| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | remarkable adj. | dikkat çekici | ||
|
It is remarkable that nobody noticed they looked so alike. Birbirlerine bu kadar benzediklerini kimsenin fark etmemiş olması dikkat çekici. More Sentences |
||||
| Common Usage | remarkable adj. | dikkate değer | ||
|
The year that is coming to its end has been a remarkable one for Europe. Sona ermekte olan yıl Avrupa için dikkate değer bir yıl olmuştur. More Sentences |
||||
| Common Usage | remarkable adj. | göze çarpan | ||
| General | ||||
| General | remarkable adj. | olağanüstü | ||
|
To participate in peacefully reuniting a once fractured Europe is a remarkable privilege. Bir zamanlar parçalanmış olan Avrupa'nın barışçıl bir şekilde yeniden birleşmesine katılmak olağanüstü bir ayrıcalıktır. More Sentences |
||||
| General | remarkable adj. | kayda değer | ||
|
Firstly, it is correct to emphasise, as he has done, the remarkable opportunities offered to disabled people in society. İlk olarak, kendisinin de yaptığı gibi, toplumda engellilere sunulan kayda değer fırsatları vurgulamak doğrudur. More Sentences |
||||
| General | remarkable adj. | fevkalade | ||
|
You've done a remarkable job. Fevkalade bir iş yaptın. More Sentences |
||||
| General | remarkable adj. | dikkate değer | ||
|
He has shown a remarkable capacity to adapt in changing his priorities. Önceliklerini değiştirme konusunda dikkate değer bir uyum kapasitesi göstermiştir. More Sentences |
||||
| Technical | ||||
| Technical | remarkable n. | dikkate değer | ||
|
Mr Karas has done a remarkable job with this proposal for a directive. Sayın Karas bu yönerge önerisiyle dikkate değer bir iş çıkarmıştır. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | remarkable adj. | çok | ||
| General | remarkable adj. | garip | ||
| General | remarkable adj. | hatırı sayılır | ||
| General | remarkable adj. | tuhaf | ||
| General | remarkable adj. | dikkat edilmesi gereken | ||
| General | remarkable adj. | klas | ||
| General | remarkable adj. | dikkate şayan | ||
| General | remarkable adj. | şaşırtıcı | ||
| Archaic | ||||
| Archaic | remarkable n. | dikkate değer şey | ||
| Archaic | remarkable n. | önemli olay | ||
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | remarkable development n. | önemli gelişme | ||
| General | remarkable development n. | büyük gelişme | ||
| General | remarkable effort n. | üstün gayret | ||
| General | remarkable success n. | büyük başarı | ||
| General | remarkable inventions n. | çarpıcı buluşlar | ||
| General | take remarkable steps in v. | -de önemli adımlar atmak | ||
| General | remarkable for adj. | ile tanınan | ||
| General | a remarkable amount of adj. | hatrı sayılır miktarda | ||
| Colloquial | ||||
| Colloquial | a regular guy doing something remarkable n. | kayda değer bir şeyler yapan sıradan biri | ||
| Idioms | ||||
| Idioms | pass-remarkable [ireland] adj. | istenmeyen/hoşa gitmeyen şeyler söyleme eğiliminde | ||
| Idioms | pass-remarkable [ireland] adj. | istenmeyen/hoşa gitmeyen yorumlar yapmaya meyilli | ||
| Idioms | pass-remarkable [ireland] adj. | patavatsız | ||