|
- Mr President-in-Office, you quoted from Karl Popper's The Open Society and its Enemies.
- Sayın Dönem Başkanı, Karl Popper'in Açık Toplum ve Düşmanları adlı kitabından alıntı yaptınız.
- There must be a better alternative to making enemies for ourselves in the Arab world.
- Arap dünyasında kendimize düşman yaratmanın daha iyi bir alternatifi olmalı.
- A fanatic, by definition, has no interlocutors, only enemies.
- Bir fanatiğin tanımı gereği muhatabı yoktur, sadece düşmanı vardır.
- You quoted from Karl Popper's The Open Society and its Enemies.
- Karl Popper'in Açık Toplum ve Düşmanları kitabından alıntı yaptınız.
- Perhaps more significantly, what signal does this send to potential enemies?
- Belki de daha önemlisi, bu potansiyel düşmanlara nasıl bir sinyal gönderir?
- Earlier the President-in-Office quoted from Karl Popper's The Open Society and Its Enemies.
- Daha önce de Dönem Başkanı Karl Popper'in Açık Toplum ve Düşmanları kitabından bir alıntı yapmıştı.
- As I see it, Israel has many enemies to defeat before it can live in security and peace.
- Gördüğüm kadarıyla İsrail'in güvenlik ve barış içinde yaşayabilmesi için yenmesi gereken çok sayıda düşmanı var.
- Are they also tomorrow's enemies, however?
- Ancak onlar da yarının düşmanları mı?
- We must not become enemies of the open society ourselves.
- Biz de açık toplumun düşmanları haline gelmemeliyiz.
- Peace efforts in the Middle East must concentrate on neutralising enemies of peace, such as Hamas.
- Orta Doğu'daki barış çabaları Hamas gibi barış düşmanlarını etkisiz hale getirmeye odaklanmalıdır.
- Perhaps more significantly, what signal does this send to potential enemies?
- Belki de daha önemlisi, bu durum potansiyel düşmanlara nasıl bir sinyal gönderiyor?
- September 11 should have taught us that we must apply the same principles to our friends, as to our enemies.
- 11 Eylül bize düşmanlarımıza olduğu kadar dostlarımıza da aynı ilkeleri uygulamamız gerektiğini öğretmiş olmalıdır.
- The United States, too, has a tradition of barring those regarded as enemies or as dangerous influences.
- Amerika Birleşik Devletleri de düşman ya da tehlikeli etki olarak gördüğü kişileri engelleme geleneğine sahiptir.
- We will fight with enemies of truth at night.
- Hakikat düşmanları ile geceleri mücadele edeceğiz.
- He also liked to dip bread into the blood of his enemies and eat it.
- Ayrıca, düşmanlarının kanına ekmek batırarak yemeyi severdi.
- We will fight with enemies of truth at night.
- Geceleri hakikatin düşmanlarıyla savaşacağız.
- My father used to tell me that a man must know his enemies.
- Babam bana bir adamın düşmanlarını tanıması gerektiğini söylerdi.
- He also liked to dip bread into the blood of his enemies and eat it.
- Ayrıca ekmeği düşmanlarının kanına batırıp yemeyi de severdi.
- He also liked to dip bread into the blood of his enemies and eat it.
- Ayrıca düşmanlarının kanına ekmek batırıp yemeyi de severdi.
- We will fight with enemies of truth at night.
- Geceleri hakikat düşmanlarıyla savaşacağız.
- Stay vigilant and do not give in to the provocations of enemies; then, you will win.
- Uyanık olun ve düşmanların provokasyonlarına gelmeyin; o zaman kazanırsınız.
- She has no enemies.
- Onun hiç düşmanı yok.
- He was badly treated at the hands of his enemies.
- Ona düşmanlarının elinde kötü muamele edildi.
- We were enemies.
- Biz düşmandık.
- Don't judge a man by the opinions of his enemies.
- Bir erkeği düşmanlarının düşünceleriyle yargılama.
- He has many enemies in the political world.
- Politik dünyada pek çok düşmanı var.
- I doubt that Tom has any enemies.
- Tom'un düşmanları olduğundan şüpheliyim.
- These are our enemies.
- Bunlar bizim düşmanlarımız.
- I know who my enemies are.
- Düşmanlarımın kim olduklarını biliyorum.
- Did she have any enemies?
- Onun hiç düşmanı var mıydı?
- Sami truly kept his friends close and his enemies closer.
- Sami gerçekten dostlarını yakınında, düşmanlarını ise daha yakınında tutardı.
- With friends like Tom, who needs enemies?
- Tom gibi dostlar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- I'm surrounded by enemies.
- Etrafım düşman dolu.
- Tom has no friends and no enemies.
- Tom'un ne arkadaşı ne de düşmanı var.
- Tom and I are enemies.
- Tom ve ben düşmanız.
- Terrorism is one of the biggest enemies of world peace.
- Terörizm dünya barışının en büyük düşmanlarından biridir.
- America has enemies.
- Amerika'nın düşmanları var.
- Keep your friends close and your enemies closer.
- Dostlarınızı yakın, düşmanlarınızı daha yakın tutun.
- With friends like Tom, one doesn't need any enemies.
- Tom gibi dostları olan birinin düşmana ihtiyacı yoktur.
- Love your enemies.
- Düşmanlarınızı sevin.
- Keep your friends close and your enemies closer.
- Dostlarını yakın düşmanlarını daha yakın tut.
- They crushed their enemies.
- Düşmanlarını ezdiler.
- Cats and mice are natural enemies.
- Kediler ve fareler doğal düşmandır.
- Wise people learn from their enemies.
- Akıllı insanlar düşmanlarından bir şeyler öğrenir.
- Why do you have so many enemies?
- Neden bu kadar çok düşmanın var?
- Did your husband have many enemies?
- Kocanın birçok düşmanı var mıydı?
- It is an act of treason to sell military secrets to your country's enemies.
- Ülkenizin düşmanlarına askeri sırları satmak vatana ihanettir.
- She crushed her enemies.
- O düşmanlarını ezdi.
- Tom has too many enemies.
- Tom'un çok fazla düşmanı var.
- You have many enemies.
- Bir sürü düşmanınız var.
- Mortal enemies are immortal friends.
- Ölümcül düşmanlar ölümsüz dostlardır.
- He crushed his enemies.
- Düşmanlarını ezdi.
- They are bitter enemies.
- Onlar amansız düşmanlardır.
- It is not enough to defeat our external enemies, it is also necessary to exterminate our internal enemies.
- Dış düşmanlarımızı yenmek yetmez, iç düşmanlarımızı da yok etmek gerekir.
- He has so many friends, he wants enemies.
- O kadar çok arkadaşı var ki, düşman istiyor.
- My enemies fear me, and my friends love me.
- Düşmanlarım benden korkar, dostlarım ise beni sever.
- The people saved their homeland from its enemies.
- İnsanlar vatanlarını düşmanlarından kurtardılar.
- Are you and Tom enemies?
- Sen ve Tom düşman mısınız?
- Tom has made a number of enemies.
- Tom'un birkaç düşmanı var.
- Tom has a lot of enemies.
- Tom'un bir sürü düşmanı var.
- These happy slaves are the most furious enemies of freedom.
- Bu mutlu köleler özgürlüğün en azılı düşmanlarıdır.
- I knew who my enemies were.
- Düşmanlarımın kim olduğunu biliyordum.
- Did Tom have any enemies you know of?
- Tom'un bildiğin bir düşmanı var mıydı?
- Did he have any enemies?
- Hiç düşmanı var mıydı?
- At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other.
- Bir zamanlar düşmandık, ama barıştık ve şimdi birbirimizle dostane ilişkiler içindeyiz.
- Not every grandchild is an angel; sometimes grandchildren are enemies.
- Her torun bir melek değildir; bazen torunlar düşmandır.
- He has absolutely no enemies.
- Onun kesinlikle düşmanları yoktur.
- The two had been enemies for a long time.
- İkisi uzun zamandır düşmandı.
- Cats and mice are natural enemies.
- Kediler ve fareler doğal düşmanlardır.
- I'm surrounded by enemies.
- Etrafım düşmanlarla sarılı.
