on with - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

on with



Sens de "on with" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 7 résultat(s)

Anglais Turc
Colloquial
on with expr. haydi başlasın!
on with expr. başlasın!
on with expr. biriyle telefonda
on with expr. biriyle internet üzerinden iletişimde
on with expr. biriyle telefonla irtibat halinde
on with expr. biriyle internet üzerinden irtibat halinde
on with expr. telefonla/internet aracılığıyla birinden destek almakta

Sens de "on with" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
a card with a child's picture on it n. üzerinde çocuk resmi olan bir kart
get on with v. devam etmek
catch on with somebody v. popüler olmak
get on well with somebody v. anlaşmak
get on with somebody v. anlaşmak
be on a par with v. eşit olmak
look with favour on v. hoş karşılamak
getting on with v. geçinmek
be on familiar terms with somebody v. teklifsiz olmak
carry on with v. kırıştırmak
carry on with v. ile ilişkisi olmak
get on well with v. bağdaşmak
be on intimate terms with v. senlibenli olmak
start work on with purpose and vigor v. atağa geçmek
lay it on with a trowel v. abartmak
be on familiar terms with v. senlibenli olmak
be on familiar terms with somebody v. samimi olmak
carry on with v. korte etmek
get on with v. anlaşmak
lay it on with a trowel v. methetmek
get on with somebody v. geçinmek
be on good terms with v. biriyle arası iyi olmak
carry on with v. aşna fişne olmak
look with favour on v. hoşgörmek
get on with v. biriyle iyi geçinmek
catch on with somebody v. gözde olmak
go in with someone on v. bir şeyde biriyle ortak olmak
be on speaking terms with v. biriyle selamlaşıp konuşmak
get on with v. iyi geçinmek
sail with the wind on the quarter v. apazlamak
carry on with v. gayrimeşru bir ilişki içinde olmak
lay it on with a trowel v. pohpohlamak
be on bad terms (with someone) v. araları bozulmak
carry on with v. düşüp kalkmak
carry on with v. devam etmek
carry on with v. oynaşmak
be on intimate terms with v. sıkı fıkı olmak
carry on with success v. başarı ile sürdürmek
carry on with v. ilişkisi olmak
have a discussion on/about something with someone a lot v. çok tartışmak
be on good terms with v. arası iyi olmak
be unable to get on with others v. çevresi ile geçinememek
collaborate with somebody on something v. işbirliğine girmek
talk on the telephone (with someone) v. telefonlaşmak
go on with v. -e devam etmek
stick with on v. -e yapışıp kalmak
get on (with) v. ilerleme göstermek
get on (with) v. ilerlemek
get on (with) v. gelişme sağlamak
get on with v. işine gücüne bakmak
get on with v. işini sürdürmek
get on (with) v. uyumlu ilişki kurmak
get on with v. işinin başına dönmek
get on (with) v. ilişkilerini uyumlu kılmak
get on with v. mutabık kalmak
get on with v. birisiyle uyuşmak
be on good terms with someone v. birisiyle iyi ilişkiler içinde olmak
be on bad terms with someone v. birisiyle ilişkileri kötü olmak
be on a par with someone v. aynı kulvarda olmak
cheat on with v. (eşini vb.) birisiyle aldatmak
keep on talking with someone v. görüşmeye devam etmek
go on with his/her life v. yaşamını sürdürmek
run away/elope with a man she met online/on internet v. internette tanıştığı adama kaçmak
run away/elope with a man she met online/on internet v. internetten tanıştığı adama kaçmak
look back on one's accomplishments with satisfaction v. geriye dönüp baktığında başarılarından memnun olmak
put on par with v. eşdeğer tutmak
be put on par with v. eşdeğer tutulmak
get on with v. biriyle geçinmek
walk into the house with shoes on v. eve ayakkabıyla girmek
mell [uk] (with or on) v. karışmak (birinin işine)
difficult to get on with adj. geçimsiz
difficult to get on with adj. dirliksiz
with no license plate on adj. plakasız
on an equality with (someone) adv. anlaşmış vaziyette (birisiyle)
with emphasis on adv. 'e ağırlıklı vererek
