|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
General |
|
1 |
General |
consider it necessary (to do sth) v.
|
gerekli görmek |
|
He is happy to hear what our demands are and is quite prepared to be flexible if he considers it necessary.
Taleplerimizi dinlemekten mutluluk duyuyor ve gerekli gördüğü takdirde esnek davranmaya da oldukça hazır.
More Sentences
|
Phrases |
|
2 |
Phrases |
it takes two (to do something) expr.
|
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişi gerektirir |
|
It takes two to tango.
Tango yapmak iki kişi gerektirir.
More Sentences
|
Speaking |
|
3 |
Speaking |
just do it expr.
|
yap gitsin |
|
Let's just do it.
Yapalım gitsin ya.
More Sentences
|
Computer |
|
4 |
Computer |
do it expr.
|
yap |
|
Now you do it.
Şimdi sen yap.
More Sentences
|
Automotive |
|
5 |
Automotive |
do it yourself expr.
|
kendin yap |
|
If you're going to complain, do it yourself.
Şikayet edeceksen onu kendin yap.
More Sentences
|
Slang |
|
6 |
Slang |
do it v.
|
götürmek |
|
Where, though, does it get us?
Peki bu bizi nereye götürüyor?
More Sentences
|
General |
|
7 |
General |
how-to-do-it book n.
|
el kitabı |
|
8 |
General |
do-it-yourself n.
|
birinin kendi başına monte edebileceği (şey) |
|
9 |
General |
do-it-all inventor n.
|
elinden her iş gelen mucit |
|
10 |
General |
do-it-all inventor n.
|
herşeyi yapan mucit |
|
11 |
General |
do-it-yourselfer n.
|
tamir işlerini kendi yapan kimse |
|
12 |
General |
do-it-yourself n.
|
birinin kendi başına yapabileceği şey (şey) |
|
13 |
General |
do-it-yourself n.
|
kendin yap |
|
14 |
General |
do-it-yourself project n.
|
kendin yap projesi |
|
15 |
General |
vow not to do it again v.
|
tövbe etmek |
|
16 |
General |
make it do v.
|
idare etmek |
|
17 |
General |
make it possible (for somebody) to do something v.
|
zemin sunmak |
|
18 |
General |
do-it-yourself adj.
|
yardımsız yapılabilen |
|
19 |
General |
do-it-yourself adj.
|
amatörce yapılan |
|
20 |
General |
do-it-yourself adj.
|
amatör işler için tasarlanmış |
|
|
21 |
General |
do-it-yourself adj.
|
hobi amaçlı üretilmiş |
|
Phrases |
|
22 |
Phrases |
it would never do! expr.
|
olacak iş mi bu! |
|
23 |
Phrases |
it would never do! expr.
|
olur iş değil! |
|
24 |
Phrases |
it would never do! expr.
|
olacak iş değil! |
|
25 |
Phrases |
it will never do! expr.
|
olacak iş mi bu! |
|
26 |
Phrases |
it will never do! expr.
|
olur iş değil! |
|
27 |
Phrases |
it will never do! expr.
|
olacak iş değil! |
|
28 |
Phrases |
what do you call it expr.
|
adı neydi |
|
29 |
Phrases |
what do you call it expr.
|
adını unuttum şimdi, hani …, işte o |
|
30 |
Phrases |
what do you call it expr.
|
adını unuttuğum o kadın/adam/şey |
|
31 |
Phrases |
what do you call it expr.
|
ne diyorsunuz ona, işte o |
|
32 |
Phrases |
what more do you want - jam on it? expr.
|
buldun da bunama |
|
33 |
Phrases |
do it like you mean it expr.
|
hakkını vererek yap |
|
34 |
Phrases |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı olmaz |
|
35 |
Phrases |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı yok |
|
36 |
Phrases |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmakta) bir sakınca yok |
|
37 |
Phrases |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmakta) bir mahzur yok |
|
38 |
Phrases |
it doesn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeyi yapmakta) beis yok |
|
39 |
Phrases |
it takes two (to do something) expr.
|
(iyi geçim/kavga etmek) iki baştan olur |
|
40 |
Phrases |
it takes two (to do something) expr.
|
(kavga etmek/anlaşmak) iki taraflıdır |
|
|
41 |
Phrases |
it takes two (to do something) expr.
|
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişiliktir |
|
42 |
Phrases |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı olmaz |
|
43 |
Phrases |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı yok |
|
44 |
Phrases |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmasında) bir sakınca yok |
|
45 |
Phrases |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmasında) bir mahzur yok |
|
46 |
Phrases |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmasında) beis yok |
|
47 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) düşmez |
|
48 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) uygun değil |
|
49 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birinin) işi değil |
|
50 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) göre değil |
|
51 |
Phrases |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil |
|
52 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana düşmez, fakat ... |
|
53 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ... |
|
54 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak benim işim değil, fakat ... |
|
55 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana göre değil, fakat ... |
|
56 |
Phrases |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat … |
|
Proverb |
|
57 |
Proverb |
if you want a thing done well do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
58 |
Proverb |
if you want a thing done well do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
59 |
Proverb |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
60 |
Proverb |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
61 |
Proverb |
if you want a thing done well/right, do it yourself
|
bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
62 |
Proverb |
if you want it done right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
63 |
Proverb |
if you want it done right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
64 |
Proverb |
if you want it done right, do it yourself
|
bir şey doğru/doğru düzgün yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
65 |
Proverb |
if you want it done well, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
66 |
Proverb |
if you want it done well, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
67 |
Proverb |
if you want it done well, do it yourself
|
bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
68 |
Proverb |
if you want something done right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
69 |
Proverb |
if you want something done right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
70 |
Proverb |
if you want something done right, do it yourself
|
bir şey doğru/doğru düzgün yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
71 |
Proverb |
if you want something done well, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
72 |
Proverb |
if you want something done well, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
73 |
Proverb |
if you want something done well, do it yourself
|
bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
74 |
Proverb |
if you want something done well/right, do it yourself
|
bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın |
|
75 |
Proverb |
if you want something done well/right, do it yourself
|
kendi ununu kendin öğüt |
|
76 |
Proverb |
if you want something done well/right, do it yourself
|
bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın |
|
Colloquial |
|
77 |
Colloquial |
do it tough v.
