Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
kanal kapağı
remote-indicating meter
for a time
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
Geçmiş
Cümleler
"for a time"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 2 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
for a time
zf.
bir süre
2
Genel
for a time
zf.
bir müddet
"for a time"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 95 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
have been waiting for a long time
f.
gözü yollarda kalmak
2
Genel
(for a time piece) be slow
f.
geri kalmak
3
Genel
make an application for a second time
f.
tekrar başvurmak
4
Genel
work for a long time
f.
uzun zaman çalışmak
5
Genel
know (someone) for a long time
f.
uzun süredir tanımak
6
Genel
work for a long time
f.
uzun süre çalışmak
7
Genel
reschedule a meeting or event for an earlier time
f.
erken tarihe almak
8
Genel
reschedule a meeting or event for an earlier time
f.
erken bir tarihe almak
9
Genel
reschedule a meeting or event for an earlier time
f.
erkene almak
10
Genel
not to have been used for a long time
f.
örümcek bağlamak
11
Genel
wait for a long time
f.
uzun zamandır beklemek
12
Genel
wait for a long time
f.
uzun zamandır bekliyor olmak
13
Genel
stop/halt for a short time
f.
geçici bir süre dolmak
14
Genel
(for a teacher) give a student hard time in school
f.
bir öğrenciye takmak
15
Genel
for a short time
zf.
kısa bir süre için
16
Genel
for a long time
zf.
uzun zamandan beri
17
Genel
for a long time
zf.
çoktandır
18
Genel
for weeks at a time
zf.
üst üste haftalarca
19
Genel
for a long time
zf.
epeydir
20
Genel
for a long time
zf.
uzun zamandır
21
Genel
for a long time
zf.
hanidir
22
Genel
for a long time
zf.
uzun bir zaman
23
Genel
for a long time now
zf.
kaç zamandır
24
Genel
for a long time
zf.
çoktan beri
25
Genel
for a length of time
zf.
belirli bir süre
26
Genel
for a length of time
zf.
belli bir süre
27
Genel
for a long time
zf.
uzun süreden beri
28
Genel
for a long time
zf.
çoktan
29
Genel
for a long time (now)
zf.
çoktandır
30
Genel
for a long time (now)
zf.
çoktan beri
31
Genel
for a long time
zf.
çok uzun zamandır
32
Genel
for a very long time
zf.
çok uzun bir süredir
33
Genel
for a long time
zf.
uzun müddettir
34
Genel
for a longer time
zf.
daha uzun bir süre
35
Genel
for the first time in a long time
zf.
uzun süredir ilk defa/kez
36
Genel
for such a long time
zf.
bunca zaman
37
Genel
for hours at a time
zf.
saatler boyunca
38
Genel
for a long time
zf.
nicedir
Phrasals
39
Öbek Fiiller
incapacitate someone for a period of time
f.
birini belirli bir süre çalışamaz hale getirmek
40
Öbek Fiiller
get something together (for a particular time)
f.
(belirli bir zamanda) bir şey ayarlamak/organize etmek
41
Öbek Fiiller
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time)
f.
(birini bir süreliğine bir şeyi/işi) yapamaz duruma getirmek
42
Öbek Fiiller
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time)
f.
(birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz kılmak
43
Öbek Fiiller
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time)
f.
(birini bir süreliğine bir işi yapmaktan) aciz bırakmak
44
Öbek Fiiller
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time)
f.
(birini bir süreliğine bir şeyi/işi) yapamaz hale getirmek
45
Öbek Fiiller
incapacitate (someone) for (something) for (a period of time)
f.
(birini bir süreliğine bir işi yapmak için) güçsüz düşürmek/bırakmak
Phrases
46
İfadeler
for far too brief a time
expr.
çok çok kısa bir süre için
47
İfadeler
there is a time for everything
expr.
herşeyin bir zamanı vardır
48
İfadeler
for a long time to come
expr.
(gelecekte) uzunca bir süre
Proverb
49
Atasözü
there is a time and a place for everything
her şeyin bir zamanı ve yeri var
Colloquial
50
Konuşma Dili
have been waiting for a long time
f.
uzun zamandır bekliyor olmak
51
Konuşma Dili
for a short time
expr.
kısa süreliğine
52
Konuşma Dili
for a long time
expr.
ne zamandır
53
Konuşma Dili
for a last time
expr.
son bir kez
54
Konuşma Dili
thank you for a (some kind of) time
expr.
sayende geçirdiğim (güzel, harika) zaman için teşekkürler
55
Konuşma Dili
thank you for a (some kind of) time
expr.
