|
- In French this is a médiateur bancaire.
- Fransızca'da bu bir médiateur bancaire'dir.
- The text I have in front of me is in French.
- Önümdeki metin Fransızca.
- The phrase "human rights" in English does not have a gender specific connotation in same way as in French.
- İngilizce'de "insan hakları" ifadesi Fransızca'da olduğu gibi cinsiyete özgü bir çağrışım yapmamaktadır.
- I would like to speak in French, if I may, so that I can make myself understood more easily.
- İzin verirseniz Fransızca konuşmak istiyorum, böylece kendimi daha kolay ifade edebilirim.
- It is said, in French at least, that this will not affect the essentially proportional nature of the voting system.
- En azından Fransızcada bunun oylama sisteminin esasen orantılı olan doğasını etkilemeyeceği söylenmektedir.
- I regret that it is only in French and English at this juncture.
- Bu noktada sadece Fransızca ve İngilizce olmasından üzüntü duyuyorum.
- The phrase "human rights" in English does not have a gender specific connotation in same way as in French.
- İngilizce'de "insan hakları" ifadesi, Fransızca'da olduğu gibi cinsiyete özgü bir çağrışım yapmamaktadır.
- They taught her to speak French, play the piano and good manners.
- Ona Fransızca konuşmayı, piyano çalmayı ve adab-ı muaşereti öğrettiler.
- I really do want to devote some more time to studying French.
- Ben gerçekten Fransızca çalışmaya biraz daha zaman vakfetmek istiyorum.
- I do suggest learning some basic travel French before your trip.
- Gezinizden önce temel seyahat Fransızcası öğrenmenizi öneririm.
- I know a few words of French, just enough to be understood.
- Derdimi anlatacak kadar, birkaç kelime Fransızca biliyorum.
- French isn't as difficult to learn as some people think.
- Fransızca öğrenmek bazılarının düşündüğü kadar zor değildir.
- Tom is learning French so he can get a better salary.
- Tom daha yüksek bir maaş alabilmek için Fransızca öğreniyor.
- Sadly, neither French nor history were our strong suits.
- Ne yazık ki ne Fransızca ne de tarih bizim güçlü yanlarımızdı.
- The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
- Vali ayakta duruyor, Fransızca konuşuyor ve herkese hakaret ediyor.
- I spend at least three hours a week studying French.
- Haftada en az üç saati Fransızca çalışarak geçiririm.
- I really do want to devote some more time to studying French.
- Gerçekten Fransızca öğrenmeye biraz daha zaman ayırmayı istiyorum.
- German and French are other commonly spoken foreign languages.
- Almanca ve Fransızca yaygın olarak konuşulan diğer yabancı dillerdir.
- The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
- Vali ayakta dikiliyor; Fransızca konuşuyor ve herkesi aşağılıyor.
- He was very knowledgeable and even helped us learn some French.
- Çok bilgiliydi ve hatta biraz Fransızca öğrenmemize yardımcı oldu.
- They taught her to speak French, play the piano and good manners.
- Onlardan Fransızca konuşmayı, piyano çalmayı ve görgüyü öğrendi.
- French isn't as difficult to learn as some people think.
- Fransızca öğrenmek bazılarının sandığı kadar zor değil.
- In my experience, it takes one year to learn French grammar.
- Deneyimlerime göre Fransızca dilbilgisini öğrenmek bir yıl sürüyor.
- They taught her to speak French, play the piano and good manners.
- Ona Fransızca konuşmayı, piyano çalmayı ve görgü kurallarını öğrettiler.
- He was very knowledgeable and even helped us learn some French.
- Çok bilgili biriydi ve hatta biraz Fransızca öğrenmemize de yardımcı oldu.
- The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
- Vali ayakta, Fransızca konuşuyor ve herkese hakaret ediyor.
- I know a few words of French, just enough to be understood.
- Üç beş kelime Fransızca biliyorum, derdimi anlatacak kadar.
- In my experience, it takes one year to learn French grammar.
- Tecrübelerime göre Fransızca gramerini öğrenmek bir sene sürüyor.
- No prior knowledge of French is required to attend the program.
- Programa katılmak için önceden Fransızca bilgisi olması gerekmez.
- I spend at least three hours a week studying French.
- Haftada en az üç saatimi Fransızca çalışarak geçiriyorum.
- No prior knowledge of French is required to attend the program.
- Programa katılmak için önceden Fransızca bilmek gerekmiyor.
- I didn't need to understand French to know that they were angry.
- Onların kızgın olduğunu anlamak için Fransızca anlamama gerek yoktu.
- I do suggest learning some basic travel French before your trip.
- Seyahatinizden önce temel seyahat Fransızcası öğrenmenizi öneririm.
- Tom has been trying to learn to speak French for a long time.
- Tom uzun zamandır Fransızca konuşmayı öğrenmeye uğraşıyor.
- No prior knowledge of French is required to attend the program.
- Programa katılmak için herhangi bir ön Fransızca bilgisine gerek yoktur.
- She speaks a little French and she's very keen to improve.
- Çat pat Fransızca konuşuyor ve geliştirmeye de çok hevesli.
- In my experience, it takes one year to learn French grammar.
- Şahsi tecrübem; Fransızcanın gramerini öğrenmek bir yıl alıyor.
- I really do want to devote some more time to studying French.
- Fransızca öğrenmeye biraz daha fazla zaman ayırmak istiyorum.
- I didn't need to understand French to know that they were angry.
- Kızgın olduklarını bilmek için Fransızcayı anlamama gerek yoktu.
- Well, no, I'm just saying 'cause it's French and all, and here we are.
- Şey, hayır, sadece diyorum ki, çünkü bu Fransızca ve biz de buradayız işte.
- She speaks a little French and she's very keen to improve.
- Biraz Fransızca konuşuyor ve kendini geliştirmeye çok hevesli.
- German and French are other commonly spoken foreign languages.
- Almanca ve Fransızca yaygın konuşulan diğer yabancı dillerdir.
- She speaks a little French and she's very keen to improve.
- O biraz Fransızca konuşuyor ve dil pratiği yapmaya çok hevesli.
- Most people here can speak French.
- Buradaki insanların çoğu Fransızca konuşabilir.
- I always thought Tom knew how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bildiğini sanırdım hep.
- Do you know how to speak both French and English?
- Hem İngilizce hem de Fransızca biliyor musun?
- Tom studies French every evening for thirty minutes.
- Tom her akşam otuz dakika Fransızca çalışır.
- Tom told us to study French.
- Tom bize Fransızca okumamızı söyledi.
- Tom's French is quite good already.
- Tom'un Fransızcası zaten oldukça iyi.
- I studied French.
- Fransızca eğitimi aldım.
- I've only studied French for three months.
- Ben sadece üç aydır Fransızca çalışıyorum.
- I think that man was talking in French.
- Sanırım o adam Fransızca konuşuyordu.
- I enjoy speaking in French.
- Fransızca konuşmaktan hoşlanırım.
- I think I speak French fairly well.
- Fransızcayı oldukça iyi konuştuğumu düşünüyorum.
- The movie Tom was watching wasn't in French.
- Tom'un seyrettiği film Fransızca değildi.
- We speak French in class.
- Sınıfta Fransızca konuşuruz.
- I know that you don't speak French.
- Fransızca bilmediğini biliyorum.
- I'll find out whether Tom can speak French or not.
- Tom'un Fransızca konuşup konuşamadığını öğreneceğim.
- Ask Tom who he learned French from.
- Tom'a Fransızca'yı kimden öğrendiğini sor.
- Neither Tom nor Mary has to learn French.
- Ne Tom ne de Mary Fransızca öğrenmek zorunda.
- The language they were speaking sounded like French to me.
- Onların konuştuğu dil bana Fransızca gibi geldi.
- It is true that she teaches French.
- Fransızca öğrettiği doğru.
- Tom is good at French, isn't he?
- Tom Fransızca'da iyi, değil mi?
- Tom and Mary are studying French together.
- Tom ve Mary birlikte Fransızca okuyorlar.
- Your French is better than mine.
- Fransızcanız benimkinden daha iyi.
- Can Tom teach French?
- Tom Fransızca öğretebilir mi?
- I can't speak French without making some mistakes.
- Bazı hatalar yapmadan Fransızca konuşamam.
- I want to speak French.
- Fransızca konuşmak istiyorum.
- Even Tom spoke to me in French.
- Tom bile benimle Fransızca konuştu.
- Is it difficult to learn French?
- Fransızca öğrenmek zor mu?
- I have to study for tomorrow's French test.
- Yarınki Fransızca sınavı için çalışmak zorundayım.
- I wonder whether or not Tom knows how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilip bilmediğini merak ediyorum.
- I didn't know Tom didn't understand French.
- Tom'un Fransızca anlamadığını bilmiyordum.
- Have you ever heard Tom sing in French?
- Tom'u hiç Fransızca şarkı söylerken duydun mu?
- Tom speaks French much better than he speaks English.
- Tom Fransızcayı İngilizceden çok daha iyi konuşuyor.
- Nobody knew that Tom could speak French so well.
- Kimse Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşabileceğini bilmiyordu.
- Please translate this into French.
- Lütfen bunu Fransızcaya çevirin.
- Tom is the only one in our family who doesn't speak French.
- Ailemizde Fransızca bilmeyen tek kişi Tom.
- I didn't speak French.
- Ben Fransızca konuşmadım.
- Do you think your French is good enough to explain the problem?
- Fransızcanızın sorunu açıklayacak kadar iyi olduğunu düşünüyor musunuz?
- French isn't hard to learn.
- Fransızca öğrenmek zor değildir.
- I read a lot of books in French.
- Fransızca çok kitap okurum.
- She taught French in Italy before moving to Paris.
- Paris'e taşınmadan önce İtalya'da Fransızca öğretmişti.
- I have hardly any French books.
- Neredeyse hiç Fransızca kitabım yok.
- Is Tom still studying French?
- Tom hala Fransızca öğreniyor mu?
- I never learned how to speak French as well as I wanted.
- Fransızca konuşmayı hiçbir zaman istediğim kadar iyi öğrenemedim.
- I didn't know Tom was so good at speaking French.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
- Tom told me he didn't want to study French.
- Tom, Fransızca okumak istemediğini söyledi.
- Tom is a native speaker of French.
- Tom'un ana dili Fransızca'dır.
- Tom's French isn't very good.
- Tom'un Fransızcası pek iyi değil.
- The teacher wouldn't allow us to speak French in the classroom.
- Öğretmen sınıfta Fransızca konuşmamıza izin vermedi.
- I assume that you can speak French.
- Fransızca konuşabildiğini varsayıyorum.
- It's fun to speak in French.
- Fransızca konuşmak eğlenceli.
- Tom can hardly speak French.
- Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamıyor.
- Tom doesn't seem to understand any French.
- Tom hiç Fransızca anlamıyor gibi görünüyor.
- My French isn't as good as it used to be.
- Fransızcam eskisi kadar iyi değil.
- The audience laughed before they even heard the translation in French.
- Seyirciler daha Fransızca çeviriyi bile duymadan güldüler.
- My mother doesn't speak French.
- Annem Fransızca bilmiyor.
- I want to get better at French.
- Fransızca'da daha iyi olmak istiyorum.
- Can either of your parents speak French?
- Annenle baban Fransızca konuşabiliyor mu?
- You'll all be speaking French fluently pretty soon.
- Çok yakında hepiniz akıcı bir şekilde Fransızca konuşuyor olacaksınız.
- Tom is teaching us French.
- Tom bize Fransızca öğretiyor.
- Tom's French has improved a lot in the past three months.
- Tom'un Fransızcası son üç ayda önemli ölçüde gelişti.
- Tom says I have to study French.
- Tom Fransızca çalışmam gerektiğini söylüyor.
- This book is only available in French.
- Bu kitap sadece Fransızca olarak mevcut.
- Tom has decided he wants to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmeye karar verdi.
- Tom says that he can read a French book.
- Tom, Fransızca bir kitabı okuyabileceğini söylüyor.
- I thought everyone here could speak French.
- Buradaki herkesin Fransızca konuşabileceğini düşündüm.
- I began to study French when I was thirteen.
- Ben on üç yaşındayken Fransızca öğrenmeye başladım.
- French is not only spoken in France.
- Fransızca yalnızca Fransa'da konuşulmaz.
- Tom gave me a French dictionary.
- Tom bana Fransızca bir sözlük verdi.
- Tom is learning French, isn't he?
- Tom Fransızca öğreniyor, değil mi?
- Italian, like Portuguese and French, has three verb conjugations.
- Portekizce ve Fransızca gibi İtalyancada da üç fiil çekimi vardır.
- Is French pronunciation difficult?
- Fransızca telaffuz zor mu?
- Mary said she thought Tom understood French.
- Mary Tom'un Fransızcayı anladığını düşündüğünü söyledi.
- I haven't read very many books in French.
- Çok fazla Fransızca kitap okumadım.
- I've begun studying French.
- Fransızca çalışmaya başladım.
- I still study French.
- Hâlâ Fransızca okuyorum.
- Can Tom speak French?
- Tom Fransızca konuşabiliyor mu?
- Some people say French is easy to learn.
- Bazı insanlar Fransızca öğrenmenin kolay olduğunu söylüyor.
- I don't speak any French at all.
- Hiç Fransızca konuşmam.
- Tom decided that it wouldn't be beneficial to study French.
- Tom Fransızca çalışmanın yararlı olmayacağına karar verdi.
- Tom and Maria did not speak French.
- Tom ve Maria Fransızca konuşmuyorlardı.
- Tom began to wonder who Mary had learned French from.
- Tom Mary'nin Fransızcayı kimden öğrendiğini merak etmeye başladı.
- Tom admitted that he didn't really know how to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı gerçekten bilmediğini itiraf etti.
- Nobody understands me because I don't speak French well.
- İyi Fransızca konuşmadığım için kimse beni anlamıyor.
- I can understand French fairly well, but I'm not good at speaking it.
- Fransızcayı oldukça iyi anlıyorum ama konuşmakta iyi değilim.
- Tom said Mary wasn't good at French.
- Tom Mary'nin Fransızca'da iyi olmadığını söyledi.
- I'm interested in French.
- Fransızcaya ilgi duyuyorum.
- Please speak French.
- Lütfen Fransızca konuş.
- Tom reads French better than I do.
- Tom benden daha iyi Fransızca okuyor.
- Tom says he doesn't study French.
- Tom Fransızca çalışmadığını söylüyor.
- Why can't we speak French?
- Neden Fransızca konuşamıyoruz.
- Is Tom really any good at speaking French?
- Tom gerçekten de Fransızca konuşmada iyi mi?
- Tom and Mary were talking in French.
- Tom ve Mary Fransızca konuşuyordu.
- Why don't we speak French?
- Neden Fransızca konuşmuyoruz?
- I wish you'd speak French.
- Keşke Fransızca konuşabilsen.
- Tom and Mary could make themselves understood in French.
- Tom ve Mary Fransızca olarak kendilerini ifade edebildiler.
- I can sing some French songs.
- Bazı Fransızca şarkılar söyleyebilirim.
- I can't teach French anymore.
- Artık Fransızca öğretemiyorum.
- I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French.
- Tom'u Fransızca öğrenmeye ikna etmek için daha fazla zaman harcamak istemedim.
- I usually don't speak French at work.
- Genellikle işte Fransızca konuşmam.
- How much time do you spend studying French?
- Fransızca çalışmak için ne kadar zaman harcıyorsunuz?
- We can't understand French.
- Biz Fransızcayı anlayamayız.
- Tom speaks French about as well as Mary does.
- Tom da Mary kadar iyi Fransızca konuşuyor.
- I like watching movies in French.
- Fransızca filmler izlemeyi seviyorum.
- Tom hopes Mary will study French.
- Tom, Mary'nin Fransızca okuyacağını umuyor.
- How's your French coming?
- Senin Fransızca nasıl gidiyor?
- He translated a Japanese novel into French.
- Bir Japon romanını Fransızcaya çevirdi.
- Tom probably won't study French.
- Tom muhtemelen Fransızca öğrenmeyecek.
- Is my French really that bad?
- Fransızcam cidden o kadar kötü mü?
- Let's speak in French.
- Haydi, Fransızca konuşalım.
- I need a secretary who can speak French.
- Fransızca konuşabilen bir sekretere ihtiyacım var.
- I hear you're good at French.
- Fransızcada iyi olduğunu duydum.
- Ask Tom when he started studying French.
- Tom'a Fransızca öğrenmeye ne zaman başladığını sor.
- Tom never speaks French without making mistakes.
- Tom hata yapmadan asla Fransızca konuşamıyor.
- How long has Tom been teaching French?
- Tom ne kadar zamandır fransızca öğretiyor?
- He is a foreigner who does not speak French.
- O Fransızca bilmeyen bir yabancı.
- I'm looking for someone who speaks French.
- Fransızca konuşan birini arıyorum.
- Tom is not a very good French speaker.
- Tom çok iyi Fransızca konuşan biri değil.
- Your French isn't bad.
- Fransızcan fena değil.
- I eventually want to be fluent in French.
- Sonunda Fransızcada akıcı olmak istiyorum.
- Tom would rather speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı tercih eder.
- She can speak French.
- Fransızca konuşabiliyor.
- In the bedroom Tom and Mary only speak French.
- Yatak odasında Tom ve Mary sadece Fransızca konuşurlardı.
- I like studying French.
- Fransızca çalışmayı severim.
- He knows neither German nor French.
- Ne Almanca ne de Fransızca biliyor.
- Tom said he didn't speak French very well.
- Tom çok iyi Fransızca konuşmadığını söyledi.
- I'm not good at French.
- Fransızcada iyi değilim.
- Tom told Mary he taught French.
- Tom, Mary'e Fransızca öğrettiğini söyledi.
- I used to study French.
- Eskiden Fransızca çalışırdım.
- My mother has been learning French for several years.
- Annem birkaç yıldır Fransızca öğreniyor.
- Do you know any dentists who speak French?
- Fransızca konuşan bir dişçi tanıyor musunuz?
- I don't feel like speaking French today.
- Bugün Fransızca konuşmak istemiyorum.
- Tom convinced Mary to study French.
- Tom, Mary'yi Fransızca öğrenmeye ikna etti.
- Speaking in French is fun.
- Fransızca konuşmak eğlencelidir.
- I have trouble with French grammar.
- Fransızca dilbilgisi ile ilgili sorun yaşıyorum.
- Tom spoke French quite fluently.
- Tom oldukça akıcı biçimde Fransızca konuştu.
- I don't speak French and neither does Tom.
- Ben Fransızca bilmiyorum, Tom da bilmiyor.
- Tom speaks only French to his parents.
- Tom sadece ailesiyle Fransızca konuşuyor.
- Tom wants me to study French.
- Tom Fransızca çalışmamı istiyor.
- Most people who hear Tom speaking French would never guess that he wasn't a native speaker.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu duyan çoğu insan onun ana dili Fransızca olmadığını asla tahmin edemez.
- Tom can teach both French and English.
- Tom hem Fransızca hem de İngilizce öğretebilir.
- Tom said Mary is good at speaking French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmada iyi olduğunu söyledi.
- I am trying to ask my questions in French.
- Sorularımı Fransızca sormaya çalışıyorum.
- Tom reads French quite well, but isn't able to speak it.
- Tom çok iyi Fransızca okuyor ama konuşamıyor.
- I think I'm pretty good at French.
- Fransızcada oldukça iyi olduğumu düşünüyorum.
- Have you already started learning French?
- Fransızca öğrenmeye başladınız mı?
- Many of you speak French, right?
- Çoğunuz Fransızca konuşuyor, değil mi?
- Yesterday, Tom told me he couldn't speak French.
- Dün, Tom bana Fransızca konuşamadığını söyledi.
- I didn't know Tom could speak French so fluently.
- Tom'un bu kadar akıcı biçimde Fransızca konuşabileceğini bilmiyordum.
- Tom pretends he doesn't understand French.
- Tom Fransızca anlamıyormuş gibi davranıyor.
- Do you know anyone who can translate this French document for me?
- Bu Fransızca belgeyi benim için tercüme edebilecek birini tanıyor musunuz?
- Since the note was written in French, it was easy for me to read.
- Not Fransızca yazıldığı için onu okumam kolaydı.
- Do Tom and Mary know how to speak French?
- Tom ve Mary Fransızca konuşmayı biliyorlar mı?
- Tom isn't the only one here who knows how to speak French.
- Burada Fransızca konuşmayı bilen tek kişi Tom değil.
- Do you also speak French?
- Fransızca da biliyor musun?
- How many languages other than French can you speak?
- Fransızcadan başka kaç dil konuşabiliyorsun?
- I'm studying French grammar.
- Fransızca dil bilgisi çalışıyorum.
- Do you plan to study French?
- Fransızca öğrenmeyi düşünüyor musun?
- Your French is improving.
- Fransızcan gelişiyor.
- I skipped French class today.
- Bugün Fransızca dersini ektim.
- I know a girl who speaks French well.
- Fransızcayı iyi konuşan bir kız tanıyorum.
- Tom hates French.
- Tom Fransızcadan nefret eder.
- Tom spends all day speaking French at school and only speaks English at home.
- Tom okulda bütün günü Fransızca konuşarak geçirir ve evde sadece İngilizce konuşur.
- Who speaks French?
- Kim Fransızca konuşur?
- I can read French, but I can't speak it.
- Fransızca okuyabiliyorum ama konuşamıyorum.
- Have you heard Tom speaking French?
- Tom'un Fransızca konuşmasını duydun mu?
- Tom doesn't understand anything of french.
- Tom Fransızca'dan hiçbir şey anlamıyor.
- Tom says that Mary spoke French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuştuğunu söyleniyor.
- I started studying French three years ago.
- Üç yıl önce Fransızca öğrenmeye başladım.
- I need an assistant who speaks French.
- Fransızca bilen bir asistana ihtiyacım var.
- Do you often write letters in French?
- Sık sık Fransızca mektup yazar mısın?
- You're the only person I know who can speak French.
- Sen Fransızca konuşabilen tanıdığım tek kişisin.
- Tom doesn't like speaking French.
- Tom Fransızca konuşmayı sevmiyor.
- At home, we speak only French.
- Evde sadece Fransızca konuşuyoruz.
- Tom can speak French better than I can.
- Tom benden daha iyi Fransızca konuşabilir.
- Tom wishes he could speak French like a native speaker.
- Tom Fransızcayı ana dili gibi konuşabilmeyi diliyor.
- She speaks French fluently.
- Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşur.
- Speaking French is a lot of fun.
- Fransızca konuşmak çok eğlenceli.
- I had no idea Tom couldn't speak any French.
- Tom'un hiç Fransızca konuşamadığı konusunda hiçbir fikrim yoktu.
- Do you talk to Tom in French?
- Tom ile Fransızca konuşuyor musun?
- Tom studies French for an hour every day before supper.
- Tom, akşam yemeğinden önce her gün bir saat Fransızca çalışmaktadır.
- I don't think Tom knows where Mary studies French.
- Tom'un Mary'nin nerede Fransızca çalıştığını bildiğini sanmıyorum.
- I have to learn French.
- Fransızca öğrenmek zorundayım.
- She teaches us French.
- Bize Fransızca öğretiyor.
- Were those men speaking in French or in English?
- O adamlar İngilizce mi Fransızca mı konuşuyordu?
- You speak French a lot better than me.
- Fransızcayı benden çok daha iyi konuşuyorsun.
- Tom doesn't speak French as well as I thought he did.
- Tom sandığım kadar iyi Fransızca konuşamıyormuş.
- Tom translated a letter from French to English for his boss.
- Tom patronu için bir mektubu Fransızcadan İngilizceye çevirdi.
- I don't speak any French at all.
- Hiç Fransızca bilmiyorum.
- I can't speak much French.
- Pek fazla Fransızca konuşamıyorum.
- Tom talked to Mary in French.
- Tom Mary ile Fransızca konuştu.
- What's the best way to say this in French?
- Bunu Fransızca söylemek için en iyi yol nedir?
- I studied English, French and Chinese.
- İngilizce, Fransızca ve Çince okudum.
- Tom said something in French that I didn't understand.
- Tom benim anlamadığım Fransızca bir şey söyledi.
- Tom might study French today.
- Tom bugün Fransızca çalışabilir.
- Don't speak French.
- Fransızca konuşmayın.
- Tom may not know French.
- Tom Fransızca bilmeyebilir.
- Will Tom be going to French class?