|
zor durumda olmak |
|
78 |
Colloquial |
do it tough v.
|
zorlukla geçinmek |
|
79 |
Colloquial |
do it tough v.
|
zorluk içinde yaşamak |
|
80 |
Colloquial |
do it tough v.
|
zorlukla ayakta durmak |
|
|
81 |
Colloquial |
do it with mirrors v.
|
(sihirbazlık numarasını) aynalarla yapmak |
|
82 |
Colloquial |
do it with mirrors v.
|
kimseye görünmeden yapmak |
|
83 |
Colloquial |
do it with mirrors v.
|
kimseye çaktırmadan yapmak |
|
84 |
Colloquial |
owe it to (someone or oneself) to (do something) v.
|
(bir şey yapmayı birine veya kendine) borçlu olmak |
|
85 |
Colloquial |
have (got) it in you to do something v.
|
bir şey yapma yeteneği olmak |
|
86 |
Colloquial |
have (got) it in you to do something v.
|
bir şey yapma becerisi içinde olmak |
|
87 |
Colloquial |
have (got) it in you to do something v.
|
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak |
|
88 |
Colloquial |
have it in you (to do something) v.
|
(bir şey yapma) yeteneği olmak |
|
89 |
Colloquial |
have it in you (to do something) v.
|
(bir şey yapma) becerisi içinde olmak |
|
90 |
Colloquial |
have it in you (to do something) v.
|
(bir şey yapma) yeteneğini içinde barındırmak |
|
91 |
Colloquial |
have it in one to do something v.
|
birinin bir şey yapma yeteneği olmak |
|
92 |
Colloquial |
have it in one to do something v.
|
bir şey yapma becerisi birinin içinde olmak |
|
93 |
Colloquial |
have it in one to do something v.
|
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak |
|
94 |
Colloquial |
have it in mind to do something v.
|
bir şey yapmak aklında olmak |
|
95 |
Colloquial |
have it in mind to do something v.
|
bir şey yapmaya niyeti olmak |
|
96 |
Colloquial |
have it in mind to do something v.
|
bir şey yapmayı düşünmek |
|
97 |
Colloquial |
have it in one to do v.
|
yapma yeteneği olmak |
|
98 |
Colloquial |
have it in one to do v.
|
yapma becerisine sahip olmak |
|
99 |
Colloquial |
have it in one to do v.
|
yapmak birinin içinde olmak |
|
100 |
Colloquial |
have it in one to do v.
|
yapma yeteneğini içinde barındırmak |
|
101 |
Colloquial |
have it in one to do v.
|
yapma kapasitesi olmak |
|
102 |
Colloquial |
have it in one to do v.
|
yapma potansiyeli olmak |
|
103 |
Colloquial |
have it in one to do something v.
|
bir şey yapma yeteneği olmak |
|
104 |
Colloquial |
have it in one to do something v.
|
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
|
105 |
Colloquial |
have it in one to do something v.
|
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
|
106 |
Colloquial |
have it in one to do something v.
|
bir şey yapma kapasitesi olmak |
|
107 |
Colloquial |
have it in one to do something v.
|
bir şey yapma potansiyeli olmak |
|
108 |
Colloquial |
have it in you to do something v.
|
bir şey yapma yeteneği olmak |
|
109 |
Colloquial |
have it in you to do something v.
|
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
|
110 |
Colloquial |
have it in you to do something v.
|
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
|
111 |
Colloquial |
have it in you to do something v.
|
bir şey yapma yeteneğini içinde barındırmak |
|
112 |
Colloquial |
have it in you to do something v.
|
bir şey yapma kapasitesi olmak |
|
113 |
Colloquial |
have it in you to do something v.
|
bir şey yapma potansiyeli olmak |
|
114 |
Colloquial |
have (got) it in you to do something v.
|
bir şey yapma becerisine sahip olmak |
|
115 |
Colloquial |
have (got) it in you to do something v.
|
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
|
116 |
Colloquial |
have (got) it in you to do something v.
|
bir şey yapma kapasitesi olmak |
|
117 |
Colloquial |
have (got) it in you to do something v.
|
bir şey yapma potansiyeli olmak |
|
118 |
Colloquial |
know what it is to be/do something v.
|
bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek |
|
119 |
Colloquial |
know what it is to be/do something v.
|
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
|
120 |
Colloquial |
know what it is to be/do something v.
|
ben de bir şey oldum/yaptım, bilirim |
|
121 |
Colloquial |
know what it is to be/do something v.
|
bir şey benim de başımdan geçti/bir şeyi ben de yaptım, bilirim |
|
122 |
Colloquial |
over do it v.
|
işleri abartmak |
|
123 |
Colloquial |
over do it v.
|
aşırıya kaçmak |
|
124 |
Colloquial |
over do it v.
|
gereğinden fazla yapmak |
|
125 |
Colloquial |
let someone else do it expr.
|
bırak başka biri yapsın |
|
126 |
Colloquial |
somebody had to do it expr.
|
birinin bunu yapması gerekiyordu |
|
127 |
Colloquial |
let someone else do it expr.
|
bırak bir başkası yapsın |
|
128 |
Colloquial |
come on you can do it expr.
|
haydi bunu yapabilirsin |
|
129 |
Colloquial |
well do it then expr.
|
öyleyse yap da görelim |
|
130 |
Colloquial |
well do it then expr.
|
yap o halde |
|
131 |
Colloquial |
it/that will never do expr.
|
bu olmaz |
|
132 |
Colloquial |
it/that will never do expr.
|
öyle/böyle olmaz |
|
133 |
Colloquial |
it/that will never do expr.
|
(bu) işe yaramaz |
|
134 |
Colloquial |
it/that will never do expr.