(harika, güzel) vakit geçirdim, teşekkürler
56
Konuşma Dili
thank you for a (some kind of) time
expr.
birlikte geçirdiğimiz (güzel, harika) zaman için teşekkürler
57
Konuşma Dili
thank you for a (some kind of) time
expr.
her şey için teşekkürler
58
Konuşma Dili
thank you for a lovely time
expr.
geçirdiğimiz güzel zaman için teşekkürler
59
Konuşma Dili
thank you for a lovely time
expr.
her şey için teşekkürler
60
Konuşma Dili
thanks for a (some kind of) time
expr.
(güzel, harika) zaman geçirmemi sağladığın/sağladığınız için teşekkürler
61
Konuşma Dili
thanks for a (some kind of) time
expr.
(güzel, harika) vakit geçirdim, teşekkürler
62
Konuşma Dili
thanks for a (some kind of) time
expr.
geçirdiğimiz (güzel, harika) zaman için teşekkürler
63
Konuşma Dili
there's a time and a place (for something)
expr.
(bir şeyin) bir zamanı ve yeri var
64
Konuşma Dili
there's a time and a place (for something)
expr.
(bir şeyin) doğru bir zamanı ve yeri var
65
Konuşma Dili
time (for you) to get a watch!
exclam.
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat alma vaktin!
66
Konuşma Dili
time (for you) to get a watch!
exclam.
(saati soran birine cevap olarak) tam senin kendine bir saat edinme zamanın!
67
Konuşma Dili
time (for you) to get a watch!
exclam.
(saati soran birine cevap olarak) kendine bir saat alma vaktin gelmiş!
Idioms
68
Deyim
time for a change
i.
değişim vakti/zamanı
69
Deyim
have a lot of time for somebody
f.
(değer verdiği/hoşlandığı) birisine ayıracak çok zamanı olmak
70
Deyim
have a lot of time for somebody/something [uk]
f.
birini/bir şeyi çok sevmek
71
Deyim
have a lot of time for somebody/something [uk]
f.
birine/bir şeye çok saygı duymak
72
Deyim
have a lot of time for somebody/something [uk]
f.
birine/bir şeye hayran olmak
73
Deyim
have a lot of time for somebody/something [uk]
f.
birine/bir şeye gıpta etmek
Speaking
74
Konuşma
we've known each other for a long time
expr.
birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz
75
Konuşma
a little time apart would be good for both of us
expr.
biraz ayrı kalmak ikimiz için de iyi olur
76
Konuşma
I haven't talked about my feelings for a long time
expr.
duygularım hakkında uzun zamandır konuşmadım
77
Konuşma
it's time for a change
expr.
değişim vakti/zamanı
78
Konuşma
there is a first time for everything
expr.
her şeyin bir ilki vardır
79
Konuşma
I drove a car for the first time
expr.
ilk kez araba kullandım
80
Konuşma
I drove a car for the first time
expr.
ilk kez araba sürdüm
81
Konuşma
for a short time
expr.
kısa süreliğine
82
Konuşma
I have not seen you for long a time
expr.
seni uzun zamandır göremiyorum
83
Konuşma
I'm a bit tied up for the time being
expr.
şu an biraz meşgulüm
84
Konuşma
I've wanted to give this to you for a long time
expr.
uzun zamandır bunu sana vermek istiyordum
85
Konuşma
there's a first time for everything
expr.
her şeyin bir ilki vardır
86
Konuşma
there's a first time for everything
expr.
farklı şeyler denemek güzeldir
87
Konuşma
there's a first time for everything
expr.
ezberin dışına çıkmak iyidir
88
Konuşma
there's a first time for everything
expr.
çekinilen şeylerin/korkuların üstüne gitmek iyidir
89
Konuşma
there's a first time for everything
expr.
kendini şaşırtmak iyidir
90
Konuşma
there's a first time for everything
expr.
alışılmışın dışına çıkmak iyidir
91
Konuşma
there's a first time for everything
expr.
sınırlarını zorlamak iyidir
92
Konuşma
there's a first time for everything
expr.
hiçbir şey imkansız değildir
93
Konuşma
there's a first time for everything
expr.
her şey olabilir
Medical
94
Medikal
continue for a life time
f.
ömür boyu sürmek
Ottoman Turkish
95
Osmanlıca
formerly person attached to a mosque whose chief duty was to determine the time for ezan
i.
muvakkit
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of for a time
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy