|
- I forgot how to start the machine.
- Makineyi nasıl çalıştıracağımı unuttum.
- Sorry, I forgot to call you.
- Kusura bakma, seni aramayı unuttum.
- I couldn't open the door as I had forgotten my keys.
- Anahtarımı unuttuğum için kapıyı açamadım.
- I simply can't forget about the incident.
- Olayı unutamıyorum ki ben.
- This improvement is a lesser evil that must not cause us to forget the basic question.
- Bu gelişme, temel sorunu unutmamıza neden olmaması gereken daha az kötü bir durumdur.
- We shall not forget the prospect of Turkey, however, neither shall we forget Bulgaria and Romania.
- Türkiye'nin beklentilerini unutmamalıyız, ancak Bulgaristan ve Romanya'yı da unutmamalıyız.
- In other words, without fish meal there can be practically no aquaculture and we should not forget that.
- Başka bir deyişle, balık unu olmadan neredeyse hiç su ürünleri yetiştiriciliği yapılamaz ve bunu unutmamalıyız.
- Moreover, it is as if we completely forget this when we go on to discuss the developing countries.
- Dahası, gelişmekte olan ülkeleri tartışmaya başladığımızda sanki bunu tamamen unutuyoruz.
- Let us not forget that we have to convince the people that enlargement is in their interests.
- İnsanları genişlemenin kendi çıkarlarına olduğuna ikna etmemiz gerektiğini unutmayalım.
- You forget the Prestige disaster, which was suffered principally by my nation, Galicia.
- Başta benim ulusum Galiçya'nın maruz kaldığı Prestij felaketini unutuyorsunuz.
- Moreover, it is as if we completely forget this when we go on to discuss the developing countries.
- Dahası, gelişmekte olan ülkeleri tartışmaya devam ederken bunu tamamen unutmuş gibiyiz.
- We should not forget that the great debate on the future of structural policy still lies before us.
- Yapısal politikanın geleceğine ilişkin büyük tartışmanın hala önümüzde durduğunu unutmamalıyız.
- Let us not forget this.
- Bunu unutmayalım.
- Thirdly, we must not forget that there are numerous sides to this problem.
- Üçüncü olarak, bu sorunun çok sayıda yönü olduğunu unutmamalıyız.
- Thirdly, we must not forget that there are numerous sides to this problem.
- Üçüncü olarak, bu sorunun çok sayıda tarafı olduğunu unutmamalıyız.
- Let us not forget Afghanistan, which today is beginning to look like a caricature, a caricature of the US imperium.
- Bugün bir karikatüre, ABD imparatorluğunun bir karikatürüne benzemeye başlayan Afganistan'ı unutmayalım.
- We must not forget the important role of the Council of Europe in the fight against terrorism.
- Avrupa Konseyi'nin terörizmle mücadeledeki önemli rolünü unutmamalıyız.
- Let us not forget it!
- Bunu unutmayalım!
- I think that if core labour standards are not given a name, we will forget them, and they will cease to exist.
- Temel çalışma standartlarına bir isim verilmezse, onları unutacağımızı ve varlıklarının sona ereceğini düşünüyorum.
- After all, we should not forget that research and innovation are not ends in themselves.
- Sonuçta, araştırma ve inovasyonun kendi başına bir amaç olmadığını unutmamalıyız.
- None of us must forget what has taken place.
- Hiçbirimiz yaşananları unutmamalıyız.
- However, the Council of Ministers sometimes seems to have forgotten two important things.
- Ancak Bakanlar Kurulu bazen iki önemli hususu unutmuş gibi görünmektedir.
- And do not forget that the European Year of Languages was a great success.
- Avrupa Diller Yılı'nın büyük bir başarı olduğunu da unutmamak gerekir.
- Finally, neither must we forget that somehow we must promote the pre-accession strategy with Turkey.
- Son olarak, Türkiye ile katılım öncesi stratejiyi bir şekilde desteklememiz gerektiğini de unutmamalıyız.
- It may be that he has chosen not to answer, but maybe he forgot.
- Cevap vermemeyi tercih etmiş olabilir ama belki de unutmuştur.
- We never want to forget that the peoples of the Baltic countries never, ever, chose to join the Soviet Union.
- Baltık ülkelerinin halklarının asla ve asla Sovyetler Birliği'ne katılmayı seçmediklerini unutmak istemiyoruz.
- Let us not forget that many authorities are, in part, self-financing.
- Unutmayalım ki pek çok kurum kısmen kendi kendini finanse etmektedir.
- Unfortunately, many have already forgotten this.
- Ne yazık ki pek çok kişi bunu çoktan unuttu.
- Often we forget the role and relevance of local and regional government.
- Çoğu zaman yerel ve bölgesel yönetimlerin rolünü ve önemini unutuyoruz.
- At this point, we should not forget the recently-adopted legislative framework for the chemical sector.
- Bu noktada, kimya sektörü için kısa süre önce kabul edilen yasal çerçeveyi de unutmamalıyız.
- And we should not forget that when we vote on this report tomorrow.
- Ve yarın bu raporu oyladığımızda bunu unutmamalıyız.
- That is why we must not forget the social dialogue.
- Bu nedenle sosyal diyaloğu unutmamalıyız.
- Neither should we forget, however, that it is not only our own voters who have to be convinced.
- Bununla birlikte ikna edilmesi gerekenlerin sadece kendi seçmenlerimiz olmadığını da unutmamalıyız.
- That is to say, that it constantly forgets that there are female producers and stockbreeders.
- Yani kadın üreticilerin ve hayvan yetiştiricilerinin olduğunu sürekli unutuyor.
- The Commission also highlights the social and regional consequences, and no one here can forget them.
- Komisyon ayrıca sosyal ve bölgesel sonuçların da altını çizmektedir ve burada hiç kimse bunları unutamaz.
- The Convention must also not forget this.
- Sözleşme şunu da unutmamalıdır.
- Neither should we forget that Burma tolerates slave labour and is Asia's largest drugs exporter.
- Burma'nın köle emeğine göz yumduğunu ve Asya'nın en büyük uyuşturucu ihracatçısı olduğunu da unutmamalıyız.
- We must also forget the idea that liberalisation and lack of safety go hand in hand.
- Serbestleşme ve güvenlik eksikliğinin el ele gittiği fikrini de unutmalıyız.
- You complain that we have forgotten this industry in our Green Paper.
- Yeşil Kitap'ta bu sektörü unuttuğumuzdan şikâyet ediyorsunuz.
- We must not forget these countries.
- Bu ülkeleri unutmamalıyız.
- We must not forget that the desire for a Convention was conceived the morning after the night of the Nice Council.
- Unutmamalıyız ki bir Kongre arzusu Nice Konseyi gecesinin ertesi sabahı ortaya çıkmıştır.
- Let us not forget, furthermore, that this question implies a direct condemnation of the occupied territories.
- Ayrıca bu sorunun işgal altındaki toprakların doğrudan kınanması anlamına geldiğini de unutmayalım.
- We must not forget that a safe journey is the most important right of any passenger.
- Unutmamalıyız ki güvenli bir yolculuk her yolcunun en önemli hakkıdır.
- We must not forget the past when we draft the report.
- Raporu hazırlarken geçmişi unutmamalıyız.
- Mr McCartin has just mentioned that it ran to sixty pages, a fact that I had forgotten.
- Sayın McCartin az önce bunun altmış sayfa tuttuğundan bahsetti ki ben bunu unutmuştum.
- Let us also not forget this issue in international relations.
- Uluslararası ilişkilerde bu konuyu da unutmayalım.
- We must not forget that suicide bombers will never be stamped out by military force or military occupation.
- İntihar bombacılarının askeri güçle ya da askeri işgalle asla yok edilemeyeceğini unutmamalıyız.
- No one can forget the images of the wreck of the Erika and the views of its home port, Valetta.
- Hiç kimse Erika'nın enkazının görüntülerini ve ana limanı Valetta'nın manzaralarını unutamaz.
- Do not forget that I have long been committed to ecological questions.
- Unutmayın ki ben uzun zamandır ekolojik meselelere kendimi adamış biriyim.
- But do not forget that access to fishing grounds is not the same as access to fish.
- Ancak balıkçılık alanlarına erişimin balığa erişimle aynı şey olmadığını unutmayın.
- No one on the temporary committee will ever forget the aftermath of that great foot and mouth plague of 2001.
- Geçici komitedeki hiç kimse 2001 yılındaki o büyük şap salgınının sonuçlarını asla unutmayacaktır.
- Let us not forget that there are masses of conflicts.
- Unutmayalım ki ortada yığınla çatışma var.
- We cannot forget the great economic and social impact that these measures will have on the fishing communities.
- Bu önlemlerin balıkçı toplulukları üzerinde yaratacağı büyük ekonomik ve sosyal etkiyi unutamayız.
- There is still a long way to go but we should not forget from which level we started.
- Daha gidilecek çok yol var ama hangi seviyeden başladığımızı unutmamalıyız.
- We must never forget that our task here is to build, all together, a Europe based on the freedom of the citizens.
- Buradaki görevimizin, hep birlikte, vatandaşların özgürlüğüne dayalı bir Avrupa inşa etmek olduğunu asla unutmamalıyız.
- If we forget that we are guilty of conceit, evasiveness and superficiality.
- Eğer bunu unutursak kibir, kaçamak ve yüzeysellikten suçlu oluruz.
- We should not forget that Indonesia, in terms of inhabitants, is the world's largest Islamic country.
- Endonezya'nın nüfus bakımından dünyanın en büyük İslam ülkesi olduğunu unutmamalıyız.
- Europe has a moral duty towards Israel and cannot forget the responsibilities it has inherited from history.
- Avrupa'nın İsrail'e karşı ahlaki bir görevi vardır ve tarihten devraldığı sorumlulukları unutamaz.
- You forget other aims, however.
- Ancak diğer amaçları unutuyorsunuz.
- I personally will not forget the sight of the town of Wiesenstein, which profoundly affected me.
- Şahsen beni derinden etkileyen Wiesenstein kasabasının görüntüsünü unutmayacağım.
- We should not forget that 25% of the 22 million Afghans will survive thanks exclusively to international aid.
- 22 milyon Afgan'ın %25'inin sadece uluslararası yardım sayesinde hayatta kalacağını unutmamalıyız.
- Let us not forget Afghanistan, which today is beginning to look like a caricature, a caricature of the US imperium.
- Bugün bir karikatüre, ABD imparatorluğunun bir karikatürüne benzemeye başlayan Afganistan'ı da unutmayalım.
- We must not forget this while we are talking about the crisis in Iraq.
- Irak'taki kriz hakkında konuşurken bunu unutmamalıyız.
- Let us not forget that many authorities are, in part, self-financing.
- Unutmayalım ki pek çok yetkili kurum kısmen kendi kendini finanse etmektedir.
- Let us not forget that foot and mouth disease is no respecter of borders.
- Şap hastalığının sınır tanımadığını unutmayalım.
- In that case, we can forget it.
- Bu durumda, bunu unutabiliriz.
- We cannot forget, however, that these matters are of enormous political sensitivity.
- Ancak bu konuların muazzam bir siyasi hassasiyete sahip olduğunu da unutamayız.
- Do not forget the Serbian people who have stayed behind in Kosovo.
- Kosova'da geride kalan Sırp halkını da unutmayın.
- We should not forget the sobering comment made this week by Dr Blix.
- Dr. Blix'in bu hafta yaptığı ayıltıcı yorumu unutmamalıyız.
- Let us not forget this, even in our political considerations and decisions!
- Siyasi değerlendirmelerimizde ve kararlarımızda bile bunu unutmayalım!
- But we must not forget that, though it represents a huge step forward, in some sectors the work is not over.
- Ancak unutmamalıyız ki, bu ileriye doğru atılmış büyük bir adım olsa da, bazı sektörlerde iş henüz bitmemiştir.
- We must not forget the essential boost which must be given to the generic medicinal products industry.
- Muadil tıbbi ürünler endüstrisine verilmesi gereken önemli desteği unutmamalıyız.
- Let us not forget, furthermore, that this question implies a direct condemnation of the occupied territories.
- Ayrıca, bu sorunun işgal altındaki toprakların doğrudan kınanması anlamına geldiğini de unutmayalım.
- Let us not forget that most accession countries are also countries of origin and transit of trafficking in women.
- Katılım ülkelerinin çoğunun aynı zamanda kadın ticaretinin menşe ve transit ülkeleri olduğunu unutmayalım.
- We should not forget that.
- Bunu unutmamalıyız.
- We must not forget that undeclared work is a deeply rooted phenomenon.
- Kayıt dışı çalışmanın köklü bir olgu olduğunu unutmamalıyız.
- Have we forgotten September 11 already?
- 11 Eylül'ü çoktan unuttuk mu?
- Let us not forget that human rights are indivisible, inalienable and universal.
- Unutmayalım ki insan hakları bölünmez, devredilemez ve evrenseldir.
- We must not forget the Ukraine either, nor the states in the South Caucuses.
- Ne Ukrayna'yı ne de Güney Kafkasya'daki devletleri unutmamalıyız.
- We are forgetting that India is a democracy and has been one for over 50 years.
- Hindistan'ın bir demokrasi olduğunu ve 50 yılı aşkın bir süredir demokrasi olduğunu unutuyoruz.
- We must not forget, however, that products other than the cigarette can be produced from tobacco.
- Ancak unutmamalıyız ki tütünden sigara dışında başka ürünler de üretilebilir.
- We should not forget that we are back here with the very foundations of European integration.
- Burada Avrupa entegrasyonunun temellerine geri döndüğümüzü unutmamalıyız.
- We must not forget the priority of development, and we must not speak in place of the South.
- Kalkınmanın önceliğini unutmamalı ve Güney'in yerine konuşmamalıyız.
- I hope that the Commission does not forget our family in Latin America.
- Umarım Komisyon Latin Amerika'daki ailemizi unutmaz.
- That is something which we in Europe forget at our peril.
- Bu, Avrupa'da bizim tehlikeye atarak unuttuğumuz bir şeydir.
- We should not forget that we are back here with the very foundations of European integration.
- Unutmamalıyız ki, burada Avrupa entegrasyonunun temelleri ile karşı karşıyayız.
- Of course, we cannot forget the past.
- Tabii ki geçmişi unutamayız.
- Let us forget MAGPs and perfect the quota system; then we will be doing a good job.
- MAGP'ları unutalım ve kota sistemini mükemmelleştirelim; o zaman iyi bir iş yapmış oluruz.
- Nor must we forget countries in the vicinity of the EU.
- AB'nin çevresindeki ülkeleri de unutmamalıyız.
- We must not, however, forget to enter into low-level political relations with Belarus.
- Bununla birlikte, Belarus ile düşük düzeyli siyasi ilişkilere girmeyi de unutmamalıyız.
- It is also important that we do not forget the intellectual property rights of companies.
- Şirketlerin fikri mülkiyet haklarını unutmamamız da önemlidir.
- Let us not forget that we found a country ravaged by 23 years of war and years of drought.
- Unutmayalım ki 23 yıl süren savaş ve yıllarca süren kuraklık nedeniyle harap olmuş bir ülke bulduk.
- Today, you must forget who voted for you and who voted against you.
- Bugün, kimin size oy verdiğini ve kimin size karşı oy verdiğini unutmalısınız.
- The motion for a resolution that we will be approving today shows that the European Parliament has not forgotten Angola.
- Bugün onaylayacağımız karar önergesi Avrupa Parlamentosu'nun Angola'yı unutmadığını göstermektedir.
- Without them we can forget the word 'competition' when we talk about the electricity and gas markets.
- Bunlar olmadan elektrik ve gaz piyasalarından bahsederken 'rekabet' kelimesini unutabiliriz.
- Now that war is a reality, many politicians seem to have forgotten their objections.
- Savaş artık bir gerçek olduğuna göre, pek çok siyasetçi itirazlarını unutmuş görünüyor.
- My thanks - for I must not forget him - to the rapporteur for his excellent cooperation!
- Mükemmel işbirliği için raportöre teşekkürlerimi sunuyorum, çünkü onu unutmamalıyım!
- Let us not forget that we must meet our objectives of sustainable economic prosperity and social inclusion.
- Sürdürülebilir ekonomik refah ve sosyal içerme hedeflerimize ulaşmamız gerektiğini unutmayalım.
- As the previous speaker has already mentioned, we should not forget Haladja.
- Bir önceki konuşmacının da belirttiği gibi, Haladja'yı unutmamalıyız.
- We must not forget, though, that, until he invaded Kuwait, Saddam Hussein was a very good friend of the West.
- Ancak unutmamalıyız ki Kuveyt'i işgal edene kadar Saddam Hüseyin Batı'nın çok iyi bir dostuydu.
- Neither government must forget that we are accountable to the court of world public opinion.
- Her iki hükûmet de dünya kamuoyuna karşı sorumlu olduğumuzu unutmamalıdır.
- We must not forget the important role Russia can play in this process.
- Rusya'nın bu süreçte oynayabileceği önemli rolü unutmamalıyız.
- It is sometimes easy to forget what has been achieved since 1992.
- Bazen 1992'den bu yana nelerin başarıldığını unutmak kolaydır.
- However, the Council of Ministers sometimes seems to have forgotten two important things.
- Bununla birlikte, Bakanlar Kurulu bazen iki önemli şeyi unutmuş gibi görünmektedir.
- We must never forget, however, that the Rule of Law must not be sacrificed in the fight against terrorism.
- Bununla birlikte, terörizmle mücadelede Hukukun Üstünlüğünün feda edilmemesi gerektiğini asla unutmamalıyız.
- We have not therefore in any way forgotten this important issue.
- Dolayısıyla bu önemli konuyu hiçbir şekilde unutmuş değiliz.
- But they are forgetting, or do not want to see, that this competence must be coordinated with economic policies.
- Ancak bu yetkinliğin ekonomi politikalarıyla eşgüdümlü olması gerektiğini unutuyorlar ya da görmek istemiyorlar.
- We should not forget that conflict while our attention is focused elsewhere.
- Dikkatimiz başka bir yere odaklanmışken bu çatışmayı unutmamalıyız.
- We must not forget that these sentences to death by stoning are also being carried out in Iran.
- Bu taşlanarak öldürme cezalarının İran'da da uygulandığını unutmamalıyız.
- We must not forget, though, that, until he invaded Kuwait, Saddam Hussein was a very good friend of the West.
- Kuveyt'i işgal edene kadar Saddam Hüseyin'in Batı'nın çok iyi bir dostu olduğunu da unutmamalıyız.
- Warsaw has forgotten Europe's memories.
- Varşova Avrupa'nın hatıralarını unuttu.
- We must not forget that aspect, in addition to the large towns concerned.
- İlgili büyük şehirlerin yanı sıra bu hususu da unutmamalıyız.
- We must not, therefore, forget Chechnya.
- Bu nedenle Çeçenistan'ı unutmamalıyız.
- Let us not forget that Charles Dickens too was imprisoned for homosexuality in nineteenth-century England.
- Unutmayalım ki Charles Dickens da on dokuzuncu yüzyıl İngiltere'sinde eşcinsellik nedeniyle hapse atılmıştı.
- We must not forget that an incredible number of problems have arisen.
- İnanılmaz sayıda sorunun ortaya çıktığını unutmamalıyız.
- That is something we must not forget now that things are going so badly in Macedonia.
- Makedonya'da işler bu kadar kötü giderken unutmamamız gereken bir şey var.
- Secondly, we must not forget that shipping goes beyond national and European borders.
- İkinci olarak deniz taşımacılığının ulusal ve Avrupa sınırlarının ötesine geçtiğini unutmamalıyız.
- We must not forget that economic policy coordination is an obligation laid down in the Treaty.
- Ekonomi politikası koordinasyonunun Antlaşmada öngörülen bir yükümlülük olduğunu unutmamalıyız.
- We must not forget that our severe sanctions are the only alternative to punishments that affect the population.
- Unutmamalıyız ki ağır yaptırımlarımız, halkı etkileyen cezaların tek alternatifidir.
- We must not forget that complete attention must involve psychological attention.
- Tüm dikkatin psikolojik dikkati de içermesi gerektiğini unutmamalıyız.
- This is a well-known saying but many appear to have forgotten it.
- Bu çok bilinen bir sözdür ancak pek çok kişi bunu unutmuş görünmektedir.
- These are plain facts that we must not forget.
- Bunlar unutmamamız gereken yalın gerçeklerdir.
- Neither the Korean people nor I will ever forget your friendly help.
- Dostane yardımlarınızı ne Kore halkı unutacak ne de ben.
- Nor should we forget that airports are important to the area concerned.
- Havaalanlarının ilgili bölge için önemli olduğunu da unutmamalıyız.
- We must not forget that the money and the profits that are being made by these companies are coming back into Europe.
- Bu şirketler tarafından kazanılan para ve kârın Avrupa'ya geri döndüğünü unutmamalıyız.
- I think that this can perhaps get forgotten.
- Bunun belki de unutulabileceğini düşünüyorum.
- This acceptance of the financial framework must not, however, lead us to forget how tight it is.
- Ancak mali çerçevenin bu şekilde kabul edilmesi, ne kadar sıkı olduğunu unutmamıza yol açmamalıdır.
- We never want to forget that the peoples of the Baltic countries never, ever, chose to join the Soviet Union.
- Baltık ülkelerinin halklarının asla ve asla Sovyetler Birliği'ne katılmayı seçmediklerini asla unutmak istemiyoruz.
- We must not forget also that we here in this House are a tribune of the peoples of Europe.
- Bu Meclis'te Avrupa halklarının bir kürsüsü olduğumuzu da unutmamalıyız.
- Nor should we forget that these conventions were drawn up in 1961, 1971 and 1988.
- Ayrıca bu sözleşmelerin 1961, 1971 ve 1988 yıllarında hazırlandığını da unutmamalıyız.
- There is still a long way to go but we should not forget from which level we started.
- Önümüzde hala uzun bir yol var ancak hangi seviyeden başladığımızı unutmamalıyız.
- Unfortunately, many have already forgotten this.
- Ne yazık ki pek çok kişi bunu çoktan unutmuş durumda.
- Let us not forget that the ratification referendums are due to take place early in 2003.
- Unutmayalım ki onay referandumları 2003 yılının başlarında yapılacaktır.
- It was not an easy task, and we will not forget this.
- Bu kolay bir görev değildi ve bunu unutmayacağız.
- Let us not forget that human rights are indivisible, inalienable and universal.
- İnsan haklarının bölünmez, devredilemez ve evrensel olduğunu unutmayalım.
- Nor should we forget that airports are important to the area concerned.
- Havalimanlarının ilgili bölge için önemli olduğunu da unutmamalıyız.
- In fact, we cannot add new tasks every year and simply forget the old ones.
- Aslında her yıl yeni görevler ekleyip eskilerini unutamayız.
- These are the values we must never, ever forget, especially at times like these.
- Bunlar, özellikle de böyle zamanlarda asla ama asla unutmamamız gereken değerlerdir.
- Let us not forget that there are problems in other categories also.
- Diğer kategorilerde de sorunlar olduğunu unutmayalım.
- This is something which we should never forget and which needs to be kept in a state of equilibrium.
- Bu asla unutmamamız gereken ve denge halinde tutulması gereken bir şeydir.
- Unfortunately, he seems to have forgotten that he is a General in the French Army.
- Ne yazık ki, Fransız Ordusunda General olduğunu unutmuş görünüyor.
- We must not forget that we are the only working example of democratic, supranational management of globalisation.
- Küreselleşmenin demokratik, uluslarüstü yönetiminin çalışan tek örneği olduğumuzu unutmamalıyız.
- We will never forget the attacks against the United States, which we utterly condemn.
- Birleşik Devletlere karşı yapılan ve şiddetle kınadığımız saldırıları asla unutmayacağız.
- We should not forget that we are talking about a European cultural policy and not about national policies.
- Ulusal politikalardan değil, bir Avrupa kültür politikasından bahsettiğimizi unutmamalıyız.
- I did not mention it in my speech, but not because I had forgotten it, since we always have it very much on our minds.
- Konuşmamda bundan bahsetmedim ama unuttuğum için değil, çünkü bu konu her zaman aklımızdaydı.
- We must not forget Afghanistan.
- Afganistan'ı unutmamalıyız.
- Do not forget that those of us here in this Chamber are the representatives of millions of Europeans.