|
bu kabul edilemez |
|
135 |
Colloquial |
it/that will never do expr.
|
öyle/böyle devam edemez |
|
136 |
Colloquial |
it/that will never do expr.
|
buna bir çözüm bulmak gerek |
|
137 |
Colloquial |
it/that will never do expr.
|
(bir şeyi yapmak) olmaz |
|
138 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
bu olmaz |
|
139 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
öyle/böyle olmaz |
|
140 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
(bu) işe yaramaz |
|
141 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
bu kabul edilemez |
|
142 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
öyle/böyle devam edemez |
|
143 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
buna bir çözüm bulmak gerek |
|
144 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
(bir şeyi yapmak) olmaz |
|
145 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
olacak iş mi bu |
|
146 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
olur iş değil |
|
147 |
Colloquial |
it/that won't do expr.
|
olacak iş değil |
|
148 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
bu olmaz |
|
149 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
öyle/böyle olmaz |
|
150 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
(bu) işe yaramaz |
|
151 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
bu kabul edilemez |
|
152 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
öyle/böyle devam edemez |
|
153 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
buna bir çözüm bulmak gerek |
|
154 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
(bir şeyi yapmak) olmaz |
|
155 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
olacak iş mi bu |
|
156 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
olur iş değil |
|
157 |
Colloquial |
it/that (just) won’t do expr.
|
olacak iş değil |
|
158 |
Colloquial |
it/that will never do [uk] expr.
|
bu olmaz |
|
159 |
Colloquial |
it/that will never do [uk] expr.
|
öyle/böyle olmaz |
|
160 |
Colloquial |
it/that will never do [uk] expr.
|
(bu) işe yaramaz |
|
161 |
Colloquial |
it/that will never do [uk] expr.
|
bu kabul edilemez |
|
162 |
Colloquial |
it/that will never do [uk] expr.
|
öyle/böyle devam edemez |
|
163 |
Colloquial |
it/that will never do [uk] expr.
|
buna bir çözüm bulmak gerek |
|
164 |
Colloquial |
it/that will never do [uk] expr.
|
(bir şeyi yapmak) olmaz |
|
165 |
Colloquial |
that should do it expr.
|
bu yeterli olmalı |
|
166 |
Colloquial |
that should do it expr.
|
olmuş olmalı |
|
167 |
Colloquial |
that should do it expr.
|
bitmiş olmalı |
|
168 |
Colloquial |
that should do it expr.
|
sanırım oldu |
|
169 |
Colloquial |
that should do it expr.
|
sanırım bitti |
|
170 |
Colloquial |
what do you call it expr.
|
adı neydi |
|
171 |
Colloquial |
what do you call it expr.
|
adını unuttum şimdi |
|
172 |
Colloquial |
what do you call it expr.
|
hani şu … |
|
173 |
Colloquial |
what do you call it expr.
|
işte o, ne diyorsunuz ona |
|
174 |
Colloquial |
what do you call it expr.
|
işte o, adını unuttuğum şu kadın/adam/şey |
|
175 |
Colloquial |
what do you call it expr.
|
her ne zıkkımsa |
|
176 |
Colloquial |
what do you call it expr.
|
her ne karın ağrısıysa |
|
177 |
Colloquial |
it (always) pays to (do something) expr.
|
(bir şey yapmaya her zaman) değer |
|
178 |
Colloquial |
it never pays to do something expr.
|
bir şey yapmaya hiçbir zaman değmez |
|
179 |
Colloquial |
it never pays to (do something) expr.
|
(bir şey yapmaya) hiçbir zaman değmez |
|
180 |
Colloquial |
(do) (you) want to make something of it? expr.
|
ne yapacaksın? |
|
181 |
Colloquial |
(do) (you) want to make something of it? expr.
|
sanki bir şey yapacaksın/yapabileceksin |
|
182 |
Colloquial |
(do) (you) want to make something of it? expr.
|
kavga mı/kapışmak mı istiyorsun? |
|
183 |
Colloquial |
(do) (you) want to make something of it? expr.
|
gel kapışalım |
|
184 |
Colloquial |
do I have to spell it out? expr.
|
bunu açıklamam gerekiyor mu? |
|
185 |
Colloquial |
do I have to spell it out? expr.
|
bunu açıklamalı mıyım? |
|
186 |
Colloquial |
do I have to spell it out? expr.
|
bunu anlatmak için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)? |
|
187 |
Colloquial |
do I have to spell it out? expr.
|
hecelerine mi ayırayım? |
|
188 |
Colloquial |
do I have to spell it out (for you) expr.
|
bunu sana açıklamam mı gerekiyor mu? |
|
189 |
Colloquial |
I wouldn't put it past somebody (to do something) expr.
|
(tam da) birinin yapmasını bekleyeceğim/yapması beklenecek bir hareket/davranış |
|
190 |
Colloquial |
I wouldn't put it past somebody (to do something) expr.
|
biri (bir şey) yapsa/yapmışsa hiç şaşırmam |
|
191 |
Colloquial |
it behooves one to do expr.
|
yapmak gerekir/yakışır/yaraşır/icap eder |
|
192 |
Colloquial |
it behoves (one) to (do something) [uk] expr.
|
(birinin bir şey yapması) gerekir |
|
193 |
Colloquial |
it behoves (one) to (do something) [uk] expr.
|
(birinin bir şey yapması) icap eder |
|
194 |
Colloquial |
it behoves (one) to (do something) [uk] expr.
|
(birinin bir şey yapması) yakışık alır |
|
195 |
Colloquial |
it does no harm (for someone) to do (something) expr.
|
(bir şey) yapmaktan (birine) zarar gelmez |
|
196 |
Colloquial |
it does no harm (for someone) to do (something) expr.
|
(bir şey) yapmanın (birine) bir zararı olmaz |
|
197 |
Colloquial |
it does no harm (for someone) to do (something) expr.
|
(bir şey) yapmanın (biri için) bir sakıncası yok |
|
198 |
Colloquial |
it does no harm (for someone) to do (something) expr.
