|
- Tom wasn't allowed to help Mary.
- Tom'un Mary'ye yardım etmesine izin verilmedi.
- Tom isn't really allowed to do that.
- Tom'un bunu yapmasına gerçekten izin verilmiyor.
- I wasn't allowed to see him.
- Bana onu görmek için izin verilmedi.
- Tom isn't allowed in the lab.
- Tom'a laboratuvarda izin verilmiyor.
- Tom wasn't allowed to see it.
- Tom'un görmesine izin verilmedi.
- Tom told us he wasn't allowed to help.
- Tom bize yardım etmesine izin verilmediğini söyledi.
- Why isn't fishing allowed in this river?
- Bu nehirde balık tutmaya neden izin verilmiyor?
- No dogs or alcohol allowed.
- Köpek ya da alkole izin verilmez.
- Dogs aren't allowed in this hotel.
- Bu otelde köpeklere izin verilmez.
- I wasn't allowed to see you.
- Seni görmeme izin verilmedi.
- You aren't allowed in there.
- Sana orada izin verilmez.
- Tom wasn't allowed to do that.
- Tom'un bunu yapmasına izin verilmedi.
- That's no longer allowed.
- Buna artık izin verilmiyor.
- Sami wasn't allowed to ask those questions.
- Sami'nin o soruları sormasına izin verilmedi.
- Tom wasn't allowed to see it.
- Tom'un onu görmesine izin verilmedi.
- Tom isn't allowed to do that either.
- Tom'a da bunu yapmasına izin verilmiyor.
- Tom wasn't allowed to eat lunch at his desk.
- Tom'un öğle yemeğini masasında yemesine izin verilmiyordu.
- You're no longer allowed to speak.
- Artık konuşmana izin verilmiyor.
- It would be a pity if we weren't allowed to do that.
- Bunu yapmamıza izin verilmezse çok yazık olur.
- He said that we weren't allowed to take photographs in this museum.
- Bu müzede fotoğraf çekmemize izin verilmediğini söyledi.
- I wasn't allowed to enter.
- Benim girmeme izin verilmedi.
- It's easy to understand why Tom wasn't allowed to go there.
- Tom'un oraya gitmesine neden izin verilmediğini anlamak kolay.
- Tom wasn't allowed to visit his father who was in prison.
- Tom'un hapisteki babasını ziyaret etmesine izin verilmedi.
- I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
- Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
- Women aren't allowed here.
- Kadınlara burada izin verilmiyor.
- We weren't allowed into the building.
- Binaya girmemize izin verilmedi.
- Tom wasn't told why Mary wasn't allowed to see him.
- Tom'a Mary'nin neden onu görmesine izin verilmediği söylenmedi.
- Tom wasn't allowed to do that.
- Tom'un onu yapmasına izin verilmedi.
- I wasn't allowed to see them.
- Bana onları görmek için izin verilmedi.
- Pets aren't allowed in the apartment building where I live.
- Yaşadığım apartmanda evcil hayvanlara izin verilmiyor.
- He went to see the captain, but he wasn't allowed to speak to him.
- Kaptanı görmeye gitti ama onunla konuşmasına izin verilmedi.
- Tom wasn't allowed to tell Mary everything he knew.
- Tom'un Mary'ye bildiği her şeyi anlatmasına izin verilmedi.
- Tom wanted to know why Mary wasn't allowed to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmasına neden izin verilmediğini bilmek istedi.
- I wasn't allowed to see them.
- Onları görmeme izin verilmedi.
- Tom wasn't allowed to tell Mary anything.
- Tom'un Mary'ye hiçbir şey anlatmasına izin verilmedi.
- Tom said he wasn't allowed to do that.
- Tom onu yapmasına izin verilmediğini söyledi.
- We were never allowed to celebrate Christmas.
- Noel'i kutlamamıza asla izin verilmedi.
- I wasn't allowed to leave.
- Gitmeme izin verilmedi.
- Dogs aren't allowed in this hotel.
- Bu otelde köpeklere izin verilmiyor.
- I told Tom he was no longer allowed to visit Mary in the hospital.
- Tom'a Mary'yi hastanede ziyaret etmesine izin verilmediğini söyledim.
- Tom isn't allowed to come in here.
- Tom'un buraya girmesine izin verilmiyor.
- It's easy to understand why Tom wasn't allowed to go there.
- Tom'un neden oraya gitmesine izin verilmediğini anlamak kolay.
- We weren't allowed to go into that cave.
- O mağaraya girmemize izin verilmedi.
- Tom says Mary isn't allowed to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmasına izin verilmediğini söylüyor.
- Tom wasn't allowed to see his father.
- Tom'un babasını görmesine izin verilmedi.
- We weren't allowed to talk.
- Konuşmamıza izin verilmedi.
- Tom wasn't told why Mary wasn't allowed to see him.
- Onu görmek için Mary'ye neden izin verilmediği Tom'a söylenmedi.
- No swimming allowed here!
- Burada yüzmeye izin verilmez!
- Why aren't women allowed to enjoy the same civil rights as men?
- Niçin kadınların erkeklerle aynı medeni haklardan faydalanmasına izin verilmiyor?
- I wasn't allowed to see her.