- Unutmayın ki bu Mecliste bulunan bizler milyonlarca Avrupalının temsilcileriyiz.
- I have not forgotten the Saint-Malo summit, which some people try to pretend never happened.
- Bazılarının hiç olmamış gibi davranmaya çalıştığı Saint-Malo zirvesini unutmuş değilim.
- We must not forget that, since then, it has suffered an earthquake, drought and famine.
- O zamandan bu yana deprem, kuraklık ve kıtlık yaşandığını da unutmamalıyız.
- We must not forget, however, that the principle of degressive proportionality has a deep justification.
- Bununla birlikte indirgeyici orantılılık ilkesinin derin bir gerekçesi olduğunu unutmamalıyız.
- No one can forget that.
- Bunu kimse unutamaz.
- Without forgiving or forgetting anything, I would prefer to concentrate on three questions.
- Hiçbir şeyi affetmeden ya da unutmadan, üç soru üzerinde yoğunlaşmayı tercih ediyorum.
- This is a well-known saying but many appear to have forgotten it.
- Bu çok bilinen bir sözdür ancak çoğu kişi bunu unutmuş gibi görünmektedir.
- As we discuss this report this evening, we should never forget this.
- Bu akşam bu raporu tartışırken şunu asla unutmamalıyız.
- Firstly, I think that we should not forget that sport is a great educational tool.
- İlk olarak, sporun büyük bir eğitim aracı olduğunu unutmamamız gerektiğini düşünüyorum.
- Forget that structural actions are planned up until the year 2006.
- Yapısal eylemlerin 2006 yılına kadar planlandığını unutun.
- We must invest and not forget that at present there are two billion people without electricity.
- Yatırım yapmalı ve şu anda iki milyar insanın elektriksiz olduğunu unutmamalıyız.
- Finally, let us not forget consumer rights.
- Son olarak da tüketici haklarını unutmayalım.
- These are plain facts that we must not forget.
- Bunlar unutmamamız gereken açık gerçeklerdir.
- If we forget that we are guilty of conceit, evasiveness and superficiality.
- Eğer bunu unutursak, kibir, kaçamak ve yüzeysellikten suçlu oluruz.
- We should not forget that violent crime can take place anywhere, in any country.
- Şiddet içeren suçların her yerde ve her ülkede işlenebileceğini unutmamalıyız.
- We should not forget that violent crime can take place anywhere, in any country.
- Şiddet suçlarının her yerde, her ülkede işlenebileceğini unutmamalıyız.
- We should not forget that the severe shortages, which result in many patients dying, remain a key problem.
- Birçok hastanın ölümüne neden olan ciddi eksikliklerin önemli bir sorun olmaya devam ettiğini unutmamalıyız.
- We must not forget that.
- Bunu unutmamalıyız.
- My feeling is that everyone has chosen to forget this report and its conclusions.
- Benim hissiyatım herkesin bu raporu ve sonuçlarını unutmayı tercih ettiği yönünde.
- We must not forget that the driving force behind rural development is production.
- Kırsal kalkınmanın arkasındaki itici gücün üretim olduğunu unutmamalıyız.
- We must never forget, however, that the Rule of Law must not be sacrificed in the fight against terrorism.
- Bununla birlikte, terörle mücadelede Hukukun Üstünlüğünün feda edilmemesi gerektiğini asla unutmamalıyız.
- We have not forgotten the whole chapter involving the BTB.
- BTB ile ilgili bölümün tamamını unutmadık.
- Often we forget the role and relevance of local and regional government.
- Genellikle yerel ve bölgesel yönetimlerin rolünü ve önemini unutuyoruz.
- Let us not forget that the ratification referendums are due to take place early in 2003.
- Onay referandumlarının 2003 yılının başlarında yapılacağını unutmayalım.
- I would simply like to reiterate a few points, which some of our leaders now seem to have forgotten.
- Bazı liderlerimizin artık unutmuş göründüğü birkaç noktayı tekrarlamak istiyorum.
- Nor must we forget the European victims of the attacks that were carried out in April and May in Islamabad.
- Nisan ve Mayıs aylarında İslamabad'da gerçekleştirilen saldırıların Avrupalı kurbanlarını da unutmamalıyız.
- Now that war is a reality, many politicians seem to have forgotten their objections.
- Savaş artık bir gerçek olduğuna göre pek çok siyasetçi itirazlarını unutmuş görünüyor.
- We shall not forget the prospect of Turkey, however, neither shall we forget Bulgaria and Romania.
- Türkiye'nin geleceğini unutmayacağız, ancak Bulgaristan ve Romanya'yı da unutmayacağız.
- The Convention must also not forget this.
- Kongre bunu da unutmamalıdır.
- Are you forgetting the agricultural surplus?
- Tarımsal fazlalığı unutuyor musunuz?
- Let us not forget that.
- Bunu unutmayalım.
- Perhaps we should be honest and totally forget it.
- Belki de dürüst olmalı ve bunu tamamen unutmalıyız.
- You use antiquated language, even troglodyte language, forgetting which century you are in.
- Hangi yüzyılda olduğunuzu unutarak çağdışı bir dil, hatta troglodit bir dil kullanıyorsunuz.
- We must not forget this, we must not turn a blind eye, we need to make this programme a programme of overall freedom.
- Bunu unutmamalıyız, görmezden gelmemeliyiz, bu programı genel bir özgürlük programı haline getirmeliyiz.
- We must not forget that there is still a culture of men who think that women should not be educated.
- Kadınların eğitilmemesi gerektiğini düşünen bir erkek kültürünün hala var olduğunu unutmamalıyız.
- We must not forget that we are the only working example of democratic, supranational management of globalisation.
- Küreselleşmenin demokratik ve uluslarüstü yönetiminin tek çalışan örneği olduğumuzu unutmamalıyız.
- My point is that we must not forget that human rights are being violated.
- Demek istediğim şu ki insan haklarının ihlal edildiğini unutmamalıyız.
- Unfortunately, he seems to have forgotten that he is a General in the French Army.
- Ne yazık ki Fransız Ordusunda General olduğunu unutmuş görünüyor.
- Let us not forget that Cambodia is the main recipient of aid in this region.
- Kamboçya'nın bu bölgedeki başlıca yardım alıcısı olduğunu unutmayalım.
- Finally, let us not forget astronomy and space exploration.
- Son olarak astronomi ve uzay araştırmalarını da unutmayalım.
- I did not mention it in my speech, but not because I had forgotten it, since we always have it very much on our minds.
- Konuşmamda bundan bahsetmedim ama unuttuğum için değil, zira bu konu her zaman aklımızdadır.
- That is something which we will not forget in a hurry.
- Bu, aceleyle unutmayacağımız bir şeydir.
- Let us also not forget this issue in international relations.
- Uluslararası ilişkilerde de bu konuyu unutmayalım.
- My wife sometimes forgets she is not a space alien.
- Eşim bazen bir uzaylı olmadığı gerçeğini unutuyor.
- Well, maybe we'd better just forget the whole thing.
- Yani, belki de her şeyi unutsak iyi olur.
- You forget it was for a good cause.
- İyi bir amaç uğruna olduğunu unutuyorsun.
- Non-western cultures possess a truth that we frequently forget.
- Batı dışı kültürlerin sıklıkla unuttuğumuz bir gerçeği vardır.
- Well, maybe we'd better just forget the whole thing.
- Şey, belki de bütün her şeyi unutsak daha iyi olur.
- So, let's not forget this and support one another.
- O yüzden bunu unutmayalım ve birbirimize destek olalım.
- It's not like I forgot how to play football overnight.
- Bir gecede futbol oynamayı unutmuş değilim.
- Even if I told you, you'd forget it all after tonight.
- Sana anlatsam bile bu geceden sonra hepsini unutursun.
- This is history and you'll never forget tonight.
- Bu tarihe geçecek bir olay ve bu geceyi asla unutmayacaksın.
- You forget, madame, that I must satisfy you if I am to be a justice of the peace in Paris.
- Eğer Paris'te barışın hakimi olacaksam sizi tatmin etmem gerektiğini unutuyorsunuz hanımefendi.
- Non-western cultures possess a truth that we frequently forget.
- Batılı olmayan kültürler bizim sıklıkla unuttuğumuz bir hakikate sahiptir.
- My wife sometimes forgets she is not a space alien.
- Eşim bazen kendisinin uzaylı olmadığını unutuyor.
- When it comes to the bedroom, the kid will be passionate enough to forget all these details.
- Söz konusu yatak odası olduğunda, oğlan tüm bu ayrıntıları unutacak kadar tutkulu olacaktır.
- Martha, I will never forget tonight.
- Martha, bu geceyi asla unutmam ben.
- Hopefully our powerful allies won't forget this sacrifice.
- Umarız ki kudretli müttefiklerimiz bu fedakârlığımızı unutmayacaktır.
- Even if I told you, you'd forget it all after tonight.
- Sana söylesem bile, bu geceden sonra her şeyi unutacaksın.
- You forget, madame, that I must satisfy you if I am to be a justice of the peace in Paris.
- Paris'te sulh yargıcı olabilmem için sizi hoşnut etmek zorunda olduğumu unutuyorsunuz, hanımefendi.
- My wife sometimes forgets she is not a space alien.
- Karım bazen bir uzaylı olmadığını unutuyor.
- And you forgot to clear your history on your Web browser.
- Ve internet tarayıcı geçmişinizi temizlemeyi unuttunuz.
- I had forgotten what it was like to come home with someone.
- Eve biriyle dönmenin nasıl bir şey olduğunu unutmuştum.
- I had forgotten what it was like to come home with someone.
- Eve biriyle dönmenin nasıl bir his olduğunu unutmuştum.
- You forget it was for a good cause.
- İyi bir amaç için olduğunu unutuyorsun.
- Hopefully our powerful allies won't forget this sacrifice.
- Umarım kudretli müttefiklerimiz bu fedakârlığı unutmazlar.
- Martha, I will never forget tonight.
- Martha, bu geceyi asla unutmayacağım.
- You forget it was for a good cause.
- Haklı bir dava uğruna olduğunu unutuyorsun.
- Hopefully our powerful allies won't forget this sacrifice.
- Umarım kudretli müttefiklerimiz bu fedakarlığı unutmaz.
- I had forgotten what it was like to come home with someone.
- Eve birisiyle beraber dönmenin nasıl bir şey olduğunu unutmuştum.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babanız, adını unuttum şimdi neydi, gerçekten iyi adam.
- You must wonder what it would be like to forget all that.
- Tüm bunları unutmanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyor olmalısın.
- This is history and you'll never forget tonight.
- Burada tarih yazılıyor ve bu geceyi asla unutmayacaksın.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babası, şimdi adını unuttum, gerçekten sevimli bir adam.
- You forget, madame, that I must satisfy you if I am to be a justice of the peace in Paris.
- Paris'te sulh hakimi olabilmem için sizi tatmin etmem gerektiğini unutuyorsunuz, hanımefendi.
- Well, maybe we'd better just forget the whole thing.
- Pekala, belki de bütün her şeyi unutsak iyi ederiz.
- Non-western cultures possess a truth that we frequently forget.
- Batılı olmayan kültürlerde, sıklıkla unuttuğumuz bir gerçeklik vardır.
- When it comes to the bedroom, the kid will be passionate enough to forget all these details.
- Konu yatak odasına gelince, çocuk tüm bu detayları unutacak kadar tutkulu olur.
- This is history and you'll never forget tonight.
- Bu tarihe geçecek ve bu geceyi asla unutmayacaksın.
- If yes, you might want to check out some cardinal rules you never want to forget.
- Eğer evet ise, asla unutmak istemeyeceğiniz bazı temel kurallara göz atmak isteyebilirsiniz.
- Tom probably forgot to tell Mary to do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye onu yapmasını söylemeyi unuttu.
- Never forget it.
- Onu asla unutma.
- She forgot her glove.
- Eldivenini unutmuş.
- She had forgotten her umbrella so I lent her mine.
- Şemsiyesini unutmuştu, ben de ona benimkini ödünç verdim.
- I forget to write my date of birth.
- Doğum tarihimi yazmayı unuturum.
- Tom won't forget this.
- Tom bunu unutmayacak.
- I knew I'd forgotten to do something.
- Bir şey yapmayı unuttuğumu biliyordum.
- Did you forget your money?
- Paranı mı unuttun?
- That's not something you forget.
- Bu unutabileceğin bir şey değil.
- She forgot to feed her dog.
- O, köpeğini beslemeyi unuttu.
- Tom is apt to forget things.
- Tom bazı şeyleri unutmaya meyillidir.
- I forgot to tell you who would meet you at the station.
- Seni istasyonda kimin karşılayacağını söylemeyi unuttum.
- Am I forgetting anyone?
- Unuttuğum kimse var mı?
- I forgot my purse in the church.
- Çantamı kilisede unuttum.
- Tom forgot the keys on the table.
- Tom anahtarları masada unuttu.
- What kind of person would forget to pick their children up after school?
- Ne tür bir insan okuldan sonra çocuklarını almayı unutur?
- You forgot your bag.
- Çantanızı unuttunuz.
- Maybe she forgot my birthday.
- Belki doğum günümü unutmuştur.
- I forgot to tell you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını söylemeyi unuttum.
- Oh, I forgot my keys.
- Of, anahtarlarımı unuttum.
- Tom forgot to pay the electric bill.
- Tom elektrik faturasını ödemeyi unuttu.
- I almost forgot to mail the letter.
- Neredeyse mektubu postalamayı unutuyordum.
- Mary forgot her purse in her car.
- Mary çantasını arabasında unutmuş.
- Tom forgot to mention that.
- Tom bunu söylemeyi unuttu.
- I'll never forget the sound the crash made.
- Çarpışmanın çıkardığı sesi asla unutmayacağım.
- Don't ever forget that.
- Bunu asla unutma.
- I forgot to tell you about him.
- Sana ondan bahsetmeyi unuttum.
- I'm always forgetting people's names.
- Ben her zaman insanların isimlerini unutuyorum.
- I forgot to tell you about Tom.
- Sana Tom'dan bahsetmeyi unuttum.
- I'd forgotten how much I liked Tom.
- Tom'u ne kadar sevdiğimi unutmuştum.
- They forgot their umbrellas in a bus.
- Şemsiyelerini bir otobüste unuttular.
- We forgot all about her.
- Onunla ilgili her şeyi unuttuk.
- What he has once heard he never forgets.
- Bir kez duyduğu şeyi asla unutmaz.
- I'd completely forgotten that.
- Onu tamamen unutmuştum.
- Please forget I said that.
- Lütfen bunu söylediğimi unut.
- It's not something you forget.
- Bu unutacağın bir şey değil.
- I forgot to call her.
- Ben onu aramayı unuttum.
- I was trying to forget everything.
- Her şeyi unutmaya çalışıyordum.
- He writes everything down so he won't forget it.
- Unutmamak için her şeyi yazar.
- 2013 is a year I'll never forget.
- 2013 asla unutmayacağım bir yıl.
- I forgot to bring warm clothes.
- Kalın giysiler getirmeyi unuttum.
- Did you forget I'm the boss here?
- Buranın patronunun ben olduğunu unuttun mu?
- Did you forget anything?
- Bir şey mi unuttun?
- Tom never forgets a face.
- Tom bir yüzü asla unutmaz.
- We'll never forget you.
- Seni asla unutmayacağız.
- They won't forget you.
- Seni unutmayacaklar.
- I can't forget him.
- Onu unutamam.
- When you remember your own crimes, you forget another's.
- Kendi suçlarını hatırladığında, başkalarınınkini unutursun.
- I forgot Tom spoke French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu unutmuşum.
- He keeps a dream journal by his bedside so he doesn't forget the dreams he has and can analyze them afterwards.
- Gördüğü rüyaları unutmamak ve daha sonra analizini yapmak için yatağının yanında bir rüya günlüğü tutuyor.
- I forgot to write the address on the envelope.
- Ben zarfın üzerine adresi yazmayı unuttum.
- I meant to call, but I forgot.
- Arayacaktım ama unuttum.
- I completely forgot it.
- Tümüyle unuttum.
- I forgot to tell Tom to take the cookies out of the oven.
- Tom'a kurabiyeleri fırından çıkarmasını söylemeyi unuttum.
- I forgot that Tom didn't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmadığını unuttum.
- Have we forgotten anything?
- Unuttuğumuz bir şey var mı?
- I assume Tom didn't forget to buy the tickets.
- Tom'un biletleri almayı unutmadığını varsayıyorum.
- Tom often forgets to use his turn signal.
- Tom çoğunlukla dönüş sinyalini kullanmayı unutur.
- I must write down his address before I forget it.
- Adresini unutmadan yazmalıyım.
- You forgot to close the windows before you left the office last Friday.
- Geçen cuma ofisi terk etmeden önce pencereleri kapatmayı unuttun.
- Tom hasn't forgotten us.
- Tom bizi unutmadı.
- Hey mister, you forgot your coat!
- Hey bayım, ceketini unuttun!
- I forgot to tell Tom something.
- Tom'a bir şey söylemeyi unuttum.
- I think that, and then I forget.
- Ben onun düşünüyorum ve sonra unutuyorum.
- I was hoping they'd forget.
- Unutacaklarını umuyordum.
- Are you sure you didn't forget anything?
- Bir şey unutmadığından emin misin?
- I've clean forgotten.
- Tamamen unuttum.
- Tom asked his girlfriend to pardon him for forgetting her birthday.
- Tom onun doğum gününü unuttuğu için onu affetmesini rica etti.
- I forgot my pencil.
- Ben kurşun kalemimi unuttum.
- Let's not forget the reason we're here.
- Burada olma sebebimizi unutmayalım.
- He forgot to bring clothes.
- Kıyafet getirmeyi unutmuş.
- I forgot it in the garage.
- Garajda unuttum.
- You forgot my birthday.
- Doğum günümü unuttun.
- Sami forgot Layla's name.
- Sami, Leyla'nın adını unuttu.
- I almost forgot to tell you the big news.
- Neredeyse size büyük haberi vermeyi unutuyordum.
- She forgot her glove.
- Eldivenini unuttu.
- Grandma forgot to take her pills again.
- Büyükannem yine haplarını almayı unutmuş.
- I forgot to phone him today.
- Bugün ona telefon etmeyi unuttum.
- I wrote down her address so that I wouldn't forget it.
- Unutmamak için adresini yazdım.
- He always forgets his money.
- Parasını hep unutur.
- He forgot to come to see me yesterday.
- Dün beni görmeye gelmeyi unuttu.
- Tom forgot Mary's birthday.
- Tom, Mary'nin doğum gününü unuttu.
- I forgot that Tom spoke French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu unutmuşum.
- Tom forgot where he left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye koyduğunu unuttu.
- I'll never forget my first experience.
- İlk deneyimimi asla unutmayacağım.
- I can't forget Marika.
- Marika'yı unutamıyorum.
- We haven't forgotten you.
- Biz seni unutmadık.
- How can I ever forget those moments?
- O anları nasıl unutabilirim?
- I forgot you were on the volleyball team.
- Senin voleybol takımında olduğunu unuttum.
- Tom forgot his trumpet at school.
- Tom trompetini okulda unuttu.
- I can't forget, but I don't remember what.
- Unutamıyorum ama ne olduğunu hatırlamıyorum.
- As much as Tom tried to forget Mary, he couldn't.
- Tom Mary'yi ne kadar unutmaya çalışsa da unutamadı.
- Tom was supposed to buy flowers for Mary, but he forgot.
- Tom'un Mary'ye çiçek alması gerekiyordu ama unuttu.
- They say that you never forget your first love.
- İlk aşkını asla unutamazsın derler.
- I'm sorry I forgot to wake you up.
- Seni uyandırmayı unuttuğum için üzgünüm.
- At midnight, the vampire forgot he was on a diet.
- Gece yarısı, vampir perhiz yaptığını unuttu.
- I forgot our anniversary.
- Evlilik yıl dönümümüzü unuttum.
- I prefer to forget the past.
- Geçmişi unutmayı tercih ederim.
- Will she forgive him for forgetting her birthday?
- Doğum gününü unuttuğu için onu affedecek mi?
- Mary forgot her purse in her car.
- Mary çantasını arabasında unuttu.
- Did Tom forget to pay?
- Tom ödemeyi unuttu mu?
- I forgot to buy Mary flowers.
- Mary'ye çiçek almayı unuttum.
- I forgot to tell you when to come.
- Ne zaman geleceğini söylemeyi unuttum.
- Please do not forget your belongings.
- Lütfen eşyalarınızı unutmayınız.
- He forgot to lock the door.
- Kapıyı kilitlemeyi unutmuş.
- I forgot to kiss Tom goodbye.
- Tom'a veda öpücüğü vermeyi unuttum.
- Tom often forgets to do that.
- Tom sık sık bunu yapmayı unutuyor.
- Tom is always forgetting things.
- Tom her zaman bir şeyleri unutur.
- You must never forget that.
- Bunu asla unutmamalısın.
- I forgot my homework.
- Ödevimi unuttum.
- This is a night Layla will never forget.
- Bu Layla'nın asla unutamayacağı bir gece.
- I forgot to do that.
- Bunu yapmayı unuttum.
- Tom almost forgot his money.
- Tom neredeyse parasını unutacaktı.
- Forget your troubles for a while and come and have dinner with us.
- Bir süreliğine dertlerini unut ve gelip bizimle yemek ye.
- What did Tom forget?
- Tom neyi unuttu?
- I forgot to tell Tom about that.
- Tom'a ondan bahsetmeyi unuttum.
- I'd never forget the moments we've spent together.
- Birlikte geçirdiğimiz anları asla unutmayacağım.
- I had completely forgotten to do that.
- Onu yapmayı tamamen unutmuşum.
- She did not forget his kindness as long as she lived.
- Yaşadığı sürece onun iyiliğini unutmadı.
- I forgot that you're Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğunu unutmuşum.
- Ifaw forgot his bag in the shop.
- Ifaw çantasını dükkanda unuttu.
- Tom forgot to buy what Mary asked him to buy.
- Tom Mary'in ona satın almasını istediği şeyi almayı unuttu.
- I've forgotten your last name.
- Ben de senin soyadını unuttum.
- Tom thought he'd forgotten it.
- Tom unuttuğunu sanıyordu.
- Tom forgot who said it.
- Tom kimin söylediğini unuttu.
- I'll never forget all the help you've given me.
- Bana yaptığın tüm yardımları asla unutmayacağım.
- Forget your sorrows.
- Acılarını unut.
- Did he forget his money again?
- Yine parasını unuttu mu?
- I forgot what I was going to say.
- Ne söyleyeceğimi unuttum.
- I'm sure Tom will never forget it.
- Tom'un asla onu unutmayacağından eminim.
- My mother forgot to add salt to the salad.
- Annem salataya tuz eklemeyi unuttu.
- Tom will never forget Mary's kindness.
- Tom, Mary'nin iyiliğini asla unutmayacak.
- Had I written it down, I wouldn't have forgotten it.
- Yazmış olsaydım, unutmazdım.
- I've forgotten Tom's wife's name.
- Tom'un karısının adını unuttum.
- You forgot to put on your tie.
- Kravatını takmayı unutmuşsun.
- Tom forgot to buy batteries.
- Tom pil almayı unuttu.
- Tom forgot to water the flowers.
- Tom çiçekleri sulamayı unuttu.
- I'm sure Tom won't forget Mary.
- Tom'un Mary'yi unutmayacağına eminim.
- He forgot to bring clothes.
- O giysi getirmeyi unuttu.
- Tom has forgotten how to do that.
- Tom bunu nasıl yapacağını unuttu.
- You always forget.
- Her zaman unutuyorsun.
- Did you forget to sign your name again?
- Yine imzanı atmayı mı unuttun?
- Tom almost forgot to do his homework.
- Tom neredeyse ödevini yapmayı unutuyordu.
- I'm sure Tom forgot all about it.
- Eminim Tom her şeyi unutmuştur.
- No one will ever forget Tom.
- Kimse asla Tom'u unutmayacak.
- I forgot to buy ketchup.
- Ben Ketçap almayı unuttum.
- I won't forget Tom.
- Tom'u unutmayacağım.
- I told Tom I had forgotten my password.
- Tom'a parolamı unuttuğumu söyledim.
- I think we forgot someone.
- Sanırım birini unuttuk.
- He forgot the umbrella in the bus.
- O, şemsiyeyi otobüste unuttu.
- I'll never be able to forget it.
