1 |
hum |
(şarkı) mırıldanmak |
v. |
|
- I heard Linda humming in the next room.
- Linda'nın yan odada mırıldandığını duydum.
- Tom always hums that tune when he's washing dishes.
- Tom bulaşık yıkarken hep bu ezgiyi mırıldanır.
- Mary often hums songs under her breath while she works in the kitchen.
- Mary mutfakta çalışırken sık sık içinden şarkılar mırıldanır.
- I often hum while I work.
- Çalışırken sık sık mırıldanırım.
- Do you know anyone who hums while they work?
- Çalışırken mırıldanan birini tanıyor musunuz?
- Do you know anyone who hums while they work?
- Çalışırken mırıldanan birini tanıyor musun?
- Mary often hums a tune as she works in the kitchen.
- Mary, mutfakta çalışırken, sık sık bir melodi mırıldanır.
- He always hums while working.
- O, çalışırken her zaman mırıldanır.
- Tom always hums while working.
- Tom her zaman çalışırken mırıldanır.
- Tom always hums that tune when he's washing dishes.
- Tom bulaşık yıkarken hep bu melodiyi mırıldanır.
- She hummed a song.
- O bir şarkı mırıldandı.
- He always hums while working.
- Çalışırken hep mırıldanır.
- She hummed a song.
- Bir şarkı mırıldandı.
- Mary often hums a tune as she works in the kitchen.
- Mary, mutfakta çalışırken, genellikle bir melodi mırıldanır.
- Tom hummed a tune to himself as he did the washing up.
- Tom bulaşık yıkarken kendi kendine bir melodi mırıldanıyordu.
- Tom hummed a tune to himself as he did the washing up.
- Tom, bulaşık yıkadığı zaman kendi kendine bir melodi mırıldandı.
- Tom always hums while working.
- Tom çalışırken her zaman mırıldanır.
- Mary often hums songs under her breath while she works in the kitchen.
- Mary mutfakta çalışırken çoğunlukla alçak sesle şarkılar mırıldanır.
Show More (15)
|
2 |
hum |
mırıldamak |
v. |
|
- Who's humming?
- Kim mırıldanıyor?
- Tom is humming.
- Tom mırıldanıyor.
- Tom heard someone humming his favorite tune.
- Tom birinin en sevdiği melodiyi mırıldadığını duydu.
- We're humming.
- Biz mırıldanıyoruz.
- Tom heard someone humming his favorite tune.
- Tom birinin en sevdiği şarkıyı mırıldandığını duydu.
- I'm humming.
- Ben mırıldanıyorum.
- You're humming.
- Sen mırıldanıyorsun.
- I heard Tom humming to himself while he washed dishes.
- Tom'un bulaşıkları yıkarken kendi kendine mırıldandığını duydum.
- Kyoko went away, humming a song.
- Kyoko bir şarkı mırıldanarak gitti.
- You're humming.
- Mırıldanıyorsun.
- I heard him humming in the shower.
- Duşta mırıldandığını duydum.
- Stop humming.
- Mırıldanmayı kes.
- I heard Tom humming to himself while he washed dishes.
- Tom'un bulaşıkları yıkarken kendi kendine şarkı mırıldandığını duydum.
- Someone's humming.
- Birisi mırıldanıyor.
- I've been humming that tune to myself all morning.
- Sabahtan beri kendi kendime bu melodiyi mırıldanıyorum.
Show More (12)
|
3 |
hum |
uğultu |
n. |
|
- What's causing that hum?
- O uğultuya ne sebep oluyor?
- What's causing that hum?
- Bu uğultuya ne sebep oluyor?
Show More (-1)
|
4 |
hum |
uğuldamak |
v. |
|
- The yard was humming with the sound of bees.
- Bahçe arıların sesiyle uğulduyordu.
Show More (-2)
|
5 |
hum |
vınlama |
n. |
|
- The hum of air conditioning and the cool air made her sleepy
- Klimadan çıkan vınlama sesi ve serin hava uykusunu getirdi.
Show More (-2)
|
6 |
hum |
vızır vızır olmak |
v. |
|
- The downtown of the town was humming with people and traffic.
- Şehir merkezi insan ve trafik ile vızır vızırdı.
Show More (-2)
|