- Tom Fransızca sınıfına gidecek mi?
- Tom is able to study French.
- Tom Fransızca çalışabiliyor.
- Can you speak French?
- Fransızca konuşabilir misin?
- Did Tom tell you he's studying French?
- Tom sana Fransızca çalıştığını söyledi mi?
- Tom started learning French last year.
- Tom geçen yıl Fransızca öğrenmeye başladı.
- They don't speak French here.
- Onlar burada Fransızca konuşmazlar.
- Some people here can speak French.
- Burada bazı insanlar Fransızca konuşabiliyor.
- Can you read a French newspaper?
- Fransızca gazete okuyabiliyor musunuz?
- I've been studying French for the last three years.
- Son üç yıldır Fransızca çalışıyorum.
- Tom said that Mary was good at speaking French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuşmada iyi olduğunu söyledi.
- I always speak French with Tom.
- Tom'la her zaman Fransızca konuşurum.
- Can you really speak French?
- Gerçekten Fransızca konuşabiliyor musun?
- Tom spoke in broken French.
- Tom kırık Fransızca konuştu.
- I'd like to study French, but I don't have the time.
- Fransızca çalışmak istiyorum ama zamanım yok.
- Why should I study French?
- Neden Fransızca çalışmalıyım?
- I hope you speak French.
- Umarım Fransızca konuşursun.
- Neither Tom nor Mary can speak French.
- Ne Tom ne de Mary Fransızca konuşabilir.
- Tom doesn't speak French either.
- Tom da Fransızca konuşmuyor.
- In addition to English, she speaks French fluently.
- İngilizceye ek olarak, akıcı bir şekilde Fransızca biliyor.
- Tom speaks French really well.
- Tom gerçekten iyi Fransızca konuşuyor.
- Neither Tom nor Mary can speak French.
- Ne Tom ne de Mary Fransızca konuşabiliyor.
- I don't think Tom speaks French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu sanmıyorum.
- Tom knows a lot of people who can speak French.
- Tom Fransızca konuşabilen birçok insan tanıyor.
- My French isn't actually that bad.
- Fransızcam aslında o kadar da kötü değil.
- Tom may need to study French.
- Tom'un Fransızca öğrenmesi gerekebilir.
- Have you ever sung in French?
- Hiç Fransızca şarkı söyledin mi?
- Does Tom still study French?
- Tom hala Fransızca çalışıyor mu?
- Do you think Tom knows where Mary studied French?
- Sence Tom, Mary'nin nerede Fransızca öğrendiğini biliyor mudur?
- I guess both of us don't really speak French all that well.
- Sanırım her ikimiz de gerçekten o kadar iyi Fransızca konuşmuyoruz.
- Tom is able to speak French, too.
- Tom da Fransızca konuşabiliyor.
- After studying French for three years, Tom could speak it fairly well.
- Üç yıl Fransızca çalıştıktan sonra Tom oldukça iyi konuşabiliyordu.
- I started studying French last year.
- Geçen yıl Fransızca öğrenmeye başladım.
- We don't speak French.
- Fransızca konuşmuyoruz.
- I spoke to Tom in French.
- Tom'la Fransızca konuştum.
- You've got to speak French.
- Fransızca konuşmalısın.
- I don't speak French.
- Fransızca konuşmam.
- I'm studying French, too.
- Ben de Fransızca okuyorum.
- Tom told us he would study French.
- Tom bize Fransızca çalışacağını söylemişti.
- I wish someone would help me learn French.
- Keşke biri Fransızca öğrenmeme yardım etseydi.
- I thought you said you couldn't speak French.
- Fransızca konuşamadığını söylediğini sanıyordum.
- Tom doesn't speak French as fluently as you.
- Tom senin kadar akıcı şekilde Fransızca konuşmaz.
- I didn't realize you were so good at French.
- Fransızcada bu kadar iyi olduğunu fark etmemiştim.
- I studied French.
- Fransızca çalıştım.
- If you'd prefer, we can speak French.
- Tercih edersen, Fransızca konuşabiliriz.
- I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French.
- Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.
- I'm impressed by how well you speak French.
- Senin böyle iyi Fransızca konuşmandan etkilendim.
- Can you speak French at all?
- Fransızca konuşabiliyor musun?
- Next year I want to learn French.
- Gelecek yıl Fransızca öğrenmek istiyorum.
- I study French a lot.
- Çok Fransızca çalışıyorum.
- Did you really think Tom could speak French?
- Gerçekten Tom'un Fransızca konuşabileceğini düşünüyor musun?
- It's been a long time since I've spoken French.
- Fransızca konuşmayalı uzun zaman oldu.
- Tom's French is excellent.
- Tom'un Fransızcası mükemmel.
- I know that you don't speak French very well.
- Fransızcayı iyi konuşamadığını biliyorum.
- You don't speak French very well, do you?
- Çok iyi Fransızca konuşmuyorsun, değil mi?
- Did you really think Tom could speak French?
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini gerçekten düşündün mü?
- Tom can't write French without making mistakes.
- Tom hata yapmadan Fransızca yazamaz.
- English and French are Indo-European languages.
- İngilizce ve Fransızca, Hint-Avrupa dilleridir.
- Tom might know how to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı biliyor olabilir.
- Tom doesn't like to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı sevmez.
- Tom speaks only French with his parents.
- Tom ebeveynleriyle sadece Fransızca konuşur.
- Tom has a couple of friends who speak French well.
- Tom'un Fransızcayı iyi konuşan birkaç arkadaşı var.
- Tom is learning French.
- Tom Fransızca öğreniyor.
- Tom and Mary always talk to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle her zaman Fransızca konuşurlar.
- I want to be able to read French.
- Fransızca okuyabilmeyi istiyorum.
- Does anyone in your family speak French?
- Ailenizde Fransızca konuşan biri var mı?
- I was impressed with Tom's French.
- Tom'un Fransızcasından çok etkilendim.
- Tom went to French class.
- Tom, Fransızca dersine girdi.
- Tom doesn't speak French well.
- Tom Fransızcayı iyi konuşmaz.
- He answered that he knew no French.
- Hiç Fransızca bilmediğini söyledi.
- We don't speak French at home.
- Evde Fransızca konuşmuyoruz.
- My uncle has a good knowledge of French.
- Dayımın iyi derecede Fransızca bilir.
- Tom can speak French.
- Tom Fransızca konuşabilir.
- Tom said that Mary understood French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anladığını söyledi.
- Tom says Mary often speaks French.
- Tom Mary'nin sık sık Fransızca konuştuğunu söylüyor.
- I don't speak French as much as I used to.
- Ben eskisi kadar çok Fransızca konuşmuyorum.
- I know a few words of French, just enough to be understood.
- Birkaç kelime Fransızca biliyorum, anlaşılacak kadar.
- I have the feeling that my French isn't getting much better.
- İçimde Fransızca'mın daha iyiye gitmediğine dair bir his var.
- I think French is difficult.
- Fransızcanın zor olduğunu düşünüyorum.
- I don't know where my French textbook is.
- Fransızca ders kitabımın nerede olduğunu bilmiyorum.
- Why don't you learn French?
- Neden Fransızca öğrenmiyorsun?
- I wish I could speak French as fluently as you.
- Keşke senin kadar akıcı Fransızca konuşabilseydim.
- Neither of my parents can speak French.
- Annem de babam da Fransızca konuşamıyor.
- I don't have to study French tonight.
- Bu gece Fransızca çalışmama gerek yok.
- I almost never speak French.
- Neredeyse hiç Fransızca bilmiyorum.
- Tom said I had to study French.
- Tom, Fransızca okumam gerektiğini söyledi.
- Speaking of foreign languages, do you speak French?
- Yabancı dillerden bahsetmişken, Fransızca biliyor musunuz?
- Don't you remember how bad Tom is at speaking French?
- Tom'un Fransızca konuşmada ne kadar kötü olduğunu hatırlamıyor musun?
- Who can speak French better, Tom or Mary?
- Kim daha iyi Fransızca konuşabiliyor, Tom mu Mary mi?
- Tom has studied French.
- Tom Fransızca öğrenmiş.
- Does Tom still speak French better than Mary?
- Tom hâlâ Mary'den daha iyi Fransızca konuşuyor mu?
- Tom said he thought Mary understood French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anladığını düşündüğünü söyledi.
- He is capable of teaching French.
- Fransızca öğretme yeteneğine sahip.
- I don't speak French as well as Tom does.
- Tom kadar iyi Fransızca bilmiyorum.
- Tom can teach French.
- Tom Fransızca öğretebilir.
- Tom knows some words in French.
- Tom Fransızca birkaç kelime biliyor.
- Why's Tom studying French?
- Tom neden Fransızca okuyor?
- How much does Tom charge you for French lessons?
- Tom Fransızca dersleri için sizden ne kadar ücret alıyor?
- Tom speaks perfect French.
- Tom mükemmel Fransızca konuşur.
- Don't make me study French.
- Bana Fransızca çalıştırma.
- I didn't know that Tom couldn't speak French at all.
- Tom'un hiç Fransızca konuşamadığını bilmiyordum.
- I also speak a little French.
- Ayrıca biraz Fransızca konuşuyorum.
- Do you think you speak French better than Tom?
- Fransızcayı Tom'dan daha iyi konuştuğunu mu sanıyorsun?
- When did you begin to learn French?
- Ne zaman Fransızca öğrenmeye başladın?
- Do you think Tom would teach French to my children?
- Sizce Tom benim çocuklarıma Fransızca öğretecek mi?
- I never was very good at French.
- Fransızcam hiç iyi değildi.
- I don't think I know anyone who speaks French.
- Fransızca konuşan birini tanıdığımı sanmıyorum.
- Not only does he speak French, he can also speak English.
- Sadece Fransızca değil, İngilizce de konuşabiliyor.
- I wish I could speak French half as well as you can.
- Keşke senin konuşabildiğinin yarısı kadar iyi Fransızca konuşabilsem.
- Try to improve your French.
- Fransızcanı iyileştirmeye çalış.
- Tom didn't study French either.
- Tom'da Fransızca okumadı.
- Tom can speak French fluently.
- Tom Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilir.
- Tom's French is easier to understand than Mary's.
- Tom'un Fransızcasını anlamak Mary'ninkini anlamaktan daha kolay.
- How long have you been studying French?
- Ne kadar süredir Fransızca öğreniyorsun?
- I'm beginning to doubt whether Tom can really understand French all that well.
- Tom'un Fransızcayı gerçekten iyi anlayabildiğinden şüphe etmeye başlıyorum.
- Tom is getting better at French.
- Tom Fransızcada daha iyi oluyor.
- Does she speak English, French or German?
- O İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşuyor?
- Tom told me his father could speak French.
- Tom bana babasının Fransızca konuşabildiğini söyledi.
- I think your French has improved a lot.
- Sanırım Fransızcan çok gelişti.
- Is it true that Tom can't speak French?
- Tom'un Fransızca konuşamadığı doğru mu?
- Can both Tom and Mary speak French?
- Hem Tom hem de Mary Fransızca konuşabiliyor mu?
- Has Tom ever written a letter in French?
- Tom hiç Fransızca bir mektup yazdı mı?
- I speak French every day.
- Her gün Fransızca konuşurum.
- Tom passed today's French test.
- Tom bugünkü Fransızca sınavını geçti.
- All freshmen are required to study French.
- Bütün birinci sınıfların Fransızca öğrenmesi gerekiyor.
- Tom said he didn't speak French.
- Tom Fransızca bilmediğini söyledi.
- I'm sorry, but I don't speak French.
- Üzgünüm ama Fransızca bilmiyorum.
- Tom wanted his children to learn French.
- Tom çocuklarının Fransızca öğrenmesini istiyordu.
- I don't often have the chance to speak French.
- Fransızca konuşma şansım pek olmuyor.
- My French isn't bad.
- Fransızcam fena değil.
- Tom says he wants to learn how to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı öğrenmek istediğini söylüyor.
- Do you write in French?
- Fransızca yazıyor musunuz?
- According to my experience, it takes one year to master French grammar.
- Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.
- Tom didn't want to study French.
- Tom Fransızca öğrenmek istemiyormuş.
- Tom thought Mary taught French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğrettiğini sanıyordu.
- Tom learned French very quickly.
- Tom çok hızlı Fransızca öğrendi.
- Do you read French every day?
- Her gün Fransızca okuyor musunuz?
- Tom told me you didn't know how to speak French.
- Tom bana nasıl Fransızca konuşacağını bilmediğini söyledi.
- Do you usually write to Tom in French?
- Genelde Tom'a Fransızca yazıyor musunuz?
- I know a girl who speaks French well.
- İyi Fransızca konuşan bir kız tanıyorum.
- I used to study French.
- Ben Fransızca okurdum.
- Some people say French is easy to learn.
- Bazı insanlar Fransızcanın öğrenmesi kolay olduğunu söylüyorlar.
- Tom wanted me to teach Mary French.
- Tom, Mary'ye Fransızca öğretmemi istedi.
- Maybe Tom can't speak French.
- Belki Tom Fransızca konuşamaz.
- It is true that she teaches French at school.
- Onun okulda Fransızca dersi verdiği doğrudur.
- I'm able to read French.
- Fransızca okuyabiliyorum.
- This novel has been translated into French.
- Bu roman Fransızcaya çevrildi.
- Tom had learned French.
- Tom Fransızca öğrenmişti.
- I get nervous when I'm speaking French.
- Fransızca konuşurken gergin oluyorum.
- Am I really the only one here who doesn't understand French?
- Gerçekten burada Fransızca anlamayan tek kişi ben miyim?
- Has Tom studied French?
- Tom Fransızca eğitimi aldı mı?
- Tom is able to speak French.
- Tom Fransızca konuşabiliyor.
- I'm not going to study French anymore.
- Artık Fransızca çalışmayacağım.
- Tom taught French last year.
- Tom geçen yıl Fransızca öğretti.
- Tom is sure Mary can speak French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuşabileceğinden emin.
- Tom doesn't speak French, does he?
- Tom Fransızca bilmiyor, değil mi?
- Tom went to Paris to study French.
- Tom Fransızca eğitimi almak için Paris'e gitti.
- It's also written in French.
- Fransızca da yazıyor.
- I'm looking for somebody who understands French.
- Fransızca anlayan birini arıyorum.
- My French is OK.
- Fransızcam idare eder.
- Can you understand French?
- Fransızca anlayabilir misin?
- I'm not studying French.
- Fransızca çalışmıyorum.
- Tom wouldn't let me speak French.
- Tom bana Fransızca konuşmam için izin vermezdi.
- Tom hates teaching French.
- Tom, Fransızca öğretmekten nefret eder.
- I suspect Tom and Mary studied French together.
- Tom ve Mary'nin birlikte Fransızca çalıştıklarından şüpheleniyorum.
- You must speak French in the classroom.
- Sınıfta Fransızca konuşmalısınız.
- Both Tom and I study French.
- Tom da ben de Fransızca öğreniyoruz.
- Tom says he can't speak French.
- Tom Fransızca konuşamadığını söylüyor.
- Tom speaks French so badly that he is often misunderstood.
- Tom Fransızcayı o kadar kötü konuşuyor ki çoğunlukla yanlış anlaşılıyor.
- Tom and I don't study French.
- Tom ve ben Fransızca çalışmıyoruz.
- I didn't think Tom knew any French.
- Tom'un Fransızca bildiğini sanmıyordum.
- Tom is speaking French.
- Tom Fransızca konuşuyor.
- Tom didn't speak French as well as I thought he could.
- Tom düşündüğüm kadar iyi Fransızca konuşamıyordu.
- Tom teaches French at Mary's school.
- Tom, Mary'nin okulunda Fransızca öğretiyor.
- Tom apparently doesn't understand French at all.
- Tom görünüşe göre Fransızcadan hiç anlamıyor.
- You do understand French, don't you?
- Fransızca anlıyorsun, değil mi?
- I didn't even know that you knew how to speak French.
- Fransızca bildiğini bile bilmiyordum.
- I thought that you said you were bad at French.
- Senin Fransızcada kötü olduğunu söylediğini sanıyordum.
- Do you know why Tom is studying French?
- Tom'un niye Fransızca eğitimi aldığını biliyor musun?
- I wish I could speak French as well as you do.
- Keşke ben de senin kadar iyi Fransızca konuşabilseydim.
- He has a good reading knowledge of French.
- İyi derecede Fransızca okuma bilgisine sahip.
- Tom switched to French as soon as Mary entered the room.
- Mary odaya girer girmez Tom Fransızca konuşmaya başladı.
- Nobody understands me because I don't speak French well.
- İyi Fransızca konuşamadığım için kimse beni anlamıyor.
- I have to study for tomorrow's French test.
- Yarınki Fransızca sınavına çalışmalıyım.
- I've been studying French for three years.
- Üç yıldır Fransızca çalışıyorum.
- I'm focusing on my French.
- Fransızcama odaklanıyorum.
- Tom is better at French than the rest of us.
- Tom Fransızcada hepimizden daha iyi.
- Tom says he speaks French.
- Tom Fransızca konuştuğunu söylüyor.
- Why would I want to study French?
- Neden Fransızca çalışmak istiyorum.
- I know why Tom studied French.
- Tom'un neden Fransızca okuduğunu biliyorum.
- I used to be able to speak French better than I do now.
- Eskiden şimdikinden daha iyi Fransızca konuşabiliyordum.
- I didn't realize that Tom didn't know French.
- Tom'un Fransızca bilmediğini fark etmedim.
- She knows French inside out.
- O, Fransızcayı son derece iyi bilir.
- I wonder where Tom learned how to speak French so well.
- Tom'un Fransızca konuşmayı nerede çok iyi öğrendiğini merak ediyorum.
- Is it true that you can't speak French?
- Fransızca konuşamadığın doğru mu?
- You can understand French, right?
- Fransızca anlayabilirsin, değil mi?
- Not only can she speak French, she can also speak English.
- Sadece Fransızca değil, İngilizce de konuşabiliyor.
- My French is limited.
- Fransızcam sınırlıdır.
- Tom knows that Mary can't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşamadığını biliyor.
- Tom says he doesn't speak French.
- Tom Fransızca bilmediğini söylüyor.
- I didn't know how to speak French at that time.
- O zamanlar Fransızca konuşmayı bilmiyordum.
- Tom knows I can't speak French.
- Tom, Fransızca konuşamadığımı biliyor.
- Why did Tom decide to study French?
- Tom neden Fransızca öğrenmeye karar verdi?
- I know Tom doesn't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmadığını biliyorum.
- He speaks poor French.
- Kötü Fransızca konuşuyor.
- This book is only published in French.
- Bu kitap sadece Fransızca olarak yayınlanmaktadır.
- What do you think is the best way to learn French?
- Sence Fransızca öğrenmenin en iyi yolu nedir?
- I don't believe that Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabileceğine inanmıyorum.
- He has a good command of French.
- O Fransızcaya hakim.
- Are you better at speaking French or speaking English?
- Fransızca mı yoksa İngilizce mi daha iyi konuşuyorsun?
- I think learning French would be useful.
- Sanırım Fransızca öğrenmek faydalı olurdu.
- French is spoken in France.
- Fransızca Fransa'da konuşulur.
- Tom has never heard Mary speak French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuştuğunu asla duymadı.
- I wonder where Tom studied French.
- Tom'un nerede Fransızca öğrendiğini merak ediyorum.
- He doesn't speak either English or French.
- İngilizce ya da Fransızca bilmiyor.
- I don't speak French, but I can understand it a bit.
- Fransızca bilmiyorum ama biraz anlayabiliyorum.
- Would it be OK if we spoke French instead?
- Fransızca konuşsak uygun olur mu?
- I didn't realize you didn't understand French.
- Fransızca anlamadığını fark etmedim.
- Speaking French isn't easy.
- Fransızca konuşmak kolay değildir.
- Tom's French isn't very good.
- Tom'un Fransızcası çok iyi değil.
- I speak French every day.
- Her gün Fransızca konuşuyorum.
- I can't speak French as well as Tom.
- Ben Tom kadar iyi Fransızca konuşamıyorum.
- I wish that I could speak French.
- Keşke Fransızca konuşabilsem.
- Tom and Mary are both able to speak French.
- Tom ve Mary'nin ikisi de Fransızca konuşabiliyor.
- Are you good at French?
- Fransızcan iyi midir?
- Tom is studying French now, isn't he?
- Tom şimdi Fransızca çalışıyor, değil mi?
- I have less than five friends who know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilen beşten az arkadaşım var.
- You said you could speak French.
- Sen Fransızca konuşabildiğini söyledin.
- Tom and Maria did not speak French.
- Tom ve Maria Fransızca konuşmadı.
- I'm glad Tom spoke French.
- Tom'un Fransızca konuşmasına sevindim.
- He can speak both English and French very well.
- O, hem İngilizceyi hem de Fransızcayı çok iyi konuşabilmektedir.
- I have a classmate who says he can speak French fluently.
- Akıcı Fransızca konuşabildiğini söyleyen bir sınıf arkadaşım var.
- Will Tom be going to French class?
- Tom Fransızca dersine gidecek mi?
- Tom learned French when he was young.
- Tom gençken Fransızca öğrendi.
- Tom spoke French well.
- Tom Fransızcayı iyi konuştu.
- Do you speak French every day?
- Her gün Fransızca konuşur musun?
- Tom and Mary were screaming at each other in French.
- Tom ve Mary birbirlerine Fransızca bağırıyorlardı.
- Tom has never studied French.
- Tom hiç Fransızca okumadı.
- None of us speaks French.
- Hiçbirimiz Fransızca konuşmuyoruz.
- I had to study French when I was in high school.
- Ben lisedeyken Fransızca okumak zorundaydım.
- Tom is terrible at French.
- Tom Fransızca'da berbat.
- I feel like speaking French today.
- Bugün canım Fransızca konuşmak istiyor.
- I was impressed by the way Tom spoke French.
- Tom'un Fransızca konuşma şeklinden çok etkilendim.
- I learned French from a Canadian.
- Bir Kanadalıdan Fransızca öğrendim.
- The document was in French.
- Belge Fransızcaydı.
- I'm pretty good at French, I think.
- Sanırım Fransızca'da oldukça iyiyim.
- I'm useless at French.
- Fransızcam hiç iyi değil.
- Tom is making great progress in French.
- Tom Fransızca'da büyük ilerleme kaydediyor.
- Tom says he's having a lot of fun learning French.
- Tom Fransızca öğrenirken çok eğlendiğini söylüyor.
- Tom doesn't speak French and Mary doesn't either.
- Tom, Fransızca bilmiyor ve Mary de öyle.
- Tom thinks Mary can speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşabildiğini düşünüyor.
- This is the last time I'll address Marika in French.
- Bu Marika'ya son kez Fransızca hitap edişim.
- I only speak French with her.
- Onunla sadece Fransızca konuşuyorum.
- Those men are speaking French.
- Bu adamlar Fransızca konuşuyorlar.
- I think I'm better at French than you.
- Fransızca'da senden daha iyi olduğumu düşünüyorum.
- I assume you can speak French.
- Fransızca konuşabildiğini sanıyorum.
- I've quit using French with you.
- Seninle Fransızca konuşmayı bıraktım.
- We studied French.
- Fransızca çalıştık.
- I can't speak French as well as Tom can.
- Tom kadar iyi Fransızca konuşamıyorum.
- I don't think Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini sanmıyorum.
- French is his mother tongue.
- Fransızca onun ana dili.
- Tom says he used to teach French.
- Tom eskiden Fransızca öğrettiğini söylüyor.
- We study French together.
- Birlikte Fransızca çalışıyoruz.
- Tom didn't want to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmek istemiyordu.
- Let's study French.
- Fransızca çalışalım.
- How many of you can speak French?
- Kaçınız Fransızca konuşabiliyor?
- How long has Tom been studying French?
- Tom ne zamandır Fransızca öğreniyor?
- I'm married to a native French speaker.
- Ana dili Fransızca olan biriyle evliyim.
- Tom said you spoke French.
- Tom Fransızca konuştuğunu söyledi.
- Can he speak French?
- O Fransızca konuşabilir mi?
- Tom speaks French to his teachers.
- Tom öğretmenleriyle Fransızca konuşuyor.
- I don't like to speak French.
- Fransızca konuşmaktan hoşlanmıyorum.
- Are you able to speak French?
- Fransızca konuşabiliyor musunuz?
- Is French your native language?
- Fransızca senin ana dilin mi?
