|
- Zimbabwe is a beautiful and once prosperous country with the potential to be the bread basket for the region.
- Zimbabve, bölgenin ekmek sepeti olma potansiyeline sahip güzel ve bir zamanlar müreffeh bir ülkedir.
- It has the right to bread and freedom; it has the right to the future.
- Ekmek ve özgürlük hakkı vardır; gelecek hakkı vardır.
- I believe there were certainly circuses this time in Rome, but the bread was forgotten.
- Roma'da bu sefer kesinlikle sirkler olduğuna inanıyorum ama ekmek unutuldu.
- I believe there were certainly circuses this time in Rome, but the bread was forgotten.
- Roma'da bu kez kesinlikle sirkler olduğuna inanıyorum, ancak ekmek unutuldu.
- Managing the economy irresponsibly would have meant bread today and hunger tomorrow.
- Ekonomiyi sorumsuzca yönetmek bugün ekmek, yarın açlık anlamına gelebilirdi.
- Zimbabwe was once the bread basket of Africa.
- Zimbabve bir zamanlar Afrika'nın ekmek sepetiydi.
- Women are not even allowed to take part in the distribution of bread under the UN world food programme.
- BM dünya gıda programı kapsamında ekmek dağıtımında kadınların yer almasına bile izin verilmiyor.
- He also liked to dip bread into the blood of his enemies and eat it.
- Ayrıca, düşmanlarının kanına ekmek batırarak yemeyi severdi.
- He also liked to dip bread into the blood of his enemies and eat it.
- Ayrıca düşmanlarının kanına ekmek batırıp yemeyi de severdi.
- Bread, rose and freedom have never been alternatives together.
- Ekmek, gül ve hürriyet hiçbir zaman birlikte alternatif olmamıştır.
- Items like bread, milk, and meat were unavailable or could only be obtained on the black market.
- Ekmek, süt ve et gibi ürünler bulunamıyor ya da sadece karaborsadan temin edilebiliyordu.
- Bread, rose and freedom have never been alternatives together.
- Ekmek, gül ve hürriyet, hiçbir zaman bir arada alternatif olmadı.
- Can a person who steals bread be executed for the sake of the world order?
- Ekmek çalan bir insan dünya düzeni uğruna idam edilebilir mi?
- Bread, rose and freedom have never been alternatives together.
- Ekmek, gül ve özgürlük hiçbir zaman bir arada alternatif olmamıştır.
- He also liked to dip bread into the blood of his enemies and eat it.
- Ayrıca ekmeği düşmanlarının kanına batırıp yemeyi de severdi.
- It'd be great if you could pick up some bread before you come home.
- Eve gelmeden önce biraz ekmek alırsanız çok iyi olur.
- He didn't buy bread.
- O ekmek almadı.
- How much bread did you eat?
- Ne kadar ekmek yedin?
- How much did the bread cost?
- Ekmek ne kadar tuttu?
- I often buy bread from the bakery next to the post office.
- Postanenin yanındaki fırından sık sık ekmek alırım.
- Eat the bread!
- Ekmeği ye!
- There is an oven to bake bread in the kitchen.
- Mutfakta ekmek pişirmek için bir fırın var.
- Where's the bread?
- Ekmek nerede?
- This is unsliced bread.
- Bu dilimlenmemiş ekmek.
- Tom is cutting the bread.
- Tom ekmeği kesiyor.
- Baking bread is an art.
- Ekmek pişirmek bir sanattır.
- If you are hungry, you can eat the bread.
- Açsan, ekmeği yiyebilirsin.
- Man cannot live by bread alone.
- İnsan sadece ekmekle yaşayamaz.
- Tell me what kind of bread you'd like to eat.
- Bana ne tür ekmek yemek istediğini söyle.
- The bread is in the oven.
- Ekmek fırındadır.
- Tom taught Mary how to bake bread.
- Tom Mary'ye ekmek pişirmeyi öğretti.
- This bread smells very good.
- Bu ekmek çok güzel kokuyor.
- I'm going to buy some bread.
- Biraz ekmek alacağım.
- Tom told me to go buy some bread.
- Tom bana gidip biraz ekmek almamı söyledi.
- He used to have bread for breakfast.
- Kahvaltıda ekmek yerdi.
- Bread is made from flour.
- Ekmek undan yapılır.
- Do you need bread, sausage and cheese?
- Ekmek, sosis ve peynir ister misin?
- Where is the bread?
- Ekmek nerede?
- There is not enough bread for so much chorizo.
- Bu kadar domuz sucuğuna yetecek kadar ekmek yok.
- She has a special way of making bread.
- Onun ekmeği özel bir şekilde yapma tarzı var.
- Tom bought some bread.
- Tom biraz ekmek aldı.
- Eat bread and drink water.
- Ekmek ye ve su iç.
- We divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldük.
- Will you buy me some bread, please?
- Bana biraz ekmek alır mısın, lütfen?
- He buys bread.
- O ekmek alır.
- Give me the big knife to cut the bread.
- Ekmeği kesmek için bana büyük bıçağı ver.
- This dish is eaten without bread.
- Bu yemek ekmeksiz yenir.
- I didn't buy bread.
- Ekmek almadım.
- The boy is eating bread.
- Çocuk ekmek yiyor.
- Tom doesn't buy bread.
- Tom ekmek almıyor.
- I don't slice their bread.
- Onların ekmeğini dilimlemem.
- Do you want bread?
- Ekmek ister misin?
- We eat butter on bread.
- Tereyağını ekmeğe sürüp yiyoruz.
- Put away the bread.
- Ekmeği yerine koy.
- This really is good bread.
- Bu gerçekten iyi bir ekmek.
- She buys bread.
- Ekmek alıyor.
- The bread's on the table.
- Ekmek masada.
- They are eating bread.
- Onlar ekmek yiyor.
- Did you eat all the bread?
- Ekmeğin hepsini yedin mi?
- It'd be great if you could pick up some bread before you come home.
- Eve gelmeden önce ekmek alırsan harika olur.
- The bread on this sandwich is dry.
- Bu sandviçin ekmeği kuru.
- There is not enough bread for so much chorizo.
- Bu kadar çok sucuk için yeterince ekmek yok.
- Will tomorrow's breakfast be bread, or rice?
- Yarınki kahvaltı ekmek mi yoksa pilav mı olacak?
- I love bread.
- Ben ekmeği severim.
- That bread has started to go stale.
- Ekmek bayatlamaya başladı.
- We are applying butter on our bread.
- Biz ekmeğimize tereyağı sürüyoruz.
- I bought two loaves of bread.
- İki somun ekmek aldım.
- Tom has a bread machine.
- Tom'un ekmek makinesi var.
- She has a little bread.
- Biraz ekmeği var.
- Please tell Tom to buy some bread on the way home.
- Lütfen eve giderken Tom'a biraz ekmek almasını söyle.
- Many young people in Japan eat bread for breakfast.
- Japonya'da birçok genç kahvaltıda ekmek yiyor.
- This bread contains too much gluten for me.
- Bu ekmek benim için çok fazla gluten içeriyor.
- How often do you buy bread?