- Asla unutamayacağım.
- Tom said he's forgotten how to do that.
- Tom onun nasıl yapılacağını unuttuğunu söyledi.
- I'd forgotten how much I liked Tom.
- Tom'u ne kadar sevdiğimi unuttum.
- I will never forget your kindness.
- Ben senin nezaketini asla unutmayacağım.
- I will never forget this day.
- Bu günü asla unutmayacağım.
- Tom asked his girlfriend to pardon him for forgetting her birthday.
- Tom, doğum gününü unuttuğu için kız arkadaşından kendisini affetmesini istedi.
- Never forget to begin each sentence with a capital letter.
- Her cümleye büyük harfle başlamayı asla unutma.
- How could I forget?
- Nasıl unutabilirim?
- Tom forgot to lock his car.
- Tom arabasını kilitlemeyi unuttu.
- I forgot to call Tom.
- Tom'u aramayı unuttum.
- Never forget that you owe what you are to your parents.
- Bulunduğunuz durumu ebeveynlerinize borçlu olduğunuzu asla unutmayın.
- I won't forget that day.
- O günü unutmayacağım.
- I promise I won't forget it.
- Onu unutmayacağıma söz veriyorum.
- Look, I'm sorry I didn't tell you, but I forgot.
- Bak, sana söylemediğim için üzgünüm ama unutmuşum.
- Tom forgot to equip fire-resistant armour before going up against the dragon.
- Tom ejderhanın karşısına çıkmadan ateşe dayanıklı zırh giymeyi unuttu.
- I think that it's good and bad that throughout my life I will not be able to forget that event.
- Hayatım boyunca bu olayı unutamayacak olmamın hem iyi hem de kötü olduğunu düşünüyorum.
- Do not forget to meet me at the station.
- Benimle istasyonda buluşmayı unutma.
- Seldom do I forget my keys.
- Anahtarlarımı nadiren unuturum.
- I've forgotten how to get to Tom's place.
- Tom'un evine nasıl gideceğimi unuttum.
- I forgot how beautiful this place was.
- Bu yerin ne kadar güzel olduğunu unuttum.
- You forgot to take the trash out this morning.
- Bu sabah çöpü dışarı çıkarmayı unutmuşsun.
- Liisa had forgotten to turn off the light.
- Liisa ışığı kapatmayı unutmuştu.
- I forgot you went to high school with Tom.
- Tom'la aynı liseye gittiğinizi unutmuşum.
- I might've forgotten my keys.
- Anahtarlarımı unutmuş olabilirim.
- Why did I forget to write the fax number?
- Faks numarasını yazmayı neden unuttum?
- Tom will never forget you.
- Tom seni asla unutmaz.
- Let's not forget human rights.
- İnsan haklarını unutmayalım.
- I'll never be able to forget you.
- Seni asla unutamayacağım.
- You forgot your backpack.
- Sırt çantanı unuttun.
- She has never forgotten those rules.
- Bu kuralları hiç unutmadı.
- Sami forgot Layla's name.
- Sami Layla'nın adını unuttu.
- Where did you forget them?
- Onları nerede unuttun?
- You should try to forget your unhappy past.
- Mutsuz geçmişini unutmaya çalışmalısın.
- I forgot her name.
- Onun adını unuttum.
- We never forget our true friends.
- Biz gerçek arkadaşlarımızı asla unutmayız.
- I forgot to tell you the babysitter's name.
- Sana çocuk bakıcısının adını söylemeyi unuttum.
- Why don't you just forget it?
- Neden unutmuyorsun?
- There's something I forgot to tell you.
- Sana söylemeyi unuttuğum bir şey var.
- I forgot who said that.
- Onu kimin söylediğini unuttum.
- I guess Tom forgot to tell you.
- Sanırım Tom sana söylemeyi unuttu.
- I hope Tom doesn't think we've forgotten him.
- Umarım Tom onu unuttuğumuzu düşünmez.
- Tom must've forgotten his promise to us.
- Tom bize olan sözünü unutmuş olmalı.
- 2013 is a year I'll never forget.
- 2013 asla unutamayacağım bir yıl.
- I nearly forgot to give it to Tom.
- Neredeyse Tom'a vermeyi unutuyordum.
- I never forget too.
- Ben de hiç unutmam.
- I'll never forget what you did.
- Yaptığını asla unutmayacağım.
- I've forgotten his last name.
- Ben onun soyadını unuttum.
- There's one thing we've forgotten.
- Unuttuğumuz bir şey var.
- Tom forgot to ask Mary what he had planned to ask her.
- Tom, Mary'ye sormayı planladığı şeyi sormayı unuttu.
- I forgot that Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini unutmuşum.
- I forgot my phone at the meeting room.
- Telefonumu toplantı salonunda unuttum.
- I forgot who said that.
- Bunu kimin söylediğini unuttum.
- You forgot to comb your hair, Tom.
- Saçını taramayı unuttun, Tom.
- Tom frequently forgets to lock the door.
- Tom sık sık kapıyı kilitlemeyi unutur.
- You forgot to give me a receipt.
- Bana bir makbuz vermeyi unuttun.
- To tell the truth, I had forgotten all about our appointment.
- Doğruyu söylemek gerekirse, randevumuzu tamamen unutmuştum.
- We must not forget our promise.
- Sözümüzü unutmamalıyız.
- Tom went back to school to get something he forgot.
- Tom unuttuğu bir şeyi almak için okula geri döndü.
- I forgot that the daily rate included breakfast.
- Günlük fiyata kahvaltının dahil olduğunu unuttum.
- I forgot to tell Tom who was going to pick him up at the airport.
- Tom'a onu havaalanından kimin alacağını söylemeyi unuttum.
- She forgot a name.
- Bir ismi unuttu.
- I forgot how beautiful this place was.
- Buranın ne kadar güzel olduğunu unuttum.
- Tom forgot the name of the person he was talking to.
- Tom konuştuğu kişinin adını unuttu.
- I'll never forget what you just did for me.
- Benim için yaptıklarını asla unutmayacağım.
- Try to forget everything I've told you.
- Size söylediğim her şeyi unutmaya çalışın.
- You forgot to comb your hair, Tom.
- Saçını taramayı unutmuşsun, Tom.
- I didn't forget it.
- Onu unutmadım.
- Tom forgot to tell Mary what he had planned to tell her.
- Tom, Mary'ye söylemeyi planladığı şeyi söylemeyi unuttu.
- I will never forget Germany.
- Almanya'yı asla unutmayacağım.
- We tend to forget this fact.
- Bu gerçeği unutmaya meyilliyiz.
- I hope Tom doesn't think we've forgotten Mary.
- Umarım Tom, Mary'yi unuttuğumuzu düşünmez.
- I forgot what Tom wanted.
- Tom'un ne istediğini unuttum.
- Let's not forget that Tom doesn't know how to speak French.
- Tom'un nasıl Fransızca konuşulacağını bilmediğini unutmayalım.
- I forgot to mail that letter you wanted me to mail.
- Göndermemi istediğin mektubu göndermeyi unuttum.
- I completely forgot.
- Tamamen unuttum.
- Sami can't forget it.
- Sami bunu unutamaz.
- Let's forget I said anything.
- Söylediklerimi unutalım.
- We told him about it; apparently he has forgotten.
- Ona bundan bahsettik; Görünüşe göre unutmuş.
- She must have forgotten the promise.
- Verdiği sözü unutmuş olmalı.
- Tom often forgets where he leaves things.
- Tom sık sık eşyalarını nereye bıraktığını unutur.
- He asked his girlfriend to pardon him for forgetting her birthday.
- Kız arkadaşından doğum gününü unuttuğu için kendisini affetmesini istedi.
- Tom said that he wanted to forget her.
- Tom onu unutmak istediğini söyledi.
- No one will ever forget you.
- Kimse seni unutmayacak.
- Let's not forget it, Tom.
- Onu unutmayalım, Tom.
- I've never forgotten that time.
- Ben o zamanı asla unutmadım.
- They forgot to turn off the light.
- Işığı kapatmayı unuttular.
- I haven't forgotten them.
- Ben onları unutmadım.
- Grandma figured out how to operate the remote control, but forgot the next day.
- Büyükanne uzaktan kumandayı nasıl çalıştıracağını bulmuş ama ertesi gün unutmuş.
- I completely forgot the vegetables.
- Sebzeleri tamamen unuttum.
- Tom couldn't forget Mary even if he wanted to.
- Tom istese de Mary'yi unutamazdı.
- We'll never forget what you've done for us.
- Bizim için yaptıklarını asla unutmayacağız.
- Did Tom forget to pay?
- Tom ödemeyi mi unuttu?
- We won't forget.
- Unutmayacağız.
- Tom can't forget the time he and Mary had their first big argument.
- Tom, Mary ile ilk büyük tartışmalarını yaşadıkları zamanı unutamıyor.
- Tom forgot to buy a present for Mary.
- Tom Mary için bir hediye almayı unuttu.
- I had forgotten these photos.
- Bu fotoğrafları unutmuşum.
- Tom forgot to take his umbrella with him.
- Tom şemsiyesini yanına almayı unuttu.
- Julian keeps on forgetting to switch off the computer.
- Julian sürekli bilgisayarı kapatmayı unutuyor.
- The speed with which we forget is just unbelievable.
- Unutma hızımız inanılmaz.
- I'll never forget what you did tonight.
- Bu akşam yaptığını asla unutmayacağım.
- Forget what I just said.
- Az önce söylediğimi unut.
- Nobody wants to forget my country.
- Kimse ülkemi unutmak istemiyor.
- He learned French in school, but he forgot much of it.
- O, okulda Fransızca öğrendi, ancak çoğunu unuttu.
- I forgot where I put it.
- Onu nereye koyduğunu unuttum.
- Haven't you forgotten anything?
- Bir şey unutmadın mı?
- Layla will never forget Sami.
- Layla Sami'yi asla unutmaz.
- I forgot all about them.
- Onlar hakkında her şeyi unuttum.
- Darn it, I forgot my camera!
- Kahretsin, kameramı unuttum!
- I forgot how good you were at golf.
- Golfte ne kadar iyi olduğunu unuttum.
- Let's forget this happened.
- Bunun olduğunu unutalım.
- I forgot to tell you where the party is.
- Partinin nerede olduğunu sana söylemeyi unuttum.
- Tom tried to forget his love sorrow by playing the piano.
- Tom aşk acısını piyano çalarak unutmaya çalıştı.
- I forgot to put Tom's name on the list.
- Tom'un ismini listeye yazmayı unuttum.
- I think I forgot to tell Tom about the party.
- Sanırım Tom'a partiden bahsetmeyi unuttum.
- Tom forgot my birthday again this year.
- Tom bu yıl yine doğum günümü unuttu.
- Tom isn't likely to forget to do that.
- Tom'un bunu yapmayı unutması muhtemel değil.
- Let's not forget the real reason we're here.
- Burada olmamızın asıl sebebini unutmayalım.
- I'll never forget him as long as I live.
- Yaşadığım sürece onu asla unutmayacağım.
- Tom forgot to bring his bathing suit.
- Tom, mayosunu getirmeyi unutmuş.
- Tom forgot to bring his textbook to class.
- Tom sınıfa ders kitabını getirmeyi unuttu.
- No one will ever forget them.
- Kimse onları asla unutmayacak.
- It's a spectacle you won't forget.
- Unutamayacağınız bir gösteri.
- Forget your selfish ways.
- Bencilce davranışlarını unut.
- You forgot to flush the toilet.
- Sifonu çekmeyi unuttun.
- Tom forgot his wedding anniversary.
- Tom evlilik yıl dönümünü unuttu.
- The baker forgot to put salt in the dough.
- Fırıncı hamura tuz koymayı unutmuş.
- Tom must've forgotten what he promised to do for Mary.
- Tom, Mary için yapmaya söz verdiklerini unutmuş olmalı.
- She has forgotten her umbrella in a bus.
- Şemsiyesini bir otobüste unutmuş.
- I forgot to mention it to him.
- Bunu ona söylemeyi unuttum.
- He almost forgot his money.
- O neredeyse parasını unutuyordu.
- Please do not forget capital letters.
- Lütfen büyük harfleri unutmayın.
- You forgot to let the dog in!
- Köpeği içeri almayı unuttun!
- Sometimes I forget to breathe.
- Bazen nefes almayı unutuyorum.
- We'll never forget them.
- Onları asla unutmayacağız.
- I used to know where Tom lived, but I've forgotten.
- Tom'un nerede yaşadığını biliyordum ama unuttum.
- Tom won't ever forget what has happened today.
- Tom bugün olan şeyi hiç unutmayacak.
- I'm sorry I forgot to wake you up.
- Seni uyandırmayı unuttuğum için özür dilerim.
- Some people are good at remembering their dreams, others forget theirs.
- Bazı insanlar rüyalarını hatırlamakta iyidir, bazıları ise unutur.
- No one will ever forget them.
- Kimse onları unutmayacak.
- I forgot to ask Tom that.
- Tom'a bunu sormayı unuttum.
- I forgot your phone number.
- Telefon numaranı unuttum.
- I forgot all about that.
- Her şeyi unuttum.
- Tom is probably going to forget his promise.
- Tom muhtemelen verdiği sözü unutacak.
- Let's not forget that Tom doesn't understand French.
- Tom'un Fransızca anlamadığını unutma.
- I still forget to write my address.
- Hâlâ adresimi yazmayı unutuyorum.
- Tom forgot his umbrella in his car.
- Tom şemsiyesini arabasında unutmuş.
- Tom will probably forget.
- Tom muhtemelen unutacak.
- I forgot to buy tickets.
- Bilet almayı unuttum.
- I will not forget you.
- Seni unutmayacağım.
- I forgot my key.
- Anahtarımı unuttum.
- I almost forgot all about that.
- Neredeyse hepsini unutuyordum.
- She won't forget this.
- O bunu unutmayacak.
- God never forgets even a small kindness.
- Allah en ufak iyiliği bile asla unutmaz.
- I forgot to call him.
- Onu aramayı unuttum.
- Layla forgot her phone in the restaurant, but Sami ran out and gave it to her.
- Leyla telefonunu restoranda unuttu ama Sami koştu ve ona verdi.
- Do not forget to affix the stamp to the envelope.
- Zarfa pul yapıştırmayı unutma.
- I forgot to buy tickets.
- Biletleri almayı unuttum.
- I forgot to buy Mary flowers.
- Mary'ye çiçek satın almayı unuttum.
- We have to forget it ever happened.
- Olanları unutmak zorundayız.
- Tom thought Mary would forget to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmayı unutacağını düşündü.
- Time waits and time forgets.
- Zaman bekler ve zaman unutur.
- Why can't I remember the name of the girl I'm trying to forget?
- Neden unutmaya çalıştığım kızın adını hatırlayamıyorum.
- What if you forget?
- Ya unutursan?
- He forgot his name.
- O adını unuttu.
- I'll never forget the look on Tom's face when I told him he had gotten into Harvard.
- Harvard'ı kazandığını ona söylediğimde Tom'un yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
- I forgot my jacket.
- Ceketimi unuttum.
- I always forget people's names.
- İnsanların isimlerini hep unuturum.
- We forgot them.
- Onları unuttuk.
- Tom never forgot to pay his rent.
- Tom asla kirasını ödemeyi unutmadı.
- She forgot that she bought him a present.
- Ona bir hediye aldığını unuttu.
- I was so happy that I forgot to thank you.
- O kadar mutluydum ki sana teşekkür etmeyi unuttum.
- Tom writes everything down so he won't forget it.
- Tom unutmamak için her şeyi yazıyor.
- I'm not going to forget this.
- Bunu unutmayacağım.
- I'll never forget how kind you have been.
- Ne kadar nazik olduğunuzu asla unutmayacağım.
- She forgot to lock the door.
- O, kapıyı kilitlemeyi unuttu.
- It won't be easy to forget you.
- Seni unutmak kolay olmayacak.
- I'll never forget having a good time with you all.
- Hepinizle birlikte iyi vakit geçirdiğimi asla unutmayacağım.
- We forgot you don't like pizza.
- Pizza sevmediğinizi unuttuk.
- He hasn't forgotten these rules.
- O da bu kuralları unutmadı.
- I forgot her completely.
- Onu tamamen unuttum.
- I forgot to bring my homework to school.
- Evödevimi okula getirmeyi unuttum.
- I forgot my shopping list at home.
- Ben alışveriş listemi evde unuttum.
- We haven't forgotten you.
- Seni unutmadık.
- Did you forget?
- Unuttun mu?
- Have both Tom and Mary forgotten to do that?
- Tom da Mary de bunu yapmayı unuttular mı?
- I forgot to pay the water bill.
- Su faturasını ödemeyi unuttum.
- I'll never forget the sound the crash made.
- Kazanın çıkardığı sesi asla unutmayacağım.
- I almost forgot my lunch.
- Neredeyse öğle yemeğimi unutuyordum.
- I forgot to wear a belt.
- Kemer takmayı unuttum.
- I won't forget him.
- Onu unutmayacağım.
- I'll never forget my first kiss.
- İlk öpücüğümü asla unutmayacağım.
- I will never forget you.
- Seni asla unutmayacağım.
- I can't drive, I forgot how to.
- Araba süremiyorum, nasıl sürülüyor unuttum.
- Never forget to lock the door.
- Asla kapıyı kilitlemeyi unutma.
- Let's not forget to do that.
- Bunu yapmayı unutmayalım.
- I must have forgotten it.
- Onu unutmuş olmalıyım.
- Tom must've forgotten what he promised Mary.
- Tom, Mary'e verdiği sözü unutmuş olmalı.
- It was careless of you to forget your homework.
- Ödevini unutmakla dikkatsizlik etmişsin.
- I forgot it in the garage.
- Onu garajda unuttum.
- Tom is someone I'll never forget.
- Tom asla unutmayacağım biri.
- I forgot to buy bread.
- Ekmek almayı unuttum.
- We told him about it; seems he forgot.
- Biz ona söyledik; görünüşe göre unutmuş.
- After the exam, I forgot everything.
- Sınavdan sonra her şeyi unuttum.
- We will never forget the day the typhoon ruined the crops.
- Tayfunun ekinleri mahvettiği günü asla unutmayacağız.
- Mary ironed the shirts and forgot to turn off the iron.
- Mary gömlekleri ütüledi ve ütüyü kapatmayı unuttu.
- Tom forgets Mary's birthday every year.
- Tom her yıl Mary'nin doğum gününü unutuyor.
- From time to time, I want to relax and forget everything.
- Zaman zaman dinlenmek ve her şeyi unutmak istiyorum.
- I'll never forget what you told me.
- Bana söylediklerini asla unutmam.
- Have you forgotten everything we've done for you?
- Senin için yaptığımız her şeyi unuttun mu?
- Tom has forgotten how to do it.
- Tom nasıl yapılacağını unuttu.
- I'll never forget the look on Tom's face the first time I hugged him.
- Ona ilk kez sarıldığımda Tom'un yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
- Everyone pretended they forgot his birthday.
- Herkes onun doğum gününü unutmuş gibi davranıyordu.
- I forgot that I met her last month.
- Geçen ay onunla karşılaştığımı unuttum.
- I forgot to tell you something.
- Sana bir şey söylemeyi unuttum.
- Let's not forget to do that.
- Onu yapmayı unutmayalım.
- They forgot to turn off the light.
- Onlar ışığı kapatmayı unuttular.
- I was wrong; forget what I told you.
- Yanılmışım; sana söylediklerimi unut.
- I forgot to buy Tom a present!
- Tom'a hediye almayı unuttum!
- Tom will be mad at Mary when he finds out that she forgot to do what she was supposed to do.
- Tom, Mary'nin yapması gereken şeyi yapmayı unuttuğunu öğrendiğinde kızacaktır.
- Write it down so you won't forget.
- Yaz ki unutmayasın.
- I will never forget her answer.
- Cevabını asla unutmayacağım.
- I forgot my pen.
- Kalemimi unuttum.
- We want them to forget it.
- Bunu unutmalarını istiyoruz.
- Tom forgot to turn off the light.
- Tom ışığı kapatmayı unuttu.
- You forgot to tell me about that book you read.
- Bana okuduğun kitaptan bahsetmeyi unuttun.
- You forgot my birthday.
- Doğum günümü unuttunuz.
- Why will I forget to write to my family?
- Aileme yazmayı neden unutacağım?
- Tom forgot to bring his lunch today.
- Tom bugün öğle yemeğini getirmeyi unuttu.
- You keep forgetting to pay the bills.
- Faturaları ödemeyi unutup duruyorsun.
- How can I forget those days?
- O günleri nasıl unutabilirim?
- I accidentally forgot to bring the house key.
- Ben evin anahtarını getirmeyi yanlışlıkla unuttum.
- Tom wanted to forget Mary.
- Tom Mary'yi unutmak istiyordu.
- I not only forgot to close the window, I also didn't sweep.
- Ben sadece pencereyi kapatmayı unutmadım, aynı zamanda süpürmedim.
- Did we forget anything?
- Bir şey unuttuk mu?
- Tom didn't think Mary would forget to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmayı unutacağını düşünmedi.
- It's a trip I won't forget.
- Bu unutmayacağım bir gezi.
- Tom must've forgotten to do that.
- Tom bunu yapmayı unutmuş olmalı.
- I wrote her name down so I wouldn't forget it.
- Unutmamak için adını yazdım.
- Tom thought he'd forgotten to tell Mary what to do.
- Tom, Mary'ye, ne yapacağını anlatmayı unutacağını düşündü.
- Young people don't know what old age is, and old people forget what youth was.
- Genç insanlar yaşlılığın ne olduğunu bilmezler ve yaşlı insanlar gençliğin ne olduğunu unuturlar.
- I forgot to mail that letter you wanted me to mail.
- Postalamamı istediğin o mektubu postalamayı unuttum.
- Can we forget that this just happened?
- Az önce olanları unutabilir miyiz?
- I wonder whether or not Tom forgot to tell Mary what to do.
- Tom'un Mary'ye ne yapacağını söylemeyi unutup unutmadığını merak ediyorum.
- I'm willing to forget the past.
- Geçmişi unutmaya hazırım.
- I forgot to call.
- Aramayı unuttum.
- I won't forget.
- Unutmayacağım.
- I forgot my own birthday.
- Kendi doğum günümü unuttum.
- I forgot to buy a flower for Éva.
- Eva için bir çiçek almayı unuttum.
- I forgot to buy sugar.
- Şeker almayı unuttum.
- I told Tom I had forgotten my password.
- Tom'a şifremi unuttuğumu söyledim.
- She forgot to feed her dog.
- Köpeğini beslemeyi unuttu.
- I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
- Şapkamı takmayı unuttum ve yüzüm fena halde güneşten yandı.
- My wife has had it in for me since I forgot her birthday.
- Karım, doğum gününü unuttuğumdan beri benimle uğraşıyor.
- He is apt to forget.
- O, unutmaya eğilimlidir.
- I forgot my shopping list at home.
- Alışveriş listemi evde unutmuşum.
- I forgot his name.
- Adını unuttum.
- I mustn't forget to post the letter.
- Mektubu postalamayı unutmamalıyım.
- Tom forgot to do his French homework.
- Tom Fransızca ödevini yapmayı unuttu.
- I forgot I was supposed to bring a bottle of wine.
- Bir şişe şarap getirmem gerektiğini unuttum.
- In order to forget the past, you got to move to another place.
- Geçmişi unutmak için başka bir yere taşınmalısın.
- I forgot Tom's sister's name.
- Tom'un kız kardeşinin adını unuttum.
- Tom told me that he forgot where he hid the key.
- Tom, anahtarı nerede saklandığını unuttuğunu söyledi.
- Tom must've forgotten to do that.
- Tom onu yapmayı unutmuş olmalı.
- Maybe Tom forgot to do that.
- Belki Tom bunu yapmayı unutmuştur.
- She forgot her wallet, so she can't pay the bill.
- O, cüzdanını unuttu, o yüzden faturayı ödeyemez.
- I forgot that Barbara spoke French.
- Barbara'nın Fransızca konuştuğunu unuttum.
- Aren't you forgetting one thing?
- Bir şey unutmuyor musun?
- We'll never forget what we heard.
- Duyduğumuzu asla unutmayacağız.
- I forgot my own birthday!
- Ben kendi doğum günümü unuttum!
- I forgot my pencil.
- Kalemimi unuttum.
- Do you think I could ever forget you?
