|
- The destruction of their cultural heritage is an open wound which bleeds constantly for the Palestinians.
- Kültürel miraslarının yok edilmesi Filistinliler için sürekli kanayan açık bir yaradır.
- The Europe of the past has left a trail of deep wounds and scars behind it.
- Geçmişin Avrupa'sı arkasında derin yaralar ve izler bırakmıştır.
- It must be held so that it heals instead of inflicting new wounds.
- Yeni yaralar açmak yerine iyileşmesi için tutulmalıdır.
- At the end of the long and tortuous negotiation process, some wounds still have not been healed.
- Uzun ve çileli müzakere sürecinin sonunda bazı yaralar hala sarılamadı.
- Chechnya is an open wound in Europe, not just in Russia.
- Çeçenistan sadece Rusya'nın değil Avrupa'nın da açık bir yarasıdır.
- Yes, I removed them, opened the wound, and found these.
- Evet, onları çıkardım, yarayı açtım ve bunları buldum.
- Hence, another national goal must be to heal the wounds.
- Bu nedenle, bir başka ulusal hedef de yaraları sarmak olmalıdır.
- Hence, another national goal must be to heal the wounds.
- Dolayısıyla bir diğer milli hedef de yaraları sarmak olmalı.
- Hence, another national goal must be to heal the wounds.
- Bu nedenle bir başka ulusal hedefimiz de yaraları sarmak olmalı.
- Put pressure on the wound to stop the bleeding.
- Kanamayı durdurmak için yara üstüne baskı uygula.
- It is said that time heals all the wounds.
- Zamanın tüm yaraları iyileştirdiği söylenmektedir.
- Don't put salt on my wounds!
- Yaralarıma tuz basmayın!
- My friend died from a wound.
- Arkadaşım bir yara yüzünden öldü.
- Wash the wound with soap and water.
- Yarayı sabun ve su ile yıkayın.
- The doctor said you shouldn't scratch your wounds.
- Doktor sana yaralarını kaşımaman gerektiğini söyledi.
- His wounds were infested with flesh-eating maggots.
- Yaraları et yiyen kurtçuk kaynıyordu.
- The wound was fatal to him.
- Yara onun için ölümcüldü.
- This small wound will heal itself.
- Bu küçük yara kendiliğinden iyileşecektir.
- The wound is deep.
- Yara derin.
- Wounds heal, scars remain.
- Yaralar iyileşir, izler kalır.
- Sami turned Layla's body over and found a huge gaping wound in her chest.
- Sami, Layla'nın cesedini ters çevirdi ve göğsünde kocaman bir yara buldu.
- Please show me the wound.
- Lütfen bana yarayı gösterin.
- Tom later died from his wounds.
- Tom daha sonra yaralarından dolayı öldü.
- Tom had minor wounds.
- Tom'un küçük yaraları vardı.
- We were astonished when we saw their wounds.
- Yaralarını gördüğümüzde çok şaşırdık.
- Don't touch your wound.
- Yarana dokunma.
- Layla had a wound to her right leg.
- Layla'nın sağ bacağında bir yara vardı.
- Put some pressure on this wound.
- Yaranın üzerine biraz baskı uygula.
- The paramedic ripped open Tom's shirt and took a look at the wound.
- Sağlık görevlisi Tom'un gömleğini yırtıp açtı ve yaraya baktı.
- Please show me the wound.
- Lütfen yarayı gösterin.
- He died from wounds.
- Yaralar yüzünden öldü.
- Some wounds never heal.
- Bazı yaralar asla iyileşmez.
- Blood trickled from his wound.
- Yarasından kan sızıyordu.
- The wound left a scar on my arm.
- Yara kolumda bir iz bıraktı.
- Is the wound very deep?
- Yara çok derin mi?
- His wound was bleeding.
- Yarası kanıyordu.
- The wound left a scar on her arm.
- Yara onun kolunda bir iz bıraktı.
- Time heals all wounds.
- Zaman tüm yaraları iyileştirir.
- She treated his wound.
- O, onun yarasını tedavi etti.
- The wound started to bleed.
- Yara kanamaya başladı.
