1 |
validate |
doğrulamak |
v. |
|
- The report which has been proposed to validate this codification of expulsions is, however, particularly hypocritical.
- Bununla birlikte bu sınırlamaların kodifikasyonunu doğrulamak için önerilen rapor özellikle ikiyüzlüdür.
- The report which has been proposed to validate this codification of expulsions is, however, particularly hypocritical.
- Bununla birlikte, bu sınırlamaların kodifikasyonunu doğrulamak için önerilen rapor özellikle ikiyüzlüdür.
- The newest version uses facial-recognition software to validate a login.
- En yeni sürüm, bir girişi doğrulamak için yüz tanıma yazılımı kullanıyor.
- The newest version uses facial-recognition software to validate a login.
- Yeni sürümü bir giriş doğrulamak için yüz tanıma yazılımı kullanır.
- Can you validate this parking ticket?
- Bu otopark biletini doğrulayabilir misin?
- Please validate this ticket.
- Lütfen bu bileti doğrula.
Show More (3)
|
2 |
validate |
geçerli kılmak |
v. |
|
- Our amendments would ban with immediate effect those tests for which alternatives have been validated.
- Değişikliklerimiz, alternatifleri geçerli kılınan testleri derhal yürürlüğe girecek şekilde yasaklayacaktır.
- Unfortunately, some MEPs speak in favour of such a statute in order to validate and enhance their benefits.
- Maalesef bazı AP üyeleri, kendi çıkarlarını geçerli kılmak ve arttırmak için böyle bir tüzük lehinde konuşuyorlar.
Show More (-1)
|
3 |
validate |
onaylamak |
v. |
|
- Please validate this ticket.
- Lütfen bu bileti onaylayın.
- Can you validate this parking ticket?
- Bu park biletini onaylayabilir misiniz?
Show More (-1)
|
4 |
validate |
(başvuru, itiraz vb.) kabul etmek |
v. |
|
- I hope the court will validate my objection.
- Umarım mahkeme yaptığım itirazı kabul eder.
Show More (-2)
|
5 |
validate |
önemli ve değerli saymak |
v. |
|
- The way you reply to my questions makes me feel that you validate my thoughts.
- Sorularıma yanıt verme şekliniz, düşüncelerimi önemli ve değerli saydığınızı hissettiriyor.
Show More (-2)
|