on very friendly terms with adv. çok samimi
with emphasis on adv. ağırlık vererek
on parity with adv. 'ile eşit
on the square with adv. eşit olarak
on the square with adv. aynı seviyede
on the square with adv. ödeşmiş durumda
on the square with adv. alacağı vereceği olmadan
on a level with prep. bir düzeyde
on a par with prep. eşit
on a level with prep. ile aynı hizada
on a level with prep. ile bir seviyede
on an equality with prep. eşit (birisiyle)
on an equality with prep. müsavi
on an equality with prep. eşit olarak
on a level with prep. ile aynı düzeyde
on an equal with prep. ile eşit olarak
on part with prep. ile eşit düzeyde
on fire with prep. heyecanlanmış
on par with prep. ile eşit düzeyde
on a par with prep. eşit derecede veya kıymette
Phrasals
concur on (someone or something) with (one) v. (birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) hakkında uzlaşmak
concur on (someone or something) with (one) v. (birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak
concur with (one) on (someone or something) v. (birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) hakkında uzlaşmak
concur with (one) on (someone or something) v. (birisi) ile ((belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak
confer on someone or something (with someone) v. müzakere etmek
confer on someone or something (with someone) v. fikir alışverişinde bulunmak
confer on someone or something (with someone) v. durumu görüşmek/tartışmak
confer (on someone or something) with someone v. müzakere etmek
confer (on someone or something) with someone v. fikir alışverişinde bulunmak
confer (on someone or something) with someone v. durumu görüşmek/tartışmak
differ (with someone) on something v. (biriyle bir konuda hakkında) hemfikir olmamak
differ (with someone) on something v. (biriyle bir konuda hakkında) ters düşmek
differ (with someone) on something v. (biriyle bir konuda hakkında) anlaşamamak
differ (with someone) on something v. (biriyle bir konuda hakkında) aynı fikirde olmamak
differ (with someone) on something v. (biriyle bir konu hakkında) tartışmak
differ (with someone) on something v. (biriyle bir konuda hakkında) çekişmek
differ (with someone) on something v. (biriyle bir konuda hakkında) münakaşa etmek
let someone get on with something v. birinin birşeyi yapmayı sürdürmesine izin vermek
help someone on with something v. birinin bir şeyi (palto/mont vb) giymesine yardım etmek
look on with v. birisiyle aynı kitaptan okumak
look on with v. başkası ile aynı kitaptan okumak
struggle on with something v. elde olanla yetinmek/idare etmek
look on/upon with v. gıpta (veya) kıskançlıkla bakmak
press ahead/on with v. kararlılıkla sürdürmek
sign on (with someone or something) (as something) v. ...olarak ekibe dahil etmek
push on with something v. zorla tamamlamaya/bitirmeye uğraşmak
look on with someone v. (kağıda/deftere vb) birisiyle bakmak
catch on with someone v. (ürün vb) popüler olmak
catch on with someone v. (ürün) tutmak
try something on with someone v. yeni bir şey ile ilgili birinin görüşlerine başvurmak
get on with it v. bir şeye devam etmek
get on with it v. bir şeye kaldığı yerden devam etmek
get on with it v. bir şeyde ilerlemek
get on with it v. bir konuyu ilerletmek
get on with it v. bir şeyi sürdürmek/devam ettirmek
get on with it v. aksiyon almak
get on with it v. harekete geçmek
struggle on with (something) v. zor/çaba gerektiren (bir şeye) dayanmak
struggle on with (something) v. zor/çaba gerektiren (bir şeyi) idare etmek
struggle on with (something) v. (bir şeyle) idare etmek
carry on with (someone) v. (biriyle) kudurmak
carry on with (someone) v. (biriyle) gürültü patırtı etmek
carry on with (someone) v. (biriyle) taşkınlık yapmak
carry on with (someone) v. (biriyle) ilişkisi olmak
carry on with (someone) v. (biriyle) kırıştırmak
carry on with (someone) v. (biriyle) flört etmek
carry on with (someone) v. (birine) kur yapmak