- We have to defeat our enemies.
- Düşmanlarımızı yenmek zorundayız.
- The two enemies were face to face.
- İki düşman yüz yüzeydi.
- Today's friends are tomorrow's enemies.
- Bugünün dostları yarının düşmanlarıdır.
- Mary crushed her enemies.
- Mary düşmanlarını ezdi.
- I see no reason for us to be enemies.
- Düşman olmamız için hiçbir neden görmüyorum.
- I'm surrounded by enemies.
- Etrafımı düşman sarmış.
- Twitter is among the biggest enemies of Islam.
- Twitter İslam'ın en büyük düşmanları arasında.
- We're not your enemies.
- Biz senin düşmanın değiliz.
- The neighbors were enemies for years.
- Komşular yıllarca düşmandı.
- I don't want us to be enemies.
- Düşman olmamızı istemiyorum.
- I have a lot of enemies.
- Birçok düşmanım var.
- Not every grandchild is an angel; sometimes grandchildren are enemies.
- Her torun melek değildir; bazen torunlar düşmandır.
- We're surrounded by enemies.
- Etrafımız düşmanlarla çevrili.
- Tom told me he had no enemies.
- Tom bana hiç düşmanının olmadığını söyledi.
- The people saved their homeland from its enemies.
- Halk vatanını düşmanlardan kurtardı.
- Tom told me he had no enemies.
- Tom bana hiç düşmanı olmadığını söyledi.
- Enemies surround me.
- Düşmanlar etrafımı sardı.
- Jesus told us to turn the other cheek, love our enemies, and pray for them.
- İsa bize diğer yanağımızı çevirmemizi, düşmanlarımızı sevmemizi ve onlar için dua etmemizi söyledi.
- He has no enemies.
- Onun hiç düşmanı yok.
- Sami has made a number of enemies around town.
- Sami kasabada bir sürü düşman edinmişti.
- We were enemies.
- Düşmandık.
- We don't have to be enemies.
- Düşman olmak zorunda değiliz.
- Birds are the natural enemies of insects.
- Kuşlar böceklerin doğal düşmanıdır.
- God protect me from my friends – I can take care of my enemies myself.
- Tanrı beni dostlarımdan korusun. Düşmanlarımın icabına kendim bakabilirim.
- I don't have any enemies.
- Hiç düşmanım yok.
- Did Tom have any enemies you know of?
- Tom'un senin bildiğin bir düşmanı var mıydı?
- She doesn't have any enemies.
- Onun hiç düşmanı yoktur.
- I don't think Tom has any enemies.
- Tom'un hiç düşmanı olduğunu sanmıyorum.
- I trust my enemies more than my friends.
- Düşmanlarıma dostlarımdan daha çok güvenirim.
- Layla had plenty of enemies.
- Layla'nın bir sürü düşmanı vardı.
- As Tom told me, Esperanto has two enemies, ignorance and prejudice.
- Tom'un bana dediği gibi Esperanto'nun iki düşmanı var, bilgisizlik ve ön yargı.
- Friends today, enemies tomorrow.
- Bugün dost, yarın düşman.
- Your enemies are just an illusion.
- Senin düşmanların sadece bir yanılsama.
- Tom has plenty of enemies.
- Tom'un bir sürü düşmanı var.
- Tom and I are mortal enemies.
- Tom ve ben ölümüne düşmanız.
- I don't think Tom has any enemies.
- Tom'un düşmanları olduğunu sanmıyorum.
- Who are your enemies?
- Düşmanlarınız kim?
- I don't lend books to friends or enemies.
- Dostlarıma ya da düşmanlarıma kitap ödünç vermem.
- Layla had plenty of enemies.
- Leyla'nın çok sayıda düşmanı vardı.
- Tom had a lot of enemies.
- Tom'un bir sürü düşmanı vardı.
- We're not enemies.
- Biz düşman değiliz.
- I don't have enemies.
- Benim düşmanım yok.
- He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.
- O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı.
- Be friends with your friends and enemies with your enemies.
- Arkadaşlarınızla arkadaş ve düşmanlarınızla düşman olun.
- There are too many enemies in the south.
- Güneyde çok fazla düşman var.
