Tureng - hall - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	hall	salon	n.
	The concert hall was full of teenagers. Konser salonu gençlerle doluydu. This hall holds 2,000 people. Bu salon 2,000 kişi alır. The crowd filled the hall. Kalabalık salonu doldurdu. There were a hundred people in the hall. Salonda yüz kişi vardı. When we went to the hall, the concert had already begun. Salona girdiğimizde konser çoktan başlamıştı. The hall was filled to capacity. Salon ağzına kadar doluydu. Can we speak in the hall? Salonda konuşabilir miyiz? The hall contains 5,000 people. Salon 5,000 kişi alıyor. Someone left their umbrella in the hall. Biri şemsiyesini salonda bıraktı. The room is at the end of the hall. Oda, salonun sonundadır. The hall was filled to capacity. Salon tam kapasite doluydu. When we went to the hall, the concert had already begun. Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı. Two thousand people fit into this hall. Bu salon 2,000 kişi kapasiteli. The students streamed towards the lecture hall. Öğrenciler konferans salonuna doğru akın etti. A power failure contributed to the confusion in the hall. Bir elektrik kesintisi, salondaki karışıklığa katkıda bulundu. Suddenly he stood up and left the hall. Aniden ayağa kalktı ve salondan ayrıldı. The hall was jammed with people. Salon insanlarla doluydu. We'll be right down this hall. Bu salonun tam altında olacağız. This hall holds a maximum of 1,000 people. Bu salon en fazla 1,000 kişi alır. This hall isn't a movie theater, but you can project a movie in here. Bu salon bir sinema değil ama burada bir film yansıtabilirsiniz. This hall isn't a movie theater, but you can project a movie in here. Bu salon bir sinema salonu değil ama buraya bir film yansıtabilirsiniz. This hall is very big. Bu salon çok büyüktür. The hall was built in memory of the founder. Salon, kurucunun anısına inşa edildi. This hall holds a maximum of 1,000 people. Bu salon maksimum 1,000 kişi alır. The lecturer's voice is easily heard throughout the entire hall. Konuşmacının sesi tüm salonda rahatlıkla duyuluyor. We sat at the back of the hall. Biz salonun arkasında oturduk. Many dances have been held in this hall. Bu salonda birçok dans yapıldı. The teacher assembled the students in the hall. Öğretmen öğrencileri salonda topladı. Save for the cold in the hall, the gig was good. Salondaki soğuk dışında konser iyiydi. This hall was full of people. Bu salon insanlarla doluydu. The hall was so large as to hold more than 1,000 people. Salon, 1.000'den fazla kişiyi alabilecek kadar büyüktü. The report exaggerated the capacity of the hall. Raporda salonun kapasitesi abartılmış. There was a large crowd in the hall. Salonda büyük bir kalabalık vardı. This hall is capable of holding 2,000 people. Bu salon 2,000 kişi alabilir. There wasn't a single vacant seat in the hall. Salonda tek bir boş koltuk bile yoktu. There was a small audience in the hall. Salonda az sayıda seyirci vardı. There's a telephone in the hall. Salonda bir telefon var. He ushered me to the hall. Beni salona götürdü. No sooner had we entered the hall than the ceremony began. Salona girer girmez tören başladı. The teacher did not permit the students to leave the lecture hall. Öğretmen öğrencilerin konferans salonundan ayrılmasına izin vermedi. We sat at the back of the hall. Salonun arka tarafında oturduk. Tom's room is at the end of the hall, on the right. Tom'un odası salonun sonunda, sağda, The Elbe Philharmonic Hall is a symbol of HafenCity, a new quarter of the German city Hamburg. Elbe Filarmoni Salonu, Alman şehri Hamburg'un yeni bir mahallesi olan HafenCity'nin bir sembolüdür. The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert. Salonun zayıf akustiği, dinleyicilerin konserden zevk almalarını ciddi şekilde olumsuz etkiledi. The