- Ne sıklıkta ekmek alıyorsunuz?
- We don't need bread to eat this dish.
- Bu yemeği yemek için ekmeğe ihtiyacımız yok.
- Let me buy bread.
- Ekmek alayım.
- The bread was scorched from being cooked on the open flame of the camp fire.
- Ekmek, kamp ateşinin açık alevinde pişirildiği için kavrulmuştu.
- Mary divided the bread into two pieces.
- Mary ekmeği iki parçaya böldü.
- That man ate bread.
- Şu adam ekmek yedi.
- Tom isn't buying bread.
- Tom ekmek satın almıyor.
- I bake two or three loaves of bread every week.
- Her hafta iki ya da üç somun ekmek pişiriyorum.
- The man is eating bread.
- Adam ekmek yiyor.
- Tom reminded Mary that she needed to buy some bread.
- Tom, Mary'ye ekmek alması gerektiğini hatırlattı.
- He ate bread and meat.
- Ekmek ve et yedi.
- I bought some bread.
- Biraz ekmek aldım.
- Tom tossed some bread to his dog.
- Tom köpeğine biraz ekmek attı.
- The bread's on the table.
- Ekmek masanın üstünde.
- Well, I bake bread.
- Peki, ben ekmek pişiriyorum.
- The bread really smells good.
- Ekmek gerçekten güzel kokuyor.
- My mother bakes bread and cookies on weekends.
- Annem hafta sonları ekmek ve kurabiye pişirir.
- The bread is baking in the oven.
- Ekmek fırında pişiyor.
- My breakfast usually consists of coffee with milk, a piece of bread and jam, a small banana, a piece of orange and some dried plums.
- Kahvaltım genellikle sütlü kahve, bir parça ekmek ve reçel, küçük bir muz, bir parça portakal ve biraz kuru erikten oluşur.
- There are many different types of German bread.
- Alman ekmeğinin birçok farklı türü vardır.
- Give me that bread.
- O ekmeği bana ver.
- He used to have bread for breakfast.
- O kahvaltı için ekmek yerdi.
- I eat bread without oil.
- Ben yağsız ekmek yerim.
- The mice ate some of the bread.
- Fareler ekmeğin bir kısmını yedi.
- You buy bread.
- Ekmek satın alırsın.
- I bought some bread on the way home from work.
- İşten eve giderken bir ekmek aldım.
- Tom didn't buy any bread.
- Tom hiç ekmek almadı.
- Run and get some bread from the baker's!
- Koş ve fırından bir ekmek al.
- The bread is stale.
- Ekmek bayat.
- There are many different types of bread throughout the world.
- Dünya çapında ekmeğin birçok farklı türleri vardır.
- She buys bread.
- O ekmek satın alır.
- Well, I bake bread.
- Ben ekmek pişiririm.
- I eat bread without oil.
- Ekmeği yağsız yerim.
- I love bread.
- Ekmeğe bayılırım.
- Baking bread is an art.
- Ekmek pişirmek sanattır.
- Can I eat this bread?
- Bu ekmeği yiyebilir miyim?
- Tom won't buy bread.
- Tom ekmek almayacak.
- If they don't have bread, let them eat cake.
- Onların ekmekleri yoksa, pasta yesinler.
- Eat bread and drink water.
- Ekmek ye, su iç.
- Bring me some bread, butter, ham and cheese.
- Bana biraz ekmek, tereyağı, jambon ve peynir getir.
- Tom baked bread yesterday.
- Tom dün ekmek pişirdi.
- They divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldüler.
- I'm sorry, but could you buy me some bread?
- Özür dilerim ama bana biraz ekmek alabilir misiniz?
- Is there any bread?
- Ekmek var mı?
- Tom will probably forget to buy bread.
- Tom muhtemelen ekmek satın almayı unutacak.
- Tom bakes his own bread with a bread machine.
- Tom kendi ekmeğini ekmek makinesiyle pişiriyor.
- I go to the city to buy bread.
- Şehre ekmek almaya gidiyorum.
- Did you eat all the bread?
- Bütün ekmeği yedin mi?
- She knows how to make more than a hundred types of bread.
- Yüzden fazla çeşit ekmek yapmayı biliyor.
- He has less bread.
- Daha az ekmeği var.
- The woman is eating bread.
- Kadın ekmek yiyor.
- Flour is made into bread.
- Undan ekmek yapılır.
- All I bought was bread.
- Tüm aldığım ekmekti.
- Bread with butter tastes very good.
- Tereyağlı ekmeğin tadı çok güzeldir.
- Where did all the bread go?
- Bütün ekmekler nereye gitti?
- I'll go buy some bread.
- Biraz ekmek almaya gideceğim.
- There is not enough bread for so many thieves.
- Bu kadar hırsıza yetecek kadar ekmek yok.
- In the morning, Sandra eats a slice of bread and drinks a cup of coffee.
- Sandra sabahları bir dilim ekmek yer ve bir fincan kahve içer.
- Envied bread tastes good.
- Kıskanılan ekmeğin tadı güzeldir.
- I still need to buy some bread.
- Hâlâ biraz ekmek almam gerekiyor.
- This bread is delicious.
- Bu ekmek lezzetli.
- I like bread.
- Ekmeği severim.
- Tom wanted me to go to the supermarket to buy some bread and eggs.
- Tom biraz ekmek ve yumurta almak için supermarkete gitmemi istedi.
- We don't have any bread left.
- Hiç ekmeğimiz kalmadı.
- Within a couple of minutes, she had eaten up all the bread and cheese.
- O, birkaç dakika içinde tüm ekmek ve peynir yemiş.
- Do you want bread?
- Ekmek istiyor musun?
- This bread is too expensive.
- Bu ekmek çok pahalı.
- What kind of bread do you like best?
- En çok ne tür ekmek seversin?
- Can we have some more bread, please?
- Biraz daha ekmek alabilir miyiz, lütfen?
- He wanted to eat a couple of slices of bread.
- Birkaç dilim ekmek yemek istedi.
- I hope the bread keeps until tomorrow.
- Umarım ekmek yarına kadar dayanır.
- Flour is made into bread.
- Un ekmeğe dönüştürülür.
- Tom asked Mary to go to the store to buy some bread.
- Tom, Mary'den ekmek almak için markete gitmesini istedi.
- We bake traditional bread.
- Geleneksel ekmek pişiriyoruz.
- Here they eat everything with bread.
- Burada her şeyi ekmekle yiyorlar.
- Do you have any bread to eat?
- Yiyecek ekmeğin var mı?
- That bread has started to go stale.
- O ekmek bayatlamaya başladı.
- Bread is made from flour, water and yeast.
- Ekmek un, su ve mayadan yapılır.
- I didn't buy any bread.
- Hiç ekmek almadım.
- Tom makes his own bread.
- Tom ekmeğini kendi yapıyor.
- Water and bread, this is a dog's life.
- Su ve ekmek, bu bir köpeğin hayatıdır.
- You need bread, sausage, and cheese?
- Senin ekmek, sosis ve peynire ihtiyacın var mı?
- I like bread.
- Ben ekmeği severim.