- I thought you said you knew how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bildiğini söylediğini sandım.
- Thank you for helping me translate the report into French.
- Raporu Fransızcaya çevirmeme yardım ettiğiniz için teşekkür ederim.
- I never learned to speak French very well until Tom started to help me.
- Tom bana yardım etmeye başlayana kadar hiç iyi Fransızca konuşmayı öğrenememiştim.
- I got good grades in French.
- Fransızcadan iyi notlar aldım.
- Her knowledge of French is greater than mine.
- Onun Fransızca bilgisi benimkinden iyidir.
- I want to start studying French.
- Fransızca okumaya başlamak istiyorum.
- We're having a lot of fun learning French.
- Biz Fransızca öğrenerek çok eğleniyoruz.
- What are some things I can do to improve my French?
- Fransızcamı geliştirmek için ne yapabilirim?
- French is my mother tongue.
- Ana dilim Fransızcadır.
- Tom knows Mary can't speak French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuşamadığını biliyor.
- Some of Tom's students speak French very well.
- Tom'un öğrencilerinden bazıları çok iyi şekilde Fransızca konuşur.
- I'm sure I can speak French well enough to get by.
- İşimi görebilecek kadar iyi Fransızca konuşabileceğimden eminim.
- I have more than one friend who can't speak French.
- Fransızca konuşamayan birden fazla arkadaşım var.
- Is your French improving?
- Fransızcan gelişiyor mu?
- I should have studied my French seriously.
- Fransızcamı ciddi olarak çalışmalıydım.
- French is not the only language that I learn.
- Fransızca öğrendiğim tek dil değil.
- I think my French isn't very good.
- Fransızcamın çok iyi olmadığını düşünüyorum.
- Tom can't speak French at all.
- Tom hiç Fransızca konuşamıyor.
- Tom is a native speaker of French.
- Fransızca Tom'un ana dilidir.
- I wish I had learned French when I was a kid.
- Keşke bir çocukken Fransızca öğrenseydim.
- Did Tom tell you he's studying French?
- Tom sana Fransızca okuduğunu söyledi mi?
- Isaac Herschel encouraged all six of his children to train in mathematics, French and music.
- Isaac Herschel altı çocuğunu da matematik, Fransızca ve müzik eğitimi almaları için teşvik etti.
- There are many more vowels in French than in Japanese.
- Fransızca'da Japonca'dan çok daha fazla sesli harf var.
- Tom has probably studied French.
- Tom muhtemelen Fransızca öğrenmiştir.
- I've heard Tom is really good at speaking French.
- Tom'un Fransızca konuşmada gerçekten iyi olduğunu duydum.
- I didn't even know you spoke French.
- Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
- Do you often write letters in French?
- Sık sık Fransızca mektuplar yazıyor musun?
- Tom speaks a little French.
- Tom biraz Fransızca konuşur.
- Tom and I both can't speak French.
- Tom da ben de Fransızca konuşamıyoruz.
- I wish I could understand French better.
- Keşke Fransızcayı daha iyi anlayabilseydim.
- I heard Tom speaking French to Mary.
- Tom'un Mary ile Fransızca konuştuğunu duydum.
- I've never studied French grammar.
- Hiç Fransızca gramer çalışmadım.
- Our teacher speaks French as well as English.
- Öğretmenimiz İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşur.
- Tom studies French at least thirty minutes a day.
- Tom günde en az otuz dakika Fransızca çalışıyor.
- I think I'm pretty good at French.
- Sanırım Fransızcada oldukça iyiyim.
- She is teaching us French.
- Bize Fransızca öğretiyor.
- Are there French audio guides?
- Fransızca sesli rehber var mı?
- Tom said that Mary had to study French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğrenmesi gerektiğini söyledi.
- Tom would like to understand French better.
- Tom Fransızcayı daha iyi anlamak istiyor.
- Tom told Mary to speak French.
- Tom, Mary'ye Fransızca konuşmasını söyledi.
- I had no idea you were so good at French.
- Fransızca'da bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum.
- Some people think Tom's native language is French.
- Bazı insanlar Tom'un ana dilinin Fransızca olduğunu düşünüyor.
- Tom also speaks French.
- Tom da Fransızca konuşuyor.
- Tom thinks Mary is studying French.
- Tom, Mary'nin Fransızca çalıştığını düşünüyor.
- Tom is quite fluent in French.
- Tom Fransızca'da oldukça akıcıdır.
- Tom ought to have spoken French.
- Tom'un Fransızca konuşması gerekirdi.
- My parents wanted me to study French.
- Ailem Fransızca öğrenmemi istiyordu.
- Tom is a fluent French speaker.
- Tom akıcı bir şekilde Fransızca konuşuyor.
- If you want, I can correct your French from now on.
- İstersen, bundan sonra Fransızcanı düzeltebilirim.
- He traveled to France to brush up his colloquial French.
- Fransızcasını ilerletmek için Fransa'ya gitti.
- I decided not to study French.
- Fransızca çalışmamaya karar verdim.
- My sister has a good command of both English and French.
- Kız kardeşin hem İngilizce hem de Fransızca'ya hakimdir.
- French is Tom's primary language.
- Fransızca Tom'un ana dili.
- He can't read French, much less write it.
- Fransızca yazmayı bırak, okuyamıyor bile.
- Tom and Mary usually speak French together.
- Tom ve Mary genellikle birlikte Fransızca konuşurlar.
- Tom will study French.
- Tom Fransızca çalışacak.
- Tom's French has improved.
- Tom'un Fransızcası gelişti.
- We have been studying French for three years.
- Üç yıldır Fransızca öğreniyoruz.
- We both speak French.
- İkimiz de Fransızca konuşuyoruz.
- How many people do you know that can speak French?
- Fransızca konuşabilen kaç kişi tanıyorsun?
- Tom is teaching me French.
- Tom bana Fransızca öğretiyor.
- I suspect that Tom doesn't speak French.
- Tom'un Fransızca bilmediğinden şüpheleniyorum.
- They've asked me to translate this book into French.
- Benden bu kitabı Fransızcaya çevirmemi istediler.
- Tom can speak French fluently.
- Tom akıcı bir şekilde Fransızca konuşabilir.
- Tom can understand Mary's French.
- Tom, Mary'nin Fransızcasını anlayabilir.
- Where did Tom learn to speak French so well?
- Tom bu kadar iyi Fransızca konuşmayı nerede öğrendi?
- In addition to English, he knows German and French.
- İngilizcenin yanı sıra Almanca ve Fransızca da biliyor.
- Can your wife speak French?
- Karınız Fransızca konuşabiliyor mu?
- Tom didn't know how to apologize in French.
- Tom, Fransızca olarak nasıl özür dileneceğini bilmiyordu.
- How many languages other than French can you speak?
- Fransızcadan başka kaç dil biliyorsun?
- My French is shitty.
- Fransızcam berbat.
- In high school, French was my favorite subject.
- Lisede, Fransızca benim sevdiğim dersti.
- I'm going to study French.
- Fransızca çalışacağım.
- It isn't easy to speak French.
- Fransızca konuşmak kolay değil.
- I hope my French gets better quickly.
- Umarım Fransızcam çabuk ilerler.
- I don't speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşmuyorum.
- Tom speaks French better than I do.
- Tom benden daha iyi Fransızca konuşuyor.
- Why can Tom speak French so well?
- Tom neden bu kadar iyi Fransızca konuşabiliyor?
- I really don't like speaking French.
- Gerçekten Fransızca konuşmayı sevmiyorum.
- Tom doesn't like people to know that he can't speak French well.
- Tom insanların iyi Fransızca konuşamadığını bilmelerini istemiyor.
- Can any of your friends speak French?
- Arkadaşlarından herhangi biri Fransızca konuşabiliyor mu?
- Tom says that Mary spoke French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuştuğunu söylüyor.
- I've learned to speak French a little better.
- Fransızcayı biraz daha iyi konuşmayı öğrendim.
- We don't speak French.
- Fransızca bilmiyoruz.
- I told Tom I knew how to speak French.
- Tom'a Fransızca bildiğimi söyledim.
- All of you speak French, right?
- Siz hepiniz Fransızca konuşuyorsunuz, değil mi?
- All of my children can speak French.
- Bütün çocuklarım Fransızca konuşabilir.
- You're much better at French than Tom is, aren't you?
- Fransızca'da Tom'dan çok daha iyisin, değil mi?
- Tom likes studying French with Mary.
- Tom, Mary ile Fransızca çalışmayı seviyor.
- Tom and Mary are both good at French.
- Tom ve Mary ikisi de Fransızca da iyidir.
- I'm more interested in spoken French than in written French.
- Yazılı Fransızcadan çok sözlü Fransızcayla ilgileniyorum.
- Tom and I usually speak to each other in French.
- Tom ve ben genellikle birbirimizle Fransızca konuşuruz.
- Tom has been teaching French for thirteen years.
- Tom on üç yıldır Fransızca öğretiyor.
- I happen to know that Tom can't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşamadığını biliyorum.
- We studied French in school.
- Okulda Fransızca öğrenmiştik.
- You are good at speaking French, aren't you?
- Fransızca konuşmada iyisin, değil mi?
- You must be able to speak French for this job.
- Bu iş için Fransızca konuşabiliyor olmalısınız.
- Tom wondered if Mary could speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşup konuşamadığını merak etti.
- Does Tom actually speak French?
- Tom gerçekten Fransızca konuşuyor mu?
- I thought Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini düşündüm.
- Tom speaks French pretty well, doesn't he?
- Tom oldukça iyi Fransızca konuşuyor, değil mi?
- Tom says he didn't study French.
- Tom Fransızca çalışmadığını söylüyor.
- It's also written in French.
- Ayrıca Fransızca olarak yazılmış.
- Both my wife and I can speak French.
- Karım da ben de Fransızca konuşabiliyoruz.
- Tom is better at speaking French than the rest of us.
- Tom Fransızca konuşmada geriye kalanımızdan daha iyi.
- I've heard that French is a difficult language.
- Fransızcanın zor bir dil olduğunu duymuştum.
- His native language is French.
- Onun ana dili Fransızcadır.
- Do you like French?
- Fransızca sever misin?
- Tom said he didn't think he was very good at French.
- Tom Fransızcada iyi olduğunu düşünmediğini söyledi.
- Why do you think I should study French?
- Neden Fransızca öğrenmem gerektiğini düşünüyorsun?
- I doubt that Tom understands French.
- Tom'un Fransızca anladığından şüpheliyim.
- I thought you'd speak French better than Tom.
- Fransızcayı Tom'dan daha iyi konuşacağını sanıyorum.
- I'm studying French, too.
- Ben de Fransızca öğreniyorum.
- You're still studying French, aren't you?
- Hala Fransızca öğreniyorsun, değil mi?
- Tom isn't as good at French as you think he is.
- Tom Fransızca'da sandığın kadar iyi değil.
- Our teacher doesn't just speak English, but French too.
- Öğretmenimiz sadece İngilizce değil, Fransızca da konuşuyor.
- I grew up speaking French.
- Ben Fransızca konuşarak büyüdüm.
- Tom is getting better at French.
- Tom Fransızca'da gittikçe daha iyi oluyor.
- I just wish I could speak French a little better.
- Sadece Fransızcayı biraz daha iyi konuşabilmeyi istiyorum.
- Tom got an A in French.
- Tom Fransızca'dan A aldı.
- Tom knows a girl who can speak French quite well.
- Tom çok iyi Fransızca konuşabilen bir kız tanıyor.
- This story was originally written in French.
- Bu hikaye aslında Fransızca yazılmış.
- I study French at school.
- Okulda Fransızca çalışırım.
- French is a very difficult language for me.
- Fransızca benim için çok zor bir dil.
- Tom says he wants to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmek istediğini söylüyor.
- Do you know anyone who's good at French?
- Fransızcası iyi olan birini tanıyor musun?
- I practiced speaking French with Tom.
- Tom ile Fransızca konuşma pratiği yaptım.
- Tom let out a few words in French.
- Tom Fransızca birkaç kelime söyledi.
- I speak French, too.
- Ben de Fransızca konuşuyorum.
- Do you know how to speak either French or English?
- Fransızca ya da İngilizce konuşmayı biliyor musunuz?
- We learned how to read French in school, but didn't really learn how to speak it.
- Okulda Fransızca okumayı öğrendik ama konuşmayı pek öğrenemedik.
- This book was originally written in French.
- Bu kitap aslında Fransızca yazılmıştı.
- I'm planning to study French.
- Fransızca okumayı planlıyorum.
- Tom hates speaking French.
- Tom Fransızca konuşmaktan nefret eder.
- Do you know whether Tom can speak French?
- Tom'un Fransızca konuşup konuşamadığını biliyor musun?
- Tom is teaching French.
- Tom Fransızca öğretiyor.
- French is difficult.
- Fransızca zordur.
- Tom's French is almost perfect.
- Tom'un Fransızcası neredeyse mükemmel.
- Tom wants to learn to speak fluent French.
- Tom akıcı Fransızca konuşmayı öğrenmek istiyor.
- Your French isn't bad.
- Fransızcan kötü değil.
- Tom should study French.
- Tom Fransızca çalışmalı.
- The only language I can speak is French.
- Konuşabildiğim tek dil Fransızca.
- Can't you speak French?
- Sen Fransızca konuşamıyor musun?
- Tom thought he was better at French than he really was.
- Tom Fransızca'da gerçekte olduğundan daha iyi olduğunu sanıyordu.
- I can only speak a little French.
- Sadece biraz Fransızca konuşabiliyorum.
- Does anybody in your class speak French?
- Sınıfınızda hiç Fransızca konuşan var mı?
- Is your French good enough to explain how to do it?
- Senin Fransızcan bunu nasıl yapacağını açıklamak için yeterince iyi mi?
- They don't speak French.
- Fransızca bilmiyorlar.
- Tom said that he had never formally studied French.
- Tom resmen Fransızca okumadığını söyledi.
- I heard Tom singing in French.
- Tom'u Fransızca şarkı söylerken duydum.
- Tom said that Mary was pretty good at speaking French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmada oldukça iyi olduğunu söyledi.
- Can you introduce me to a lawyer who speaks French?
- Beni Fransızca konuşabilen bir avukatla tanıştırır mısın?
- Tom asked me to help Mary with her French homework.
- Tom benden Mary'nin Fransızca ödevine yardım etmemi istedi.
- He teaches French in New York.
- O, New York'ta Fransızca dersi verir.
- Tom wanted Mary to study French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğrenmesini istedi.
- I grew up speaking French at home.
- Evde Fransızca konuşarak büyüdüm.
- Did you study French yesterday?
- Dün Fransızca çalıştın mı?
- I can't teach French.
- Ben Fransızca öğretemem.
- That's my favorite French word.
- Bu en sevdiğim Fransızca kelime.
- None of my children are able to communicate in French.
- Çocuklarımın hiçbiri Fransızca iletişim kuramıyor.
- Tom can only speak in broken French.
- Tom sadece bozuk Fransızca konuşabiliyor.
- I don't believe that Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğine inanmıyorum.
- The only language that Tom can speak is French.
- Tom'un konuşabileceği tek dil Fransızca.
- Tom speaks good French.
- Tom iyi Fransızca konuşur.
- I want to write my girlfriend a love letter in French.
- Kız arkadaşıma Fransızca bir aşk mektubu yazmak istiyorum.
- You speak French a lot better than I do.
- Benden çok daha iyi Fransızca konuşuyorsun.
- French is the only language I can speak.
- Fransızca konuşabildiğim tek dil.
- Tom speaks French better than I do.
- Tom Fransızcayı benden daha iyi konuşur.
- In addition to English, she speaks French fluently.
- İngilizcenin yanı sıra Fransızcayı da akıcı bir şekilde konuşabiliyor.
- Do you really think Tom is the only one here who can speak French?
- Tom'un burada Fransızca bilen tek kişi olduğunu mu düşünüyorsun?
- Where did you study French?
- Fransızca'yı nerede öğrendin?
- The boy speaking French is Tom.
- Fransızca konuşan çocuk Tom.
- Do you write in French?
- Fransızca yazar mısın?
- Tom thinks Mary can't understand French.
- Tom, Mary'nin Fransızca'yı anlayamadığını düşünüyor.
- Tom never wanted to learn French.
- Tom hiçbir zaman Fransızca öğrenmek istemedi.
- Please speak in French.
- Lütfen Fransızca konuş.
- I haven't spoken French for years.
- Yıllardır Fransızca konuşmadım.
- Tom doesn't speak French and Mary doesn't either.
- Tom, Fransızca konuşmuyor ve Mary de öyle.
- I'm going to major in French.
- Fransızca okuyacağım.
- Tom can't teach French.
- Tom Fransızca öğretemez.
- I taught Tom's children French.
- Tom'un çocuklarına Fransızca öğrettim.
- I have the feeling that my French is improving.
- Fransızcamın geliştiğine dair içimde bir his var.
- Does Tom think he's the only one here who can't speak French?
- Tom burada Fransızca konuşamayan tek kişinin kendisi olduğunu mu sanıyor?
- I'm pretty sure Tom knows French.
- Tom'un Fransızca bildiğine eminim.
- Does Tom still want me to teach him French?
- Tom hâlâ ona Fransızca öğretmemi istiyor mu?
- Tom clearly doesn't understand French very well.
- Açıkçası, Tom Fransızcayı çok iyi anlamaz.
- Tom never speaks French with us.
- Tom asla bizimle Fransızca konuşmuyor.
- Tom said Mary might study French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğrenebileceğini söyledi.
- We speak French at home.
- Biz evde Fransızca konuşuruz.
- Who's better at French, Tom or Mary?
- Fransızcada kim daha iyi, Tom mu Mary mi?
- She prefers French to German.
- O, Fransızcayı Almancaya tercih eder.
- Tom quit studying French.
- Tom, Fransızca okumayı bıraktı.
- Tom started learning French when he was thirteen.
- Tom on üç yaşındayken Fransızca öğrenmeye başladı.
- I think Tom didn't know Mary spoke French.
- Sanırım Tom Mary'nin Fransızca konuştuğunu bilmiyordu.
- I can't write good French.
- İyi Fransızca yazamıyorum.
- I would like to improve my French pronunciation.
- Fransızca telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
- Tom might study French tomorrow.
- Tom yarın Fransızca çalışabilir.
- Tom can speak French better than Mary.
- Tom, Mary'den daha iyi Fransızca konuşabiliyor.
- Tom didn't speak French.
- Tom Fransızca bilmiyordu.
- Tom and Mary seldom speak to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle nadiren Fransızca konuşurlar.
- We decided to speak together in French.
- Biz birlikte Fransızca konuşmaya karar verdik.
- I translated everything Tom wrote into French.
- Tom'un yazdığı her şeyi Fransızcaya çevirdim.
- Tom wants to practice French with native speakers.
- Tom, anadili Fransızca olanlarla pratik yapmak istiyor.
- I speak French with my teachers.
- Öğretmenlerimle Fransızca konuşurum.
- Tom says he can speak a little French.
- Tom biraz Fransızca konuşabildiğini söylüyor.
- I think I might be able to speak French better than Tom.
- Sanırım, Tom'dan daha iyi Fransızca konuşabilirim.
- I speak English, Esperanto, French and Japanese.
- İngilizce, Esperanto, Fransızca ve Japonca konuşabiliyorum.
- In addition to French, Tom can speak English.
- Fransızca'ya ek olarak Tom İngilizce de konuşabilir.
- Can Tom actually speak French?
- Tom gerçekten Fransızca konuşabilir mi?
- I don't speak French as well as I want to.
- İstediğim kadar iyi Fransızca konuşamıyorum.
- How did you get so good at French?
- Fransızcan nasıl bu kadar iyi oldu?
- French is spoken in Switzerland.
- Fransızca İsviçre'de konuşulur.
- I was asked if Tom could speak French.
- Bana Tom'un Fransızca konuşup konuşamadığını sordular.
- The only two languages Tom can speak are French and English.
- Tom'un konuşabildiği iki dil Fransızca ve İngilizcedir.
- When did you begin studying French?
- Fransızca öğrenmeye ne zaman başladın?
- Both Tom and Mary can speak French.
- Hem Tom hem Mary Fransızca konuşabilir.
- I doubt that Tom will ever learn how to speak French properly.
- Tom'un düzgün bir şekilde Fransızca konuşmayı öğreneceğinden şüpheliyim.
- I speak better French than Tom.
- Ben Tom'dan daha iyi Fransızca konuşuyorum.
- Who taught Tom how to speak French?
- Tom'a Fransızca konuşmayı kim öğretti?
- I heard the song sung in French.
- Şarkının Fransızca söylendiğini duydum.
- That's the reason I started studying French.
- Fransızca öğrenmeye bu yüzden başladım.
- The problem was I couldn't speak French.
- Sorun Fransızca konuşamamamdı.
- They weren't speaking French.
- Fransızca konuşmuyorlardı.
- I wish I could speak French like you.
- Keşke senin gibi Fransızca konuşabilsem.
- Tom is good at French, but he's a lot better at English.
- Tom Fransızcada iyi ama İngilizcede çok daha iyi.
- At our high school, French is an elective.
- Bizim lisede Fransızca seçmeli derstir.
- Can you remember the first word you learned in French?
- Fransızcada öğrendiğin ilk kelimeyi hatırlayabiliyor musun?
- Tom doesn't study French every day.
- Tom her gün Fransızca çalışmıyor.
- I don't think she can speak French.
- Fransızca konuşabildiğini sanmıyorum.
- Tom is probably studying French right now.
- Tom muhtemelen şu anda Fransızca çalışıyordur.
- Tom told me why I should study French.
- Tom bana neden Fransızca çalışmam gerektiğini söyledi.
- I wonder if Tom is able to understand French.
- Acaba Tom Fransızca anlayabiliyor mu?
- How do you like your French classes?
- Fransızca derslerini nasıl buluyorsun?
- You're good at speaking French, aren't you?
- Fransızca konuşmakta iyisin, değil mi?
- Do you enjoy reading books in French?
- Fransızca kitap okumaktan hoşlanıyor musun?
- Tom speaks broken French.
- Tom bozuk Fransızca konuşur.
- I studied French when I was seven, but now I only remember a few words.
- Yedi yaşındayken Fransızca öğrenmiştim ama şimdi sadece birkaç kelime hatırlıyorum.
- He speaks Spanish as well as French.
- Fransızca'nın yanı sıra İspanyolca da konuşuyor.
- Tom knew Mary wasn't likely to know how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmeyeceğini biliyordu.
- Why are you speaking in French?
- Neden Fransızca konuşuyorsun?
- My French is very limited.
- Fransızcam çok sınırlıdır.
- How do you think I learned to speak French?
- Fransızca konuşmayı nasıl öğrendiğimi sanıyorsun?
- I want to improve my French.
- Fransızcamı geliştirmek istiyorum.
- Your French is good.
- Fransızcanız iyi.
- I'm pretty certain that Tom can't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşamadığından oldukça eminim.
- I can speak French fairly fluently.
- Fransızcayı oldukça akıcı konuşabilirim.
- So, can you speak French fluently now?
- Artık akıcı bir şekilde Fransızca konuşabiliyor musun?
- You're pretty good at French, I think.
- Sanırım Fransızca'da oldukça iyisin.
- Is French easy?
- Fransızca kolay mı?
- I hardly ever study French.
- Ben neredeyse hiç Fransızca çalışıyorum.
- You're the only one I know who can speak French.
- Sen Fransızca konuşabilen tanıdığım tek kişisin.
- I didn't know how to speak French very well.
- Fransızca konuşmayı çok iyi bilmiyordum.
- Tom is the only guy I know who can speak French.
- Tom Fransızca konuşabilen tanıdığım tek adam.
- I still don't understand French very well.
- Hâlâ Fransızca'yı çok iyi anlamıyorum.
- Do you think you speak French better than me?
- Fransızcayı benden daha iyi konuştuğunu mu sanıyorsun?
- I loved teaching French.
- Fransızca öğretmeyi seviyordum.
- Tom said I had to speak French.
- Tom, Fransızca konuşmam gerektiğini söyledi.
- Do you have anyone on your staff who can speak French?
- Personelinde Fransızca konuşabilen biri var mı?
- Tom speaks French as well as English.
- Tom Fransızca'yı İngilizce kadar iyi konuşuyor.
- French is one of my favorite languages.
- Fransızca en sevdiğim dillerden biridir.
- Tom is the only one here who knows French.