- Onu görmeme izin verilmedi.
- I wasn't allowed to help Tom.
- Tom'a yardım etmeme izin verilmedi.
- I wasn't allowed to see Tom.
- Tom'u görmeme izin verilmedi.
- Tom told us he wasn't allowed to help.
- Tom bize yardım etmeye izin verilmediğini söyledi.
- Tom wasn't allowed to join the team.
- Tom'un takıma katılmasına izin verilmedi.
- Tom said that we weren't allowed to take photographs in this museum.
- Tom bu müzede fotoğraf çekmemize izin verilmediğini söyledi.
- We weren't allowed to go into that cave.
- O mağaraya gitmemize izin verilmedi.
- Tom wasn't allowed to visit his father in prison.
- Tom'un hapisteki babasını ziyaret etmesine izin verilmedi.
- I thought Tom wasn't allowed to eat candy.
- Tom'un şeker yemesine izin verilmediğini sanıyordum.
- Tom wasn't allowed to visit his father who was in prison.
- Tom'a hapiste olan babasını ziyaret etmesine izin verilmedi.
- Tom wasn't allowed to help.
- Tom'un yardım etmesine izin verilmedi.
- I wasn't allowed to sing.
- Şarkı söylememe izin verilmedi.
- Tom didn't understand why he wasn't allowed to go.
- Tom neden gitmesine izin verilmediğini anlamadı.
- Tom tried to return the swimsuit for a larger size, but the clerk told him that wasn't allowed.
- Tom mayosunu bir beden büyüğü için iade etmeye çalıştı ama tezgâhtar buna izin verilmediğini söyledi.
- You aren't allowed in here.
- Sana burada izin verilmez.
- Tom said I wasn't allowed to do that.
- Tom onu yapmama izin verilmediğini söyledi.
- Tom wasn't allowed to join the team.
- Tom'un takıma girmesine izin verilmedi.
- Pets aren't allowed here.
- Burada evcil hayvanlara izin verilmiyor.
- I'm not really allowed to do that.
- Bunu yapmama gerçekten izin verilmiyor.
- Tom didn't say we weren't allowed to do this.
- Tom bunu yapmamıza izin verilmediğini söylemedi.
- I wasn't allowed to see her.
- Bana onu görmek için izin verilmedi.
- Dogs aren't allowed in my apartment building.
- Benim apartmanımda köpeklere izin verilmez.
- Tom wasn't allowed to visit his father in prison.
- Tom'un cezaevindeki babasını ziyaret etmesine izin verilmedi.
- You aren't allowed to do that.
- Onu yapmana izin verilmiyor.
- You aren't allowed to swim here.
- Burada yüzmene izin verilmiyor.
- Why wasn't Tom allowed to go?
- Neden Tom'un gitmesine izin verilmedi?
- I went to the hospital to visit Tom, but I wasn't allowed to see him.
- Tom'u ziyaret etmek için hastaneye gittim ama onu görmeme izin verilmedi.
- Why aren't women allowed to enjoy the same civil rights as men?
- Kadınların neden erkeklerle aynı haklardan yararlanmasına izin verilmiyor?
- I thought Tom wasn't allowed to have visitors.
- Tom'un ziyaretçi kabul etmesine izin verilmediğini sanıyordum.
- I wasn't allowed to leave.
- Ayrılmama izin verilmedi.
- No one's allowed in here.
- Burada hiç kimseye izin verilmez.
- I wasn't allowed to do that.
- Onu yapmak için bana izin verilmedi.
- It would be a pity if we weren't allowed to do that.
- Bunu yapmamıza izin verilmezse yazık olur.
- Swimming isn't allowed here.
- Burada yüzmeye izin verilmiyor.
- Smoking isn't allowed here.
- Burada sigara içmeye izin verilmiyor.
- Tom says Mary isn't allowed to do that.
- Tom Mary'nin bunu yapmasına izin verilmediğini söylüyor.
- Why aren't we allowed to swim here?
- Neden burada yüzmemize izin verilmiyor?
- Tom said that Mary isn't allowed to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmasına izin verilmediğini söyledi.
- Why aren't we allowed to do that?
- Neden bunu yapmamıza izin verilmiyor?
- I wasn't allowed to enter.
- Girmeme izin verilmedi.
- Aren't you allowed to go?
- Gitmene izin verilmiyor mu?
- I wasn't allowed to see him.
- Onu görmeme izin verilmedi.
- You aren't allowed in this room.
- Bu odaya girmene izin verilmez.
- We were never allowed to celebrate Christmas.
- Noel kutlamamıza asla izin verilmedi.
- I wasn't allowed to see you.
- Bana seni görmek için izin verilmedi.
- Why weren't you allowed to go?
- Neden gitmene izin verilmedi?
- We weren't allowed backstage.
- Sahne arkasına girmemize izin verilmedi.
- I thought Tom wasn't allowed to eat candy.
- Tom'un şekerleme yemesine izin verilmediğini düşündüm.
- Tom isn't allowed to leave the country.
- Tom'un ülkeyi terk etmesine izin verilmiyor.
- We haven't been able to find out why we weren't allowed to enter that building.
- O binaya girmemize neden izin verilmediğini öğrenemedik.
Show More (96)
|