Tureng - gone - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	gone	gitmiş	adj.
	Most of them have gone already, because they do not want to waste their time here on Thursday afternoon. Çoğu çoktan gitmiş, çünkü Perşembe öğleden sonra burada vakit kaybetmek istemiyorlar. Nevertheless, it really is regrettable that things should have gone this far. Bununla birlikte işlerin bu kadar ileri gitmiş olması gerçekten üzücü. It looks like things have gone really well for you since. O zamandan beri işler senin için gerçekten iyi gitmiş gibi görünüyor. The crockery, the furniture, curtains and carpets all gone. Çanak çömlek, mobilyalar, perdeler ve halılar gitmiş. The crockery, the furniture, curtains and carpets all gone. Tabak çanaklar, mobilyalar, perdeler ve halılar hepsi gitmiş. Tom didn't tell me where he had gone. Tom bana nereye gitmiş olduğunu söylemedi. Do you have any idea where Tom might've gone? Tom'un nereye gitmiş olabileceğine dair herhangi bir fikrin var mı? It is gone. O gitmiş. He may have gone home by another way. Eve başka bir yoldan gitmiş olabilir. Tom may have gone to Boston. Tom Boston'a gitmiş olabilir. When Tom gets here, I will already be gone. Tom buraya geldiğinde ben çoktan gitmiş olacağım. The money is gone. Para gitmiş. She wishes she had gone to the theater last night. Dün gece tiyatroya gitmiş olmayı dilerdi. She has gone abroad. Yurt dışına gitmiş. Although he is gone, I still love him more than everything. O gitmiş olsa da, onu hala her şeyden çok seviyorum. If you were gone, I'd die. Eğer gitmiş olsaydın ben ölürdüm. It would've been better if you had gone to Boston with Tom. Tom'la Boston'a gitmiş olsaydın daha iyi olurdu. Did Tom say where Mary might've gone? Tom Mary'nin nereye gitmiş olabileceğini söyledi mi? When you come back, I'll be gone. Geri geldiğin zaman, ben gitmiş olacağım. According to what I heard, he went over to the United States to study biology. Duyduğuma göre, biyoloji okumak için Amerika Birleşik Devletleri'ne gitmiş. He has gone to Britain. İngiltere'ye gitmiş. I'll be gone before the rooster crows. Horoz ötmeden gitmiş olurum. The magic is gone. Sihir gitmiş. I'll be gone until Sunday. Pazara kadar gitmiş olacağım. Does Tom have any idea where Mary might've gone? Tom'un Mary'nin nereye gitmiş olabileceğine dair bir fikri var mı? My wallet's gone. Cüzdanım gitmiş. My shoes are gone. Ayakkabılarım gitmiş. I'll probably be gone before you get back. Muhtemelen sen dönmeden gitmiş olacağım. Tom is gone, isn't he? Tom gitmiş, değil mi? Tom can't have gone far. Tom uzağa gitmiş olamaz. I wish I had gone to Boston with Tom. Keşke Tom ile Boston'a gitmiş olsaydım. Sami went to Arabic class. Sami Arapça dersine gitmiş. By the time you come back, I'll be gone. Sen dönene kadar ben gitmiş olacağım. I think Tom won't be gone by the time we get there. Sanırım biz oraya varana kadar Tom gitmiş olmayacak. He must have gone to see his old friend. O eski arkadaşını görmek için gitmiş olmalı. Is there any chance that Tom might have gone to Mary's house last night? Tom'un dün gece Mary'nin evine gitmiş olma ihtimali var mı? I wasn't aware that Tom had already gone home. Tom'un eve çoktan gitmiş olduğunun farkında değildim. The old woman went, and soon returned along with the Princess. Yaşlı kadın gitmiş ve kısa süre sonra Prenses'le birlikte geri dönmüş. Tom said Mary should've gone home earlier. Tom Mary'nin eve daha erken gitmiş olması gerektiğini söyledi. Tom wishes he had gone to the theater last night. Tom dün gece tiyatroya gitmiş olmayı dilerdi. I'll be gone by the time Tom gets back. Tom dönene kadar ben gitmiş olacağım. Where could Tom have gone? Tom nereye gitmiş olabilir? Although she is gone, I still love her more than anything. O gitmiş olsa da, onu hâlâ her şeyden çok seviyorum. I must be gone. Ben gitmiş olmalıyım. What could possibly have gone wrong? Ne yanlış gitmiş olabilir ki? Tom must've gone to the library. Tom kütüphaneye gitmiş olmalı. I'll be gone by the weekend. Hafta sonuna kadar gitmiş olacağım. Tom will be gone by the end of the week. Tom hafta sonuna kadar gitmiş olacak. I'll be gone before the rooster crows. Horoz ötmeden önce gitmiş olacağım. I think Tom won't be gone by the time we get there. Sanırım oraya vardığımız zaman Tom gitmiş olmayacak. He went to America for the purpose of studying American literature. Amerika'ya Amerikan edebiyatı okumak için gitmiş. Do you have any idea where Tom might've gone? Tom'un nereye gitmiş olabileceği hakkında bir fikrin var mı? I'll be gone by the time Tom gets here. Tom buraya gelinceye kadar ben gitmiş olacağım. I'll be gone for a while. Bir süre gitmiş olacağım. I'll probably be gone before you get back. Sen dönmeden önce ben muhtemelen gitmiş olacağım. Tom must've gone to see Mary. Tom Mary'yi görmek için gitmiş olmalı. I asked Tom where he had gone to school. Tom'a okula nerede gitmiş olduğunu sordum. Usually, I'll be gone before the morning light. Genellikle, sabah ışığından önce gitmiş olurum. Tom must've gone fishing by himself. Tom tek başına balık tutmaya gitmiş olmalı. By the time you get back, I'll be gone. Sen dönene kadar ben gitmiş olacağım. Tom may have gone fishing by himself. Tom kendi başına balık avlamaya gitmiş olabilir. Show More (58)
2	gone	yok olmuş	adj.