- The Native Americans scalped their enemies.
- Amerikan yerlileri düşmanlarının kafa derilerini yüzerlerdi.
- I have many enemies.
- Bir sürü düşmanım var.
- They're enemies.
- Onlar düşmanlar.
- Save me, Lord, from my friends, I will deal with my enemies myself!
- Kurtar beni Tanrım, dostlarımdan, düşmanlarımla kendim başa çıkacağım!
- I know who my enemies are.
- Düşmanlarımın kim olduğunu biliyorum.
- Are we your enemies?
- Biz senin düşmanın mıyız?
- We aren't enemies.
- Biz düşman değiliz.
- He likes to gossip, therefore he has a lot of enemies.
- Dedikoduyu sever, bu nedenle çok düşmanı var.
- Even Tom's enemies admit he's a just man.
- Tom'un düşmanları bile onun adil bir adam olduğunu kabul ediyor.
- Your enemies are just an illusion.
- Düşmanların sadece bir yanılsama.
- He had many political enemies.
- Birçok siyasi düşmanı vardı.
- You have many enemies.
- Senin çok düşmanın var.
- With a friend like you, one doesn't need enemies.
- Senin gibi bir dostun varsa, düşmana gerek yok.
- I don't have any enemies.
- Benim hiç düşmanım yok.
- We're surrounded by enemies.
- Düşmanlar tarafından çevriliyiz.
- Forgive your enemies, but never forget their names.
- Düşmanlarını affet ama isimlerini asla unutma.
- With such friends, one needs no enemies.
- Bu tür arkadaşlarla biri hiç düşmana ihtiyaç duymaz.
- Aren't you and Tom enemies?
- Sen ve Tom düşman değil misiniz?
- She doesn't have any enemies.
- Hiç düşmanı yok.
- He likes to gossip, therefore he has a lot of enemies.
- Dedikodu yapmayı sever, bu yüzden çok düşmanı var.
- With such friends, one needs no enemies.
- Böyle dostlar varken düşmana gerek yok.
- Enemies surround me.
- Etrafım düşman dolu.
- My enemies fear me, and my friends love me.
- Düşmanlarım benden korkar ve dostlarım beni sever.
- She crushed her enemies.
- Düşmanlarını ezdi.
- For my friends, everything; for my enemies, the law.
- Arkadaşlarım için her şey; düşmanlarım için hukuk.
- Tom is still young and hasn't managed to get any enemies.
- Tom hâlâ genç ve hiç düşman edinemedi.
- I knew who my enemies were.
- Düşmanlarımın kim olduklarını biliyordum.
- Tom says he doesn't have any enemies.
- Tom hiç düşmanı olmadığını söylüyor.
- Tom crushed his enemies.
- Tom düşmanlarını ezdi.
- Sami seemed to have no known enemies.
- Sami'nin bilinen bir düşmanı yok gibiydi.
- They're not my enemies.
- Onlar benim düşmanlarım değil.
- Did Fadil have any enemies in the area?
- Fadıl'ın bölgede düşmanları var mıydı?
- We must vanquish our enemies.
- Düşmanlarımızı yenmeliyiz.
- I don't have enemies.
- Düşmanlarım yok.
- For my friends, everything; for my enemies, the law.
- Dostlarım için her şey; düşmanlarım içinse kanun.
- As Tom told me, Esperanto has two enemies, ignorance and prejudice.
- Tom'un bana söylediği gibi, Esperanto'nun iki düşmanı var, cehalet ve önyargı.
- He has absolutely no enemies.
- Kesinlikle hiç düşmanı yok.
- Birds are natural enemies of insects.
- Kuşlar böceklerin doğal düşmanıdır.
- Tom didn't have any enemies.
- Tom'un hiç düşmanı yoktu.
- Tom has absolutely no enemies.
- Tom'un kesinlikle düşmanı yok.
- I don't treat you like enemies.
- Size düşman gibi davranmıyorum.
- Love your enemies, do good to those who hate you.
- Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın.
- He has many enemies in the political world.
- Siyaset dünyasında birçok düşmanı var.
- Enemies surround me.
- Etrafımı düşman sarmış.