- Seni unutabileceğimi mi sanıyorsun?
- I have forgotten her last name.
- Ben onun soyadını unuttum.
- Mary forgot her purse in the car.
- Mary çantasını arabada unutmuş.
- Tom writes everything down so he won't forget it.
- Tom unutmamak için her şeyi not alır.
- We never forget the first kiss.
- İlk öpücüğü asla unutmayız.
- She forgot her first wedding anniversary!
- O ilk evlilik yıl dönümünü unuttu!
- Tom forgot to ask Mary the question that John had asked him to ask.
- Tom, John'un sormasını istediği soruyu Mary'ye sormayı unuttu.
- Are we forgetting something?
- Bir şey mi unuttuk?
- We must never forget the sacrifices our ancestors made so that we could enjoy our current liberties.
- Şu anki özgürlüklerimizin tadını çıkarabilmemiz için atalarımızın yaptığı fedakarlıkları asla unutmamalıyız.
- I'll never forget what you've done for me.
- Benim için yaptıklarını asla unutmayacağım.
- We are inclined to forget this fact.
- Bu gerçeği unutmaya meyilliyiz.
- You're forgetting them.
- Onları unutuyorsun.
- I'll never forget the look on Tom's face.
- Tom'un yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
- I forgot to tell you why we're asking for donations.
- Neden bağış istediğimizi söylemeyi unuttum.
- I totally forgot that today is even a holiday.
- Bugünün tatil olduğunu bile tamamen unutmuşum.
- I will never forget your kindness.
- Nezaketinizi asla unutmayacağım.
- We'll never ever forget Tom.
- Tom'u asla unutmayacağız.
- I've completely forgotten his name.
- Adını tamamen unuttum.
- Tom won't forget it.
- Tom bunu unutmaz.
- I not only forgot to close the window, I also didn't sweep.
- Sadece pencereyi kapatmayı unutmadım, aynı zamanda süpürmedim de.
- Boys give promises very easily, but they as easily forget them.
- Erkekler çok kolay söz verirler ama bir o kadar da kolay unuturlar.
- I will repeat it so you will not forget.
- Unutmaman için tekrar edeceğim.
- He got so absorbed in his work that he forgot to eat.
- İşine o kadar dalmıştı ki yemek yemeyi unuttu.
- Did you think that I'd forgotten that?
- Onu unuttuğumu mu düşündün?
- He wrote it down so he wouldn't forget.
- Unutmamak için yazdı.
- I'll never forget that feeling.
- O duyguyu asla unutmayacağım.
- He will often forget his promise.
- Verdiği sözü sıklıkla unutacaktır.
- I forgot to buy Tom a gift.
- Tom'a hediye almayı unuttum.
- I can try to forget, but I don't think I'll be able to.
- Unutmayı deneyebilirim, ama başarabileceğimi sanmıyorum.
- I've forgotten how to read.
- Nasıl okuyacağımı unuttum.
- I won't forget to do that.
- Bunu yapmayı unutmayacağım.
- I forgot to buy one pillow.
- Bir yastık satın almayı unuttum.
- We forgot to take that into consideration.
- Bunu göz önünde bulundurmayı unuttuk.
- Forget all grudges and begin living freely.
- Tüm kinleri unutun ve özgürce yaşamaya başlayın.
- I'm sure Tom will never forget it.
- Tom'un bunu asla unutmayacağına eminim.
- That's something I'll never forget.
- Bu benim asla unutmayacağım bir şey.
- How can I forget it?
- Bunu nasıl unutabilirim?
- Tom is apt to forget things.
- Tom şeyleri unutmak eğilimindedir.
- I forgot to do that.
- Onu yapmayı unuttum.
- Let's just forget the whole thing.
- Her şeyi unutalım.
- I forgot I owed you money.
- Sana para borçlu olduğumu unuttum.
- We have forgotten to sign up!
- Biz yazılmayı unuttuk!
- I've forgotten my email address.
- E-posta adresimi unuttum.
- I was so happy that I forgot to offer my thanks.
- O kadar mutluydum ki teşekkür etmeyi unuttum.
- Can we forget that this just happened?
- Bunun olduğunu unutabilir miyiz?
- He was very angry with me when I forgot the appointment.
- Randevuyu unuttuğumda bana çok kızdı.
- Tom forgot his wife's birthday.
- Tom karısının doğum gününü unuttu.
- We forgot to lock the door.
- Kapıyı kilitlemeyi unuttuk.
- Tom forgot to close the door.
- Tom kapıyı kapatmayı unuttu.
- I can't forget the scent of his hair.
- Saçının kokusunu unutamıyorum.
- Tom forgot to tell Mary to buy bread.
- Tom, Mary'ye ekmek almasını söylemeyi unuttu.
- Are you sure you haven't forgotten anything?
- Bir şey unutmadığına emin misin?
- How could anyone forget it?
- Bunu kim nasıl unutabilir ki?
- Am I forgetting anything?
- Unuttuğum bir şey var mı?
- She forgot to lock the door.
- Kapıyı kilitlemeyi unutmuş.
- I forgot my raincoat.
- Yağmurluğumu unuttum.
- Let's not forget that Tom is only thirteen years old.
- Tom'un daha on üç yaşında olduğunu unutmayalım.
- What do I forget to write?
- Ne yazmayı unutuyorum?
- I'll never forget how kind Tom was to everyone.
- Tom'un herkese karşı ne kadar nazik olduğunu asla unutmayacağım.
- I'd forgotten all about that.
- Bunu tamamen unutmuştum.
- Tom forgot to lock the bathroom door.
- Tom banyo kapısını kilitlemeyi unuttu.
- Layla will never forget Sami.
- Leyla, Sami'yi asla unutmayacak.
- I've forgotten whether it was Saturday or Sunday.
- Cumartesi mi Pazar mı olduğunu unuttum.
- Tom forgot to put a stamp on the envelope.
- Tom zarfa bir pul yapıştırmayı unuttu.
- You forgot your umbrellas.
- Şemsiyelerinizi unuttunuz.
- We'll never forget Tom.
- Tom'u asla unutmayacağız.
- I bet Tom forgot.
- Bahse girerim Tom unutmuştur.
- Dan forgot himself and told the truth.
- Dan kendini unuttu ve gerçeği söyledi.
- Tom forgot to comb his hair.
- Tom saçını taramayı unuttu.
- Tom thought he'd forgotten to lock the door.
- Tom kapıyı kilitlemeyi unuttuğunu düşündü.
- Tom forgot to release the brake.
- Tom freni bırakmayı unuttu.
- Let's not forget it.
- Onu unutmayalım.
- I didn't forget your words.
- Sözlerini unutmadım.
- Do not forget tomorrow he has to go pay his bill.
- Yarın onun faturasını ödemek zorunda olduğunu unutma.
- I forgot the map.
- Haritayı unuttum.
- We forgot you don't like pizza.
- Pizza sevmediğini unuttuk.
- Did you forget to bring money?
- Para getirmeyi mi unuttun?
- He forgot to call her back.
- Onu geri aramayı unuttu.
- I forgot myself.
- Kendimi unuttum.
- I might've forgotten my keys.
- Anahtarlarımı unutmuş olabilirdim.
- Layla forgot her driver's license at home.
- Layla ehliyetini evde unutmuştu.
- I haven't forgotten them.
- Onları unutmadım.
- I remembered to lock the door, but I forgot to lock the windows.
- Kapıyı kilitlemeyi hatırladım, ama pencereleri kilitlemeyi unuttum.
- Fadil wanted to forget Dania.
- Fadıl, Dania'yı unutmak istedi.
- He is apt to forget people's names.
- İnsanların isimlerini unutmaya eğilimlidir.
- The utmost God has forgotten to be God.
- En büyük Tanrı, Tanrı olmayı unuttu.
- I didn't think Tom would forget to do that.
- Tom'un bunu yapmayı unutacağını düşünmedim.
- Tom forgot to lock the back door.
- Tom arka kapıyı kilitlemeyi unuttu.
- I've forgotten his name.
- Onun adını unuttum.
- Tom forgot to bring his homework to school.
- Tom ödevini okula getirmeyi unuttu.
- I forgot your number.
- Senin numaranı unuttum.
- Tom forgot his driver's license at home.
- Tom ehliyetini evde unutmuştu.
- I forgot its name.
- Onun ismini unuttum.
- Tom had forgotten how beautiful Mary was.
- Tom, Mary'nin ne kadar güzel olduğunu unutmuştu.
- He forgot a section of the speech and had to improvise for a while.
- Konuşmanın bir bölümünü unuttu ve bir süre doğaçlama yapmak zorunda kaldı.
- Did you forget to buy eggs?
- Yumurta almayı mı unuttun?
- Tell Tom that he needs to make sure he doesn't forget to renew his passport.
- Tom'a pasaportunu yenilemeyi unutmadığından emin olması gerektiğini söyle.
- You still forgot your money.
- Hala paranızı unuttunuz.
- Never forget what matters.
- Asla önemli olanı unutma.
- I forgot to mention it to them.
- Onlara söylemeyi unuttum.
- What did I forget to say?
- Ne söylemeyi unuttum?
- Did she forget her money?
- Parasını mı unuttu?
- That's why I said forget it.
- Onu unutmanı söylememin nedeni bu.
- Oh, I forgot it!
- Ah, onu unuttum!
- Sami forgot his wallet at home.
- Sami, cüzdanını evde unuttu.
- I've forgotten to do that before.
- Bunu daha önce yapmayı unuttum.
- I'll never forget meeting you.
- Seninle tanıştığımı asla unutmayacağım.
- I don't think Tom will ever forget this.
- Tom'un bunu unutacağını sanmıyorum.
- I almost forgot to tell you why I'm here.
- Neredeyse neden burada olduğumu söylemeyi unutuyordum.
- I have a question I was going to ask Tom, but I forgot to ask it.
- Tom'a soracağım bir sorum vardı ama onu sormayı unuttum.
- Have you ever forgotten your wife's birthday?
- Hiç karının doğum gününü unuttun mu?
- Sami will never forget that.
- Sami bunu asla unutmayacak.
- I forgot to wear a belt.
- Bir kemer takmayı unuttum.
- I'll never ever forget Tom.
- Tom'u asla unutmayacağım.
- I think Tom forgot his camera.
- Sanırım Tom kamerasını unuttu.
- I forgot to pay for the drinks.
- İçkiler için para ödemeyi unuttum.
- When he sees this money, he will forget everything.
- Bu parayı görünce her şeyi unutur.
- We'll never forget what you've done for us.
- Bizim için yaptığınızı asla unutmayacağız.
- Did you forget to set your alarm, Tom?
- Alarmını kurmayı mı unuttun, Tom?
- I will repeat so that you will not forget it.
- Unutmamanız için tekrar edeceğim.
- Tom thinks Mary won't forget to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmayı unutmayacağını düşünüyor.
- I forgot that I was supposed to be there yesterday.
- Dün orada olmam gerektiğini unutmuşum.
- I couldn't forget you if I tried.
- Denesem bile seni unutamadım.
- You must not forget your schoolbooks.
- Okul kitaplarını unutmamalısın.
- I forgot my notebook again.
- Yine defterimi unuttum.
- My sister is not very organized and forgot to register for the course.
- Kız kardeşim çok düzenli değildir ve kurs için kayıt olmayı unuttu.
- I had completely forgotten pay the rent.
- Kirayı ödemeyi tamamen unutmuştum.
- Why do I forget to write the zip code?
- Neden zip kodunu yazmayı unutuyorum.
- Tom almost forgot to do that.
- Tom neredeyse bunu yapmayı unuttu.
- I forgot that today was Saturday.
- Bugünün cumartesi olduğunu unutmuşum.
- You haven't forgotten to do that, have you?
- Bunu yapmayı unutmadın, değil mi?
- I forgot where my school is.
- Okulumun nerede olduğunu unuttum.
- I'll never ever forget her.
- Onu asla unutmayacağım.
- I haven't forgotten him.
- Onu unutmadım.
- I'll never forget the sight.
- Görüntüyü asla unutmayacağım.
- I can't forget your eyes.
- Gözlerini unutamıyorum.
- You have forgotten your change.
- Para üstünüzü unuttunuz.
- He forgot buying a present for her.
- Ona hediye almayı unutmuş.
- I forgot to put film in the camera.
- Fotoğraf makinesine film koymayı unuttum.
- Sometimes I forget you're a girl.
- Bazen senin bir kız olduğunu unutuyorum.
- I'll never be able to forget it.
- Bunu asla unutamayacağım.
- I forgot one.
- Ben birini unuttum.
- Don’t forget where you put it.
- Nereye koyduğunu unutma.
- Tom can't forget Mary.
- Tom Mary'i unutamıyor.
- I will never forget your kindness as long as I live.
- Ben yaşadığım sürece, nezaketini asla unutmayacağım.
- I want to forget it.
- Bunu unutmak istiyorum.
- Did you forget your money?
- Paranı unuttun mu?
- I forgot them.
- Onları unuttum.
- I wonder if Tom forgot to tell Mary not to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu yapmamasını söylemeyi unutup unutmadığını merak ediyorum.
- I forgot my whatchamacallit in the taxi.
- Takside whatchamacallit'imi unutmuşum.
- Who could forget it?
- Onu kim unutabilir?
- I'll never forget what you told me.
- Bana söylediğini asla unutmayacağım.
- It may seem like Tom has forgotten all about the matter, but deep down inside, he's still torn up about it.
- Tom meseleyi unutmuş gibi görünebilir ama içten içe hala bu konuda üzgün.
- Nowadays we are apt to forget the benefits of nature.
- Bugünlerde doğanın faydalarını unutmaya meyilliyiz.
- We mustn't forget that they're arriving at 8 o'clock.
- Saat 8'de geleceklerini unutmamalıyız.
- We never forget our true friends.
- Gerçek dostlarımızı asla unutmayız.
- Forget the past, live the future.
- Geçmişi unut, geleceği yaşa.
- Don't tell me you forgot.
- Bana unuttuğunu söyleme.
- They forgot my birthday.
- Doğum günümü unuttular.
- I forgot to turn off the gas!
- Gazı kapatmayı unuttum!
- I forgot what the exact price was, but it was about 170 dollars.
- Tam fiyatın ne olduğunu unuttum fakat 170 dolar civarındaydı.
- You forgot to wake Tom up, didn't you?
- Tom'u uyandırmayı unuttun, değil mi?
- No one will ever forget him.
- Hiç kimse onu asla unutmayacak.
- Did she forget her money?
- O, parasını unuttu mu?
- I forgot to telephone him today.
- Bugün ona telefon etmeyi unuttum.
- I forgot you were listening.
- Senin dinlediğini unuttum.
- Tom forgot to bring his tennis racket.
- Tom tenis raketini getirmeyi unuttu.
- It's raining, and we forgot to close the windows.
- Yağmur yağıyor ve pencereleri kapatmayı unuttuk.
- I forgot to tell Tom I wouldn't be there.
- Tom'a orada olmayacağımı söylemeyi unuttum.
- How do I forget her?
- Onu nasıl unutabilirim?
- I forgot what I was about to say.
- Ne söyleyeceğimi unuttum.
- She forgot everything and can't remember anything.
- O her şeyi unuttu ve hiçbir şeyi hatırlayamıyor.
- I'm so sorry, but I forgot your name.
- Çok üzgünüm ama sizin adınızı unuttum.
- Culture is what remains after one has forgotten all the things one has learned.
- Kültür, insanın öğrendiği her şeyi unuttuktan sonra geriye kalan şeydir.
- I forgot the name of your brother; what's his name?
- Erkek kardeşinin adını unuttum; onun adı nedir?
- Tom almost forgot the conference.
- Tom neredeyse konferansı unutuyordu.
- I forgot to buy a flower for Éva.
- Eva'ya çiçek almayı unuttum.
- I forgot to buy eggs.
- Yumurta almayı unuttum.
- You forgot your backpack!
- Sırt çantanı unuttun!
- Tom forgot to send Mary a Christmas card.
- Tom Mary'ye bir Noel kartı göndermeyi unuttu.
- Tom is never going to let me forget it.
- Tom asla onu unutmama izin vermeyecek.
- Tom almost forgot to take an umbrella with him.
- Tom neredeyse yanına şemsiye almayı unutuyordu.
- I think Tom won't forget that.
- Sanırım Tom bunu unutmayacak.
- I'll never forget how kind you have been.
- Ne kadar nazik olduğunu asla unutmayacağım.
- Tom frequently forgets to lock the door.
- Tom kapıyı kilitlemeyi sık sık unutuyor.
- Tom forgot to write Mary.
- Tom Mary'ye yazmayı unuttu.
- I forgot to tell Tom and Mary to bring their lunch.
- Tom ve Mary'ye öğle yemeklerini getirmelerini söylemeyi unuttum.
- I forget to telephone him.
- Ona telefon etmeyi unutuyorum.
- I knew you wouldn't forget her.
- Onu unutmayacağını biliyordum.
- He writes everything down so he won't forget it.
- Unutmamak için her şeyi yazıyor.
- I forgot to hit send.
- Gönder tuşuna basmayı unuttum.
- I forgot to tell him something.
- Ona bir şey söylemeyi unuttum.
- I forgot to call them.
- Onları aramayı unuttum.
- I forgot to ask Tom for his advice.
- Tom'a tavsiyesini sormayı unuttum.
- It was careless of you to forget your homework.
- Ev ödevini unutman senin ihmalkarlığındı.
- I'm supposed to make sure Tom doesn't forget to buy the tickets.
- Tom'un biletleri almayı unutmadığından emin olmam gerekiyor.
- I will never forget seeing you.
- Seni gördüğümü asla unutmayacağım.
- I forgot to buy you a present.
- Sana hediye almayı unuttum.
- He forgot the anniversary of their first date.
- Çıkma yıldönümlerini unuttu.
- Tom forgot the anniversary of their first date.
- Tom ilk buluşmalarının yıldönümünü unuttu.
- I forgot to tell you that Tom is coming over for dinner tonight.
- Tom'un bu akşam yemeğe geleceğini söylemeyi unuttum.
- We forgot all about them.
- Onlar hakkında her şeyi unuttuk.
- I forgot my raincoat.
- Yağmurluğumu unutmuşum.
- I'll never forget what you've done for me.
- Benim için yaptığın şeyi asla unutmayacağım.
- You forgot your change.
- Paranızın üstünü unuttunuz.
- I had forgotten that.
- Ben de unutmuştum.
- I'm really bad with names, but I never forget a face.
- İsimler konusunda çok kötüyümdür ama bir yüzü asla unutmam.
- It's something I'll never forget.
- Bu asla unutamayacağım bir şey.
- Let's not forget the reason we're here.
- Burada olma nedenimizi unutmayalım.
- I forgot all about Tom.
- Tom'la ilgili her şeyi unuttum.
- I forgot to write the address on the envelope.
- Zarfın üzerine adresi yazmayı unuttum.
- Tom forgot the anniversary of their first date.
- Tom ilk buluşmalarının yıl dönümünü unuttu.
- I forgot to show you how to do that.
- Sana nasıl yapılacağını göstermeyi unuttum.
- Do not forget to attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğrafınızı eklemeyi unutmayın.
- Tom forgot to tell me what time the concert begins.
- Tom konserin ne zaman başladığını bana söylemeyi unuttu.
- I'll never be able to forget Tom.
- Tom'u asla unutamayacağım.
- Never forget what matters.
- Asıl önemli olanı asla unutma.
- Tom almost never forgets to send his mother a Mother's Day greeting card.
- Tom bir anneler günü tebrik kartını annesine göndermeyi neredeyse asla unutmaz.
- I forgot you don't like carrots.
- Senin havuç sevmediğini unuttum.
- Never forget to lock up when you go to bed.
- Yatarken kapıyı kilitlemeyi asla unutma.
- How could I forget?
- Nasıl unutabilirim ki?
- Tom forgot to wear gloves.
- Tom eldiven giymeyi unutmuş.
- I'd like to forget Tom.
- Tom'u unutmak istiyorum.
- I'll never forget talking with him there.
- Orada onunla konuştuğumu asla unutmayacağım.
- Tom is apt to forget.
- Tom unutmaya eğilimli.
- Looks like he forgot to take out the trash.
- Çöpleri çıkarmayı unutmuş gibi görünüyor.
- She must have forgotten all about the promise.
- Verdiği sözü unutmuş olmalı.
- I'll never forget what you did for me.
- Benim için yaptıklarını asla unutmayacağım.
- Tom will probably forget to buy bread.
- Tom muhtemelen ekmek almayı unutacak.
- Let's not forget that.
- Bunu unutmayalım.
- I'm never going to let you forget it.
- Bunu unutmana asla izin vermeyeceğim.
- His name will soon be forgotten.
- Onun adı yakında unutulacak.
- Tom forgot to pay his phone bill.
- Tom telefon faturasını ödemeyi unuttu.
- Tom never forgets a name or a face.
- Tom bir ismi ya da yüzü asla unutmaz.
- Tom has forgotten his umbrella again.
- Tom yine şemsiyesini unutmuş.
- He never forgot his ambition to become a leading politician.
- O önemli bir politikacı olma hırsını asla unutmadı.
- I'll never forget the look on Tom's face when I told him he had gotten into Harvard.
- Harvard'a girdiğini söylediğimde Tom'un yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
- I'm sure Tom hasn't forgotten his promise.
- Eminim Tom verdiği sözü unutmamıştır.
- I'd like to forget it all.
- Her şeyi unutmak istiyorum.
- We mustn't forget their sports gear.
- Biz onların spor giysilerini unutmamalıyız.
- I forgot to tell her.
- Ona söylemeyi unuttum.
- I won't forget them.
- Onları unutmayacağım.
- I forgot how beautiful it was here.
- Buranın ne kadar güzel olduğunu unutmuşum.
- You forgot his name.
- Sen onun adını unuttun.
- The coming winter would be one they would not soon forget.
- Gelecek kış onların kısa sürede unutmayacakları bir kış olacak.
- I forgot that Tom used to live in Boston.
- Tom'un eskiden Boston'da yaşadığını unutmuşum.
- Let's not forget.
- Unutmayalım.
- I forgot it was Tom who taught you how to play the guitar.
- Sana gitar çalmayı öğretenin Tom olduğunu unuttum.
- Tom forgot to buy milk.
- Tom süt satın almayı unuttu.
- I forgot my driver's license at home.
- Ehliyetimi evde unuttum.
- They keep forgetting to pay the bills.
- Faturaları ödemeyi sürekli unutuyorlar.
- I'll never forget this.
- Bunu asla unutmayacağım.
- Tom ruined our camping trip by forgetting to put the tent in the car.
- Tom arabaya çadır koymayı unutarak kamp gezimizi mahvetti.
- I can't forget her.
- Onu unutamıyorum.
- You've never forgotten to send your mother a birthday present.
- Sen annene bir doğum günü hediyesi göndermeyi asla unutmadın.
- After the interruption I went back to my reading but forgot where I'd left off.
- Kesintiden sonra okumaya geri döndüm ama nerede kaldığımı unuttum.
- Tom said that he wanted to forget him.
- Tom onu unutmak istediğini söyledi.
- I was so happy that I forgot to offer my thanks.
- O kadar mutluydum ki teşekkürlerimi sunmayı unuttum.
- She forgot to stop next to my house.
- Evimin yanında durmayı unutmuş.
- They tell me jokes, and then I forget them.
- Onlar bana fıkralar anlatır ve sonra onları unuturum.
- Don't tell me you've forgotten Tom.
- Tom'u unuttuğunu söyleme.
- You don't want to forget who your friends are.
- Arkadaşlarının kim olduğunu unutmak istemiyorsun.
- Have you forgotten that I'm married?
- Evli olduğumu unuttun mu?
- I forgot my debit card at home.
- Banka kartımı evde unuttum.
- I didn't forget you.
- Ben seni unutmadım.
- You can't remember it and I'll never forget it.
- Sen hatırlayamazsın ama ben asla unutmayacağım.
- We forgot to plan for that.
- Onun için plan yapmayı unuttuk.
- I forgot I was in Australia.
- Avustralya'da olduğumu unutmuşum.
- Let's just forget that this whole thing happened.
- Bütün bu olanları unutalım.
- I think that Tom forgot to do that.
- Sanırım Tom bunu yapmayı unuttu.
- I wanted to forget Tom.
- Tom'u unutmak istedim.
- I'll never forget you, Tom.