- We were astonished when we saw their wounds.
- Onların yaralarını gördüğümüzde şaşırmıştık.
- Put some pressure on this wound.
- Bu yaraya biraz bastırın.
- Tom died from his wounds.
- Tom yaralarından öldü.
- The doctor cauterised the wound.
- Doktor yarayı dağladı.
- She wears a veil to hide her wounds.
- O, yaralarını gizlemek için bir peçe takar.
- The soldier carried on as if his wound was nothing.
- Asker, yarası önemsizmiş gibi devam etti.
- Layla had a wound to her right leg.
- Leyla'nın sağ bacağında bir yarası vardı.
- The soldier made light of his wounds.
- Asker yaralarını hafife aldı.
- Sami opened up old wounds.
- Sami eski yaraları açtı.
- Many soldiers suffered terrible wounds in the battle.
- Birçok asker savaşta korkunç yaralar aldı.
- Do you apply some ointment on this wound?
- Bu yaraya biraz merhem sürer misiniz?
- Sami had an infected wound.
- Sami'nin enfeksiyon kapmış bir yarası vardı.
- Layla put her hands on top of Sami's wound to stop the bleeding.
- Leyla kanamayı durdurmak için ellerini Sami'nin yarasının üstüne koydu.
- The conscience is a wound that never heals and no one dies of.
- Vicdan hiç iyileşmeyen ve kimsenin ölmediği bir yaradır.
- They have decided to put aside old wounds.
- Eski yaraları bir kenara bırakmaya karar verdiler.
- Tom is showing his wound.
- Tom yarasını gösteriyor.
- The doctor bound my wounds.
- Doktor yaralarımı sardı.
- Do you really think Tom's wounds are self-inflicted?
- Gerçekten Tom'un yaralarının kendi kendine olduğunu mu düşünüyorsun?
- From the position of the wounds on the body, the police could tell that the attacker was left-handed.
- Polis, vücuttaki yaraların pozisyonundan saldırganın solak olduğunu anlayabildi.
- After I got out of the bath, my wound festered.
- Ben banyodan çıktıktan sonra benim yara iltihaplandı.
- The wound has not yet healed.
- Yara henüz iyileşmedi.
- Layla put her hands on top of Sami's wound to stop the bleeding.
- Layla kanamayı durdurmak için ellerini Sami'nin yarasının üstüne koydu.
- It is said that time heals all the wounds.
- Zamanın tüm yaraları iyileştirdiği söylenir.
- Conscience is a wound that never heals and from which no one dies.
- Vicdan hiç iyileşmeyen ve ondan kimsenin ölmediği bir yaradır.
- Healing the wounds of the heart takes time.
- Kalp yaralarını iyileştirmek zaman alır.
- Tom's wounds weren't self-inflicted.
- Tom'un yaraları kendi kendine oluşmamış.
- Wash the wound with soap and water.
- Yarayı su ve sabunla yıka.
- To stop the bleeding immediately press on the wound.
- Kanamayı hemen durdurmak için yaranın üzerine baskı uygulayın.
- Tom's wounds weren't self-inflicted.
- Tom'un yaraları kendiliğinden olmadı.
- Do something for the bleeding from the wound.
- Yaranın kanaması için bir şeyler yapın.
- The wound healed.
- Yara iyileşti.
- The wound is healing.
- Yara iyileşiyor.
- If a dog bites you, wash the wound with soap and water.
- Bir köpek sizi ısırırsa, yarayı sabun ve su ile yıkayın.
- There are wounds that time does not heal.
- Zamanın iyileştiremediği yaralar vardır.
- Tom later died from his wounds.
- Tom daha sonra yaraları yüzünden öldü.
- Tom is applying ointment to his wound.
- Tom yarasına merhem sürüyor.
- The doctor examined Tom's wound.
- Doktor, Tom'un yarasını inceledi.
- His wound was bleeding.
- Onun yarası kanıyordu.
- He cleansed the wound before putting on a bandage.
- O bir bandaj koymadan önce yarayı temizledi.
- For all their serious wounds, all of them were in good spirits.
