on one - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

on one

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "on one" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 2 résultat(s)

Anglais Turc
British Slang
on one adj. tepesi atmış
on one expr. deliye dönmüş

Sens de "on one" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
a new one on me n. şaşırtıcı bir şey
one on one n. iki kişinin buluşması
one on one n. iki kişinin yüzleşmesi
one-on-one n. iki kişinin buluşması
one-on-one n. iki kişinin yüzleşmesi
hold out on one v. birinden gizlemek
stake all one's money on one gamble v. rest çekmek
pull a fast one on somebody v. kazık atmak
put on one side v. sonraya bırakmak
pile one trouble on another v. derde dert katmak
be so few one can count them on the fingers of one hand v. parmakla gösterilmek
stand on one foot v. tek ayak üstünde durmak
stand on one foot v. tek ayak üzerinde durmak
raise two kids on one salary v. bir maaşla iki çocuğa bakmak
raise two kids on one salary v. tek maaşla iki çocuğa bakmak
raise two kids on one salary v. bir maaşla iki çocuk büyütmek
bring one on one's way v. eşlik etmek
turn the back on one v. sırtını dönmek
bring one on one's way v. katılmak
turn the back on one v. terk etmek
turn the back on one v. bırakmak
bring one on one's way v. yol göstermek
turn the back on one v. vazgeçmek
go one on one v. teke tek mücadele etmek
one up on adj. bir adım önde
one-on-one adj. teke tek
one-on-one adj. bire bir
one-on-one adj. yüz yüze
one on one [us] adj. iki kişi arasında dolaysız iletişim içeren
one on one [us] adj. iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair
one-on-one adj. iki kişi arasında doğrudan iletişim veya alışveriş içeren
one-on-one adj. iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair
on one condition adv. bir şartla
one thing on top of another adv. üst üste
on the one hand adv. bir yandan
on the one part adv. bir yandan
one thing on top of another adv. birbiri üstüne
one on the top of the other adv. üst üste
on the one hand adv. bir taraftan
on the one hand adv. diğer taraftan
on one hand adv. bir yandan
on one hand adv. bir taraftan
on the one hand ... on the other hand adv. bir yandan ... diğer yandan
on one condition adv. tek bir şartla
on one condition only adv. tek bir şartla
on one hand ... on the other hand adv. bir yandan ... diğer yandan
one on one adv. doğrudan karşılaşmada
one on one adv. doğrudan çarpışmada
one-on-one adv. teke tekte
one-on-one adv. doğrudan karşılaşmada
Phrasals
burst on (one) v. birden aklına gelmek/akıl etmek
burst on (one) v. aklında/zihninde bir fikir belirivermek
close in on (one) v. etrafını sarmak
close in on (one) v. çember içine almak
close in on (one) v. çevresini sarmak
close in on (one) v. (duygular, düşünceler) üstüne çökmek
close in on (one) v. (duygular, düşünceler) çepeçevre sarmak
close in on (one) v. yaklaşmak
close in on (one) v. eli kulağında olmak
concur on (someone or something) with (one) v. (birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) hakkında uzlaşmak
concur on (someone or something) with (one) v. (birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak
concur with (one) on (someone or something) v. (birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) hakkında uzlaşmak
concur with (one) on (someone or something) v. (birisi) ile ((belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak
challenge (one) on (something) v. görüşüne, sözüne vs. itiraz etmek
challenge (one) on (something) v. görüşüne, sözüne vs. karşı çıkmak
challenge (one) on (something) v. görüşüne, sözüne vs. itirazda bulunmak
challenge (one) on (something) v. görüşünün, sözünün vs. doğru olmadığını savunmak
challenge (one) on (something) v. görüşü, sözü vs. hakkında (biriyle) tartışmak
yammer on (at one) v. söylenip durmak
yammer on (at one) v. dırdır etmek
yammer on (at one) v. kafa şişirmek
drive (one) back on (something) v. (birini bir şeyi/kaynağı) kullanmaya itmek
drive (one) back on (something) v. (birini bir şeyi/kaynağı) kullanmak zorunda bırakmak
