1 |
discourse |
söylem |
n. |
|
- He gave a speech on oral discourse tactics in Middle English.
- Orta İngilizcede sözlü söylem taktikleri üzerine bir konuşma yaptı.
- I would ask that we bring forward discourse on the finality of science, and also on ethics in Europe.
- Bilimin sonluluğu ve Avrupa'da etik üzerine söylemleri öne çıkarmamızı rica ediyorum.
- The human rights discourse is by definition global.
- İnsan hakları söylemi tanımı gereği küreseldir.
Show More (0)
|
2 |
discourse |
tartışma |
n. |
|
- There is an ongoing discourse about healthcare systems.
- Sağlık sistemleri hakkında süregelen bir tartışma mevcut.
Show More (-2)
|
3 |
discourse |
konuşma |
n. |
|
- They listened to her discourse on English lexicography.
- İngilizce sözlükbilimi üzerine yaptığı konuşmayı dinlediler.
Show More (-2)
|
4 |
discourse |
konuşmak |
v. |
|
- She discoursed on the poetic style of Emily Dickinson.
- Emily Dickinson'ın şiirsel tarzı üzerine konuştu.
Show More (-2)
|