olanak sağlayan - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

olanak sağlayan



Sens de "olanak sağlayan" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 5 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
olanak sağlayan conducive adj.
General
olanak sağlayan enabling adj.
olanak sağlayan favorable adj.
olanak sağlayan favourable adj.
olanak sağlayan inservient [obsolete] adj.

Sens de "olanak sağlayan" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 46 résultat(s)

Turc Anglais
General
yeterli boş yere olanak sağlayan uncrowded adj.
Trade/Economic
küçük şirketlerin sermaye artırmasına olanak sağlayan londra menkul kıymetler borsası alternative investment market (aim) n.
aynı fabrikada ufak partiler halinde farklı malların üretilmesine olanak sağlayan türde bir otomasyon flexible manufacturing system n.
her bir değişkenin etkilerini belirlemek amacıyla bu değişkenlerin ayarlanmasına olanak sağlayan özel bilgisayar yazılımları spreadsheets n.
ıskontolu tahviller için kullanılan ve bunları kuponlu tahvillerle karşılaştırmaya olanak sağlayan bir getiri türü basic needs n.
yatırımcıların iki farklı borç türü arasında birinden diğerine geçmesine olanak sağlayan bonolar flip-flop note n.
Law
belediye kiracılarının belediyeden metruk mülk satın alıp devlet hibesi yardımıyla orayı yenilemelerine olanak sağlayan program homesteading [uk] n.
Technical
stadyumlardaki dev ekranlarda görüntülerin yansıtılmasına olanak sağlayan sistem teletron n.
işçilerin üzerinde durabilmesine olanak sağlayan, yüksekliği ayarlanabilir platformu olan kamyon tower wagon n.
(biyometri ve adli tıpta) parmak izlerinin karşılaştırılmalarına olanak sağlayan esas özellikleri minutia n.
Computer
bilgisayardan telefon görüşmeleri yapılabilmesine olanak sağlayan yazılım markası skype n.
ödemelerin ve para transferlerinin internet üzerinden yapılmasına olanak sağlayan bir sistem paypal n.
bir bilgisayar için yazılan programların başka bilgisayarda çalıştırılmasına olanak sağlayan yazılım veya donanım emulator n.
Telecom
kablosuz telefonun telefon şebekesine bağlanmasına olanak sağlayan yer telepoint n.
tek bir istasyon, anten veya taşıyıcı frekans üzerinden karşılıklı enterferans olmaksızın bağımsız iki sinyalin aynı anda haberleşmesine olanak sağlayan diplex adj.
Textile
çeşitli yapıda inorganik nanoparçacıkları kullanarak kumaşların kendi kendine temizlenmesine olanak sağlayan sistem nanosphere technology n.
Architecture
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap eaves board n.
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap eaves catch n.
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap eaves lath n.
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap eaves molding n.
Construction
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap tilting fillet n.
yağmurun aşağı doğru akıp gitmesine olanak sağlayan, çatılara yerleştirilen üçgen ahşap arris fillet n.
boruların birleştirilmesine olanak sağlayan boru eklem yerlerinin altında boru siperinde yapılmış çukur bell hole n.
Transportation
teleferik taşıyıcısının raydan teleferik kablosuna sarsılmadan veya darbe almadan geçmesine olanak sağlayan cihaz terminal shoe n.
Railway
trenlerin 200 kph'nin üzerinde seyredebilmelerine olanak sağlayan teknolojiye sahip demiryolu hizmetleri hsgt abrev.
Aeronautic
karaya konuşlandırılmış radar sistemi yardımıyla uçağın uçuş halindeki görüntüsünü uçakta bulunan ekran yardımıyla gözlemlenmesine olanak sağlayan elektronik seyrüsefer yardımcısı teleran® n.
yolcuların ve havaalanı personelinin dışarıya çıkmadan havaalanı terminal kapısı ile hava taşıtı arasında yürümesine olanak sağlayan araç passenger boarding bridge n.
yolcuların ve havaalanı personelinin dışarıya çıkmadan havaalanı terminal kapısı ile hava taşıtı arasında yürümesine olanak sağlayan araç boarding bridge n.
Medical
kalp atışlarını duymaya olanak sağlayan cihaz telecardiophone n.
Anatomy
kasların kemiklere yapışmasına olanak sağlayan dokular tendon n.
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği triquetral n.
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği pyramidal bone n.
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği os triquetrum n.
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği cuneiform bone n.
eklemlerin hareketine olanak sağlayan bilek kemiği triquetral bone n.
dönmeye olanak sağlayan trochoid adj.
Psychology
kafada kısa sözcük dizilerini tekrar ederek hatırlamaya olanak sağlayan bir kısa süreli ezber yöntemi articulatory loop n.
Statistics
tüm testlerin sonuçlarını karşılaştırılabilir biçimde ifade etmeye olanak sağlayan bir ölçek t scale n.
Physics
sıvının kaynama noktasındaki değişimin gözlemlenmesiyle basınç ölçümüne olanak sağlayan cihaz thermobarometer n.
Astronomy
teleskopun dikey ve yatay eksen etrafında hareketine olanak sağlayan teleskop dayanağı altazimuth mounting n.
Linguistics
algoritmik yapıya sahip tasarım dillerini çözümlemeye ve aynı dilde yeni tasarımların üretilmesine olanak sağlayan bir yöntem shape grammar n.
History
mızrak atmaya olanak sağlayan alet throwing-spear n.
Religious
tanrı'nın ve ruhun doğasını mistik bir şekilde kavramaya olanak sağlayan inanç sistemi theosophy n.
Hunting
yarı otomatik tüfeklerin neredeyse tam otomatik tüfeklerle aynı hızda atış yapabilmesine olanak sağlayan aparat bump stock n.
yarı otomatik tüfeklerin neredeyse tam otomatik tüfeklerle aynı hızda atış yapabilmesine olanak sağlayan aparat bump fire stock n.
Engineering
bir dizi deneme yardımıyla mekanik cihazın doğru olarak ayarlanmasına olanak sağlayan yöntem tentation n.