drive (one) back on (something) v. cebinden yemek/harcamak zorunda bırakmak
enforce (something) on (one) v. (birine bir şeyi) dayatmak/zorla kabul ettirmek/uygulamak
yack on (at one) v. kafa ütülemek
yack on (at one) v. dırdır etmek
yak on (at one) v. önemsiz veya anlamsız bir konuda yorucu, sıkıcı ve uzun uzadıya konuşmak
fawn on (one) v. (birini) göklere çıkarmak
fawn on (one) v. (birine) yaltaklanmak
fawn on (one) v. (biri için) yaygara koparmak
fawn on (one) v. (biri için) ortalığı velveleye vermek
fawn on (one) v. (biri için) tantana yapmak
pull (one) up on (something) v. (birini bir şeyden) sorumlu tutmak
pull (one) up on (something) v. (birini bir şeyden) mesul tutmak
try (something) out on (one) v. (bir şeyi birinin) üstünde denemek
try (something) out on (one) v. (bir şeyi birinin) üstünde test etmek
try (something) out on (one) v. (birinin) bir şey hakkındaki görüşünü/geribildirimini almak
turn (one) on to (something) v. (birini bir şeyden) haberdar etmek
turn (one) on to (something) v. (birini) ilgilenebileceği, sevebileceği bir şeyle tanıştırmak
turn (one) on to (something) v. (birine) ilgilenebileceği, sevebileceği bir şey önermek
visit (something) on (one) v. (birine bir şey) dadandırmak
visit (something) on (one) v. (birine bir şey) musallat etmek
visit (something) on (one) v. (birinin bir şey) yaşamasına neden olmak
visit (something) on (one) v. (birinde bir şeye) neden olmak
visit (something) on (one) v. (birini bir şeye) uğratmak
jar on (one) v. (birinin) kulağını, gözünü tırmalamak
jar on (one) v. (birinin) kulağını, gözünü, vücudunu yormak
jar on (one) v. (birinde) kötü/hoş olmayan bir his yaratmak
jar on (one) v. (birinde) kötü bir izlenim yaratmak
jar on (one) v. (birinde) çelişkili bir izlenim yaratmak
jar on (one) v. (birinde) bir uyumsuzluk/uyuşmazlık izlenimi yaratmak
perve on (one) v. (birine) sapıkça bakmak/laf atmak
perve on (one) v. (birine) davetkar bakışlar atmak
perve on (one) v. (birini) kesmek
perve on (one) v. (birine) çapkın bakışlar atmak
perve on (one) v. (birine) rahatsız edici şekilde bakmak/laf atmak
perve on (one) v. (birine) gözünü dikip bakmak
put (something) over on (one) v. (birini bir şeyle) kandırmak
put (something) over on (one) v. (birini) bir şakaya alet etmek
put (something) over on (one) v. (birini) bir şakanın kurbanı yapmak
put (something) over on (one) v. (birine) bir şakayı yedirmek
put (something) over on (one) v. (birini bir şeyle) işletmek
advise (one) on (something) v. (birine bir şey) hakkında tavsiye vermek
advise (one) on (something) v. (birine bir şey) hakkında akıl vermek
advise (one) on (something) v. (birine bir şey) hakkında fikir vermek
advise (one) on (something) v. (birine bir şey) hakkında tavsiye vermek
advise (one) on (something) v. (birine bir şey) hakkında akıl vermek
advise (one) on (something) v. (birine bir şey) hakkında fikir vermek
bail on (one) v. (birini) terk etmek
bail on (one) v. (birini) yalnız bırakmak
bail on (one) v. (birini) yüzüstü bırakmak
bail on (one) v. (birini) bırakıp gitmek
bail on (one) v. (birinden) ayrılmak
bail out on (one) v. (birini) terk etmek
bail out on (one) v. (birini) yalnız bırakmak
bail out on (one) v. (birini) yüzüstü bırakmak
bail out on (one) v. (birini) bırakıp gitmek
bail out on (one) v. (birinden) ayrılmak
book (one) on (something) v. (birine/kendine) (bir ulaşım aracında) bir yer ayırmak
book (one) on (something) v. (birine/kendine) (bir ulaşım aracında) bir yer rezerve etmek
book (one) on (something) v. (birine/kendine) (bir ulaşım aracında) bir koltuk rezerve etmek
brief (one) on (someone or something) v. (birini biri/bir şey) hakkında kısaca bilgilendirmek
brief (one) on (someone or something) v. (birine biri/bir şey) hakkında ana hatlarıyla bilgi vermek
brief (one) on (someone or something) v. (birine biri/bir şey) hakkında kısaca bilgi vermek
brief (one) on (someone or something) v. (birine biri/bir şey) hakkında özet geçmek
call (one) on (something) v. (birini bir şeyde) aramak
