(bir şeyi) yapmak - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

(bir şeyi) yapmak



Sens de "(bir şeyi) yapmak" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 4 résultat(s)

Turc Anglais
Phrasals
(bir şeyi) yapmak come across with (something) v.
(bir şeyi) yapmak deliver on (something) v.
Idioms
(bir şeyi) yapmak get (something) under (one's) belt v.
(bir şeyi) yapmak have (something) under (one's) belt v.

Sens de "(bir şeyi) yapmak" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
General
bir şeyi yapmak için elverişli zaman bölümü window n.
bir şeyi memnuniyetle yapmak be pleased to do something v.
canı bir şeyi yapmak istemek be in the mood for v.
takıntı yapmak (bir şeyi) be obsessed with v.
izin istemeden bir şeyi yapmak take the liberty of doing something v.
bir şeyi yapmak için gereken niteliklere sahip olmamak be unqualified to do something v.
bir şeyi duyarak yapmak do something with feeling v.
bir şeyi usulüne göre yapmak do something the right way v.
bir şeyi birinin üstüne yapmak make something over to v.
bir şeyi sırayla yapmak take turns v.
vakit ayırıp bir şeyi yapmak get around to v.
yapmak (yeni bir şeyi) bring out v.
belirli bir şeyi iyi yapmak be good at v.
bir şeyi sırayla yapmak take turns at v.
bir şeyi yumak yapmak wind something into a ball v.
bir şeyi tam istenilen şekilde yapmak get something right v.
planlanmış bir şeyi gerçekten yapmak go through with v.
yapmak (bir şeyi biri için) mean for v.
bir şeyi gizlice yapmak do something in secret v.
daha kolay bir çözüm varken bir şeyi zor bir şekilde yapmak do something the hard way v.
bir şeyi yapmak için çok masraf etmek go to great expense v.
bir şeyi iyi yapmak be skilled in v.
canı bir şeyi yapmak istemek be in the mood to v.
belirli bir amaca göre bir şeyi yapmak/değiştirmek tailor v.
-i örnek alarak bir şeyi yapmak model something on v.
bir şeyi kötü yapmak botch v.
bir şeyi ilk kez yapmak do something for the first time v.
(bir şeyi) yapmak istemek in the mood v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak make so bold as to do something v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak be so bold as to do something v.
bir şeyi bilerek yapmak do something on purpose v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak find enough courage (to do something) v.
bir şeyi yapmak için cesaret bulmak bring oneself to do something v.
bir şeyi yapmak için durmak stop to do something v.
durup bir şeyi yapmak stop to do something v.
bir şeyi yapmak için önceden zihninde canlandırmak envisage v.
bir şeyi eskimez yapmak age-proof v.
(bir şeyi) başlıca ilgi alanı yapmak major v.
(bir şeyi) hızla yapmak whiz v.
(bir şeyi) yapmacıklı şekilde yapmak mince v.
bir şeyi yapmak için çabalamak heave v.
bir şeyi gözden geçirerek gereken tamirleri yapmak overhale [obsolete] v.
bir şeyi gözden geçirerek gereken tamirleri yapmak overhaul v.
(bir şeyi) haddine olmadan yapmak presume v.
bir şeyi öylesine yapmak scuffle v.
bir şeyi son dakikada yapmak scuffle v.
bir şeyi yarım yamalak yapmak shuffle v.
bir şeyi yapmış olmak için yapmak shuffle v.
bir şeyi zorla yapmak squeak v.
bir şeyi değişimli olarak yapmak steven [obsolete] v.
bir şeyi sıra ile yapmak steven [obsolete] v.
Phrasals
bir şeyi üstünkörü ya da umursamadan yapmak phone in v.
bir şeyi zar zor yapmak/idare etmek muddle around v.
(bir şeyi) hiç sıkıntı çekmeden/tereyağından kıl çeker gibi yapmak breeze through (something) v.
(bir şeyi) karman çorman/baştan savma yapmak bumble along v.
(bir şeyi) karman çorman/baştan savma yapmak bumble through v.
(bir şeyi) beceriksizce/acemice yapmak bumble through something v.
(bir şeyi) dikkatsizce yapmak bumble through something v.
(bir şeyi) karman çorman/karmakarışık yapmak bumble through something v.
