1 |
depression |
depresyon |
n. |
|
- Tropical depression occurs if the winds reach up to 38 mph.
- Eğer rüzgar saatte 38 mile ulaşırsa tropikal depresyona yol açar.
- Today, depression is a common illness.
- Günümüzde depresyon sıkça rastlanan bir hastalıktır.
- In a way, every meeting prior to Johannesburg is the cause of ever increasing depression.
- Bir bakıma, Johannesburg'dan önceki her toplantı giderek artan bir depresyona neden olmaktadır.
- In a way, every meeting prior to Johannesburg is the cause of ever increasing depression.
- Bir bakıma Johannesburg'dan önceki her toplantı giderek artan bir depresyona neden oluyor.
- Depression may be part of a physical illness or an effect of medication.
- Depresyon fiziksel bir hastalığın bir parçası veya ilaç tedavisinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir.
- Depression may be part of a physical illness or an effect of medication.
- Depresyon fiziksel bir hastalığın parçası olabileceği gibi ilaçların bir etkisi de olabilir.
- Depression may be part of a physical illness or an effect of medication.
- Depresyon fiziksel bir hastalığın parçası ya da ilaç tedavisinin bir etkisi olabilir.
- Other depression symptoms observed in the patient accompanied these.
- Hastada gözlenen diğer depresyon semptomları da bunlara eşlik etmiştir.
- Layla suffered from a severe depression.
- Leyla şiddetli bir depresyondan muzdaripti.
- Tom suffered from depression.
- Tom depresyondan muzdaripti.
- Do you suffer from depression?
- Depresyondan muzdarip misiniz?
- Sami had a history of depression.
- Sami'nin bir depresyon öyküsü vardı.
- Tom is suffering from depression.
- Tom depresyondan muzdarip.
- Tom popped pills and drank heavily during his depression.
- Tom depresyonu sırasında hap kullanmış ve aşırı derecede içki içmiştir.
- It could trigger a depression.
- Depresyonu tetikleyebilirdi.
- Sami's sadness deepened into a depression.
- Sami'nin üzüntüsü derinleşerek bir depresyona dönüştü.
- Sami's sadness deepened into a depression.
- Sami'nin üzüntüsü depresyona dönüştü.
- I suffer from depression during the winter.
- Kış aylarında depresyondan muzdarip oluyorum.
- Layla slipped into a deep depression over the loss of her best friend, Salima.
- Layla, en yakın arkadaşı Salima'yı kaybettikten sonra derin bir depresyona girdi.
- Tom fell into a deep depression.
- Tom derin bir depresyona düştü.
- Is this the way you have found to fight depression?
- Depresyonla savaşmak için bulduğun yol bu mudur?
- In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
- Depresyona rağmen emtia fiyatları hala yüksek.
- The Great Depression hit Sami's family hard.
- Büyük Depresyon, Sami'nin ailesini sert vurdu.
- Many caregivers suffer from depression.
- Pek çok hastabakıcı depresyondan muzdarip.
- Sami was taking medication to deal with depression.
- Sami depresyonla başa çıkmak için ilaç kullanıyordu.
- Depression can lead to suicide.
- Depresyon intihara yol açabilir.
- Fadil came out of a severe depression thanks to Layla.
- Fadıl, Leyla sayesinde ciddi bir depresyondan çıktı.
- Tom suffered from depression.
- Tom depresyon geçirdi.
- Tom has battled depression at various periods in his life.
- Tom hayatında çeşitli dönemlerde depresyonla mücadele etti.
- Sami was taking medication to deal with depression.
- Sami depresyonla baş etmek için ilaç alıyordu.
- The Japanese economy is in depression.
- Japon ekonomisi depresyonda.
- Because of the protracted depression, many workers are unemployed.
- Uzun süren depresyondan dolayı birçok işçi işsiz.
- Depression is an awful thing.
- Depresyon korkunç bir şeydir.