- With friends like that, who needs enemies?
- Böyle dostlar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- I have a lot of enemies.
- Bir sürü düşmanım var.
- Friends today, enemies tomorrow.
- Bugün arkadaşlar, yarın düşmanlar.
- Are we your enemies?
- Biz sizin düşmanlarınız mıyız?
- The wise learn a lot from their enemies.
- Bilge biri düşmanlarından çok şey öğrenir.
- Tell our enemies that they may take our lives, but they'll never take our freedom!
- Düşmanlarımıza söyleyin, canımızı alabilirler ama özgürlüğümüzü asla alamazlar!
- Did Fadil have any enemies in the area?
- Fadıl'ın bölgede hiç düşmanı var mıydı?
- Birds are the natural enemies of insects.
- Kuşlar böceklerin doğal düşmanlarıdır.
- We must vanquish our enemies.
- Düşmanlarımızı yok etmeliyiz.
- I love my enemies.
- Düşmanlarımı seviyorum.
- Tom has no friends and no enemies.
- Tom'un hiç dostu ya da düşmanı yoktur.
- You crushed your enemies.
- Düşmanlarını ezdin.
- Wise people learn from their enemies.
- Bilge insanlar düşmanlarından öğrenirler.
- Tom told me he didn't have any enemies.
- Tom bana hiç düşmanının olmadığını söyledi.
- He has so many friends, he wants enemies.
- Onun pek çok arkadaşı var, o düşmanlar istiyor.
- Mary and I aren't enemies, but we're not friends, either.
- Mary ve ben düşman değiliz ama dost da değiliz.
- He had many political enemies.
- Onun çok sayıda siyasi düşmanları vardı.
- Did she have any enemies?
- Hiç düşmanı var mıydı?
- Be friends with your friends and enemies with your enemies.
- Dostlarınızla dost, düşmanlarınızla düşman olun.
- Tom has a lot of enemies.
- Tom'un çok düşmanı var.
- We aren't enemies.
- Düşman değiliz.
- With relatives like him, who needs enemies?
- Onun gibi akrabalar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- Kill your enemies.
- Düşmanlarınızı öldürün.
- We crushed our enemies.
- Biz düşmanlarımızı ezdik.
- With friends like these, who needs enemies?
- Böyle arkadaşlar varken düşmanı kim ne yapsın?
- Those are your enemies.
- Onlar senin düşmanların.
- Tom has many enemies.
- Tom'un birçok düşmanı var.
- With such friends, who needs enemies?
- Böyle dostlar varken, kimin düşmana ihtiyacı olur ki?
- Do enemies listen to their enemies?
- Düşmanlar düşmanlarını dinler mi?
- With friends like these, who needs enemies?
- Böyle dostlar varken, düşmana ne gerek var?
- Do not try to run away, please, because the eyes of your enemies are watchful.
- Kaçmaya çalışma, lütfen, çünkü düşmanlarının gözleri tetikte.
- Tom doesn't have any enemies.
- Tom'un hiç düşmanı yok.
- We crushed our enemies.
- Düşmanlarımızı ezdik.
- The only natural enemies of beluga whales are polar bears.
- Beluga balinalarının tek doğal düşmanı kutup ayılarıdır.
- I've made a lot of enemies.
- Bir sürü düşman edindim.
- Tom and I aren't enemies.
- Tom ve ben düşman değiliz.
- Mary and I aren't enemies, but we're not friends, either.
- Mary ve ben düşman değiliz ama arkadaş da değiliz.
- You've got a lot of enemies.
- Bir sürü düşmanın var.
- He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.
- Hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak geçirmiş cesur bir savaşçıydı.
- I can't imagine Tom had any enemies.
- Tom'un düşmanları olduğunu hayal bile edemiyorum.
- The current president has many enemies.
- Şimdiki devlet başkanının pek çok düşmanı var.
- Twitter is among the biggest enemies of Islam.
- Twitter İslâm'ın en büyük düşmanları arasındadır.
- I see no reason for us to be enemies.
- Düşman olmamız için bir neden göremiyorum.
- The king crushed his enemies.
- Kral düşmanlarını ezdi.
