| 1 |
principal |
müdür |
n. |
|
- The budget was approved by the principal of the business.
- Bütçe, işletme müdürü tarafından onaylandı.
- Tony was sent to the principal’s office for being a troublemaker.
- Tony yaramazlık yaptığı için müdürün odasına gönderilmişti.
- He said that their principal would go there the next day.
- Müdürlerinin ertesi gün oraya gideceğini söyledi.
- You're wanted in the principal's office.
- Müdürün ofisinde aranıyorsun.
- The principal shook hands with each of the graduates.
- Müdür, mezunların her birinin elini sıktı.
- I bet he is our principal.
- Eminim ki o bizim müdürümüz.
- Mike visited Mr Ogaki, who is our principal.
- Mike müdürümüz Bay Ogaki'yi ziyaret etti.
- Our principal wanted to admit Bob to our school.
- Bizim müdür Bob'u okulumuza kabul etmek istiyordu.
- I bet he is our principal.
- Onun bizim müdür olduğundan eminim.
- The school telltale reported Tom to the principal for smoking behind the gym.
- Okul tellalı Tom'u spor salonunun arkasında sigara içtiği için müdüre şikayet etti.
- This school needs a new principal.
- Bu okulun yeni bir müdüre ihtiyacı var.
- Tom is the principal of a high school.
- Tom bir lisenin müdürüdür.
- The principal presented each of the graduates with diploma.
- Müdür, mezunların her birine diploma verdi.
- The principal assured me of her honesty.
- Müdür bana, onun dürüstlüğü konusunda güvence verdi.
- I am complaining to the principal.
- Müdüre şikayet ediyorum.
- Jamal has an appointment with the college principal.
- Jamal'in üniversite müdürüyle randevusu var.
- Our principal made a long speech.
- Müdürümüz uzun bir konuşma yaptı.
- Did you talk to the principal?
- Müdürle konuştun mu?
- A new principal is administering the school.
- Okulu yeni bir müdür yönetiyor.
- The principal shook hands with each of the graduating pupils.
- Müdür, mezun olan öğrencilerin her biriyle tek tek tokalaştı.
- I'm speaking with the principal.
- Müdürle konuşuyorum.
- The principal came in after the teacher.
- Müdür, öğretmenden sonra geldi.
- The school telltale reported Tom to the principal for smoking behind the gym.
- İspiyoncu öğrenci Tom'un spor salonunun arkasında sigara içtiğini müdüre söyledi.
- Jamal has an appointment with the college principal.
- Jamal'ın üniversite müdürüyle randevusu var.
- I am complaining to the principal.
- Ben müdüre şikayet ediyorum.
- He must be the principal.
- O, müdür olmalı.
- Mike visited Mr Ogaki, who is our principal.
- Mike, bizim müdürümüz olan Bay Ogaki'yi ziyaret etti.
- The meeting was held at the principal's office.
- Toplantı müdürün ofisinde yapıldı.
- I'm speaking with the principal.
- Ben müdürle konuşuyorum.
- Tom is the principal of a high school.
- Tom bir lisenin müdürü.
- What did the principal tell him?
- Müdür ona ne söyledi?
- He is the principal of the high school.
- Lisenin müdürüdür.
- This is the principal's office.
- Burası müdürün ofisi.
- He must be the principal.
- Müdür o olmalı.
- The principal shook hands with each of the graduates.
- Müdür mezun olan öğrencilerin her biri ile tokalaştı.
- He dislikes the principal.
- Müdürden hoşlanmıyor.
- The principal wants to talk to you.
- Müdür seninle konuşmak istiyor.
- Our principal wanted to admit Bob to our school.
- Müdürümüz Bob'u okulumuza kabul etmek istedi.
- Where did you come across the principal?
- Müdürle nerede karşılaştınız?
- I'd like to see the principal.
- Müdürü görmek istiyorum.
- He has just become a principal.
- Yeni müdür oldu.
- The principal called and said you weren't at school today.
- Müdür aradı ve bugün okulda olmadığını söyledi.
- Our principal does no teaching.
- Müdürümüz öğretmenlik yapmıyor.
- This is the principal's office.
- Burası müdürün çalışma odası.
- Is it true that you complained to the principal?
- Müdürü şikayet ettiğiniz doğru mu?
- He is the principal of the high school.
- Kendisi lisenin müdürü.
Show More (43)
|
| 2 |
principal |
temel |
adj. |
|
- Let me just touch on some of the principal arguments.
- Sadece bazı temel argümanlara değinmeme izin verin.
- I will now outline the principal points on which we have worked to produce the final document.
- Şimdi nihai belgeyi oluşturmak için üzerinde çalıştığımız temel noktaları özetleyeceğim.
- One of the principal objectives of this programme is to promote linguistic diversity.
- Bu programın temel amaçlarından biri de dilsel çeşitliliği teşvik etmektir.
- I see research's principal contribution as being to the safety of the atomic power stations and of their fuel cycle.
- Araştırmanın temel katkısının atom enerjisi santrallerinin ve yakıt döngüsünün güvenliğine yönelik olduğunu düşünüyorum.
- Therefore, I will briefly outline the comprehensive changes' principal purposes.
- Bu nedenle, kapsamlı değişikliklerin temel amaçlarını kısaca özetleyeceğim.
- Allow me to draw your attention to the three principal elements of the proposal.
- İzninizle teklifin üç temel unsuruna dikkatinizi çekmek istiyorum.
- Today again we find that the European Parliament is the principal integrating element in the European Union.
- Bugün bir kez daha Avrupa Parlamentosu'nun Avrupa Birliği'nin temel bütünleştirici unsuru olduğunu görüyoruz.
- Our principal concern remains that of freedom of opinion.
