|
- The Europeans, for their part, took a rather negative view of this idea.
- Avrupalılar ise bu fikre oldukça olumsuz yaklaştılar.
- Turkish industry has been influenced by negative international macro-economic developments.
- Türk sanayisi, olumsuz uluslararası makroekonomik gelişmelerden etkilenmiştir.
- A new report on the evaluation of aspartame would lead simply to negative publicity.
- Aspartamın değerlendirilmesine ilişkin yeni bir rapor sadece olumsuz reklamlara yol açacaktır.
- We categorically oppose this philosophy and the negative proposals tabled in order to implement it.
- Bu felsefeye ve bunu uygulamak için sunulan olumsuz önerilere şiddetle karşı çıkıyoruz.
- In the meantime, the EU is blamed for making the negative aspects of globalisation worse.
- Bu arada AB, küreselleşmenin olumsuz yönlerini daha da kötüleştirmekle suçlanıyor.
- It only remains to be seen whether it will have a negative or positive impact on real life.
- Geriye sadece bunun gerçek yaşam üzerinde olumlu mu yoksa olumsuz mu bir etki yaratacağını görmek kalıyor.
- Every failure to reach agreement, such as this, sends out very negative signals.
- Bu şekilde bir anlaşmaya varılamaması çok olumsuz sinyaller gönderir.
- However, they also have important negative properties.
- Bununla birlikte önemli olumsuz özelliklere de sahiptirler.
- Some reaction to this negative situation is called for.
- Bu olumsuz duruma bir tepki verilmesi gerekiyor.
- Amongst others, I would highlight, some of its more negative aspects.
- Diğerlerinin yanı sıra, bazı olumsuz yönlerini de vurgulamak isterim.
- That reflects a negative attitude towards the European citizens' right of petition.
- Bu, Avrupa vatandaşlarının dilekçe hakkına yönelik olumsuz bir tutumu yansıtmaktadır.
- However, the Court was not entirely negative in its ruling.
- Bununla birlikte, Mahkeme kararında tamamen olumsuz değildi.
- In 2004, we will be concentrating on the crucial area of combating negative stereotyped images of women.
- 2004 yılında, kadınların olumsuz basmakalıp imajlarıyla mücadele gibi çok önemli bir alana odaklanacağız.
- My reply to these two questions is negative.
- Bu iki soruya cevabım olumsuzdur.
- It is quite clear that what the animals were being fed had a very serious and negative consequence on the consumer.
- Hayvanların beslenmesinin tüketici üzerinde çok ciddi ve olumsuz sonuçları olduğu oldukça açıktır.
- Religions are treated with a negative and biased approach.
- Dinler olumsuz ve önyargılı bir yaklaşımla ele alınmaktadır.
- It is not really any surprise that so many NGOs are already predicting negative outcomes for Johannesburg.
- Bu kadar çok STK'nın Johannesburg için olumsuz sonuçlar öngörmesi aslında sürpriz değil.
- This is why I generally view scaling up in a negative light.
- Bu nedenle ölçek büyütmeye genel olarak olumsuz bakıyorum.
- It implies the same thing, but it does not sound negative, or like a prison sentence.
- Aynı şeyi ima ediyor, ancak kulağa olumsuz ya da hapis cezası gibi gelmiyor.
- To date, we have mainly sent out a negative signal and a sombre message.
- Bugüne kadar çoğunlukla olumsuz bir sinyal ve kasvetli bir mesaj gönderdik.
- Kaliningrad's economic indicators are mainly negative and still show no definite upward tendency.
- Kaliningrad'ın ekonomik göstergeleri çoğunlukla olumsuz ve hala kesin bir yükseliş eğilimi göstermiyor.
- I shall summarise two of those highlighted by the rapporteur, one positive and one negative.
- Raportör tarafından vurgulananlardan iki tanesini, biri olumlu diğeri olumsuz olmak üzere özetleyeceğim.