audience filled the hall. İzleyici salonu doldurdu. Where is the departures hall? Gidiş salonu nerede? Picasso's early works have been exhibited at this hall. Picasso'nun erken eserleri bu salonda sergilenmektedir. This hall holds two thousand people. Bu salon iki bin kişi alır. The hall was decorated with Japanese paintings. Salon, Japon resimleriyle süslenmişti. This hall is very big. Bu salon çok büyük. A power failure contributed to the confusion in the hall. Elektrik kesintisi salondaki karmaşayı artırdı. Two thousand people fit into this hall. Bu salona iki bin kişi sığar. Save for the cold in the hall, the gig was good. Salondaki soğuk hariç konser iyiydi. There were plenty of guests in the hall. Salonda çok fazla misafir vardı. This hall is capable of holding 2,000 people. Bu salon 2.000 kişi alma kapasitesine sahiptir. The hall was built in memory of the founder. Salon, kurucunun anısına inşa edilmiştir. There was a small audience in the hall. Salonda küçük bir izleyici kitlesi vardı. The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert. Salondaki zayıf akustik, seyircinin konserden aldığı keyfi ciddi şekilde etkiledi. There were quite a few people in the hall. Salonda oldukça fazla insan vardı. Where is the arrivals hall? Gelen yolcu salonu nerede? Many dances have been held in this hall. Bu salonda birçok danslar düzenlendi. There wasn't a single vacant seat in the hall. Salonda bir tek boş koltuk yoktu. This hall holds 2,000 people. Bu salon 2,000 kişi almaktadır. The hall was decorated with potted palms. Salon saksı palmiyeleriyle süslenmişti. Don't open your umbrella in the hall. Şemsiyeni salonda açma. As he entered the hall, two men approached him. Salona girdiğinde iki adam ona yanaştı. You decorated the hall. Salonu dekore ettin. The committee adjourned to another hall. Komite, bir başka salona geçti. I looked down the hall. Salona baktım. The number of the chairs in the hall is 80. Salondaki sandalye sayısı 80. You decorated the hall. Salonu dekore etmişsin. He ushered me to the hall. O bana salona kadar yol gösterdi. I enjoyed the concert except that the hall was cold. Ben salonun soğuk olması dışında konserden zevk aldım. This hall will hold two thousand people. Bu salon iki bin kişi alacak. The hall was decorated with potted palms. Salon, saksıya dikilmiş palmiyelerle süslendi. The hall was so large as to hold more than 1,000 people. Salon, 1.000'den fazla kişiyi alacak kadar büyüktü. As he entered the hall, two men approached him. O, salona girerken iki adam ona yaklaştı. Picasso's early works have been exhibited at this hall. Picasso'nun ilk eserleri bu salonda sergilenmiştir. Tom is cleaning the hall with a mop. Tom paspasla salonu temizliyor. Tom stepped out into the hall. Tom salona girdi. Suddenly he stood up and left the hall. Birden ayağa kalktı ve salonu terk etti. The student hall is for benefit of the students. Öğrenci salonu öğrencilerin yararlanması içindir. There were plenty of guests in the hall. Salonda çok sayıda konuk vardı. This hall holds two thousand people. Bu salon iki bin kişi alabilir. There were quite a few people in the hall. Salonda birçok kişi vardı. The Elbe Philharmonic Hall is a symbol of HafenCity, a new quarter of the German city Hamburg. Elbe Filarmoni Salonu, Alman kenti Hamburg'un yeni bir semti olan HafenCity'nin bir sembolüdür. I enjoyed the concert except that the hall was cold. Salonun soğuk olması dışında konserden keyif aldım. No sooner had I entered the hall than the ceremony began. Salona girer girmez tören başladı. This hall can hold 5,000 people. Bu salon 5,000 kişi alabilir. The number of the chairs in the hall is 80. Salondaki sandalye sayısı 80'dir. The floorboards in the hall creaked. Salondaki döşeme tahtaları gıcırdadı. Show More (88)
2	hall	koridor	n.