- Burada Fransızca bilen tek kişi Tom'dur.
- He learned French in school, but he forgot much of it.
- O, okulda Fransızca öğrendi, ancak çoğunu unuttu.
- Help him with French.
- Fransızca konuşmasına yardım et.
- Tom soon learned how to speak French.
- Tom kısa sürede Fransızca konuşmayı öğrendi.
- French is taught by Mr White, not by Miss Green.
- Fransızca Bay White tarafından öğretilir, Bayan Green tarafından değil.
- Do you really think you can learn to speak French fluently in three months?
- Gerçekten üç ay içinde akıcı bir şekilde Fransızca konuşmayı öğrenebileceğini düşünüyor musun?
- John's father has some knowledge of French.
- John'un babası biraz Fransızca biliyor.
- My French isn't very good.
- Fransızcam pek iyi değil.
- Tom convinced Mary to teach him French.
- Tom, Mary'yi ona Fransızca öğretmesi için ikna etti.
- I don't think Tom knows how to speak French.
- Tom'un nasıl Fransızca konuşacağını bildiğini sanmıyorum.
- I've just spent three hours studying French.
- Üç saattir Fransızca çalışıyorum.
- He doesn't speak a single word of French, but on the other hand, he speaks English like he was born into it.
- Tek kelime Fransızca bilmiyor ama öte yandan İngilizceyi sanki içinde doğmuş gibi konuşuyor.
- Everyone knows Tom can speak French.
- Herkes Tom'un Fransızca konuşabileceğini bilir.
- I'd rather not speak French.
- Fransızca konuşmamayı tercih ederim.
- The people in the other room are speaking French.
- Diğer odadaki insanlar Fransızca konuşuyorlar.
- Tom knows he has to study French.
- Tom, Fransızca öğrenmesi gerektiğini biliyor.
- I know that you don't speak French very well.
- Çok iyi Fransızca bilmediğinizi biliyorum.
- I don't have many friends who can speak French.
- Fransızca konuşabilen pek arkadaşım yok.
- We have French third period.
- Üçüncü dersimiz Fransızca.
- Tom has read a lot of books in French.
- Tom bir sürü Fransızca kitap okudu.
- He teaches French in New York.
- O, New York'ta Fransızca öğretir.
- Tom isn't as good at speaking French as I thought he was.
- Tom Fransızca konuşmada sandığım kadar iyi değilmiş.
- Tom speaks French only slightly better than he speaks English.
- Tom Fransızcayı İngilizceden biraz daha iyi konuşuyor.
- We're studying French.
- Fransızca çalışıyoruz.
- If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken.
- Fransızcanı gerçekten geliştirmek istiyorsan, onun konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısın.
- Do you have any similar expressions in French?
- Fransızcada benzer ifadeleriniz var mı?
- Tom made remarkable progress in French.
- Tom, Fransızcada dikkat çekici ilerleme kaydetti.
- I didn't know you didn't understand French.
- Senin Fransızca anlamadığını bilmiyordum.
- You can read French, can't you?
- Fransızca okuyabilirsin, değil mi?
- Do your parents speak French?
- Ailen Fransızca konuşuyor mu?
- French is a very interesting language.
- Fransızca çok ilginç bir dildir.
- Tom and Mary both speak French well.
- Tom ve Mary ikisi de Fransızcayı iyi konuşur.
- I'm still not very fluent in French.
- Fransızca'da hâlâ çok akıcı değilim.
- Tom sent me some magazines in French.
- Tom bana Fransızca dergiler gönderdi.
- Why is Tom learning French?
- Tom neden Fransızca öğreniyor?
- Tom and his grandfather communicate in French.
- Tom ve büyükbabası Fransızca konuşuyorlar.
- I will try to say it in French.
- Onu Fransızca söylemeye çalışacağım.
- I wish I could speak French better.
- Keşke Fransızcayı daha iyi konuşabilseydim.
- Tom is the only one in our class who really wants to study French.
- Sınıfımızda Fransızca öğrenmeyi gerçekten isteyen tek kişi Tom.
- Do most students here know how to speak French?
- Burada çoğu öğrenci Fransızca konuşmayı biliyor mu?
- Where did Tom study French?
- Tom nerede Fransızca öğrendi?
- I also speak a little French.
- Biraz Fransızca da biliyorum.
- Tom studies French.
- Tom Fransızca çalışır.
- Tom likes teaching French.
- Tom Fransızca öğretmeyi seviyor.
- All of my kids want to learn how to speak French.
- Bütün çocuklarım Fransızca konuşmayı öğrenmek istiyor.
- Tom only speaks a little French.
- Tom sadece biraz Fransızca konuşabilir.
- Who did Tom say taught him French?
- Tom'un ona Fransızca öğrettiğini kim söyledi?
- Tom is the only person I know who can't speak French.
- Tom Fransızca konuşamayan tanıdığım tek kişi.
- I've studied French, remember?
- Fransızca okudum, hatırlıyor musun?
- I can read French, but I'm not good at speaking it.
- Fransızca okuyabiliyorum ama konuşmada iyi değilim.
- Tom and Mary want to learn French.
- Tom ve Mary Fransızca öğrenmek istiyor.
- Do you still study French?
- Hâlâ Fransızca okuyor musun?
- I'm afraid I won't be able to make myself understood in French.
- Korkarım Fransızca kendimi ifade edemeyeceğim.
- Tom said that he wasn't good at speaking French.
- Tom Fransızca konuşmakta iyi olmadığını söyledi.
- Tom spoke with Mary in French.
- Tom, Mary ile Fransızca konuştu.
- I got a B on my French test.
- Fransızca sınavımdan B aldım.
- When did you start learning French?
- Fransızca öğrenmeye ne zaman başladın?
- Tom says he had to study French.
- Tom Fransızca çalışmak zorunda kaldığını söyledi.
- I wonder where Tom learned French.
- Tom'un Fransızca'yı nerede öğrendiğini merak ediyorum.
- I always speak French with them.
- Onlarla her zaman Fransızca konuşurum.
- Tom thought that Mary was wasting her time studying French.
- Tom, Mary'nin Fransızca çalışarak zamanını boşa harcadığını düşünüyordu.
- I wrote this letter in French.
- Bu mektubu Fransızca yazdım.
- Tom said Mary studies French a lot.
- Tom, Mary'nin Fransızca'yı çok çalıştığını söyledi.
- I want to learn how to say a few words in French.
- Fransızca birkaç kelime söylemeyi öğrenmek istiyorum.
- I didn't tell my parents that I only got a C on my French test.
- Fransızca sınavımdan sadece C aldığımı aileme söylemedim.
- Tom never was very good at French.
- Tom Fransızcada hiç iyi değildi.
- Please speak in French.
- Lütfen Fransızca konuşun.
- I've forgotten almost all my French, but you can speak German.
- Fransızcamın neredeyse tamamını unuttum ama Almanca konuşabiliyorsun.
- He managed to read a book written in French.
- Fransızca yazılmış bir kitabı okumayı başardı.
- She acknowledged that she couldn't speak French.
- Fransızca konuşamadığını kabul etti.
- We never speak French at home.
- Evde hiç Fransızca konuşmuyoruz.
- I'm considering teaching French.
- Fransızca öğretmeyi düşünüyorum.
- I had no idea that you could speak French.
- Fransızca konuşabildiğine dair hiçbir fikrim yoktu.
- My children don't speak French.
- Çocuklarım Fransızca konuşmaz.
- Tom can speak only a little French.
- Tom çok az Fransızca konuşabilir.
- I need to learn French.
- Fransızca öğrenmem gerekiyor.
- She does not understand French.
- O Fransızca anlamıyor.
- Tom can make himself understood in French.
- Tom kendini Fransızca olarak ifade edebilir.
- Tom translated a French novel into English.
- Tom Fransızca bir romanı İngilizceye çevirdi.
- I've studied French for three years.
- Üç yıldır Fransızca öğreniyorum.
- French is her mother tongue.
- Ana dili Fransızca.
- Do you have any French newspapers?
- Hiç Fransızca gazeteniz var mı?
- Do Tom and Mary know how to speak French?
- Tom ve Mary nasıl Fransızca konuşulacağını biliyor mu?
- Tom is not very good at French.
- Tom Fransızca'da çok iyi değil.
- I dream in French.
- Ben Fransızca rüya görürüm.
- Tom knows no French.
- Tom hiç Fransızca bilmiyor.
- Have you ever heard that song sung in French?
- O şarkının hiç Fransızca söylenildiğini duydun mu?
- You don't seem to have any problem communicating in French.
- Sen Fransızca iletişim kurarken herhangi bir sorun yaşıyor gibi görünmüyorsun.
- I can read French, but I'm not good at speaking it.
- Fransızca okuyabilirim fakat onu konuşmakta iyi değilim.
- Does Tom teach French?
- Tom Fransızca öğretir mi?
- I'm interested in learning French.
- Fransızca öğrenmekle ilgileniyorum.
- If you speak French, I won't understand.
- Fransızca konuşursan, anlamam.
- Tom can't speak much French.
- Tom çok Fransızca konuşamaz.
- French was the language of diplomacy, and because of this was taught in schools.
- Fransızca diplomasinin diliydi ve bu nedenle okullarda öğretildi.
- Tom and I weren't the only ones who didn't know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilmeyen sadece Tom ve ben değildik.
- I know only French and English.
- Sadece Fransızca ve İngilizce biliyorum.
- She acted as if she knew French well.
- Fransızca'yı iyi biliyormuş gibi davrandı.
- She can speak French and she speaks it fluently.
- Fransızca konuşabiliyor ve akıcı bir şekilde konuşuyor.
- I want to be fluent in French.
- Fransızcada akıcı olmak istiyorum.
- Tom hasn't studied French before.
- Tom daha önce Fransızca çalışmadı.
- Is Tom studying French at school?
- Tom okulda Fransızca mı öğreniyor?
- Tom is the only one in our family who can't speak French.
- Ailemizde Fransızca konuşamayan tek kişi Tom'dur.
- You like French, don't you?
- Fransızcayı seviyorsun, değil mi?
- Tom advised Mary to learn French.
- Tom, Mary'ye Fransızca öğrenmesini tavsiye etti.
- Is Tom better at speaking French or speaking English?
- Tom Fransızca mı yoksa İngilizce mi konuşmada daha iyi?
- Some of Tom's classmates can speak French fairly well.
- Tom'un sınıf arkadaşlarından bazıları oldukça iyi Fransızca konuşabiliyor.
- I study French at school.
- Okulda Fransızca çalışıyorum.
- We're not the only ones here who know French.
- Burada Fransızca bilen sadece biz değiliz.
- Are you going to study French?
- Fransızca mı çalışacaksın?
- I like French, but I can't speak it very well.
- Fransızcayı severim ama çok iyi konuşamam.
- I passed my French examination.
- Fransızca sınavımı geçtim.
- Do you know how to count to ten in French?
- Fransızcada ona kadar saymayı biliyor musun?
- Is Tom studying French?
- Tom, Fransızca mı çalışıyor?
- Can anyone else here speak French?
- Buradaki herkes Fransızca konuşabiliyor mu?
- Tom wants me to study French.
- Tom Fransızca okumamı istiyor.
- You're the best French speaker in our office, I think.
- Sanırım ofisimizdeki en iyi Fransızca konuşan sensin.
- Tom wants his children to learn French.
- Tom çocuklarının Fransızca öğrenmesini istiyor.
- Jessie spoke bad French and worse German.
- Jessie kötü Fransızca ve daha da kötü Almanca konuşuyordu.
- Tom never told me that he knew how to speak French.
- Tom bana Fransızca bildiğini hiç söylemedi.
- What's the easiest way to learn French?
- Fransızca öğrenmenin en kolay yolu nedir?
- Tom might not know how to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı bilmiyor olabilir.
- I don't think Tom will study French next year.
- Tom'un gelecek yıl Fransızca okuyacağını sanmıyorum.
- Please speak to me in French.
- Lütfen benimle Fransızca konuşun.
- Tom and I both don't speak French very well.
- Tom ve ben çok iyi Fransızca konuşamıyoruz.
- Tom doesn't really speak French.
- Tom pek Fransızca konuşamıyor.
- Tom's French is actually not very good.
- Tom'un Fransızcası aslında çok iyi değil.
- Tom has started teaching French.
- Tom Fransızca öğretmeye başladı.
- You speak French really well.
- Gerçekten Fransızcayı iyi konuşuyorsun.
- I've studied French for a few years.
- Ben birkaç yıldır Fransızca çalışıyorum.
- Tom asked me if I could speak French.
- Tom bana Fransızca konuşup konuşamadığımı sordu.
- Many people speak French in Africa.
- Birçok kişi Afrika'da Fransızca konuşur.
- Tom is very interested in learning French.
- Tom Fransızca öğrenmeye çok meraklıdır.
- Tom knows I can't speak French.
- Tom Fransızca konuşamadığımı biliyor.
- Tom taught his friends French.
- Tom arkadaşlarına Fransızca öğretti.
- I really want to learn French.
- Gerçekten Fransızca öğrenmek istiyorum.
- Is it true that you learned French all by yourself?
- Fransızcayı tek başına öğrendiğin doğru mu?
- Tom tried to talk to us in French.
- Tom bizimle Fransızca konuşmaya çalıştı.
- Does someone here speak French?
- Burada Fransızca konuşan biri var mı?
- I think this book has never been translated into French.
- Sanırım bu kitap Fransızcaya hiç çevrilmedi.
- Is Tom studying French?
- Tom Fransızca mı öğreniyor?
- Would you prefer to speak in French or in English?
- Fransızca konuşmayı mı yoksa İngilizce konuşmayı mı tercih edersin?
- Tom said he thought I should study French.
- Tom Fransızca çalışmam gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- I said that I didn't understand French.
- Fransızca anlamadığımı söyledim.
- I'll try to say it in French.
- Fransızca olarak söylemeye çalışacağım.
- I have a list of the thousand most-used words in French.
- Fransızcada en çok kullanılan binlerce sözcüğün bir listesine sahibim.
- Don't you usually talk to Tom in French?
- Tom'la genellikle Fransızca konuşmuyor musun?
- I grew up speaking French to my mother and English to my father.
- Annemle Fransızca ve babamla İngilizce konuşarak büyüdüm.
- I wondered if Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşup konuşamadığını merak ettim.
- I'd like to speak French fluently.
- Akıcı bir şekilde Fransızca konuşmak isterdim.
- Tom speaks fluent French.
- Tom akıcı Fransızca konuşur.
- I assume you studied French in high school.
- Lisede Fransızca okuduğunu varsayıyorum.
- Tom speaks French as well as you do.
- Tom da senin kadar iyi Fransızca konuşuyor.
- Tom and Mary are studying for their French test.
- Tom ve Mary, Fransızca testleri için ders çalışıyorlar.
- Tom has begun to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmeye başladı.
- I speak French more often than I speak English.
- Fransızcayı İngilizceyi konuştuğumdan daha sık konuşurum.
- I don't think I'm the only one here who speaks French.
- Burada Fransızca konuşan tek kişi olduğumu sanmıyorum.
- Tom said that I had to speak French.
- Tom Fransızca konuşmam gerektiğini söyledi.
- Tom doesn't understand any French.
- Tom hiç Fransızca anlamaz.
- I thought you said you couldn't speak French.
- Fransızca konuşamadığını söylediğini düşündüm.
- Can you speak French well?
- Fransızcayı iyi konuşabilir misin?
- Tom told me you understood French.
- Tom bana Fransızca'yı anladığını söyledi.
- I have a few friends who speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşan birkaç arkadaşım var.
- I study French at home.
- Evde Fransızca çalışıyorum.
- Tom doesn't teach French here.
- Tom burada Fransızca öğretmiyor.
- I study French for three hours every day.
- Her gün üç saat Fransızca öğrenirim.
- I've been teaching Tom French.
- Tom'a Fransızca öğretiyorum.
- Tom can speak French a little.
- Tom biraz Fransızca konuşabilir.
- How did Tom know that Mary knew French?
- Tom, Mary'nin Fransızca bildiğini nereden biliyordu?
- How did you get so good at French?
- Fransızcada nasıl bu kadar iyi olmayı başardınız?
- Can any of you speak French?
- Aranızda Fransızca konuşabilen var mı?
- I think that Tom didn't know that Mary spoke French.
- Bence Tom, Mary'nin Fransızca konuştuğunu bilmiyordu.
- Almost everyone here can speak French.
- Neredeyse buradaki herkes Fransızca konuşabilir.
- Besides French, he can obviously speak English.
- Fransızca yanında, belli ki İngilizce konuşabilir.
- Tom and Mary usually speak to each other in French.
- Tom ve Mary genellikle birbirleriyle Fransızca konuşurlar.
- He used to spend hours studying French.
- Eskiden saatlerce Fransızca çalışırdı.
- I love the French.
- Ben Fransızcayı seviyorum.
- Tom said that he didn't know how to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı bilmediğini söyledi.
- I never claimed that I could speak French.
- Hiçbir zaman Fransızca konuşabildiğimi iddia etmedim.
- How many hours a day does Tom study French?
- Tom günde kaç saat Fransızca çalışıyor?
- I taught French for thirty years.
- Otuz yıl Fransızca öğrettim.
- I told Tom that you can speak French.
- Tom'a Fransızca konuşabileceğini söyledim.
- His French has improved.
- Fransızcası gelişti.
- Tom and Mary are both good at French, aren't they?
- Tom ve Mary Fransızca'da çok iyiler, değil mi?
- Tom can speak French as well as you can.
- Tom da sizin kadar iyi Fransızca konuşabiliyor.
- Tom isn't as good at French as he thinks he is.
- Tom Fransızca'da sandığı kadar iyi değil.
- It's not written in French.
- Fransızca yazılmamış.
- Tom is able to understand French.
- Tom Fransızca anlayabiliyor.
- French is my native language.
- Fransızca benim ana dilimdir.
- Tom may not be as good at French as you think.
- Tom Fransızca'da düşündüğünüz kadar iyi olmayabilir.
- Tom still doesn't speak French.
- Tom hala Fransızca konuşamıyor.
- Tom didn't want to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmek istemedi.
- I must have made him sad when I told him that his French professor had died.
- Fransızca profesörünün öldüğünü söylediğimde onu üzmüş olmalıyım.
- I can teach you French.
- Sana Fransızca öğretebilirim.
- You can't really expect to get better at French if you don't study.
- Çalışmazsan Fransızca'da daha iyi olmayı bekleyemezsin.
- Tom hates studying French.
- Tom, Fransızca okumaktan nefret ediyor.
- I'm sorry, but I don't understand French.
- Üzgünüm ama Fransızca anlamıyorum.
- Tom speaks French better than his classmates.
- Tom sınıf arkadaşlarından daha iyi Fransızca konuşur.
- John can't speak French very well.
- John çok iyi Fransızca konuşamıyor.
- I'm sure I can speak French well enough to get by.
- İdare edebilecek kadar iyi Fransızca konuşabileceğimden eminim.
- From now on, we'll only speak French.
- Şu andan itibaren, sadece Fransızca konuşacağız.
- I know you speak French.
- Fransızca konuştuğunu biliyorum.
- I had no idea that you could speak French.
- Fransızca konuşabildiğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Is there anyone here who can speak French?
- Burada Fransızca konuşabilen biri var mı?
- I'm pretty bad at French.
- Fransızca'da oldukça kötüyüm.
- Tom can speak French better than you.
- Tom Fransızcayı senden daha iyi konuşuyor.
- Tom can't speak French and neither can I.
- Tom Fransızca konuşamıyor ve ben de.
- I didn't know that Tom and Mary were still studying French.
- Tom ve Mary'nin hâlâ Fransızca çalıştıklarını bilmiyordum.
- Do you have anyone on your staff who knows French?
- Ekibinizde Fransızca bilen biri var mı?
- We usually talked in French.
- Biz genellikle Fransızca konuştuk.
- I had no idea Tom didn't know how to speak French.
- Tom'un Fransızca bilmediğini bilmiyordum.
- Tom didn't like French class very much.
- Tom Fransızca dersini çok sevmedi.
- I'm studying French now.
- Şimdi Fransızca çalışıyorum.
- Let's ask Tom if he knows how to speak French.
- Tom'a Fransızca konuşmayı bilip bilmediğini soralım.
- Tom told Mary he understood French.
- Tom Mary'ye Fransızca anladığını söyledi.
- The only one here who knows how to speak French is Tom.
- Burada nasıl Fransızca konuşulacağını bilen tek kişi Tom'dur.
- Are you telling me you've never studied French?
- Bana hiç Fransızca çalışmadığını mı söylüyorsun?
- Why do I have to speak French?
- Neden Fransızca konuşmak zorundayım?
- We don't understand French.
- Fransızca anlamıyoruz.
- I don't know how to apologize in French.
- Fransızca olarak nasıl özür dileyeceğimi bilmiyorum.
- Did you know that Tom could speak French?
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini biliyor muydun?
- Tom can speak both French and English very well.
- Tom hem Fransızcayı hem de İngilizceyi çok iyi konuşabiliyor.
- Tom isn't able to speak French.
- Tom Fransızca konuşamıyor.
- How did you know that Tom didn't know how to speak French?
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilmediğini nasıl bildin?
- Could you translate this document into French for me?
- Bu belgeyi benim için Fransızcaya çevirebilir misin?
- I wish I could speak French the way Tom does.
- Keşke Tom'un konuştuğu şekilde Fransızca konuşabilsem.
- I study French every day.
- Her gün Fransızca çalışırım.
- Your French is getting better.
- Fransızcan iyiye gidiyor.
- I can't speak French without making some mistakes.
- Bazı hatalar yapmadan Fransızca konuşamıyorum.
- French isn't all that difficult.
- Fransızca o kadar da zor değil.
- I've also studied French.
- Ben de Fransızca okudum.
- Tom knew that he should study French every day if he really wanted to learn it.
- Tom gerçekten öğrenmek istiyorsa her gün Fransızca çalışması gerektiğini biliyordu.
- Where did you pick up your French?
- Fransızcanı nerede geliştirdin?
- My French is pathetic.
- Fransızcam içler acısı.
- I study French for three hours every day.
- Her gün üç saat Fransızca çalışıyorum.
- Tom doesn't know where Mary studied French.
- Tom, Mary'nin nerede Fransızca öğrendiğini bilmiyor.
- Tom knew that he couldn't speak French as well as Mary.
- Tom Mary kadar iyi Fransızca konuşamadığını biliyordu.
- It's not too hard to learn French.
- Fransızca öğrenmek o kadar da zor değil.
- Can your mother speak French, too?
- Annen de Fransızca konuşabiliyor mu?
- Tom might be able to speak French.
- Tom Fransızca konuşabilir.
- I think I can speak French well enough to get by.
- Sanırım geçmek için yeterince iyi Fransızca konuşabilirim.
- I'd like to hire someone who speaks French.
- Fransızca konuşan birini işe almak istiyorum.
- Tom apparently speaks French.
- Görünüşe göre Tom Fransızca konuşuyor.
- I'll study French, too.
- Ben de Fransızca okuyacağım.
- I'm a native French speaker.
- Anadilim Fransızca.
- Tom doesn't know any French.
- Tom hiç Fransızca bilmez.
- Tom said he didn't want to study French.
- Tom Fransızca öğrenmek istemediğini söyledi.
- Tom isn't as good at French as Mary is.
- Tom Fransızca'da Mary kadar iyi değil.
- Do you think it's difficult to speak French?
- Fransızca konuşmanın zor olduğunu mu düşünüyorsun?
- Tom and I both don't speak French.
- Tom da ben de Fransızca konuşamıyoruz.
- Tom's French is better than mine.
- Tom'un Fransızcası benimkinden daha iyi.
- I've always wanted to learn French.
- Her zaman Fransızca öğrenmek istemişimdir.
- Tom told me that he thought Mary could speak French.
- Tom bana Mary'nin Fransızca konuşabildiğini düşündüğünü söyledi.
- Maybe Tom spoke French with Mary.
- Belki Tom, Mary ile Fransızca konuşmuştur.
- I can understand French, but I can't speak it.
- Fransızcayı anlayabiliyorum ama onu konuşamıyorum.
- Tom didn't really enjoy studying French.
- Tom gerçekten Fransızca çalışmayı sevmiyordu.
- I only speak a little French.
- Sadece biraz Fransızca konuşabiliyorum.
- Tom and I usually talked to each other in French when we were college students.
