bir o kadar - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

bir o kadar



Sens de "bir o kadar" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 1 résultat(s)

Turc Anglais
General
bir o kadar yet prep.

Sens de "bir o kadar" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 50 résultat(s)

Turc Anglais
Phrases
bir şey ne kadar ertelenirse o kadar arzulanır desires are nourished by delays expr.
bir o kadar da as well expr.
Colloquial
o kadar da iyi (bir şey) olmamak be not much of a (something) v.
o kadar da bir şey olmamak not be much of a something v.
bir o kadar da yerin altında var (someone) hasn't seen nothing yet expr.
(bir şeyden) ne kadar fazla olursa o kadar iyi (olur)! more the merrier expr.
O kadar açım ki (bir yiyecek) için adam öldürebilirim I could murder (some kind of food) expr.
o kadar da önemli bir şey yapmadı didn't invent gunpowder expr.
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir if it sounds too good to be true, it probably is expr.
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle o işte bir bit yeniği/yanlışlık vardır if it sounds too good to be true, it usually is expr.
o kadar da (bir şey) değil not as (something) as all that expr.
(bir şeyden) o kadar emin olmazdım I wouldn't bet on (something) expr.
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir if something sounds too good to be true, it probably is expr.
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir if something sounds too good to be true, it usually is expr.
Idioms
o kadar da (bir şey) olmamak be not as (something) as all that v.
bir şeyi o ana kadar kabul edildiğinden çok farklı bir şekilde sunmak stand something on its head v.
bir şeyi o ana kadar kabul edildiğinden çok farklı bir şekilde sunmak turn something on its head v.
(bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek put a bold face on (something) v.
(bir şey) o kadar da umutsuz değilmiş gibi göstermek put a good face on (something) v.
(bir şeyde) o kadar da iyi değil not so hot at (something) adj.
dokunacak kadar yakın ama bir o kadar uzak so near and yet so far expr.
olabildiğince çabuk (erken) ve bir o kadar çok kişiyle (güçlü şekilde) firstest with the mostest expr.
sonuncu, fakat bir o kadar da önemli last but not least expr.
(bir şeyden) ne kadar fazla olursa o kadar iyi (olur)! the more the merrier expr.
o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir crazy enough (that) it just might work [cliché] expr.
o kadar sıra dışı bir fikir ki aslında işe yarayabilir crazy enough (that) it might actually work [cliché] expr.
o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir crazy enough (that) it might just work [cliché] expr.
o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir so crazy (that) it just might work [cliché] expr.
o kadar alışılmadık bir fikir ki işe yarama olasılığı bile var so crazy (that) it just might work [cliché] expr.
o kadar sıra dışı bir fikir ki aslında işe yarayabilir so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
o kadar alışılmadık bir fikir ki aslında işe yarama olasılığı bile var so crazy (that) it might actually work [cliché] expr.
o kadar sıra dışı bir fikir ki işe yarayabilir so crazy (that) it might just work [cliché] expr.
o kadar alışılmadık bir fikir ki işe yarama olasılığı bile var so crazy (that) it might just work [cliché] expr.
bir o kadar da yerin altında var (someone) ain't seen nothing yet expr.
o kadar terbiyesizliğin, yüzsüzlüğün üzerine bir de of all the cheek things to do expr.
o kadar terbiyesizlik, yüzsüzlük yetmezmiş gibi bir de of all the cheek things to do expr.
o kadar terbiyesizliğin, yüzsüzlüğün üzerine bir de of all the nerve things to do expr.
o kadar terbiyesizlik, yüzsüzlük yetmezmiş gibi bir de of all the nerve things to do expr.
o kadar aptallığın üzerine bir de of all the stupid things to do expr.
o kadar aptallık yetmezmiş gibi bir de of all the stupid things to do expr.
dokunacak kadar yakın ama bir o kadar uzak so close (and) yet so far expr.
Speaking
o kadar kötü bir şey değil nothing that bad expr.
o kadar abartılacak bir şey değil it's not that big of a deal expr.
o kadar açım ki bir atı bile yiyebilirim I could eat a horse! expr.
o kadar küçük bir çantaya sığmaz it would never fit in a bag that small expr.
o kadar dert edilecek bir olay değil it isn't worth the trouble expr.
Trade/Economic
bir sabit varlığın maliyet bedelinden o güne kadar biriken amortismanlar çıkartıldıktan sonra geri kalan değer residual value n.
bir varlığın maliyet bedelinden o güne kadar itfa edilen pay çıktıktan sonra kalan pay residual cost n.
Math
bir değerden o değerin on katına kadar olan büyüklük aralığı order n.
Slang
siyah insanlarla cinsel ilişki kuranlar bundan o kadar keyif alırlar ki bir daha siyahlardan başka insanlarla cinsel ilişki kurmazlar anlamında deyim once you go black, you never go back expr.