(bir şeyi) baştan savma/üstünkörü yapmak bumble through something v.
karşılığında (bir şey) yapmak/(birine bir şeyi) layık görmek repay (one) by (doing something) v.
(bir şeyi yapmak) birinin hoşuna gitmek/birini hoşnut etmek satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
birini ya da bir şeyi desteklemek üzere gösteri yapmak clamor for someone or something v.
(birini belli bir şeyi yapmak üzere) kandırmak con (someone) into (something) v.
birini belli bir şeyi yapmak üzere kandırmak con someone into something v.
bir şeyi beceriksizce yapmak muddle about v.
bir şeyi beceriksizce yapmak muddle around v.
(biriyle veya bir şeyi) kaptı kaçtı yapmak abscond with someone or something v.
(biriyle veya bir şeyi) kaptı kaçtı yapmak make off with someone or something v.
(bir şeyi) seve seve yapmak admire to (do something) v.
bir şeyi çabucak/hızlıca yapmak race through v.
bir şeyi öğle yemeği yapmak lunch off something v.
dosdoğru (bir şeyi) yapmak head in to v.
(bir şeyi gözden kaçırarak/dalgınlıkla) hata/yanlış yapmak slip up on v.
planlanmış bir şeyi ne olursa olsun yapmak go through v.
bir şeyi çabucak/hızlıca yapmak toss something off v.
bir şeyi bir çırpıda yapmak toss something off v.
bir şeyi başka bir şeyin üzerinden giderek yapmak fashion (something) after (something else) v.
bir şeyi başka bir örnek üzerinden/örneğe göre yapmak fashion (something) after (something else) v.
bir şeyi başka bir örneği taklit ederek yapmak fashion (something) after (something else) v.
bir şeyi başka bir şeyi örnek alarak yapmak fashion (something) after (something else) v.
bir şeyi başka bir şeyin üzerinden giderek yapmak fashion (something) on (something else) v.
bir şeyi başka bir örnek üzerinden/örneğe göre yapmak fashion (something) on (something else) v.
bir şeyi başka bir örneği taklit ederek yapmak fashion (something) on (something else) v.
bir şeyi başka bir şeyi örnek alarak yapmak fashion (something) on (something else) v.
bir şeyi başka bir şeyin üzerinden giderek yapmak fashion something on something v.
bir şeyi başka bir örnek üzerinden/örneğe göre yapmak fashion something on something v.
bir şeyi başka bir örneği taklit ederek yapmak fashion something on something v.
bir şeyi başka bir şeyi örnek alarak yapmak fashion something on something v.
bir şeyi başka bir şey kullanarak yapmak fashion (something) out of (something else) v.
bir şeyi bir örnek kullanarak yapmak fashion (something) out of (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyden/başka bir şeyin parçalarından) tekrar yapmak reconstruct (something) from (something else) v.
bir şeyi başka bir şeyden yeniden yapmak reconstruct something from something v.
bir şeyi başka bir şey kullanarak yeniden yapmak reconstruct something from something v.
(birini/bir şeyi) bir şey yapmak zorunda bırakmak force on (someone or something) v.
bir şeyi aceleyle yapmak gallop through something v.
bir şeyi acele acele yapmak gallop through something v.
bir şeyi alelacele yapmak gallop through something v.
bir şeyi uyduruk kaydırık yapmak gallop through something v.
bir şeyi yalap şap/yalap şalap yapmak gallop through something v.
bir şeyi üstünkörü yapmak gallop through something v.
bir şeyi gelişigüzel yapmak gallop through something v.
(bir şeyi yapmak) kazançlı olmak pay to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) karşılığını vermek/ödemek pay to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) yararlı olmak pay to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) avantaj sağlamak pay to (do something) v.
(bir şeyi yapmak için) para vermek pay to (do something) v.
(bir şeyi yapmak için) çaba göstermek strive to (do something) v.
(bir şeyi yapmak için) çaba sarf etmek strive to (do something) v.
(bir şeyi yapmak için) gayret etmek strive to (do something) v.
(bir şeyi yapmak için) didinmek strive to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak trust (one) to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak trust (one) to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk vs. bir iş olmak trust (one) to (do something) v.
(bir şeyi) parça parça yapmak hack away at (something) v.
(bir şeyi) bölüm bölüm yapmak hack away at (something) v.
(bir şeyi) zamanla azar azar yapmak hack away at (something) v.