carry on with (something) v. (bir şeye) devam etmek
carry on with (something) v. (bir şeyi) sürdürmek
carry on with (something) v. (bir şeyi) devam ettirmek
catch on with (one) v. (birileri arasında) popüler olmak
catch on with (one) v. (birileri tarafından) tutmak
catch on with (one) v. (birileri tarafından) ilgi görmek
catch on with (one) v. (birileri arasında) rağbet görmek
chip in (with something) (on something) (for someone) v. birine hediye almak için toplanan paraya bir miktar katkıda bulunmak
compromise on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak
compromise on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak
compromise on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey üzerinde anlaşmak
compromise (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak
compromise (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak
compromise (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey üzerinde anlaşmak
compromise (on something) with (someone) v. (biriyle bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak
compromise (on something) with (someone) v. (biriyle bir şey) konusunda anlaşmaya varmak
compromise (on something) with (someone) v. (biriyle bir şey) üzerinde anlaşmak
concur on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey hakkında anlaşmak
concur on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey hakkında uyuşmak
concur on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey hakkında aynı fikirde olmak
concur on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey hakkında hemfikir olmak
concur on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey hakkında/üzerinde uzlaşmaya varmak
concur on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey hakkında mutabık olmak
concur (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey hakkında anlaşmak
concur (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey hakkında uyuşmak
concur (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey hakkında aynı fikirde olmak
concur (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey hakkında hemfikir olmak
concur (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey hakkında/üzerinde uzlaşmaya varmak
concur (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey hakkında mutabık olmak
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle birini/bir şeyi) müzakere etmek
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine görüşmek
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine konuşmak
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili (birine) danışmak
confer on (someone or something) with (one) v. (biriyle birini/bir şeyi) ele almak
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle birini/bir şeyi) müzakere etmek
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine görüşmek
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine konuşmak
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili (birine) danışmak
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle birini/bir şeyi) ele almak
confer with (one) on (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) ilgili (birinin) görüşünü almak
cooperate with someone (on something) v. biriyle (bir şey üstünde) beraber çalışmak
cooperate with someone (on something) v. biriyle (bir konuda) işbirliği yapmak
cooperate with someone (on something) v. biriyle (bir konuda) elbirliği etmek
cooperate with someone (on something) v. biriyle (bir konuda/işte) el ele vermek
cooperate (with someone) on something v. biriyle (bir şey üstünde) beraber çalışmak
cooperate (with someone) on something v. biriyle (bir konuda) işbirliği yapmak
cooperate (with someone) on something v. biriyle (bir konuda) elbirliği etmek
cooperate (with someone) on something v. biriyle (bir konuda/işte) el ele vermek
cooperate on (something) with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle bir şey) üstünde beraber çalışmak