- Tom ve ben üniversite öğrencisiyken birbirimizle genellikle Fransızca konuşurduk.
- French is definitely not a difficult language.
- Fransızca kesinlikle zor bir dil değil.
- Tom doesn't study French.
- Tom Fransızca okumuyor.
- They both can speak French.
- Onların her ikisi de Fransızca konuşabilir.
- She speaks English, and French as well.
- İngilizce ve Fransızca da konuşabiliyor.
- I think French grammar is difficult.
- Sanırım Fransızca dil bilgisi zor.
- Tom tried to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmeye çalıştı.
- What was the first word you learned in French?
- Fransızcada öğrendiğin ilk kelime neydi?
- Were Tom and Mary talking in French?
- Tom ve Mary Fransızca konuşuyor muydu?
- Tom and I usually speak French to each other.
- Tom ve ben genellikle birbirimizle Fransızca konuşuruz.
- Tom often dozes off in French class.
- Tom Fransızca dersinde sık sık uyuklar.
- Tom is likely to study French.
- Tom muhtemelen Fransızca öğrenecek.
- I've started reading novels in French.
- Fransızca romanlar okumaya başladım.
- French is a very interesting language.
- Fransızca çok ilginç bir dil.
- Tom spoke to Mary in French.
- Tom, Mary ile Fransızca konuştu.
- Tom almost never makes mistakes when writing in French.
- Tom Fransızca yazarken neredeyse hiç hata yapmaz.
- Tom seems to speak French better than before.
- Tom eskisinden daha iyi Fransızca konuşuyor gibi görünüyor.
- I don't know anyone who can speak French.
- Fransızca konuşan birini tanımıyorum.
- Where is French spoken?
- Fransızca nerede konuşuluyor?
- I'm sure Tom knows enough French to get by.
- Eminim Tom geçinecek kadar Fransızca biliyordur.
- I took French in high school.
- Lisede Fransızca gördüm.
- My children don't speak French yet.
- Çocuklarım henüz Fransızca konuşmuyor.
- Tom asked me if I was studying French.
- Tom bana Fransızca okuyup okumadığımı sordu.
- Tom's French is really good.
- Tom'un Fransızcası gerçekten iyi.
- You didn't tell me that Tom speaks French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu bana söylemedin.
- Tom thanked Mary in French.
- Tom Mary'ye Fransızca teşekkür etti.
- Who do you speaks French better, you or Tom?
- Kim daha iyi Fransızca konuşuyor, sen mi yoksa Tom mu?
- We're studying French.
- Fransızca öğreniyoruz.
- All freshmen are required to study French.
- Tüm birinci sınıf öğrencilerinin Fransızca okumaları gerekiyor.
- Those men are speaking French.
- Şu adamlar Fransızca konuşuyorlar.
- Why is French so difficult?
- Neden Fransızca bu kadar zordur?
- I can only speak French and a little English.
- Sadece Fransızca ve biraz İngilizce konuşurum.
- Tom doesn't like speaking in French and I don't either.
- Tom Fransızca konuşmayı sevmiyor ve ben de sevmiyorum.
- I wanted to speak French every day.
- Her gün Fransızca konuşmak istedim.
- I can also speak a little French.
- Ben de biraz Fransızca konuşabiliyorum.
- Tom speaks to his father in French and his mother in English.
- Tom babasıyla Fransızca ve annesiyle İngilizce konuşur.
- Why do you speak French so well?
- Neden bu kadar iyi Fransızca konuşuyorsun?
- Someone needs to translate this contract into French.
- Birinin bu sözleşmeyi Fransızcaya çevirmesi gerek.
- I wonder if Tom would teach me French.
- Acaba Tom bana Fransızca öğretir mi?
- I speak almost no French.
- Neredeyse hiç Fransızca konuşmuyorum.
- I doubt if Tom speaks French.
- Tom'un Fransızca konuştuğundan şüpheliyim.
- I didn't know that Tom and Mary were still studying French.
- Tom ve Mary'nin hala Fransızca çalıştıklarını bilmiyordum.
- I was impressed by how well Tom could speak French.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşabilmesi beni çok etkiledi.
- I sat on a park bench and studied French.
- Bir banka oturdum ve Fransızca çalıştım.
- I prefer to write in French.
- Fransızca yazmayı tercih ederim.
- We're looking for someone to teach French to our kids.
- Çocuklarımıza Fransızca öğretecek birini arıyoruz.
- I'm the only one here who can't speak French.
- Burada Fransızca konuşamayan tek kişiyim.
- Do you sell French newspapers?
- Fransızca gazeteler satar mısın?
- If I had time, I would study French.
- Zamanım olsaydı, Fransızca çalışırdım.
- You should learn French.
- Fransızca öğrenmelisin.
- Tom says he'll study French today.
- Tom, bugün Fransızca çalışacağını söylüyor.
- Tom said Mary couldn't speak French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuşamadığını söyledi.
- Both of us can speak French.
- İkimiz de Fransızca konuşabiliyoruz.
- Tom told Mary that he didn't want to study French.
- Tom, Mary'ye Fransızca öğrenmek istemediğini söyledi.
- I speak English, French, and Spanish.
- Ben İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşuyorum.
- You speak French very well.
- Çok iyi Fransızca konuşuyorsun.
- Tom's friends knew he couldn't speak French.
- Tom'un arkadaşları onun Fransızca konuşamadığını biliyordu.
- We might speak French to Tom.
- Tom’la Fransızca konuşabiliriz.
- You don't speak French, do you?
- Fransızca konuşmazsın, değil mi?
- Tom knew that Mary was studying French.
- Tom, Mary'nin Fransızca çalıştığını biliyordu.
- Most signs around here are written in French.
- Buradaki tabelaların çoğu Fransızca yazılmış.
- All freshmen have to study French.
- Tüm birinci sınıf öğrencileri Fransızca öğrenmek zorunda.
- Please translate this text from Japanese to French.
- Lütfen bu metni Japoncadan Fransızcaya çevir.
- Tom told me he can't speak French.
- Tom bana Fransızca konuşamadığını söyledi.
- She can speak French, and is even better at English.
- O Fransızca konuşabilir ve hatta İngilizcede daha iyi.
- Aren't you able to speak French?
- Fransızca konuşamıyor musun?
- Did you study French last year?
- Geçen yıl Fransızca çalıştın mı?
- I'm the one who paid for Tom's French lessons.
- Tom'un Fransızca dersleri için ödeme yapan kişi bendim.
- Lisa speaks not only English but also French.
- Lisa, sadece İngilizce değil, aynı zamanda Fransızca da konuşur.
- Aren't you still studying French?
- Hâlâ Fransızca okumuyor musun?
- I wish I could have spoken more French.
- Keşke daha fazla Fransızca konuşabilseydim.
- I know somebody who speaks French very well.
- Fransızcayı çok iyi konuşan birini tanıyorum.
- You don't speak French very well, do you?
- Fransızcayı pek iyi konuşamıyorsun, değil mi?
- This book is written in French.
- Bu kitap Fransızca yazıldı.
- Tom won't likely speak French to Mary.
- Tom muhtemelen Mary ile Fransızca konuşmayacak.
- Tom encouraged Mary to learn how to speak French.
- Tom, Mary'yi Fransızca konuşmayı öğrenmesi için teşvik etti.
- I wasn't very fluent in French back then.
- O zamanlar Fransızcam pek akıcı değildi.
- Tom seems to enjoy studying French.
- Tom, Fransızca öğrenmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom can speak French almost as well as he can speak Spanish.
- Tom Fransızcayı neredeyse İspanyolcayı iyi konuştuğu kadar iyi konuşabilir.
- I'm pretty sure that Tom speaks French.
- Tom'un Fransızca konuştuğuna eminim.
- Is it OK if I speak French?
- Fransızca konuşabilir miyim?
- I'd like you to translate this letter into French.
- Bu mektubu Fransızcaya çevirmeni istiyorum.
- I'm surprised that Tom can't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşamamasına şaşırıyorum.
- I don't need to learn French.
- Fransızca öğrenmeye gerek duymuyorum.
- When was the last time you spoke French?
- En son ne zaman Fransızca konuştun?
- May I speak in French?
- Fransızca konuşabilir miyim?
- Most of it's in French.
- Çoğu Fransızca.
- Do you think in French?
- Fransızca düşünüyor musun?
- I heard Tom speak French yesterday for the first time.
- Dün ilk defa Tom'un Fransızca konuştuğunu duydum.
- My French is rusty.
- Fransızcam körelmiş.
- This looks a little like French, but it isn't.
- Bu biraz Fransızcaya benziyor ama değil.
- Don't make me teach French.
- Bana Fransızca öğrettirme.
- French is taught us by her.
- Bize Fransızcayı öğreten odur.
- Tom said that Mary couldn't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşamadığını söyledi.
- You don't really understand French, do you?
- Gerçekten Fransızca anlamıyorsun, değil mi?
- I spent my summer vacation studying French.
- Yaz tatilimi Fransızca okuyarak geçirdim.
- Tom wanted to ask you some questions about French.
- Tom sana Fransızca hakkında bazı sorular sormak istedi.
- Tom's children can't speak French.
- Tom'un çocukları Fransızca konuşamıyor.
- Tom convinced Mary to start studying French.
- Tom Mary'yi Fransızca çalışmaya başlaması için ikna etti.
- I teach French here.
- Burada Fransızca öğretiyorum.
- Tom knew Mary had studied French for three years.
- Tom Mary'nin üç yıldır Fransızca eğitimi gördüğünü biliyordu.
- Did I hear you say you could speak French?
- Fransızca konuşabildiğini söylediğini mi duydum?
- Why didn't you tell me Tom couldn't speak French?
- Tom'un Fransızca konuşamadığını neden bana söylemedin?
- I hardly ever speak French nowadays.
- Bugünlerde neredeyse hiç Fransızca konuşmuyorum.
- Tom has been studying French for a long time.
- Tom uzun zamandır Fransızca okuyor.
- Tom doesn't speak good French.
- Tom iyi Fransızca konuşamıyor.
- They seldom, if ever, speak in French.
- Nadiren Fransızca konuşurlar.
- Tom seems intent on mastering French.
- Tom, Fransızca öğrenmeye niyetli görünüyor.
- Tom spoke French well.
- Tom iyi Fransızca konuşurdu.
- Do you know how to speak both French and English?
- Hem Fransızca hem de İngilizce konuşmayı mı biliyorsunuz?
- Tom wouldn't speak French to Mary.
- Tom Mary ile Fransızca konuşmazdı.
- Tom teaches French at a local high school.
- Tom yerel bir lisede Fransızca eğitimi veriyor.
- Is it hard to speak French?
- Fransızca konuşmak zor mu?
- I thought you spoke French.
- Fransızca konuştuğunu sanmıştım.
- Is he speaking English, French, or German?
- O İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşur?
- I hear that Tom really speaks French well.
- Tom'un gerçekten Fransızcayı iyi konuştuğunu duydum.
- I can understand some French, but I can't really speak it.
- Biraz Fransızca anlayabiliyorum ama pek konuşamıyorum.
- French is not an easy language.
- Fransızca kolay bir dil değildir.
- I thought Tom couldn't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşamadığını düşünüyordum.
- We often hear French being spoken here.
- Burada çoğunlukla Fransızcanın konuşulduğunu duyarız.
- I thought that Tom didn't understand French.
- Tom'un Fransızca anlamadığını düşündüm.
- I keep a diary in French.
- Fransızca bir günlük tutuyorum.
- I tried to talk to Tom in French.
- Tom ile Fransızca konuşmaya çalıştım.
- Tom watched a Japanese movie subtitled in French.
- Tom Fransızca alt yazılı bir Japon filmi izledi.
- Why don't we speak in French?
- Neden Fransızca konuşmuyoruz?
- One of my friends can speak French fairly well.
- Arkadaşlarımdan biri oldukça iyi derecede Fransızca konuşabiliyor.
- I understand French better than I speak it.
- Fransızcayı konuştuğumdan daha iyi anlıyorum.
- Tom hopes Mary will teach him French.
- Tom, Mary'nin ona Fransızca öğreteceğini umuyor.
- Tom likes reading science fiction novels in French.
- Tom Fransızca bilim kurgu romanları okumayı seviyor.
- We don't speak French at home.
- Biz evde Fransızca konuşmayız.
- I really want to learn to speak French fluently.
- Akıcı biçimde Fransızca konuşmayı öğrenmeyi gerçekten istiyorum.
- I'm a native French speaker.
- Ben yerli Fransızca konuşmacıyım.
- I'm studying French.
- Fransızca okuyorum.
- French is spoken in Switzerland.
- İsviçre'de Fransızca konuşulur.
- It's difficult for me to express myself in French.
- Kendimi Fransızca olarak ifade etmem zor.
- I started studying French when I was thirteen.
- On üç yaşındayken Fransızca öğrenmeye başladım.
- Tom can speak French almost as well as Mary.
- Tom neredeyse Mary kadar iyi Fransızca konuşabiliyor.
- Tom's book was translated into French.
- Tom'un kitabı Fransızcaya çevrildi.
- You should consider studying French.
- Fransızca okumayı düşünmelisin.
- Is your French good enough to explain how to do it?
- Fransızcan nasıl yapılacağını açıklayacak kadar iyi mi?
- Tom wants to learn to sing in French.
- Tom, Fransızca şarkı söylemeyi öğrenmek istiyor.
- Can you translate this manuscript from French to English?
- Bu el yazısı eseri Fransızcadan İngilizceye çevirebilir misin?
- I don't think I'm the only one here who speaks French.
- Burada Fransızca konuşan tek kişinin ben olduğumu sanmıyorum.
- Her English is better than her French.
- İngilizcesi Fransızcasından daha iyi.
- My French isn't good enough.
- Fransızcam yeterince iyi değil.
- Does Tom speak French?
- Tom Fransızca konuşuyor mu?
- She translated the letter from Japanese into French.
- O, mektubu Japoncadan Fransızcaya çevirdi.
- I've just started to learn French.
- Fransızca öğrenmeye yeni başladım.
- How often do you study French?
- Ne sıklıkla Fransızca çalışıyorsun?
- We don't teach French.
- Fransızca öğretmiyoruz.
- I know how to read French.
- Nasıl Fransızca okuyacağımı biliyorum.
- I still can't speak French as well as I want to.
- Hala istediğim kadar iyi Fransızca konuşamıyorum.
- You all don't speak French, do you?
- Siz hepiniz Fransızca konuşmuyorsunuz, değil mi?
- My French is OK, but not great.
- Fransızcam iyi ama harika değil.
- Tom says he has to study French.
- Tom Fransızca öğrenmesi gerektiğini söylüyor.
- French isn't that difficult.
- Fransızca o kadar da zor değil.
- Tom told me that he wanted to teach me French.
- Tom bana Fransızca öğretmek istediğini söyledi.
- Tom is still teaching French.
- Tom hâlâ Fransızca öğretiyor.
- I'm learning French on my own.
- Kendi başıma Fransızca öğreniyorum.
- You're much better at French than Tom, aren't you?
- Fransızca'da Tom'dan çok daha iyisin, değil mi?
- All classes here are taught in French.
- Buradaki tüm dersler Fransızca olarak öğretilmektedir.
- Why didn't you tell us you knew French?
- Fransızca bildiğini bize neden söylemedin?
- French isn't that hard.
- Fransızca o kadar da zor değil.
- Is Tom able to speak French?
- Tom Fransızca konuşabiliyor mu?
- Tom wouldn't speak French to me.
- Tom benimle Fransızca konuşmazdı.
- I think learning French would be useful.
- Fransızca öğrenmenin yararlı olacağını düşünüyorum.
- Tom can understand French.
- Tom Fransızca anlayabiliyor.
- He knows German and French, not to mention English.
- Almanca ve Fransızca biliyor, İngilizceden bahsetmiyorum bile.
- I'd prefer to speak French.
- Fransızca konuşmayı tercih ederim.
- I spent my summer vacation studying French.
- Yaz tatilimi Fransızca çalışarak geçirdim.
- I'll teach you French.
- Sana Fransızca öğreteceğim.
- Tom is looking for someone to help him translate a document from French into English.
- Tom, bir belgeyi Fransızcadan İngilizceye çevirmede ona yardım edecek birisini arıyor.
- You'd be surprised how well Tom can speak French.
- Tom'un ne kadar iyi Fransızca konuştuğunu bilsen şaşırırdın.
- Tom and Mary agreed not to talk to their children in French.
- Tom ve Mary çocuklarıyla Fransızca konuşmama konusunda anlaştılar.
- Tom will study French with Mary.
- Tom, Mary ile Fransızca çalışacak.
- Most of us here don't understand French.
- Burada çoğumuz Fransızca anlamıyoruz.
- Why didn't you tell me you didn't understand French?
- Neden bana Fransızca anlamadığını söylemedin?
- Tom understands French well.
- Tom Fransızcayı iyi anlıyor.
- Tom taught Mary a lot of useful French.
- Tom, Mary'ye çok faydalı Fransızca öğretti.
- Tom might possibly have studied French when he was in college.
- Tom üniversitedeyken Fransızca öğrenmiş olabilir.
- I have a friend who can speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilen bir arkadaşım var.
- What's this flower called in French?
- Bu çiçeğin Fransızca adı ne?
- This book was originally written in French.
- Bu kitap aslen Fransızca yazılmıştı.
- Let's speak French.
- Fransızca konuşalım.
- He could speak French.
- O Fransızca konuşabilirdi.
- Tom needs to study French.
- Tom'un Fransızca okuması gerekiyor.
- Do you prefer speaking in French or in English?
- Fransızca mı yoksa İngilizce mi konuşmayı tercih edersin?
- Almost all of us can speak French.
- Hemen hemen hepimiz Fransızca konuşabiliriz.
- Tom wishes he could speak French as well as he speaks English.
- Tom İngilizce konuştuğu kadar iyi Fransızca konuşabilmeyi diliyor.
- I studied French when I was in high school.
- Lisedeyken Fransızca öğrenmiştim.
- I teach French to young children.
- Küçük çocuklara Fransızca öğretiyorum.
- I rarely speak French.
- Nadiren Fransızca konuşurum.
- I think I might be able to speak French better than Tom.
- Sanırım ben Tom'dan daha iyi Fransızca konuşabilirim.
- Tom doesn't want to study French.
- Tom Fransızca öğrenmek istemiyor.
- Hopefully, someone can teach Tom French.
- Umarım biri Tom'a Fransızca öğretebilir.
- I can speak neither French nor English.
- Ne Fransızca ne de İngilizce konuşabilirim.
- He can speak and write in French.
- Fransızca konuşabiliyor ve yazabiliyor.
- Tom says he has to speak French.
- Tom, Fransızca konuşması gerektiğini söylüyor.
- Didn't you hear her speaking French?
- Onu Fransızca konuşurken duymadın mı?
- We can understand French.
- Biz Fransızca anlayabiliriz.
- I haven't spoken French in three years.
- 3 yıldır Fransızca konuşmadım.
- Tom doesn't speak French at all.
- Tom hiç Fransızca konuşmaz.
- Tom said I ought to study French.
- Tom Fransızca çalışmam gerektiğini söyledi.
- I encouraged Tom to study French.
- Tom'u Fransızca öğrenmeye teşvik ettim.
- Can you read French?
- Fransızca okuyabilir misin?
- I'd like to thank you for helping me translate the report into French.
- Raporu Fransızcaya çevirmeme yardım ettiğin için sana teşekkür etmek istiyorum.
- Almost everyone I know can speak French.
- Tanıdığım hemen herkes Fransızca konuşabiliyor.
- I'll stop speaking to you in French.
- Seninle Fransızca konuşmayı bırakacağım.
- Tom and Mary speak to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle Fransızca konuşuyorlar.
- You're the only person I know who can speak French.
- Tanıdığım Fransızca konuşabilen tek kişi sensin.
- Tom said that Mary could speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşabileceğini söyledi.
- I know many French songs.
- Birçok Fransızca şarkı biliyorum.
- Tom may not be the only one here who understands French.
- Tom burada Fransızca anlayan tek kişi olmayabilir.
- I had no idea that Tom knew how to speak French.
- Tom'un Fransızca bildiğinden haberim yoktu.
- Even though I know a little French, I think we should speak in English.
- Biraz Fransızca bilsem de İngilizce konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
- I got good grades in French.
- Fransızcada iyi notlar aldım.
- Tom taught French in Boston before moving to Chicago.
- Tom Chicago'ya taşınmadan önce Boston'da Fransızca öğretiyordu.
- Tom is the only person I personally know who can speak French.
- Tom kişisel olarak tanıdığım Fransızca konuşabilen tek kişidir.
- I wish Tom would learn to speak French.
- Keşke Tom Fransızca konuşmayı öğrense.
- Tom doesn't speak French as fluently as Mary.
- Tom, Mary kadar akıcı Fransızca konuşamıyor.
- Can you really speak French?
- Gerçekten Fransızca konuşabilir misin?
- Does Tom understand French?
- Tom Fransızca anlıyor mu?
- I'm gradually getting better at French.
- Fransızcada giderek daha iyi oluyorum.
- Tom can speak French quite well.
- Tom oldukça iyi Fransızca konuşabiliyor.
- I thought Tom would be better at French.
- Tom'un Fransızca'da daha iyi olacağını düşündüm.
- Tom speaks French and English.
- Tom, Fransızca ve İngilizce konuşur.
- You're really good at French, aren't you?
- Fransızca'da gerçekten iyisin, değil mi?
- Tom always wanted to study French.
- Tom her zaman Fransızca öğrenmek istemiştir.
- Why is Tom learning French?
- Neden Tom Fransızca öğreniyor?
- Ask Tom where he learned French.
- Tom'a Fransızcayı nerede öğrendiğini sor.
- Tom speaks no French.
- Tom hiç Fransızca konuşmuyor.
- Speaking in French is fun.
- Fransızca konuşmak eğlenceli.
- You're not allowed to speak French here.
- Burada Fransızca konuşmana izin verilmiyor.
- Tom isn't going to pass his French class.
- Tom Fransızca dersini geçemeyecek.
- They're speaking French.
- Fransızca konuşuyorlar.
- She is intent on mastering French.
- Fransızca öğrenmeye niyetli.
- I thought you said you wanted to learn French.
- Fransızca öğrenmek istediğini söylediğini sanıyordum.
- Tom wasn't aware that Mary couldn't understand French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anlamadığının farkında değildi.
- Can you introduce me to someone who speaks French?
- Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırır mısın?
- Tom knows he has to speak French.
- Tom, Fransızca konuşması gerektiğini biliyor.
- Tom probably thought I wasn't able to speak French.
- Tom muhtemelen Fransızca konuşamadığımı düşünmüştür.
- Tom told Mary to speak French.
- Tom Mary'e Fransızca konuşmasını söyledi.
- Tom doesn't speak French as well as Mary.
- Tom, Mary kadar iyi Fransızca konuşamıyor.
- You really do speak French quite well.
- Gerçekten çok iyi Fransızca konuşuyorsun.
- I know why Tom studied French.
- Tom'un neden Fransızca çalıştığını biliyorum.
- Were those men speaking in French or in English?
- O adamlar Fransızca mı yoksa İngilizce mi konuşuyorlardı?
- Tom knew that he couldn't speak French as well as Mary could.
- Tom, Mary kadar iyi Fransızca konuşamadığını biliyordu.
- I learned French very quickly.
- Fransızcayı çok çabuk öğrendim.
- If you speak French, I won't understand.
- Fransızca konuşursan anlamam.
- I speak English, French, and Spanish.
- İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşabiliyorum.
- If you don't yet know any songs in French, you should learn a few.
- Henüz Fransızca şarkı bilmiyorsanız, birkaç tane öğrenmelisiniz.
- Tom has decided to study French.
- Tom Fransızca öğrenmeye karar verdi.
- I came here to learn French.
- Buraya Fransızca öğrenmek için geldim.
- I won't teach French anymore.
- Artık Fransızca öğretmeyeceğim.
- He teaches French in New York.
- New York'ta Fransızca öğretiyor.
- We'll have a French test next Monday.
- Gelecek pazartesi Fransızca test olacağız.
- I'm going to sign up for a French class.
- Fransızca kursuna yazılacağım.
- I don't have any friends who can speak French.
- Fransızca konuşabilen hiç arkadaşım yok.
- Tom is better at French than most of his classmates.
- Tom Fransızcada sınıf arkadaşlarının çoğundan daha iyidir.
- Tom speaks French very fluently.