|
(bir şey) yapmanın (biri için) bir mahzuru yok |
|
199 |
Colloquial |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmez |
|
200 |
Colloquial |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmaz |
|
201 |
Colloquial |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası yok |
|
202 |
Colloquial |
it won't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru yok |
|
203 |
Colloquial |
it wouldn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmaktan/bir şey yapmaktan/almaktan) zarar gelmezdi |
|
204 |
Colloquial |
it wouldn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) zararı olmazdı |
|
205 |
Colloquial |
it wouldn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) sakıncası olmazdı |
|
206 |
Colloquial |
it wouldn't hurt to (have or do something) expr.
|
(bir şeye sahip olmanın/bir şey yapmanın/almanın) mahzuru olmazdı |
|
207 |
Colloquial |
it doesn't pay to do this expr.
|
bunu yaptığına değmiyor |
|
208 |
Colloquial |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
(bir şey yapmaktan) başka yapılacak bir şey yok |
|
209 |
Colloquial |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
tek çare (bir şey yapmak) |
|
210 |
Colloquial |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
(bir şey yapmaktan) başka çare yok |
|
211 |
Colloquial |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
(bir şey yapmaktan) başka çıkar yol yok |
|
212 |
Colloquial |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapsan) ölür müsün? |
|
213 |
Colloquial |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapsan) incilerin mi dökülür? |
|
214 |
Colloquial |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapmaktan) ne zarar gelir ki? |
|
215 |
Colloquial |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapmanın) ne zararı olacak ki? |
|
216 |
Colloquial |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapmanın) ne sakıncası/mahsuru var ki? |
|
217 |
Colloquial |
would it hurt to (do something)? expr.
|
(bir şey yapmaktan) ne çıkar ki? |
|
218 |
Colloquial |
would it kill (someone) to (do something)? expr.
|
(bir şey yapsa) ölür mü? |
|
Idioms |
|
219 |
Idioms |
it would take an act of congress to do something n.
|
bir şeyin imkansız olması |
|
220 |
Idioms |
it would take an act of congress to do something n.
|
bir şeyin mümkünatının olmaması |
|
221 |
Idioms |
take it into one's head to do something v.
|
bir şeyi yapmayı kafasına koymak |
|
222 |
Idioms |
let george do it v.
|
bir işi başkasına kakalamak |
|
223 |
Idioms |
let george do it v.
|
bir işin yapılması başkasından beklemek |
|
224 |
Idioms |
take it upon yourself to do something v.
|
durumdan vazife çıkarmak |
|
225 |
Idioms |
not find it in oneself (to do something) v.
|
gönlü razı olmamak |
|
226 |
Idioms |
not find it in one's heart (to do something) v.
|
gönlü razı olmamak |
|
227 |
Idioms |
not find it in oneself (to do something) v.
|
gönlü istememek |
|
228 |
Idioms |
not find it in one's heart (to do something) v.
|
gönlü istememek |
|
229 |
Idioms |
feel it beneath (one) (to do something) v.
|
gururuna yedirememek |
|
230 |
Idioms |
not find it in one's heart (to do something) v.
|
içine sinmemek |
|
231 |
Idioms |
make it one's business to do something v.
|
kendine vazife edinmek |
|
232 |
Idioms |
take it upon oneself to do something v.
|
kendine vazife edinmek |
|
233 |
Idioms |
feel it beneath one (to do something) v.
|
onuruna yedirememek |
|
234 |
Idioms |
find it in oneself (to do something) v.
|
(bir şeyi yapma) isteğinde/cesaretinde olmak |
|
235 |
Idioms |
find it in one's heart (to do something v.
|
(bir şeyi yapma) isteğinde/cesaretinde olmak |
|
236 |
Idioms |
make it a point to (do something) v.
|
(bir şeyi yaptığından) emin olmak |
|
237 |
Idioms |
do it up brown v.
|
bir şeyi çok iyi yapmak |
|
238 |
Idioms |
do it up brown v.
|
iyi iş çıkarmak |
|
239 |
Idioms |
do it up brown v.
|
işini çok iyi yapmak |
|
240 |
Idioms |
do it up brown v.
|
özenle yapmak |
|
241 |
Idioms |
do it up brown v.
|
her detayına dikkat ederek çalışmak |
|
242 |
Idioms |
do it up brown v.
|
özene bezene yapmak |
|
243 |
Idioms |
take it on (oneself) to (do something) v.
|
(bir şeyi yapmayı kendi) üstüne almak |
|
244 |
Idioms |
take it on (oneself) to (do something) v.
|
(bir şeyi yapmayı kendisi) üstlenmek |
|
245 |
Idioms |
take it on (oneself) to (do something) v.
|
(bir şeyi yapmanın) sorumluluğunu (kendisi) almak |
|
246 |
Idioms |
take it on yourself to do something v.
|
bir şeyi kendisi yapmaya karar vermek |
|
247 |
Idioms |
take it on yourself to do something v.
|
bir şeyi yapmayı kendisi üstlenmek |
|
248 |
Idioms |
take it on yourself to do something v.
|
bir şeyi yapma sorumluluğunu kendisi almak |
|
249 |
Idioms |
take it upon yourself to do something v.
|
bir şeyi kendisi yapmaya karar vermek |
|
250 |
Idioms |
take it upon yourself to do something v.
|
bir şeyi yapmayı kendisi üstlenmek |
|
251 |
Idioms |
take it upon yourself to do something v.
|
bir şeyi yapma sorumluluğunu kendisi almak |
|
252 |
Idioms |
able to do it v.
|
bir şey elinden gelmek |
|
253 |
Idioms |
able to do it v.