cooperate on (something) with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle bir şey) üstünde ortak çalışmak
cooperate on (something) with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle bir konuda) işbirliği yapmak
cooperate on (something) with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle bir konuda) elbirliği etmek
cooperate on (something) with (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle bir konuda/işte) el ele vermek
cooperate with (someone or something) on (something) v. (biriyle/bir şeyle bir şey) üstünde beraber çalışmak
cooperate with (someone or something) on (something) v. (biriyle/bir şeyle bir şey) üstünde ortak çalışmak
cooperate with (someone or something) on (something) v. (biriyle/bir şeyle bir konuda) işbirliği yapmak
cooperate with (someone or something) on (something) v. (biriyle/bir şeyle bir konuda) elbirliği etmek
cooperate with (someone or something) on (something) v. (biriyle/bir şeyle bir konuda/işte) el ele vermek
disagree (with someone) (on someone or something) v. (biriyle biri/bir şey hakkında) aynı fikirde olmamak
disagree (with someone) (on someone or something) v. (biriyle biri/bir şey hakkında) hemfikir olmamak
disagree (with someone) (on someone or something) v. (biriyle biri/bir şey hakkında) karşıt görüşlere sahip olmak
disagree (with someone) (on someone or something) v. (biri/bir şey hakkında birine) katılmamak
disagree with (one) on (something) v. (biriyle bir şey hakkında/bir konuda) aynı fikirde olmamak
disagree with (one) on (something) v. (biriyle bir şey hakkında/bir konuda) hemfikir olmamak
disagree with (one) on (something) v. (biriyle bir şey hakkında/bir konuda) karşıt görüşlere sahip olmak
disagree with (one) on (something) v. (bir şey hakkında/bir konuda birine) katılmamak
get on (with someone) v. (biriyle) geçinmek
get on (with someone) v. (biriyle) iyi arkadaş olmak
get on (with someone) v. (biriyle) iyi geçinmek
get on (with someone) v. (biriyle) arası iyi olmak
get on with (someone) v. (biriyle) iyi geçinmek
get on with (someone) v. (biriyle) anlaşmak
get on with (someone) v. (biriyle) uyuşmak
get on with (someone) v. (biriyle) geçinmek
get on with (someone) v. (biriyle) arkadaş olmak
get on with (something) v. (bir şeye) devam etmek
get on with (something) v. (bir şeyi) sürdürmek
get on with (something) v. (bir şeyin) başına dönmek
get on with (something) v. (bir şeye) alışmak
get on with (something) v. (bir şeyle) baş etmek, (bir şeyi) idare etmek
go in with someone (on something) v. (biriyle bir şeyde) ortak olmak
go in with someone (on something) v. (biriyle bir şeyi) ortaklaşa almak/yapmak
go in with someone (on something) v. (biriyle bir şeye) ortaklaşa girişmek/girmek
go on with (something) v. (bir şeye) devam etmek
go on with (something) v. (bir şeyi) sürdürmek
help on with v. -i üstüne giymesine yardım etmek
keep on with v. -e devam etmek
keep on with v. '-i devam ettirmek
keep on with v. '-i sürdürmek
keep on with v. '-i azimle/ısrarla devam ettirmek
keep on with v. '-de azimli/kararlı olmak
keep on with (something) v. (bir şeye) devam etmek
keep on with (something) v. (bir şeyi) devam ettirmek
keep on with (something) v. (bir şeyi) sürdürmek
keep on with (something) v. (bir şeyi) azimle/ısrarla devam ettirmek
keep on with (something) v. (bir şeyde) azimli/kararlı olmak
try on with v. ile ilgili birinin görüşlerine başvurmak
Phrases
with your shoes on expr. ayakkabıyla
on an equality with a person expr. anlaşmış vaziyette
with your shoes on expr. ayakkabı ile
on an equality with a person expr. biriyle eşit
on an equality with a person expr. müsavi
match the words on the left with the ones on the right expr. soldaki kelimeleri sağdakilerle eşleştirin
with (one's) eye on expr. bir şeye/bir yere odaklanıp
with (one's) eye on expr. bir şeye/bir yere göz dikerek
with (one's) eye on expr. bir şeye/bir yere göz koyup