- Ciddi yaralarına rağmen hepsinin keyfi yerindeydi.
- The conscience is a wound that never heals and no one dies of.
- Vicdan asla iyileşmeyen ve kimsenin ölmediği bir yaradır.
- The last wound proved fatal.
- Son yara ölümcüldü.
- Dan found Linda on the floor of the basement with a serious wound in the head.
- Dan Linda'yı kafasında ciddi bir yara ile bodrum katında buldu.
- The man was used to treating this kind of wound.
- Adam bu tür yaraları tedavi etmeye alışkındı.
- The wound was bleeding heavily.
- Yara şiddetli bir şekilde kanıyordu.
- Blood trickled from his wound.
- Yarasından kan damladı.
- She treated his wound.
- Yarasını tedavi etti.
- Wash the wound with soap and water.
- Yarayı sabun ve su ile yıka.
- Mary was no nurse and Tom's wound got infected.
- Mary hemşire değildi ve Tom'un yarası enfekte oldu.
- Don't touch the wound, you could get an infection!
- Yaraya dokunma, enfeksiyon kapabilirsin!
- You'd better bandage the wound at once.
- Yarayı hemen sarsanız iyi olur.
- The wound was bleeding heavily.
- Yara çok kanıyordu.
- Wounds heal as time passes.
- Zaman geçtikçe yaralar iyileşir.
- Layla had multiple stub wounds to her back.
- Leyla'nın sırtında birden fazla izmarit yarası vardı.
- She cared for his wound.
- Yarasına o baktı.
- Miraculously, Layla's wounds weren't life-threatening.
- Mucizevi bir şekilde, Layla'nın yaraları hayati tehlike arz etmiyordu.
- Blood flowed from his wound.
- Yarasından kan aktı.
- Layla had multiple stub wounds to her back.
- Layla'nın sırtında çok sayıda sigara söndürme yarası vardı.
- Tom later died of his wounds.
- Tom daha sonra yaralarından öldü.
- Blood flowed from his wound.
- Kan, yarasından akıyordu.
- Let's take care of this wound.
- Şu yarayı halledelim.
- Wash his wound with this antiseptic.
- Yarasını bu antiseptikle yıkayın.
- He died from wounds.
- O, yaralardan öldü.
- He was fighting regardless of his wound.
- Yarasına aldırmadan savaşıyordu.
- She wears a veil to hide her wounds.
- Yaralarını gizlemek için peçe takıyor.
- She bandaged the wound.
- O, yarayı bandajladı.
- His wounds were infested with flesh-eating maggots.
- Yaraları et yiyen kurtçuklar tarafından istila edilmişti.
- The wound left a scar on his arm.
- Yara kolunda bir iz bıraktı.
- Tom's wound got infected.
- Tom'un yarası enfeksiyon kaptı.
- Dan found Linda on the floor of the basement with a serious wound in the head.
- Dan, Linda'yı bodrum katında başından ciddi bir yara almış halde buldu.
- The puncture wound was very deep and had to be examined for infection.
- Patlama yarası çok derindi ve enfeksiyon için muayene edilmesi gerekiyordu.
- There are wounds that time does not heal.
- Zamanın iyileştiremeyeceği yaralar vardır.
- The puncture wound was very deep and had to be examined for infection.
- Delinme yarası çok derindi ve enfeksiyon açısından incelenmesi gerekiyordu.
- Some wounds time never heals.
- Bazı yaraları zaman asla iyileştiremez.
- Healing the wounds of the heart takes time.
- Kalbin yaralarını iyileştirmek zaman alır.
- The doctor examined Tom's wound.
- Doktor Tom'un yarasını muayene etti.
- Tom died of his gunshot wound.
- Tom silah yarasından öldü.
- Wounds heal, scars remain.
- Yaralar iyileşir, izleri kalır.
- The last wound proved fatal.
- Son yara ölümcül oldu.
- The medic ripped open Tom's shirt and took a look at the wound.
- Sağlık görevlisi Tom'un gömleğini yırtıp açtı ve yaraya baktı.
- Tom later died of his wounds.
- Tom daha sonra yaraları nedeniyle öldü.