- Tom çok akıcı Fransızca konuşur.
- Say it in French.
- Bunu Fransızca söyle.
- Tom studies French every evening for thirty minutes.
- Tom her akşam otuz dakika Fransızca çalışıyor.
- The only French speaker here is Tom.
- Buradaki tek Fransızca konuşmacı Tom.
- We both teach French.
- İkimiz de Fransızca öğretiyoruz.
- I was surprised by how well Tom could speak French.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşabilmesi beni şaşırttı.
- Tom didn't know that Mary was studying French.
- Tom, Mary'nin Fransızca çalıştığını bilmiyordu.
- Can you speak French like him?
- Onun gibi Fransızca konuşabilir misin?
- I can understand French.
- Fransızca anlayabiliyorum.
- Tom studies French.
- Tom Fransızca çalışıyor.
- I've studied French, remember?
- Fransızca çalışmıştım, hatırladın mı?
- Tom says he heard Mary speaking French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuştuğunu duyduğunu söylüyor.
- Have you begun studying French?
- Fransızca öğrenmeye başladın mı?
- I studied French all afternoon.
- Tüm öğleden sonra Fransızca çalıştım.
- I never actually studied French.
- Aslında hiç Fransızca çalışmadım.
- French is too hard, I don't want to learn it.
- Fransızca çok zor, öğrenmek istemiyorum.
- Tom can speak French as well as you can.
- Tom senin kadar iyi Fransızca konuşabilir.
- Do you speak French fluently?
- Fransızcayı akıcı bir biçimde konuşuyor musun?
- Tom taught me how to introduce myself in French.
- Tom bana kendimi Fransızca tanıtmamı öğretti.
- Tom said Mary could speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşabildiğini söyledi.
- I want to be able to communicate in French.
- Fransızca iletişim kurabilmek istiyorum.
- I've been studying French.
- Fransızca çalışıyorum.
- Tom has studied both French and English.
- Tom hem Fransızca hem de İngilizce okudu.
- French is spoken in parts of Italy as well as in France.
- Fransızca, Fransa'da olduğu kadar İtalya'nın bazı bölgelerinde de konuşulmaktadır.
- Can you introduce me to someone who speaks French?
- Beni Fransızca konuşan biriyle tanıştırabilir misiniz?
- I'm assuming French isn't your first language.
- Fransızcanın ilk dilin olmadığını varsayıyorum.
- Tom thinks Mary won't teach French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğretmeyeceğini düşünüyor.
- Can you speak French, too?
- Sen de Fransızca konuşabiliyor musun?
- Is my French really that bad?
- Fransızcam gerçekten o kadar kötü mü?
- You speak French, don't you?
- Fransızca konuşursun, değil mi?
- Tom's dream was to be able to speak French fluently.
- Tom'un hayali Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilmekti.
- I know a few people who can speak French.
- Fransızca konuşabilen birkaç kişi tanıyorum.
- She studies French, but I study Flemish.
- O Fransızca çalışıyor, ama ben Flamanca çalışıyorum.
- Are Tom and Mary both still studying French?
- Tom ve Mary hala Fransızca öğreniyor mu?
- Tom knows he has to study French.
- Tom Fransızca öğrenmesi gerektiğini biliyor.
- French is his mother tongue.
- Onun ana dili Fransızcadır.
- Tom can make himself understood in French.
- Tom Fransızca anlaşılabilir.
- Do you still want me to teach you French?
- Hala sana Fransızca öğretmemi istiyor musun?
- Tom used to teach French.
- Tom Fransızca öğretirdi.
- It's not easy to speak French well.
- Fransızcayı iyi bir şekilde konuşmak kolay değildir.
- He speaks not only Spanish, but also French.
- Sadece İspanyolca değil, Fransızca da konuşuyor.
- If Tom had been speaking French, I would have been able to understand him.
- Eğer Tom Fransızca konuşuyor olsaydı, onu anlayabilirdim.
- Tom asked Mary if he could borrow her French textbook.
- Tom, Mary'ye Fransızca ders kitabını ödünç alıp alamayacağını sordu.
- French is her mother tongue.
- Fransızca, onun ana dilidir.
- Are you good at speaking French?
- Fransızca konuşmada iyi misin?
- Before going to work in Paris I need to brush up my French.
- Paris'te çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemem gerekiyor.
- How well do you speak French?
- Sen ne kadar iyi Fransızca konuşuyorsun?
- Tom didn't know that Mary understood French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anladığını bilmiyordu.
- Everyone spoke French.
- Herkes Fransızca konuşuyordu.
- Tom has never been very good at French.
- Tom'un Fransızcası hiçbir zaman iyi değildi.
- I'm the only one here who understands French.
- Burada Fransızca bilen bir tek ben varım.
- Tom has to speak French.
- Tom, Fransızca konuşmak zorunda.
- Tom didn't learn to speak French until he was in his thirties.
- Tom otuzlu yaşlarına kadar Fransızca konuşmayı öğrenmemişti.
- Tom can speak French, but Mary can't.
- Tom Fransızca konuşabiliyor ama Mary konuşamıyor.
- I would never have guessed that Tom could speak French so well.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşabildiğini asla tahmin edemezdim.
- Tom doesn't speak French as well as he speaks English.
- Tom Fransızcayı İngilizce kadar iyi konuşamıyor.
- Tom is the only one here who can't speak French.
- Tom burada Fransızca konuşamayan tek kişi.
- Almost everyone here can speak French.
- Buradaki hemen herkes Fransızca konuşabiliyor.
- Tom might be able to translate this into French.
- Tom bunu Fransızcaya çevirebilir.
- I only read books in French.
- Ben sadece Fransızca kitaplar okurum.
- Tom told me why I should study French.
- Tom bana neden Fransızca okumam gerektiğini söyledi.
- Keep in mind that Tom doesn't speak French very well.
- Tom'un çok iyi Fransızca konuşamadığını aklınızda tutun.
- I've never studied French.
- Ben hiç Fransızca eğitimi almadım.
- Tom and I both speak French.
- Tom ve ben her ikimiz de Fransızca konuşuruz.
- Tom can sing a few French songs.
- Tom birkaç Fransızca şarkı söyleyebilir.
- I'm sure Tom doesn't want to study French.
- Eminim Tom Fransızca öğrenmek istemiyordur.
- Tom tells me you're better at French than he is.
- Tom bana Fransızcada ondan daha iyi olduğunu söylüyor.
- Please don't speak French anymore.
- Lütfen artık Fransızca konuşma.
- My French is actually not so good.
- Fransızcam aslında çok iyi değil.
- Tom speaks French better than his father does.
- Tom babasından daha iyi Fransızca konuşuyor.
- She can speak not only English but also French.
- Sadece İngilizce değil, Fransızca da konuşabilir.
- Tom told me that he can't speak French.
- Tom bana Fransızca konuşamadığını söyledi.
- I speak French at home.
- Evde Fransızca konuşuyorum.
- I was wondering if you can speak French.
- Fransızca konuşabiliyor musun diye merak ediyordum.
- Tom speaks French as well as Mary does.
- Tom da Mary kadar iyi Fransızca konuşuyor.
- Why should I speak French?
- Neden Fransızca konuşmalıyım?
- I hate French.
- Fransızcadan nefret ederim.
- Tom told Mary to study French.
- Tom, Mary'ye Fransızca çalışmasını söyledi.
- I only speak French with him.
- Onunla sadece Fransızca konuşuyorum.
- Tom learned French in school.
- Tom okulda Fransızca öğrendi.
- Tom said that Mary could speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşabildiğini söyledi.
- Tom taught Mary's children French.
- Tom Mary'nin çocuklarına Fransızca öğretti.
- I understand French a little.
- Fransızcayı biraz anlıyorum.
- You're still studying French, aren't you?
- Hala Fransızca okuyorsun, değil mi?
- Tom and Mary are studying French together.
- Tom ve Mary birlikte Fransızca öğreniyorlar.
- Could you help me write a letter in French?
- Fransızca bir mektup yazmama yardım eder misiniz?
- I can speak both French and English.
- Hem Fransızca hem de İngilizce konuşabilirim.
- Tom and Mary were talking in French.
- Tom ve Mary Fransızca konuşuyorlardı.
- All of us can speak French.
- Hepimiz Fransızca konuşabiliriz.
- Tom also taught French.
- Tom da Fransızca öğretiyordu.
- Tom didn't seem to want to study French.
- Tom Fransızca çalışmak istemiyor gibiydi.
- I never told Tom I didn't know how to speak French.
- Tom'a Fransızca bilmediğimi hiç söylemedim.
- I asked Tom why he wanted to study French.
- Tom'a neden Fransızca okumak istediğini sordum.
- You can speak French, can't you?
- Fransızca konuşabilirsin, değil mi?
- Tom is the only one in our class who really wants to study French.
- Tom sınıfımızda Fransızca çalışmak isteyen tek kişi.
- You seem to speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı konuşuyor gibisin.
- I need to improve my French.
- Fransızcamı geliştirmeliyim.
- I began studying French when I was thirteen years old.
- On üç yaşındayken Fransızca öğrenmeye başladım.
- I speak French a little, but I'm not yet very good at it.
- Biraz Fransızca konuşuyorum ama henüz çok iyi değilim.
- Some people think that French is a hard language to learn.
- Bazı insanlar Fransızcanın öğrenilmesi zor bir dil olduğunu düşünüyor.
- I can't speak French without making a lot of mistakes.
- Bir sürü hata yapmadan Fransızca konuşamıyorum.
- Will you teach me some French?
- Bana biraz Fransızca öğretir misin?
- Tom said that he thought that I should study French.
- Tom Fransızca çalışmam gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- You should consider studying French.
- Fransızca öğrenmeyi düşünmelisin.
- I bet Tom can speak a little French.
- Bahse girerim Tom biraz Fransızca konuşabiliyordur.
- When do you study French?
- Ne zaman Fransızca çalışırsın?
- Why is your French pronunciation so good?
- Fransızca telaffuzun neden bu kadar iyi?
- I haven't spoken French since high school.
- Liseden beri Fransızca konuşmadım.
- Have you ever made a speech in French?
- Hiç Fransızca konuşma yaptın mı?
- I don't speak very good French.
- Çok iyi Fransızca konuşamam.
- She speaks both English and French.
- Hem İngilizce hem de Fransızca konuşur.
- It isn't easy to speak French.
- Fransızca konuşmak kolay değildir.
- How many people do you know that can speak French?
- Fransızca konuşabilen kaç kişi tanıyorsunuz?
- Tom doesn't plan to study French.
- Tom Fransızca okumayı planlamıyor.
- Which do you speak more often, French or English?
- Hangisini daha sık konuşuyorsun, Fransızca mı İngilizce mi?
- I think I speak French very well.
- Sanırım Fransızcayı çok iyi konuşuyorum.
- Tom said that I had to speak French.
- Tom Fransızca konuşmak zorunda olduğumu söyledi.
- You should know by now that I can't speak French very well.
- Fransızca'yı çok iyi konuşamadığımı şimdiye kadar biliyor olmalısın.
- Tom and I want to study French.
- Tom ve ben Fransızca öğrenmek istiyoruz.
- Tom says he learned French on his own.
- Tom Fransızcayı kendi kendine öğrendiğini söylüyor.
- Some of my friends can speak French fairly well.
- Bazı arkadaşlarım oldukça iyi Fransızca konuşabiliyor.
- I didn't know you were that good at French.
- Fransızcada bu kadar iyi olduğunuzu bilmiyordum.
- Unless you can speak French, they won't understand you.
- Fransızca konuşamadıkça onlar seni anlamaz.
- Tom decided that he was going to study French for three hours a day.
- Tom günde üç saat Fransızca çalışmaya karar verdi.
- Tom must've studied French.
- Tom Fransızca öğrenmiş olmalı.
- I'm quite certain Tom can't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşamadığından oldukça eminim.
- Tom asked me if I knew anyone who spoke French.
- Tom bana Fransızca konuşan birini tanıyıp tanımadığımı sordu.
- I suggest you study French.
- Fransızca öğrenmeni öneririm.
- Tom didn't know Mary spoke French almost like a native speaker.
- Tom, Mary'nin neredeyse anadili gibi Fransızca konuştuğunu bilmiyordu.
- Is that French?
- Bu Fransızca mı?
- Tom seemed to enjoy speaking French.
- Tom Fransızca konuşmaktan hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- Is French harder than English?
- Fransızca İngilizceden daha mı zor?
- Do you want to study French?
- Fransızca mı okumak istiyorsun?
- Does Tom still speak French better than Mary?
- Tom hala Mary'den daha iyi Fransızca konuşuyor mu?
- Tom told Mary he taught French.
- Tom Mary'ye Fransızca öğrettiğini söyledi.
- I haven't practiced French all day.
- Bütün gün Fransızca çalışmadım.
- Am I the only one here who doesn't speak French?
- Burada Fransızca konuşmayan tek kişi ben miyim?
- Tom is good at French, isn't he?
- Tom Fransızcada iyi değil mi?
- Tom and Mary speak French every day.
- Tom ve Mary her gün Fransızca konuşur.
- I'm amazed at Tom's rapid progress in French.
- Tom'un Fransızcadaki hızlı ilerleyişine hayranım.
- Tom doesn't have any friends who speak French.
- Tom'un Fransızca konuşan hiç arkadaşı yok.
- I want to get better at French.
- Fransızcamı geliştirmek istiyorum.
- Tom and Mary don't speak French at home.
- Tom ve Mary evde Fransızca konuşmuyorlar.
- I just wish I could speak French a little better.
- Keşke Fransızcayı biraz daha iyi konuşabilsem.
- Both French and Spanish are mother tongues of Conchita.
- Fransızca ve İspanyolca Conchita'nın ana dilleridir.
- I wish I knew how to speak French.
- Keşke Fransızca konuşmayı bilseydim.
- Tom and Mary are still studying French.
- Tom ve Mary hâlâ Fransızca okuyorlar.
- Tom doesn't seem to know French.
- Tom Fransızca bilmiyor gibi.
- Tom seldom speaks French.
- Tom nadiren Fransızca konuşur.
- I've been studying French for three years.
- Üç yıldır Fransızca okuyorum.
- I always wanted to study French.
- Her zaman Fransızca öğrenmek istedim.
- I wonder why Tom studied French.
- Tom'un neden Fransızca çalıştığını merak ediyorum.
- I've decided to start studying French.
- Fransızca çalışmaya başlamaya karar verdim.
- I was studying French last night.
- Dün gece Fransızca çalışıyordum.
- All of them speak French.
- Onların hepsi Fransızca konuşur.
- I never really wanted to study French.
- Fransızca öğrenmeyi hiçbir zaman istemedim.
- I'm learning to speak French.
- Fransızca konuşmayı öğreniyorum.
- I thought you told me you couldn't speak French.
- Bana Fransızca konuşamadığını söylediğini sanıyordum.
- Speaking French isn't easy.
- Fransızca konuşmak kolay değil.
- Tom told Mary he studied French.
- Tom, Mary'ye Fransızca okuduğunu söyledi.
- I wish that I could speak French better.
- Keşke Fransızcayı daha iyi konuşabilseydim.
- All freshmen have to study French.
- Bütün birinci sınıflar Fransızca öğrenmek zorunda.
- I teach French.
- Fransızca öğretiyorum.
- Yesterday was the first time that I had spoken to Tom in French.
- Dün Tom'la ilk kez Fransızca konuştum.
- We usually speak to each other in French.
- Genelde birbirimizle Fransızca konuşuruz.
- Tom knows why Mary studied French.
- Tom, Mary'nin neden Fransızca çalıştığını biliyor.
- Tom doesn't speak French either.
- Tom Fransızca da konuşamıyor.
- It seems Tom can't speak French.
- Görünüşe göre Tom Fransızca konuşamıyor.
- Do you know when Tom started studying French.
- Tom'un ne zaman Fransızca öğrenmeye başladığını biliyor musun?
- It's been a while since I've studied French.
- Fransızca çalışmayalı uzun zaman oldu.
- I have a classmate who says he can speak French fluently.
- Akıcı bir şekilde Fransızca konuşabildiğini söyleyen bir sınıf arkadaşım var.
- Tom speaks French better than me.
- Tom benden daha iyi Fransızca konuşur.
- My dream is to study French in Paris.
- Hayalim, Paris'te Fransızca öğrenim görmektir.
- I speak French very well.
- Çok iyi Fransızca konuşurum.
- Would you prefer to speak in French?
- Fransızca konuşmayı tercih eder misin?
- Tom wanted Mary to teach him French.
- Tom, Mary'nin ona Fransızca öğretmesini istedi.
- Tom suggested we study French.
- Tom Fransızca çalışmamızı önerdi.
- I'm going to study French this afternoon.
- Bu öğleden sonra Fransızca çalışacağım.
- Even though I spoke French, they didn't understand.
- Fransızca konuşmama rağmen anlamadılar.
- I can't speak French well.
- İyi Fransızca konuşamıyorum.
- Why did Tom want to learn French?
- Tom neden Fransızca öğrenmek istedi?
- Tom told me why he'd decided to study French.
- Tom bana neden Fransızca okumaya karar verdiğini söyledi.
- I know that Tom can speak French better than I can.
- Tom'un Fransızcayı benden daha iyi konuşabileceğini biliyorum.
- Tom speaks French as well as I do.
- Tom da benim kadar iyi Fransızca konuşuyor.
- How many years have you been studying French?
- Kaç yıldır Fransızca eğitimi görüyorsun?
- Tom's French is quite good already.
- Tom'un Fransızcası şimdiden çok iyi.
- Tom has been trying to learn to speak French for a long time.
- Tom uzun zamandır Fransızca konuşmayı öğrenmeye çalışıyor.
- We have many employees who can speak French well.
- İyi Fransızca konuşabilen birçok çalışanımız var.
- Tom told me that he spoke French.
- Tom bana Fransızca konuştuğunu söyledi.
- If Tom could speak French, I'd hire him right away.
- Eğer Tom Fransızca konuşabilseydi, onu hemen işe alırdım.
- Tom helps me in French.
- Tom bana Fransızca yardım ediyor.
- I couldn't speak French at that time.
- O zaman Fransızca konuşamıyordum.
- As a matter of fact, I do speak French.
- Aslına bakarsanız, ben Fransızca biliyorum.
- I teach French to young children.
- Genç çocuklara Fransızca öğretirim.
- I'm learning French on my own.
- Tek başıma Fransızca öğreniyorum.
- He can speak and write in French.
- O, Fransızca konuşabilir ve yazabilir.
- I know you've been studying French.
- Fransızca okuduğunu biliyorum.
- Tom has learned how to sing a few songs in French.
- Tom Fransızca birkaç şarkı söylemeyi öğrendi.
- Tom is already studying French.
- Tom zaten Fransızca çalışıyor.
- Tom didn't speak French when I first met him.
- Tom'la ilk tanıştığımda Fransızca konuşmuyordu.
- It's Tom who can't speak French, not me.
- Fransızca konuşamayan ben değil, Tom'dur.
- Tom also speaks French.
- Tom da Fransızca konuşur.
- I wonder whether Tom has studied French or not.
- Tom'un Fransızca çalışıp çalışmadığını merak ediyorum.
- Which do you speak more often, French or English?
- Hangisini daha sık konuşuyorsun, Fransızca mı yoksa İngilizce mi?
- Can you translate from French to English?
- Fransızcadan İngilizceye çeviri yapabilir misin?
- Both Tom and Mary study French.
- Tom da Mary de Mary Fransızca öğreniyor.
- Tom and Mary have been studying French together all afternoon.
- Tom ve Mary bütün öğleden sonra birlikte Fransızca çalıştılar.
- I know a girl who speaks French.
- Fransızca konuşan bir kız tanıyorum.
- I wish I'd known how to speak French.
- Keşke nasıl Fransızca konuşacağımı bilseydim.
- Tom spends less time studying French than Mary does.
- Tom Fransızca çalışmaya Mary'den daha az zaman harcıyor.
- Tom speaks French as well as you.
- Tom senin kadar iyi Fransızca konuşur.
- The thing I'm planning to do is study French.
- Yapmayı planladığım şey Fransızca çalışmak.
- Tom may understand French fairly well, but doesn't speak it so well.
- Tom, Fransızca'yı oldukça iyi anlayabilir, ama onu çok iyi konuşmuyor.
- Tom should learn French.
- Tom Fransızca öğrenmeli.
- Tom told me why he'd decided to study French.
- Tom bana neden Fransızca öğrenmeye karar verdiğini anlattı.
- Tom is better at French than me.
- Tom Fransızca'da benden daha iyi.
- Tom can speak French and English.
- Tom Fransızca ve İngilizce konuşabilir.
- Writing French is more difficult than speaking it.
- Fransızca yazmak konuşmaktan daha zordur.
- I had no idea Tom didn't know how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilmediği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- As I told you before, I can't understand French.
- Sana daha önce söylediğim gibi, Fransızca anlayamıyorum.
- Tom said Mary didn't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmadığını söyledi.
- Can you find out if Tom speaks French?
- Tom'un Fransızca konuşup konuşmadığını öğrenebilir misin?
- I don't think Tom knows Mary can understand French.
- Tom'un Mary'nin Fransızca anladığını bildiğini sanmıyorum.
- French is Tom's primary language.
- Fransızca Tom'un ana dilidir.
- Does anyone here speak French?
- Burada Fransızca konuşan var mı?
- Tom and Mary both understand French.
- Tom ve Mary Fransızca biliyor.
- Tom doesn't often speak French.
- Tom sık sık Fransızca konuşmuyor.
- I picked up some French.
- Biraz Fransızca öğrendim.
- French is definitely not the easiest language to learn.
- Fransızca kesinlikle öğrenmesi en kolay dil değil.
- Tom couldn't speak French.
- Tom Fransızca konuşamadı.
- Your French is pretty good.
- Fransızcan oldukça iyi.
- Tom isn't going to pass his French class.
- Tom Fransızca dersini geçmeyecek.
- Tom told me he had studied French for three years.
- Tom bana üç yıldır Fransızca okuduğunu söyledi.
- Only a few of my friends can speak French.
- Arkadaşlarımdan sadece birkaç tanesi Fransızca konuşabilir.
- I can understand French to a certain extent.
- Belirli bir dereceye kadar Fransızcayı anlayabilirim.
- I didn't know that Tom didn't know French.
- Tom'un Fransızca bilmediğini bilmiyordum.
- If I'd been able to speak French then, I wouldn't have gotten into trouble.
- O zaman Fransızca konuşabilseydim, başımı belaya sokmazdım.
- Tom sits in front of me in French class.
- Tom Fransızca dersinde önümde oturuyor.
- Do you dream in French?
- Fransızca hayal kurar mısın?
- Tom doesn't often study French.
- Tom sık sık Fransızca çalışmaz.
- Your French is quite good.
- Fransızcanız oldukça iyi.
- Who spoke French?
- Kim Fransızca konuştu?
- Let's not forget that Tom doesn't know how to speak French.
- Tom'un nasıl Fransızca konuşulacağını bilmediğini unutmayalım.
- Tom and Mary always speak to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle her zaman Fransızca konuşurlar.
- Does anyone in your family speak French?
- Ailenizde biri Fransızca konuşur mu?
- Tom can hardly speak French at all.
- Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamıyor.
- I won't teach French, either.
- Ben de Fransızca öğretmeyeceğim.
- She is proficient in French.
- Fransızca biliyor.
- You don't speak French by any chance, do you?
- Bir ihtimal Fransızca konuşmuyorsun, değil mi?
- Did you learn to speak French when you were a child?
- Çocukken Fransızca konuşmayı öğrendiniz mi?
- Tom could speak French.
- Tom Fransızca konuşabiliyordu.
- Tom and Mary usually speak French to each other.
- Tom ve Mary genellikle birbirleriyle Fransızca konuşurlar.
- I couldn't speak French at that time.
- O zamanlar Fransızca konuşamıyordum.
- If you want to find people who speak French in Canada, go to Quebec.
- Kanada'da Fransızca konuşan insanlar bulmak istiyorsanız, Quebec'e gidin.
- My French is bad.
- Fransızcam kötüdür.
- Tom said he didn't want to speak in French.
- Tom Fransızca konuşmak istemediğini söyledi.
- Sooner or later, he will master French.
- Eninde sonunda Fransızcayı iyice öğrenecek.
- I bet Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğine eminim.
- This sentence is not French.
- Bu cümle Fransızca değil.
