| 1 |
fasten |
bağlamak |
v. |
|
- She fastened the bag after putting in the tomatoes.
- Domatesleri koyduktan sonra poşeti bağladı.
- Please fasten your seat belts and prepare for departure.
- Lütfen emniyet kemerlerinizi bağlayın ve kalkış için hazırlanın.
- Fasten your seat belt.
- Emniyet kemerini bağla.
- The driver advised us to fasten our seat belts.
- Sürücü bize emniyet kemerlerimizi bağlamamızı tavsiye etti.
- The driver advised us to fasten our seat belts.
- Sürücü bize emniyet kemerlerimizi bağlamamızıı tavsiye etti.
- Please fasten your seat belt during takeoff and landing.
- Lütfen kalkış ve iniş sırasında emniyet kemerinizi bağlayın.
- Please fasten your seat belt.
- Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın.
- She showed the passengers how to fasten their seat belts.
- Yolculara emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını gösterdi.
- Fasten your seat belt.
- Emniyet kemerinizi bağlayın.
- After that, Mike tells Hiroshi to fasten his seat belt.
- Ondan sonra, Mike Hiroshi'ye emniyet kemerini bağlamasını söyledi.
- Please fasten your seat belts, and kindly refrain from smoking.
- Lütfen kemerlerinizi bağlayın ve sigara içmeyin.
- After that, Mike tells Hiroshi to fasten his seat belt.
- Bundan sonra, Mike Hiroshi'ye emniyet kemerini bağlamasını söyler.
- Tom fastened his seatbelt.
- Tom emniyet kemerini bağladı.
- Please fasten your seat belt.
- Lütfen kemerinizi bağlayın.
- Fasten your seat belt, please.
- Emniyet kemerinizi bağlayın lütfen.
- In North America it is against the law to fail to fasten your seatbelt.
- Kuzey Amerika'da emniyet kemerinizi bağlamamanız yasaya aykırıdır.
- You must fasten your safety belts in a plane.
- Bir uçakta emniyet kemerlerini bağlamalısın.
- Check all the loose knots and fasten them tight.
- Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
- Fasten your seatbelt.
- Emniyet kemerini bağla.
- She advised him to fasten his seat belt.
- Emniyet kemerini bağlamasını tavsiye etti.
- Please fasten your seatbelt.
- Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın.
- She fastened the clasp of her necklace.
- Kolyesinin tokasını bağladı.
- Fasten the rope to the tree.
- İpi ağaca bağla.
- Tom fastened his seat belt.
- Tom emniyet kemerini bağladı.
- Fasten your seat belt while driving.
- Araba sürerken emniyet kemerini bağla.
- Fasten your seat belt while driving.
- Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.
- She showed them how to fasten their seat belts.
- Emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını onlara gösterdi.
- Fasten your seatbelts.
- Kemerlerinizi bağlayın.
- Fasten your seatbelts.
- Emniyet kemerlerinizi bağlayın.
- You must fasten your safety belts in a plane.
- Uçakta emniyet kemerlerinizi bağlamalısınız.
- Tom tried to fasten his seatbelt.
- Tom emniyet kemerini bağlamaya çalıştı.
- She showed the passengers how to fasten their seat belts.
- O, emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını yolculara gösterdi.
- Please fasten your seat belts and prepare for departure.
- Lütfen kemerlerinizi bağlayın ve kalkışa hazırlanın.
- She showed them how to fasten their seat belts.
- Onlara emniyet kemerlerini nasıl bağlayacaklarını gösterdi.
- Fasten your seat belt when you drive.
- Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.
Show More (32)
|
| 2 |
fasten |
takmak |
v. |
|
- Fasten your seat belt, please.
- Emniyet kemerini tak, lütfen.
- Please fasten your seat belts, and kindly refrain from smoking.
- Lütfen emniyet kemerinizi takınız ve sigara içmekten uzak durunuz.
- Tom fastened his seatbelt.
- Tom emniyet kemerini taktı.
- In North America it is against the law to fail to fasten your seatbelt.
- Kuzey Amerika'da emniyet kemerinizi takmamak yasalara aykırıdır.
- Tom tried to fasten his seatbelt.
- Tom emniyet kemerini takmaya çalıştı.
- Mary fastened the locket around her neck.
- Mary madalyonu boynuna taktı.
- Please make sure your seat belt is fastened.
- Lütfen emniyet kemerinizi taktığınızdan emin olunuz.
Show More (4)
|
| 3 |
fasten |
kapamak |
v. |
|
- The eagle fastened its claws on its prey.
- Kartal pençelerini avının üzerine kapadı.
- She fastened the clasp of her necklace.
- Gerdanlığının tokasını kapadı.
- This window won't fasten.
- Bu pencere kapanmaz.
- This window won't fasten.
- Bu pencere kapanmıyor.
Show More (1)
|
| 4 |
fasten |
iliklemek |
v. |
|
- I can't fasten my old trousers as I have gained weight.
- Kilo aldığım için eski pantolonumu ilikleyemiyorum.
Show More (-2)
|
| 5 |
fasten |
kilitlemek |
v. |
|
- Fasten all the doors before going on holiday.
- Tatile çıkmadan önce tüm kapıları kilitleyin.
Show More (-2)
|
| 6 |
fasten |
sabitlemek |
v. |
|
- Fasten the equipment by using split pins.
- Ekipmanı ayrık pimler kullanarak sabitleyin.
Show More (-2)
|
