Örnek cümleler çeşitli kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır ve her ne kadar editör kontrolünden geçmiş olsa da bazı gözden kaçmalar olabilir. Cümleler kesinlikle, Tureng.com’un ideolojisini ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Sizi rahatsız eden siyasal, sosyal ve hassas içeriğe sahip cümleleri lütfen bize bildiriniz.

	İngilizce	Türkçe
1	almost every	neredeyse her	adj.
	In today's world almost every technical and industrial innovation requires some form of computer-aided activity. Günümüz dünyasında neredeyse her teknik ve endüstriyel yenilik bir çeşit bilgisayar destekli faaliyet gerektiriyor. Yet almost every segment in the European Union is affected by Korea's unfair competition practices. Oysa Avrupa Birliği'nde neredeyse her kesim Kore'nin haksız rekabet uygulamalarından etkileniyor. The timeline technique can be used in (almost) every moment. Zaman çizelgesi tekniği (neredeyse) her an kullanılabilir. I take a bath almost every single day. Neredeyse her gün banyo yapıyorum. I wake up at 5 a.m. almost every morning, including weekends. Hafta sonları da dahil olmak üzere neredeyse her sabah saat 5'te uyanıyorum. JWs have changed almost every type of bible student doctrine. JW'ler neredeyse her tür İncil öğrencisi doktrinini değiştirdi. Minor revisions have been made almost every week since then. O zamandan beri neredeyse her hafta küçük revizyonlar yapıldı. People expect personalization from almost every service. İnsanlar neredeyse her hizmetten kişiselleştirme bekliyor. Technology has become a part of almost every job. Teknoloji neredeyse her işin bir parçası haline geldi. The geyser erupts almost every 4-8 minutes. Gayzer neredeyse her 4-8 dakikada bir patlıyor. To be an acrobat is the ambition of almost every boy. Akrobat olmak neredeyse her çocuğun tutkusudur. Almost every person has suffered a headache once in their lives. Neredeyse her insan hayatında bir kez baş ağrısı çekmiştir. It has over 45,000 plugins for almost every function. Neredeyse her işlev için 45.000'den fazla eklentiye sahiptir. Water-based lubricants are good for almost everyone. Su bazlı yağlayıcılar neredeyse herkes için iyidir. Tom and his friends play poker almost every Friday night. Tom ve arkadaşları neredeyse her cuma gecesi poker oynar. I drink coffee almost every morning. Neredeyse her sabah kahve içerim. He comes home almost every weekend. Neredeyse her hafta sonu eve gelir. There are sushi restaurants in almost every country in the world. Dünyanın neredeyse her ülkesinde suşi restoranları vardır. Tom comes home almost every weekend. Tom neredeyse her hafta sonu eve gelir. Tom goes back home almost every weekend. Tom neredeyse her hafta sonu eve döner. Almost every tourist carries a camera with him. Neredeyse her turist yanında bir kamera taşır. Tom and Mary eat dinner together almost every evening. Tom ve Mary neredeyse her akşam birlikte akşam yemeği yerler. Mike eats out almost every night. Mike, neredeyse her gece dışarda yer. I drink coffee almost every morning. Neredeyse her sabah kahve içiyorum. Tom goes shopping almost every morning. Tom neredeyse her sabah alışverişe gider. I'm at home almost every night. Neredeyse her gece evdeyim. Tom has kissed almost every girl in our class. Tom sınıftaki neredeyse her kızı öptü. Tom and Mary go to school together almost every morning. Tom ve Mary neredeyse her sabah okula birlikte gidiyorlar. I watch TV almost every night. Neredeyse her gece televizyon izliyorum. I take a shower almost every morning. Neredeyse her sabah duş alırım. Sami used Layla in almost every movie he made. Sami çektiği neredeyse her filmde Layla'yı kullandı. Tom is at home almost every evening. Tom neredeyse her akşam evdedir. I had to stop at almost every light on the way here. Buraya gelirken neredeyse her ışıkta durmak zorunda kaldım. Today is Friday, and I've done what I do almost every Friday. Bugün Cuma ve ben neredeyse her Cuma yaptığım şeyi yaptım. There are crossword puzzles in almost every newspaper. Neredeyse her gazetede bulmaca var. Tom and Mary eat dinner together almost every evening. Tom ve Mary neredeyse her akşam birlikte yemek yiyorlar. I watch TV almost every evening. Neredeyse her akşam televizyon izliyorum. Tom eats out almost every