1 |
discriminate |
ayrımcılık yapmak |
v. |
|
- Companies that discriminate based on gender fail to attract talent.
- Cinsiyete dayalı ayrımcılık yapan şirketler yetenekleri çekmekte başarısız olurlar.
- I hope that the Commission discriminates according to date in this area.
- Umarım Komisyon bu alanda tarihe göre ayrımcılık yapar.
- Yet the draft decision enables the EU institutions to discriminate in their recruitment on the grounds of age.
- Ancak karar taslağı, AB kurumlarının işe alımlarında yaş temelinde ayrımcılık yapmalarına olanak tanımaktadır.
- I don't discriminate.
- Ayrımcılık yapmam.
- Tom doesn't discriminate.
- Tom ayrımcılık yapmaz.
- Now it's illegal to discriminate.
- Artık ayrımcılık yapmak yasa dışı.
Show More (3)
|
2 |
discriminate |
ayırt etmek |
v. |
|
- I can't discriminate between teal and turquoise.
- Deniz mavisiyle turkuazı ayırt edemiyorum.
- Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
- Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.
Show More (-1)
|
3 |
discriminate |
ayırmak |
v. |
|
- Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
- Tonlamadaki ince farklılıklar orijinali kopyadan ayırır.
Show More (-2)
|
4 |
discriminate |
ayırım yapmak |
v. |
|
- Tom doesn't discriminate.
- Tom ayırım yapmaz.
Show More (-2)
|
5 |
discriminate |
ayrım yapmak |
v. |
|
- Now it's illegal to discriminate.
- Şimdi ayrım yapmak yasa dışıdır.
Show More (-2)
|