- I didn't know that Tom could speak French so well.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşabildiğini bilmiyordum.
- Tom didn't know that Mary knew how to speak French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuşmayı bildiğini bilmiyordu.
- I think your French has gotten a lot better.
- Sanırım Fransızcan çok daha iyi oldu.
- Does Tom know how to speak French?
- Tom Fransızca konuşmayı biliyor mu?
- I have studied French since I was 15.
- Ben 15 yaşımdan beri Fransızca çalışıyorum.
- I don't know how to say what I want to say in French.
- Söylemek istediğimi Fransızca nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
- I'm surprised that you didn't know that Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini bilmemen beni şaşırttı.
- Tom loved teaching French.
- Tom Fransızca öğretmeyi severdi.
- Tom doesn't want to study French, but he has to.
- Tom Fransızca öğrenmek istemiyor ama buna mecbur.
- I don't often study French.
- Sık sık Fransızca çalışmam.
- Both Tom and I are good at French.
- Tom da ben de Fransızca'da iyiyiz.
- Do you mean I can't speak French?
- Fransızca bilmiyorum mu diyorsun?
- Why's Tom speaking French?
- Tom neden Fransızca konuşuyor?
- Are you able to speak French?
- Fransızca konuşabilir misin?
- I hate speaking French.
- Fransızca konuşmaktan nefret ediyorum.
- I'll study French, too.
- Ben de Fransızca çalışacağım.
- Tom is the only one in our class who can speak French.
- Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek kişidir.
- This book is difficult to read as it is written in French.
- Fransızca yazıldığı için bu kitabı okumak zor.
- French is spoken in a part of Canada.
- Kanada'nın bir bölümünde Fransızca konuşulur.
- We're having a lot of fun learning French.
- Fransızca öğrenirken çok eğleniyoruz.
- I only speak French at home with my parents.
- Evde sadece ailemle Fransızca konuşuyorum.
- How many of you can speak French?
- Kaçınız Fransızca konuşabilir?
- I'd like to study French, but I don't have the time.
- Fransızca öğrenmek istiyorum ama zamanım yok.
- Many of my friends can speak French.
- Arkadaşlarımın çoğu Fransızca konuşabiliyor.
- Tom advised Mary to study French.
- Tom, Mary'ye Fransızca öğrenmesini tavsiye etti.
- Does she speak English, French or German?
- İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşuyor?
- I wanted my children to learn French.
- Çocuklarımın Fransızca öğrenmesini istedim.
- I used to speak Latin, French and English, but now I've forgotten it all.
- Latince, Fransızca ve İngilizce konuşurdum, fakat şimdi hepsini unuttum.
- I sure wish I could speak French as well as Tom does.
- Keşke ben de Tom kadar iyi Fransızca konuşabilseydim.
- I think Tom doesn't know how to speak French.
- Bence Tom Fransızca konuşmayı bilmiyor.
- Tom failed his French test.
- Tom Fransızca sınavından kaldı.
- We learned French.
- Biz Fransızca öğrendik.
- Tom told me he didn't study French in high school.
- Tom bana Fransızca eğitimi almadığını söyledi.
- If I could speak French half as well as you, I'd be happy.
- Senin konuştuğunun yarısı kadar iyi Fransızca konuşabilsem, mutlu olurum.
- In the state of Louisiana in the United States many people still speak French.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin Louisiana eyaletinde birçok insan hala Fransızca konuşuyor.
- French is very difficult to learn.
- Fransızca öğrenmek çok zor.
- Tom seldom reads books written in French.
- Tom Fransızca yazılmış kitapları nadiren okur.
- Tom seems to be able to speak French fairly well.
- Tom oldukça iyi Fransızca konuşabiliyor gibi görünüyor.
- Tom and I usually speak French together.
- Tom ve ben genelde birlikte Fransızca konuşuruz.
- I'm pretty sure that Tom speaks French.
- Tom'un Fransızca bildiğinden oldukça eminim.
- She has a good command of French.
- O, iyi bir Fransızca hakimiyetine sahip.
- He's learning French so he can get a better salary.
- Daha iyi bir maaş alabilmek için Fransızca öğreniyor.
- Tom understands French.
- Tom Fransızca anlar.
- I didn't know that Tom couldn't speak French at all.
- Tom'un Fransızca konuşamadığını bilmiyordum.
- After studying French for three years, Tom could speak it fairly well.
- Üç yıl Fransızca öğrendikten sonra, Tom onu oldukça iyi konuşabildi.
- I didn't think Tom could speak French that well.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşabileceğini düşünmedim.
- I didn't know you could speak French.
- Fransızca konuşabildiğini bilmiyordum.
- Tom always speaks French to me.
- Tom benimle hep Fransızca konuşur.
- Are they speaking French?
- Fransızca konuşuyorlar mı?
- I wish I could speak French half as well as you can.
- Keşke ben de senin kadar iyi Fransızca konuşabilseydim.
- Tom wanted me to speak French.
- Tom benden Fransızca konuşmamı istedi.
- Do you know anyone who speaks French?
- Fransızca konuşan birini tanıyor musun?
- He has been intent on learning French.
- Fransızca öğrenmeye niyetlidir.
- The thing I'm planning to do is study French.
- Yapmayı planladığım şey Fransızca öğrenmek.
- I'm not going to study French anymore.
- Artık Fransızca okumayacağım.
- Do you know how to speak either French or English?
- Fransızca ya da İngilizce biliyor musun?
- I had to study French.
- Fransızca çalışmam gerekiyordu.
- I told Tom that he couldn't speak French.
- Onun Fransızca konuşamadığını Tom'a söyledim.
- I encouraged Tom to learn French.
- Tom'u Fransızca öğrenmesi için teşvik ettim.
- My French wasn't good enough to make myself understood.
- Fransızcam kendimi anlatacak kadar iyi değildi.
- What made you think that you would study French?
- Fransızca okuyacağınızı size düşündüren neydi?
- Tom never wanted to teach French.
- Tom asla Fransızca öğretmek istemedi.
- Tom, Mary, John and Alice can all speak French.
- Tom, Mary, John ve Alice Fransızca konuşabiliyor.
- Tom speaks French better than English.
- Tom Fransızcayı İngilizceden daha iyi konuşur.
- Unless you can speak French, they won't understand you.
- Fransızca konuşamazsan seni anlamazlar.
- I pretended I couldn't speak French.
- Fransızca bilmiyormuş gibi davrandım.
- I had no idea you didn't know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilmediğini bilmiyordum.
- I like speaking in French.
- Fransızca konuşmayı seviyorum.
- Your French is quite good.
- Fransızcanız çok iyi.
- I think my French is really bad.
- Sanırım Fransızcam gerçekten kötü.
- I want to become better at French.
- Fransızcada daha iyi olmak istiyorum.
- Tom told me he had studied French for three years.
- Tom bana üç yıl Fransızca çalıştığını söyledi.
- Tom is looking for someone who speaks French.
- Tom, Fransızca konuşan birisini arıyor.
- Where did you learn to speak French so well?
- Fransızcayı bu kadar iyi konuşmayı nereden öğrendin?
- Don't forget that Tom doesn't understand French.
- Tom'un Fransızca anlamadığını unutma.
- Tom has decided he wants to learn French.
- Tom, Fransızca öğrenmek istediğine karar verdi.
- I wish I had had the chance to learn French.
- Keşke Fransızca öğrenme şansım olsaydı.
- Tom and Mary both teach French.
- Tom ve Mary Fransızca öğretiyor.
- I wish I could speak French the way Tom does.
- Keşke ben de Tom gibi Fransızca konuşabilseydim.
- Do you plan to study French?
- Fransızca çalışmayı mı planlıyorsun?
- I know French.
- Fransızca biliyorum.
- I'll help you with your French, if you help me with my English.
- Siz bana İngilizcemde yardımcı olursanız, ben de size Fransızcanızda yardımcı olurum.
- Tom knew Mary didn't know how to speak French.
- Tom, Mary'nin nasıl Fransızca konuşacağını bilmediğini biliyordu.
- Tom has a distinct French accent.
- Tom'un farklı bir Fransızca aksanı var.
- Where did you pick up your French?
- Fransızcayı nereden öğrendin?
- You always said you wanted to learn French.
- Her zaman Fransızca öğrenmek istediğini söylerdin.
- I'm taking French this semester.
- Bu dönem Fransızca alıyorum.
- I don't know how to speak French properly.
- Fransızcayı nasıl düzgün konuşacağımı bilmiyorum.
- Do you know anyone who studies French?
- Fransızca öğrenen birini tanıyor musun?
- Tom has to speak French.
- Tom Fransızca konuşmak zorunda.
- We never speak French at home.
- Biz asla evde Fransızca konuşmayız.
- I translated the contract into French.
- Sözleşmeyi Fransızcaya çevirdim.
- Would you mind if we spoke in French?
- Fransızca konuşsak sorun olur mu?
- Tom spoke in broken French.
- Tom kırık bir Fransızca ile konuştu.
- I studied French in school, but I'm not very good at it.
- Okulda Fransızca öğrendim ama onda çok iyi değilim.
- He speaks English and French.
- İngilizce ve Fransızca konuşabiliyor.
- Tom doesn't understand a word of French.
- Tom tek kelime Fransızca anlamıyor.
- Tom speaks almost no French.
- Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamıyor.
- We both have to study French.
- İkimiz de Fransızca çalışmalıyız.
- Which do you speak more often, French or English?
- Hangisini daha sık konuşursun, Fransızcayı mı yoksa İngilizceyi mi?
- French is the only language I can speak.
- Fransızca konuşabildiğim tek dildir.
- Does Tom want me to teach him French?
- Tom ona Fransızca öğretmemi istiyor mu?
- I took three years of French in high school.
- Lisede üç yıl Fransızca dersi aldım.
- All classes here are taught in French.
- Buradaki tüm dersler Fransızca veriliyor.
- Tom also speaks a little French.
- Tom ayrıca biraz Fransızca konuşur.
- I'd like to study French next year.
- Gelecek yıl Fransızca okumak istiyorum.
- Tom is the only one here who doesn't speak French.
- Tom burada Fransızca konuşmayan tek kişi.
- Tom has taught French for thirty years.
- Tom otuz yıldır Fransızca öğretti.
- We study French at school.
- Okulda Fransızca öğreniyoruz.
- I've just started learning French.
- Fransızca öğrenmeye yeni başladım.
- I prefer speaking French.
- Fransızca konuşmayı tercih ederim.
- The teacher claimed that he'd have us all speaking fluent French in three months.
- Öğretmen üç ay içinde hepimizi akıcı Fransızca konuşur hale getireceğini iddia ediyordu.
- I've decided not to study French.
- Fransızca öğrenmemeye karar verdim.
- I speak French as well as Tom does.
- Tom kadar iyi Fransızca konuşurum.
- Tom spends a lot of time studying French.
- Tom Fransızca çalışırken çok zaman harcıyor.
- I've started to learn French.
- Fransızca öğrenmeye başladım.
- Do you have any employees who speak French?
- Hiç Fransızca konuşan personeliniz var mı?
- She is fluent in English and French.
- İngilizce ve Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabiliyor.
- I'm surprised Tom doesn't know how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilmemesine şaşırdım.
- Tom studied French with Mary.
- Tom, Mary ile Fransızca çalıştı.
- In Quebec, people tend to avoid the use of English, preferring the use of French.
- Quebec'te insanlar İngilizce kullanmaktan kaçınıyor, Fransızca kullanmayı tercih ediyorlar.
- Tom seldom makes mistakes when he's speaking French.
- Tom Fransızca konuşurken nadiren hata yapar.
- My French isn't good enough.
- Benim Fransızcam yeterince iyi değil.
- I wanted Tom to teach me some French.
- Tom'un bana biraz Fransızca öğretmesini istedim.
- Tom speaks French to his teachers.
- Tom öğretmenleriyle Fransızca konuşur.
- Tom seemed to want to study French.
- Tom Fransızca okumak istiyor gibi görünüyordu.
- I thought you knew Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini bildiğini sanıyordum.
- Tom still doesn't speak much French.
- Tom hâlâ pek Fransızca bilmiyor.
- Tom learned French in high school.
- Tom lisede Fransızca öğrendi.
- How did you know I failed my French test?
- Fransızca sınavından kaldığımı nereden biliyorsun?
- I don't understand French at all.
- Fransızcayı hiç anlamam.
- Tom is by far the best French speaker in our class.
- Tom açık farkla sınıfımızda en iyi Fransızca konuşan kişi.
- I have three friends who can speak French.
- Fransızca konuşabilen üç arkadaşım var.
- You know some French, don't you?
- Biraz Fransızca biliyorsun, değil mi?
- They didn't speak French very well.
- Fransızcayı pek iyi konuşamıyorlardı.
- I don't speak French as often as I used to.
- Eskisi kadar sık Fransızca konuşmuyorum.
- Are you still studying French?
- Hâlâ Fransızca çalışıyor musun?
- Was it French?
- O Fransızca mıydı?
- We both have to study French.
- İkimiz de Fransızca okumalıyız.
- Tom didn't know Mary spoke French so well.
- Tom Mary'nin Fransızca'yı bu kadar iyi konuştuğunu bilmiyordu.
- Tom knew Mary didn't know how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmediğini biliyordu.
- Tom speaks French so badly that he is often misunderstood.
- Tom Fransızcayı o kadar kötü konuşuyor ki sık sık yanlış anlaşılıyor.
- We have some guys on our team who can't speak French.
- Takımımızda Fransızca konuşamayanlar var.
- Have you ever thought about studying French?
- Hiç Fransızca öğrenmeyi düşündünüz mü?
- I wanted to speak in French with Tom.
- Tom ile Fransızca konuşmak isterdim.
- Would you mind if we spoke in French?
- Fransızca konuşmamızın sakıncası var mı?
- Tom suggested we study French.
- Tom, Fransızca okumamızıi önerdi.
- I have quite a few friends who speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşan birkaç arkadaşım var.
- Why is your French pronunciation so good?
- Fransızca telaffuzunuz neden bu kadar iyi?
- Can you introduce me to someone who speaks French?
- Beni Fransızca bilen biriyle tanıştırabilir misiniz?
- I learned French in Paris.
- Paris'te Fransızca öğrendim.
- I studied French in school, but I'm not very good at it.
- Okulda Fransızca öğrendim ama pek iyi değilim.
- We only use French at home.
- Fransızcayı sadece evde kullanıyoruz.
- It seems like I'm the only one here who knows how to speak French.
- Sanki burada Fransızca konuşmayı bilen bir tek ben varım.
- I'm not good at speaking French.
- Fransızca konuşmada iyi değilim.
- It's very obvious that Tom doesn't understand French very well.
- Tom'un Fransızcayı çok iyi anlamadığı çok açık.
- Why do you want to learn French?
- Neden Fransızca öğrenmek istiyorsunuz?
- I want my children to learn French.
- Çocuklarımın Fransızca öğrenmesini istiyorum.
- He can speak English and French.
- İngilizce ve Fransızca konuşabiliyor.
- I rarely speak French.
- Ben nadiren Fransızca konuşurum.
- Tom said you could speak French.
- Tom Fransızca konuşabildiğini söyledi.
- This isn't French.
- Bu Fransızca değil.
- I speak only French with my parents.
- Ailemle sadece Fransızca konuşurum.
- Tom said Mary could speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşabileceğini söyledi.
- English has many loan words from French.
- İngilizce Fransızcadan gelen birçok ödünç kelimeye sahiptir.
- Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- The stewardess can speak French after a fashion.
- Hostes biraz Fransızca konuşabiliyor.
- French is the only foreign language I've ever studied.
- Fransızca öğrendiğim tek yabancı dil.
- I don't speak French very often.
- Çok sık Fransızca konuşmam.
- Tom doesn't want to teach French.
- Tom Fransızca öğretmek istemiyor.
- I've never studied French grammar.
- Ben hiç Fransızca dil bilgisi okumadım.
- I don't think Tom knows Mary can speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşabileceğini bildiğini sanmıyorum.
- Tom hopes Mary will study French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğrenmesini umuyor.
- I didn't speak French the first time you met me.
- Benimle ilk tanıştığınızda Fransızca konuşamadım.
- My father is a native French speaker and my mother is a native English speaker.
- Babamın ana dili Fransızcadır ve annemin ana dili İngilizcedir.
- When do you study French?
- Ne zaman Fransızca çalışıyorsun?
- Did you grow up speaking French?
- Fransızca konuşarak mı büyüdünüz?
- I wish I could speak French better.
- Keşke Fransızcayı daha iyi konuşabilsem.
- She speaks both English and French.
- Hem İngilizce hem de Fransızca konuşabiliyor.
- I wonder why Tom is studying French.
- Tom'un neden Fransızca çalıştığını merak ediyorum.
- I didn't realize you could speak French.
- Fransızca konuştuğunu fark etmedim.
- Is he speaking English, French, or German?
- İngilizce mi, Fransızca mı ya da Almanca mı konuşuyor?
- I never claimed that I could speak French.
- Fransızca konuşabildiğimi hiç iddia etmedim.
- Tom can speak French like a native.
- Tom ana dili gibi Fransızca konuşabilir.
- He can speak French and English.
- O Fransızca ve İngilizce konuşabilir.
- I'm quite certain Tom can't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşamadığından eminim.
- Tom said he thought he should study French.
- Tom Fransızca öğrenmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom says he used to study French.
- Tom, Fransızca okuduğunu söylüyor.
- I thought that you could speak French.
- Fransızca konuşabildiğini sanıyordum.
- I speak French with Tom and Mary.
- Tom ve Mary ile Fransızca konuşurum.
- Tom tried to speak French to the saleslady.
- Tom tezgahtarla Fransızca konuşmaya çalıştı.
- Tom is good at both French and English.
- Tom hem Fransızca hem de İngilizce'de iyidir.
- We agreed to speak French.
- Fransızca konuşmaya karar verdik.
- I never wanted to study French.
- Fransızca öğrenmeyi hiç istemedim.
- Do you find French difficult?
- Fransızcayı zor buluyor musun?
- My French isn't bad.
- Benim Fransızcam kötü değil.
- Tom doesn't speak French as fluently as you do.
- Tom Fransızca'yı senin kadar akıcı konuşamıyor.
- He is capable of teaching both English and French.
- O, hem İngilizce hem de Fransızca öğretebilir.
- I don't speak any French.
- Hiç Fransızca konuşmuyorum.
- Tom is better at speaking French than you think he is.
- Tom Fransızca konuşmada sandığınızdan daha iyi.
- I'll teach you French if you want me to.
- Eğer istersen sana Fransızca öğretirim.
- Tom spends all day speaking French at school and only speaks English at home.
- Tom bütün gününü okulda Fransızca konuşarak geçiriyor ve evde sadece İngilizce konuşuyor.
- I heard that Tom can't speak French at all.
- Tom'un hiç Fransızca konuşamadığını duydum.
- I only speak French with my parents.
- Ben sadece ailemle Fransızca konuşurum.
- When did you find out that Tom couldn't speak French?
- Tom'un Fransızca konuşamadığını ne zaman öğrendiniz?
- I'm sorry, I don't speak French.
- Üzgünüm, ben Fransızca konuşmuyorum.
- Tom is good at teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekte iyidir.
- Don't speak French to me.
- Benimle Fransızca konuşma.
- Tom rarely speaks French.
- Tom nadiren Fransızca konuşur.
- Although I speak passable French, don't expect me to be able to give a speech at Jérôme's wedding.
- Fena olmayan bir Fransızcam olsa da, Jérôme'un düğününde konuşma yapmamı beklemeyin.
- I've been studying French for three years.
- Üç yıldır Fransızca öğreniyorum.
- Tom doesn't often have a chance to speak French.
- Tom'un sık sık Fransızca konuşma şansı olmuyor.
- French isn't a difficult language.
- Fransızca zor bir dil değildir.
- You do speak some French, don't you?
- Biraz Fransızca konuşuyorsun, değil mi?
- I speak French fairly well.
- Oldukça iyi Fransızca konuşurum.
- I thought you studied French.
- Fransızca okuduğunu düşündüm.
- Tom is the only one in our family who speaks French.
- Tom ailemizde Fransızca konuşan tek kişidir.
- I thought you told me you couldn't speak French.
- Bana Fransızca konuşamadığını söylediğini düşündüm.
- Tom doesn't read books in French.
- Tom Fransızca kitap okumaz.
- Let's speak French today.
- Bugün Fransızca konuşalım.
- Speaking only in French all day was a good experience for me.
- Bütün gün sadece Fransızca konuşmak benim için iyi bir deneyimdi.
- Is it hard to learn French?
- Fransızca öğrenmek zor mu?
- She taught French in Italy before moving to Paris.
- Paris'e taşınmadan önce İtalya'da Fransızca öğretmenliği yaptı.
- Tom teaches us French.
- Tom bize Fransızca öğretiyor.
- Tom has decided to start studying French.
- Tom Fransızca öğrenmeye başlama kararı verdi.
- I think it's silly that Tom is learning French.
- Bence Tom'un Fransızca öğrenmesi saçma.
- I didn't go to French class yesterday.
- Dün Fransızca dersine gitmedim.
- Tom said that he had never formally studied French.
- Tom resmi olarak hiç Fransızca eğitimi almadığını söyledi.
- He is capable of teaching both English and French.
- O hem İngilizce hem de Fransızca öğretme yeteneğine sahiptir.
- Tom told Mary he'd study French.
- Tom Mary'ye Fransızca çalışacağını söyledi.
- French is definitely not a difficult language.
- Fransızca kesinlikle zor bir dil değildir.
- My parents don't speak French.
- Annem ve babam Fransızca konuşamaz.
- Tom wants to get better at French.
- Tom Fransızcada daha iyi olmak istiyor.
- That boy is speaking French.
- Şu oğlan Fransızca konuşuyor.
- Tom can't speak any French.
- Tom hiç Fransızca konuşamaz.
- You're better at French than I am.
- Fransızcada sen benden daha iyisin.
- Tom may speak French to you.
- Tom sizinle Fransızca konuşabilir.
- Does Tom know I can't speak French?
- Tom Fransızca konuşamadığımı biliyor mu?
- Tom takes private French lessons.
- Tom özel Fransızca dersleri alıyor.
- Tom is majoring in French.
- Tom Fransızca öğreniyor.
- He can speak German, not to mention English and French.
- İngilizce ve Fransızcanın yanı sıra, Almanca konuşabilir.
- French is spoken here.
- Burada Fransızca konuşulur.
- Could we speak French instead?
- Onun yerine Fransızca konuşabilir miyiz?
- He knows French, much more English.
- O, Fransızcayı İngilizceden çok daha fazla bilir.
- Does Tom still teach French?
- Tom hâlâ Fransızca öğretiyor mu?
- I teach biology and French.
- Ben biyoloji ve Fransızca öğretirim.
- Does French have a similar expression?
- Fransızcada benzer bir ifade var mı?
- Tom doesn't often speak French.
- Tom sık sık Fransızca konuşmaz.
- How did you learn to speak French so well?
- Böyle güzel Fransızca konuşmayı nasıl öğrendin?
- Is my French really so bad?
- Fransızcam gerçekten o kadar kötü mü?
- Tom said he wanted to learn how to swear in French.
- Tom Fransızca küfür etmeyi öğrenmek istediğini söyledi.
- Tom used to speak French better than Mary.
- Tom, Mary'den daha iyi Fransızca konuşurdu.
- I know a lot of French words, but it's difficult for me to combine them into sentences.
- Bir sürü Fransızca kelime biliyorum, ama onları cümle haline getirmek benim için zor.
- Tom will study French next year.
- Tom gelecek yıl Fransızca öğrenecek.
- I know someone who speaks French well.
- İyi Fransızca konuşan birini tanıyorum.
- They don't understand me when I speak French.
- Fransızca konuştuğumda beni anlamıyorlar.
- Tom is better at French than most of his classmates.
- Tom Fransızcada sınıf arkadaşlarının çoğundan daha iyi.
- Tom only speaks French with his parents.
- Tom ebeveynleriyle sadece Fransızca konuşur.
- He doesn't speak a single word of French, but on the other hand, he speaks English like he was born into it.
- Tek kelime Fransızca konuşamaz ama öte taraftan bir İngiliz gibi İngilizce konuşur.
- John can't speak French very well.
- John çok iyi Fransızca konuşamaz.
- If Tom could've spoken French, he'd have had more fun.
- Tom Fransızca konuşabilseydi daha çok eğlenirdi.