with (one's) eye on expr. bir şeye konsantre olarak
with (one's) eye on expr. (bir şey) amacıyla
with (one's) eye on expr. (bir şeyi) düşünerek
with (one's) eye on expr. (bi şeyi/bir yeri) hedefleyerek
with one eye on (something) expr. bir gözü (bir şeyde)
with one eye on (something) expr. ara ara (bir şeye) göz atarak
with one eye on (something) expr. göz ucuyla (bir şeyi) kontrol ederek
with one eye on expr. bir gözüyle bir şeyi kontrol ederek
with one eye on expr. ara ara bir şeye göz atarak
with one eye on expr. göz ucuyla bir şeyi kontrol ederek
on board with expr. ile aynı düşünde
on board with expr. ile uyumlu
on board with expr. -e uygun
enough to be going on with [uk] expr. idare eder
enough to be going on with [uk] expr. kısa bir süre yeter
enough to be going on with [uk] expr. iş görür seviyede
enough to be going on with [uk] expr. yeterli
enough to be going on with [uk] expr. bir süre yeter
enough to be going on with [uk] expr. bir süre iş görür
enough/something to be going on with [uk] expr. idare eder
enough/something to be going on with [uk] expr. kısa bir süre yeter
enough/something to be going on with [uk] expr. iş görür seviyede
enough/something to be going on with [uk] expr. yeterli
enough/something to be going on with [uk] expr. bir süre yeter
enough/something to be going on with [uk] expr. bir süre iş görür
on equal terms (with somebody/something) expr. başa baş
on equal terms (with somebody/something) expr. aynı şartlarda
on equal terms (with somebody/something) expr. eşit şartlarda
on equal terms (with somebody/something) expr. eşit olarak
on equal terms (with somebody/something) expr. eşit bir şekilde
with an eye on expr. -e odaklanarak
with an eye on expr. '-e bakarak
with an eye on expr. '-i düşünerek
with an eye on expr. '-i göz önünde tutarak/bulundurarak
with an eye on expr. '-i hesaba katarak
on a first-name basis (with someone) expr. (biriyle) senli benli
on a first-name basis (with someone) expr. (biriyle) iyi arkadaş
on a first-name basis (with someone) expr. (biriyle) yakın arkadaş
on par (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) eşit
on par (with someone or something) expr. (birine/bir şeye) denk
on par (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) aynı değerde
on par (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) aynı düzeyde
on par (with someone or something) expr. (biriyle/bir şeyle) aynı kulvarda
on par (with someone or something) expr. (birine/bir şeye) eşdeğer
Colloquial
not get on well with somebody v. biriyle iyi geçinememek
die with one's boots on v. çizmeleri ayağında ölmek
die with one's boots on v. işinin başında ölmek
sleep with the light on v. ışık açıkken uyumak
get it on with v. işi pişirmek
die with one's boots on v. kaza sonucu ölmek
be struck by/on/with somebody/something v. (birine veya bir şeye) çarpılmak
be struck by/on/with somebody/something v. (birine veya bir şeye) vurulmak
be struck by/on/with somebody/something v. (birinden veya bir şeyden) çok etkilenmek
with your name on it v. bir şey özellikle biri için olmak
with your name on it v. bir şey özellikle birini amaçlamak/hedef almak
with your name on it v. bir şey özellikle birine yönelik olmak
in bed with (one's) boots on adj. sızmış
in bed with (one's) boots on adj. giysileri bile çıkaramadan sızmış
with egg on (one's) face adj. komik/gülünç duruma düşmüş
with egg on (one's) face adj. aptal durumuna düşmüş
with egg on (one's) face adj. eline yüzüne bulaştırmış
with egg on (one's) face adj. mosmor olmuş
with egg on (one's) face adj. yüzüne gözüne bulaştırmış
with egg on (one's) face adj. utanılacak duruma düşmüş
with egg on (one's) face adj. utancından yerin dibine girmiş
with egg on (one's) face adj. bozum olmuş
with egg on your face adj. komik/gülünç duruma düşmüş
with egg on your face adj. aptal durumuna düşürmüş
with egg on your face adj. eline yüzüne bulaştırmış