(birini bir şeyi) yapmak için kışkırtmak tease (one) into (doing something) v.
(birini bir şeyi) yapmak için gaza getirmek tease (one) into (doing something) v.
(birini bir şeyi) yapmak için teşvik etmek tease (one) into (doing something) v.
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) konumuna getirmek için gereken düzenlemeleri yapmak set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
birini/bir şeyi bir şey yapmak set someone or something up as something v.
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak set someone or something up as something v.
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli düzenlemeleri yapmak set someone or something up as something v.
(bir şeyi) dikkatsizce yapmak mail (something) in v.
(bir şeyi) baştan savma yapmak mail (something) in v.
(bir şeyi) umursamadan yapmak mail (something) in v.
(bir şeyi) yalapşap yapmak mail (something) in v.
(bir şeyi) göstermelik bir şekilde yapmak mail (something) in v.
bir şeyi keserek arasına bir tasarım yapmak inlay with (something) v.
bir şeyi keserek arasına dekoratif bir dolgu yapmak inlay with (something) v.
bir şeyi şekilli olarak kesip arasına dekoratif bir dolgu yapmak inlay something with something v.
bir şeyi kıvırıp bir şey yapmak fold something into something v.
bir şeyi katlayıp bir şey yapmak fold something into something v.
bir şeyi birinin/bir şeyin aleyhinde olacak şekilde yapmak weight something against someone or something v.
bir şeyi tekrar baştan yapmak work something over v.
bir şeyi özensizce/paldır küldür yapmak jumble something together v.
(bir şeyi) geç yapmak/geciktirmek loiter over (something) v.
(bir şeyi) ağır ağır/yavaş yavaş yapmak loiter over (something) v.
(bir şeyi) acele etmeden yapmak loiter over (something) v.
(bir şeyi) keyfini çıkara çıkara yapmak loiter over (something) v.
(bir şeyi) zamana yayarak yapmak loiter over (something) v.
(bir şeyi) sindire sindire yapmak loiter over (something) v.
bir şeyi bir şeyden yapmak make something from something v.
bir şeyi bir şeyle yapmak make something with something v.
bir şeyi belli bir kesime/amaca uygun yapmak gear something to someone or something v.
bir şeyi belli bir kesime/amaca göre yapmak gear something to someone or something v.
birini/bir şeyi eleştirilerin odağı/hedefi yapmak snipe at someone or something v.
(birini/bir şeyi) kapmak için ani bir dalış yapmak swoop down on (someone or something) v.
birini/bir şeyi kapmak için ani bir dalış yapmak swoop down upon someone or something v.
birini/bir şeyi kapmak için ani bir dalış yapmak swoop down on someone or something v.
(bir şeyi) elde etmek için (bir şey) yapmak/harcamak put (something) toward (something) v.
(bir şeyi yapmak) için göbeği çatlamak break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için büyük çaba sarf etmek break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için kendini paralamak break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için canını dişine takmak break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için eşek gibi çalışmak break (one's) back to (do something) v.
(bir şeyi yapmak) için kıçını yırtmak break (one's) back to (do something) v.
bir şeyi hırs yapmak buck for something v.
bir şeyi bir şeye gömme olarak yapmak/imal etmek build something into something v.
bir şeyi bir şeyin bir parçası olarak yapmak/imal etmek build something into something v.
bir şeyi bir şeye sabit yapmak/imal etmek build something into something v.
(bir şeyi) temel alarak üstüne ekleme yapmak build on (something) v.
(bir şeyi) söz verildiği/planlandığı/istendiği gibi yapmak carry through on (something) v.
bir şeyi teslim alıp girişini/kaydını yapmak check something in v.
(bir şeyi) parça parça yapmak chip (away) at (something) v.
(bir şeyi) bölüm bölüm yapmak chip (away) at (something) v.
(birini/bir şeyi) engellemek/önlemek için elinden geleni yapmak come down on (someone or something) v.
(bir şeyi) söz verdiği gibi yapmak/teslim etmek come through (with something) v.
bir şeyi bir şeyle çift yapmak couple something with something v.
bir şeyi hızlıca yapmak dash something off v.
bir şeyi hemen yapmak dash something off v.
(beklen bir şeyi) yapmak/yerine getirmek deliver on (something) v.
(dediği bir şeyi) yapmak deliver on (something) v.