call (one) on (something) v. (birini bir şeyde telefonla) aramak
call (one) on (something) v. (birine bir şeyde) telefon etmek
call (one) on (something) v. (birine bir şeyde) meydan okumak
call (one) on (something) v. (birini bir konuda) düelloya davet etmek/çağırmak
call (one) on (something) v. (birini bir konuda) karşılaşmaya davet etmek/çağırmak
call (one) on (something) v. (birini bir şeye/bir şey yapmaya) çağırmak/davet etmek
call (one) on (something) v. (birine bir konuda) karşı çıkmak
call (one) on (something) v. (birine bir konuda) muhalefet etmek
call (one) on (something) v. (birine bir konuda) itiraz etmek
call (one) on (something) v. (birini bir konuda) uyarmak
call (one) on (something) v. (birine bir konuda) bir şey demek
catch on with (one) v. (birileri arasında) popüler olmak
catch on with (one) v. (birileri tarafından) tutmak
catch on with (one) v. (birileri tarafından) ilgi görmek
catch on with (one) v. (birileri arasında) rağbet görmek
chicken out on (one) v. (birini) yüzüstü bırakmak
come on to (one) v. (birine) asılmak
come on to (one) v. (birine) askıntı olmak
come on to (one) v. (biriyle) flört etmek
come on to (one) v. (birine) yazılmak
come on to (one) v. (birine) kur yapmak
come on to (one) v. (birine) yakınlaşmak
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle birini/bir şeyi) müzakere etmek
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine görüşmek
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine konuşmak
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili (birine) danışmak
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle birini/bir şeyi) ele almak
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle birini/bir şeyi) müzakere etmek
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine görüşmek
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine konuşmak
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili (birine) danışmak
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle birini/bir şeyi) ele almak
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili (birinin) görüşünü almak
console (one) on (something) v. (birini bir konuda) rahatlatmak
console (one) on (something) v. (birini bir konuda) teselli etmek
console (one) on (something) v. (birini bir konuda) avutmak
console (one) on (something) v. (birini bir konuda) teskin etmek
count (one) in on (something) v. (birini bir şeye) dahil etmek
count (one) in on (something) v. (birinin bir planın, etkinliğin) içinde saymak
count (one) in on (something) v. (birine bir şeyde) yer vermek
count (one) in on (something) v. (birini bir plana, etkinliğe) katılacakların/dahil olacakların içinde saymak
disagree with (one) on (something) v. (biriyle bir şey hakkında/bir konuda) aynı fikirde olmamak
disagree with (one) on (something) v. (biriyle bir şey hakkında/bir konuda) hemfikir olmamak
disagree with (one) on (something) v. (biriyle bir şey hakkında/bir konuda) karşıt görüşlere sahip olmak
disagree with (one) on (something) v. (bir şey hakkında/bir konuda birine) katılmamak
examine (one) on (something) v. (birinin bir konu/alan) hakkındaki bilgisini sınamak
examine (one) on (something) v. (birini bir konuda/alanda) sınav yapmak
examine (one) on (something) v. (birini bir şeyden) sınav yapmak
foist (someone something) (up)on (one) v. (birini/bir şeyi birinin) başına yıkmak
foist (someone something) (up)on (one) v. (birini/bir şeyi birine) yamamak
foist (someone something) (up)on (one) v. (birini/bir şeyi birine) kakalamak
foist (someone something) (up)on (one) v. (birini/bir şeyi birinin) üstüne atıp başından savmak
force (something) on (one) v. (birine bir şey) dayatmak
force (something) on (one) v. (birinin) üstüne (bir şey) yıkmak
gang up on (one) v. (birine karşı) birlik olmak
gang up on (one) v. birlik olup (birine) saldırmak
gang up on (one) v. hep birlikte (birinin) üstüne gitmek
get on (one) v. (birinin) üstüne gitmek
get on (one) v. (birini) daraltmak
get on (one) v. (birini) darlamak
get on (one) v. (birini) sıkıştırmak