- I don't have any bread.
- Benim hiç ekmeğim yok.
- He was so poor that he could not buy the bread.
- O kadar fakirdi ki ekmek alamıyordu.
- A BLT sandwich is made up of bread, bacon, lettuce, tomatoes and mayonnaise.
- BLT sandviç ekmek, pastırma, marul, domates ve mayonezden oluşur.
- Tom didn't buy bread.
- Tom ekmek almadı.
- They have bread.
- Onların ekmeği var.
- This old bread is as hard as a rock.
- Bu eski ekmek bir kaya kadar sert.
- Give me the big knife to cut the bread.
- Ekmeği kesmem için bana büyük bıçağı ver.
- Who ate the bread?
- Ekmeği kim yedi?
- I love the smell of freshly baked bread.
- Ben taze pişmiş ekmek kokusu seviyorum.
- He was so poor that he could not buy the bread.
- O kadar fakirdi ki ekmek alamadı.
- I'm baking bread.
- Ekmek pişiriyorum.
- I'm sorry, but could you buy me some bread?
- Üzgünüm ama bana biraz ekmek satın alabilir misiniz?
- This bread is very delicious.
- Bu ekmek çok lezzetli.
- They organized a traditional bread fair.
- Geleneksel bir ekmek fuarı düzenlediler.
- I eat an apple and she eats bread.
- Ben elma yiyorum, o ekmek yiyor.
- There are many different types of bread throughout the world.
- Dünya çapında birçok farklı ekmek türü vardır.
- Let me go and buy some bread.
- Gidip biraz ekmek alayım.
- What kind of bread do you want?
- Ne tür ekmek istiyorsun?
- Excuse me, could we have some more bread?
- Affedersiniz, biraz daha ekmek alabilir miyiz?
- Tom doesn't buy bread.
- Tom ekmek almaz.
- Tom, did you buy some bread?
- Tom, biraz ekmek aldın mı?
- Bring me some bread, butter, ham and cheese.
- Bana biraz ekmek, tereyağı, jambon ve peynir getirin.
- She bakes bread in her new oven.
- O yeni fırınında ekmek pişiriyor.
- Tom is spreading butter on the bread.
- Tom ekmeğe tereyağı sürüyor.
- The bread is still warm.
- Ekmek hala sıcak.
- All Tom ate was one slice of bread.
- Tom'un tek yediği bir dilim ekmekti.
- Bread feeds the body, and books feed the mind.
- Ekmek vücudu besler, kitaplar ise zihni.
- She baked bread and cakes in the oven.
- O, ekmeği ve pastaları fırında pişirdi.
- Tom ate the free bread and then walked out of the restaurant.
- Tom bedava ekmeği yedi ve sonra restorandan yürüyerek çıktı.
- We bake traditional bread.
- Biz geleneksel ekmek pişiririz.
- You bought too much bread.
- Çok fazla ekmek satın aldın.
- Cat eats bread.
- Kedi ekmek yer.
- Would you mind buying me some bread, please?
- Lütfen bana biraz ekmek alır mısınız?
- I'm going to buy bread.
- Ekmek almaya gidiyorum.
- He bought bread.
- O ekmek aldı.
- I don't eat bread.
- Ben ekmek yemem.
- If they don't have bread, let them eat cake.
- Ekmekleri yoksa, bırak pasta yesinler.
- Mary likes to bake bread.
- Mary ekmek pişirmekten hoşlanır.
- I like milk and bread.
- Ben süt ve ekmek severim.
- What's your favorite kind of bread?
- Senin en sevdiğin ekmek türü nedir?
- My mother often bakes bread.
- Annem sık sık ekmek pişirir.
- The seasoned bread causes farts.
- Terbiyeli ekmek osuruk yapıyor.
- The bread is as hard as a rock.
- Ekmek kaya gibi sert.
- Did you buy some bread?
- Biraz ekmek satın aldın mı?
- Bread with butter tastes very good.
- Tereyağlı ekmeğin çok iyi tadı var.
- May I eat this bread?
- Bu ekmeği yiyebilir miyim?
- Where do you usually buy bread?
- Genelde nereden ekmek alırsın?
- Go and buy some bread.
- Git ve biraz ekmek satın al.
- Tom bakes bread once a week.
- Tom haftada bir kez ekmek pişirir.
- He didn't buy bread.
- Ekmek satın almadı.
- I asked Tom to go to the supermarket and buy some bread.
- Tom'dan süpermarkete gidip biraz ekmek almasını istedim.
- No meal is complete without bread.
- Hiçbir yemek ekmek olmadan tam değildir.
- Do you want bread with cheese or bread with honey?
- Peynirli ekmek mi istersin, ballı ekmek mi?
- No meal is complete without bread.
- Hiçbir yemek ekmeksiz tamamlanmaz.
- Who taught Tom how to bake bread?
- Tom'a ekmek pişirmeyi kim öğretti?
- Ignorance and error are as necessary to life as bread and water.
- Cehalet ve hata, yaşam için ekmek ve su kadar gereklidir.
- We usually have a slice of bread and a cup of coffee.
- Genellikle bir dilim ekmek yeriz ve bir fincan kahve içeriz.
- The butter on the bread is very good.
- Ekmeğin üzerindeki tereyağı çok güzel.
- What kind of bread do you like best?
- En çok ne tür ekmeği seversin?
- He ate bread and meat.
- O, ekmek ve et yedi.
- For breakfast, Sandra has a slice of bread and a cup of coffee.
- Sandra kahvaltıda bir dilim ekmek ve bir fincan kahve yerdi.
- I only took a bite of bread.
- Sadece bir lokma ekmek aldım.
- Would you like bread?
- Ekmek ister misiniz?
- We don't have any more bread.
- Ekmeğimiz kalmadı.
- Would you like a piece of bread with your meal?
- Yemeğinizin yanında bir parça ekmek ister misiniz?
- Mary divided the bread into two pieces.
- Mary ekmeği iki parçaya ayırdı.
- Do you know how to bake bread?
- Nasıl ekmek pişirileceğini biliyor musun?
- I don't often buy bread.
- Sık sık ekmek almam.
- This bread contains too much gluten for me.
- Bu ekmek benim için fazla gluten içeriyor.
- We usually have a slice of bread and a cup of coffee.
- Biz genellikle bir dilim ekmek ve bir fincan kahve alırız.
- There's no bread whatsoever in this house.
- Bu evde hiç ekmek yok.
- She is buying bread.
- Ekmek alıyor.
- Marie bought several breads.
- Marie birkaç ekmek satın aldı.
- I'm going to buy some bread tomorrow.
- Yarın biraz ekmek satın alacağım.
- She is buying bread.
- O, ekmek satın alıyor.
- Don't forget to buy bread.
- Ekmek almayı unutma.
- I shared the recipe for gluten-free bread.
- Glütensiz ekmek tarifini paylaştım.
- The seasoned bread causes farts.
- Baharatlı ekmek osuruğa neden olur.
- You divided the bread into two pieces, didn't you?
- Sen ekmeği iki parçaya böldün, değil mi?
- The butter on the bread is very good.
