| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | glimpse n. | anlık bakış | ||
| General | ||||
| General | glimpse n. | kısa bakış | ||
|
The video showed us a glimpse of what life would be like on Mars. Video bizlere Mars'ta yaşamın nasıl olabileceğine dair kısa bir bakış sağladı. More Sentences |
||||
| General | glimpse n. | gözüne ilişme | ||
|
She caught a glimpse of the movie star before he left the hotel. Otelden ayrılmadan önce film yıldızı gözüne ilişti. More Sentences |
||||
| General | glimpse n. | göz atma | ||
|
We can get a glimpse of that by examining Jesus. İsa'yı inceleyerek buna bir göz atabiliriz. More Sentences |
||||
| General | glimpse n. | (bir anlık) görüntü | ||
|
Some dreams are a glimpse of the future. Bazı rüyalar geleceğin bir anlık görüntüsüdür. More Sentences |
||||
| General | glimpse v. | görür gibi olmak (birini) | ||
|
Tony glimpsed her among the crowd. Tony onu kalabalığın arasında görür gibi oldu. More Sentences |
||||
| General | glimpse v. | bir an için görmek | ||
|
Suddenly he glimpsed the truth about the case: He was framed! Aniden davayla ilgili gerçeği bir an için gördü: Ona komplo kurulmuştu! More Sentences |
||||
| General | glimpse n. | görüverme | ||
| General | glimpse n. | anlık bakış | ||
| General | glimpse n. | işaret | ||
| General | glimpse n. | belirti | ||
| General | glimpse n. | belirsiz bulgu | ||
| General | glimpse n. | muğlak belirti | ||
| General | glimpse n. | belirsiz düşünce | ||
| General | glimpse n. | ima | ||
| General | glimpse n. | sezme | ||
| General | glimpse v. | bir an için görmek (bir şeyi) | ||
| General | glimpse v. | görünüp kaybolmak | ||
| General | glimpse v. | göz atmak | ||
| General | glimpse v. | gözüne ilişmek | ||
| General | glimpse v. | kısa görmek | ||
| General | glimpse v. | görür gibi olmak | ||
| Archaic | ||||
| Archaic | glimpse n. | ani ışık parlaması | ||
| Archaic | glimpse n. | hafif ışık parlaması | ||
| Archaic | glimpse v. | hafifçe parlamak | ||
| Archaic | glimpse v. | hafif ışık vermek | ||
| Anglais | Turc | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | brief glimpse n. | kısa bakış |
| General | catch a glimpse v. | bir an için görmek |
| General | catch a glimpse v. | gözüne ilişmek |
| General | catch a glimpse v. | görür gibi olmak |
| General | get a glimpse of v. | bir an için görmek |
| Idioms | ||
| Idioms | catch a glimpse of someone v. | birini bir an için görmek |
| Idioms | catch a glimpse of (someone or something) v. | (biri/bir şey) gözüne ilişmek |
| Idioms | catch a glimpse of (someone or something) v. | (birini/bir şeyi) bir an için görmek |
| Idioms | catch a glimpse of (someone or something) v. | (birini/bir şeyi) görür gibi olmak |
| Idioms | catch a glimpse of (someone or something) v. | (birini/bir şeyi) göz ucuyla görmek |