Historique

yapmak üzere

Sens de "yapmak üzere" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 3 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
General
1	General	yapmak üzere	on the point adv.
Colloquial
2	Colloquial	yapmak üzere	set to do adj.
Idioms
3	Idioms	yapmak üzere	about to do expr.

Sens de "yapmak üzere" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 56 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
General
1	General	çeşitli dış mekan işlerini yapmak üzere ücret ödenen kimse	yardman [us] n.
2	General	ev veya çiftlik işlerini yapmak üzere işe alınmış çalışan	hired help n.
3	General	son elemeyi yapmak üzere listeye almak	shortlist v.
4	General	vatani görevini yapmak üzere askere gitmek	join the army to perform the military service v.
5	General	yapmak üzere olmak	be on the point of doing v.
6	General	köpeği şov yapmak üzere jüriye doğru götürmek	gait v.
Phrasals
7	Phrasals	birini ya da bir şeyi desteklemek üzere gösteri yapmak	clamor for someone or something v.
8	Phrasals	(birini belli bir şeyi yapmak üzere) kandırmak	con (someone) into (something) v.
9	Phrasals	birini belli bir şeyi yapmak üzere kandırmak	con someone into something v.
Phrases
10	Phrases	yapmak üzere olmak	be bousta (about to [do something]) v.
Colloquial
11	Colloquial	yapmak üzere olmak	be about to do v.
12	Colloquial	(bir şeyi yapmak) üzere olmak	be about to (do something) v.
13	Colloquial	bir şeyi yapmak üzere olmak	be about to do something v.
14	Colloquial	(bir şey yapmak) üzere	bousta expr.
Idioms
15	Idioms	olmak/yapmak üzere olmak	look (all) set (to do something) v.
16	Idioms	olmak/yapmak üzere olmak	be(all) set (for something) v.
17	Idioms	olmak/yapmak üzere olmak	be(all) set (to do something) v.
18	Idioms	bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere harekete geçmek	move in for the kill v.
19	Idioms	bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere harekete geçmek	close in for the kill v.
20	Idioms	(bir şeyi) riski kendine ait olmak üzere yapmak	do (something) at (one's) own risk v.
21	Idioms	(bir şey yapmak) üzere olmak	look (all) set (to do something) v.
22	Idioms	(bir şeyi yapmak) üzere olmak	be (all) set (for something/to do something) v.
23	Idioms	(bir şeyi yapmak) üzere olmak	look (all) set (for something/to do something) v.
24	Idioms	(bir şey yapmak) üzere olmak	be on the point of (doing something) v.
25	Idioms	bir şey yapmak üzere olmak	be on the point of doing something v.
26	Idioms	bir şey yapmak üzere olmak	be on the threshold of something v.
27	Idioms	(bir şeyi yapmak) üzere olmak	be (all) set (for something/to do something) v.
28	Idioms	(bir şeyi yapmak) üzere olmak	look (all) set (for something/to do something) v.
29	Idioms	riski kendine ait olmak üzere yapmak	do something at your own risk v.
30	Idioms	konuşma yapmak üzere ayağa kalkmış	on your hind legs expr.
31	Idioms	(biri bir şey yapmak) üzere	(one) is about to (do something) expr.
32	Idioms	(bir şeyi yapmak) üzere	about to (do something) expr.
33	Idioms	(bir şey yapmak) üzere	on the brink (of doing something) expr.
34	Idioms	bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere	in for the kill expr.
35	Idioms	(bir şey) yapmak/olmak üzere	on the threshold of (something) expr.
36	Idioms	(bir şey yapmak) üzere	on the verge of (doing) (something) expr.
37	Idioms	bir şey yapmak üzere	on the verge of something/of doing something expr.
38	Idioms	bir şey yapmak üzere	to the verge of something/of doing something expr.
Trade/Economic
39	Trade/Economic	belirli bir işi yapmak üzere atanan temsilci	special agent n.
40	Trade/Economic	imalatçının, ürününün reklamını yapmak veya onu sürekli sergilemek üzere perakendeciye yaptığı ödeme veya nakit ıskontosu	advertisement allowance n.
Law
41	Law	suç işlemek üzere gizli anlaşma yapmak	connive v.
Politics
42	Politics	çiftçilik yapmak üzere israil'e göç eden yahudi	chalutz n.
43	Politics	çiftçilik yapmak üzere israil'e göç eden yahudi	halutz n.
44	Politics	çiftçilik yapmak üzere israil'e göç eden yahudi	halutz n.
Marine
45	Marine	gemiler tarafından geceleri dar kanallarda manevra yapmak üzere kullanılan, genellikle karaya sabitlenmiş seyir feneri	range light n.
Chemistry
46	Chemistry	politetrafloretilen yapmak üzere polimerleştirilen, yoğun, renksiz bir gaz	tetrafluoroethene n.
47	Chemistry	politetrafloretilen yapmak üzere polimerleştirilen, yoğun, renksiz bir gaz	tetrafluoroethylene n.
History
48	History	abd'deki iç savaş sırasında birlik ordularının tıbbi kanadıyla işbirliği yapmak ve onu desteklemek üzere kuzeylilerin oluşturduğu bir örgüt	the united states sanitary commission n.
Religious
49	Religious	(başpiskopos, piskopos, baş papaz, rahip, başdiyakoz) dini mahkemede yargıçlık yapmak üzere atanan kimse	official n.
Military
50	Military	elle yapılan bazı görevleri yapmak üzere atanan bir grup asker/mahkum	working party n.
Hunting
51	Hunting	tetiğe bir kez basmakla seri ateşleme yapmak üzere modifiye edilmiş yarı otomatik silah	bump stock n.
Basketball
52	Basketball	ribaunt yapmak üzere potaya gitme	go to the boards n.
Printery
53	Printery	baskı levhası yapmak için fotografik çoğaltmada kullanmak üzere yüksek kalite deneme baskısı basma	reproduction proof n.
54	Printery	baskı levhası yapmak için fotografik çoğaltmada kullanmak üzere yüksek kalite deneme baskısı basma	repro (reproduction proof) abrev.
Slang
55	Slang	altına yapmak üzere olmak	prairie dog v.
56	Slang	altına yapmak üzere olmak	be touching cloth v.