- Ekmeğin üzerindeki tereyağı çok iyi.
- You forgot to tell me to buy bread.
- Ekmek almamı söylemeyi unuttun.
- Tom didn't know that Mary had already bought bread.
- Tom, Mary'nin çoktan ekmek aldığını bilmiyordu.
- He had barely enough money to buy bread and milk.
- Ancak ekmek ve süt almaya yetecek kadar parası vardı.
- Mary bought butter, bread, and cheese.
- Mary tereyağı, ekmek ve peynir satın aldı.
- Why are you crumbling this bread?
- Neden bu ekmeği ufalıyorsun?
- The boys eat bread.
- Çocuklar ekmek yiyor.
- Bread is baked in an oven.
- Ekmek, fırında pişirilir.
- Tom wondered if Mary would remember to buy bread on the way home from work.
- Tom Mary'nin işten eve gelirken ekmek almayı hatırlayıp hatırlamayacağını merak ediyordu.
- Tom wanted me to tell you to buy a couple of loaves of bread on your way home.
- Tom eve giderken birkaç ekmek almanı söylememi istedi.
- I want bread and jam.
- Ekmek ve reçel istiyorum.
- Is bread really fattening?
- Ekmek gerçekten kilo yapar mı?
- The bread was scorched from being cooked on the open flame of the camp fire.
- Ekmek kamp ateşinin açık alevi üzerinde pişirilmekten yakılmıştı.
- I'll buy some cheese and bread.
- Biraz peynir ve ekmek alacağım.
- Do you eat bread every day?
- Her gün ekmek yiyor musun?
- Within a couple of minutes, she had eaten up all the bread and cheese.
- Birkaç dakika içinde bütün ekmek ve peyniri yemişti.
- She didn't buy bread.
- Ekmek almadı.
- Which would you like to have with your bread, butter or cheese?
- Ekmeğinizin yanında hangisini istersiniz, tereyağı mı peynir mi?
- Do you need bread, sausage and cheese?
- Ekmek, sosis ve peynire ihtiyacın var mı?
- Would you mind buying me some bread, please?
- Bana biraz ekmek alır mısın lütfen?
- Mayuko eats bread for breakfast.
- Mayuko kahvaltıda ekmek yiyor.
- Tom put a couple of slices of bread into the toaster.
- Tom tost makinesine birkaç dilim ekmek koydu.
- I forgot to buy bread.
- Ekmek almayı unuttum.
- Tom bought three loaves of bread.
- Tom üç somun ekmek aldı.
- Would you like a piece of bread with your meal?
- Yemeğinle bir parça ekmek ister misin?
- She bakes bread in her new oven.
- Yeni fırınında ekmek pişiriyor.
- The price of bread rose by ten yen.
- Ekmek fiyatı on yen yükseldi.
- Would you please go to the supermarket and buy some bread?
- Lütfen süpermarkete gidip biraz ekmek alır mısın?
- The price of bread rose by ten yen.
- Ekmeğin fiyatı on yen arttı.
- You didn't buy bread.
- Ekmek almamışsın.
- I'll go buy some bread.
- Gidip biraz ekmek alacağım.
- Mary bought some bread.
- Mary biraz ekmek satın aldı.
- Do you want bread with cheese or bread with honey?
- Peynirli ekmek mi yoksa ballı ekmek mi istiyorsunuz?
- I am eating bread.
- Ben ekmek yiyorum.
- She's eating fruit and bread.
- O meyve ve ekmek yiyor.
- Tom forgot to tell Mary to buy bread.
- Tom Mary'ye ekmek almasını söylemeyi unuttu.
- He's a bread connoisseur.
- O bir ekmek ustası.
- I like milk and bread.
- Süt ve ekmeği severim.
- Tom ate the bread.
- Tom ekmeği yedi.
- I bought bread and milk.
- Ekmek ve süt aldım.
- She bought bread.
- O, ekmek satın aldı.
- He has less bread.
- Onun daha az ekmeği var.
- This loaf of bread is big.
- Bu ekmek büyük.
- Please tell Tom to buy some bread on the way home.
- Lütfen Tom'a eve giderken biraz ekmek almasını söyle.
- Is there any bread?
- Hiç ekmek var mı?
- Did you buy some bread?
- Biraz ekmek mi aldın?
- She didn't buy bread.
- O, ekmek satın almadı.
- Tom ate all the bread, so there is none left.
- Tom bütün ekmeği yedi, bu yüzden hiç kalmadı.
- The man is eating bread.
- Adam ekmek yemekte.
- He bought bread.
- Ekmek satın aldı.
- Millie is eating bread.
- Millie ekmek yiyor.
- Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread.
- Çatal ve çubuklardan önce, insanlar genellikle düz bir parça ekmek ile yemek yerdi.
- We still need to buy some bread.
- Hâlâ biraz ekmek almamız gerekiyor.
- This bread is hard as a rock.
- Bu ekmek kaya gibi sert.
- I'm going to buy some bread.
- Ben biraz ekmek satın alacağım.
- The bread is still warm.
- Ekmek hâlâ sıcak.
- The bread is in the oven.
- Ekmek fırında.
- He didn't buy bread.
- Ekmek almadı.
- Tom reminded me to stop at the supermarket and buy some bread.
- Tom bana süpermarkette durup biraz ekmek almam gerektiğini hatırlattı.
- Did you eat all the bread?
- Bütün ekmeği mi yedin?
- Eat bread and drink water.
- Ekmek yiyip su iç.
- I eat an apple and she eats bread.
- Ben bir elma yiyorum ve o ekmek yiyor.
- The beggar is asking for a piece of bread.
- Dilenci bir parça ekmek istiyor.
- Tom forgot to buy bread.
- Tom ekmek almayı unuttu.
- Will you buy me some bread, please?
- Bana biraz ekmek alır mısın lütfen?
- Is bread really fattening?
- Ekmek gerçekten şişmanlatır mı?
- Tom isn't buying bread.
- Tom ekmek almıyor.
- She got a piece of bread stuck in her throat.
- O, boğazına bir parça ekmek sıkıştırdı.
- I'm not able to operate the bread machine.
- Ekmek makinesini çalıştıramıyorum.
- I'm going to go buy a couple of loaves of bread.
- Gidip birkaç somun ekmek alacağım.
- He was so poor that he couldn't buy bread.
- O, ekmek alamayacak kadar fakirdi.
- Tom makes his own bread.
- Tom ekmeğini kendisi yapıyor.
- They feed on honey and bread.
- Bal ve ekmekle besleniyorlar.
- She is buying bread.
- O ekmek satın alıyor.
- They have bread.
- Ekmekleri var.
- I'm going to go buy some bread.
- Biraz ekmek alacağım.
- You neglected to tell me to buy bread.
- Sen bana ekmek almamı söylemeyi unuttun.
- This bread smells really good.
- Bu ekmek gerçekten güzel kokuyor.
- Mary likes to bake bread.
- Mary ekmek pişirmeyi sever.
- I baked bread.
- Ekmek pişirdim.
- We earn our bread by working.
- Ekmeğimizi çalışarak kazanıyoruz.
