in full - Turc Anglais Dictionnaire

in full

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "in full" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 14 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
in full adv. eksiksiz
General
in full adv. tamamen
The Council accepted 60 of these in full and 10 in part.
Konsey bunlardan 60'ını tamamen, 10'unu ise kısmen kabul etmiştir.

More Sentences
in full adv. tamamı
We can accept in full 29 amendments.
29 değişikliğin tamamını kabul edebiliriz.

More Sentences
in full adv. etraflı
in full adv. eksiksiz
in full adv. tam manasıyla
in full adv. tam olarak
in full adv. tam
in full adv. noksansız
in full adv. bütün olarak
in full adv. bütün
in full adv. eksiksiz
in full adv. kısaltmaksızın
Colloquial
in full expr. dolu dolu

Sens de "in full" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 166 résultat(s)

Anglais Turc
Phrases
in full measure expr. tam anlamıyla
May grace and peace be yours in full measure!
Lütuf ve esenlik tam anlamıyla sizlerin olsun!

More Sentences
General
go in full sail v. pupa yelken gitmek
pay in full v. tamamen ödemek
write in full v. kısaltmasız yazmak
be in full of v. kol gezmek
operate in full capacity v. tam kapasite ile çalışmak
work in full capacity v. tam kapasiteyle çalışmak
run in full capacity v. tam kapasite ile çalışmak
work in full capacity v. tam kapasite ile çalışmak
operate in full capacity v. tam kapasiteyle çalışmak
run in full capacity v. tam kapasiteyle çalışmak
pay in full v. tümünü ödemek
have full confidence in something v. birşeye güveni tam olmak
set out in full v. tam olarak açıklamak
set out in full v. eksik nokta bırakmamak
be in full flood v. tam kapasiteyle akmak
be in full flood v. çağlamak
be in full flood v. çağıl çağıl akmak
in a full swing adj. tam faaliyette
in full fig adj. giyinmiş kuşanmış
in full fig adj. tam teçhizatlı
in full blast adv. bütün kuvvetiyle
in full view adv. tam göz önünde
in full course adv. bütün hızıyla
in full view adv. herkesin önünde
in full view adv. aleni olarak
in a full swing adv. en canlı ve heyecanlı durumunda
in full career adv. bütün hızı ile
in full career adv. tam hızla
in full blast adv. tam faaliyette
in full view adv. görünürde
in full swing adv. en civcivli zamanında
in full career adv. olanca hızıyla
in full flood adv. sel gibi
in full flood adv. büyük bir güçle
in full flood adv. dalga dalga
in full action adv. tam güç
Phrases
in the full glare of the sun expr. güneşin alnında
in full retreat expr. tam çekilme halinde
in full retreat expr. tam çekilme durumunda
in full swing expr. tam faaliyet halinde
in full compliance with the laws expr. yasalara uygun şekilde
in full compliance with the laws expr. kanunlarına uygun şekilde
in the full sense of the word expr. kelimenin tam anlamıyla
in full blast expr. bangır bangır
in full measure expr. tam manasıyla
in full possession of all your faculties expr. akli dengesi yerinde
Colloquial
a man in full n. adam gibi adam
in full flood expr. sel gibi
in full flood expr. dalga dalga
in full flood expr. büyük bir güçle
Idioms
in full cry n. (takibin) en heyecanlı anı
be in full flow v. tıkırında işlemek
be in full flow v. tam gaz devam etmek
be in full spate v. tıkırında işlemek
be in full spate v. tam gaz devam etmek
be in full spate v. sorunsuz devam etmek
be in full spate v. son sürat devam etmek
be in full flow v. son sürat devam etmek
be in full flow v. sorunsuz devam etmek
be in full cry v. yoğun/şiddetli biçimde eleştirmek
come in full force v. tam kadro gelmek
be in full flight v. çok hızlı bir şekilde kaçmak
be in full flight v. kayıplara karışmak
be nervous as a long-tailed cat in a room full of rocking chairs v. züccaciye dükkanına girmiş fil gibi olmak/hissetmek
be in full feather v. en iyi kıyafetleriyle olmak
be in full feather v. tepeden tırnağa giyimli olmak
be in full flood v. tıkırında gitmek/işlemek
be in full flood v. son sürat devam etmek
be in full flood v. son hız devam etmek
be in full flood v. yolunda gitmek
be in full flood v. tam gaz devam etmek
be in full flood v. son hızla sürmek/devam etmek
be in full swing v. sorunsuz devam etmek
be in full cry v. eleştirisini dile getirmek
be in full swing v. yolunda gitmek
be in full swing v. son sürat/hız devam etmek
be in full swing v. tam gaz devam etmek
be in full cry v. eleştiride bulunmak
be in full swing v. son hızla devam etmek/sürmek