- Seni asla unutmayacağım, Tom.
- I'll never forget them.
- Onları asla unutmayacağım.
- Mennad forgot to put his shoes on.
- Mennad ayakkabılarını giymeyi unuttu.
- Tom forgot to bring an umbrella.
- Tom bir şemsiye getirmeyi unuttu.
- I forget to brush my teeth all of the time.
- Dişlerimi fırçalamayı hep unutuyorum.
- You forgot to turn off the light.
- Işığı söndürmeyi unuttun.
- I forgot to bring warm clothes.
- Ben kalın giysiler getirmeyi unuttum.
- I nearly forgot to give it to Tom.
- Neredeyse bunu Tom'a vermeyi unutuyordum.
- You can't ever forget how to ride a bicycle.
- Bisiklet sürmeyi asla unutamazsın.
- I thought if I left Boston, I could forget you.
- Boston'dan ayrılırsam seni unutabilirim sanmıştım.
- Tom became aware that he had forgotten to tie his shoes.
- Tom ayakkabılarını bağlamayı unuttuğunu fark etti.
- The conductor forgot to punch my ticket.
- Kondüktör biletimi kesmeyi unuttu.
- Tom said he's forgotten how to do that.
- Tom bunu nasıl yapacağını unuttuğunu söyledi.
- I forgot that today was Saturday.
- Bugünün cumartesi olduğunu unuttum.
- I forgot to mention it to them.
- Bunu onlara söylemeyi unuttum.
- I'd forgotten that.
- Onu unutmuşum.
- I cannot forget those kind people.
- O nazik insanları unutamam.
- There's something I forgot to say.
- Söylemeyi unuttuğum bir şey var.
- I thought Tom would have forgotten me by now.
- Tom'un şimdiye kadar beni unutmuş olacağını düşünmüştüm.
- I forgot to pack something.
- Bir şey koymayı unuttum.
- I forgot the address.
- Adresi unuttum.
- Tom forgot to write to Mary.
- Tom Mary'ye yazmayı unuttu.
- He forgot to give back my dictionary.
- Sözlüğümü geri vermeyi unuttu.
- Maybe we should forget it.
- Belki de unutmalıyız.
- Tom will never forget Mary's kindness.
- Tom Mary'nin nezaketini asla unutmayacak.
- You must not forget that she is as young as you.
- Onun da senin kadar genç olduğunu unutmamalısın.
- You don't remember, I'll never forget.
- Sen hatırlamazsın, ben asla unutmam.
- I drink to forget.
- Unutmak için içiyorum.
- I forgot to write my family name.
- Soyadımı yazmayı unutmuşum.
- I forgot to close the window.
- Ben pencereyi kapatmayı unuttum.
- I didn't forget.
- Unutmadım.
- We forget our faults easily if no one knows them as well as us.
- Hatalarımızı kimse bizim kadar iyi bilmezse kolayca unuturuz.
- Never forget this, please.
- Asla bunu unutma, lütfen.
- I forgot what the exact price was, but it was about 170 dollars.
- Tam fiyatını unuttum ama 170 dolar civarındaydı.
- I want you to forget everything you saw today.
- Bugün gördüğün her şeyi unutmanı istiyorum.
- When you quote a stupid text, do not forget the context.
- Aptalca bir metinden alıntı yaparken, bağlamı unutma.
- I forgot my wife's birthday.
- Ben karımın doğum gününü unuttum.
- I forgot to ask Tom what time he was planning on getting here.
- Tom'a buraya ne zaman gelmeyi planladığını sormayı unuttum.
- Tom forgot to water the plants for a whole week.
- Tom bir hafta boyunca çiçekleri sulamayı unuttu.
- We told him about it; seems he forgot.
- Ona bundan bahsettik; Unutmuş gibi görünüyor.
- No matter how I try, I can't forget that kiss.
- Ne kadar denersem deneyeyim, o öpücüğü unutamıyorum.
- I've never forgotten that time.
- O zamanı hiç unutmadım.
- I forgot to put Tom's name on the list.
- Tom'un adını listeye yazmayı unuttum.
- We'll never forget what we heard.
- Duyduklarımızı asla unutmayacağız.
- Let's not forget what Tom said last week.
- Tom'un geçen hafta söylediğini unutmayalım.
- Tom forgot to renew his passport.
- Tom pasaportunu yenilemeyi unuttu.
- I forgot what a handsome guy Tom is.
- Tom'un ne kadar yakışıklı bir adam olduğunu unutmuşum.
- Please forget I said anything.
- Lütfen söylediklerimi unut.
- Above all do not forget your duty to love yourself.
- Her şeyden önce, kendini sevme görevini unutma.
- He says he drinks to forget.
- Unutmak için içtiğini söylüyor.
- Tom will never forget what has happened today.
- Tom bugün olanları asla unutmayacak.
- I already forgot what happened.
- Olanları çoktan unuttum.
- Tom often forgets to lock the front door.
- Tom sık sık ön kapıyı kilitlemeyi unutur.
- I've totally forgotten.
- Ben tamamen unuttum.
- I forgot to lift the receiver before dialing the number.
- Numarayı çevirmeden önce ahizeyi kaldırmayı unuttum.
- Perhaps we should forget it.
- Belki de onu unutmamız gerek.
- We'll never forget what we found.
- Bulduğumuz şeyi asla unutmayacağız.
- Tom isn't going to forget that.
- Tom bunu unutmayacak.
- I will never forget your kindness so long as I live.
- Yaşadığım sürece nezaketini asla unutmayacağım.
- I wrote down his phone number so I wouldn't forget it.
- Unutmamak için telefon numarasını yazdım.
- You forgot to close the door.
- Kapıyı kapamayı unuttun.
- It was careless of me to forget to lock the door.
- Kapıyı kitlemeyi unutmak, benim ihmalkarlığımdı.
- She appeared to have forgotten my name.
- İsmimi unutmuş gibi göründü.
- Let's forget the whole thing, OK?
- Her şeyi unutalım, tamam mı?
- Tom forgot his wedding anniversary and Mary was upset.
- Tom evlilik yıl dönümünü unuttu ve Mary çok üzüldü.
- I'd forgotten that you'd forgotten.
- Unuttuğunu unuttum.
- I completely forgot to make something for us to eat.
- Yememiz için bir şey yapmağı tamamen unuttum.
- I won't forget it.
- Bunu unutmayacağım.
- Forget all grudges and begin living freely.
- Bütün kinleri unut ve özgürce yaşamaya başla.
- I forgot to pay for the drinks.
- İçkilerin parasını ödemeyi unuttum.
- I forgot what they called him.
- Ona ne dediklerini unuttum.
- I won't forget it.
- Onu unutmayacağım.
- I've forgotten my email address.
- Ben e-posta adresimi unuttum.
- Tom went back to the office to get something he forgot.
- Tom, unuttuğu bir şeyi almak için ofise geri döndü.
- Let's not forget why we're here.
- Neden burada olduğumuzu unutmayalım.
- Tom seldom forgot to do that.
- Tom nadiren bunu yapmayı unuttu.
- Tom ruined our camping trip by forgetting to put the tent in the car.
- Tom çadırı arabaya koymayı unutarak kamp gezimizi mahvetti.
- I can't forget Mary.
- Mary'yi unutamam.
- There's something Tom forgot to tell Mary.
- Tom'un Mary'ye söylemeyi unuttuğu bir şey var.
- Oh, I forgot to buy milk.
- Ah, süt satın almayı unuttum.
- I've forgotten almost all my French, but you can speak German.
- Neredeyse tüm Fransızcamı unuttum, fakat Almanca konuşabilirsin.
- I always forget that I already logged in.
- Zaten hesaba giriş yapmış olduğumu hep unutuyorum.
- He will probably forget to return my book.
- Muhtemelen kitabımı iade etmeyi unutacak.
- She forgot their first wedding anniversary.
- İlk evlilik yıl dönümlerini unuttu.
- I've forgotten the name.
- Adını unuttum.
- Although I graduated many years ago, I will never forget a single one of my teachers who taught me.
- Yıllar önce mezun olmama rağmen, bana ders veren öğretmenlerimden hiçbirini unutmayacağım.
- Above all do not forget your duty to love yourself.
- Her şeyden önce kendini sevme görevini unutma.
- You should write it down before you forget it.
- Unutmadan yazmalısın.
- Let's not forget that Tom used to be in prison.
- Tom'un eskiden hapiste olduğunu unutmayalım.
- Tom isn't likely to forget that.
- Tom'un bunu unutması mümkün değil.
- He is apt to forget his promise.
- O, sözünü unutmaya eğilimlidir.
- There's one thing we've forgotten.
- Bizim unuttuğumuz bir şey var.
- What he has once heard he never forgets.
- O bir kez duyduğu şeyi asla unutmaz.
- He forgot her name.
- O onun adını unuttu.
- We'll never forget what we found.
- Biz bulduğumuz şeyi asla unutmayacağız.
- I was supposed to buy some milk on my way home, but I forgot.
- Eve giderken biraz süt almam gerekiyordu ama unuttum.
- I forgot where I put my umbrella.
- Şemsiyemi nereye koyduğumu unuttum.
- Tom forgot to pay the bill.
- Tom faturayı ödemeyi unuttu.
- I almost forgot that it was his birthday.
- Neredeyse doğum günü olduğunu unutuyordum.
- I forgot I was in Australia.
- Avustralya'da olduğumu unuttum.
- Somebody forgot to lock the door.
- Biri kapıyı kilitlemeyi unuttu.
- Tom must've forgotten his key.
- Tom anahtarını unutmuş olmalı.
- I forgot to tell you what Tom said.
- Tom'un ne dediğini sana söylemeyi unuttum.
- Tom forgot to lock the bathroom door.
- Tom banyonun kapısını kilitlemeyi unuttu.
- I can't forget Tom.
- Tom'u unutamam.
- Tom says I've got a memory like a sieve because I forget everything.
- Tom, hafızamın elek gibi olduğunu söylüyor çünkü her şeyi unutuyorum.
- I forgot her name.
- Adını unuttum.
- You forgot to tell Tom where to meet us, didn't you?
- Tom'a bizimle nerede buluşacağını söylemeyi unuttun, değil mi?
- Aren't you forgetting one thing?
- Bir şeyi unutmuyor musun?
- I can't forget Marika.
- Marika'yı unutamam.
- Everyone pretended they forgot his birthday.
- Herkes onun doğum gününü unutmuş numarası yapıyordu.
- Tom forgot to do his French homework.
- Tom Fransızca ev ödevini yapmayı unuttu.
- You cannot forget that he is as young as you.
- Onun senin kadar genç olduğunu unutamazsın.
- I almost forgot where I was.
- Neredeyse nerede olduğumu unuttum.
- I'll never forget the soft and moist skin of my lover on that summer night.
- O yaz gecesinde sevgilimin yumuşak ve nemli cildini asla unutmayacağım.
- I've forgotten your number.
- Numaranı unuttum.
- Tom forgot his suitcase inside the train.
- Tom bavulunu trende unuttu.
- We can forgive, but forgetting is impossible.
- Biz affedebiliriz fakat unutmak imkansızdır.
- He forgot my birthday.
- Doğum günümü unuttu.
- Please give me your picture lest I forget how you look.
- Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
- Don't tell me you've forgotten Tom.
- Tom'u unuttuğunu bana söyleme.
- Tom never forgot to do his homework.
- Tom ödevini yapmayı asla unutmazdı.
- We do not forget our birthday.
- Doğum günümüzü unutmayız.
- I forgot to pay the electric bill.
- Elektrik faturasını ödemeyi unuttum.
- I forgot to bring an umbrella with me.
- Yanıma şemsiye almayı unutmuşum.
- This is a day Jim will never forget.
- Bu, Jim'in asla unutmayacağı bir gündür.
- I almost forgot to ask him what his name was.
- Neredeyse adının ne olduğunu sormayı unutuyordum.
- Tom forgot his appointment.
- Tom randevusunu unuttu.
- I haven't forgotten Tom.
- Tom'u unutmadım.
- I'll never forget that as long as I live.
- Yaşadığım sürece bunu asla unutmayacağım.
- Tom forgot to feed Mary's dog.
- Tom Mary'nin köpeğini beslemeyi unuttu.
- He will probably forget to return my book.
- Muhtemelen kitabımı geri vermeyi unutacak.
- You've already forgotten.
- Çoktan unutmuşsun.
- Tom likely just forgot to do that.
- Tom muhtemelen onu yapmayı unuttu.
- Forget I said that.
- Unut bunu söylediğimi.
- Tom often forgets to do that.
- Tom bunu yapmayı sık sık unutuyor.
- What will I forget to write?
- Ne yazmayı unutacağım?
- We won't forget you.
- Seni unutmayacağız.
- She was very angry with me when I forgot the appointment.
- Randevuyu unuttuğumda bana çok kızdı.
- I forgot to tip the waiter.
- Garsona bahşiş vermeyi unuttum.
- Layla forgot her phone in the restaurant, but Sami ran out and gave it to her.
- Layla telefonunu restoranda unutmuş ama Sami koşup ona vermiş.
- After years of suffering, she finally decided to forget the past and begin a new life.
- Yıllarca acı çektikten sonra, sonunda geçmişi unutmaya ve yeni bir hayata başlamaya karar verdi.
- He forgot to buy a present for her.
- Ona bir hediye almayı unuttu.
- Tom was so loaded with work that he would forget to eat.
- Tom işle o kadar çok meşguldü ki yemek yemeyi unutacaktı.
- I forgot to put it on the list.
- Listeye koymayı unuttum.
- Guys, can you give us some fun facts so that our listeners will never forget your countries?
- Beyler, dinleyicilerimizin ülkelerinizi asla unutmamaları için bize bazı eğlenceli gerçekler verir misiniz?
- He always forgets his money.
- O her zaman parasını unutur.
- I forgot to give you my phone number.
- Sana telefon numaramı vermeyi unuttum.
- Tom keeps forgetting things.
- Tom sürekli bir şeyleri unutuyor.
- I think I've forgotten my wallet.
- Sanırım cüzdanımı unuttum.
- I remember the living and I can't forget the dead.
- Ben yaşayanları hatırlıyorum ve ölüleri unutamıyorum.
- No matter how busy Tom gets, he never forgets to write an email to his mother at least once a week.
- Tom ne kadar meşgul olursa olsun, en az haftada bir kez annesine e-posta yazmayı asla unutmaz.
- I forgot to show you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını sana göstermeyi unuttum.
- I'll never forget you.
- Seni asla unutmayacağım.
- Tom is always forgetting things.
- Tom her zaman bir şeyler unutuyor.
- She hasn't forgotten these rules.
- Bu kuralları unutmadı.
- I forgot Tom was going to be here.
- Tom'un burada olacağını unutmuşum.
- I thought Tom and Mary would have forgotten me by now.
- Tom ve Mary'nin şimdiye kadar beni unutmuş olacaklarını düşündüm.
- I'll never ever forget you.
- Seni asla unutmayacağım.
- I can't forget that look on her face.
- Yüzündeki o ifadeyi unutamıyorum.
- Oh, I forgot my keys.
- Ah, anahtarlarımı unutmuşum.
- Tom never forgets to say thank you.
- Tom teşekkür etmeyi asla unutmaz.
- It's raining, and we forgot to close the windows.
- Yağmur yağıyor ve biz pencereleri kapatmayı unuttuk.
- I forgot to tell Tom when to come.
- Tom'a ne zaman geleceğini söylemeyi unuttum.
- I wonder whether Tom really forgot to tell Mary not to do that.
- Acaba Tom gerçekten Mary'ye bunu yapmamasını söylemeyi unuttu mu?
- Tom forgot to wear a hat.
- Tom şapka takmayı unutmuş.
- Tom never forgot to pay his rent.
- Tom kirasını ödemeyi hiç unutmadı.
- Never forget what I am about to tell you.
- Sana söyleyeceklerimi asla unutma.
- It was careless of me to forget to lock the door.
- Kapıyı kilitlemeyi unutmakla, dikkatsizlik ettim.
- What did you forget here?
- Burada ne unuttun?
- I forgot you didn't like pizza.
- Senin pizzadan hoşlanmadığını unuttum.
- Have you forgotten that you were young once?
- Bir zamanlar genç olduğunu unuttun mu?
- I forgot to tell you how to do that.
- Bunu nasıl yapacağını sana söylemeyi unuttum.
- I forgot to put on sunscreen.
- Güneş kremi sürmeyi unuttum.
- I'll never forget the look on Tom's face when he found out that Mary had been injured in a traffic accident.
- Mary'nin bir trafik kazasında yaralandığını öğrendiğinde Tom'un yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
- I promise I won't forget.
- Unutmayacağıma söz veriyorum.
- I totally forgot it.
- Tamamen unutmuşum.
- Tom won't forget you.
- Tom seni unutmayacak.
- You need to forget the past and start afresh.
- Geçmişi unutmak ve yeniden başlamak zorundasın.
- Do not forget to attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğraf tutturmayı unutma.
- He never forgets to write to his mother every week.
- Her hafta annesine yazmayı asla unutmaz.
- Tom will never ever forget Mary.
- Tom, Mary'yi hiç ama hiç unutmayacak.
- We do not forget.
- Unutmuyoruz.
- She asked him to call her later, but he forgot to.
- Ondan kendisini daha sonra aramasını istedi ama o aramayı unuttu.
- I tried to forget that she had cried.
- Onun ağladığını unutmaya çalıştım.
- Have you already forgotten what you just said?
- Az önce ne dediğini unuttun mu?
- Do you think I could ever forget you?
- Seni unutabileceğimi mi düşünüyorsun?
- I've forgotten to do that before.
- Bunu daha önce yapmayı unutmuştum.
- I forgot to tell you what time the meeting started.
- Toplantının kaçta başladığını sana söylemeyi unuttum.
- I almost forgot to do that.
- Neredeyse bunu yapmayı unutuyordum.
- Tom forgot all about them.
- Tom onları tamamen unuttu.
- I haven't forgotten our first date.
- İlk randevumuzu unutmadım.
- Did you forget I'm the boss here?
- Burada patronun ben olduğumu unuttun mu?
- I'll never forget it.
- Bunu asla unutmayacağım.
- I wrote down his phone number so I wouldn't forget it.
- Unutmamak için onun telefon numarasını not ettim.
- This is a night I'll never forget.
- Bu asla unutamayacağım bir gece.
- Tom says he's forgotten how to do that.
- Tom bunu nasıl yapacağını unuttuğunu söylüyor.
- I haven't forgotten how to drive.
- Araba kullanmayı unutmadım.
- I'll never ever forget him.
- Onu asla unutmayacağım.
- Tom is bound to forget.
- Tom unutmak zorunda.
- What did you forget?
- Sen ne unuttun?
- I forgot to tell you where the party is.
- Sana partinin nerede olduğunu söylemeyi unuttum.
- They have never forgotten to send their mom a birthday present.
- Onlar annelerine bir doğum günü hediyesi göndermeyi asla unutmadı.
- Tom forgot to feed the dog.
- Tom köpeği beslemeyi unuttu.
- The last thing we want to do is to forget to pay our bills.
- Yapmak istediğimiz son şey faturalarımızı ödemeyi unutmaktır.
- There was something I needed to get at the supermarket, but I forgot to pick it up.
- Süpermarketten almam gereken bir şey vardı ama almayı unuttum.
- I could never forget that.
- Onu asla unutamam.
- I was supposed to buy some milk on my way home, but I forgot.
- Eve giderken biraz süt alacaktım ama unuttum.
- You almost forgot your money.
- Neredeyse paranı unutuyordun.
- I forgot to tell Tom I'd be in Boston this week.
- Bu hafta Boston'da olacağımı Tom'a söylemeyi unutmuşum.
- Tom can't forget Mary.
- Tom Mary'yi unutamıyor.
- The baker forgot to put salt in the dough.
- Fırıncı hamura tuz atmayı unuttu.
- You may well not remember, but I'll never forget it.
- Sen hatırlamayabilirsin fakat ben asla onu unutmayacağım.
- I forgot to shutter the windows before the storm hit.
- Fırtına vurmadan önce pencereleri kapatmayı unuttum.
- He never forgot his ambition to become a great politician.
- Büyük bir politikacı olma hırsını hiç unutmadı.
- How could you forget it?
- Siz nasıl unutabilirsiniz?
- Julian keeps on forgetting to switch off the computer.
- Julian bilgisayarı kapatmayı unutmaya devam ediyor.
- I'll never forget how nice Tom was to me when I first moved to Boston.
- Boston'a ilk taşındığımda Tom'un bana ne kadar iyi davrandığını asla unutmayacağım.
- I can't forget them.
- Ben onları unutamam.
- We can't forget it.
- Onu unutamayız.
- I'm sorry, I forgot my homework at home.
- Özür dilerim, ödevimi evde unutmuşum.
- I'll teach you a lesson you won't forget.
- Sana unutamayacağın bir ders vereceğim.
- She forgot to bring her swimsuit.
- Mayosunu getirmeyi unutmuş.
- She's walking back to the store where she forgot her money.
- Parasını unuttuğu dükkana doğru yürüyor.
- You didn't forget to pay the electricity bill, did you?
- Elektrik faturasını ödemeyi unutmadın, değil mi?
- Tom forgot to take his Alzheimer medication.
- Tom Alzheimer ilacını almayı unuttu.
- Tom forgot to give me back my dictionary.
- Tom sözlüğümü bana geri vermeyi unuttu.
- Tom probably forgot to tell Mary that.
- Tom muhtemelen bunu Mary'ye söylemeyi unuttu.
- I forgot to trim my dog's nails.
- Köpeğimin tırnaklarını kesmeyi unuttum.
- How can I forget it?
- Onu nasıl unutabilirim?
- Sami forgot the appointment with Layla.
- Sami, Layla ile olan randevusunu unuttu.
- I haven't forgotten any of you.
- Hiçbirinizi unutmadım.
- I forgot that Barbara spoke French.
- Barbara'nın Fransızca konuştuğunu unutmuşum.
- I had completely forgotten pay the rent.
- Kirayı ödemeyi tamamen unutmuşum.
- I won't forget you, Tom.
- Seni unutmayacağım, Tom.
- Tom forgot to put a stamp on the envelope.
- Tom zarfın üzerine pul koymayı unuttu.
- We forgot all about Tom.
- Tom'u tamamen unuttuk.
- Let's forget that.
- Bunu unutalım.
- Will she forgive him for forgetting her birthday?
- O, doğum gününü unuttuğu için onu affedecek mi?
- 2013 is a year that I'll never forget.
- 2013 asla unutmayacağım bir yıl.
- I forgot to lock the storeroom.
- Depoyu kilitlemeyi unuttum.
- It was an afternoon Truman would never forget.
- Truman'ın asla unutamayacağı bir öğleden sonraydı.
- Did you forget to bring money?
- Para getirmeyi unuttun mu?
- I'll never forget this experience.
- Bu deneyimi asla unutmayacağım.
- I used to speak Latin, French and English, but now I've forgotten it all.
- Latince, Fransızca ve İngilizce konuşurdum, fakat şimdi hepsini unuttum.
- We forgot all about her.
- Onun hakkında her şeyi unuttuk.
- I always forget that I already logged in.
- Önceden oturum açtığımı her zaman unuturum.
- Although I graduated many years ago, I'll never forget any of the teachers who taught me.
- Yıllar önce mezun olmama rağmen, bana ders veren öğretmenlerin hiçbirini unutmayacağım.
- I forgot her address.
- Adresini unuttum.
- Have both Tom and Mary forgotten to do that?
- Hem Tom hem de Mary bunu yapmayı unuttular mı?
- Oh, I forgot to buy milk.
- Ah, süt satın almayı unutmuşum.
- I forgot that Tom used to live in Boston.
- Tom'un Boston'da yaşadığını unuttum.
- I forgot you were on the volleyball team.
- Voleybol takımında olduğunu unutmuşum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
- Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- He wrote down the number lest he should forget it.
- Numarayı unutmamak için yazdı.
- Do not forget that I am a man.
- Benim bir erkek olduğumu unutmayın.
- Did you forget to buy eggs?
- Yumurtaları satın almayı unuttun mu?
- I forgot the password to my account.
- Hesabımın şifresini unuttum.
- Are you telling me you forgot?
- Bana unuttuğunu mu söylüyorsun?
- I think I've forgotten my wallet.
- Cüzdanımı unuttum sanırım.