- Layla slipped into a deep depression over the loss of her best friend, Salima.
- Leyla, en yakın arkadaşı Salima'nın kaybı üzerine derin bir depresyona girdi.
- Fadil came out of a severe depression thanks to Layla.
- Fadıl, Leyla sayesinde ağır bir depresyondan çıktı.
- Tom has a history of depression.
- Tom'un depresyon geçmişi var.
- Depression is an awful thing.
- Depresyon korkunç bir şey.
- Many caregivers suffer from depression.
- Birçok bakıcı depresyondan muzdariptir.
- Tom has battled depression at various periods in his life.
- Tom hayatının çeşitli dönemlerinde depresyonla mücadele etti.
- Poor personal hygiene can be a sign of depression.
- Kötü kişisel hijyen depresyon belirtisi olabilir.
- Is this the way you have found to fight depression?
- Depresyonla savaşmak için bulduğun yol bu mu?
- Tom can't tell the difference between melancholy and depression.
- Tom melankoli ve depresyon arasındaki farkı söyleyemez.
- It could trigger a depression.
- Bu bir depresyonu tetikleyebilir.
- Tom can't tell the difference between melancholy and depression.
- Tom melankoli ile depresyon arasındaki farkı anlayamıyor.
- Layla suffered from a severe depression.
- Layla ağır bir depresyon geçirdi.
- Sami had a history of depression.
- Sami'nin depresyon geçmişi vardı.
- She's in a depression.
- O bir depresyonda.
Show More (44)
|
2 |
depression |
bunalım |
n. |
|
- Zoe's depression ended with her new job.
- Zoe'nin bunalımı yeni işiyle birlikte sona erdi.
- The economic depression in Europe has lasted at least ten years.
- Avrupa'daki ekonomik bunalım en az on yıl sürmüştür.
- The economy is in a slight depression.
- Ekonomi hafif bir bunalım içinde.
- Because of the protracted depression, many workers are unemployed.
- Uzun süren bunalım nedeniyle birçok işçi işsiz.
Show More (1)
|
3 |
depression |
buhran |
n. |
|
- The report states that there will be a depression.
- Raporda bir buhran yaşanacağı belirtiliyor.
- The report states that there will be a depression.
- Rapor, buhran olacağını belirtiyor.
- The economist anticipated a prolonged depression.
- Ekonomist, uzun süreli bir buhran bekliyordu.
- During the Depression in the 1930's, many wealthy people lost everything in the stock market crash.
- 1930'lardaki Buhran sırasında birçok varlıklı insan borsa çöküşünde her şeyini kaybetti.
Show More (1)
|
4 |
depression |
durgunluk |
n. |
|
- The decline in the gross domestic product may result in financial depression.
- Gayri safi milli hasıladaki düşüş mali durgunluğa yol açabilir.
- In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
- Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek.
Show More (-1)
|
5 |
depression |
çöküntü |
n. |
|
- Glacier's erosion led to a depression, which formed a glacial valley.
- Buzuldaki erozyon çöküntüye neden olarak buzul vadisi oluşumuna yol açtı.
- There are some depressions in the road.
- Yolda bazı çöküntüler var.
Show More (-1)
|
6 |
depression |
ekonomik kriz |
n. |
|
- The Japanese economy is in depression.
- Japon ekonomisi krizde.
- The economist anticipated a prolonged depression.
- Ekonomist, sürüp giden bir ekonomik kriz sezinledi.
Show More (-1)
|
7 |
depression |
kriz |
n. |
|
- The economy is in a slight depression.
- Ekonomi hafif bir krizde.
- During the Depression in the 1930's, many wealthy people lost everything in the stock market crash.
- 1930'lardaki kriz sırasında, çok sayıda zengin insan borsanın iflasında her şeyini kaybetti.
Show More (-1)
|
8 |
depression |
çukurluk |
n. |
|
- There are some depressions in the road.
- Yolda bazı çukurluklar var.
Show More (-2)
|