get on (one) v. (biri) hakkında suçlayıcı bir bilgi edinmek
get on (one) v. (biri) aleyhinde bir kanıt bulmak
get on (one) v. (biri) aleyhinde bir bilgi elde etmek
go on at (one) v. (birinin) kafasını ütülemek
go on at (one) v. (birinin) başının etini yemek
go on at (one) v. (birine) söylenip durmak
go on at (one) v. (birine) çıkışmak
go on at (one) v. (birini) azarlamak
go on at (one) v. (birinin) üstüne varmak/gitmek
grow on (one) v. (birinin) gözünde değeri artmak
grow on (one) v. (biri) tarafından giderek takdir edilmek
grow on (one) v. (biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek
grow on (one) v. (birinin) içinde büyümek
grow on (one) v. (biri) için daha belirgin bir hal almak
grow on (one) v. (biri) için daha aşikar hale gelmek
grow on (one) v. (biri) için bariz bir hale gelmek
harp on (one) (about something) v. (birine birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak
harp on (one) (about something) v. (birine biri/bir şey hakkında) söylenip durmak
harp on (one) (about something) v. (birine) sürekli (birinden/bir şeyden) yakınmak
inflict (something) on (one) v. (birine zarar, acı) vermek/çektirmek
inflict (something) on (one) v. (birinin) üzerine (bir şey ) yüklemek
inflict (something) on (one) v. (birini zarara, belaya) uğratmak
inform on (one) v. (birini) ele vermek
inform on (one) v. (birini) şikayet etmek
inform on (one) v. (birini) gammazlamak
inform on (one) v. (birini) ihbar etmek
inform on (one) v. (birini) jurnal etmek
inform on (one) v. (birini) ispiyonlamak
keep on (one) about (something) v. (birinin bir şeyi) yapmasını sürekli hatırlatmak
keep on (one) about (something) v. (birinin bir konuda) başının etini yemek
keep on (one) about (something) v. (bir şeyi) yapması için (birine) dırdır etmek
keep on (one) about (something) v. (bir konuda birini) sürekli sıkıştırmak/dürtmek
keep on (one) about (something) v. (birini bir konuda) sürekli teşvik etmek
keep on (one) about (something) v. (bir konuda birinin) peşini bırakmamak
keep on (one) about (something) v. (bir konuda birini) sürekli motive etmek
keep on at (one) v. (birini) sıkboğaz etmek
keep on at (one) v. (birinin) başını şişirmek
keep on at (one) v. (birinin) kafasını ütülemek
keep on at (one) v. (birini) sıkıştırmak
keep on at (one) v. (birine) sürekli hatırlatmak
keep on at (one) v. (birinin) başının etini yemek
keep on at (one) v. (birini) sürekli teşvik etmek
kiss (one) on (some place) v. (birini bir yerden/bir yerinden) öpmek
let (one) in on (something) v. (birine) gizli/herkesin bilmediği bir sırrı açıklamak
let (one) in on (something) v. (birini gizli bir şeye) dahil etmek
let (one) in on (something) v. (birini bir şeyin) içine aldırmak
let (one) in on (something) v. (birini bir şeye) ortak etmek
palm (something) off (on one) (as something else) v. (birine bir şeyi başka bir şey olarak) kakalamak/yutturmak
pawn (something) off (on one) (as something else) v. (birine bir şeyi başka bir şey olarak) kakalamak/yutturmak
pin (something) on (one) v. (suçu birinin) üstüne yıkmak/atmak
press (something) (up)on (one) v. (birine bir şeyi) ısrarla/zorla vermeye çalışmak
prevail on (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) razı etmek
prevail on (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) ikna etmek
put (one) on v. (biriyle) dalga geçmek
put (one) on v. (biriyle) kafa bulmak
put (one) on v. (birini) kandırmak
put (one) on v. (birini) işletmek
put one over on v. -i kandırmak
put one over on v. -i işletmek
put one over on v. -i oyuna getirmek
put one over on v. -i kerizlemek
put one over on v. -i şakaya alet etmek
put one over on v. -i kafaya almak
put one over on v. ile kafa bulmak
put one over on (one) v. (birini) kandırmak
put one over on (one) v. (birini) işletmek
put one over on (one) v. (birini) oyuna getirmek
put one over on (one) v. (birini) kerizlemek
put one over on (one) v. (birini) bir şakaya alet etmek
put one over on (one) v. (birini) kafaya almak
put one over on (one) v. (biriyle) kafa bulmak