- Oh, I forgot to buy milk.
- Ah, süt almayı unuttum.
- Nobody forgot my country.
- Kimse ülkemi unutmadı.
- You forgot to mention Tom.
- Tom'dan bahsetmeyi unuttun.
- How could I forget something like that?
- Böyle bir şeyi nasıl unutabilirim?
- Young people don't know what old age is, and old people forget what youth was.
- Gençler yaşlılığın ne olduğunu bilmez, yaşlılar da gençliğin ne olduğunu unutur.
- Let's not forget what Tom said last week.
- Tom'un geçen hafta söylediklerini unutmayalım.
- What did I forget to write?
- Ne yazmayı unuttum?
- I'll never forget what Tom told me that day.
- Tom'un o gün bana söylediği şeyi asla unutmayacağım.
- I forgot to do something.
- Bir şey yapmayı unuttum.
- I've totally forgotten.
- Tamamen unutmuşum.
- Sami will never forget that phone call.
- Sami o telefon konuşmasını asla unutmayacak.
- I forget your phone number.
- Ben telefon numaranızı unutuyorum.
- Tom probably forgot it's here.
- Tom muhtemelen burada olduğunu unutmuştur.
- Tom almost never forgets to wash his hands before eating.
- Tom yemekten önce ellerini yıkamayı neredeyse hiç unutmaz.
- I've forgotten whether you drink wine or not.
- Ben senin şarap içip içmediğini unuttum.
- Is it harder to forgive or to forget?
- Affetmek mi yoksa unutmak mı daha zor?
- Tom forgot to tell Mary what needed to be done.
- Tom Mary'ye ne yapılması gerektiğini söylemeyi unuttu.
- I forgot my umbrella and got drenched in the rain.
- Şemsiyemi unuttum ve yağmurda sırılsıklam oldum.
- I forgot my scarf.
- Eşarbımı unuttum.
- Forget what I have just told you.
- Size söylediklerimi unutun.
- Did you forget anything?
- Bir şey unuttun mu?
- He often forgets to keep his promises.
- O sık sık sözlerini tutmayı unutur.
- You forgot the accent mark.
- Aksan işaretini unuttun.
- I've forgotten her name.
- Adını unuttum.
- I had forgotten that my short-term memory is terrible.
- Kısa süreli hafızamın berbat olduğunu unutmuşum.
- I forgot to close the window.
- Pencereyi kapatmayı unuttum.
- Grandma forgot to take her pills again.
- Büyükannem yine ilaçlarını almayı unutmuş.
- Tom pointed out that I had forgotten to sign my name.
- Tom, adımı imzalamayı unuttuğumu belirtti.
- I can't forget what happened last summer.
- Geçen yaz yaşananları unutamam.
- Go away now and I'll forget this happened.
- Şimdi git ve ben de olanları unutayım.
- Write down his phone number before you forget.
- Unutmadan onun telefon numarasını yaz.
- I forgot to pick Tom up after school.
- Okuldan sonra Tom'u almayı unuttum.
- I forgot Tom was the one who taught you how to play the guitar.
- Sana gitarı nasıl çalacağını öğreten kişinin Tom olduğunu unuttum.
- I forget who said it.
- Kimin söylediğini unuttum.
- Forget everything I said!
- Söylediğim her şey unut!
- He never forgot his ambition to become a leading politician.
- Önde gelen bir politikacı olma tutkusunu asla unutmadı.
- I'll never forget what happened that night.
- O gece ne olduğunu asla unutmayacağım.
- I forgot to buy mustard.
- Hardal almayı unuttum.
- Tom is probably going to forget his promise.
- Tom muhtemelen sözünü unutacak.
- Tom hasn't forgotten you.
- Tom seni unutmadı.
- I can try to forget, but I don't think I'll be able to.
- Unutmayı deneyebilirim ama unutabileceğimi sanmıyorum.
- I forgot my briefcase.
- Evrak çantamı unuttum.
- How could you even forget that?
- Onu nasıl unutabilirsin?
- You forgot to warn us not to drink the water.
- Suyu içmememiz için bizi uyarmayı unuttun.
- I forgot to set my alarm.
- Alarmımı kurmayı unuttum.
- I almost forgot to bring my lunch.
- Neredeyse öğle yemeğimi getirmeyi unutuyordum.
- I forgot to take the key.
- Anahtarı almayı unuttum.
- We must never forget the sacrifices our ancestors made so that we could enjoy our current liberties.
- Şu anki özgürlüklerimizden zevk alabilmemiz için atalarımızın yapmış olduğu fedakarlıkları asla unutmamalıyız.
- God exists, but he forgot the password.
- Tanrı var, ama şifreyi unuttu.
- Tom never forgot Mary.
- Tom, Mary'i asla unutmadı.
- He never forgets to pay a bill.
- Fatura ödemeyi asla unutmaz.
- Don't ever forget this rule.
- Bu kuralı asla unutma.
- We mustn't forget their sports gear.
- Spor kıyafetlerini unutmamalıyız.
- Tom will probably forget to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı unutacak.
- What did Tom forget?
- Tom ne unuttu?
- Maybe it would be better if I threw away all these books, kissed your little nose, and forgot all my worries and hardships.
- Belki de, bütün bu kitapları çöpe atsam, küçük burnunu öpsem, tüm endişelerimi ve zorluklarımı unutsam daha iyi olurdu.
- I've clean forgotten.
- Ben tamamen unuttum.
- I forgot to buy a birthday cake.
- Bir doğum günü pastası satın almayı unuttum.
- I already forgot what happened.
- Ne olduğunu çoktan unuttum.
- Ah, I forgot to buy tofu.
- Ah, tofu almayı unuttum.
- I forgot I owed you money.
- Sana borcum olduğunu unutmuşum.
- She writes everything down so she won't forget it.
- Unutmamak için her şeyi not eder.
- I forget to write my date of birth.
- Doğum tarihimi yazmayı unutuyorum.
- I forgot to lock the front door last night.
- Dün gece ön kapıyı kilitlemeyi unuttum.
- I was so happy that I forgot to thank them.
- O kadar mutluydum ki onlara teşekkür etmeyi unuttum.
- I was going to tell Tom, but I forgot to.
- Tom'a söyleyecektim ama unuttum.
- No matter how busy Tom gets, he never forgets to write an email to his mother at least once a week.
- Tom ne kadar meşgul olursa olsun, haftada en az bir kez annesine e-posta yazmayı asla unutmaz.
- I forget his name.
- Adını unuttum.
- Tom forgot to pay his phone bill.
- Tom, telefon faturasını ödemeyi unuttu.
- Tom is always forgetting his own phone number.
- Tom her zaman kendi telefon numarasını unutuyor.
- Tom has forgotten how to do it.
- Tom onu nasıl yapacağını unuttu.
- Tom will probably forget.
- Tom muhtemelen unutacaktır.
- I forgot to ask Tom to do that.
- Tom'dan bunu yapmasını istemeyi unuttum.
- She never forgets to admire our baby.
- Bebeğimize hayranlığını göstermeyi asla unutmaz.
- I forgot all about you.
- Seni tamamen unuttum.
- Did you forget your weapons in the car?
- Silahlarınızı arabada mı unuttunuz?
- Can you forget your native language?
- Ana dilini unutabilir misin?
- Let me give this to you before I forget.
- Unutmadan önce bunu sana vereyim.
- He is apt to forget his promise.
- Verdiği sözü unutmaya meyillidir.
- I've forgotten Tom's last name.
- Tom'un soyadını unuttum.
- On that day I forgot my wallet at home.
- O gün cüzdanımı evde unutmuştum.
- Ah, I forgot to buy tofu.
- Tofu almayı unuttum.
- I've forgotten her name.
- Onun adını unuttum.
- Tom isn't likely to forget that.
- Tom muhtemelen bunu unutmayacak.
- She appeared to have forgotten my name.
- Adımı unutmuş gibi görünüyordu.
- Have you forgotten the difference between dreams and reality?
- Rüya ile gerçek arasındaki farkı unuttun mu?
- Why will I forget to write to my family?
- Neden aileme yazmayı unutuyorum?
- I think Tom forgot to do that.
- Sanırım Tom bunu yapmayı unuttu.
- I forgot my wife's birthday.
- Karımın doğum gününü unuttum.
- I forgot my umbrella and got drenched in the rain.
- Şemsiyemi unuttum ve yağmurda ıslandım.
- I don't want to forget Tom's face.
- Tom'un yüzünü unutmak istemiyorum.
- He forgot that he bought her a present.
- Ona bir hediye satın aldığını unuttu.
- I'd never forget the moments we've spent together.
- Birlikte geçirdiğimiz dakikaları asla unutmayacağım.
- We tend to forget this fact.
- Biz bu gerçeği unutma eğilimindeyiz.
- Tom must've forgotten his promise to Mary.
- Tom, Mary'ye verdiği sözü unutmuş olmalı.
- Tom never forgets to do that.
- Tom bunu yapmayı asla unutmaz.
- You didn't forget, did you?
- Unutmadın, değil mi?
- I'll never forget visiting Paris last summer.
- Geçen yaz Paris'i ziyaret ettiğimi asla unutmayacağım.
- Tom forgot to tell you.
- Tom sana söylemeyi unuttu.
- Have you ever forgotten your phone number?
- Hiç telefon numaranı unuttun mu?
- I never forgot those things.
- O şeyleri asla unutmadım.
- I forgot to send the letter.
- Mektubu göndermeyi unuttum.
- You didn't think Tom would forget to tell Mary to do that, did you?
- Tom'un Mary'ye bunu yapmasını söylemeyi unutacağını düşünmedin, değil mi?
- I've forgotten the name.
- İsmi unuttum.
- I don't want to forget anything.
- Bir şey unutmak istemiyorum.
- I'll never forget how helpful you've been.
- Ne kadar yardımsever olduğunu asla unutmayacağım.
- He carelessly forgot the camera on the bus.
- Dikkatsizce kamerayı otobüste unuttu.
- I forgot what his name was.
- Ben onun adının ne olduğunu unuttum.
- I can't drive, I forgot how to.
- Araba kullanamıyorum, nasıl kullanacağımı unuttum.
- I have not forgotten.
- Unutmadım.
- Tonight is a night I'll never forget.
- Bu gece asla unutmayacağım bir gece.
- I forgot that this was here.
- Bunun burada olduğunu unutmuşum.
- I've forgotten how to do that.
- Bunu nasıl yapacağımı unuttum.
- The conductor forgot to punch my ticket.
- Biletçi biletimi zımbalamayı unuttu.
- You forgot to thank Tom for the present, didn't you?
- Hediye için Tom'a teşekkür etmeyi unuttun, değil mi?
- Here's the one I forgot.
- İşte benim unuttuğum.
- One thing a married man should never forget is his wedding anniversary.
- Evli bir adamın asla unutmaması gereken tek şey evlilik yıldönümüdür.
- Tom could never forget the horror of the war.
- Tom savaşın dehşetini asla unutamadı.
- You always forget.
- Her zaman unutuyorsunuz.
- I forgot to tell Tom what he was supposed to do.
- Tom'a ne yapması gerektiğini söylemeyi unuttum.
- It was careless of her to forget it.
- Unutması, dikkatsizlikti.
- I had indeed forgotten.
- Gerçekten unutmuşum.
- One is apt to forget his own faults.
- Kişi kendi hatalarını unutmaya yatkındır.
- I shan't forget that feast as long as I live.
- Yaşadığım sürece o ziyafeti unutmayacağım.
- It's easy to forget that the microphone costs extra.
- Mikrofonun ekstra ücrete tabi olduğunu unutmak kolay.
- I forgot to call up Mr Ford.
- Bay Ford'u aramayı unuttum.
- He works in order to forget.
- Unutmak için çalışıyor.
- She forgot everything and can't remember anything.
- Her şeyi unuttu ve hiçbir şey hatırlayamıyor.
- I forgot to phone her today.
- Bugün ona telefon etmeyi unuttum.
- Never forget that.
- Onu asla unutmayın.
- I forgot that Tom didn't speak French.
- Tom'un Fransızca bilmediğini unutmuşum.
- When I forgot my promise, he got really angry.
- Sözümü unuttuğumda çok kızdı.
- We can't forget that.
- Biz onu unutamayız.
- Are you sure that you haven't forgotten anything?
- Bir şey unutmadığına emin misin?
- Let's not forget that Tom doesn't understand French.
- Tom'un Fransızca anlamadığını unutmayalım.
- Why don't you just forget it?
- Neden onu sadece unutmuyorsun?
- He never forgot her.
- Onu hiç unutmadı.
- I forgot to return your umbrella to you.
- Şemsiyeni sana geri vermeyi unuttum.
- I've forgotten your address.
- Adresini unuttum.
- Do not forget to turn the light off before you go to bed.
- Yatmadan önce lambayı kapatmayı unutma.
- Forget English.
- İngilizceyi unut.
- He forgot to turn off the light.
- O, ışığı kapamayı unuttu.
- He said something to me like I won't forget.
- Bana unutmayacağım bir şey söyledi.
- They say that you never forget your first love.
- Onlar, senin ilk aşkını asla unutmadığını söylüyorlar.
- Have I forgotten anything?
- Ben bir şey unuttum mu?
- Tom will never forget Mary.
- Tom asla Mary'yi unutmayacak.
- I'll never forget doing that.
- Bunu yaptığımı asla unutmayacağım.
- You forgot your backpack!
- Sen sırt çantanı unuttun!
- Tom won't forget it.
- Tom bunu unutmayacak.
- I'd forgotten that you'd forgotten.
- Senin unuttuğunu unutmuştum.
- I've forgotten how to play that song.
- O şarkıyı nasıl çalacağımı unuttum.
- You're surely going to forget it before we get to the house.
- Biz eve varmadan önce sen kesinlikle bunu unutacaksın.
- Do not forget to take your umbrella when you leave here.
- Buradan ayrılırken şemsiyeni almayı unutma.
- You forgot our wedding anniversary.
- Evlilik yıldönümümüzü unuttun.
- She did not forget his kindness as long as she lived.
- Yaşadığı sürece onun iyilikseverliğini unutmadı.
- Sami isn't going to forget your face.
- Sami senin yüzünü unutmayacak.
- After that, I left, but then I realized that I forgot my backpack at their house.
- Ondan sonra ayrıldım ama sonra sırt çantamı onların evinde unuttuğumu fark ettim.
- Do not forget!
- Unutmayın!
- He forgot to send her a birthday card.
- Ona doğum günü kartı yollamayı unuttu.
- I wanted to forget Tom.
- Tom'u unutmak istiyordum.
- How do I forget her?
- Onu nasıl unuturum?
- You must have forgotten them at the office.
- Ofiste unutmuş olmalısınız.
- I'll never forget their kindness.
- Onların nezaketini asla unutmayacağım.
- Let's just forget you ever did this.
- Bunu yaptığını unutalım.
- He forgot to load the camera with film.
- O, kameraya film koymayı unuttu.
- He didn't forget anything.
- Hiçbir şey unutmadı.
- We'll never forget Tom.
- Tom'u asla unutmayacağım.
- Did you forget to lock the door last night?
- Dün gece kapıyı kilitlemeyi unuttunuz mu?
- We can't forget that.
- Bunu unutamayız.
- He forgot the anniversary of their first date.
- İlk buluşmalarının yıldönümünü unuttu.
- I had intended to hand the document to him, but I forgot to.
- Belgeyi ona vermek niyetindeydim ama vermeyi unuttum.
- Darn it, I forgot my camera!
- Kahretsin, kameramı unutmuşum!
- I almost forget where I was.
- Neredeyse nerede olduğumu unutuyordum.
- I forgot to put my phone on the charger last night.
- Dün gece telefonumu şarja takmayı unuttum.
- I've already forgotten Tom's last name.
- Tom'un soyadını çoktan unuttum.
- I fear she thinks I've forgotten her.
- Korkarım onu unuttuğumu düşünüyor.
- I totally forgot.
- Tamamen unuttum.
- I'll never forget him.
- Onu asla unutmayacağım.
- I knew you wouldn't forget Tom.
- Tom'u unutmayacağını biliyordum.
- We'll never forget.
- Asla unutmayacağız.
- Do not forget to meet me at the station.
- Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- What did you forget?
- Neyi unuttunuz?
- How could we forget you?
- Seni nasıl unutabiliriz?
- I had forgotten how beautiful you are.
- Ne kadar güzel olduğunu unutmuşum.
- I remember the living and I can't forget the dead.
- Yaşayanları hatırlıyorum ama ölüleri unutamıyorum.
- I doubt that Tom will forget that.
- Tom'un bunu unutacağından şüpheliyim.
- I forgot that you're Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğunuzu unutmuşum.
- Have you ever forgotten your wife's birthday?
- Karınızın doğum gününü hiç unuttunuz mu?
- On that day I forgot my wallet at home.
- O gün cüzdanımı evde unuttum.
- He forgot to feed the dog.
- Köpeği beslemeyi unuttu.
- I think I forgot to lock the door.
- Sanırım kapıyı kilitlemeyi unuttum.
- He sometimes forgets what he was talking about.
- Bazen ne hakkında konuştuğunu unutuyor.
- I've forgotten your last name.
- Senin soyadını unuttum.
- Tom forgot to bring a flashlight.
- Tom bir el feneri getirmeyi unuttu.
- I didn't think you'd forget to tell Tom what time the meeting was.
- Tom’a toplantının ne zaman olduğunu söylemeyi unutacağını düşünmedim.
- Are you sure you didn't forget anything?
- Bir şey unutmadığına emin misin?
- I forgot that I met her last month.
- Onunla geçen ay tanıştığımı unutmuşum.
- A politician always forgets.
- Bir politikacı daima unutur.
- He wrote it down lest he should forget it.
- Unutmamak için not aldı.
- Let's forget it for now.
- Şimdilik onu unutalım.
- He must have forgotten all about the promise.
- Verdiği sözü tamamen unutmuş olmalı.
- Never forget to put out the fire.
- Ateşi söndürmeyi asla unutma.
- Did you forget to lock the door last night?
- Dün gece kapıyı kilitlemeyi mi unuttun?
- You still forgot your money.
- Hala paranı unuttun.
- We forgot all about him.
- Onun hakkında her şeyi unuttuk.
- You must not forget to wake me tomorrow morning.
- Yarın sabah beni uyandırmayı unutmamalısın.
- Nobody forgets my country.
- Hiç kimse ülkemi unutmaz.
- One does not forget one's place.
- İnsan yerini unutmaz.
- Tom forgot his wallet at home.
- Tom cüzdanını evde unutmuş.
- In all the excitement, I forgot to eat.
- O kadar heyecan içinde yemek yemeyi unuttum.
- We can forgive, but forgetting is impossible.
- Affedebiliriz ama unutmak imkansızdır.
- Tom says I've got a memory like a sieve because I forget everything.
- Tom, ben her şeyi unuttuğum için elek gibi bir hafızam olduğunu söylüyor.
- We told him about it; apparently he has forgotten.
- Bunu ona anlattık; görünen o ki unutmuş.
- Where did you forget them?
- Nerede unuttunuz?
- Tom forgot to lock the house's door.
- Tom evin kapısını kilitlemeyi unuttu.
- Let's not forget it, Tom.
- Unutmayalım, Tom.
- Tom forgot to wear a hat.
- Tom bir şapka giymeyi unuttu.
- I forgot to send the letter.
- Ben mektubu göndermeyi unuttum.
- This isn't the first time that I've forgotten to do that.
- Bunu yapmayı ilk kez unutmuyorum.
- You forgot your suitcase.
- Bavulunu unuttun.
- I'd like to forget Marika.
- Marika'yı unutmak istiyorum.
- Tom must've forgotten his promise to Mary.
- Tom, Mary'ye olan sözünü unutmuş olmalı.
- I forgot one.
- Birini unuttum.
- Some people seem to have forgotten what it was like before the war.
- Bazı insanlar savaştan önce nasıl olduğunu unutmuş gibi görünüyor.
- Tom may forget to do that.
- Tom bunu yapmayı unutabilir.
- Tom forgot to do something.
- Tom bir şey yapmayı unuttu.
- I forgot to tell you the babysitter's name.
- Bakıcının adını söylemeyi unuttum.
- Forgive your enemies, but never forget their names.
- Düşmanlarını affet ama onların adlarını asla unutma.
- She forgot to mail the letter.
- Mektubu postalamayı unuttu.
- Forget I said anything.
- Bir şey söylediğimi unut.
- You shouldn't forget to sleep.
- Uyumayı unutmamalısın.
- He never forgets to pay a bill.
- O fatura ödemeyi asla unutmaz.
- I forgot my wallet.
- Cüzdanımı unutmuşum.
- They forgot their umbrellas in a bus.
- Şemsiyelerini otobüste unutmuşlar.
- He forgets to turn off the light.
- O, ışığı kapatmayı unutur.
- I called her to tell her that she had forgotten her phone at my house, but she didn't answer.
- Telefonunu evimde unuttuğunu söylemek için onu aradım ama cevap vermedi.
- Bring an umbrella without forgetting.
- Unutmadan bir şemsiye getir.
- Have you forgotten your money?
- Paranızı unuttunuz mu?
- Tom says he's forgotten how to do that.
- Tom onu nasıl yapacağını unuttuğunu söylüyor.
- I forgot to watch it.
- İzlemeyi unuttum.
- You forgot to practice?
- Pratik yapmayı unuttun mu?
- I don't want Tom to forget.
- Tom'un unutmasını istemiyorum.
- I think Tom has forgotten how to do that.
- Sanırım Tom bunu nasıl yapacağını unuttu.
- You must not forget to check your paper before you hand it in.
- Ödevini teslim etmeden önce kontrol etmeyi unutmamalısın.
- Tom almost forgot to tell Mary to do that.
- Tom neredeyse Mary'e bunu yapmasını söylemeyi unuttu.
- I'm sorry, I forgot my homework at home.
- Üzgünüm, ev ödevimi evde unuttum.
- Tom apparently forgot to do that.
- Görünüşe göre Tom bunu yapmayı unutmuş.
- Tom is quite absent-minded and sometimes forgets to pick the kids up from school.
- Tom oldukça dalgındır ve bazen çocukları okuldan almayı unutur.
- I can't forget the scent of his hair.
- Onun saçının kokusunu unutamıyorum.
- I almost forgot where I was.
- Neredeyse nerede olduğumu unutuyordum.
- I forgot my purse in the church.
- Cüzdanımı kilisede unuttum.
- You may well not remember, but I'll never forget it.
- Sen hatırlamayabilirsin ama ben asla unutmayacağım.
- You've never forgotten to send your mother a birthday present.
- Annene doğum günü hediyesi göndermeyi hiç unutmadın.
- I've forgotten how to do that.
- Onu nasıl yapacağımı unuttum.
- I didn't forget it.
- Unutmadım.
- I wonder if Tom forgot to tell Mary not to do that.
- Acaba Tom, Mary'ye bunu yapmamasını söylemeyi unuttu mu?
- She forgot to turn off the light.
- Işığı kapatmayı unutmuş.
- I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
- Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm güneşten fena yandı.
- She hasn't forgotten these rules.
- O bu kuralları unutmadı.
- He hasn't forgotten these rules.
- O bu kuralları unutmadı.
- Tom forgot to buy bread.
- Tom ekmek almayı unuttu.
- Tom thinks Mary won't forget to do that.
- Tom Mary'nin bunu yapmayı unutmayacağını söylüyor.
- I'll never forget your kindness.
- Nezaketini asla unutmayacağım.
- We are apt to forget this fact.
- Bu gerçeği unutmaya meyilliyiz.
- As much as Tom tried to forget Mary, he couldn't.
- Tom, Mary'yi unutmak için ne kadar çabalasa da yapamadı.
- I never forget a face.
- Ben bir yüzü asla unutmam.
- Tom forgot to renew his visa.
- Tom vizesini yenilemeyi unutmuş.
- Forgetting to say the graduating student's name at the graduation ceremony was a colossal miss.
- Mezuniyet töreninde mezun olan öğrencinin adını söylemeyi unutmak büyük bir hataydı.
- Tell Tom I haven't forgotten him.
- Tom'a onu unutmadığımı söyle.
- I forgot to call him today.
- Bugün onu aramayı unuttum.
- Forget everything I told you!
- Sana söylediğim her şeyi unut!
- I forgot to tell Tom about the picnic.
- Tom'a piknikten bahsetmeyi unuttum.