- She applied her handkerchief to his wound.
- Yarasına mendilini koydu.
- Mary was no nurse and Tom's wound got infected.
- Mary hemşire değildi ve Tom'un yarası enfeksiyon kaptı.
- The medic ripped open Tom's shirt and took a look at the wound.
- Doktor, Tom'un gömleğini yırtarak açtı ve yaraya göz attı.
- Put pressure on the wound to stop the bleeding.
- Kanamayı durdurmak için yaranın üzerine baskı uygulayın.
- The doctor said you shouldn't scratch your wounds.
- Doktor yaralarını kaşımaman gerektiğini söyledi.
- Do you apply some ointment on this wound?
- Bu yaraya biraz merhem sürer misin?
- The wound healed almost completely.
- Yara neredeyse tamamen iyileşti.
- Is the wound very deep?
- Yara çok mu derin?
- The wound is not yet healed.
- Yara henüz iyileşmedi.
- Apparently the wound itself only needs a few stitches.
- Görünüşe göre yaranın sadece birkaç dikişe ihtiyacı var.
- She is the one who took care of his wound.
- Yarasıyla ilgilenen oydu.
- Time heals all wounds.
- Zaman bütün yaraları iyileştirir.
- My wounds have healed.
- Yaralarım iyileşti.
- The divorce left the man with emotional wounds.
- Boşanma, adamda duygusal yaralar bıraktı.
- The wound became infected.
- Yara enfekte oldu.
- To stop the bleeding immediately press on the wound.
- Kanamayı durdurmak için hemen yaranın üzerine bastırın.
- The divorce left the man with emotional wounds.
- Boşanma adamda duygusal yaralar bıraktı.
- The wound became infected.
- Yara enfeksiyon kaptı.
- The wound bled.
- Yara kanadı.
- Tom recovered from his wounds.
- Tom yaralarından kurtuldu.
- The wound was bleeding heavily.
- Yara ağır bir şekilde kanıyordu.
- Conscience is a wound that never heals and from which no one dies.
- Vicdan asla iyileşmeyen ve kimsenin ölmediği bir yaradır.
- The man was used to treating this kind of wound.
- Adam bu tür yarayı tedavi etmeye alışkındı.
- If a dog bites you, wash the wound with soap and water.
- Eğer bir köpek sizi ısırırsa, yarayı su ve sabunla yıkayın.
- Tom's wounds have healed.
- Tom'un yaraları iyileşti.
- Let's take care of this wound.
- Bu yarayı tedavi edelim.
- Tom died from his wounds.
- Tom yaraları yüzünden öldü.
- Only time cures the wounds of a broken heart.
- Kırık bir kalbin yaralarını sadece zaman iyileştirir.
- Don't put salt on my wounds!
- Yaralarıma tuz basma!
- He cleansed the wound before putting on a bandage.
- Bandaj koymadan önce yarayı temizledi.
- Wash his wound with this antiseptic.
- Yarayı bu antiseptik ile yıkayın.
- Tom applied a drying agent to his weeping wound.
- Tom ağlayan yarasına kurutucu bir madde uyguladı.
- She applied a bandage to the wound.
- Yaraya bir bandaj uyguladı.
- After I got out of the bath, my wound festered.
- Banyodan çıktıktan sonra yaram iltihaplandı.
- The wounds are still fresh.
- Yaralar hala taze.
- She took care of his wound.
- Onun yarasıyla ilgilendi.
- The wound left a scar on her arm.
- Yara kolunda bir iz bıraktı.
- Tom has healed from his wounds.
- Tom yaralarını iyileştirdi.
- It's just a superficial wound.
- Bu sadece yüzeysel bir yara.
- From the position of the wounds on the body, the police could tell that the attacker was left-handed.
- Yaraların vücuttaki konumundan, polis saldırganın solak olduğunu tespit etti.
- The wound has not healed yet.
- Yara henüz iyileşmedi.
- She applied her handkerchief to his wound.
- Yarasına bir mendil koydu.
- Will these wounds heal?
- Bu yaralar iyileşecek mi?
Show More (161)
|