with egg on your face adj. mosmor olmuş
with egg on your face adj. yüzüne gözüne bulaştırmış
with egg on your face adj. utanılacak duruma düşmüş
with egg on your face adj. utancından yerin dibine girmiş
with egg on your face adj. bozum olmuş
with one's beer goggles on adv. içkinin etkisiyle etrafını daha güzel görerek
on with someone expr. birine uygun (tarih, randevu)
pretty please with a cherry on top? expr. lütfen
pretty please with a cherry on top? expr. zahmet olmazsa
pretty please with a cherry on top? expr. bir zahmet
pretty please with a cherry on top? expr. çok rica ediyorum
pretty please with sugar on top? expr. lütfen
pretty please with sugar on top? expr. zahmet olmazsa
pretty please with sugar on top? expr. bir zahmet
pretty please with sugar on top? expr. çok rica ediyorum
let's get on with this already expr. hadi halledelim şu işi
Idioms
be there with bells on v. canı gönülden gelmek/gitmek/hazır bulunmak
be there with bells on v. canı yürekten gelmek/gitmek/hazır bulunmak
be there with bells on v. can atarak gelmek/gitmek/hazır bulunmak
be there with bells on v. güle oynaya gelmek/gitmek/hazır bulunmak
be there with bells on v. seve seve gelmek/gitmek/hazır bulunmak
be there with bells on v. etekleri zil çalarak/zil takıp oynayarak gelmek/gitmek/hazır bulunmak
be there with bells on v. memnuniyetle gelmek/gitmek/hazır bulunmak
be there with bells on v. bir yere gitmeyi etekleri zil çalarak beklemek
be there with bells on v. bir yere gitmek/bir olaya katılmak için çok heyecanlı olmak
be there with bells on v. bir yere gitmek/bir olaya katılmak için çok heyecan duymak
be there with bells on v. bir yere gitmek/bir olaya katılmak için çok istekli olmak
be there with bells on v. bir yere gideceği/bir olaya katılacağı için etekleri zil çalmak
be there with bells on (btwbo) v. zil takıp oynayarak gelmek/gitmek/hazır bulunmak
be there with bells on v. zil takıp oynayarak gelmek/gitmek/hazır bulunmak
get on with it v. (iptal, erteleme sonrası) (etkinliğe, programa) dönmek
lay it on with a trowel v. abartmak
be not on speaking terms (with someone) v. birine dargın/küskün olmak
lay it on with a trowel v. ballandıra ballandıra anlatmak
get on a first-name basis with someone v. birini çok iyi tanımak
be on first name terms with someone v. biriyle samimi olmak
be on the outs with someone v. biriyle dargın olmak
be on first name terms with someone v. biriyle senli benli olmak
get on well with somebody v. biriyle iyi anlaşmak
get on a first-name basis with someone v. biriyle senli benli olmak
be on the outs with someone v. biriyle küs olmak
be on a first-name basis with someone v. birisiyle iyi arkadaş olmak
be on good terms with someone v. biriyle arası iyi olmak
be on a first-name basis with someone v. birini çok iyi tanımak
get on a first-name basis with someone v. birisiyle iyi arkadaş olmak
be on first name terms with someone v. biriyle sıkı fıkı olmak
lay it on with a trowel v. fazla övmek
get on with life v. hayatla barışık olmak
get on with the life v. hayatla barışık olmak
get on a first-name basis with someone v. iyi arkadaşı olmak
be on a first-name basis with someone v. iyi arkadaşı olmak
get on well with v. iyi geçinmek/anlaşmak
die with your boots on v. ölene kadar çalışmak
die with one's boots on v. ölene kadar çalışmak
carry on with someone v. mercimeği fırına vermek
lay it on with a trowel v. pohpohlamak
get on a first-name basis with someone v. senli benli olmak
get on with the life v. yaşamla barışık olmak
be on familiar terms with something v. -e aşina olmak
get on with life v. yaşamla barışık olmak
go one-on-one with (someone) v. (biriyle) teke tek karşılaşmak
go one-on-one with (someone) v. (biriyle) bire bir karşılaşmak
bash on/ahead (with) v. (bir şeyi) dikkatsizce yapmaya devam etmek
be on a collision course (with somebody/something) v. (biriyle/bir şeyle) görüş ayrılığında olmak