- I forgot to buy a present for Tom.
- Tom'a hediye almayı unuttum.
- Tom often forgets where he leaves things.
- Tom sık sık eşyaları nereye bıraktığını unutur.
- I'll never forget what we did.
- Yaptığımız şeyi asla unutmayacağım.
- They forgot to wake me up.
- Beni uyandırmayı unuttular.
- I want to forget her.
- Onu unutmak istiyorum.
- Tom seems to have forgotten my name.
- Tom adımı unutmuş gibi görünüyor.
- Can we forget that that just happened?
- Az önce olanları unutabilir miyiz?
- Tom didn't forget to do his homework this time.
- Tom bu sefer ödevini yapmayı unutmadı.
- Tom was drunk and forgot where he'd parked his car.
- Tom sarhoştu ve arabasını nereye park ettiğini unutmuştu.
- Tom forgot one important thing.
- Tom önemli bir şey unuttu.
- She forgot to write him.
- Ona yazmayı unuttu.
- I forgot to lock my bike.
- Bisikletimi kilitlemeyi unuttum.
- I forgot to tell you where I live.
- Nerede yaşadığımı sana söylemeyi unuttum.
- I've forgotten her name.
- Onun ismini unuttum.
- Tom is unlikely to forget to do that.
- Tom'un bunu yapmayı unutması pek olası değil.
- I'd like to forget the whole thing.
- Her şeyi unutmak istiyorum.
- I forgot all about you.
- Senin hakkında her şeyi unuttum.
- For a moment I forgot what her name was.
- Bir an için adının ne olduğunu unuttum.
- Tom thought he'd forgotten to tell Mary what to do.
- Tom, Mary'ye ne yapacağını söylemeyi unuttuğunu düşündü.
- Never forget to lock up when you go to bed.
- Yatmaya giderken kapıyı kilitlemeyi asla unutma.
- I thought if I left Boston, I could forget you.
- Boston'dan ayrılırsam, seni unutabileceğimi düşündüm.
- Tom forgot his trumpet at school.
- Tom trompetini okulda unutmuş.
- Sami will never forget that.
- Sami onu hiç unutmayacak.
- Tom forgot to mention that.
- Tom ondan bahsetmeyi unuttu.
- I forget her name.
- Onun adını unuttum.
- Forget the last line.
- Son satırı unut.
- I'll never forget the look on Tom's face.
- Tom'un yüzündeki görünüşü asla unutmayacağım.
- Have you forgotten the true meaning of Christmas?
- Noel'in gerçek anlamını unuttun mu?
- I'll never forget that.
- Onu asla unutmayacağım.
- I'm not forgetting that.
- Onu unutmuyorum.
- Tom forgot to tell Mary about the party.
- Tom, Mary'ye partiden bahsetmeyi unuttu.
- You're forgetting one very important thing.
- Çok önemli bir şeyi unutuyorsun.
- He forgot his own name.
- O kendi adını unuttu.
- Grandma figured out how to operate the remote control, but forgot the next day.
- Büyükanne uzaktan kumandanın nasıl kullanılacağını öğrendi ama ertesi gün unuttu.
- Tom forgot where he put his cell phone.
- Tom cep telefonunu nereye koyduğunu unuttu.
- I was about to call him, but then I forgot.
- Onu aramak üzereydim ama sonra unuttum.
- No one will forget the historic events that transpired on that day.
- O gün yaşanan tarihi olayları kimse unutmayacak.
- I forget who said it.
- Onu kimin söylediğini unutuyorum.
- Never forget that.
- Bunu asla unutma.
- Mary said she wished she hadn't forgotten to buy a birthday present for Tom.
- Mary, Tom'a doğum günü hediyesi almayı unutmamış olmayı dilediğini söyledi.
- I forgot I was supposed to call Tom.
- Tom'u aramam gerektiğini unuttum.
- Looks like he forgot to take out the trash.
- Görünüşe göre çöpü atmayı unutmuş.
- He could never forget the terror of war.
- Savaşın dehşetini asla unutamazdı.
- Tom forgot to write Mary.
- Tom, Mary'e yazmayı unuttu.
- I've forgotten how to get to Tom's place.
- Tom'un evine nasıl gidileceğini unuttum.
- I forgot to close the curtains.
- Perdeleri kapatmayı unuttum.
- Sometimes we forget things.
- Bazen bir şeyleri unuturuz.
- I forgot to mention it to you.
- Onu sana söylemeyi unuttum.
- Tom forgot to do his homework.
- Tom ödevini yapmayı unuttu.
- You forgot your bags.
- Çantalarınızı unuttunuz.
- Tom forgot to turn off the gas.
- Tom gazı kapatmayı unuttu.
- No one forgot their assignment, did they?
- Hiç kimse ödevini unutmadı, değil mi?
- I forgot to stick a stamp on the envelope.
- Zarfa pul yapıştırmayı unuttum.
- It was careless of me to forget to answer your letter.
- Mektubuna cevap vermeyi unutmakla dikkatsizlik ettim.
- Tom forgot to ask Mary for permission to do that.
- Tom, Mary'den onu yapmak için izin istemeyi unuttu.
- You forgot your credit card.
- Kredi kartınızı unuttunuz.
- Sorry, I forgot to tell you something important.
- Üzgünüm, sana önemli bir şey söylemeyi unuttum.
- I'll never forget it.
- Onu asla unutmayacağım.
- He's bound to forget.
- Unutmak zorunda.
- If you've forgotten everything, then why do I remember everything?
- Sen her şeyi unuttuysan, ben neden her şeyi hatırlıyorum?
- Tom forgot to set his alarm clock.
- Tom çalar saatini ayarlamayı unuttu.
- Let's not forget the main purpose of this meeting.
- Bu toplantının asıl amacını unutmayalım.
- I never forget a name.
- Bir ismi asla unutmam.
- I forgot my pencil case at home.
- Kalem kutumu evde unuttum.
- I forgot to buy a gift for you.
- Sana bir hediye almayı unuttum.
- I'd completely forgotten that.
- Onu tamamen unuttum.
- Tom forgot to buy a birthday present for Mary.
- Tom, Mary için doğum günü hediyesi almayı unuttu.
- I forgot to mention that to Tom.
- Bunu Tom'a söylemeyi unuttum.
- Forgive your enemies, but never forget their names.
- Düşmanlarını affet ama isimlerini asla unutma.
- I forgot the book at home.
- Kitabı evde unuttum.
- I know I'll never forget it.
- Bunu asla unutmayacağımı biliyorum.
- I'm not going to forget you.
- Seni unutmayacağım.
- They forgot their umbrellas.
- Onlar şemsiyelerini unuttu.
- I'm sorry, I've forgotten your name.
- Affedersin, adını unuttum.
- She won't forget this.
- Bunu unutmayacaktır.
- Russian is hard to learn, easy to lose, and impossible to forget.
- Rusçayı öğrenmek zor, kaybetmek kolay ve unutmak imkansızdır.
- She forgot to mail the letter.
- O, mektubu postalamayı unuttu.
- Tom is likely to forget.
- Tom muhtemelen unutacak.
- I almost forgot that it was his birthday.
- Neredeyse onun doğum günü olduğunu unutuyordum.
- I forgot to tell Tom.
- Tom'a söylemeyi unuttum.
- Tom forgot his umbrella in Mary's car.
- Tom şemsiyesini Mary'nin arabasında unuttu.
- We tend to forget that exercise is a key to good health.
- Egzersizin sağlığın anahtarı olduğunu unutmaya eğilimliyiz.
- I forgot to speak with him.
- Ben onunla konuşmayı unuttum.
- I forgot to send New Year's cards to my friends.
- Arkadaşlarıma Yılbaşı kartları göndermeyi unuttum.
- Tom is never going to ever forget Mary.
- Tom Mary'yi asla unutmayacak.
- The populace have never forgotten the president's generosity.
- Halk, başkanın cömertliğini hiç unutmadı.
- Tom forgot his reusable shopping bag.
- Tom yeniden kullanılabilir alışveriş çantasını unuttu.
- I forgot to close the door.
- Kapıyı kapatmayı unuttum.
- Forget the whole thing.
- Her şeyi unut.
- Tom never forgot to do his homework.
- Tom ev ödevini yapmayı asla unutmadı.
- I think I forgot to tell Tom that.
- Sanırım Tom'a bunu söylemeyi unuttum.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
- En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- I'll never forget that as long as I live.
- Yaşadığım süre bunu asla unutmayacağım.
- Forget what I've just told you.
- Sana demin söylediklerimi unut.
- I'm sorry Mohammed, I forgot your name!
- Özür dilerim Muhammed, senin adını unuttum!
- In real combat, you must not forget that hesitation is a very dangerous thing.
- Gerçek savaşta, tereddütün çok tehlikeli bir şey olduğunu unutmamalısınız.
- I can't forget that look on her face.
- Onun yüzündeki o bakışı unutamam.
- How can I forget those days?
- Bu günleri nasıl unutabilirim?
- Do not forget to take your umbrella when you leave here.
- Buradan çıkarken şemsiyenizi almayı unutmayın.
- That's pretty hard to forget.
- Unutmak oldukça zor.
- Don't ever forget it.
- Onu asla unutma.
- He penned it down so as to not forget it.
- Unutmamak için bir kenara not etti.
- She forgot that she had promised to call him last night.
- Dün gece onu arayacağına söz verdiğini unuttu.
- It seems I forgot my wallet at the supermarket.
- Görünüşe göre cüzdanımı süpermarkette unutmuşum.
- He carelessly forgot the camera on the bus.
- Kamerayı dikkatsizce otobüste unuttu.
- We'll never forget that.
- Bunu asla unutmayacağız.
- Did we forget our money?
- Paramızı mı unuttuk?
- He forgot to bring his homework, so he got detention.
- Ödevini getirmeyi unuttu, bu yüzden ceza aldı.
- If I forget, please remind me.
- Eğer unutursam, lütfen bana hatırlat.
- I remembered to lock the door, but I forgot to lock the windows.
- Kapıyı kilitlemeyi hatırladım ama pencereleri kilitlemeyi unuttum.
- Tom forgot to remind Mary to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmasını hatırlatmayı unuttu.
- I suggest we forget our differences and try to cooperate.
- Farklılıklarımızı unutup işbirliği yapmamızı öneriyorum.
- I forgot to buy the textbook.
- Ders kitabını almayı unuttum.
- I'd forgotten how much I liked Tom.
- Tom'u ne kadar sevdiğimi unutmuşum.
- I forgot where I put it.
- Nereye koyduğumu unuttum.
- I forgot to tell Tom I wasn't planning to be there.
- Tom'a orada olmayı planlamadığımı söylemeyi unuttum.
- He forgot it again.
- O bunu tekrar unuttu.
- I was going to write to you, but I forgot.
- Sana yazacaktım, ama unuttum.
- Tom forgot to turn his mic off.
- Tom mikrofonunu kapatmayı unuttu.
- I forgot to tell him.
- Ona söylemeyi unuttum.
- I have forgotten my glasses.
- Gözlüklerimi unuttum.
- I forgot to tell you how much you need to pay.
- Sana ne kadar ödemen gerektiğini söylemeyi unuttum.
- I've forgotten how to read.
- Okumayı unuttum.
- To tell the truth, I completely forgot.
- Doğruyu söylemem gerekirse, tamamen unuttum.
- 2013 is a year that I'll never forget.
- 2013 asla unutamayacağım bir yıl.
- Tom forgot his grocery list.
- Tom alışveriş listesini unuttu.
- Tom is going to be mad at Mary when he finds out that she forgot to do what she was supposed to do.
- Tom, Mary'nin yapması gerekeni yapmayı unuttuğunu öğrendiğinde ona çok kızacak.
- You shouldn't forget that.
- Onu unutmamalısın.
- We'll never forget.
- Biz asla unutmayacağız.
- I had forgotten how beautiful you are.
- Ne kadar güzel olduğunu unutmuştum.
- I was going to write to you, but I started doing other things and forgot.
- Sana yazacaktım ama başka şeyler yapmaya başlayıp unuttum.
- Tom almost never forgets to send his mother a Mother's Day card.
- Tom annesine Anneler Günü kartı göndermeyi neredeyse hiç unutmaz.
- Sami never forgets a pretty face.
- Sami güzel bir yüzü asla unutmaz.
- No matter how I try, I can't forget that kiss.
- Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, o öpücüğü unutamam.
- Tom almost forgot his umbrella at the restaurant.
- Tom neredeyse şemsiyesini restoranda unutuyordu.
- It'll be hard to forget you.
- Seni unutmak zor olacak.
- There was something I needed to get at the supermarket, but I forgot to pick it up.
- Süpermarkette almam gereken bir şey vardı fakat onu almayı unuttum.
- Tom forgot to tell Mary that John had called.
- Tom, Mary'ye John'un aradığını söylemeyi unuttu.
- I almost forgot my money.
- Neredeyse paramı unutuyordum.
- I've never forgotten that.
- Onu hiç unutmadım.
- She has forgotten her umbrella in a bus.
- Şemsiyesini otobüste unutmuş.
- He almost forgot his money.
- Neredeyse parasını unutuyordu.
- His name will soon be forgotten.
- Adı yakında unutulacak.
- I'll never forget the day I met Tom.
- Tom'la tanıştığım günü asla unutmayacağım.
- We'll never ever forget them.
- Onları asla unutmayacağız.
- I forgot that Tom spoke French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu unuttum.
- Sometimes I forget to breathe.
- Bazen nefes almayı unuturum.
- I've forgotten your name.
- Ben senin adını unuttum.
- Oh, I forgot to buy milk.
- Ah, süt almayı unutmuşum.
- Maybe she forgot my birthday.
- Belki o benim doğum günümü unuttu.
- Tom must've forgotten to do what he promised us he'd do.
- Tom bize söz verdiği şeyi yapmayı unutmuş olmalı.
- Tom forgot to feed his dog.
- Tom köpeğini beslemeyi unuttu.
- I forgot all about her.
- Onu tamamen unuttum.
- I forgot to ask.
- Sormayı unuttum.
- When I forgot my promise, he got really angry.
- Ben sözümü unuttuğum zaman, o gerçekten öfkelendi.
- Did you forget to set your alarm, Tom?
- Alarmını kurmayı unuttun mu, Tom?
- Tom became aware that he had forgotten to tie his shoes.
- Tom ayakkabılarını bağlamayı unuttuğunun farkına vardı.
- I haven't used French in a long time and I've forgotten a lot of words.
- Uzun zamandır Fransızca kullanmadım ve birçok kelimeyi unuttum.
- I often forget people's names.
- Sık sık insanların adlarını unutuyorum.
- Please do not forget capital letters and punctuation!
- Lütfen büyük harfleri ve noktalama işaretlerini unutmayın!
- I forget, do they have a panda at the Ueno Zoo?
- Unuttum, Ueno Hayvanat Bahçesi'nde panda var mı?
- From time to time, I want to relax and forget everything.
- Ara sıra rahatlamak ve her şeyi unutmak istiyorum.
- Tom almost forgot to lock the door.
- Tom neredeyse kapıyı kilitlemeyi unutuyordu.
- Mary forgot her umbrella.
- Mary şemsiyesini unutmuş.
- He was drunk and forgot to shut the back door.
- Sarhoştu ve arka kapıyı kapatmayı unuttu.
- It's hard to forget what happened.
- Olanları unutmak zor.
- Tom forgot to comb his hair.
- Tom saçını taramayı unutmuş.
- I forgot to lock the door.
- Kapıyı kilitlemeyi unuttum.
- I forgot all about her.
- Onun hakkında her şeyi unuttum.
- I didn't forget to do that.
- Bunu yapmayı unutmadım.
- I forgot my glasses.
- Gözlüğümü unuttum.
- I forgot to ask him.
- Ona sormayı unuttum.
- I'll never forget seeing you.
- Seni gördüğümü asla unutmayacağım.
- He forgot the umbrella in the bus.
- Şemsiyeyi otobüste unuttu.
- Lovers see only themselves in the world, but they forget that the world sees them.
- Aşıklar dünyada yalnızca kendilerini görüyorlar, ancak dünyanın kendilerini gördüğünü unutuyorlar.
- I forgot my whatchamacallit in the taxi.
- Zımbırtımı takside unuttum.
- I will never forget your kindness so long as I live.
- Yaşadığım sürece senin iyiliğini asla unutmayacağım.
- I wonder whether or not Tom forgot to tell Mary she was supposed to do that.
- Acaba Tom, Mary'ye bunu yapması gerektiğini söylemeyi unuttu mu?
- You forgot your coat.
- Ceketini unutmuşsun.
- His cousin, whose name I forget, was a nurse.
- Adını unuttuğum kuzeni hemşireydi.
- She is always forgetting my phone number.
- Daima telefon numaramı unutuyor.
- I want to leave, disappear, forget everything and everyone.
- Gitmek, kaybolmak, her şeyi ve herkesi unutmak istiyorum.
- I forgot all about him.
- Onu tamamen unuttum.
- Dan forgot himself and told the truth.
- Dan kendini unuttu ve gerçeği anlattı.
- Have I forgotten anything?
- Herhangi bir şey unuttum mu?
- She forgot their first wedding anniversary.
- O ilk evlilik yıl dönümlerini unuttu.
- I forgot my glasses somewhere.
- Gözlüğümü bir yerde unuttum.
- I'll never forget them.
- Ben onları asla unutmayacağım.
- To tell the truth, I forgot all about your questions.
- Doğruyu söylemek gerekirse, sorularınızı hepten unuttum.
- Let's not forget the beer.
- Birayı unutmayalım.
- I am going to repeat it so that you won't forget it.
- Unutmamanız için tekrar edeceğim.
- I must've forgotten.
- Unutmuş olmalıyım.
- Tom must've forgotten to tell Mary that.
- Tom bunu Mary'ye söylemeyi unutmuş olmalı.
- I forgot to tell her something.
- Ona bir şey söylemeyi unuttum.
- You forgot the accent mark.
- Aksan işaretini unuttunuz.
- No one will ever forget him.
- Kimse onu unutmayacak.
- You've forgotten your change.
- Para üstünüzü unuttunuz.
- I am constantly forgetting names.
- Sürekli isimleri unutuyorum.
- I forgot to buy pain killers.
- Ağrı kesici almayı unuttum.
- I can't forget her softness.
- Onun yumuşaklığını unutamam.
- He carelessly forgot the camera in the bus.
- Kamerayı düşüncesizce otobüste unutmuş.
- Let's not forget that Tom used to be in prison.
- Tom'un eskiden hapishanede olduğunu unutmayalım.
- I forgot his phone number.
- Ben onun telefon numarasını unuttum.
- I forgot Tom's address.
- Tom'un adresini unuttum.
- I completely forgot it.
- Onu tamamen unuttum.
- How could they forget?
- Nasıl unutabilirler ki?
- That's something I'll never forget.
- Bu asla unutmayacağım bir şey.
- I always forget to breathe.
- Nefes almayı hep unutuyorum.
- Let's not forget who Tom is.
- Tom'un kim olduğunu unutmayalım.
- He forgot his name.
- Adını unuttu.
- To tell the truth, I completely forgot.
- Doğruyu söylemem gerekirse, tamamen unutmuşum.
- I forgot to tell Tom that yesterday was a holiday.
- Dünün bir tatil olduğunu Tom'a söylemeyi unuttum.
- I forgot to thank Tom for helping me.
- Bana yardım ettiği için Tom'a teşekkür etmeyi unuttum.
- Forget what I have just told you.
- Sana söylediklerimi unut.
- Tom isn't going to forget that.
- Tom onu unutmayacak.
- Lovers see only themselves in the world, but they forget that the world sees them.
- Aşıklar dünyada sadece kendilerini görürler, ama dünyanın onları gördüğünü unuturlar.
- I won't forget this.
- Bunu unutmayacağım.
- I'll never forget what Father said then.
- Babamın o zaman söylediğini asla unutmayacağım.
- Tom said he wished he hadn't told Mary that he forgot to do that.
- Tom, bunu yapmayı unuttuğunu Mary'ye söylememiş olmayı dilediğini söyledi.
- I forgot to tell you about her.
- Sana ondan bahsetmeyi unuttum.
- He got so absorbed in his work that he forgot to eat.
- İşine o kadar daldı ki yemek yemeyi unuttu.
- I'll never forget the soft and moist skin of my lover on that summer night.
- O yaz gecesinde sevgilimin yumuşak ve nemli tenini asla unutmayacağım.
- They forgot my birthday.
- Onlar benim doğum günümü unuttular.
- Tom said he wished he hadn't told Mary that he forgot to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapmayı unuttuğunu söylememiş olmayı dilediğini söyledi.
- Dan forgot to wear gloves.
- Dan eldiven giymeyi unuttu.
- Please forget what we talked about earlier.
- Lütfen daha önce konuştuklarımızı unut.
- Mary forgot her purse in the car.
- Mary cüzdanını arabada unuttu.
- I always forget to breathe.
- Her zaman nefes almayı unuturum.
- Tom forgot to bring his camera.
- Tom kamerasını getirmeyi unuttu.
- He was drunk and forgot to shut the back door.
- O sarhoştu ve arka kapıyı kapatmayı unuttu.
- I'll never forget.
- Asla unutmayacağım.
- I will not forget to write to my mother.
- Anneme yazmayı unutmayacağım.
- He says he drinks to forget.
- O, unutmak için içtiğini söylüyor.
- Let's forget this happened.
- Olanları unutalım.
- She cannot have forgotten my address.
- Adresimi unutmuş olamaz.
- Have you forgotten?
- Unuttun mu?
- Tom forgot to take his medication this morning.
- Tom bu sabah ilacını almayı unuttu.
- I forgot to lock the drawer.
- Çekmeceyi kilitlemeyi unuttum.
- She forgot a name.
- Bir isim unuttu.
- I've completely forgotten his name.
- Ben onun adını tamamen unuttum.
- Please forget it.
- Lütfen unutun.
- I forgot to tell you where I put your jacket.
- Ceketini nereye koyduğumu söylemeyi unuttum.
- She always forgets my telephone number.
- Telefon numaramı hep unutuyor.
- We musn't forget that red wine is delicious with cheese.
- Kırmızı şarabın peynirle çok lezzetli olduğunu unutmamalıyız.
- Tom might forget to do that.
- Tom onu yapmayı unutabilir.
- He forgets to turn off the light.
- Işığı kapatmayı unutuyor.
- We shall not forget.
- Unutmamalıyız.
- I've forgotten his name.
- Adını unuttum.
- Forget the newspaper and listen to what I'm telling you.
- Gazeteyi unut ve sana söylediklerimi dinle.
- Tom is likely to never forget this.
- Tom muhtemelen bunu asla unutmayacak.
- It was careless of her to forget it.
- Onu unutmak, onun dikkatsizliğiydi.
- I was going to tell Tom, but I forgot to.
- Tom'a söyleyecektim ama söylemeyi unuttum.
- I'll never forget what happened that night.
- O gece olanları asla unutmayacağım.
- Hopefully we will never forget that we're siblings.
- Umarım kardeş olduğumuzu asla unutmayız.
- Tom probably forgot to do that.
- Tom muhtemelen onu yapmayı unuttu.
- Hey mister, you forgot your coat!
- Hey bayım, ceketinizi unuttunuz!
- I couldn't forget you if I tried.
- Denesem de seni unutamazdım.
- I'd forgotten that.
- Bunu unutmuştum.
- I forgot my homework.
- Ev ödevimi unuttum.
- I'll never forget seeing her on the stage.
- Onu sahnede gördüğümü asla unutmayacağım.
- Tom forgot to remind Mary about the meeting.
- Tom Mary'ye toplantıyı hatırlatmayı unuttu.
- Let's just forget that this whole thing happened.
- Sadece her şeyin olduğunu unutalım.
- Tom forgot to take his medication this morning.
- Tom bu sabah ilaçlarını almayı unutmuştu.
- How careless you are to forget such an important thing!
- Böyle önemli bir şeyi unutman ne büyük ihmalkarlık!
- Let's forget everything about that conclusion.
- Bu sonuç hakkında her şeyi unutalım.
- I've never forgotten Tom's birthday.
- Tom'un doğum gününü hiç unutmadım.
- You're forgetting her.
- Onu unutuyorsun.
- I've been forgetting things lately.
- Son zamanlarda bir şeyleri unutuyorum.
- We can't forget it.
- Unutamayız.
- In case I forget, please remind me.