quit on (one) v. bozulup (birini) yarı yolda bırakmak
quit on (one) v. bozulup (birinin) elinde kalmak
quit on (one) v. (birini) yüzüstü bırakmak
quit on (one) v. (birini) ortada bırakmak
quit on (one) v. (birinden) vazgeçmek
quit on (one) v. çabalamayı bırakmak
quit on (one) v. aniden işi bırakmak
quit on (one) v. birden işten ayrılmak
quiz (one) on (something) v. (birini bir konuda) test etmek
quiz (one) on (something) v. (birinin bir konudaki) bilgisini sınamak
quiz (one) on (something) v. (birine bir konuda) kısa sınav/sözlü/test yapmak
rag on (one) v. (birinin) kafasını ütülemek
rag on (one) v. (birinin) başının etini yemek
rag on (one) v. (birine) vırvır etmek
rag on (one) v. (birine) dırdır etmek
rag on (one) v. (birine) söylenip durmak
rag on (one) v. (birini) eleştirip durmak
rag on (one) v. (birini) fırçalayıp/azarlayıp durmak
rag on (one) v. (birine) fırça çekmek
rag on (one) v. (birini) paylamak
rag on (one) v. (biriyle) dalga geçmek
rag on (one) v. (biriyle) alay etmek
rag on (one) v. (birine) sataşmak
rag on (one) v. (biriyle) kafa bulmak
rake on (one) v. (birinin) kafasını ütülemek
rake on (one) v. (birinin) başının etini yemek
rake on (one) v. (birine) vırvır etmek
rake on (one) v. (birine) dırdır etmek
rake on (one) v. (birine) söylenip durmak
rake on (one) v. (birini) eleştirip durmak
rake on (one) v. (birini) fırçalayıp/azarlayıp durmak
rake on (one) v. (birine) fırça çekmek
rake on (one) v. (birini) paylamak
rake on (one) v. (biriyle) dalga geçmek
rake on (one) v. (biriyle) alay etmek
rake on (one) v. (birine) sataşmak
rake on (one) v. (biriyle) kafa bulmak
set (someone or something) on (one) v. (birini/bir şeyi birinin) üstüne salmak
set (someone or something) on (one) v. (birini/bir şeyi birinin) üzerine saldırtmak
slip something over on (one) v. (birini) oyuna getirmek
slip something over on (one) v. (birinin) aklını çelmek
slip something over on (one) v. (birini) kandırmak
squeal on (one) v. (birini) ispiyonlamak
squeal on (one) v. (birini) ele vermek
squeal on (one) v. (birini) gammazlamak
squeal on (one) v. (birini) ihbar etmek
take (one) up on (something) v. (birinin) daha önceden ettiği bir teklifi kabul etmek/değerlendirmek
tattle on (one) v. (birini) şikayet etmek
tattle on (one) v. (birini) ispiyonlamak
tattle on (one) v. (birini/birinin yaptıklarını) söylemek
trick on (one) v. (birini) işletmek
trick on (one) v. (birine) şaka yapmak
trick on (one) v. (birini) oyuna getirmek
trick on (one) v. (birine) muziplik yapmak
trick on (one) v. (biriyle) kafa bulmak
trick on (one) v. (birini) kafaya almak
trick on (one) v. (birini) makaraya sarmak
trick on (one) v. (birini) matrağa almak
trick on (one) v. (biriyle) taşak geçmek
trick on (one) v. (birini) yanıltmak
trick on (one) v. (birine) oyun oynamak
trick on (one) v. (biriyle) dalga geçmek
trick on (one) v. (birini) aldatmak
Phrases
on one occasion expr. bir kez daha
on one occasion expr. bir seferinde
on one occasion expr. bir keresinde
on one occasion expr. yeniden
and I don't play one on tv expr. pek de fikrim yok
and I don't play one on tv expr. pek bilmem
and I don't play one on tv expr. hiç denemedim
and I don't play one on tv expr. … değilim
and I don't play one on tv expr. amerikalı aktörlerin "doktor değilim ama tv'de doktoru canlandırıyorum" sözünden ortaya çıkmış alaycı bir ifade
with one eye on (something) expr. bir gözü (bir şeyde)
with one eye on (something) expr. ara ara (bir şeye) göz atarak
with one eye on (something) expr. göz ucuyla (bir şeyi) kontrol ederek
with one eye on expr. bir gözüyle bir şeyi kontrol ederek
with one eye on expr. ara ara bir şeye göz atarak
with one eye on expr. göz ucuyla bir şeyi kontrol ederek
on one hand...on the other… expr. bir yandan ... diğer yandan…
Proverb
he puts his pants on one leg at a time etten kemikten insan
he puts his pants on one leg at a time senin benim gibi biri
he puts his pants on one leg at a time sıradan insan
If two ride on a horse one must ride behind bir çöplükte iki horoz ötmez
