| 1 |
dam |
baraj |
n. |
|
- Building a dam on this river will produce thousands of dollars worth of electricity.
- Bu nehir üzerine bir baraj inşa etmek binlerce dolar değerinde elektrik üretecek.
- What steps has the Commission taken to try to persuade the Portuguese authorities to stop construction of this dam?
- Komisyon Portekiz makamlarını bu barajın inşasını durdurmaya ikna etmek için ne gibi adımlar attı?
- We would like specific provisions on dam safety which directly address these accidents.
- Baraj güvenliği konusunda bu kazaları doğrudan ele alan özel hükümler istiyoruz.
- The dam burst owing to the heavy rain.
- Yoğun yağış sebebiyle baraj taştı.
- This dam supplies us with water and electricity.
- Bu baraj bize su ve elektrik sağlıyor.
- The villagers were displaced by the construction of a dam.
- Köylüler, bir baraj inşaatı nedeniyle yerinden edildi.
- I live near a dam.
- Bir barajın yakınında yaşıyorum.
- There used to be a village here before the dam was made.
- Baraj inşa edilmeden önce burada bir köy vardı.
- There was a watermill under the dam.
- Barajın altında bir su değirmeni vardı.
- The dam blocking the river is very wide.
- Nehri bloke eden baraj çok geniş.
- This dam was built at the cost of many lives.
- Bu baraj birçok can pahasına inşa edildi.
- This huge dam is an incredible fit of construction.
- Bu büyük baraj, inşaatın inanılmaz bir uyumudur.
- This dam has generated a lot of electricity.
- Bu baraj çok fazla elektrik üretti.
- This is a beaver dam.
- Bu bir kunduz barajı.
- This dam supplies us with water and electricity.
- Bu baraj su ve elektrik ihtiyacımızı karşılar.
- Is there much water in the dam?
- Barajda çok su var mı?
- We need to control the river to build the dam.
- Barajı inşa etmek için nehri kontrol etmemiz gerekiyor.
- The dam burst owing to the heavy rain.
- Şiddetli yağmur nedeniyle baraj patladı.
- The construction of the dam created an artificial lake that destroyed a whole ecosystem.
- Barajın inşası yapay bir göl yaratarak bütün bir ekosistemi yok etti.
- They say that a huge dam will be built.
- Büyük bir baraj inşa edileceğini söylüyorlar.
- The Belo Monte dam in Brazil is a controversial project because of its impact on the environment and native people.
- Brezilya'daki Belo Monte barajı, çevre ve yerli halk üzerindeki etkisi nedeniyle tartışmalı bir proje.
- I live next to a dam.
- Ben bir barajın yanında yaşıyorum.
- The river rose above the level of the dam.
- Nehir baraj seviyesinin üzerine çıktı.
- Is there much water in the dam?
- Barajda fazla su var mı?
- Tom had no way of knowing that the dam wouldn't hold.
- Tom'un barajın tutmayacağını bilmesine imkan yoktu.
- The dam burst owing to the heavy rain.
- Şiddetli yağmur yüzünden baraj taştı.
- I live next to a dam.
- Bir barajın yanında yaşıyorum.
- The dam blocking the river is very wide.
- Nehri engelleyen baraj çok geniştir.
- This dam has generated a lot of electricity.
- Bu baraj büyük miktarda elektrik üretti.
- This huge dam is an incredible fit of construction.
- Bu devasa baraj inanılmaz bir inşaat.
- They say that a large dam will be built.
- Büyük bir baraj inşa edileceğini söylüyorlar.
- It took seventeen years to build this huge dam.
- Bu büyük barajı inşa etmek on yedi yıl sürdü.
- This dam was built at the cost of many lives.
- Bu baraj birçok can pahasına yapıldı.
- The dam burst owing to the heavy rain.
- Şiddetli yağmur yüzünden baraj kapakları patladı.
- The Belo Monte dam in Brazil is a controversial project because of its impact on the environment and native people.
- Brezilya'daki Belo Monte barajı çevre ve yerli halk üzerindeki etkisinden dolayı tartışmalı bir projedir.
- It took seventeen years to build this huge dam.
- Bu devasa barajı inşa etmek on yedi yıl sürdü.
- The villagers were displaced by the construction of a dam.
- Köylüler, bir baraj inşaatı yüzünden yerlerinden oldular.
- There used to be a village here before the dam was made.
- Baraj yapılmadan önce burada bir köy vardı.
Show More (35)
|
| 2 |
dam |
anne |
n. |
|
- The dam of a horse provides half of its genetic identity.
- Bir atın genetik kimliğinin yarısını anne at sağlar.
Show More (-2)
|
| 3 |
dam |
engellemek |
v. |
|
- She dammed my statement while I was telling the truth about his wealth.
- Ben onun hakkında doğruları söylerken o benim sözlerimi engelledi.
Show More (-2)
|
| 4 |
dam |
baraj kurma |
v. |
|
- The government is planning to dam this river to control its stream.
- Hükümet bu nehrin akışını kontrol etmek için baraj kurmayı planlıyor.
Show More (-2)
|