|
bir şeyi yapabilmek |
|
254 |
Idioms |
(not) find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapmaya gönlü razı olmamak/gelmemek |
|
255 |
Idioms |
(not) find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapmayı gönlü istememek |
|
256 |
Idioms |
(not) find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapmak içine sinmemek |
|
257 |
Idioms |
(not) find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapmaya gönlü olmamak |
|
258 |
Idioms |
(not) find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmamak |
|
259 |
Idioms |
find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapmaya gönlü olmak |
|
260 |
Idioms |
find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapmayı istemek |
|
261 |
Idioms |
find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapmaya gönlü razı gelmek |
|
262 |
Idioms |
find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapmak içine sinmek |
|
263 |
Idioms |
find it in your heart to do something v.
|
bir şey yapma isteğinde/cesaretinde olmak |
|
264 |
Idioms |
have got it (all) together to (do something) v.
|
(bir şey yapmak için) aklı başında olmak |
|
265 |
Idioms |
have got it (all) together to (do something) v.
|
(bir şey yapmak için) kafası yerinde olmak |
|
266 |
Idioms |
make it a rule to (do something) v.
|
(bir şey yapmayı) prensip edinmek |
|
267 |
Idioms |
make it a rule to (do something) v.
|
(bir şey yapmayı) kural haline getirmek |
|
268 |
Idioms |
make it a rule to (do something) v.
|
(bir şey yapmayı) kural edinmek |
|
269 |
Idioms |
make it a rule to (do something) v.
|
(bir şey yapmayı) sürekli hale getirmek |
|
270 |
Idioms |
take it into your head to do something v.
|
bir şeyi yapmayı kafasına koymak |
|
271 |
Idioms |
take it into your head to do something v.
|
birden bir şey yapmaya karar vermek |
|
272 |
Idioms |
hard put to it to do something adj.
|
bir şey yapmakta zorlanan |
|
273 |
Idioms |
hard put to it to do something adj.
|
bir şey yapmakta zorluk çeken |
|
274 |
Idioms |
hard put to it to do something adj.
|
bir şey yapmak için akla karayı seçen |
|
275 |
Idioms |
hard put to it to do something adj.
|
bir şeyi zar zor/zorlukla yapan |
|
276 |
Idioms |
that will do it expr.
|
yeterli |
|
277 |
Idioms |
that will do it expr.
|
bu kadar yeterli |
|
278 |
Idioms |
that will do it expr.
|
bitti sayılır |
|
279 |
Idioms |
that will do it expr.
|
tam şimdi bitti |
|
280 |
Idioms |
that should do it expr.
|
yeterli |
|
281 |
Idioms |
that should do it expr.
|
bu kadar yeterli |
|
282 |
Idioms |
that should do it expr.
|
bitti sayılır |
|
283 |
Idioms |
that should do it expr.
|
tam şimdi bitti |
|
284 |
Idioms |
far be it from me to do something expr.
|
benim üstüme vazife değil ama |
|
285 |
Idioms |
let george do it expr.
|
bırak bir başkası yapsın |
|
286 |
Idioms |
let george do it expr.
|
bırak başka biri yapsın |
|
287 |
Idioms |
do you want jam on it? expr.
|
daha ne istiyorsun? |
|
288 |
Idioms |
it would take an act of congress to do something expr.
|
deveye hendek atlatmaktan zor |
|
289 |
Idioms |
it would take an act of congress to do something expr.
|
imkanı yok |
|
290 |
Idioms |
it would take an act of congress to do something expr.
|
mümkün değil |
|
291 |
Idioms |
it took me ages to do it expr.
|
yapması çok zamanımı aldı |
|
292 |
Idioms |
wouldn’t put it past someone (to do something) expr.
|
(birinin) ... yapması şaşırtıcı/sürpriz olmaz/beni şaşırtmaz |
|
293 |
Idioms |
it doesn't take a rocket scientist (to do something) expr.
|
(bir şey yapmak için) bilim adamı olmak gerekmiyor |
|
294 |
Idioms |
it doesn't take a rocket scientist (to do something) expr.
|
(bir şey yapmak için) bilim adamı olmana gerek yok |
|
295 |
Idioms |
it doesn't take a rocket scientist (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmak) atla deve değil |
|
296 |
Idioms |
it would take an act of congress to do expr.
|
yapmak imkansız |
|
297 |
Idioms |
it would take an act of congress to do expr.
|
yapmanın mümkünatı yok |
|
298 |
Idioms |
it would take an act of congress to do expr.
|
yapmak mümkün değil |
|
299 |
Idioms |
it would take an act of congress to do expr.
|
deveye hendek atlatmaktan zor |
|
300 |
Idioms |
it would take an act of congress to do expr.
|
yapmanın imkanı yok |
|
Speaking |
|
301 |
Speaking |
may it do you no good! expr.
|
al da başına çal! |
|
302 |
Speaking |
you do get used to it expr.
|
alışmışsındır artık |
|
303 |
Speaking |
do you get it expr.
|
anlıyor musun |
|
304 |
Speaking |
if you want a thing done properly do it yourself expr.
|
bir işin iyi yapılmasını istiyorsan kendin yap |
|
305 |
Speaking |
why did you do it? expr.
|
bunu neden yaptın? |
|
306 |
Speaking |
it is usual to do so expr.
|
böyle yapmak adettir |
|
307 |
Speaking |
do you like it? expr.
|
beğendin mi? |
|
308 |
Speaking |
what do I get out of it? expr.
|
bundan benim çıkarım ne olacak? |
|
309 |
Speaking |
it goes against the grain for me to do it expr.
|
bunu istemeyerek yapıyorum |
|
310 |
Speaking |
we don't want to do it expr.
|
bunu yapmak istemiyoruz |
|
311 |
Speaking |
this time we’re going to do it right expr.
|
bu sefer işi düzgün yapalım |
|
312 |
Speaking |
it has nothing to do with me expr.
|
benimle bir ilgisi yok |
|
313 |
Speaking |
do with it for now expr.
|
bununla idare ediver işte |
|
314 |
Speaking |
why would I do it on purpose? expr.
|
bunu neden bilerek yapayım ki? |
|
315 |
Speaking |
do you know what it is? expr.