- You will note that I have described a landscape of positive and negative positions.
- Olumlu ve olumsuz tutumlardan oluşan bir manzara tarif ettiğimi fark etmişsinizdir.
- I would say that the outcome of the Johannesburg Earth Summit has been neither positive nor negative.
- Johannesburg Dünya Zirvesi'nin sonuçlarının ne olumlu ne de olumsuz olduğunu söyleyebilirim.
- It is essential to adjust to such changes so as to minimise their negative aspects.
- Olumsuz yönlerini en aza indirmek için bu tür değişikliklere uyum sağlamak çok önemlidir.
- In this connection, the negative contribution from Belgrade is disappointing.
- Bu bağlamda Belgrad'dan gelen olumsuz katkı hayal kırıklığı yaratmaktadır.
- The effects of the situation, whether negative or positive, will affect the entire Caucasus area.
- Durumun etkileri, ister olumlu ister olumsuz olsun, tüm Kafkasya bölgesini etkileyecektir.
- This has negative consequences also for urban areas.
- Bunun kentsel alanlar için de olumsuz sonuçları vardır.
- The negative consequences of liberalisation are already being felt by travellers.
- Serbestleşmenin olumsuz sonuçları gezginler tarafından şimdiden hissedilmeye başlandı.
- Our experience in this area has almost always been negative.
- Bu alandaki deneyimlerimiz neredeyse her zaman olumsuz olmuştur.
- What are our reasons for doing this in spite of that negative, or non-existent, Statement of Assurance?
- Olumsuz ya da hiç olmayan Güvence Beyanı'na rağmen bunu yapmak için nedenlerimiz nelerdir?
- The Growth and Stability Pact allows for us to respond to negative external events.
- Büyüme ve İstikrar Paktı, olumsuz dış olaylara yanıt vermemizi sağlar.
- Therefore, I would urge the rapporteur to distance himself from such negative statements.
- Dolayısıyla sözüyü bu tür olumsuz ifadelerden uzak durmaya davet ediyorum.
- This must be prevented, because enlargement must not under any circumstances have a negative impact on these areas.
- Bu önlenmelidir çünkü genişlemenin bu alanlar üzerinde hiçbir şekilde olumsuz bir etkisi olmamalıdır.
- The report has a positive aspect, but all too many negative ones.
- Raporun olumlu yönleri olduğu kadar olumsuz yönleri de bulunmaktadır.
- Is there not a need to prevent enlargement, which we all want, having a negative impact on southern Europe?
- Hepimizin istediği genişlemenin Güney Avrupa üzerinde olumsuz bir etki yaratmasını önlemek gerekmiyor mu?
- Delaying enlargement would have a very negative effect on the development of the Union.
- Genişlemenin geciktirilmesi Birliğin gelişimi üzerinde çok olumsuz bir etki yaratacaktır.
- This is why I generally view scaling up in a negative light.
- Bu nedenle ölçek büyütmeye genellikle olumsuz bakıyorum.
- Nor must we try to find solutions with negative historical connotations, such as train corridors.
- Tren koridorları gibi olumsuz tarihsel çağrışımları olan çözümler bulmaya da çalışmamalıyız.
- It is a politically created, negative situation.
- Politik olarak yaratılmış, olumsuz bir durumdur.
- Obviously it takes time even to slow down the negative development that is so rapidly on the increase.
- Sayıları hızla artmakta olan olumsuz gelişmeleri yavaşlatmanın bile zaman alacağı açıktır.
- The US position is always a very negative one, as it was when I was at the UN Children's Conference.
- Ben BM Çocuk Konferansındayken olduğu gibi, ABD'nin tutumu her zaman çok olumsuz olmuştur.
- The consequences would be disastrous and would, above all, have a negative impact on Europe's employment situation.
- Bunun sonuçları felaket olur ve her şeyden önce Avrupa'nın istihdam durumu üzerinde olumsuz bir etki yaratır.
