lose - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
lose kaybetmek v.
  • If this comes out, she will lose her licence to practice medicine.
  • Eğer bu ortaya çıkarsa doktorluk ruhsatını kaybeder.
  • They saved the family, but a firefighter lost his life.
  • Aileyi kurtardılar ama bir itfaiyeci hayatını kaybetti.
  • She lost her grandfather to cancer last week.
  • Büyükbabasını geçen hafta kanserden kaybetti.
Show More (1804)
lose (kilo) vermek v.
  • Tom has lost more than thirty kilograms.
  • Tom otuz kilodan fazla verdi.
  • Tom has lost a lot of weight since the last time I saw him.
  • Tom onu son gördüğümden beri çok kilo verdi.
  • Tom asked Mary how she had lost so much weight.
  • Tom Mary'ye nasıl bu kadar kilo verdiğini sordu.
Show More (100)
lose yitirmek v.
  • Do we want citizens to have lost all hope in Europe?
  • Vatandaşların Avrupa'ya dair tüm umutlarını yitirmelerini mi istiyoruz?
  • When wars continue, humanity loses its purpose.
  • Savaşlar devam ettiğinde insanlık amacını yitirir.
  • Who is going to compensate organic producers whose crops become contaminated and lose their value?
  • Ürünleri kirlenen ve değerini yitiren organik üreticilerin zararını kim karşılayacak?
Show More (32)
lose kaçırmak v.
  • Have you all lost your minds?
  • Hepiniz aklınızı mı kaçırdınız?
  • You've lost your mind.
  • Sen aklını kaçırmışsın.
  • Tom is starting to lose it.
  • Tom aklını kaçırmaya başlıyor.
Show More (20)
lose zayıflamak v.
  • I think Tom should lose some weight.
  • Sanırım Tom biraz zayıflamalı.
  • Tom has lost more than thirty kilograms.
  • Tom otuz kilodan fazla zayıfladı.
  • I think Tom should lose some weight.
  • Bence Tom biraz zayıflamalı.
Show More (6)
lose geri kalmak (saat) v.
  • Is it 7 o'clock already? My watch must be losing time.
  • Saat 7 oldu mu yahu? Benim saat geri kalıyor herhalde.
  • My watch loses three minutes a day.
  • Saatim bir günde üç dakika geri kalır.
  • My watch loses two minutes a day.
  • Saatim bir günde iki dakika geri kalır.
Show More (3)
lose yenilmek v.
  • In the pharmaceutical industry, Europe is losing out to the United States.
  • İlaç endüstrisinde Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri'ne yenilmektedir.
  • He was powerful, rarely lost a battle.
  • Güçlü biriydi, nadiren savaşta yenilirdi.
  • Our team lost.
  • Takımımız yenildi.
Show More (3)
lose kaybettirmek v.
  • Pitching the figure higher than this would lose money to other sectors including rural development.
  • Bu rakamın üzerine çıkılması kırsal kalkınma da dahil olmak üzere diğer sektörlere para kaybettirecektir.
  • This lost him his life.
  • Bu ona hayatını kaybettirdi.
  • That speech lost Tom the election.
  • O konuşma Tom'a seçimi kaybettirdi.
Show More (1)
lose mağlup olmak v.
  • I'm pretty sure that we'll lose.
  • Mağlup olacağımızdan oldukça eminim.
  • We aren't going to lose.
  • Mağlup olmayacağız.
Show More (-1)
lose çıkarıp atmak v.
  • I like your dress; but please lose that jacket.
  • Elbiseni beğendim; ama ne olur çıkar at şu ceketi.
Show More (-2)
lose kafasını bulandırmak v.
  • You've lost me - exactly who are you talking about?
  • Kafamı bulandırdınız; siz tam olarak kimden bahsediyorsunuz?
Show More (-2)
lose (peşindekini) atlatmak v.
  • We managed to lose the cops after that last turn.
  • Son dönüşten sonra polisleri atlatmayı başardık.
Show More (-2)
lose sapmak v.
  • We have completely lost the plot.
  • Hedeften tamamen sapmış durumdayız.
Show More (-2)
lose kaybolmak v.
  • I don't want to lose.
  • Kaybolmak istemiyorum.
Show More (-2)