|
bunun ne olduğunu biliyor musun? |
|
316 |
Speaking |
what does it have to do with me? expr.
|
benimle ne ilgisi var? |
|
317 |
Speaking |
I would not have the conscience to do it expr.
|
bunu yapmaya vicdanım razı olmaz |
|
318 |
Speaking |
don't do it again expr.
|
bunu bir daha yapma |
|
319 |
Speaking |
only one that can do it expr.
|
bunu yapabilecek tek kişi |
|
320 |
Speaking |
do with it for now expr.
|
bununla idare ediver şimdilik |
|
321 |
Speaking |
she's making you do it, isn't she? expr.
|
bunu sana o yaptırıyor değil mi? |
|
322 |
Speaking |
I will never do it expr.
|
bunu asla yapmayacağım |
|
323 |
Speaking |
there's really nothing that you can do about it expr.
|
bu konuda gerçekten yapabileceğin hiçbir şey yok |
|
324 |
Speaking |
can you do it for me? expr.
|
bunu benim için yapar mısın? |
|
325 |
Speaking |
do you know what it is? expr.
|
bunun ne olduğunu biliyor musunuz? |
|
326 |
Speaking |
what more do you want-jam on it expr.
|
buldun da bunuyorsun |
|
327 |
Speaking |
I didn't mean to do it expr.
|
bunu yapmak istememiştim |
|
328 |
Speaking |
what do I get out of it? expr.
|
bundan ne çıkarım var? |
|
329 |
Speaking |
can you or can't you do it? expr.
|
bunu yapabilir misin yapamaz mısın? |
|
330 |
Speaking |
I dont want to do it expr.
|
bunu yapmak istemiyorum |
|
331 |
Speaking |
you have to do whatever it takes expr.
|
bedeli ne olursa olsun her şeyi yapmalısın |
|
332 |
Speaking |
what is it supposed to do? expr.
|
bu ne işe yarayacak? |
|
333 |
Speaking |
you'd better not do it expr.
|
bunu istersen yapma |
|
334 |
Speaking |
do you even doubt it? expr.
|
bundan bir şüphen mi var? |
|
335 |
Speaking |
do you know how personal it is to me? expr.
|
bunun benim için ne kadar özel olduğunu biliyor musun? |
|
336 |
Speaking |
do I have to spell it out (for you)? expr.
|
bunu anlaman için daha ne yapmalıyım (resim mi çizeyim/tek tek heceleyeyim mi)? |
|
337 |
Speaking |
how many times do i have to say it? expr.
|
bunu daha kaç kere söylemem gerek? |
|
338 |
Speaking |
what do I get out of it? expr.
|
bundan benim ne çıkarım olacak? |
|
339 |
Speaking |
it has nothing to do with me expr.
|
benimle bir alakası yok |
|
340 |
Speaking |
I will find a way to do it expr.
|
bunu yapmanın bir yolunu bulacağım |
|
341 |
Speaking |
what more do you want-jam on it expr.
|
bulmuş da bunuyorsun |
|
342 |
Speaking |
do you even doubt it? expr.
|
bundan bir kuşkun mu var? |
|
343 |
Speaking |
what are you going to do about it? expr.
|
bu konuda ne yapacaksın? |
|
344 |
Speaking |
do you like it here? expr.
|
burayı seviyor musun? |
|
345 |
Speaking |
what do we get out of it? expr.
|
bundan ne çıkarımız var? |
|
346 |
Speaking |
are you ready to do it? expr.
|
bunu yapmaya hazır mısın? |
|
347 |
Speaking |
it is all I can do expr.
|
bütün yapabileceğim bu |
|
348 |
Speaking |
do you have any use for it? expr.
|
bu işine yarar mı? |
|
349 |
Speaking |
how long do you keep it up? expr.
|
buna daha ne kadar devam etmeyi düşünüyorsun? |
|
350 |
Speaking |
it doesn't do us any good expr.
|
bir işimize yaramaz |
|
351 |
Speaking |
what more do you want-jam on it expr.
|
buldun bunama |
|
352 |
Speaking |
it has nothing to do with this expr.
|
bunun konuyla bir ilgisi yok |
|
353 |
Speaking |
you're not the one who'd have to do it expr.
|
bunu yapması gereken kişi sen değilsin |
|
354 |
Speaking |
don't ever do it again expr.
|
bunu sakın bir daha yapma |
|
355 |
Speaking |
do you know anything about it? expr.
|
bunun hakkında bir şey biliyor musun? |
|
356 |
Speaking |
do you think that i took it? expr.
|
benim aldığımı mı düşünüyorsun? |
|
357 |
Speaking |
I didn't mean to do it expr.
|
bunu yapmak istemedim |
|
358 |
Speaking |
there isn't anything they can do about it expr.
|
bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yok |
|
359 |
Speaking |
I don't know what i can do about it expr.
|
bunun hakkında ne yapabileceğimi bilmiyorum |
|
360 |
Speaking |
why do you use it? expr.
|
bunu neden kullanıyorsun? |
|
361 |
Speaking |
I can't do it alone expr.
|
bunu tek başıma yapamam |
|
362 |
Speaking |
you'd better not do it expr.
|
bunu yapmasan iyi olur |
|
363 |
Speaking |
do it this way expr.
|
bunu bu yoldan yap |
|
364 |
Speaking |
do you believe it? expr.
|
buna inanıyor musun? |
|
365 |
Speaking |
there are many ways to do it expr.
|
bunu yapmanın birçok yolu var |
|
366 |
Speaking |
do you like it here? expr.
|
burayı sevdin mi? |
|
367 |
Speaking |
do you like it here? expr.
|
burayı sevdiniz mi? |
|
368 |
Speaking |
do you like it here? expr.
|
buradan hoşlandın mı? |
|
369 |
Speaking |
do you like it here? expr.
|
buradan hoşlandınız mı? |
|
370 |
Speaking |
do you like it here? expr.
|
burası hoşuna gitti mi? |
|
371 |
Speaking |
do you like it here? expr.