(bir şeyi) yarım yamalak yapmak do (something) by halves v.
(bir şeyi) üstünkörü yapmak do (something) by halves v.
bir şeyi baştan yapmak do something over v.
bir şeyi tekrar yapmak do something over v.
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) boşaltmak drain (something) off to (do something) v.
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) akıtmak drain (something) off to (do something) v.
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) tahliye etmek drain (something) off to (do something) v.
bir şeyi fondip yapmak drink something down v.
bir şeyi fondip yapmak drink something up v.
(bir şeyi) aptala anlatır gibi yapmak dumb (something) down v.
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak establish (someone or something) in (something) v.
(bir şeyi) büyütüp (bir şey) yapmak expand (something) into (something) v.
bir şeyi yeniden yapmak/düzenlemek fix something over v.
bir şeyi birine/bir şeye fokuslamak/fokus yapmak focus something on someone or something v.
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak go about (doing something) v.
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak go about to (do something) v.
(bir şeyi) ortaklaşa almak/yapmak go in on (something) v.
(biriyle bir şeyi) ortaklaşa almak/yapmak go in with someone (on something) v.
planlanmış (bir şeyi) gerçekten yapmak go through with (something) v.
birini/bir şeyi ham yapmak gobble someone or something up v.
(birini/bir şeyi) tutmak/yakalamak için hamle yapmak grab at (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) tutmak/yakalamak için hamle yapmak grab for (someone or something) v.
bir şeyi toz yapmak grind something up v.
birini/bir şeyi parça parça yapmak hack (away) at someone or something v.
birini/bir şeyi parça parça yapmak hack someone or something apart v.
(bir şeyi) keserek/doğrayarak (bir şey) yapmak/haline getirmek hack (something) out of (something) v.
bir şeyi gücünü artırmak için modifiye etmek/değişiklik yapmak hop something up v.
(bir şeyi) vakitlice yapmak keep ahead (of something) v.
(bir şeyi) vaktinden önce/erkenden yapmak keep ahead (of something) v.
(bir şeyi) uzun uzadıya yapmak linger over (something) v.
(bir şeyi) tadını çıkararak yapmak linger over (something) v.
(bir şeyi) aheste aheste/ağır ağır yapmak linger over (something) v.
(bir şeyi) acele etmeden yapmak linger over (something) v.
(bir şeyi) öğle yemeği yapmak lunch off v.
(birini/bir şeyi biriyle bir şeyle) rakip yapmak match (someone or something) (up) with (someone or something else) v.
(birini/bir şeyi biriyle bir şeyle) rakip yapmak match (someone or something) against (someone or something else) v.
(birini/bir şeyi biriyle bir şeyle) rakip yapmak match up (someone or something) with (someone or something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) örnek alarak yapmak/geliştirmek model (something) after (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) temel alarak yapmak/geliştirmek model (something) after (something else) v.
(bir şeyi) yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak model (something) after (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) örnek alarak yapmak/geliştirmek model (something) on (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) temel alarak yapmak/geliştirmek model (something) on (something else) v.
(bir şeyi) yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak model (something) on (something else) v.
'-i yapmak/geliştirmek için (başka bir şeyi) örnek almak model on v.
(bir şeyi başka bir şeyin) modelinde/modelini kullanarak yapmak pattern (something) after (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyle) aynı modelde yapmak pattern (something) after (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) taslak olarak kullanarak yapmak pattern (something) after (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) örnek alarak yapmak pattern (something) after (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyin) kalıbına/örneğine/şablonuna göre yapmak pattern (something) after (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) temel alarak yapmak pattern (something) after (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyin) modelinde/modelini kullanarak yapmak pattern (something) on (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyle) aynı modelde yapmak pattern (something) on (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) taslak olarak kullanarak yapmak pattern (something) on (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) örnek alarak yapmak pattern (something) on (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyin) kalıbına/örneğine/şablonuna göre yapmak pattern (something) on (something else) v.
(bir şeyi başka bir şeyi) temel alarak yapmak pattern (something) on (something else) v.
(bir şeyi) gönülsüzce/yarım yamalak yapmak play at (doing something) v.
(bir şeyi) ciddiyetsiz bir şekilde/amatörce yapmak play at being (something) v.
(bir şeyi bir şeyle) oyuk oyuk yapmak pock (something) with (something else) v.