- A piece of bread was not enough to satisfy his hunger.
- Bir parça ekmek, açlığını gidermeye yetmiyordu.
- Tom tossed his dog some bread.
- Tom köpeğine biraz ekmek attı.
- What's your favorite kind of bread?
- En sevdiğin ekmek türü nedir?
- The woman eats bread.
- Kadın ekmek yiyor.
- I need some bread and milk.
- Biraz ekmek ve süte ihtiyacım var.
- There is not enough bread for so many thieves.
- Bu kadar çok hırsız için yeterince ekmek yok.
- There is enough bread for all of you.
- Hepinize yetecek kadar ekmek var.
- The woman eats bread.
- Kadın ekmek yer.
- You forgot to tell me to buy bread.
- Bana ekmek almamı söylemeyi unuttun.
- Eat a lot of bread, drink a little wine!
- Çok ekmek ye, az şarap iç!
- She spread the butter on the bread.
- Tereyağını ekmeğin üzerine yaydı.
- The bread is old.
- Ekmek bayat.
- Please take the bread with the tongs.
- Lütfen ekmeği maşayla al.
- I love eating bread.
- Ben ekmek yemeyi seviyorum.
- He ate bread with sour cream and cheese.
- Ekşi krema ve peynirle ekmek yedi.
- Mother went to town to get some bread.
- Annem ekmek almak için kasabaya gitti.
- The bread is cutting badly because it's very soft.
- Ekmek çok yumuşak olduğu için kötü kesiliyor.
- Slice the bread very thinly.
- Ekmeği incecik dilimle.
- Tom called Mary to ask her whether she wanted him to buy some bread on his way home from work.
- Tom Mary'yi işten eve dönerken ekmek almasını isteyip istemediğini sormak için aradı.
- There's bread in the oven.
- Fırında ekmek var.
- If you are hungry, you can eat the bread.
- Eğer açsan, ekmeği yiyebilirsin.
- How old is this bread?
- Bu ekmek kaç yıllık?
- The bread was moldy, but Tom ate it anyway.
- Ekmek küflüydü, ama Tom yine de onu yedi.
- When he had no money, he couldn't buy any bread.
- Parası olmayınca ekmek alamadı.
- Tom took the loaves of bread out of the oven.
- Tom ekmekleri fırından çıkardı.
- Mary bought some bread.
- Mary biraz ekmek aldı.
- This is unsliced bread.
- Bu, dilimlenmemiş ekmek.
- I'd like you to go to the supermarket and buy some bread.
- Süpermarkete gidip biraz ekmek almanı istiyorum.
- Please take the bread with the tongs.
- Lütfen ekmeği maşa ile alın.
- I still need to buy some bread.
- Hala biraz ekmek almam gerekiyor.
- What is the history of bread?
- Ekmeğin tarihi nedir?
- Tom bakes bread at home.
- Tom ekmeği evde pişirir.
- This is a kind of bread.
- Bu bir çeşit ekmek.
- I don't know if other countries have salt bread, too.
- Başka ülkelerde de tuzlu ekmek var mı bilmiyorum.
- The girl is eating bread.
- Kız ekmek yiyor.
- I can't bake bread because I don't have an oven.
- Ekmek pişiremiyorum çünkü fırınım yok.
- She bought bread.
- O ekmek aldı.
- You bought bread.
- Ekmek almışsın.
- The bread was mouldy, but Tom ate it nevertheless.
- Ekmek küflüydü ama Tom yine de onu yedi.
- We have lots of bread, and as for butter, we have more than enough.
- Bir sürü ekmeğimiz var ve tereyağına gelince de, gereğinden fazlasına sahibiz.
- Where do you usually buy bread?
- Genellikle ekmeği nereden satın alırsın?
- I like the smell of bread just out of the oven.
- Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu seviyorum.
- I'd be grateful if you'd buy some bread on the way back.
- Dönüşte biraz ekmek alırsanız minnettar olurum.
- Let me buy bread.
- Ekmek satın alayım.
- How much bread do you eat every day?
- Her gün ne kadar ekmek yersin?
- All Tom ate was one slice of bread.
- Tom'un yediği sadece bir dilim ekmekti.
- One who wakes up late, for him, there may not be enough bread.
- Geç uyanan biri için, yeterince ekmek olmayabilir.
- I wish Tom would bake us some bread.
- Keşke Tom bize biraz ekmek pişirseydi.
- What kind of bread do you usually eat?
- Genelde ne tür ekmek yersiniz?
- For breakfast, Sandra had a slice of bread and a cup of coffee.
- Sandra kahvaltıda bir dilim ekmek ve bir fincan kahve yedi.
- You need bread, sausage, and cheese?
- Sana ekmek, sosis ve peynir mi lazım?
- He ate bread with butter.
- Ekmeği tereyağıyla yedi.
- Tom doesn't eat anything except bread.
- Tom ekmek dışında hiçbir şey yemiyor.
- They don't eat bread in this region.
- Bu bölgede ekmek yemiyorlar.
- Tom reminded me to stop at the supermarket and buy some bread.
- Tom süpermarkette durmamı ve biraz ekmek almamı hatırlattı.
- This is bread.
- Bu ekmektir.
- Buy some bread, some ham, and a bottle of wine too.
- Biraz ekmek, biraz jambon ve bir şişe de şarap al.
- How much bread is left?
- Ne kadar ekmek kaldı?
- I'd like some more bread, please.
- Biraz daha ekmek istiyorum, lütfen.
- She divided the bread into two pieces.
- Ekmeği ikiye böldü.
- Do you eat bread every day?
- Her gün ekmek yer misin?
- He was so poor that he couldn't buy bread.
- O kadar fakirdi ki ekmek alamıyordu.
- I'm buying bread.
- Ekmek satın alıyorum.
- I'm going to make some bread.
- Biraz ekmek yapacağım.
- Is bread really fattening?
- Ekmek kilo aldırıyor mu sahiden?
- What kind of bread do you like best?
- En çok ne tür ekmekten hoşlanırsın?
- That man ate bread.
- O adam ekmek yedi.
- We don't have any more bread.
- Elimizde başka ekmek yok.
- Tom bakes bread once a week.
- Tom haftada bir ekmek pişirir.
- Bread allowed the formation of early human societies.
- Ekmek ilk insan toplumlarının oluşmasını sağladı.
- If there's no bread, just eat the cake.
- Ekmek yoksa, sadece pasta yiyin.
- Bread is half price today.
- Ekmek bugün yarı fiyatına.
- What kind of bread do you like best?
- En çok hangi ekmeği seversin?
- I eat bread without salt.
- Ben tuzsuz ekmek yerim.
- He divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldü.
- They organized a traditional bread fair.
- Geleneksel ekmek fuarı düzenlediler.
- The farmer's wife threw moldy bread out of kitchen window and the hungry farm cat ran out of the barn to eat it.
- Çiftçinin karısı küflenmiş ekmeği mutfak penceresinden dışarı attı ve aç çiftlik kedisi onu yemek için ahırdan dışarı koştu.
- She divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldü.
- I like bread more than rice.
- Ekmeği pilavdan daha çok seviyorum.