	The left door in the hall is the bathroom. Koridorun solundaki kapı tuvalet. Tom is cleaning the hall with a mop. Tom bir paspas ile koridoru temizliyor. Tom hung his jacket in the hall closet. Tom ceketini koridordaki dolaba astı. Tom walked down the hall by himself. Tom koridorda kendi başına yürüdü. Tom's room is across the hall from mine. Tom'un odası benim odamın karşısındaki koridordadır. Tom walked down the hall alone. Tom koridorda tek başına yürüyordu. I hung my coat in the hall closet. Ceketimi koridordaki dolaba astım. I live across the hall. Koridorun karşısında oturuyorum. Hang your coat in the hall please. Ceketinizi koridora asın lütfen. Please wait in the hall. Lütfen koridorda bekleyin. Tom's room is across the hall from mine. Tom'un odası benim karşımdaki koridorda. The room is at the end of the hall. Oda koridorun sonunda. There's an ant in the hall. Koridorda bir karınca var. Tom waited for a moment in the hall. Tom koridorda bir an bekledi. I saw Tom in the hall. Tom'u koridorda gördüm. Tom ran down the hall. Tom koridorda koştu. Someone left their umbrella in the hall. Birisi şemsiyesini koridorda unutmuş. Tom walked down the hall by himself. Tom koridorda tek başına yürüyordu. Tom pushed the wheelchair down the hall. Tom tekerlekli sandalyeyi koridorun sonuna kadar itti. Your room is down the hall. Odanız koridorun sonunda. Tom lives down the hall. Tom koridorda yaşıyor. Where is the departures hall? Çıkış koridoru neresi? Tom took the broom out of the hall closet. Tom koridordaki dolaptan süpürgeyi aldı. Tom walked down the hall. Tom koridorda yürüdü. I live across the hall. Koridorun karşısında yaşıyorum. The hotel telephone is in the hall and Harriet is trying to ring the police now. Otel telefonu koridorda ve Harriet şu anda polisi aramaya çalışıyor. Let's talk in the hall. Koridorda konuşalım. Tom lives down the hall. Tom koridorun sonunda oturuyor. The bathroom is at the end of the hall. Banyo, koridorun sonunda. Tom and Mary were alone in the hall, talking to each other. Tom ve Mary koridorda yalnızdılar ve birbirleriyle konuşuyorlardı. Tom and Mary walked down the hall, side by side. Tom ve Mary koridorda yan yana yürüdüler. Your room is down the hall. Senin odan koridorun sonunda. I looked down the hall. Koridorun aşağısına baktım. Tom waited for a moment in the hall. Tom koridorda bir süre bekledi. We'll be right down this hall. Bu koridorun sonunda olacağız. Tom followed Mary into the hall. Tom, Mary'yi koridorda takip etti. Tom pushed the wheelchair down the hall. Tom tekerli sandalyeyi koridordan aşağıya doğru itti. The bathroom's down the hall. Banyo koridorun sonunda. Tom stepped out into the hall. Tom koridora çıktı. Tom got off the elevator and walked down the hall to his office. Tom asansörden indi ve koridorda yürüyerek ofisine gitti. Tom is walking down the hall. Tom koridorda yürüyor. Tom's room is at the end of the hall, on the right. Tom'un odası koridorun sonunda, sağda. Leave your umbrella in the hall. Şemsiyeni koridorda bırak. Tom started walking down the hall. Tom koridorda yürümeye başladı. Tom tiptoed quietly across the hall. Tom sessizce koridoru geçti. My office is just across the hall. Ofisim koridorun hemen karşısında. Leave your hat and overcoat in the hall. Şapkanı ve paltonu koridorda bırak. Let's keep that in the hall closet. Onu koridordaki dolapta tutalım. Tom continued walking down the hall. Tom koridorda yürümeye devam etti. Tom took his coat out of the hall closet and put it on. Tom koridordaki dolaptan paltosunu çıkardı ve giydi. I walked down the hall to Tom's office. Koridorda Tom'un ofisine doğru yürüdüm. Show More (48)
3	hall	hol	n.
	You can leave your shoes in the hall. Ayakkabılarınızı holde bırakabilirsiniz. Leave your umbrella in the hall. Şemsiyeni holde bırak. Hang your coat in the hall please. Paltonu hole as lütfen. Don't open your umbrella in the hall. Şemsiyeni holde açma. Leave your hat and overcoat in the hall. Şapkanı ve paltonu holde bırak. Tom and Mary were alone in the hall, talking to each other. Tom ve Mary holde yalnızdı, birbirleriyle konuşuyorlardı. The bathroom is at the end of the hall. Banyo, holün sonundadır. There's a telephone in the hall. Holde bir telefon vardır. Show More (5)
4	hall	yurt	n.
	We were roommates in the hall in our university years. Üniversite yıllarımızda yurtta oda arkadaşıydık. I didn't know Tom lives in halls. Tom'un yurtta kaldığını bilmiyordum. Show More (-1)
5	hall	öğrenci yurdu	n.
	I walked down the hall to Tom's office. Öğrenci yurdundan Tom'un ofisine doğru yürüdüm. I didn't know Tom lives in halls. Tom'un öğrenci yurdunda kaldığını bilmiyordum. Show More (-1)
6	hall	giriş	n.
	The hall was decorated with Japanese paintings. Giriş, japon resimleriyle dekore edilmiş. Show More (-2)