1 |
hoard |
istiflemek |
v. |
|
- Tom was accused of hoarding toilet paper and price gouging.
- Tom tuvalet kağıdı istiflemek ve fiyat şişirmekle suçlandı.
- Everybody is hoarding their cash.
- Herkes parasını istifliyor.
- Sami was hoarding drugs.
- Sami uyuşturucu istifliyordu.
Show More (0)
|
2 |
hoard |
zula |
n. |
|
- She kept her hoard of chocolate cookies under the sink.
- Çikolatalı kurabiye zulasını lavabonun altında saklıyordu.
- The piano tuner discovered a hoard of gold coins hidden under the piano's keyboard.
- Piyano akortçusu, piyanonun klavyesinin altında gizlenmiş bir altın para zulası keşfetti.
Show More (-1)
|
3 |
hoard |
biriktirmek |
v. |
|
- He hoarded millions in years through tax evasion.
- Vergi kaçırarak yıllar içinde milyonlar biriktirdi.
- A miser hoards money not because he is prudent but because he is greedy.
- Bir cimri ihtiyatlı olduğu için değil, açgözlü olduğu için para biriktirir.
Show More (-1)
|
4 |
hoard |
stoklamak |
v. |
|
- Tom was accused of hoarding toilet paper and price gouging.
- Tom tuvalet kâğıdı stoklayıp fahiş fiyattan satmakla suçlandı.
Show More (-2)
|
5 |
hoard |
istif |
n. |
|
- Tom found a hoard.
- Tom bir istif buldu.
Show More (-2)
|