1 |
deploy |
konuşlandırılmak |
v. |
|
- They are not deployed to areas of conflict until they turn 18.
- On sekiz yaşına gelene kadar çatışma bölgelerine konuşlandırılmıyorlar.
- The figure available to me as to how many troops have actually been deployed is 2127.
- Gerçekte kaç askerin konuşlandırıldığına dair elimdeki rakam 2127'dir.
- NATO must be deployed in the Former Yugoslav Republic of Macedonia with a very specific mission, namely disarmament.
- NATO, Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti'nde silahsızlanma gibi çok özel bir misyonla konuşlandırılmalıdır.
Show More (0)
|
2 |
deploy |
konuşlandırmak |
v. |
|
- The general was forced to deploy troops for an attack.
- General saldırı için birlikleri konuşlandırmak zorunda kaldı.
- Perhaps that will end scandals like the failure of states to deploy in Kosovo the police they promised.
- Belki de bu, devletlerin Kosova'da söz verdikleri polisi konuşlandıramamaları gibi skandalları sona erdirecektir.
Show More (-1)
|
3 |
deploy |
uygulamak |
v. |
|
- The safety net has already been deployed in two Member States.
- Güvenlik ağı halihazırda iki Üye Devlette uygulanmaktadır.
- It is deploying the most outrageous bullying tactics to get small countries to sign bilateral immunity agreements.
- Küçük ülkelere ikili dokunulmazlık anlaşmaları imzalatmak için en çirkin zorbalık taktiklerini uyguluyor.
Show More (-1)
|
4 |
deploy |
kullanmak |
v. |
|
- My current position allows me to deploy all of my creative talents.
- Şu anki konumum tüm yaratıcı yeteneklerimi kullanmama imkan veriyor.
Show More (-2)
|
5 |
deploy |
görevlendirmek |
v. |
|
- Tom was deployed to Iraq.
- Tom Irak'a görevlendirildi.
Show More (-2)
|