extinct - Turc Anglais Dictionnaire

extinct

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "extinct" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 21 résultat(s)

Anglais Turc
General
extinct adj. yok olmuş
The world's languages are becoming extinct at an unprecedented pace.
Dünya dilleri benzeri görülmemiş bir hızla yok oluyor.

More Sentences
extinct adj. tükenmiş
The dodo is an already extinct species.
Dodo, soyu çoktan tükenmiş bir türdür.

More Sentences
extinct adj. soyu tükenmiş
All of the Australopithecus species are extinct apes that resemble the apes of today.
Australopithecus türlerinin tümü, günümüz maymunlarına benzeyen soyu tükenmiş maymunlardır.

More Sentences
extinct adj. nesli tükenmiş
Bengal Tigers have been in danger of becoming extinct for decades.
Bengal Kaplanlarının nesli onlarca yıldır tükenme tehlikesiyle karşı karşıya.

More Sentences
extinct adj. battal
extinct adj. bitmiş
extinct adj. sönmüş
extinct adj. sönük
extinct adj. doğada tükenmiş
extinct adj. soyu kurumuş
extinct adj. sona ermiş
extinct adj. hükmü sona ermiş
extinct adj. varlığı sona ermiş
extinct adj. soyları tükenmiş
extinct adj. geçersiz
extinct adj. hükümsüz
extinct adj. eski
extinct adj. modası geçmiş
Geology
extinct adj. sönmüş (yanardağ)
Ottoman Turkish
extinct adj. hitam bulmuş
extinct adj. mensuh

Sens de "extinct" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 34 résultat(s)

Anglais Turc
General
extinct volcano n. sönmüş yanardağ
Extinct volcanoes will likely never erupt again.
Sönmüş yanardağlar muhtemelen bir daha asla patlamayacak.

More Sentences
extinct animal n. soyu tükenmiş hayvan
Scuba divers have found many interesting things under water including gold coins, ancient ruins, and fossils of extinct animals.
Tüplü dalgıçlar suyun altında altın paralar, antik kalıntılar, soyu tükenmiş hayvanların kalıntıları dahil birçok ilginç şey buldu.

More Sentences
become extinct v. nesli tükenmek
When species become extinct, they are gone for ever, and this is why now is the time for action.
Türlerin nesli tükendiğinde, sonsuza kadar yok olurlar ve bu nedenle şimdi harekete geçme zamanıdır.

More Sentences
become extinct v. soyu tükenmek
The Prussians were subject to Germanization and assimilation and eventually became extinct sometime after the 16th century.
Prusyalılar Almanlaşmaya ve asimilasyona maruz kaldılar ve sonunda 16. yüzyıldan sonra soyları tükendi.

More Sentences
go extinct v. nesli tükenmek
We do not know why Neanderthals went extinct.
Neandertallerin neden neslinin tükendiğini bilmiyoruz.

More Sentences
almost extinct adj. nesli tükenmek üzere
Because truth, peace and justice are almost extinct.
Çünkü doğruluk, barış ve adaletin nesli tükenmek üzere.

More Sentences
Phrases
became extinct expr. nesli tükenmiş
Thylacines used to live in Australia before they became extinct.
Thylacine'lerin nesli tükenmeden önce Avustralya'da yaşıyorlardı.

More Sentences
General
extinct animals n. nesli tükenmiş hayvanlar
extinct cities n. eski çağ kentleri
extinct cities n. antik kentler
extinct city n. eski çağ kenti
extinct animals n. nesli tükenmiş hayvanlar
extinct animals n. nesli tükenen hayvanlar
become extinct v. sönmek (volkan)
become extinct v. sönmek (yanardağ)
become extinct v. birer birer ölmek
be extinct v. nesli yok olmak
go extinct v. nesli yok olmak
become extinct v. soyu kurumak
become extinct v. soyları tükenmek
go extinct v. soyu kurumak
go extinct v. soyu tükenmek
almost extinct adj. yok olmaya yüz tutmuş
nearly extinct adj. nesli tükenmek üzere
ext (extinct) abrev. soyu tükenmiş
ext (extinct) abrev. bitmiş
Colloquial
dinosaurs are extinct expr. dinozorların nesli tükendi
Biology
now-extinct adj. nesli tükenmiş olan
Marine Biology
extinct in the wild adj. yabanda soyu tükenmiş
Linguistics
extinct language n. ölü dil
Archaeology
extinct city n. eski çağ kenti
Geography
extinct volcano n. sönmüş yanardağ
Geology
extinct volcano n. sönmüş volkan
extinct species n. nesli tükenmiş tür