|
- This opens horizons for the future which will extend our project even beyond the geographical confines of our continent.
- Bu, projemizi kıtamızın coğrafi sınırlarının da ötesine taşıyacak gelecek için ufuklar açacaktır.
- The first is that a start be made on a special process of bringing the two cultural horizons together.
- Birincisi, iki kültürel ufku bir araya getirecek özel bir sürecin başlatılmasıdır.
- This opens horizons for the future which will extend our project even beyond the geographical confines of our continent.
- Bu, projemizi kıtamızın coğrafi sınırlarının da ötesine taşıyacak gelecek için ufuklar açıyor.
- The debate aroused by the Convention in recent months has already widened our horizons.
- Son aylarda Sözleşme'nin yol açtığı tartışmalar şimdiden ufkumuzu genişletti.
- Today, at last, a new horizon has opened up before us.
- Bugün, nihayet, önümüzde yeni bir ufuk açıldı.
- Indeed, it disappeared over the horizon more or less completely.
- Gerçekten de ufukta aşağı yukarı tamamen kayboldu.
- His work on this report is indeed remarkable and it opens up great horizons in many areas of research.
- Bu rapor üzerinde yaptığı çalışma gerçekten dikkate değerdir ve birçok araştırma alanında büyük ufuklar açmaktadır.
- When the horizons of space and time merge, national history begins.
- Uzay ve zaman ufku birleştiğinde ulusal tarih başlar.
- When the horizons of space and time merge, national history begins.
- Uzay ve zamanın ufukları birleştiğinde ulusal tarih başlar.
- When the horizons of space and time merge, national history begins.
- Uzay ve zaman ufukları birleştiğinde, ulusal tarih başlar.
- The sun has just sunk below the horizon.
- Güneş az önce ufkun altına battı.
- Dark clouds gathered over the horizon.
- Karanlık bulutlar ufuk üzerinde toplandı.
- Would you like to travel to distant horizons?
- Uzak ufuklara seyahat etmek ister misin?
- In this way, the students of the university have the opportunity to expand their horizons.
- Bu sayede üniversite öğrencileri ufuklarını genişletme fırsatı buluyor.
- Good movies broaden your horizons.
- İyi filmler ufkunuzu genişletir.
- The sun has just sunk below the horizon.
- Güneş ufuktan yeni battı.
- We saw the sun rise above the horizon.
- Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.
- In this way, the students of the University have the opportunity to expand their cultural horizons.
- Bu sayede üniversite öğrencileri kültürel ufuklarını genişletme fırsatı buluyor.
- The sun sank below the horizon and it got dark.
- Güneş ufkun altına battı ve karanlık çöktü.
- In this way, the students of the University have the opportunity to expand their cultural horizons.
- Üniversitedeki öğrencilerin bu şekilde kültürel ufuklarını genişletme olanağı var.
- The sun sank below the horizon and it got dark.
- Güneş ufukta battı ve hava karardı.
- The man watched the sun set below the horizon.
- Adam ufkun altında güneşin batışını izledi.
- Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight.
- Ölüm sadece bir ufuktur ve ufuk da görüş alanımızın sınırından başka bir şey değildir.
- We watched the sun sinking below the horizon.
- Ufukta güneşin batışını izledik.
- The sun sank slowly below the horizon.
- Güneş ufkun altında yavaşça battı.
- Most westerner's cultural horizons end with Led Zepplin's Cashmere song.
- Çoğu batılının kültürel ufku Led Zepplin'in Cashmere şarkısıyla sona erer.
- We saw the sun sink below the horizon.
- Güneşin ufkun altına battığını gördük.
- The sun rose above the horizon.
- Güneş ufuktan yükseldi.
- Good films broaden our horizons.
- İyi filmler ufkumuzu genişletir.
- Esperanto helped me broaden my intellectual and cultural horizons.
- Esperanto benim entellektüel ve kültürel ufuklarımı genişletmeme yardımcı oldu.
- The sun is setting below the horizon.
- Güneş ufkun altında batıyor.
- The sun is sinking below the horizon.
- Güneş ufkun altında batıyor.
- We watched the sun sinking below the horizon.
- Güneşin ufukta batışını izledik.
- I see a smoke stack over the horizon.
- Ufukta bir duman yığını görüyorum.
- Dark clouds gathered over the horizon.
- Ufukta kara bulutlar toplanmıştı.
- The sun is sinking below the horizon.
- Güneş ufkun altına batıyor.
- An enlarged social horizon will bring advantages.
- Genişlemiş bir sosyal ufuk avantajlar getirecektir.
- Would you like to travel to distant horizons?
- Uzak ufuklara seyahat etmek ister misiniz?
- The sun rose above the horizon.
- Güneş ufuktan doğdu.
- The man watched the sun set below the horizon.
- Adam güneşin ufkun altında batışını izledi.
- The sun sank slowly below the horizon.
- Güneş yavaşça ufkun altına battı.
- An enlarged social horizon will bring advantages.
- Genişlemiş bir sosyal ufuk avantaj getirecektir.
- The sun rose over the horizon.
- Güneş ufukta yükseldi.
- Esperanto helped me broaden my intellectual and cultural horizons.
- Esperanto entelektüel ve kültürel ufkumu genişletmeme yardımcı oldu.
- The ship vanished over the horizon.
- Gemi ufukta kayboldu.
- Good movies expand our horizons.
- İyi filmler ufkumuzu genişletir.
- Tom scanned the horizon.
- Tom ufku taradı.
- Good movies expand our horizons.
- Güzel filmler ufkumuzu genişletir.
- The ship disappeared beyond the horizon.
- Gemi ufkun ötesinde kayboldu.
Show More (46)
|