night. Tom neredeyse her gece dışarıda yiyor. Tom went drinking almost every night. Tom neredeyse her gece içmeye gitti. Tom goes jogging almost every afternoon. Tom, neredeyse her öğleden sonra koşuya gider. Tom and I go jogging together almost every morning. Tom ve ben neredeyse her sabah birlikte koşuya gideriz. I go jogging almost every morning. Neredeyse her sabah koşmaya giderim. Tom goes abroad almost every year. Tom neredeyse her yıl yurtdışına gider. Tom and Mary go to school together almost every morning. Tom ve Mary neredeyse her sabah birlikte okula gidiyorlar. Tom and Mary have dinner together almost every night. Tom ve Mary neredeyse her akşam birlikte yemek yiyorlar. Tom takes a bath almost every evening. Tom neredeyse her akşam banyo yapar. I know a guy who goes fishing almost every weekend. Neredeyse her hafta sonu balığa giden bir adam tanıyorum. I go out with Mary almost every Saturday. Neredeyse her cumartesi Mary ile çıkarım. To be an acrobat is the ambition of almost every boy. Akrobat olmak neredeyse her çocuğun tutkusudur. I go out with Mary almost every Saturday. Neredeyse her cumartesi Mary ile çıkıyorum. Tom comes home almost every weekend. Tom eve neredeyse her hafta sonu gelir. Mike eats out almost every night. Mike neredeyse her akşam dışarıda yemek yiyor. Tom goes back home almost every weekend. Tom neredeyse her hafta sonu eve dönüyor. I call Tom almost every evening. Neredeyse her akşam Tom'u ararım. I call Tom almost every evening. Neredeyse her akşam Tom'u arıyorum. Tom stays up until after midnight almost every night. Tom neredeyse her gece gece yarısından sonraya kadar ayakta kalır. Nowadays, almost every home has one or two televisions. Şimdilerde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var. Tom and his friends play poker almost every Friday night. Tom ve arkadaşları neredeyse her Cuma gecesi poker oynarlar. I go jogging almost every morning. Neredeyse her sabah koşuya giderim. Tom eats out almost every evening. Tom neredeyse her akşam dışarıda yiyor. Tom is at home almost every evening. Tom neredeyse her akşam evde. We go mountain climbing almost every weekend. Neredeyse her hafta sonu dağa tırmanmaya gideriz. Tom wakes up early almost every morning. Tom neredeyse her sabah erken uyanır. We watch TV together almost every evening. Neredeyse her akşam birlikte televizyon izliyoruz. Tom eats out almost every evening. Tom neredeyse her akşam dışarıda yemek yiyor. The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate. Amerika Birleşik Devletleri, harika çeşitliliğe sahip iklimi sayesinde neredeyse her tür spor için bir cennettir. We do this almost every week. Neredeyse her hafta bunu yaparız. We do this almost every week. Bunu neredeyse her hafta yapıyoruz. I take a walk almost every morning before breakfast. Neredeyse her sabah kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkıyorum. Almost every European country has abolished the death penalty. Neredeyse her Avrupa ülkesi idam cezasını kaldırdı. Nowadays, almost every home has one or two televisions. Günümüzde neredeyse her evde bir ya da iki televizyon var. Tom comes here almost every weekend. Tom buraya neredeyse her hafta sonu gelir. Tom comes here almost every Saturday. Tom buraya neredeyse her Cumartesi gelir. Tom goes jogging almost every afternoon. Tom neredeyse her öğleden sonra koşuya çıkar. I've been to almost every state. Neredeyse her eyalete gittim. Almost every tourist carries a camera with him. Neredeyse her turist yanında bir fotoğraf makinesi taşır. We watch TV together almost every evening. Neredeyse her akşam birlikte TV izleriz. I cried myself to sleep almost every night. Neredeyse her gece uyuyana kadar ağladım. Tom stays up until after midnight almost every night. Tom neredeyse her gece gece yarısına kadar uyanık kalır. Tom gets drunk almost every evening. Tom neredeyse her akşam sarhoş olur. Tom and Mary walk to school together almost every morning. Tom ve Mary neredeyse her sabah okula birlikte yürürlerdi. I live in São Paulo, but I travel to Rio de Janeiro almost every week. São Paulo'da yaşıyorum ama neredeyse her hafta Rio de Janeiro'ya gidiyorum. Almost every person in this country is bilingual. Bu ülkedeki neredeyse her insan iki dillidir. Show More (80)