1 |
havoc |
tahribat |
n. |
|
- So exactly what havoc do these ships and flags of convenience wreak?
- Peki bu gemiler ve elverişli bayraklar tam olarak nasıl bir tahribata yol açıyor?
- The floods have wrought their havoc, and we have taken immediate action.
- Seller tahribat yarattı ve biz de derhal harekete geçtik.
- I understand the havoc it wreaked for so many individuals and communities in North Yorkshire and elsewhere.
- Kuzey Yorkshire'da ve başka yerlerde pek çok birey ve topluluk için yarattığı tahribatı anlıyorum.
- So exactly what havoc do these ships and flags of convenience wreak?
- Peki, bu gemiler ve kolaylık bayrakları tam olarak nasıl bir tahribata yol açıyor?
Show More (1)
|
2 |
havoc |
zarar |
n. |
|
- In the future, enlargement will wreak havoc on the EU budget.
- Genişleme gelecekte AB bütçesine büyük zarar verecektir.
- It could wreak havoc on South Korea with which it technically remains at war.
- Teknik olarak savaş halinde olduğu Güney Kore'ye zarar verebilirdi.
- It could wreak havoc on South Korea with which it technically remains at war.
- Teknik olarak savaş halinde olduğu Güney Kore'ye zarar verebilir.
Show More (0)
|
3 |
havoc |
yıkım |
n. |
|
- This is a recipe for disaster, which has already caused havoc that we cannot allow to be repeated.
- Bu bir felaket reçetesidir ve halihazırda tekrarlanmasına izin veremeyeceğimiz bir yıkıma neden olmuştur.
Show More (-2)
|
4 |
havoc |
kargaşa |
n. |
|
- No Democrat will object to the fact that trouble-makers who come to cause havoc are arrested.
- Hiçbir Demokrat, kargaşa çıkarmaya gelen sorun çıkaranların tutuklanmasına itiraz etmeyecektir.
Show More (-2)
|
5 |
havoc |
hasar |
n. |
|
- The hurricane has already caused havoc in the Caribbean.
- Kasırga şimdiden Karayipler'de hasara yol açtı.
Show More (-2)
|