- Unutursam, lütfen bana hatırlatın.
- This is a day Jim will never forget.
- Bu Jim'in asla unutamayacağı bir gün.
- I forgot the password.
- Ben şifreyi unuttum.
- I've never forgotten that.
- Bunu hiç unutmadım.
- I forgot Tom spoke French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu unuttum.
- How could I forget something like that?
- Öyle bir şeyi nasıl unutabilirim?
- I forgot to tell you how much you need to pay.
- Ne kadar ödemen gerektiğini sana söylemeyi unuttum.
- I forgot where the car was.
- Arabanın nerede olduğunu unuttum.
- I'll never forget what Tom said.
- Tom'un dediğini asla unutmayacağım.
- Forget the newspaper and listen to what I'm telling you.
- Gazeteyi unut ve benim sana söylediklerimi dinle.
- I forgot to tell Tom about that.
- Tom'a bunu söylemeyi unuttum.
- I forgot to mention it to Tom.
- Ondan Tom'a bahsetmeyi unuttum.
- Let's forget that.
- Onu unutalım.
- Do not forget that I am a man.
- Benim bir erkek olduğumu unutma.
- I'm pretty sure that Tom has already forgotten what I told him yesterday.
- Tom'un dün ona söylediklerimi çoktan unuttuğundan eminim.
- I forgot to ask Tom what time he was planning on getting here.
- Ne zaman buraya gelmeyi planladığını Tom'a sormayı unuttum.
- I forgot to buy flowers for Mary.
- Mary için çiçekler almayı unuttum.
- I won't forget what you did.
- Yaptığını unutmayacağım.
- He never forgot his ambition to become a great politician.
- O büyük bir politikacı olma hırsını asla unutmadı.
- It's a trip I won't forget.
- Bu unutamayacağım bir yolculuk.
- I'll never forget what happened here today.
- Bugün burada ne olduğunu asla unutmayacağım.
- He forgot his promise to go there.
- Oraya gitme sözünü unuttu.
- I forgot that this was here.
- Bunun burada olduğunu unuttum.
- Mary has forgotten her umbrella in some bus.
- Mary şemsiyesini otobüste unutmuş.
- I forgot my password.
- Şifremi unuttum.
- How could I forget you?
- Seni nasıl unutabilirim?
- He wrote down the name so he wouldn't forget it.
- O unutmamak için ismi yazdı.
- He was so mad that he forgot to eat dinner.
- O kadar sinirliymiş ki akşam yemeği yemeyi unutmuş.
- You forgot to turn the lights off.
- Işıkları kapatmayı unutmuşsun.
- Sami must have forgotten his promise to Layla.
- Sami, Leyla'ya olan sözünü unutmuş olmalıydı.
- I almost forgot to buy milk.
- Neredeyse süt almayı unutuyordum.
- It's not something you forget.
- Unutabileceğin bir şey değil.
- Tom had forgotten it.
- Tom unutmuştu.
- I wrote down his name so I wouldn't forget it.
- Unutmamak için onun adını not ettim.
- Tom is apt to forget his promise.
- Tom sözünü unutma eğilimindedir.
- We won't forget them.
- Onları unutmayacağız.
- I'll never forget what you just did for me.
- Benim için yaptığın şeyi asla unutmam.
- I am already forgetting my grandmother's face.
- Şimdiden büyükannemin yüzünü unutuyorum.
- I've forgotten his name.
- Onun ismini unuttum.
- Tom won't ever forget what has happened today.
- Tom bugün olanları asla unutmayacak.
- How careless you are to forget such an important thing!
- Böyle önemli bir şeyi unutman ne büyük dikkatsizlik!
- Tom forgot his glasses.
- Tom gözlüğünü unuttu.
- Tom forgot his password.
- Tom şifresini unutmuş.
- I will never forget your kindness as long as I live.
- Yaşadığım sürece nezaketinizi asla unutmayacağım.
- I forgot my account number.
- Hesap numaramı unuttum.
- What do I forget to write?
- Ne yazmayı unuturum?
- I forgot to tell you my phone number.
- Sana telefon numaramı söylemeyi unuttum.
- How can I forget it?
- Nasıl unutabilirim?
- I've forgotten how to tie a bow tie.
- Papyon bağlamayı unuttum.
- Forgive and forget.
- Affet ve unut.
- Tom must've forgotten his promise.
- Tom sözünü unutmuş olmalı.
- I forgot to bring the map.
- Haritayı getirmeyi unuttum.
- Tom isn't likely to forget to tell Mary to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu yapmasını söylemeyi unutması mümkün değil.
- Tom has probably already forgotten your name.
- Tom muhtemelen adını çoktan unutmuştur.
- I didn't think Tom would forget to do that.
- Tom'un bunu yapmayı unutacağını düşünmemiştim.
- Tom probably forgot to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı unuttu.
- The pain is something I'll never forget.
- O acı asla unutamayacağım bir şey.
- I want to forget it.
- Unutmak istiyorum.
- He will often forget his promise.
- Verdiği sözü sık sık unutur.
- He probably can't forget her.
- Muhtemelen onu unutamayacaktır.
- I forgot the password.
- Şifreyi unuttum.
- He forgot that he bought her a present.
- Ona hediye aldığını unuttu.
- Tom forgot all about me.
- Tom benim hakkımda her şeyi unuttu.
- You should write it down before you forget it.
- Unutmadan not etmelisin.
- You forgot to put on your tie.
- Kravatını takmayı unuttun.
- How could you even forget that?
- Bunu nasıl unutabildin?
- Please forget I called.
- Lütfen aradığımı unut.
- Tom didn't forget to do his homework this time.
- Tom bu defa ev ödevini yapmayı unutmamış.
- Never forget it.
- Bunu asla unutma.
- Did he forget his money again?
- Yine parasını mı unuttu?
- They completely forgot the meeting.
- Toplantıyı tamamen unuttular.
- She forgot to stop next to my house.
- Evimin yanında durmayı unuttu.
- Tom may forget to do that if you don't remind him.
- Eğer hatırlatmazsan Tom bunu yapmayı unutabilir.
- You forgot to tell me to buy bread.
- Ekmek almamı söylemeyi unuttun.
- You're forgetting Tom.
- Tom'u unutuyorsun.
- Don't ever forget that.
- Onu hiç unutma.
- He hurried out the door, and accidentally forgot the key at home.
- Aceleyle kapıdan çıktı ve yanlışlıkla anahtarı evde unuttu.
- Tom forgot to sign the check.
- Tom çeki imzalamayı unuttu.
- We forgot all about you.
- Senin hakkında her şeyi unuttuk.
- I can't forget Tom.
- Tom'u unutamıyorum.
- Tom forgot to invite Mary to his party.
- Tom, Mary'yi partiye davet etmeyi unuttu.
- Tom forgot to lock the house's door.
- Tom evin kapısını kilitlemeyi unutmuş.
- I've never forgotten how you helped us when we needed help.
- Yardıma ihtiyacımız olduğunda bize nasıl yardım ettiğini hiç unutmadım.
- Tom forgot to tell Mary that John had called.
- Tom, John'un aradığını Mary'ye söylemeyi unuttu.
- Sometimes we forget to do things that need to be done.
- Bazen yapılması gerekenleri yapmayı unutuyoruz.
- Tom forgot to feed Mary's dog.
- Tom, Mary'nin köpeğini beslemeyi unuttu.
- This is such an interesting story I will never forget it.
- Bu o kadar ilginç bir hikaye ki asla unutmayacağım.
- Tom forgot to bring his textbook to class.
- Tom ders kitabını sınıfa getirmeyi unuttu.
- I'll never forget what happened.
- Olanları asla unutmayacağım.
- I don't want them to forget.
- Unutmalarını istemiyorum.
- I used to speak Latin, French and English, but now I've forgotten it all.
- Eskiden Latince, Fransızca ve İngilizce konuşurdum ama şimdi hepsini unuttum.
- You forgot to mention that.
- Bunu söylemeyi unuttun.
- Am I forgetting something?
- Bir şey mi unuttum?
- I'll forgive, but I won't forget.
- Affedeceğim ama unutmayacağım.
- Tom forgot to pay his rent.
- Tom kirasını ödemeyi unuttu.
- I forgot that Tom was your cousin.
- Tom'un kuzenin olduğunu unutmuşum.
- I've forgotten your name.
- İsmini unuttum.
- People will forget what you said, people will forget what you did, but people will never forget how you made them feel.
- İnsanlar ne söylediğinizi unutacak, ne yaptığınızı unutacak ama onlara nasıl hissettirdiğinizi asla unutmayacak.
- Tom forgot his password.
- Tom şifresini unuttu.
- My father is always forgetting things.
- Babam her zaman bir şeyleri unutur.
- I could never forget that.
- Bunu asla unutamam.
- When I kiss you, I forget the world around us.
- Seni öptüğümde, etrafımızdaki dünyayı unutuyorum.
- My father forgets everything.
- Babam her şeyi unutur.
- Tom almost forgot to tell Mary to do that.
- Tom neredeyse Mary'ye bunu yapmasını söylemeyi unutuyordu.
- You've already forgotten.
- Zaten unutmuşsun.
- I remember the man's face, but forgot his name.
- Adamın yüzünü hatırlıyorum, ama adını unutmuşum.
- Tom forgot the key in the lock.
- Tom anahtarı kilitte unuttu.
- I forgot to tell you when to come.
- Sana ne zaman geleceğini söylemeyi unuttum.
- Tom may forget to do that.
- Tom onu yapmayı unutabilir.
- I don't want to forget it.
- Unutmak istemiyorum.
- He forgot his wife's birthday.
- O, karısının doğum gününü unuttu.
- Tom forgot to wash his hands.
- Tom ellerini yıkamayı unuttu.
- How could you forget it?
- Bunu nasıl unutabildiniz?
- I forgot the train tickets.
- Tren biletlerini unuttum.
- Have you forgotten your money?
- Paranı mı unuttun?
- I think that Tom forgot to do that.
- Sanırım Tom onu yapmayı unuttu.
- You must not forget your math textbook again.
- Matematik kitabını bir daha unutmamalısın.
- They buried us but they forgot we are seeds.
- Bizi gömdüler, ama tohum olduğumuzu unuttular.
- Tom was supposed to buy flowers for Mary, but he forgot.
- Tom, Mary'ye çiçek alacaktı, ama unuttu.
- I apologize if I forgot any others.
- Unuttuğum başka biri varsa özür dilerim.
- Tom went back to the office to get something he forgot.
- Tom unuttuğu bir şeyi almak için ofise döndü.
- Tom never forgets to call his mother on her birthday.
- Tom annesini doğum gününde aramayı asla unutmaz.
- I can't believe I forgot.
- Unuttuğuma inanamıyorum.
- I forgot to save the file before switching off.
- Kapatmadan önce dosyayı kaydetmeyi unuttum.
- Sometimes we forget that.
- Bazen bunu unutuyoruz.
- I almost forgot to tell you how to do it.
- Neredeyse nasıl yapacağını söylemeyi unutuyordum.
- I'm always forgetting things.
- Her zaman bir şeyleri unutuyorum.
- He forgot his wife's birthday.
- Karısının doğum gününü unuttu.
- Sorry, I forgot.
- Üzgünüm, ben unuttum.
- People will forget what you said, people will forget what you did, but people will never forget how you made them feel.
- İnsanlar senin söylediklerini unutacak, insanlar senin yaptıklarını unutacak ama insanlar senin onlara nasıl hissettirdiğini asla unutmayacak.
- You must not forget to check your paper before you hand it in.
- Teslim etmeden önce kağıdını kontrol etmeyi unutmamalısın.
- What if you forget?
- Ya unutursanız?
- Does Tom ever forget anything?
- Tom hiç bir şey unutur mu?
- I forgot to do my homework last night.
- Dün gece ödevimi yapmayı unuttum.
- Tom is likely to forget to do that.
- Tom muhtemelen onu yapmayı unutacak.
- Forget we said anything.
- Söylediğimiz her şeyi unut.
- Tom probably forgot to tell Mary that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu söylemeyi unutmuş.
- I won't forget what you've said here.
- Burada söylediklerinizi unutmayacağım.
- Tom forgot to renew his visa.
- Tom vizesini yenilemeyi unuttu.
- A politician always forgets.
- Bir politikacı her zaman unutur.
- I have forgotten.
- Unuttum.
- The last thing we want to do is to forget to pay our bills.
- Yapmak isteyeceğimiz son şey faturalarımızı ödemeyi unutmaktır.
- He forgot all of his friends.
- Bütün arkadaşlarını unuttu.
- I'll never forget the look on Tom's face the first time he rode a horse.
- Tom'un ilk kez ata bindiğinde yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
- Tom never forgets anything.
- Tom hiçbir şeyi unutmazdı.
- Did you forget that again?
- Yine mi unuttun?
- That's why I said forget it.
- Bu yüzden sana unut dedim.
- You're surely going to forget it before we get to the house.
- Biz eve varana kadar kesin unutacaksın.
- Tom might forget to do that.
- Tom bunu yapmayı unutabilir.
- Tom must've forgotten what he promised to do for Mary.
- Tom, Mary için ne yapmaya söz verdiğini unutmuş olmalı.
- I forgot to trim my dog's nails.
- Ben köpeğimin tırnaklarını kırpmayı unuttum.
- He always forgets to say goodbye to people when leaving.
- O ayrılırken her zaman insanlara hoşça kal demeyi unutur.
- Tom never forgets to pay his rent.
- Tom kirasını ödemeyi asla unutmaz.
- I forgot the baby monitor.
- Bebek telsizini unuttum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
- Kağıdı ona verecektim ama vermeyi unuttum.
- I forgot the wedding date.
- Düğün tarihini unuttum.
- I always forget people's names.
- Ben her zaman insanların isimlerini unuturum.
- Tom almost never forgets to send his mother a Mother's Day card.
- Tom annesine bir Anneler Günü kartı göndermeyi neredeyse asla unutmaz.
- Oops, I think we forgot Tom.
- Eyvah, sanırım Tom'u unuttuk.
- He forgot a section of the speech and had to improvise for a while.
- O, konuşmanın bir bölümünü unuttu ve bir süre uydurmak zorunda kaldı.
- He forgot my birthday.
- O benim doğum günümü unuttu.
- I'd forgotten how much I like Tom.
- Ben Tom'u ne kadar çok sevdiğimi unutmuşum.
- I'd completely forgotten that Tom used to be a vegetarian.
- Tom'un bir vejetaryen olduğunu tamamen unutmuşum.
- I forgot to bring my umbrella with me.
- Şemsiyemi yanımda getirmeyi unuttum.
- He is apt to forget.
- Unutmaya meyillidir.
- They have never forgotten to send their mother a birthday present.
- Onlar annelerine bir doğum günü hediyesi göndermeyi hiç unutmadılar.
- I'll never forget visiting Paris last summer.
- Geçen yaz Paris'e yaptığım ziyareti asla unutmayacağım.
- I have completely forgotten how to speak Spanish.
- İspanyolca konuşmayı tamamen unuttum.
- I'm going to forget you said that.
- Bunu söylediğini unutacağım.
- How can I ever forget Tom?
- Tom'u nasıl unutabilirim?
- Tom thought he'd forgotten it.
- Tom onu unuttuğunu düşündü.
- They have never forgotten to send their mom a birthday present.
- Annelerine doğum günü hediyesi göndermeyi hiç unutmadılar.
- This isn't the first time that I've forgotten to do that.
- Bunu yapmayı ilk kez unutuşum değil.
- I'd completely forgotten that Tom used to be a vegetarian.
- Tom'un eskiden vejetaryen olduğunu tamamen unutmuşum.
- Tom always forgets Mary's birthday.
- Tom, Mary'nin doğum gününü hep unutuyor.
- I forget your telephone number.
- Telefon numaranı unutuyorum.
- Don't be surprised if all of a sudden you forget who you are.
- Birdenbire kim olduğunuzu unutursanız şaşırmayın.
- I'll never forget the day when we first met.
- İlk tanıştığımız günü asla unutmayacağım.
- There's one thing I forgot to mention.
- Bahsetmeyi unuttuğum bir şey var.
- I forgot to do something that needed to be done.
- Yapılması gereken bir şeyi yapmayı unuttum.
- I have not forgotten.
- Ben unutmadım.
- I forgot Tom was going to be here.
- Tom'un burada olacağını unuttum.
- I forgot that Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabileceğini unuttum.
- I don't want to forget anything.
- Hiçbir şeyi unutmak istemiyorum.
- I had one more question I was planning to ask, but I forgot to.
- Sormayı planladığım bir soru daha vardı, ama unuttum.
- I never forget a face.
- Bir yüzü asla unutmam.
- We'll never forget your kindness.
- Nezaketini asla unutmayacağız.
- Russian is hard to learn, easy to lose, and impossible to forget.
- Rusça öğrenmesi zor, kaybetmesi kolay ve unutması imkansız.
- Tom forgot his umbrella.
- Tom şemsiyesini unutmuş.
- How could you forget it?
- Bunu nasıl unutabildin?
- I forgot to put it on the list.
- Onu listeye koymayı unuttum.
- I'd forgotten how much fun swimming was.
- Yüzmenin ne kadar eğlenceli olduğunu unutmuşum.
- Tom said he wished he hadn't forgotten to do his homework.
- Tom ödevini yapmayı unutmamış olmasını dilediğini söyledi.
- I'm sorry, but I have forgotten your name.
- Üzgünüm, ama senin adını unuttum.
- You've already forgotten.
- Çoktan unutmuşsundur.
- Tom is not going to forget that.
- Tom onu unutmayacak.
- How could they forget us?
- Bizi nasıl unutabilirler?
- I forgot the name of your brother; what's his name?
- Kardeşinin adını unuttum, neydi adı?
- Can we forget that that just happened?
- Onun olduğunu unutabilir miyiz?
- I forgot to ask him what his name was.
- Ona adının ne olduğunu sormayı unuttum.
- Tom quite often forgets to put his wallet in his pocket.
- Tom sık sık cüzdanını cebine koymayı unutur.
- Tom didn't think Mary would forget to tell John what time the meeting was going to start.
- Tom, Mary’nin John’a toplantının ne zaman başlayacağını söylemeyi unutacağını düşünmemişti.
- I'll never forget what Tom told me that day.
- Tom'un o gün bana söylediklerini asla unutmayacağım.
- Tom never forgets to give his wife flowers on their wedding anniversary.
- Tom evlilik yıl dönümlerinde karısına çiçek vermeyi asla unutmaz.
- He never forgets his money.
- Parasını asla unutmaz.
- I'll never forget the sight.
- O manzarayı asla unutmayacağım.
- Tom was supposed to call Mary last night, but he forgot.
- Dün gece Tom'un Mary'yi araması gerekiyordu ama unuttu.
- I forgot to mention it to him.
- Ona söylemeyi unuttum.
- Maybe we should forget it.
- Belki de onu unutmamız gerek.
- I don't want her to forget.
- Onun unutmasını istemiyorum.
- Forget what I just told you.
- Sana az önce söylediğimi unut.
- I forgot that Cristina read English.
- Cristina'nın İngilizce okuduğunu unuttum.
- I was going to write to you, but I forgot.
- Sana yazacaktım ama unuttum.
- Tom is never going to forget Mary.
- Tom, Mary'yi asla unutmayacak.
- Who could forget?
- Kim unutabilir?
- God never forgets even a small kindness.
- Tanrı küçük bir iyiliği bile asla unutmaz.
- He forgot his own name.
- Kendi adını unuttu.
- Does Tom still forget to lock the door?
- Tom hala kapıyı kilitlemeyi unutuyor mu?
- Tom forgot to turn off the microphone when he turned to say something to Mary.
- Tom, Mary'ye bir şey söylemek için döndüğünde mikrofonu kapatmayı unuttu.
- I can't forget you.
- Seni unutamam.
- It is possible that I have forgotten my keys.
- Anahtarlarımı unutmuş olabilirim.
- Don't ever forget this rule.
- Bu kuralı hiç unutma.
- We can't be the only two people who forgot to pay our bills on time.
- Faturalarını zamanında ödemeyi unutan sadece biz olamayız.
- I think I forgot to tell Tom about the party.
- Sanırım Tom'a partiden söz etmeyi unuttum.
- Tom never forgets to say thank you.
- Tom teşekkür ederim demeyi asla unutmaz.
- She is always forgetting my phone number.
- O her zaman telefon numaramı unutuyor.
- I never forgot that.
- Onu asla unutmadım.
- Tom got so absorbed in his work that he forgot to eat.
- Tom, kendini işine o kadar kaptırdı ki yemek yemeyi unuttu.
- Let's not forget that Tom may need help.
- Tom'un yardıma ihtiyacı olacağını unutmayalım.
- I accidentally forgot to bring the house key.
- Yanlışlıkla evin anahtarını getirmeyi unutmuşum.
- Tom forgot one important thing.
- Tom önemli bir şeyi unuttu.
- I won't forget her.
- Onu unutmayacağım.
- Let's not forget that Tom is depending on our help.
- Tom'un bizim yardımımıza ihtiyacı olduğunu unutmayalım.
- No one will ever forget her.
- Hiç kimse onu asla unutmayacak.
- Tom forgot to buy batteries.
- Tom pilleri almayı unuttu.
- I forgot to tell you who would meet you at the station.
- Seni istasyonda kimin karşılayacağını sana söylemeyi unuttum.
- Oh, I forgot it!
- Aa, unutmuşum!
- I forgot that I was supposed to be there yesterday.
- Dün orada olmam gerektiğini unuttum.
- I forgot that you're Tom's friend.
- Tom'un arkadaşı olduğunu unuttum.
- Let's forget that this whole thing happened.
- Bütün bu olanları unutalım.
- Tom forgot to do what he was supposed to do.
- Tom yapması gerekeni yapmayı unuttu.
- It's a spectacle you won't forget.
- Bu unutmayacağın bir manzara.
- It'll be forgotten in a few months' time.
- Birkaç ay içinde unutulacak.
- Oh, I forgot to buy milk.
- Süt almayı unuttum.
- I forgot my credit card at home.
- Kredi kartımı evde unuttum.
- I never forget anything.
- Hiçbir şeyi unutmadım.
- Tom forgot to wear gloves.
- Tom eldiven giymeyi unuttu.
- I had forgotten that.
- Ben onu unutmuşum.
- Tom forgot to give me back my dictionary.
- Tom bana sözlüğümü geri vermeyi unuttu.
- Let's not forget that Tom may need help.
- Tom'un yardıma ihtiyacı olabileceğini unutmayalım.
- They have never forgotten to send their mother a birthday present.
- Annelerine doğum günü hediyesi göndermeyi asla unutmadılar.
- I forgot to mention something important.
- Önemli bir şeyden bahsetmeyi unuttum.
- Tom has a tendency to forget things.
- Tom'un bazı şeyleri unutmaya eğilimi vardır.
- Tonight is a night I'll never forget.
- Bu gece asla unutamayacağım bir gece.
- My mother forgot to add salt to the salad.
- Annem salataya tuz eklemeyi unutmuş.
- Tom never forgets a face.
- Tom asla bir yüzü unutmaz.
- Never forget to begin each sentence with a capital letter.
- Her cümleye büyük harfle başlamayı asla unutmayın.
- You forgot to give me a receipt.
- Bana makbuz vermeyi unutmuşsun.
- What if you forget?
- Ya sen unutursan?
- I forgot to turn off the television before going to bed.
- Yatmadan önce televizyonu kapatmayı unuttum.
- Sami forgot that.
- Sami onu unuttu.
- I don't want them to forget.
- Onların unutmasını istemiyorum.
- I forgot to do what I'm supposed to do.
- Yapmam gerekeni yapmayı unuttum.
- I forgot to turn off the television before bed.
- Yatmadan önce televizyonu kapatmayı unuttum.
- I'll never forget the look on his face.
- Yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
- Tom wanted to forget Mary.
- Tom, Mary'yi unutmak istedi.
- I won't forget that.
- Bunu unutmayacağım.
- I'll never forget what happened here today.
- Bugün burada olanları asla unutmayacağım.
- I'll never forget your face.
- Ben yüzünü asla unutmayacağım.
- I forgot it.
- Ben onu unuttum.
- Tom has forgotten how to read.
- Tom nasıl okuyacağını unuttu.
- Tom says he drinks to forget.
- Tom unutmak için içtiğini söylüyor.
Show More (1995)
|