- Temel kaygımız fikir özgürlüğü olmaya devam etmektedir.
- This Convention dates back to 1951 and its principal object was to receive refugees from Communist dictatorships.
- Bu Sözleşme 1951 yılına dayanmaktadır ve temel amacı Komünist diktatörlüklerden gelen mültecileri kabul etmekti.
- The EC Treaty specifies that the European System of Central Banks shall have price stability as its principal objective.
- AT Antlaşması, Avrupa Merkez Bankaları Sistemi'nin temel hedefinin fiyat istikrarı olması gerektiğini belirtmektedir.
- The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
- Menopoz, yumurtalıkların temel fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
- This is one of the principal arguments against your plan.
- Bu, senin planına karşı temel argümanlardan biridir.
- The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter.
- NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.
- The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter.
- NASA'nın Juno görevinin temel amacı Jüpiter'in kökenini ve evrimini anlamak.
Show More (11)
|
| 3 |
principal |
okul müdürü |
n. |
|
- Mr Bush, principal of our school, graduated from Yale.
- Okulumuzun müdürü Bay Bush, Yale'den mezun.
- The principal shook hands with each of the graduating pupils.
- Okul müdürü, mezun öğrencilerin her biri ile el sıkıştı.
- The principal presented each of the graduates with diploma.
- Okul müdürü, mezunların her birine diplomasını sundu.
- Our school's principal is very old.
- Bizim okulumuzun müdürü çok yaşlıdır.
- The principal came in after the teacher.
- Okul müdürü, öğretmenden sonra içeri geldi.
- Our school's principal is very old.
- Okulumuzun müdürü çok yaşlıdır.
- Mr Hunt is principal of our school.
- Bay Hunt okulumuzun müdürü.
- A new principal is administering the school.
- Okulu yeni bir okul müdür idare etmektedir.
- The principal of our school is an American.
- Okulumuzun müdürü bir Amerikalı.
- The meeting was held at the principal's office.
- Toplantı okul müdürünün ofisinde gerçekleştirildi.
- Our principal does no teaching.
- Okulu müdürümüz derse girmez.
- The principal assured me of her honesty.
- Okul müdürü, onun dürüstlüğü konusunda beni ikna etti.
- Mr Bush, principal of our school, graduated from Yale.
- Bay Bush, okulumuzun müdürü, Yale'den mezun.
- He dislikes the principal.
- O, okul müdüründen hoşlanmaz.
Show More (11)
|
| 4 |
principal |
başlıca |
adj. |
|
- Today, moreover, Azerbaijan is the principal supplier of crude oil to the European Union.
- Üstelik bugün Azerbaycan, Avrupa Birliği'nin başlıca ham petrol tedarikçisidir.
- Allow me to highlight the principal innovations introduced by this recommendation.
- Bu tavsiyenin getirdiği başlıca yenilikleri vurgulamama izin verin.
- The European Community is Turkey's principal market for agricultural products.
- Avrupa Topluluğu, Türkiye'nin başlıca tarımsal ürünler piyasasıdır.
- These are two of the principal challenges for the Lisbon Summit.
- Bunlar Lizbon Zirvesi için başlıca iki zorluktur.
- Its principal source of income is tourism, and of that it is currently deprived.
- Başlıca gelir kaynağı turizmdir ve şu anda bundan mahrumdur.
- Allow me to highlight the principal innovations introduced by this recommendation.
- Bu tavsiye kararıyla getirilen başlıca yenilikleri vurgulamama izin verin.
- These issues were fully explored at an important conference last autumn, attended by the principal interested partners.
- Bu konular geçtiğimiz sonbaharda ilgili başlıca ortakların katıldığı önemli bir konferansta etraflıca ele alındı.
- This is one of the principal arguments against your plan.
- Bu, planınıza karşı olan başlıca argümanlardan biri.
- The aardvark's principal food is termites.
- Karıncayiyen'in başlıca yiyeceği termitlerdir.
- The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27.
- Alüminyumun başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.
Show More (7)
|
| 5 |
principal |
asıl |
adj. |
|
- That is the principal message.
- Asıl mesaj budur.
- We have to achieve an outcome in which there are only winners, one in which the principal victor is Europe as a whole.
- Sadece kazananların olduğu, asıl kazananın bir bütün olarak Avrupa olduğu bir sonuca ulaşmalıyız.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- İnsan dışındaki tüm hayvanlar, hayatın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu bilirler.
- All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
Show More (1)
|
| 6 |
principal |
baş rol |
n. |
|
- She dreamt of becoming a principal with the Royal Opera.
- Kraliyet Operası'nda baş rolü oynamayı hayal ediyordu.
Show More (-2)
|
| 7 |
principal |
anapara |
n. |
|
- We have to pay the loan principal plus interest by May.
- Kredi anaparasını ve faizini Mayıs ayına kadar ödememiz gerekiyor.
Show More (-2)
|
| 8 |
principal |
rektör |
n. |
|
- He was one of the first principals of the college.
- Üniversitenin ilk rektörlerinden biri de oydu.
Show More (-2)
|
| 9 |
principal |
ana |
adj. |
|
- Can you believe the writers killed off the principal character!
- Senaristlerin ana karakteri öldürdüğüne inanabiliyor musunuz?
Show More (-2)
|
| 10 |
principal |
işveren |
n. |
|
- This also includes adherence to the wage agreements in force where the principal is located.
- Bu aynı zamanda işverenin bulunduğu yerde yürürlükte olan ücret anlaşmalarına uyulmasını da içerir.
Show More (-2)
|
| 11 |
principal |
büyük |
adj. |
|
- Self-confidence is the principal element of any great endeavor.
- Özgüven, her büyük çabanın ana unsurudur.
Show More (-2)
|