- Don't let him eat the bread.
- Ekmeği yemesine izin vermeyin.
- I can bake bread.
- Ben ekmek pişirebilirim.
- Don't let him eat the bread.
- Onun ekmeği yemesine izin verme.
- They buy bread.
- Onlar ekmek alıyor.
- Tom is going to buy bread.
- Tom ekmek almaya gidiyor.
- I eat bread without salt.
- Ekmeği tuzsuz yerim.
- Many young people in Japan eat bread for breakfast.
- Japonya'daki birçok genç insan kahvaltıda ekmek yer.
- Behind the house there is a brick oven for baking bread.
- Evin arkasında ekmek pişirmek için bir tuğla fırın var.
- The bread is as hard as a rock.
- Ekmek bir kaya kadar sert.
- Tom wanted me to go to the supermarket to buy some bread and eggs.
- Tom ekmek ve yumurta almak için süpermarkete gitmemi istedi.
- I'm buying bread.
- Ben ekmek alıyorum.
- I asked Tom to go to the supermarket and buy some bread.
- Tom'dan süpermarkete gitmesini ve bir ekmek almasını istedim.
- You bought too much bread.
- Çok fazla ekmek almışsın.
- We don't have any more bread.
- Başka ekmeğimiz yok.
- Tom reminded Mary that she needed to buy some bread.
- Tom Mary'ye biraz ekmek alması gerektiğini hatırlattı.
- In the morning, Sandra eats a slice of bread and drinks a cup of coffee.
- Sabahleyin, Sandra bir dilim ekmek yer ve bir fincan kahve içer.
- The bread is old and hard.
- Ekmek bayat ve sert.
- She baked bread and cakes in the oven.
- Fırında ekmek ve kek pişirdi.
- Tom ate all the bread, so there is none left.
- Tom bütün ekmeği yedi, bu yüzden hiç ekmek kalmadı.
- Let me go and buy some bread.
- Ben gideyim ve biraz ekmek satın alayım.
- Run and get some bread from the baker's!
- Koş ve fırından biraz ekmek al!
- Tom sliced the loaf of bread.
- Tom ekmeği dilimledi.
- He cut his sister a piece of bread.
- O, kız kardeşine bir parça ekmek kesti.
- I don't slice their bread.
- Ekmeklerini dilimlemiyorum.
- They will buy some bread.
- Biraz ekmek alacaklar.
- We buy bread.
- Ekmek satın alırız.
- When did you buy this bread?
- Bu ekmeği ne zaman aldın?
- The bread is cutting badly because it's very soft.
- Ekmek çok yumuşak olduğu için zor kesiliyor.
- Tom will probably forget to buy bread.
- Tom muhtemelen ekmek almayı unutacak.
- Cut the bread into diagonal slices the width of a finger.
- Ekmeği bir parmak genişliğinde çapraz dilimler halinde kesin.
- Tom bakes bread at home.
- Tom evde ekmek pişiriyor.
- Dark bread is popular in Germany.
- Siyah ekmek Almanya'da popülerdir.
- Tom bought a couple of loaves of bread on his way home from work.
- Tom işten eve dönerken birkaç somun ekmek aldı.
- I love the smell of fresh baked bread.
- Taze pişmiş ekmek kokusunu seviyorum.
- There are times when a rose is more important than a piece of bread.
- Bir gülün bir parça ekmekten daha önemli olduğu zamanlar vardır.
- Tom baked bread this morning.
- Tom bu sabah ekmek pişirdi.
- Which do you prefer, rice or bread?
- Hangisini tercih edersin, pirinç pilavı mı yoksa ekmek mi?
- Buy some bread, some ham, and a bottle of wine too.
- Biraz ekmek, biraz jambon ve bir şişe de şarap alın.
- Tom doesn't eat anything except bread.
- Tom ekmek dışında bir şey yemez.
- I took a cooking class last spring and learned to bake bread.
- Ben geçen baharda bir aşçılık dersi aldım ve ekmek pişirmeyi öğrendim.
- I like the smell of freshly-baked bread.
- Taze pişmiş ekmek kokusunu severim.
- Would you like some more bread?
- Biraz daha ekmek ister misin?
- I want bread and jam.
- Ben ekmek ve reçel istiyorum.
- I love the smell of fresh baked bread.
- Ben taze pişmiş ekmek kokusunu severim.
- You didn't buy bread.
- Sen ekmek satın almadın.
- Do you have any bread?
- Hiç ekmeğin var mı?
- I love the smell of freshly baked bread.
- Taze pişmiş ekmek kokusuna bayılırım.
- This loaf of bread is small.
- Bu ekmek küçük.
- Here they eat everything with bread.
- Burada her şeyi ekmekle yerler.
- We eat bread.
- Ekmek yiyoruz.
- Tell me what kind of bread you'd like to eat.
- Ne tür ekmek yemek istediğini bana söyle.
- She has a little bread.
- Onun biraz ekmeği var.
- How often do you buy bread?
- Ne sıklıkla ekmek alırsın?
- Tom asked Mary to go to the store to buy some bread.
- Tom Mary'den ekmek almak için markete gitmesini istedi.
- I'm buttering the bread.
- Ekmeğe yağ sürüyorum.
- They buy bread.
- Onlar ekmek satın aldılar.
- All Tom ate was one slice of bread.
- Tom'un tek yediği bir dilimcik ekmekti.
- She got a piece of bread stuck in her throat.
- Boğazına bir parça ekmek takıldı.
- All I bought was bread.
- Sadece ekmek aldım.
- Tom baked bread.
- Tom ekmek pişirdi.
- Tom doesn't eat bread.
- Tom ekmek yemez.
- The man was eating bread.
- Adam ekmek yiyordu.
- How much does the bread cost?
- Ekmeğin fiyatı ne kadar?
- I want bread.
- Ekmek istiyorum.
- I baked you a loaf of bread.
- Sana ekmek pişirdim.
- Who taught Tom how to bake bread?
- Tom'a kim ekmek pişirmeyi öğretti?
- Marie bought several breads.
- Marie birkaç ekmek aldı.
- There are many different types of German bread.
- Birçok farklı tipte Alman ekmeği vardır.
- I can't run the bread machine.
- Ekmek makinesini çalıştıramıyorum.
- We will buy bread.
- Ekmek alacağız.
- Crackers are baked in an oven, much the same way as bread is.
- Krakerler fırında pişirilir, tıpkı ekmek gibi.
- How much did the bread cost?
- Ekmek ne kadara mal oldu?
- Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread.
- Çatal ve yemek çubuklarından önce insanlar yemeklerini genellikle bir parça yassı ekmekle yerlerdi.
- Tom is spreading butter on the bread.
- Tom ekmeğin üzerine tereyağı sürüyor.
- I can't bake bread because I don't have an oven.
- Fırınım olmadığı için ekmek pişiremem.
- You will eat bread.
- Ekmek yiyeceksin.
- We buy bread.
- Ekmek alıyoruz.
- Don't forget to buy bread!
- Ekmek almayı unutma!
- He buys bread.
- Ekmek satın alıyor.
- Bread is made from flour, water and yeast.