- Do you know how to speak French?
- Fransızca konuşmayı biliyor musun?
- I forgot my French textbook at home.
- Fransızca ders kitabımı evde unutmuşum.
- I wish you'd study French.
- Keşke Fransızca okusan.
- Tom told us what to do in French.
- Tom bize Fransızca ne yapacağımızı söyledi.
- Tom's French has gotten much better.
- Tom'un Fransızcası çok daha iyi oldu.
- My children can speak French better than I can.
- Çocuklarım benden daha iyi Fransızca konuşabiliyor.
- I don't think Tom can speak any French.
- Tom'un Fransızca bildiğini sanmıyorum.
- If Tom could've spoken French, he'd have had more fun.
- Tom Fransızca konuşabilseydi, daha çok eğlenirdi.
- He is a foreigner who does not speak French.
- O, Fransızca bilmeyen bir yabancıdır.
- Tom taught himself French.
- Tom kendi kendine Fransızca öğrendi.
- I don't know anybody I can practice speaking French with.
- Fransızca konuşma pratiği yapabileceğim kimseyi tanımıyorum.
- Tom knows you can speak French.
- Tom, senin Fransızca konuşabidiğini biliyor.
- Tom said that he studied French.
- Tom Fransızca çalıştığını söyledi.
- I think your French has improved a lot.
- Bence Fransızcanız çok gelişti.
- Tom wants to be able to speak French.
- Tom Fransızca konuşabilmek istiyor.
- Do you think it's difficult to speak French?
- Fransızca konuşmanın zor olduğunu düşünüyor musun?
- Why do you study French?
- Neden Fransızca çalışıyorsun?
- None of those boys can speak French.
- Bu çocukların hiçbiri Fransızca konuşamıyor.
- Why is this only in French?
- Bu neden sadece Fransızca?
- It's a shame you don't speak French.
- Fransızca konuşmaman yazık.
- Tom knows French.
- Tom Fransızca biliyor.
- Tom said that he was good at French.
- Tom Fransızcada iyi olduğunu söyledi.
- I only speak French with Tom.
- Sadece Tom'la Fransızca konuşurum.
- We studied French.
- Biz Fransızca çalıştık.
- His novels also appear in English and French.
- Romanları İngilizce ve Fransızca olarak da yayınlanıyor.
- Tom thinks Mary will study French.
- Tom, Mary'nin Fransızca çalışacağını düşünüyor.
- I taught Tom French three years ago.
- Tom'a üç yıl önce Fransızca öğrettim.
- Is French taught in elementary schools?
- İlkokullarda Fransızca öğretilir mi?
- I would like to improve my French.
- Fransızca'mı geliştirmek istiyorum.
- A friend of mine is looking for someone who speaks French.
- Bir arkadaşım Fransızca konuşan birini arıyor.
- Do you understand French?
- Fransızca biliyor musun?
- Tom still isn't fluent in French.
- Tom hala Fransızcayı akıcı konuşamıyor.
- I spoke French to him.
- Onunla Fransızca konuştum.
- Is this French or English?
- Bu, Fransızca mı yoksa İngilizce mi?
- I think Tom should learn to speak French.
- Bence Tom Fransızca konuşmayı öğrenmeli.
- Doesn't Tom study French?
- Tom, Fransızca okumuyor mu?
- Tom devoted a lot of time to studying French.
- Tom Fransızca öğrenmeye çok zaman ayırdı.
- Tom gets good grades in French.
- Tom Fransızcadan iyi notlar alıyor.
- I speak French.
- Fransızca konuşuyorum.
- Tom failed his French test.
- Tom Fransızca testinde başarısız oldu.
- Tom can't speak French.
- Tom Fransızca konuşamaz.
- I'd really like to speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşmayı gerçekten çok isterdim.
- Tom's French isn't bad.
- Tom'un Fransızcası kötü değil.
- You had better learn either English or French.
- İngilizce ya da Fransızca öğrensen iyi olur.
- Do you think your French is good enough to explain the problem?
- Fransızcanın sorunu açıklamak için yeterince iyi olduğunu düşünüyor musun?
Show More (1849)
|
|
- A French sun king is leading the Convention in contravention of all the democratic ground rules.
- Bir Fransız güneş kralı, tüm demokratik temel kurallara aykırı olarak Konvansiyonu yönetmektedir.
- Whenever we go to a West African country, we can see the extent to which French influence is still present there.
- Ne zaman bir Batı Afrika ülkesine gitsek orada Fransız etkisinin hala ne ölçüde mevcut olduğunu görebiliriz.
- I remember the effect in my country when lorries of strawberries were overturned by French farmers.
- Fransız çiftçiler tarafından çilek yüklü kamyonların devrilmesinin ülkemde yarattığı etkiyi hatırlıyorum.
- A French shipowner told me less than ten minutes ago that the Commission hears but does not listen.
- On dakika kadar önce bir Fransız armatör bana Komisyon'un duyduğunu ama dinlemediğini söyledi.
- The very narrow-minded French national self-interest makes the implementation of agricultural reforms impossible .
- Çok dar görüşlü Fransız ulusal çıkarları tarım reformlarının uygulanmasını imkansız kılmaktadır.
- There is a French proverb that says 'Superflue, chose très nécessaire' .
- Superflue, chose très nécessaire' diyen bir Fransız atasözü vardır.
- I have no special quarrel with the Spanish, French or British fishermen who come into what are natural waters.
- Doğal sulara giren İspanyol, Fransız ya da İngiliz balıkçılarla özel bir sorunum yok.
- In my view, the next French Government should be concerned by this.
- Bana göre bir sonraki Fransız Hükümeti bu konuyla ilgilenmelidir.
- This was an excellent aim, and it should serve to make French ports more competitive.
- Bu mükemmel bir amaçtı ve Fransız limanlarını daha rekabetçi hale getirmeye hizmet etmelidir.
- On the basis of paragraph 12, therefore, I vigorously condemn this unilateral element in French policy.
- Dolayısıyla 12. paragraf temelinde, Fransız politikasındaki bu tek taraflı unsuru şiddetle kınıyorum.
- We hope to be able to persuade our French colleagues of the need for 24-hour policing and adequate police numbers.
- Fransız meslektaşlarımızı 24 saat polis ve yeterli sayıda polis ihtiyacı konusunda ikna edebilmeyi umuyoruz.
- There will not be one European SE, but an SE with French, Spanish or German features, for example.
- Tek bir Avrupa Şirketi değil, örneğin Fransız, İspanyol veya Alman niteliklerine sahip bir Avrupa Şirketi olacak.
- We provided effective information for our Dutch, French and Irish neighbours and for them it worked.
- Hollandalı, Fransız ve İrlandalı komşularımız için etkili bilgiler sağladık ve onlar için işe yaradı.
- The name on one was foreign-sounding and the other was typically French.
- Birindeki isim kulağa yabancı geliyordu, diğeri ise tipik Fransız ismiydi.
- This is, alas, the usual behaviour of French leaders, up to the highest level.
- Ne yazık ki bu, Fransız liderlerin en üst düzeydeki olağan davranışlarıdır.
- The international community has made a huge effort to evacuate French subjects and 200 children of American clergymen.
- Uluslararası toplum Fransız tebaanın ve Amerikalı din adamlarının 200 çocuğunun tahliyesi için büyük çaba sarf etmiştir.
- On the basis of paragraph 12, therefore, I vigorously condemn this unilateral element in French policy.
- Dolayısıyla 12. paragraf temelinde Fransız politikasındaki bu tek taraflı unsuru şiddetle kınıyorum.
- We know that Marie Trintignant was battered to death by her French partner, the musician Bertrand Cantat.
- Marie Trintignant'ın Fransız partneri müzisyen Bertrand Cantat tarafından ölesiye dövüldüğünü biliyoruz.
- The very narrow-minded French national self-interest makes the implementation of agricultural reforms impossible .
- Çok dar görüşlü Fransız ulusal çıkarları, tarım reformlarının uygulanmasını imkansız hale getirmektedir.
- French industrial giant Alstom saved!'
- Fransız sanayi devi Alstom kurtuldu!
- Suppose we were to take French legislation as our basis.
- Fransız mevzuatını temel aldığımızı varsayalım.
- President Jacques Chirac and French diplomats have not ceased their unequivocal condemnation of Saddam Hussein's regime.
- Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Fransız diplomatlar Saddam Hüseyin rejimini açık bir şekilde kınamaktan geri durmadılar.
- There is no freedom of religion, and there is no secularism along French lines.
- Din özgürlüğü yoktur ve Fransız çizgisinde bir laiklik de yoktur.
- But the Erika and the Ievoli Sun were not French ships.
- Ancak Erika ve Ievoli Sun Fransız gemileri değildi.
- In my view, the next French Government should be concerned by this.
- Benim görüşüme göre, bir sonraki Fransız Hükümeti bu durumdan endişe duymalıdır.
- Suppose we were to take French legislation as our basis.
- Fransız yasalarını temel aldığımızı varsayalım.
- Indeed, it was reported extensively in some French newspapers yesterday.
- Nitekim dün bazı Fransız gazetelerinde bu konuda kapsamlı haberler yer aldı.
- Mr Eric Rouleau, the former French Ambassador, speaks of slow-motion genocide.
- Eski Fransız Büyükelçisi Bay Eric Rouleau, ağır çekim soykırımdan bahsetmektedir.
- After Florence, French rail workers will take to the streets again on 26 November.
- Floransa'dan sonra Fransız demiryolu işçileri 26 Kasım'da yeniden sokaklara dökülecek.
- The international community has made a huge effort to evacuate French subjects and 200 children of American clergymen.
- Uluslararası toplum Fransız tebaanın ve Amerikalı din adamlarının 200 çocuğunun tahliyesi için büyük çaba sarf etti.
- As one French newspaper described him, he is in the position of a new-look Doctor Strangelove.
- Bir Fransız gazetesinin tanımladığı gibi, yeni görünümlü bir Doktor Strangelove tutumunda.
- This appears to contravene French legislation.
- Bu durum Fransız mevzuatına aykırı görünmektedir.
- This report also helps French fishermen.
- Bu rapor Fransız balıkçılara da yardımcı oluyor.
- In my view, the next French Government should be concerned by this.
- Benim görüşüme göre, bir sonraki Fransız Hükümeti bu konuyla ilgilenmelidir.
- The homecoming of Zidane and his French team constitutes a risk to millions of animals in Europe.
- Zidane ve Fransız takımının eve dönüşü Avrupa'daki milyonlarca hayvan için risk teşkil etmektedir.
- This is unacceptable for French people, but also for every man and woman that advocates humanism.
- Bu Fransızlar için olduğu kadar hümanizmi savunan her erkek ve kadın için de kabul edilemez bir durumdur.
- Bodrium Hotel&You Spa Bodrum is located 1.6 km from French Tower and offers a free car park.
- Fransız Kulesi'ne 1,6 km mesafede yer alan Bodrium Hotel&You Spa Bodrum, ücretsiz otopark hizmeti sunmaktadır.
- I suddenly recalled my terrible weakness for gorgeous French architects.
- Birden muhteşem Fransız mimarlara olan korkunç zaafımı hatırladım.
- Band of skilled soldiers on a mission to capture a French traitor.
- Bir Fransız haini yakalama görevindeki yetenekli askerlerden oluşan bir grup.
- No fighting and 5 million French in the street .
- Kavga yok ve 5 milyon Fransız sokakta.
- Payment by bank check can be accepted but only with French checks.
- Banka çekiyle ödeme kabul edilebilir ancak sadece Fransız çekleriyle.
- French soldiers, you are a few beaten men against a division.
- Fransız askerler, koca bir bölük karşısında birkaç kişisiniz.
- And here's what the average French worker pays in taxes.
- Bu ise ortalama bir Fransız çalışanın ödediği vergi miktarı.
- The 3-star Alvin Hotel Gumbet is set 1.9 km from Greek Amphitheater and 2.4 km from French Tower.
- 3 yıldızlı Alvin Hotel Gümbet, Yunan Amfitiyatrosu'na 1,9 km ve Fransız Kulesi'ne 2,4 km uzaklıkta yer almaktadır.
- Julia looked like she'd come out of a French movie.
- Julia bir Fransız filminden çıkmış gibi duruyordu.
- He and Churchill want to settle the prickly question of French political power.
- O ve Churchill, Fransız siyasi iktidarına ilişkin çetrefilli soruyu çözmek istiyorlar.
- Fabrice successfully set up and developed the thriving French office.
- Fabrice, hızla büyüyen Fransız ofisini başarıyla kurdu ve geliştirdi.
- The hotel is just a 5-minute walk from French Tower.
- Otel, Fransız Kulesi'ne sadece 5 dakikalık yürüme mesafesindedir.
- The venue is 1 km from the city centre and adjacent to French Tower.
- Otel, Fransız Kulesi'a birkaç adım ve şehir merkezine 1 km uzaklıktadır.
- It was built long ago by a French military officer.
- Uzun zaman önce bir Fransız subayı tarafından inşa edilmiş.
- It was built long ago by a French military officer.
- Uzun zaman önce bir Fransız subayı tarafından inşa edildi.
- Nowadays many French still eat the main meal at lunch.
- Günümüzde birçok Fransız hala öğle yemeğinde ana öğünü yiyor.
- They're saying, you have a French face.
- Sende Fransız siması var diyorlar.
- Well, no, I'm just saying 'cause it's French and all, and here we are.
- Hayır, sadece Fransız falan olduğu için söylüyorum ve işte geldiğimiz nokta.
- And here's what the average French worker pays in taxes.
- Ve işte bu ortalama bir Fransız işçinin ödediği vergi.
- And you'll meet some French girl who speaks your own language.
- Ve sizin dilinizi konuşan bir Fransız kızla tanışacaksınız.
- Is my French accent that terrible?
- Fransız aksanım o kadar mı kötü?
- In later years he became a French citizen.
- Sonraki yıllarda Fransız vatandaşı oldu.
- This 5-star hotel is within the vicinity of Bodrum Beach and French Tower.
- Bu 5 yıldızlı otel, Bodrum Plajı ve Fransız Kulesi yakınındadır.
- There will be a price to pay for your French involvement.
- Fransızlara katılmanızın bir bedeli olacaktır.
- It was built long ago by a French military officer.
- Uzun zaman önce bir Fransız subayı tarafından yaptırılmıştır.
- The 3-star Alvin Hotel Gumbet is set 1.9 km from Greek Amphitheater and 2.4 km from French Tower.
- 3 yıldızlı Alvin Hotel Gümbet, Yunan Amfitiyatrosu'a 1,9 km ve Fransız Kulesi'a 2,4 km uzaklıktadır.
- Annan is wearing a daring French cut with a plunging eye slit.
- Annan, derin yırtmaçlı, cesur bir Fransız kesimi giyiyor.
- Bitezyalihan Hotel, located 4.7 km from French Tower, features free Wi Fi throughout the venue.
- Fransız Kulesi'ne 4,7 km mesafede yer alan Bitezyalihan Hotel, tesis genelinde ücretsiz Wi-Fi sunmaktadır.
- And you'll meet some French girl who speaks your own language.
- Sen de kendi dilini konuşan bir Fransız kızıyla tanışırsın.
- And you'll meet some French girl who speaks your own language.
- Ve kendi dilinizi konuşan bir Fransız kızla tanışacaksınız.
- German literature was said to be best in the original, free of French influence.
- Alman edebiyatinin orijinalinde, Fransiz etkisinden azade şekliyle en iyi durumunda olduğu söyleniyordu.
- And yet this is not the only recent transformation of French country life.
- Ancak bu, Fransız taşra hayatındaki son dönemdeki tek dönüşüm değil.
- A few weeks later Darlan will be assassinated by a French resistance fighter.
- Birkaç hafta sonra Darlan bir Fransız direnişçi tarafından suikaste uğrayacak.
- Julia looked like she'd come out of a French movie.
- Julia bir Fransız filminden çıkmış gibi görünüyordu.
- This 5-star hotel is within the vicinity of Bodrum Beach and French Tower.
- Bu 5 yıldızlı otel Bodrum Plajı ve Fransız Kulesi civarındadır.
- This 5-star hotel is within the vicinity of Bodrum Beach and French Tower.
- Bu 5 yıldızlı otel Bodrum Plajı ve Fransız Kulesi yakınındadır.
- And here's what the average French worker pays in taxes.
- Ve işte ortalama bir Fransız işçinin vergi olarak ödediği meblağ.
- German literature was said to be best in the original, free of French influence.
- Alman edebiyatının Fransız etkisinden uzak, orijinal haliyle en iyi durumunda olduğu söyleniyordu.
- No fighting and 5 million French in the street .
- Savaş yok ve sokakta 5 milyon Fransız var.
- Is my French accent that terrible?
- Fransız aksanım bu kadar berbat mı?
- I suddenly recalled my terrible weakness for gorgeous French architects.
- Birdenbire çekici Fransız mimarlara karşı duyduğum korkunç zaafı hatırladım.
- Payment by bank check can be accepted but only with French checks.
- Banka çeki ile ödeme yalnızca Fransız çekleriyle kabul edilebilir.
- She was mainly influenced by Émile Zola, a French naturalist writer.
- Esas olarak Fransız doğa bilimci yazar Émile Zola'dan etkilendi.
- Band of skilled soldiers on a mission to capture a French traitor.
- Bir grup yetenekli asker, bir Fransız haini yakalama görevindeler.
- Air conditioning Firuzan is within a few steps of French Tower and Bodrum Museum of Underwater Archaeology.
- Klimalı Firuzan, Fransız Kulesi ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'a birkaç adım uzaklıktadır.
- And that is what you call a French toast.
- İşte buna Fransız tostu denir.
- French soldiers, you are a few beaten men against a division.
- Fransız askerleri, siz bir tümene karşı yenilmiş birkaç adamsınız.
- And that is what you call a French toast.
- İşte buna Fransız tostu derler.
- She was mainly influenced by Émile Zola, a French naturalist writer.
- Esas olarak Fransız doğa bilimci yazar Émile Zola'dan etkilenmiştir.
- The hotel is just a 5-minute walk from French Tower.
- Otel, Fransız Kulesi'ne sadece 5 dakika yürüme mesafesindedir.
- Air conditioning Firuzan is within a few steps of French Tower and Bodrum Museum of Underwater Archaeology.
- Klimalı Firuzan, Fransız Kulesi ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'ne birkaç adım mesafededir.
- A few weeks later Darlan will be assassinated by a French resistance fighter.
- Birkaç hafta sonra Darlan bir Fransız direniş savaşçısı tarafından öldürülecek.
- Julia looked like she'd come out of a French movie.
- Julia, sanki bir Fransız filminden çıkmış gibi görünüyordu.
- Nowadays many French still eat the main meal at lunch.
- Günümüzde pek çok Fransız için ana öğün hala öğlen yemeğindedir.
- French hairstyles and curls were a favorite with women back then.
- Fransız saç modelleri ve bukleler o zamanlar kadınların favorisiydi.
- Nowadays many French still eat the main meal at lunch.
- Günümüzde birçok Fransız hala ana öğünü öğle yemeğinde yiyor.
- Bitezyalihan Hotel, located 4.7 km from French Tower, features free Wi Fi throughout the venue.
- Fransız Kulesi'ne 4,7 km mesafede yer alan Bitezyalıhan Hotel, tesis genelinde ücretsiz Wi-Fi hizmeti sunmaktadır.
- French hairstyles and curls were a favorite with women back then.
- Fransız saç modelleri ve bukleleri o zamanlar kadınların favorisiydi.
- I haven't eaten French food since I left France.
- Fransa'dan ayrıldığımdan beri Fransız yemeği yemedim.
- I love French culture.
- Fransız kültürünü seviyorum.
- She is French.
- O Fransız.
- Peugeot, Renault and Citroen are French car manufacturers.
- Peugeot, Renault ve Citroen Fransız araba üreticileridir.
- I have French nationality but Vietnamese origins.
- Fransız vatandaşıyım ama Vietnam kökenliyim.
- His humor is very witty, typically French.
- Esprileri çok zekiceydi, tipik Fransız esprileri.
- I am French.
- Ben Fransızım.
- Do you know of a good French restaurant?
- İyi bir Fransız restoranı biliyor musunuz?
- Why did you buy a French car?
- Neden bir Fransız arabası aldınız?
- Do you really want to see a French film?
- Gerçekten bir Fransız filmi izlemek istiyor musun?
- Tom didn't want to be a French teacher.
- Tom bir Fransız öğretmeni olmak istemedi.
- Are you French or English?
- Fransız mısın yoksa İngiliz misin?
- I love French movies.
- Fransız filmlerini seviyorum.
- I have a French neighbor.
- Fransız bir komşum var.
- Tom is a French spy.
- Tom bir Fransız casusudur.
- Is Tom really a French teacher?
- Tom gerçekten de bir Fransız öğretmeni mi?
- What do French dogs eat?
- Fransız köpekleri ne yer?
- Victor Hugo is a very famous French writer.
- Victor Hugo çok ünlü bir Fransız yazardır.
- Why did you buy a French car?
- Neden bir Fransız arabası satın aldın?
- Do you want to eat French, Japanese or Chinese food?
- Fransız yemeği mi, Japon yemeği mi yoksa Çin yemeği mi yemek istersiniz?
- My neighbors are French.
- Komşularım Fransızdır.
- Tom translated a French novel into English.
- Tom bir Fransız romanını İngilizceye çevirdi.
- Tom thought Mary was a French teacher.
- Tom Mary'nin bir Fransız öğretmeni olduğunu düşünüyordu.
- Four fifths of French were frankly illiterate towards 1685.
- 1685'e doğru Fransızların beşte dördü okuma yazma bilmiyordu.
- You want to watch a French movie, don't you?
- Bir Fransız filmi izlemek istiyorsunuz, değil mi?
- Mr Yoshida is at home in French history.
- Bay Yoshida Fransız tarihi konusunda uzman.
- If you think French numbers are complicated, take a look at Danish.
- Fransız rakamlarının karmaşık olduğunu düşünüyorsanız, bir de Danca'ya bakın.
- Magnificent sweaters are made from the wool of French sheep.
- Fransız koyunlarının yünlerinden muhteşem kazaklar yapılır.
- In fact, Marie Curie is Polish, not French.
- Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır.
- You want to watch a French film, is that right?
- Bir Fransız filmi izlemek istiyorsun, bu doğru mu?
- Tom is interested in French music.
- Tom Fransız müziği ile ilgileniyor.
- Tom speaks English with a distinct French accent.
- Tom İngilizceyi belirgin bir Fransız aksanıyla konuşuyor.
- I'm not familiar with French poets.
- Fransız şairleri tanımıyorum.
- The competitiveness of French companies continues to decrease.
- Fransız şirketlerin rekabeti azalmaya devam etmektedir.
- The scientific research was directed by French physicist Eric Dupont.
- Bilimsel araştırma Fransız fizikçi Eric Dupont tarafından yönetildi.
- I've never taught French.
- Ben hiç Fransız öğretmedim.
- She could be French.
- Fransız olabilir.
- My heart is French, but my ass is international!
- Kalbim Fransız, ama kıçım uluslararası!
- I prefer French films to American ones.
- Fransız filmlerini Amerikan filmlerine tercih ederim.
- His wife is French.
- Karısı Fransız.
- Tom can sing a few French songs.
- Tom birkaç Fransız şarkısı söyleyebilir.
- Is this French?
- Bu Fransız mı?
- French culture continues to enjoy great prestige.
- Fransız kültürü büyük bir prestijin keyfini çıkarmaya devam ediyor.
- I'm a French citizen.
- Ben bir Fransız vatandaşıyım.
- Do young French people talk about politics too?
- Genç Fransızlar da siyaset hakkında konuşur mu?
- Tom speaks English with a strong French accent.
- Tom güçlü bir Fransız aksanıyla İngilizce konuşuyor.
- She could be French.
- O Fransız olabilirdi.
- Your French accent is terrible.
- Fransız aksanın berbat.
- They're French.
- Onlar Fransız.
- Jean-Paul Sartre was a famous French philosopher.
- Jean-Paul Sartre ünlü bir Fransız filozoftu.
- The telethon is a French TV program organized every year to collect funds in order to finance medical research.
- Teleton, tıbbi araştırmaları finanse etmek için para toplamak amacıyla her yıl düzenlenen bir Fransız TV programıdır.
- Most French people are against capital punishment.
- Çoğu Fransız, idam cezasına karşıdır.
Show More (144)
|