|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Phrases |
|
1 |
Phrases |
bir şey ne kadar ertelenirse o kadar arzulanır |
desires are nourished by delays expr.
|
|
2 |
Phrases |
bir o kadar da |
as well expr.
|
|
Colloquial |
|
3 |
Colloquial |
o kadar da iyi (bir şey) olmamak |
be not much of a (something) v.
|
|
4 |
Colloquial |
o kadar da bir şey olmamak |
not be much of a something v.
|
|
5 |
Colloquial |
bir o kadar da yerin altında var |
(someone) hasn't seen nothing yet expr.
|
|
6 |
Colloquial |
(bir şeyden) ne kadar fazla olursa o kadar iyi (olur)! |
more the merrier expr.
|
|
7 |
Colloquial |
O kadar açım ki (bir yiyecek) için adam öldürebilirim |
I could murder (some kind of food) expr.
|
|
8 |
Colloquial |
o kadar da önemli bir şey yapmadı |
didn't invent gunpowder expr.
|
|
9 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
10 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle o işte bir bit yeniği/yanlışlık vardır |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
11 |
Colloquial |
o kadar da (bir şey) değil |
not as (something) as all that expr.
|
|
12 |
Colloquial |
(bir şeyden) o kadar emin olmazdım |
I wouldn't bet on (something) expr.
|
|
13 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
14 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
Idioms |
|
15 |
Idioms |
o kadar da (bir şey) olmamak |
be not as (something) as all that v.
|
|
16 |
Idioms |
bir şeyi o ana kadar kabul edildiğinden çok farklı bir şekilde sunmak |
stand something on its head v.
|
|
17 |
Idioms |
bir şeyi o ana kadar kabul edildiğinden çok farklı bir şekilde sunmak |
turn something on its head v.
|
|
18 |
Idioms |
(bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek |
put a bold face on (something) v.
|
|
19 |
Idioms |
(bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek |
put a good face on (something) v.
|
|
|
20 |
Idioms |
(bir şeyde) o kadar da iyi değil |
not so hot at (something) adj.
|
|
21 |
Idioms |
dokunacak kadar yakın ama bir o kadar uzak |
so near and yet so far expr.
|
|
22 |
Idioms |
olabildiğince çabuk (erken) ve bir o kadar çok kişiyle (güçlü şekilde) |
firstest with the mostest expr.
|
|
23 |
Idioms |
sonuncu, fakat bir o kadar da önemli |
last but not least expr.
|
|
24 |
Idioms |
(bir şeyden) ne kadar fazla olursa o kadar iyi (olur)! |
the more the merrier expr.
|
|
25 |
Idioms |
o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir |
crazy enough (that) it just might work [cliché] expr.
|
|
26 |
Idioms |
o kadar sıra dışı bir fikir ki aslında işe yarayabilir |
crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
27 |
Idioms |
o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir |
crazy enough (that) it might just work [cliché] expr.
|
|
28 |
Idioms |
o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir |
so crazy (that) it just might work [cliché] expr.
|
|
29 |
Idioms |
o kadar alışılmadık bir fikir ki işe yarama olasılığı bile var |
so crazy (that) it just might work [cliché] expr.
|
|
30 |
Idioms |
o kadar sıra dışı bir fikir ki aslında işe yarayabilir |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
31 |
Idioms |
o kadar alışılmadık bir fikir ki aslında işe yarama olasılığı bile var |
so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
|
|
32 |
Idioms |
o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir |
so crazy (that) it might just work [cliché] expr.
|
|
33 |
Idioms |
o kadar alışılmadık bir fikir ki işe yarama olasılığı bile var |
so crazy (that) it might just work [cliché] expr.
|
|
34 |
Idioms |
bir o kadar da yerin altında var |
(someone) ain't seen nothing yet expr.
|
|
35 |
Idioms |
o kadar terbiyesizliğin, yüzsüzlüğün üzerine bir de |
of all the cheek things to do expr.
|
|
36 |
Idioms |
o kadar terbiyesizlik, yüzsüzlük yetmezmiş gibi bir de |
of all the cheek things to do expr.
|
|
37 |
Idioms |
o kadar terbiyesizliğin, yüzsüzlüğün üzerine bir de |
of all the nerve things to do expr.
|
|
38 |
Idioms |
o kadar terbiyesizlik, yüzsüzlük yetmezmiş gibi bir de |
of all the nerve things to do expr.
|
|
39 |
Idioms |
o kadar aptallığın üzerine bir de |
of all the stupid things to do expr.
|
|
|
40 |
Idioms |
o kadar aptallık yetmezmiş gibi bir de |
of all the stupid things to do expr.
|
|
41 |
Idioms |
dokunacak kadar yakın ama bir o kadar uzak |
so close (and) yet so far expr.
|
|
Speaking |
|
42 |
Speaking |
o kadar kötü bir şey değil |
nothing that bad expr.
|
|
43 |
Speaking |
o kadar abartılacak bir şey değil |
it's not that big of a deal expr.
|
|
44 |
Speaking |
o kadar açım ki bir atı bile yiyebilirim |
I could eat a horse! expr.
|
|
45 |
Speaking |
o kadar küçük bir çantaya sığmaz |
it would never fit in a bag that small expr.
|
|
46 |
Speaking |
o kadar dert edilecek bir olay değil |
it isn't worth the trouble expr.
|
|
Trade/Economic |
|
47 |
Trade/Economic |
bir sabit varlığın maliyet bedelinden o güne kadar biriken amortismanlar çıkartıldıktan sonra geri kalan değer |
residual value n.
|
|
48 |
Trade/Economic |
bir varlığın maliyet bedelinden o güne kadar itfa edilen pay çıktıktan sonra kalan pay |
residual cost n.
|
|
Math |
|
49 |
Math |
bir değerden o değerin on katına kadar olan büyüklük aralığı |
order n.
|
|
Slang |
|
50 |
Slang |
siyah insanlarla cinsel ilişki kuranlar bundan o kadar keyif alırlar ki bir daha siyahlardan başka insanlarla cinsel ilişki kurmazlar anlamında deyim |
once you go black, you never go back expr.
|
|