be on a collision course (with somebody/something) v. (biriyle/bir şeyle) çatışma içinde olmak
be on a collision course (with somebody/something) v. (biriyle/bir şeyle) ihtilaf halinde olmak
be on a collision course (with somebody/something) v. çarpışma rotasında olmak
be on a collision course (with somebody/something) v. (birine/bir şeye) çarpmaya doğru ilerlemek
be on nodding terms (with someone) v. (biriyle) merhaba merhaba olmak
be on nodding terms (with someone) v. (biriyle) selamlaşma düzeyinde tanışmak
be on nodding terms (with someone) v. (biriyle) sadece aşina olmak
be on nodding terms (with someone) v. (biriyle) aşinalık düzeyinde tanışmak
be on nodding terms with somebody v. biriyle merhaba merhaba olmak
be on nodding terms with somebody v. biriyle selamlaşma düzeyinde tanışmak
be on nodding terms with somebody v. biriyle sadece aşina olmak
be on nodding terms with somebody v. biriyle aşinalık düzeyinde tanışmak
be on nodding terms with somebody v. biriyle merhabası olmak
be on nodding terms with somebody v. biriyle selamlaşmak
be on speaking terms (with somebody) v. (biriyle) tanış olmak
be on speaking terms (with somebody) v. (biriyle) merhaba-merhaba düzeyinde olmak
be on speaking terms (with somebody) v. (birini) az tanımak
be on speaking terms (with somebody) v. (biriyle) selamlaşma düzeyinde tanışmak
be on speaking terms (with somebody) v. (biriyle) barışmak
be on speaking terms (with somebody) v. (biriyle) tekrar konuşmaya başlamak
be on a par with somebody/something v. biriyle/bir şeyle eşit olmak
be on a par with somebody/something v. biriyle/bir şeyle aynı düzeyde olmak
be on a par with somebody/something v. biriyle/bir şeyle aynı kulvarda olmak
be on good terms (with somebody) v. (biriyle) arası iyi olmak
be on good terms (with somebody) v. (biriyle) ilişkisi iyi olmak
be on good terms (with somebody) v. (biriyle) iyi ilişkiler içinde olmak
be on bad terms (with somebody) v. (biriyle) arası kötü olmak
be on bad terms (with somebody) v. (biriyle) ilişkisi kötü olmak
be on bad terms (with somebody) v. (biriyle) kötü ilişkiler içinde olmak
be on friendly terms with (someone) v. (biriyle) samimi olmak
be on friendly terms with (someone) v. (biriyle) arkadaşça/dostça bir ilişkisi olmak
be on friendly terms with (someone) v. (biriyle) arası iyi olmak
be on speaking terms (with somebody) v. (biriyle) muhabbeti olmak
be/get tough (on/with somebody) v. (birine) sert olmak/davranmak
be/get tough (on/with somebody) v. (birine) müsamahasız olmak/davranmak
be/get tough (on/with somebody) v. (birine) acımasız olmak/davranmak
die with one's boots on v. savaşta ölmek
come on strong (with somebody) v. (birinin) üstüne fazla gitmek
come on strong (with somebody) v. (birine) düşüncelerini sert bir şekilde söylemek
come on strong (with somebody) v. (birine) fazla sert/sinirli davranmak
work miracles (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey için/üzerinde) harikalar yaratmak
work miracles (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey için/üzerinde/ile) harika iş çıkartmak
work miracles (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey ile ilgili/üzerinde) mucizeler yaratmak
work wonders (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey için/üzerinde) harikalar yaratmak
work wonders (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey için/üzerinde/ile) harika iş çıkartmak
work wonders (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey ile ilgili/üzerinde) mucizeler yaratmak
do wonders (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey için/üzerinde) harikalar yaratmak
do wonders (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey için/üzerinde/ile) harika iş çıkartmak
do wonders (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey ile ilgili/üzerinde) mucizeler yaratmak
do miracles (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey için/üzerinde) harikalar yaratmak