- Ekmek un, su ve maya'dan yapılır.
- I'm going to buy bread.
- Ben ekmek alacağım.
- I eat bread every day.
- Her gün ekmek yerim.
- What kind of bread do you usually eat?
- Genellikle ne tür ekmek yersin?
- We earn our bread by working.
- Biz ekmeğimizi çalışarak kazanırız.
- There is not enough bread.
- Yeterli ekmek yok.
- The bread's on the table.
- Ekmek masanın üzerinde.
- The man ate the bread.
- Adam ekmeği yedi.
- The bread was moldy, but Tom ate it anyway.
- Ekmek küflüydü ama Tom yine de yedi.
- Do they sell bread at that store?
- O mağazada ekmek satıyorlar mı?
- A piece of bread was not enough to satisfy his hunger.
- Bir parça ekmek, onun açlığını tatmin edecek kadar yeterli değildi.
- This bread is gluten-free.
- Bu ekmek glütensiz.
- He bakes bread in a very old oven.
- Çok eski bir fırında ekmek pişiriyor.
- Tom is going to buy bread.
- Tom ekmek alacak.
- They tasted the bread.
- Ekmeğin tadına baktılar.
- The bread went hard.
- Ekmek sertleşti.
- They will buy some bread.
- Onlar biraz ekmek satın alacaklar.
- This bread is delicious.
- Bu ekmek çok lezzetli.
- I am spreading mustard on a slice of bread.
- Bir dilim ekmeğin üzerine hardal sürüyorum.
- This bread is hard as a rock.
- Bu ekmek bir taş kadar sert.
- Which do you prefer, rice or bread?
- Hangisini tercih edersin, pilav mı ekmek mi?
- He ate bread with sour cream and cheese.
- O ekşi krema ve peynir ile ekmek yedi.
- I eat bread every day.
- Her gün ekmek yiyorum.
- We are applying butter on our bread.
- Ekmeğimize tereyağı sürüyoruz.
- We eat butter on bread.
- Tereyağlı ekmek yiyoruz.
- Are you going to eat that bread?
- O ekmeği yiyecek misin?
- Tom bought too much bread.
- Tom çok fazla ekmek satın aldı.
- He ate bread with butter.
- Tereyağlı ekmek yedi.
- I eat bread.
- Ekmek yerim.
- This old bread is as hard as a rock.
- Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert.
- Bread is the simplest and oldest food in the world.
- Ekmek dünyanın en basit ve en eski yiyeceğidir.
- I like rice more than bread.
- Pirinci ekmekten daha çok severim.
- He's crazy about bread.
- Ekmek için deli oluyor.
- Considering all I've eaten all day is just one slice of bread, I'm not really all that hungry.
- Bütün gün yediğim şeyin sadece bir dilim ekmek olduğunu düşünürsek ben pek o kadar aç değilim.
- Tom bought too much bread.
- Tom çok fazla ekmek aldı.
- I bought two loaves of bread.
- İki ekmek aldım.
- He cut his sister a piece of bread.
- Kız kardeşine bir parça ekmek kesti.
- You buy bread.
- Sen ekmek al.
- If we need bread and eggs, I'll buy them on my way home.
- Ekmek ve yumurtaya ihtiyacımız olursa, eve dönerken alırım.
- We will buy bread.
- Biz ekmek alacağız.
- Bread and milk are good foods.
- Ekmek ve süt iyi yiyeceklerdir.
- Slice the bread very thinly.
- Ekmeği çok ince dilimleyin.
- Go and buy some bread.
- Git ve biraz ekmek al.
- We have barely enough bread for breakfast.
- Kahvaltı için ancak yetecek kadar ekmeğimiz var.
- I go to the city to buy bread.
- Ekmek almak için şehre giderim.
- Tom ate all the bread that I bought yesterday.
- Tom dün aldığım bütün ekmeği yedi.
- I want to eat a good yakisoba bread.
- İyi bir yakisoba ekmeği yemek istiyorum.
- You divided the bread into two pieces, didn't you?
- Ekmeği iki parçaya böldün, değil mi?
- Tell me which bread you want to eat.
- Bana hangi ekmeği yemek istediğini söyle.
- Tell me which bread you want to eat.
- Hangi ekmeği yemek istediğini söyle.
- Don't forget to buy bread!
- Ekmek satın almayı unutma!
- I am baking bread.
- Ekmek pişiriyorum.
- This bread is fresh from the oven.
- Bu ekmek fırından yeni çıktı.
- I often buy bread from the bakery next to the post office.
- Çoğunlukla postanenin yanındaki fırından ekmek alırım.
- I want to buy some bread.
- Biraz ekmek almak istiyorum.
- We still need to buy some bread.
- Hala biraz ekmek almamız gerekiyor.
- Dark bread is popular in Germany.
- Kara ekmek Almanya'da popülerdir.
- I cut bread.
- Ekmeği kestim.
- Tom can't find the bread.
- Tom ekmeği bulamıyor.
- He's a bread addict.
- O bir ekmek bağımlısı.
- What kind of bread are you eating?
- Ne tür ekmek yiyorsun?
- I bought some bread on the way home from work.
- İşten eve dönerken biraz ekmek aldım.
- I'm eating bread.
- Ekmek yiyorum.
- This bread is gluten-free.
- Bu ekmek glütensizdir.
- Can I have a little bread while waiting?
- Beklerken biraz ekmek alabilir miyim?
- They feed on honey and bread.
- Onlar bal ve ekmekle beslenirler.
- The man has more bread than his wife.
- Adamın, karısından daha fazla ekmeği var.
- The bread was mouldy, but Tom ate it nevertheless.
- Ekmek küflüydü ama Tom yine de yedi.
- I need to go and buy some bread.
- Gidip biraz ekmek almam gerek.
- I only ate a bite of bread.
- Sadece bir lokma ekmek yedim.
- I don't have any bread.
- Hiç ekmeğim yok.
- If there's no bread, just eat the cake.
- Eğer ekmek yoksa, sadece pastayı ye.
- Bread allowed the formation of early human societies.
- Ekmek ilk insan topluluklarının oluşmasını sağladı.
- Tom baked three loaves of bread.
- Tom üç somun ekmek pişirdi.
- The man has more bread than his wife.
- Adamın karısından daha fazla ekmeği var.
- I have bread.
- Ekmeğim var.
- Do you know how to bake bread?
- Ekmek pişirmeyi biliyor musun?
- He had barely enough money to buy bread and milk.
- Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.
- Tom coaxed the mouse out of the hole in the wall with a piece of bread.
- Tom fareyi duvardaki delikten bir parça ekmekle kandırarak çıkardı.
- Tom ate only one slice of bread.
- Tom sadece bir dilim ekmek yedi.
- Where did all the bread go?
- Bütün ekmek nereye gitti?
- My mother bakes bread every morning.
- Annem her sabah ekmek pişirir.
- I'm buttering the bread.
- Ben ekmeğe yağ sürüyorum.
- Tom forgot to tell Mary to buy bread.
- Tom, Mary'ye ekmek almasını söylemeyi unuttu.
- The boy is eating bread.