(bir şeyi bir şeye) ön ek yapmak prefix (something) to (something else) v.
(bir şeyi) aceleyle yapmak race through (something) v.
(bir şeyi) aceleyle söylemek veya yapmak rattle through (something) v.
(bir şeyi) yapmak için acele etmek rush to (something) v.
(bir şeyi bir şeyin) ölçeğine uygun olarak yapmak/tasarlamak scale (something) to (something else) v.
(bir şeyi) elde etmek için komplo düzenlemek/gizli plan yapmak scheme for (something) v.
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak set up as v.
(bir şeyi yapmak) için oturmak sit down to (do something) v.
(bir şeyi) zar zor yapmak struggle through (something) v.
(bir şeyi) zar zor yapmak struggle with (something) v.
(bir şeyi) enine boyuna/iyice düşünerek yapmak think before (one) (does something) v.
Phrases
bir şeyi zar zor/güç bela yapmak be as much as somebody can/could do (not) to do something v.
bir şeyi birinden/bir şeyden tarafa yapmak slant something toward someone or something v.
bir şeyi birini/bir şeyi destekler şekilde yapmak slant something toward someone or something v.
bir şeyi birinden/bir şeyden tarafa yapmak slant something in favor of someone or something v.
bir şeyi birini/bir şeyi destekler şekilde yapmak slant something in favor of someone or something v.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil a is one thing, b is (quite) another expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok a is one thing, b is (quite) another expr.
(bir şeyi kendi) mesuliyeti altında (yapmak) (do something) at your (own) peril expr.
(bir şeyi) başına gelebileceklerden (kendisi) sorumlu olarak (yapmak) (do something) at your (own) peril expr.
(bir şeyi kendi) sorumluluğu dahilinde (yapmak) (do something) at your (own) peril expr.
Proverb
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın if you want a thing done well do it yourself
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın if you would be well served
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın serve yourself
bir şeyi hızlı yapmak tehlikeli olabilir it is the pace that kills
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın if you want a thing done well/right, do it yourself
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın if you want it done right, do it yourself
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın if you want it done well, do it yourself
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın if you want something done right, do it yourself
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın if you want something done well, do it yourself
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın if you want something done well/right, do it yourself
Colloquial
(bir şeyi birinden) önce yapmak beat (one) to (something) v.
(bir şeyi birinden) önce yapmak beat someone to something v.
(bir şeyi birinden) önce yapmak beat to v.
bir şeyi yapmak için cesaretli olmak make so bold as to v.
bir şeyi hızlıca yapmak crank something out v.
(bir şeyi yapmak) aklına gelmemek not think of (doing something) v.
(bir şeyi) istekle/şevkle yapmak have at (something) v.
(bir şeyi) yapmak için tüm gücüyle çabalamak be all for something/for doing something v.
(bir şeyi) seve seve yapmak be more than glad (to do something) v.
(bir şeyi) mükemmel yapmak (do something) a treat [uk] v.
(bir şeyi) harika yapmak (do something) a treat [uk] v.
(bir şeyi) fazla yapmak (do something) to excess v.
seve seve (bir şeyi) yapmak admire to (do something) v.
(bir şeyi) memnuniyetle yapmak admire to (do something) v.
bir şeyi yapmak zorunda olmak behoove one to do something v.
(bir şeyi yapmak) yersiz olmak can't very well (do something) v.
(bir şeyi yapmak) pek de doğru/uygun olmamak can't very well (do something) v.
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak can't very well (do something) v.
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak can't very well (do something) v.
(bir şeyi yapmak) yersiz olmak couldn’t very well (do something) v.
(bir şeyi yapmak) pek de doğru/uygun olmamak couldn’t very well (do something) v.
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak couldn’t very well (do something) v.
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak couldn’t very well (do something) v.
(bir şeyi yapmak biri) için daha iyi olmak do better to (do something) v.
(bir şey) için her şeyi yapmak give anything (for something) v.
(bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak leave (something) to (one) (to do something) v.
(bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak leave (something) to (one) (to do something) v.
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk bir iş olmak leave (something) to (one) (to do something) v.
(bir şeyi yaparken/yapmak için kendini) helak etmek kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yaparken/yapmak için kendi) canını çıkarmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için) ölümüne uğraşmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendini) helak etmek kill yourself doing something v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendi) canını çıkarmak kill yourself doing something v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) ölümüne uğraşmak kill yourself doing something v.
