| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Law | ||||
| Law | asylum seeker n. | sığınmacı | ||
|
Each year, a large number of illegitimate asylum seekers enter the EU. Her yıl çok sayıda gayrimeşru sığınmacı AB'ye giriş yapmaktadır. More Sentences |
||||
| Politics | ||||
| Politics | asylum seeker n. | sığınmacı | ||
|
In Austria, African asylum seekers have been helping and young Muslim associations have volunteered to help. Avusturya'da Afrikalı sığınmacılar yardım etmekte ve genç Müslüman dernekler de gönüllü olarak yardım etmektedir. More Sentences |
||||
| Politics | asylum seeker n. | sığınma isteyen kimse | ||
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Politics | ||||
| Politics | asylum-seeker n. | sığınmacı | ||
|
The political authorities still treat refugees and asylum-seekers with coldness, hypocrisy and intolerance. Siyasi makamlar mülteci ve sığınmacılara hala soğuk, ikiyüzlü ve hoşgörüsüz davranmaktadır. More Sentences |
||||
| Politics | extradition asylum seeker n. | sığınmacının iadesi | ||
| Politics | short term preventive custody of asylum seeker n. | sığınmacının kısa süre için tedbiren alıkoyulması | ||
| Politics | extradition asylum seeker n. | sığınmacının iadesi | ||
| Politics | itinerary of asylum seeker n. | sığınmacının seyahat güzergahı | ||