- Oğlan ekmek yemekte.
- I only took a bite of bread.
- Ben sadece bir lokma ekmek aldım.
- I'd like some more bread, please.
- Biraz daha ekmek lütfen.
- Tom ate the last slice of bread so Mary had nothing to eat.
- Tom son dilim ekmeği yedi bu yüzden Mary'nin yiyecek bir şeyi yoktu.
- Last year in the spring I attended a cooking class and learned how to bake bread.
- Geçen yıl baharda bir aşçılık kursuna katıldım ve ekmek pişirmeyi öğrendim.
- I wish Tom would bake us some bread.
- Keşke Tom bize biraz ekmek pişirse.
- Excuse me, could we have some more bread?
- Afedersiniz, biraz daha ekmek alabilir miyiz?
- The knife we used to cut the bread with was sharp.
- Ekmeği kesmek için kullandığımız bıçak keskindi.
- Tom took some more of the bread.
- Tom biraz daha ekmek aldı.
- How much bread did you buy?
- Sen ne kadar ekmek aldın?
- Bread is made from wheat.
- Ekmek buğdaydan yapılır.
- How much bread should I buy?
- Ne kadar ekmek almalıyım?
- Mary doesn't buy bread.
- Mary ekmek satın almaz.
- The bread on this sandwich is dry.
- Bu sandviçteki ekmek kuru.
- Mary doesn't buy bread.
- Mary ekmek almıyor.
- Tom ate the free bread and then walked out of the restaurant.
- Tom ücretsiz ekmeği yedi ve sonra restoranın dışına yürüdü.
- We don't have any more bread.
- Daha fazla ekmeğimiz yok.
- One who wakes up late, for him, there may not be enough bread.
- Her kim geç kalkarsa, onun için, yeterli ekmek olmayabilir.
- He's a bread connoisseur.
- O bir ekmek uzmanı.
- We have barely enough bread for breakfast.
- Ancak sabah kahvaltısı için yeterli ekmeğimiz var.
- This boy eats bread.
- Bu çocuk ekmek yer.
- Mary bought butter, bread, and cheese.
- Mary tereyağı, ekmek ve peynir aldı.
- The boy eats bread.
- Çocuk ekmek yiyor.
- You bought bread.
- Ekmek satın aldın.
- Yann ate bread.
- Yann ekmek yedi.
- I ate bread yesterday morning.
- Dün sabah ekmek yedim.
- He gave me bread and milk.
- Bana ekmek ve süt verdi.
- She's eating fruit and bread.
- Meyve ve ekmek yiyor.
- The bread is fresh.
- Ekmek taze.
- Tom is eating bread.
- Tom ekmek yiyor.
- Tom divided the bread into two pieces.
- Tom ekmeği iki parçaya böldü.
- We bought bread and milk.
- Ekmek ve süt aldık.
- The man ate bread.
- Adam ekmek yedi.
- Put away the bread.
- Ekmeği kaldır.
- I haven't eaten anything except one slice of bread all day.
- Bütün gün bir dilim ekmekten başka bir şey yemedim.
- Tom ate some bread.
- Tom biraz ekmek yedi.
- We bought bread and milk.
- Biz ekmek ve süt satın aldık.
- Tom bought way much bread.
- Tom çok fazla ekmek aldı.
- We bought bread.
- Biz ekmek aldık.
- We haven't bought any bread.
- Hiç ekmek almadık.
- Tom ate the last slice of bread so Mary had nothing to eat.
- Tom ekmeğin son dilimini yedi, böylece Mary'nin yiyecek bir şeyi kalmadı.
- Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
- Tom tost makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
- This bread is moldy.
- Bu ekmek küflenmiş.
- Eat the bread!
- Ekmek yiyin!
- We divided the bread into two pieces.
- Biz ekmeği ikiye böldük.
- I eat bread every day.
- Ben her gün ekmek yerim.
- I eat bread.
- Ben ekmek yerim.
- I hope there's still some bread left.
- Umarım hala biraz ekmek kalmıştır.
- Do you want me to bake some bread?
- Biraz ekmek pişirmemi ister misin?
- Tom wondered if Mary would remember to buy bread on the way home from work.
- Tom, Mary'nin işten eve dönerken ekmek almayı hatırlayıp hatırlamayacağını merak ediyordu.
- The bread is old and hard.
- Ekmek eski ve sert.
- Bread and milk are good foods.
- Ekmek ve süt iyi gıdalardır.
- I'm going to buy some bread tomorrow.
- Yarın biraz ekmek alacağım.
- I love eating bread.
- Ekmek yemeyi seviyorum.
- We need apples, oranges, bread and peanut butter from the supermarket.
- Süpermarketten elma, portakal, ekmek ve fıstık ezmesine ihtiyacımız var.
- Mother went to town to get some bread.
- Anne biraz ekmek almak için şehre gitti.
- Tom hasn't bought bread yet.
- Tom henüz ekmek almadı.
- I'm eating bread.
- Ben ekmek yiyorum.
- Tom will buy bread.
- Tom ekmek alacak.
- I divided the bread into two pieces.
- Ekmeği iki parçaya böldüm.
- I'm going to go buy some bread.
- Gidip biraz ekmek alacağım.
- Tom bakes his own bread with a bread machine.
- Tom kendi ekmeğini ekmek makinesi ile pişirir.
- How much does the bread cost?
- Ekmek ne kadar?
- I need to go and buy some bread.
- Gidip biraz ekmek almam lazım.
- I like bread more than rice.
- Ekmeği pirinçten daha çok severim.
- My breakfast usually consists of coffee with milk, a piece of bread and jam, a small banana, a piece of orange and some dried plums.
- Benim kahvaltım genellikle sütlü kahve, bir parça ekmek ve reçel, küçük bir muz, bir dilim portakal ve birkaç kurutulmuş erikten oluşur.
- She ate the bread.
- Ekmeği yedi.
- Bread's in the oven.
- Ekmek fırında.
- There is not enough bread.
- Yeterince ekmek yok.
- He ate only bread and cakes.
- O sadece ekmek ve kek yedi.
- How much bread do you eat every day?
- Her gün ne kadar ekmek yiyorsunuz?
- How much bread did you buy?
- Ne kadar ekmek aldın?
- Do you prefer bread or rice?
- Ekmek mi yoksa pilav mı tercih edersin?
- Bad wheat always makes poor bread.
- Kötü buğdaydan kötü ekmek çıkar.
- I don't eat any bread.
- Ben hiç ekmek yemem.
- Have you ever baked bread before?
- Daha önce hiç ekmek pişirdin mi?
- I can bake bread.
- Ekmek pişirebilirim.
- Considering all I've eaten all day is just one slice of bread, I'm not really all that hungry.
- Bütün gün sadece bir dilim ekmek yediğimi düşünürsek, o kadar da aç değilim.
- Would you like some bread?
- Biraz ekmek ister misin?
- Xavier sells avocado bread at the market.
- Xavier pazarda avokado ekmeği satıyor.
- I hope there's still some bread left.
- Hâlâ biraz ekmek kaldığını umuyorum.
Show More (637)
|