- He was badly treated at the hands of his enemies.
- Düşmanlarından kötü muamele gördü.
- Tom has no friends and no enemies.
- Tom'un hiç arkadaşı ve düşmanı yoktur.
- Did he have any enemies?
- Onun hiç düşmanı var mıydı?
- They are not enemies, but friends.
- Onlar düşman değiller fakat dostlar.
- Tom has many enemies.
- Tom'un çok düşmanı var.
- The two enemies were face to face.
- İki düşman karşı karşıyaydı.
- She has absolutely no enemies.
- Kesinlikle hiç düşmanı yok.
- It is necessary to know our enemies if we want to defeat them.
- Düşmanlarımızı yenmek istiyorsak onları tanımamız gerekir.
- They're not my enemies.
- Düşmanım değiller.
- We must not be enemies.
- Düşman olmamalıyız.
- Let's not be enemies.
- Düşman olmayalım.
- I don't treat you like enemies.
- Sana düşman gibi davranmıyorum.
- Tom has plenty of enemies.
- Tom'un çok sayıda düşmanı var.
- Those are your enemies.
- Bunlar düşmanlarınız.
- She doesn't have any enemies at all.
- Onun hiç düşmanı yok.
- The current president has many enemies.
- Şu anki başkanın birçok düşmanı var.
- I can't imagine Tom had any enemies.
- Tom'un hiç düşmanı olduğunu sanmıyorum.
- They're enemies.
- Onlar düşman.
- I don't lend books to friends or enemies.
- Dostlarıma ve düşmanlarıma ödünç kitap vermem.
- Don't judge a man by the opinions of his enemies.
- Bir adamı düşmanlarının fikirlerine göre yargılama.
- They crushed their enemies.
- Onlar düşmanlarını ezdiler.
- The Native Americans scalped their enemies.
- Yerli Amerikalılar düşmanlarının kafa derisini yüzdüler.
- Tom told me he didn't have any enemies.
- Tom bana hiç düşmanı olmadığını söyledi.
- Mortal enemies are immortal friends.
- Ölümlü düşmanlar ölümsüz dostlardır.
- Tell our enemies that they may take our lives, but they'll never take our freedom!
- Düşmanlarımıza, canımızı alsalar da, özgürlüğümüzü asla alamayacaklarını söyle!
- They aren't our enemies.
- Onlar bizim düşmanımız değil.
- I crushed my enemies.
- Düşmanlarımı ezdim.
- Tom has no friends and no enemies.
- Tom'un ne dostu ne düşmanı vardır.
- With relatives like him, who needs enemies?
- Onun gibi akrabalarla, kim düşmanlara ihtiyaç duyar ki?
- They are not enemies, but friends.
- Onlar düşman değil, dost.
- Love your enemies, for they point out your mistakes.
- Düşmanlarınızı sevin, çünkü onlar sizin hatalarınızı gösterirler.
- We're not your enemies.
- Biz sizin düşmanınız değiliz.
- With friends like that, who needs enemies?
- Öyle arkadaşlarla, kimin düşmana ihtiyacı var?
- I crushed my enemies.
- Ben düşmanlarımı ezdim.
- It is not enough to defeat our external enemies, it is also necessary to exterminate our internal enemies.
- Harici düşmanları yenmek yetmez, dahili düşmanları da imha etmek lazımdır.
- Did your husband have many enemies?
- Kocanızın çok düşmanı var mıydı?
- They are bitter enemies.
- Onlar azılı düşmanlar.
- Forgive your enemies, but never forget their names.
- Düşmanlarını affet ama onların adlarını asla unutma.
- I'm surrounded by enemies.
- Etrafım düşmanlarla çevrili.
- Who are your enemies?
- Senin düşmanların kim?
- The wise learn a lot from their enemies.
- Bilgeler düşmanlarından çok şey öğrenir.
- I'm surrounded by enemies.
- Düşman tarafından sarıldım.
- Sami has made a number of enemies around town.
- Sami kasaba çevresinde birçok düşman edindi.
- I never prevent my enemies from hanging themselves.
- Düşmanlarımın kendilerini asmalarına asla engel olmam.
Show More (244)
|