be in full swing v. tıkırında işlemek/gitmek
(as) nervous as a long-tailed cat in a room full of rocking chairs adj. çok gergin
(as) nervous as a long-tailed cat in a room full of rocking chairs adj. diken üstünde
(as) nervous as a long-tailed cat in a room full of rocking chairs adj. züccaciye dükkanına girmiş fil gibi
in (full) bloom adj. tamamen çiçek açmış
in (full) bloom adj. tamamen açmış
in full swing adj. tam hız giden
in full swing adj. tam ilerleyen
in-full-feather expr. bayramlıklarıyla
in-full-fig expr. bayramlıklarıyla
in full swing expr. en yoğun döneminde
in full gear expr. son hızla
as nervous as a long-tailed cat in a room full of rockers expr. çok heyecanlı/panik içinde
in full rig expr. şık
in full rig expr. tiril tiril
in full rig expr. şıkır şıkır
in full feather expr. güzel/şık kıyafetler giymiş
in full cry expr. sesini yükselten
in full flow [uk] expr. uzun uzadıya konuşan
in full spate [uk] expr. son sürat devam eden
in full spate [uk] expr. uzun uzadıya konuşan
in full spate [uk] expr. tıkırında işleyen
in full feather expr. en iyi kıyafetlerini giymiş
in full cry expr. eleştirisini dile getiren
in full spate [uk] expr. kaptırıp konuşan
in full flight expr. çok hızlı bir şekilde kaçmış
in full feather expr. giyinip kuşanmış
in full flight expr. hemen sıvışmış
in full spate [uk] expr. sayıp döken
in full flow [uk] expr. kaptırıp konuşan
in full cry expr. yoğun/şiddetli biçimde eleştiren
in full spate [uk] expr. hızlı hızlı anlatan
in full flow [uk] expr. hızlı hızlı anlatan
in full view (of someone or something) expr. kabak gibi (birinin/bir şeyin) gözünün önünde
in full spate [uk] expr. son hızıyla süren
in full feather expr. tepeden tırnağa giyimli
in full spate [uk] expr. akıcı bir şekilde konuşan/anlatan
in full spate [uk] expr. tam gaz devam eden
in full flight expr. kayıplara karışmış
in full flow [uk] expr. son sürat devam eden
in full flow [uk] expr. tıkırında işleyen
in full feather expr. bayramlıklarıyla
in full flow [uk] expr. sayıp döken
in full feather expr. özenli giyinmiş
in full view (of someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) alenen görebileceği yerde
in full view (of someone or something) expr. (birinin/bir şeyin) tam gözünün önünde
in full flow [uk] expr. tam gaz devam eden
in full flow [uk] expr. son hızıyla süren
in full force expr. tam kadro
in full flow [uk] expr. akıcı bir şekilde konuşan/anlatan
in (full) spate [uk] expr. taramalı tüfek gibi anlatmakta/konuşmakta
in (full) spate [uk] expr. tam gaz konuşmakta
in (full) spate [uk] expr. şiddetli akmakta
in (full) spate [uk] expr. konuşmaya kaptırmış
in (full) spate [uk] expr. dur durak bilmeden konuşmakta
in (full) spate [uk] expr. debisi çok artmış
in (full) spate [uk] expr. çağlamakta
in (full) spate [uk] expr. gürül gürül akmakta
in (full) spate [uk] expr. yoğun şekilde akmakta
in (full) spate [uk] expr. çenesi düşmüş
in the full flush of (something) expr. (bir şeyin) ilk coşkusunda/sarhoşluğunda
in the full flush of (something) expr. (bir şeyin) ilk zamanlarında
in the full flush of (something) expr. (bir şeyin) başında
in the full flush of (something) expr. (bir şeyin) erken/ilk dönemlerinde
Speaking
may you be in heaven a full half hour before the devil knows you're dead expr. irlanda'da ölenin arkasından şeytan son bir şans bulup ruhunu çağırmadan cennette huzur içinde uyu anlamında söylenen bir ifade
Trade/Economic
payment in full n. defaten ödeme
endorsement in full n. temlik cirosu
receipt in full for account n. hesabın tamamen tahsil edilmesi
receipt in full for account n. bir alacağın tamamen tahsil edilmesi
endorsement in full n. tam ciro
payment in full n. bedelin tümünün birden ödenmesi
receipt in full n. genel makbuz
indorsement in full n. tam ciro
payment in full n. tam ödeme
in full settlement of an account n. bir hesabın tamamen tasfiyesi
endorsement in full n. tam senet
receipt in full for account n. hesabın tamamen tahsili
payment in full of account n. hesabın tamamen ödenmesi
paid in full adj. tamamıyla ödenmiş
paid in full adj. tamamen ödenmiş
on time in full (otif) adv. zamanında ve eksiksiz
Law
in full force and effect n. tam olarak yürürlükte
Politics
full membership in the eu n. ab'ye tam üyelik
Insurance
full premium in the event of loss clause n. hasar halinde tam prim klozu
Military
in full uniform adj. tam üniformalı
Theatre
full in light n. destekleyici ışık