do miracles (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey için/üzerinde/ile) harika iş çıkartmak
do miracles (for/on/with somebody/something) v. (biri/bir şey ile ilgili/üzerinde) mucizeler yaratmak
get off on the right foot (with somebody) v. (biriyle) iyi bir başlangıç yapmak
start off on the right foot (with somebody) v. (biriyle) iyi bir başlangıç yapmak
get off on the wrong foot (with somebody) v. (biriyle) kötü bir başlangıç yapmak
start off on the wrong foot (with somebody) v. (biriyle) kötü bir başlangıç yapmak
get/start off on the right foot (with somebody) v. (biriyle) iyi bir başlangıç yapmak (ilişkide)
get/start off on the right foot (with somebody) v. (biriyle) iyi başlamak
get/start off on the wrong foot (with somebody) v. (biriyle) kötü bir başlangıç yapmak (ilişkide)
get/start off on the wrong foot (with somebody) v. (biriyle) kötü başlamak
go with bells on v. canı gönülden gelmek/gitmek/katılmak
go with bells on v. can atarak gelmek/gitmek/katılmak
go with bells on v. güle oynaya gelmek/gitmek/katılmak
go with bells on v. seve seve gelmek/gitmek/katılmak
go with bells on v. etekleri zil çalarak/zil takıp oynayarak gelmek/gitmek/katılmak
go with bells on v. memnuniyetle gelmek/gitmek/katılmak
go with bells on v. heyecanla gelmek/gitmek/katılmak
let (one) get on with (something) v. (birinin bir şeyi) yapmayı sürdürmesine izin vermek
let get on with v. yapmayı sürdürmesine izin vermek
born with a caul on (one's) head adj. şanslı
born with a caul on (one's) head adj. bahtı açık
born with a caul on (one's) head adj. doğuştan şanslı
born with a caul on (one's) head adj. uğurlu
born with a caul on (one's) head adj. talihli
born with a caul on (one's) head adj. kadir gecesi doğmuş
with not a stitch of clothes (on) adv. çırılçıplak
with not a stitch of clothes (on) adv. anadan üryan
with not a stitch of clothes (on) adv. dımdızlak
with not a stitch of clothes (on) adv. cascavlak
on an equal footing (with one) adv. (biriyle) aynı düzeyde
on an equal footing (with one) adv. (biriyle) eşit zeminde
on an equal footing (with one) adv. (biriyle) denk durumda
with bells on (one's toes) expr. can atarak
with bells on (one's toes) expr. canı gönülden
with brass knobs on expr. hatta daha da fazla
with knobs on expr. hatta daha da fazla
with bells on (one's toes) expr. hevesle
enough to go on with expr. işi yürütmeye yetecek kadar
enough to go on with expr. idare edecek kadar
with bells on (one's toes) expr. isteyerek
with bells on (one's toes) expr. şevkle
enough to go on with expr. yeterli
with brass knobs on expr. ve dahası
with knobs on expr. ve dahası
(look on) with a jaundiced eye expr. kem göz
(look on) with a jaundiced eye expr. kem gözle (bakmak)
(look on) with a jaundiced eye expr. fesatlıkla/kıskançlıkla (bakmak)
(look on) with a jaundiced eye expr. düşmanca (bakmak)
with (one's) hand on (one's) heart expr. elini kalbine koyarak
with (one's) hand on (one's) heart expr. eli kalbinde
with (one's) hand on (one's) heart expr. samimi şekilde
with (one's) hand on (one's) heart expr. samimiyetle
with (one's) hand on (one's) heart expr. içten bir şekilde
with (one's) hand on (one's) heart expr. dürüst şekilde
with (one's) hand on (one's) heart expr. kalpten
with your hand on your heart expr. elini kalbine koyarak
with your hand on your heart expr. elin kalbinde
with your hand on your heart expr. samimi şekilde
with your hand on your heart expr. samimiyetle
with your hand on your heart expr. içten bir şekilde
with your hand on your heart expr. dürüst şekilde
with your hand on your heart expr. kalpten
on all fours with (something) expr. birebir aynısı
on all fours with expr. birebir aynısı
on all fours with (something) expr. '-e denk
on all fours with expr. '-e denk
on all fours with (something) expr. '-e eşit
on all fours with expr. '-e eşit
with both feet on the ground expr. ayakları yere basan