|
burası hoşunuza gitti mi? |
|
372 |
Speaking |
do I have to spell it out for you? expr.
|
bunu sana açıklamalı mıyım? |
|
373 |
Speaking |
I couldn't do it alone expr.
|
bunu tek başıma yapamadım |
|
374 |
Speaking |
I will do whatever it takes expr.
|
elimden geleni yaparım |
|
375 |
Speaking |
İf you can dream it you can do it expr.
|
eğer hayal edebiliyorsan yapabilirsin |
|
376 |
Speaking |
İf you can dream it you can do it expr.
|
hayal edebiliyorsan yapabilirsin |
|
377 |
Speaking |
if you have a chance then do it expr.
|
fırsatın varken yap |
|
378 |
Speaking |
do you think you got what it takes? expr.
|
gereken özelliklerin sende olduğunu mu düşünüyorsun? |
|
379 |
Speaking |
if you do not want to do it expr.
|
eğer yapmak istemiyorsan |
|
380 |
Speaking |
do you want to make something of it? expr.
|
erkeksen al/yap gibi meydan okuma ifade eden bir söz |
|
381 |
Speaking |
do you want to see it? expr.
|
görmek ister misin? |
|
382 |
Speaking |
do you still have it? expr.
|
hala sende mi? |
|
383 |
Speaking |
may it do you no good! expr.
|
hayrını görme! |
|
384 |
Speaking |
it will do none of us any good expr.
|
hiçbirimizin hayrına olmaz |
|
385 |
Speaking |
if you don't want to do this i'll do it myself expr.
|
eğer yapmak istemiyorsan ben kendim yapacağım |
|
386 |
Speaking |
do you like it? expr.
|
hoşlandınız mı? |
|
387 |
Speaking |
do you like it? expr.
|
hoşuna gitti mi? |
|
388 |
Speaking |
do you like it? expr.
|
hoşunuza gitti mi? |
|
389 |
Speaking |
do it quick expr.
|
elini çabuk tut |
|
390 |
Speaking |
how do you like it? expr.
|
hoşlandınız mı? |
|
391 |
Speaking |
how do you like it? expr.
|
hoşuna gitti mi? |
|
392 |
Speaking |
how do you like it? expr.
|
hoşunuza gitti mi? |
|
393 |
Speaking |
do you like it? expr.
|
hoşlandın mı? |
|
394 |
Speaking |
how do you like it? expr.
|
hoşlandın mı? |
|
395 |
Speaking |
do you think it will scar? expr.
|
iz kalacak mı? |
|
396 |
Speaking |
you can do it whenever you want expr.
|
istediğin zaman yapabilirsin |
|
397 |
Speaking |
I'm willing to do whatever it takes to keep my business afloat expr.
|
işimi ayakta tutacak ne varsa yapmaya hazırım |
|
398 |
Speaking |
we're going to do it, sink or swim! expr.
|
öyle de olsa böyle de olsa bu işi yapacağız (batsa da çıksa da bundan geri durmak yok !) |
|
399 |
Speaking |
I'll do whatever it takes expr.
|
ne gerekirse yaparım |
|
400 |
Speaking |
what's it got to do with it? expr.
|
ne alakası var |
|
401 |
Speaking |
we're going to do it, sink or swim! expr.
|
onu yapacağız! |
|
402 |
Speaking |
it behooves one to do something expr.
|
mek/mak gerekir/yakışır/yaraşır/icap eder |
|
403 |
Speaking |
I'd do it myself expr.
|
kendim yapardım |
|
404 |
Speaking |
what is it supposed to do? expr.
|
ne işe yarayacak bu? |
|
405 |
Speaking |
what does it do? expr.
|
ne işe yarıyor? |
|
406 |
Speaking |
if it were easy everyone would do it expr.
|
kolay olsa herkes yapardı |
|
407 |
Speaking |
it looks like it will continue to do so expr.
|
olmaya devam edecek gibi görünüyor |
|
408 |
Speaking |
do you like it there? expr.
|
orayı sevdin mi? |
|
409 |
Speaking |
do you like it there? expr.
|
oradan hoşlanıyor musun? |
|
410 |
Speaking |
you do not want a part of it expr.
|
onun bir parçası olmak istemezsin |
|
411 |
Speaking |
that wouldn't have anything to do with it expr.
|
onunla bir alakası yoktur |
|
412 |
Speaking |
he should have known better than to do it expr.
|
o işi yapmayacak kadar aklı olmalıydı |
|
413 |
Speaking |
do you find it funny? expr.
|
komik mi buluyorsun? |
|
414 |
Speaking |
what does it do? expr.
|
ne işe yarar? |
|
415 |
Speaking |
what do you think it means? expr.
|
ne anlama geliyor dersin? |
|
416 |
Speaking |
do you like it there? expr.
|
orayı seviyor musun? |
|
417 |
Speaking |
I figured out how to do it expr.
|
nasıl yapacağımızı buldum |
|
418 |
Speaking |
I will do it however it is you want it done expr.
|
nasıl yapılmasını istiyorsan öyle yaparım |
|
419 |
Speaking |
do not let anyone see it expr.
|
kimse görmesin |
|
420 |
Speaking |
what are you going to do with it? expr.
|
ne yapacaksın bununla? |
|
421 |
Speaking |
what does it have to do with me? expr.
|
ne alakası var benimle? |
|
422 |
Speaking |
does he dare do it? expr.
|
o işi yapmaya cesareti var mı? |
|
423 |
Speaking |
do you like it there? expr.
|
oradan hoşlandın mı? |
|
424 |
Speaking |
where do you think I can find it? expr.
|
sence nerede bulabilirim? |
|
425 |
Speaking |
do you like it? expr.
|
sever misin? |
|
426 |
Speaking |
do you know what time it is? expr.
|
saatin kaç olduğunu biliyor musunuz? |
|
427 |
Speaking |
if it was you you wouldn't do it expr.
|
sen olsaydın yapmazdın |
|
428 |
Speaking |
what temperature do you think it is? expr.