(bir şeyi yapmak için) aşırı çabalamak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) ölümüne uğraşmak/çabalamak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) bir tarafını yırtmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) kendini yırtmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için/yapacağım diye) canını dişine takmak kill (oneself) (doing something) v.
(bir şeyi yapmak için) aşırı çaba/efor sarf etmek kill (oneself) (doing something) v.
bir şeyi yapmak için aşırı çabalamak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye ölümüne uğraşmak/çabalamak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye bir tarafını yırtmak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye kendini yırtmak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için/yapacağım diye canını dişine takmak kill yourself doing something v.
bir şeyi yapmak için aşırı çaba/efor sarf etmek kill yourself doing something v.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak be past it v.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak look past it v.
(bir şeyi) kısıtlama olmadan yapmak let (something) rip v.
(bir şeyi) içinden geldiği gibi yapmak let (something) rip v.
(bir şeyi) çekinmeden/kendini tutmadan yapmak let (something) rip v.
(bir şeyi) tüm gücüyle yapmak let (something) rip v.
(bir şeyi) çok kuvvetli bir şekilde yapmak let (something) rip v.
(bir şeyi) istekle/hevesle yapmak let (something) rip v.
(bir şeyi) rahatça/serbestçe yapmak let (something) rip v.
bir şeyi üstünkörü yapmak phone it in v.
bir şeyi umursamadan yapmak phone it in v.
bir şeyi yarım yamalak yapmak phone it in v.
bir şeyi formalite icabı yapmak phone it in v.
bir şeyi yapmış olmak için yapmak phone it in v.
bir şeyi mekanik/otomatik olarak yapmak phone it in v.
bir şeyi baştan savma yapmak phone it in v.
bir şeyi yalap şap/göstermelik yapmak phone it in v.
bir şeyi hevessizce yapmak phone it in v.
elinden bir tek (bir şeyi yapmak ya da yapmamak) gelmek be all (one) could do (not) to (do something) v.
elinden bir tek bir şeyi yapmak ya da yapmamak gelmek be all somebody can/could do (not) to do something v.
(bir şeyi yapmak) bütün gün sürmemek (not) be/take all day (to do something) v.
bir şeyi kolayca yapmak walk it v.
bir şeyi zorluk çekmeden halletmek/yapmak walk it v.
bir şeyi fazla uğraşmadan yapmak/halletmek walk it v.
bir şeyi havada karada yapmak walk it v.
bir şeyi kolaylıkla yapmak/halletmek walk it v.
(bir şeyi) hemen yapmak make with the (something) v.
bir şeyi başka bir şeyle karıştırıp bir hata yapmak mix up v.
(bir şeyi yapmak) akıllıca olmak be (just) as well (to do something) v.
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmak be (just) as well (to do something) v.
(bir şeyi yapmak) iyi olmak be (just) as well (to do something) v.
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak be well, ideally, better placed for something/to do something v.
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak be well, ideally, better placed for something/to do something v.
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak be well, ideally, better placed for something/to do something v.
(bir şeyi) seve seve yapmak be happy to (do something) v.
bir şeyi yapmak için planlama yapmak make arrangements to do something v.
bir şeyi yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak make arrangements to do something v.
bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geleni yapmak as much as somebody can/could do (not) to do something v.
bir şeyi yapmak/yapmamak için elinden geldiğince uğraşmak as much as somebody can/could do (not) to do something v.
bir şeyi yapmak için elinden geleni yapmak as much as somebody can/could do to do something v.
bir şeyi yapmak için elinden geldiğince uğraşmak as much as somebody can/could do to do something v.
(bir şeyi yapmak) üzere olmak be about to (do something) v.
bir şeyi yapmak üzere olmak be about to do something v.
(bir şeyi) yapmak zorunda olmak be meant to (do something) v.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak be past it [uk] v.
bir şeyi eskisi gibi yapmak için fazla yaşlı olmak be past it [uk] v.
bir şeyi hediye paketi yapmak do something up v.
bir şeyi yapmak iyi olmak do well to do something v.
bir şeyi yapmak mantıklı olmak do well to do something v.
bir şeyi yapmak akıllıca olmak do well to do something v.
bir şey için elinden gelen her şeyi yapmak go all out for something v.