	When species become extinct, they are gone for ever, and this is why now is the time for action. Türlerin nesli tükendiğinde, sonsuza kadar yok olurlar ve bu nedenle şimdi harekete geçme zamanıdır. Today, several months later, much of that hope seems to be gone. Bugün, birkaç ay sonra, bu umudun büyük bir kısmı yok olmuş gibi görünüyor. In the past three decades alone, one third of the planet's natural resource base has been consumed - gone. Sadece son otuz yılda, gezegendeki doğal kaynak tabanının üçte biri tüketildi; yani yok oldu. Everything on this earth will pass away and will be gone. Bu dünyadaki her şey geçip gidecek ve yok olacak. In the past three decades alone, one third of the planet's natural resource base has been consumed - gone. Sadece son 30 yılda yeryüzünün doğal kaynaklarının yüzde üçte biri tamamen yok oldu, gitti. In the past three decades alone, one third of the planet's natural resource base has been consumed - gone. Yalnızca son otuz yılda yeryüzünün doğal kaynak tabanının üçte biri tüketildi, resmen yok oldu. My bicycle was gone when I returned. Döndüğümde bisikletim yok olmuştu. Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone. Matematik, yarın uyansanız ve evrenin yok olduğunu keşfetseniz bile bilimin yapmaya devam edebileceğiniz parçasıdır. All my hope is gone. Tüm umutlarım yok oldu. Show More (6)
3	gone	geçmiş	adj.
	My headache is completely gone. Baş ağrım tamamen geçti. The stomach pains are gone. Mide ağrıları geçti. The stomach ache has gone away. Mide ağrısı geçti. Those days are gone. O günler geçti. The stomach ache has gone away. Karın ağrım geçti. It has gone a quarter. 15 dakika geçti. The pain has gone. Acısı geçti. Is your headache gone? Senin baş ağrın geçti mi? The pain is gone. Acısı geçti. Show More (6)
4	gone	bitmiş	adj.
	All the money is gone. Bütün para bitti. All the food was gone. Tüm yiyecek bitti. The sugar is all gone. Şeker bitmiş. The brandy is all gone. Konyak bitmiş. All of the cake is gone. Kekin hepsi bitti. All the food was gone. Bütün yiyecekler bitmişti. The beer has gone flat. Bira bitmiş. His money was all gone. Bütün parası bitti. Show More (5)
5	gone	ölmüş	adj.
	And when I've gone, don't tell him I'm dead. Ve ben öldüğümde, ona öldüğümü söylemeyin. They would have been killed if the car had gone over the cliff. Araba uçuruma düşseydi hepsi ölecekti. I wonder if Tom misses me when I'm gone. Öldüğüm zaman Tom'un beni gerçekten özleyip özlemeyeceğini merak ediyorum. They would have been killed if the car had gone over the cliff. Araba uçuruma yuvarlansaydı ölürlerdi. They would've been killed if the car had gone over the cliff. Araba uçuruma yuvarlansaydı ölmüş olacaklardı. Show More (2)
6	gone	kayıp	adj.
	Tom has been gone for three days. Tom üç gündür kayıp. Tom has been gone almost a week. Tom neredeyse bir haftadır kayıp. Tom has been gone since yesterday. Tom dünden beri kayıp. All my books are gone. Tüm kitaplarım kayıp. Show More (1)
7	gone	tükenmiş	adj.
	All hope is gone. Tüm umutlar tükendi. All my hope is gone. Tüm umudum tükendi. Show More (-1)
8	gone	yaratıcı	adj.
	When your Lord said to the maintainers, Indeed, I am going to create a human being from clay. Bir zamanlar Rabbiniz bir zaman evrendeki güçlere, Şüphesiz Ben çamurdan bir beşer yaratıcıyım. Show More (-2)
9	gone	bitkin	adj.
	He's going to be very weak and peaky for the next couple of days. Önümüzdeki birkaç gün çok zayıf ve bitkin olacak. Show More (-2)