if two ride on a horse, one must ride behind bir koltukta iki karpuz taşınmaz
if two ride on a horse, one must ride behind bir ipte iki cambaz oynamaz
Colloquial
leg up on (one) n. (birine) karşı avantaj
leg up on (one) n. (birine) karşı üstünlük
hang one on v. kafa çekmek
hang one on v. sarhoş olmak
be crook on (one) [australia/new zealand] v. (birinden) irite olmak
be crook on (one) [australia/new zealand] v. (birinden) rahatsız olmak
be crook on (one) [australia/new zealand] v. (birine) bozulmak
be crook on (one) [australia/new zealand] v. (birine) gıcık olmak
be crook on (one) [australia/new zealand] v. (birine) uyuz olmak
be crook on (one) [australia/new zealand] v. (birine) kıl olmak
get one over on (one) v. (birini) oyuna getirmek
get one over on (one) v. (birini) kandırmak
get one over on (one) v. (birini) keklemek
get one over on (one) v. (birini) işletmek
get one over on (one) v. (birini) kafaya almak
get one over on (one) v. (birini) sazanlamak
get one over on (one) v. (birini) oyununa düşürmek
get one over on (one) v. (biriyle) kafa bulmak
be one up on somebody v. birinden üstün olmak
be one up on somebody v. birinden bir adım önde olmak
be one up on somebody v. birinden avantajlı durumda olmak
be one up on somebody v. birinden önde olmak
get one up on somebody v. birinden üstün olmak
get one up on somebody v. birinden bir adım önde olmak
get one up on somebody v. birinden avantajlı durumda olmak
get one up on somebody v. birinden önde olmak
have one up on somebody v. birinden üstün olmak
have one up on somebody v. birinden bir adım önde olmak
have one up on somebody v. birinden avantajlı durumda olmak
have one up on somebody v. birinden önde olmak
have one up on (someone or something) v. (birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek
have one up on (someone or something) v. (birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak
have one up on (someone or something) v. (birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek
have one up on (someone or something) v. (birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak
have one up on (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak
have (something) on (one) v. (birinin) aleyhinde kanıt olmak
have (something) on (one) v. (biri) hakkında suçlayıcı kanıt olmak
have (something) on (one) v. (biri) hakkında bir suç, kabahat işlediğine dair kanıt olmak
have (something) on (one) v. (birinin) uygunsuz bir davranışta bulunduğuna dair kanıt olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı avantaj sahibi olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı üstünlük sağlayacak (bir şeyi) olmak
have (something) on (one) v. üzerinde (bir şey) olmak
have (something) on (one) v. yanında (bir şey) olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı suçlayıcı kanıtı olmak
have (something) on (one) v. birinin bir suç işlediğine, yanlış yaptığına, uygunsuz davrandığına dair kanıtı olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı kanıtı/delili olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı bir avantaj sahibi olmak
have (something) on (one) v. (birine) karşı bir üstünlüğü olmak
have (something) on (one) v. (birinin) üzerinde bir şey olmak
have (something) on (one) v. (birinin) yanında bir şey olmak
shine (one) on v. (birine) yutturmak
shine (one) on v. (birine) yalan söylemek
shine (one) on v. (birini) yemek
shine (one) on v. (birini) uyutmak
shine (one) on v. (birini) keklemek
shine (one) on v. (birini) tahrik etmek
shine (one) on v. (birini) kışkırtmak
shine (one) on v. (birini) sinirlendirmek
shine (one) on v. (birini) iyice çileden çıkarmak
shine (one) on v. (birine) hakaret etmek
slip one over on (one) v. (birini) kandırmak
slip one over on (one) v. (birini) dolandırmak
slip one over on (one) v. (birine) dümen çevirmek
slip one over on (one) v. (birine) sahtekarlık yapmak
slip one over on (one) v. (birine) dalavere çevirmek
slip one over on (one) v. (birini) kafeslemek
slip one over on (one) v. (birini) oyuna getirmek
slip one over on (one) v. (birini) keklemek