(bir şeyi yapmak) için ölen bent on (doing something) adj.
(bir şeyi yapmak) için yanıp tutuşan bent on (doing something) adj.
bir şey/bir şeyi yapmak için ölen bent on something/on doing something adj.
bir şey/bir şeyi yapmak için yanıp tutuşan bent on something/on doing something adj.
(bir şeyi) memnuniyetle/seve seve (yapmak) (I'd be) happy to (do something) expr.
(bir şeyi yapmak) istemek (I'd be) happy to (do something) expr.
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep all the more reason to do something expr.
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep all the more reason for doing something expr.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil (something) is one thing, (something else) is (quite) another expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok (something) is one thing, (something else) is (quite) another expr.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil a is one thing, b is (quite) another expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok a is one thing, b is (quite) another expr.
(bir şeyi yapmak) olmaz it/that will never do expr.
(bir şeyi yapmak) olmaz it/that won't do expr.
(bir şeyi yapmak) olmaz it/that (just) won’t do expr.
(bir şeyi yapmak) olmaz it/that will never do [uk] expr.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
(bir şeyi yapmak) akıllı işi değil no one in his/her/their right mind would (do something) expr.
bir şeyi yapmak mümkün değil there is no doing something expr.
bir şeyi yapmak yasak there is no doing something expr.
eğer (bir şeyi) yapmak) istiyorsan if you have a mind to (do something) expr.
eğer (bir şeyi yapmak) niyetindeysen if you have a mind to (do something) expr.
(bir şeyi yapmak birinin) tipik özelliği leave (something) to (one) (to do something) expr.
bir şeyi yapmak iyi fikir we, you can/could/might do worse (than...) expr.
bir şeyi yapacaksan/yapmak istiyorsan sonuçlarına razı olacaksın if you wanna play, you gotta pay expr.
eğer bir şeyi gerçekten yapmak istiyorsan if you've a mind to do something expr.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil it's one thing to (do something), it's another thing to (do something else) expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok it's one thing to (do something), it's another thing to (do something else) expr.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil it's one thing to (do something), it's quite another to (do something else) expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok it's one thing to (do something), it's quite another to (do something else) expr.
Idioms
(bir şeyi) yapmak için bir girişimde bulunma a stab at (something) n.
(bir şey/bir şeyi yapmak) uzak ihtimal (a) fat chance (of something/doing something) n.
(bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok (a) fat chance (of something/doing something) n.
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son fırsat last chance (for/at/to do something) n.
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son şans last chance (for/at/to do something) n.
(bir şeyi yapmak için) ilk şans the first crack at (something) n.
kurallara dikkat etmeden bir şeyi yapmak not so much as (do something) v.
çok çaba sarf etmeden bir şeyi yapmak come easily to (one) v.
çok çaba sarf etmeden bir şeyi yapmak come easy to (one) v.
zor bir durumda kimse söylemeden bir şeyi yapmak carry the message to garcia v.
bir şeyi iyi yapmak make a good fist of something v.
bir şeyi itina göstererek yapmak take pains to do something v.
bir şeyi düzenli olarak yapmak go in for something v.
bir şeyi yapmak için helak olmak be at pains to do something v.
bir şeyi iyi yapmak make a good fist of doing something v.
bir şeyi tüm enerjisiyle yapmak go to town on something v.
bir şeyi yapmak için yanıp tutuşmak have fire in one's belly v.
bir şeyi berbat etmek/çok kötü yapmak make a dog's breakfast of something v.
bir şeyi yapmak için sabırsızlanmak be straining at the leash v.
bir şeyi katlanıp yapmak hold one's nose v.
bir şeyi göstere göstere (gözünün içine soka soka) yapmak make a great show of something v.
bir şeyi yapmak için çok çabalamak put one's back into v.
bir şeyi yapmak için can atmak be dying to do something v.
başkalarına muhtaç olmadan bir şeyi yapmak pull oneself up by one's bootstraps v.
bir şeyi daha güçlü/kuvvetli/gür hale getirmek/yapmak put balls on something v.
bir şeyi kötü yapmak ya da planlamak up to no good v.
bir şeyi yapmak için çok çaba harcamak be at pains to do something v.
bir şeyi iyi kullanmak/yapmak have a way with something v.
bir şeyi ağır ve temkinli biçimde yapmak take it slow v.
bir şeyi yapmak için yanıp tutuşmak have fire in the belly v.
bir şeyi üstünkörü yapmak give something a lick and a promise v.
bir şeyi siparişe göre yapmak/imal etmek make something to order v.
bir şeyi zar zor yapmak have a hard time doing something v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get enough nerve up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) çok zahmet çekmek go to/take great pains to do something v.
