Historique

bir yere getirmek

Sens de "bir yere getirmek" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 4 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Phrasals
1	Phrasals	bir yere getirmek	lead around v.
2	Phrasals	bir yere getirmek	bring in some place v.
3	Phrasals	bir yere getirmek	bring over some place v.
4	Phrasals	bir yere getirmek	usher into some place v.

Sens de "bir yere getirmek" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 48 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
General
1	General	manevra yaparak belirli bir yere getirmek	maneuver v.
2	General	birtakım hareketlerle birşeyi belirli bir yere getirmek	maneuver v.
3	General	birtakım hareketlerle birşeyi belirli bir yere getirmek	manoeuvre v.
4	General	manevra yaparak belirli bir yere getirmek	manoeuvre v.
5	General	emek vererek bir yere, konuma vb. getirmek	labor [obsolete] v.
6	General	emek vererek bir yere, konuma vb. getirmek	labour [obsolete] v.
7	General	çan kullanarak bir yere getirmek	chime v.
8	General	bir şeyi ait olduğu yere getirmek	bring (something) where it belongs v.
9	General	(bir yere) renk getirmek	solace v.
Phrasals
10	Phrasals	(bir şeyi) belli bir yere getirmek	bring around v.
11	Phrasals	(birini) belli bir yere veya bir toplantıya getirmek	bring around v.
12	Phrasals	(bir şeyi) belli bir yere getirmek	bring something around v.
13	Phrasals	(bir şeyi) belli bir yere getirmek	bring round v.
14	Phrasals	(birini) belli bir yere veya bir toplantıya getirmek	bring round v.
15	Phrasals	birini bir yere/mevkiye getirmek	choose someone or something for something v.
16	Phrasals	bir yere bir şey getirmek	take something in v.
17	Phrasals	birini bir yere getirmek/içeri almak	bring someone or something in v.
18	Phrasals	bir yere bir şey getirmek	take something into some place v.
19	Phrasals	birini bir yere getirmek/içeri almak	bring someone or something in(to) some place v.
20	Phrasals	birini bir sebepten/nedenden bir yere getirmek	bring someone somewhere for a reason v.
21	Phrasals	birini bir yere getirmek	bring someone over to v.
22	Phrasals	(konser/sinema vb) birini bir yere getirmek	usher someone into some place v.
23	Phrasals	(konser/sinema vb) birini bir yere getirmek	usher someone or something in v.
24	Phrasals	(birini/bir şeyi) daha düşük/önemsiz bir konuma, sıralamaya, yere, sınıfa, duruma getirmek	relegate (someone or something) to (something) v.
25	Phrasals	(birini/bir şeyi bir yere) kaçak getirmek	smuggle (someone or something) into (some place) v.
26	Phrasals	birini/bir şeyi tekerlekli bir araçla bir şeye/yere getirmek	wheel someone or something into something v.
27	Phrasals	birini/bir şeyi tekerlekli bir araçla bir şeye/yere getirmek	wheel someone or something in v.
28	Phrasals	(bir yere) getirmek/götürmek	run into (some place) v.
29	Phrasals	hızlıca (bir yere) getirmek/götürmek	run into (some place) v.
30	Phrasals	birini (bir yere) getirmek	bring someone over (to) (some place) v.
31	Phrasals	birini (bir yere) ziyarete getirmek	bring someone over (to) (some place) v.
32	Phrasals	(birini/bir şeyi bir yere) getirmek	bring (someone or something) over to (some place) v.
33	Phrasals	(birini/bir şeyi) yanında (bir yere) getirmek	bring (someone or something) over to (some place) v.
34	Phrasals	(birini/bir şeyi) beraberinde (bir yere) getirmek	bring (someone or something) over to (some place) v.
35	Phrasals	(birini/bir şeyi) bir yere getirmek	bring (something or someone) over to v.
36	Phrasals	(birini/bir şeyi) birinin evine/yaşadığı yere getirmek	bring (something or someone) over to v.
37	Phrasals	(birini/bir şeyi) birine (evine/yaşadığı yere) getirmek	bring (something or someone) over to v.
38	Phrasals	daha yüksek konumdaki bir yere getirmek	bring up v.
39	Phrasals	(birini bir yere/mevkiye) getirmek	choose (someone) for (something) v.
40	Phrasals	(bir şeye/yere) uçakla getirmek	fly into (something or some place) v.
41	Phrasals	(bir şeyden) bir şey alıp (bir yere) ithal etmek/getirmek	import something (from something) (into something) v.
42	Phrasals	aracı döndürüp (bir şeye/bir yere) çekmek/getirmek	pull around to (something or some place) v.
43	Phrasals	bir yere kaçak getirmek	smuggle into some place v.
44	Phrasals	(bir aracı) çekiciyle veya başka bir araçla (bir şeye/bir yere) çekmek/getirmek	tow (something) into (something or some place) v.
Idioms
45	Idioms	konuyu alakasız bir yere getirmek	go off on a tangent v.
46	Idioms	(kendini) bir yere getirmek	make something of (oneself) v.
47	Idioms	bir yere getirmek/götürmek	take into some place v.
Trade/Economic
48	Trade/Economic	tek elden teslim avantajından yararlanmak ve işlemi ucuza getirmek üzere çeşitli şahıslar tarafından aynı yere sevk edilecek malın bir bütün halinde sevk edilmesi	consolidated carload shipment n.