|
sence hava kaç derece? |
|
429 |
Speaking |
you'd do it for me expr.
|
sen de benim için yapardın |
|
430 |
Speaking |
it doesn't have anything to do with you expr.
|
seninle bir ilgisi yok |
|
431 |
Speaking |
do you think it will work on me? expr.
|
sence bu bende işe yarar mı? |
|
432 |
Speaking |
what more do you want-jam on it expr.
|
sen de bulmuşsun bulandırıyorsun |
|
433 |
Speaking |
how do you like it so far? expr.
|
şu ana kadar nasıl buldun? |
|
434 |
Speaking |
how do you like it? expr.
|
sevdiniz mi? |
|
435 |
Speaking |
how do you like it? expr.
|
sevdin mi? |
|
436 |
Speaking |
do you like it? expr.
|
sevdin mi? |
|
437 |
Speaking |
do you like it? expr.
|
sevdiniz mi? |
|
438 |
Speaking |
it has nothing to do with you expr.
|
seninle ilgisi yok |
|
439 |
Speaking |
do you know what time it is? expr.
|
saatin kaç olduğundan haberin var mı? |
|
440 |
Speaking |
do you think it would work on me? expr.
|
sence bu bende işe yarar mı? |
|
441 |
Speaking |
do you know what time it is? expr.
|
saatin kaç olduğundan haberiniz var mı? |
|
442 |
Speaking |
how do you think I should do it? expr.
|
sence nasıl yapmalıyım? |
|
443 |
Speaking |
do you not like it? expr.
|
sevmedin mi? |
|
444 |
Speaking |
what do you think it means? expr.
|
sence ne anlama geliyor? |
|
445 |
Speaking |
do you doubt/suspect it ? expr.
|
şüphen mi var? |
|
446 |
Speaking |
do you like it? expr.
|
seviyor musun? |
|
447 |
Speaking |
do you know what time it is? expr.
|
saatin kaç olduğunu biliyor musun? |
|
448 |
Speaking |
do it again expr.
|
tekrar yap |
|
449 |
Speaking |
I was going to do (it) expr.
|
yapacaktım |
|
450 |
Speaking |
you don't think I can do it? expr.
|
yapamayacağımı mı sanıyorsun? |
|
451 |
Speaking |
you're saying you didn't do it expr.
|
yapmadığını söylüyorsun |
|
452 |
Speaking |
I had rather not do it expr.
|
yapmamayı tercih ederim |
|
453 |
Speaking |
I decided not to do it expr.
|
yapmamaya karar verdim |
|
454 |
Speaking |
you don't have to do it expr.
|
yapmak zorunda değilsin |
|
455 |
Speaking |
you don't have to do it expr.
|
yapmak zorunda değilsiniz |
|
456 |
Speaking |
I will do it later expr.
|
(bunu) sonra yaparım |
|
457 |
Speaking |
we're going to do it, sink or swim! expr.
|
ya herrü ya merrü |
|
458 |
Speaking |
if you don't have the nerve to do it i'll do it expr.
|
yapacak cesaretin yoksa ben yaparım |
|
459 |
Speaking |
I had rather not do it expr.
|
yapmasam daha iyi |
|
460 |
Speaking |
I had to do it expr.
|
yapmak zorundaydım |
|
461 |
Speaking |
would you do it again? expr.
|
yine yapar mıydın? |
|
462 |
Speaking |
do not use (it) unless you have to expr.
|
zorunda kalmadıkça kullanmayın |
|
463 |
Speaking |
I would do (it) expr.
|
yapacaktım |
|
464 |
Speaking |
do I have to spell it out for you? expr.
|
bunu sana açıklamam gerekiyor mu? |
|
Technical |
|
465 |
Technical |
do-it-yourself n.
|
kendin-yap |
|
466 |
Technical |
do-it-yourself kit n.
|
kendin-yap eşyası |
|
Computer |
|
467 |
Computer |
timtowtdi (there is more than one way to do it) expr.
|
bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır |
|
468 |
Computer |
tmtowtdi (there's more than one way to do it) expr.
|
bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır |
|
Automotive |
|
469 |
Automotive |
do it yourself mechanic n.
|
amatör tamirci |
|
Sport |
|
470 |
Sport |
just do it n.
|
sadece yap |
|
Abbreviation |
|
471 |
Abbreviation |
diy (do it yourself) expr.
|
kendi başına yap |
|
Slang |
|
472 |
Slang |
do it v.
|
aşk yaşamak |
|
473 |
Slang |
do it v.
|
birisini yatağa atmak |
|
474 |
Slang |
do it to death v.
|
bir işi çok önemsemek |
|
475 |
Slang |
do it v.
|
cinsel ilişki yaşamak |
|
476 |
Slang |
do it v.
|
cinsel ilişkiye girmek |
|
477 |
Slang |
do it v.
|
mercimeği fırına vermek |
|
478 |
Slang |
do it v.
|
mala vurmak |
|
479 |
Slang |
do it v.
|
seks yapmak |
|
480 |
Slang |
do it v.
|
sevişmek |
|
481 |
Slang |
do it v.
|
(karşı cinsi) götürmek |
|
482 |
Slang |
jfdi (just fucking do it) expr.
|
yap gitsin |
|
483 |
Slang |
jfdi (just fucking do it) expr.
|
sadece yap |
|
484 |
Slang |
it has nothing to do with me expr.
|
benle ne alakası var? |
|
485 |
Slang |
it has nothing to do with me expr.
|
benimle ne alakası var? |
|
486 |
Slang |
it has nothing to do with me expr.
|
bana giren çıkan ne? |
|
487 |
Slang |
it really do be like that sometimes expr.
|
bazen böyle oluyor işte |
|
488 |
Slang |
it really do be like that sometimes expr.
|
arada böyle oluyor işte |
|
Star Wars |
|
489 |
Star Wars |
untitled (he cant do it alone) n.
|
başlıksız (yalnız yapamaz) |
|