(bir şeyi yapmak için) yeterli cesareti olmamak have no stomach for something v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get the nerve up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get enough courage up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) zaman bulmak find time to do something v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get enough guts up (to do something) v.
(kolay olduğundan) bir şeyi gözü kapalı/zorlanmadan yapmak could do something in their sleep v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti/azmi kalmamak not have the stomach for something v.
(bir şeyi) yalandan yapmak go through the motions v.
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak rarin' to go v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get the spunk up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get enough guts up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get enough nerve up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmete girmek go to/take great pains to do something v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get enough courage up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak have the gall to do something v.
(bir şeyi yapmak için) zaman bulmak find the time (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get the courage up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get enough spunk up (to do something) v.
(bir şeyi gerçekleştirmek/yapmak için) sihirli bir değneği olmamak have no magic wand (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get the guts up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get the courage up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get enough pluck up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak raring to go v.
(bir şeyi yapmak için) bir tarafını yırtmak break one's back v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get the guts up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get the pluck up (to do something) v.
[bir şeyi elde etmek] gerekenden fazlasını yapmak walk the extra mile v.
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmetler çekmek go to (great) pains to do something v.
(özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak have something off to a fine art v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get the spunk up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmetler çekmek take (great) pains to do something v.
(bir şeyi yapmak için) isteksiz olmak be loath to do something v.
(bir şeyi yapmak için) isteksiz davranmak be loath to do something v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get enough spunk up (to do something) v.
(bir şeyi) gözü kapalı yapmak/yapabilmek able to do something standing on one's head v.
(bir şeyi yapmak için) bir tarafını yırtmak break one's neck v.
(özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak have something down to a fine art v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti olmak have the gall to do something v.
(bir şeyi yapmak için) büyük zahmetlere girmek take (great) pains (to do something) v.
(bir şeyi elde etmek için) gerekenden fazlasını yapmak go the extra mile v.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak get the pluck up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) yeterli cesareti olmamak not have the stomach for something v.
(bir şeyi yapmak için) cesareti/azmi kalmamak have no stomach for something v.
(bir şeyi yapmak için) sabırsızlanmak be raring to go v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get the nerve up (to do something) v.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak get enough pluck up (to do something) v.
(bir şeyi) gözü kapalı yapmak/yapabilmek be able to do something blindfolded v.
(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için elinden geleni yapmak as much as (one) could do (not) (to do something) v.
(bir şeyi) zaten zar zor (yapmak) as much as (one) could do (not) (to do something) v.
(bir şeyi) zaten güç bela (yapmak) as much as (one) could do (not) (to do something) v.
(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için elinden geleni yapmak be all (one) could do (not) to (do something) v.
(bir şeyi yapmak ya da yapmamak) için her yolu denemek be all (one) could do (not) to (do something) v.
bir şeyi yapmak (ya da yapmamak) için elinden geleni yapmak be all somebody can/could do (not) to do something v.
bir şeyi yapmak (ya da yapmamak) için her yolu denemek be all somebody can/could do (not) to do something v.
(bir şeyi yapmak için) yeterli cesareti toplamak pluck/screw/summon up (your/the) courage (to do something) v.
bir şeyi kusursuz yapmak have something down to a T v.
bir şeyi en ince ayrıntısına kadar doğru yapmak have something down to a T v.
bir şeyi/işi kolayca yapmak have an easy time of it v.
(bir şeyi) iyi yapmak make a good fist of (something) [uk] v.
bir şeyi harika yapmak put on a wonderful show v.
(bir şeyi) kendi elleriyle yapmak make (something) by (one's) own fair hands v.
(bir şeyi) tek başına yapmak make (something) by (one's) own fair hands v.
(bir şeyi) kimseden yardım almadan yapmak make (something) by (one's) own fair hands v.
(bir şeyi) kendi kendine yapmak make (something) by (one's) own fair hands v.
(bir şeyi) kendi elleriyle yapmak make (something) by (one's) own fair hand v.