aciz - Turc Anglais Dictionnaire

aciz

Sens de "aciz" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 32 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
aciz helpless adj.
He felt utterly helpless with frustration.
O, hayal kırıklığıyla kendini büsbütün aciz hissetti.

More Sentences
aciz incapable adj.
The students seem to be totally incapable of studying by themselves.
Öğrenciler kendi başlarına çalışmaktan tamamen aciz görünüyorlar.

More Sentences
aciz unable adj.
I tried to lift the log on my own, but I was unable to do it.
Kütüğü tek başıma kaldırmaya çalıştım ama bunu yapmaktan acizdim.

More Sentences
General
aciz failure n.
I will show you that I'm not a failure.
Size aciz biri olmadığımı göstereceğim.

More Sentences
aciz incapable adj.
He is a bloodthirsty dictator who is weak and who is now incapable of attacking other countries.
Zayıf ve artık diğer ülkelere saldırmaktan aciz, kana susamış bir diktatördür.

More Sentences
aciz unable adj.
Tom is unable to do this.
Tom bunu yapmaktan aciz.

More Sentences
aciz inadequate adj.
Her success makes me feel inadequate.
Onun başarısı bana kendimi aciz hissettiriyor.

More Sentences
aciz helplessness n.
aciz weakness n.
aciz inability n.
aciz impotent adj.
aciz feckless adj.
aciz weak adj.
aciz powerless adj.
aciz humble adj.
aciz ineffectual adj.
aciz cheap adj.
aciz impuissant adj.
aciz ten-cent adj.
aciz unefectual adj.
aciz unshiftable adj.
aciz deprostrate adj.
aciz inable [obsolete] adj.
aciz disable [obsolete] adj.
Idioms
aciz flat on one's back adj.
aciz coming and going expr.
Trade/Economic
aciz insolvent adj.
Law
aciz unable adj.
Medical
aciz unable adj.
Slang
aciz clunker n.
aciz milktoast adj.
aciz candy-assed adj.

Sens de "aciz" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 81 résultat(s)

Turc Anglais
General
aciz olma incapacity n.
Immaturity is the incapacity to use one's intelligence without the guidance of another.
Olgunlaşmamış olmak, başkası rehberlik etmediğinde kendi aklını kullanmaktan aciz olma durumudur.

More Sentences
aciz görünmek seem incapable v.
It still seems incapable of properly accounting for the massive public funds put at its disposal by our taxpayers.
Vergi mükelleflerimiz tarafından emrine verilen devasa kamu fonlarının hesabını vermekten hala aciz görünüyor.

More Sentences
aciz kimse crock n.
aciz hali insolvency n.
aciz bırakma incapacitation n.
aciz kimse poor devil n.
aciz olmak be unable to v.
aciz olmak be helpless v.
aciz kalmak incapable of doing something v.
aciz olmak be powerless v.
aciz bırakmak incapacitate v.
aciz olmak be incapable of doing something v.
aciz olmak be unable to do something v.
aciz olmak be destitute v.
aciz görünmek appear incapable v.
aciz hissetmek feel helpless v.
aciz durumuna düşmek become unable v.
aciz duruma düşmek lie helpless v.
aciz duruma düşmek become helpless v.
aciz duruma düşmek become incapable v.
aciz durumuna düşmek become incapable v.
aciz görünmek appear helpless v.
aciz görünmek appear unable v.
aciz durumuna düşmek become helpless v.
aciz hissetmek feel unable v.
aciz duruma düşmek become unable v.
aciz hissetmek feel incapable v.
aciz hale düşmek become helpless v.
aciz hale düşmek become destitute v.
aciz hale düşmek shrivel v.
aciz hale gelmek become destitute v.
aciz duruma gelmek become destitute v.
aciz hale gelmek become helpless v.
aciz duruma gelmek become helpless v.
aciz hale düşmek become incapable v.
aciz duruma düşmek become destitute v.
aciz hale gelmek become incapable v.
aciz duruma gelmek become incapable v.
(birini) aciz bırakmak incapacitate (someone) v.
aciz hale getirmek disenable v.
aciz bırakmak disable v.
aciz bırakılmış incapacitated adj.
aciz kılan disabling adj.
aciz bırakan stricken adj.
aciz bir şekilde incapably adv.
aciz bir biçimde helplessly adv.
ifadeden aciz bir şekilde ineloquently adv.
meramını anlatmaktan aciz bir şekilde unspeakingly adv.
aciz halde impotently adv.
Phrasals
aciz bırakmak cut down v.
(birini bir işi yapmaktan) aciz bırakmak incapacitate (someone) for (something) v.
(birini bir süreliğine bir işi yapmaktan) aciz bırakmak incapacitate (someone) for (something) for (a period of time) v.
Idioms
aciz bir an a moment of weakness n.
aciz kimse dishrag n.
aciz kimse limp rag n.
aciz kimse wet dishrag n.
aciz kimse limp dishrag n.
aciz kimse wet rag n.
anlamaktan aciz kalmak make nothing of v.
-den aciz olmak couldn't organize a piss-up in a brewery v.
(biri/bir şey) olmadan kendini aciz hissetmek feel lost without (someone or something) v.
aciz olmak be wishy-washy v.
koskoca bir hedefi bile vurmaktan aciz olmak couldn't hit the side of a barn v.
koskoca bir hedefi bile vurmaktan aciz can't hit the side of a barn expr.
koskoca bir hedefi bile vurmaktan aciz can't hit the broad side of a barn expr.
en kolay şeyi bile yapmaktan aciz couldn't raffle a chook in a pub [australia] expr.
Trade/Economic
iflas, aciz, tasfiye, ödeme planı, mahkeme planı, moratoryum ve kayyımlığa ilişkin yasalar bankruptcy, insolvency, liquidation, reorganisation, court schemes, moratoria, administration n.
aciz vesikası certificate of insolvency n.
aciz hali insolvency n.
aciz belgesi proof of insolvency n.
aciz halindeki banka bank in falling condition n.
aciz olma durumu nonsolvency n.
aciz usulleri insolvency proceedings n.
Law
aciz vesikası certificate of insolvency n.
aciz halindeki banka bank in falling condition n.
aciz olasılığı contemplation of insolvency n.
Politics
aciz hali failure n.
Marine
manevradan aciz gemi disabled ship n.
Slang
aciz herif/adam limpdick n.
aciz/çaresiz bir uyuşturucu bağımlısının kendine uyuşturucu enjekte etmesi için tuttuğu adam hit man n.
aciz adam milktoast adj.