum değildir. Our sensors did not detect any unusual activity. Sensörlerimiz olağandışı bir aktivite tespit etmemiştir. Our sensors did not detect anything unusual. Sensörlerimiz olağandışı bir şey algılamadı. Our sensors did not detect anything unusual. Sensörlerimiz olağandışı bir şey bulmadı. This kind of cold isn't that unusual. Bu tür bir soğuk o kadar olağandışı değil. It's very unusual for Tom to be here this time of day. Tom'un günün bu vaktinde burada olması çok olağandışı. Tom is pretty unusual. Tom oldukça olağandışı. When did the unusual discharge begin? Olağandışı akıntı ne zaman başladı? What's unusual about that? Bunun nesi olağandışı? Conditions are unusual. Koşullar olağandışı. We have an unusual relationship. Bizim olağandışı bir ilişkimiz var. The sensors aren't detecting anything unusual. Sensörler olağandışı bir şey tespit etmiyor. There's nothing unusual to report. Rapor edilecek olağandışı bir şey yok. Conditions are unusual. Şartlar olağandışıdır. The weather here has been very unusual, but you know that's my cup of tea. Buradaki hava çok olağandışıydı ama biliyorsun ki bu tam bana göre. Show More (44)
4	unusual	olağan dışı	adj.
	This is totally unusual. Bu tamamen olağan dışı. I didn't notice anything unusual. Olağan dışı bir şey fark etmedim. Have you noticed anything unusual? Olağan dışı bir şey fark ettin mi? Have you seen anything unusual lately? Son zamanlarda olağan dışı bir şey gördün mü? This is very unusual. Bu çok olağan dışı. This isn't unusual. Bu olağan dışı değil. It's pretty unusual. Oldukça olağan dışı. Isn't that unusual? Olağan dışı değil mi? It isn't unusual at all. Bu hiç olağan dışı değil. Something unusual happened last night. Dün gece olağan dışı bir şey oldu. That's not unusual. Bu olağan dışı değil. There's nothing unusual about that. Bunda olağan dışı bir şey yok. Show More (9)
5	unusual	görülmemiş	adj.
	The symmetrical arch looks quite unusual and original, thanks to special niches and openings. Simetrik kemer, özel nişler ve açıklıklar sayesinde oldukça sıradışı ve orijinal görünüyor. The plant looks very unusual and attractive. Bitki çok sıradışı ve çekici görünüyor. Show More (-1)
6	unusual	anormal	adj.
	Layla was feeling a bit unusual. Leyla kendini biraz anormal hissediyordu. When did the unusual discharge begin? Anormal akıntılar ne zaman başlamıştı? Show More (-1)
7	unusual	farklı	adj.
	Their manner of bringing up their children is extremely unusual. Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı. The weather has been unusual this year. Hava bu yıl farklıydı. Show More (-1)
8	unusual	garip	adj.
	Sami was feeling a bit unusual. Sami kendini biraz garip hissediyordu. Sami was feeling a bit unusual. Sami biraz garip hissediyordu. Show More (-1)
9	unusual	nadir	adj.
	Adrenal tumors require radiation therapy in very unusual cases. Adrenal tümörler çok nadir durumlarda radyasyon tedavisi gerektirir. Show More (-2)
10	unusual	tuhaf	adj.
	If you ask me, she's a little unusual. Bana sorarsan, o biraz tuhaf. Show More (-2)