| 1 |
impunity |
cezasızlık |
n. |
|
- As for the torturers, they continue their ruthless acts with total impunity.
- İşkenceciler ise acımasız eylemlerini tam bir cezasızlıkla sürdürüyorlar.
- Impunity for the perpetrators of such atrocities has almost been systematic.
- Bu tür zulümlerin failleri için cezasızlık neredeyse sistematik hale gelmiştir.
- Is it not true that the guidelines are really too weak to shut the door to impunity arrangements?
- Kılavuz ilkelerin cezasızlık düzenlemelerine kapıyı kapatmak için gerçekten çok zayıf olduğu doğru değil mi?
- Otherwise impunity would become a serious problem for the future of Guatemala.
- Aksi takdirde cezasızlık Guatemala'nın geleceği için ciddi bir sorun haline gelecektir.
- We must take into account the violations of human rights in Guatemala and the impunity relating to them.
- Guatemala'daki insan hakları ihlallerini ve bunlara ilişkin cezasızlığı dikkate almalıyız.
- At the same time, the struggle against impunity is under threat.
- Aynı zamanda, cezasızlığa karşı mücadele de tehdit altındadır.
- I believe that the impunity and the arrogance of the polluters must be met with the determination of our Parliament.
- Kirletenlerin cezasızlığına ve küstahlığına Meclisimizin kararlılığıyla karşılık verilmesi gerektiğine inanıyorum.
- It is well known that impunity is a breeding ground for dictatorships and criminals.
- Cezasızlığın diktatörlükler ve suçlular için bir üreme alanı olduğu iyi bilinmektedir.
- This situation contributes to maintaining a climate of impunity for law-enforcement officials.
- Bu durum, kolluk kuvvetleri için cezasızlık ortamının sürdürülmesine katkıda bulunmaktadır.
Show More (6)
|
| 2 |
impunity |
dokunulmazlık |
n. |
|
- The congressman passed the security corridor with his impunity.
- Milletvekili, dokunulmazlığını kullanarak güvenlik koridorunu geçti.
- We must put an end to the reign of impunity.
- Dokunulmazlık saltanatına son vermeliyiz.
- We call for justice for some while practising impunity for others.
- Bazıları için adalet isterken diğerleri için dokunulmazlık uyguluyoruz.
- We call for justice for some while practising impunity for others.
- Bazıları için adalet isterken diğerleri için dokunulmazlık uygulanmaması çağrısında bulunuyoruz.
Show More (1)
|
| 3 |
impunity |
cezasız kalma |
n. |
|
- In particular, he told us that he was against impunity for those responsible for this situation.
- Özellikle bu durumdan sorumlu olanların cezasız kalmasına karşı olduğunu söyledi.
Show More (-2)
|
| 4 |
impunity |
cezasız bırakma |
n. |
|
- Europe must make it clear to Deby that he cannot break his word with impunity.
- Avrupa, Deby'ye sözünü cezasız bırakamayacağını açıkça ifade etmelidir.
Show More (-2)
|