slip one over on v. -i kandırmak
slip one over on v. -i dolandırmak
slip one over on v. -e dümen çevirmek
slip one over on v. -e sahtekarlık yapmak
slip one over on v. -e dalavere çevirmek
slip one over on v. -i kafeslemek
slip one over on v. -i oyuna getirmek
slip one over on v. -i keklemek
scam on (one) v. (birini) aldatmaya kalkışmak
scam on (one) v. (birini) dolandırmaya kalkmak
scam on (one) v. (birinin) parasını çarpmaya çalışmak
scam on (one) v. (birine) kazık atmak
scam on (one) v. (birini) üçkağıda getirmek
thrash on (one) v. (birini) haşlamak
thrash on (one) v. (birini) fırçalamak
thrash on (one) v. (birini) azarlamak
thrash on (one) v. (birine) fırça çekmek
thrash on (one) v. (birini) paylamak
thrash on (one) v. (birine) çıkışmak
thrash on (one) v. (birini) eleştirmek
plant one on (one) v. (birini) öpmek
plant one on (one) v. (birine) öpücük kondurmak
be lost on (one) v. (birini) etkilememek
be lost on (one) v. (biri) üzerinde bir etki uyandırmamak/yaratmamak
be lost on (one) v. (biri) tarafından değer verilmemek
be lost on (one) v. (biri) tarafından takdir edilmemek
be lost on (one) v. (biri) tarafından anlaşılmamak
be lost on (one) v. boşa gitmek
be lost on (one) v. bir yere varmamak
be lost on (one) v. kaybolup gitmek
be lost on (one) v. (birine) bir şey ifade etmemek
be one up on someone v. birinden üstün olmak
be one up on someone v. birinden bir adım önde olmak
be one up on someone v. birinden avantajlı durumda olmak
be one up on someone v. birinden önde olmak
hit on (one) v. (birine) kur yapmak
hit on (one) v. (biriyle) flört etmek
hit on (one) v. (birine) yazmak
hit on (one) v. (birine) asılmak
hit on (one) v. (birine) yavşamak
mouth on (one) v. (birini) ihbar etmek/ele vermek
snitch on (one) v. (birini) ispiyonlamak
snitch on (one) v. (birini) gammazlamak
sweet on (one) adj. (birine) aşık olmuş
sweet on (one) adj. (birine) tutulmuş
sweet on (one) adj. (birine) bayılmış
sweet on (one) adj. (birine) aşık
sweet on (one) adj. (birine) vurulmuş
on one level expr. bir açıdan
keep an eye on this one expr. bir gözün bunda olsun
on one condition expr. tek bir şartla
this one is on (one) expr. bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden
this one is on (one) expr. bu (yiyeceği, içeceği) biri ödeyecek
this one is on (one) expr. bu (yiyeceğin, içeceğin) parası birinden
this one is on (one) expr. bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek
this one is on (one) expr. bu (yiyeceği, içeceği) biri ısmarlıyor/ısmarlayacak
this one is on (one) expr. bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak
This one is on someone expr. bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden
This one is on someone expr. bu (yiyeceği, içeceği) biri ödeyecek
This one is on someone expr. bu (yiyeceğin, içeceğin) parası birinden
This one is on someone expr. bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek
This one is on someone expr. bu (yiyeceği, içeceği) biri ısmarlıyor/ısmarlayacak
This one is on someone expr. bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak
be on (one) expr. birinin hatası
be on (one) expr. birinin suçu
be on (one) expr. birinin mesuliyeti
be on (one) expr. sorumluluğu birinde
be on (one) expr. (yiyecek, içecek, sefer) birinden
be on (one) expr. (yiyeceği, içeceği) biri ödeyecek
be on (one) expr. (yiyeceğin, içeceğin) parası birinden
be on (one) expr. (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek
be on (one) expr. (yiyeceği, içeceği) biri ısmarlıyor/ısmarlayacak
be on (one) expr. (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak
(one) could go (on) all day (about something) expr. (biri bir şey hakkında) bütün gün konuşabilir
(one) could go (on) all day (about something) expr. (biri bir şey hakkında) uzun uzadıya konuşabilir
(one) could go (on) all day (about something) expr. (biri bir şey hakkında) durmadan konuşabilir
(one) could go (on) all day (about something) expr. (biri bir şey hakkında) sonsuza kadar konuşabilir
that's one on you expr. bu senin salaklığın