- We are making a start this year at micro level by asking all the institutions to draw up a list of negative priorities.
- Bu yıl mikro düzeyde bir başlangıç yaparak tüm kurumlardan olumsuz öncelikler listesi hazırlamalarını istiyoruz.
- We should not consider last year's reserves as an option; these had a negative impact on cod stocks.
- Geçen yılki rezervleri bir seçenek olarak görmemeliyiz; bunların morina rezervleri üzerinde olumsuz bir etkisi olmuştur.
- All the negative features of a one-party system are manifest there.
- Tek partili bir sistemin tüm olumsuz özellikleri burada kendini göstermektedir.
- This negative view really needs to be aired here.
- Bu olumsuz görüşün gerçekten burada dile getirilmesi gerekiyor.
- In 2004, we will be concentrating on the crucial area of combating negative stereotyped images of women.
- 2004 yılında, kadınların olumsuz basmakalıp imajlarıyla mücadele gibi çok önemli bir alana yoğunlaşacağız.
- All this should not be misunderstood as reflecting a negative attitude.
- Tüm bunlar olumsuz bir tutumu yansıttığı şeklinde yanlış anlaşılmamalıdır.
- This is a negative trend since it implies that committed funding is not reaching its intended destination.
- Bu olumsuz bir eğilimdir çünkü taahhüt edilen fonların hedeflenen yere ulaşmadığını göstermektedir.
- It is too political in the negative sense of the word.
- Kelimenin olumsuz anlamıyla fazla politik.
- This is what we wish to highlight by our negative vote.
- Olumsuz oyumuzla vurgulamak istediğimiz şey budur.
- The response to the negative external shock demonstrated the flexibility and swift adaptability of the Turkish economy.
- Olumsuz dış şoka verilen yanıt, Türk ekonomisinin esnekliğini ve hızla uyarlanma yeteneğini gösterdi.
- The proposal also has some negative aspects, which are far from negligible.
- Teklifin ihmal edilebilir olmaktan uzak bazı olumsuz yönleri de bulunmaktadır.
- We must all be prepared, if that report is negative on any particular country, to take the appropriate action.
- Bu raporun herhangi bir ülke hakkında olumsuz olması halinde hepimiz gerekli adımları atmaya hazır olmalıyız.
- If this is adopted, however, we shall be promoting negative globalisation and social disintegration.
- Ancak bunun kabul edilmesi halinde, olumsuz küreselleşmeyi ve toplumsal çözülmeyi teşvik etmiş olacağız.
- It is essential to adjust to such changes so as to minimise their negative aspects.
- Bu tür değişikliklere, olumsuz yönlerini en aza indirecek şekilde uyum sağlamak esastır.
- This is an example of hasty, rather than careful, decision-making, with a negative result.
- Bu, dikkatli karar vermek yerine aceleci davranmanın bir örneğidir ve olumsuz bir sonuç doğurmuştur.
- We need to create legal bases to stem these negative trends.
- Bu olumsuz eğilimleri durdurmak için yasal dayanaklar oluşturmamız gerekiyor.
- It only remains to be seen whether it will have a negative or positive impact on real life.
- Bunun gerçek hayat üzerinde olumlu ya da olumsuz bir etkisi olup olmayacağını zaman gösterecektir.
- This description is also true in a negative sense.
- Bu tanımlama olumsuz anlamda da doğrudur.
- However, there are negative aspects.
- Bununla birlikte olumsuz yönleri de vardır.
- They are therefore prepared to turn a blind eye to a number of extremely negative consequences.
- Bu nedenle bir dizi son derece olumsuz sonucu görmezden gelmeye hazırdırlar.
- Competition authorities do exist but, in all other cases, not only are discounts not negative, they are positive.
- Rekabet otoriteleri mevcuttur, ancak diğer tüm durumlarda indirimler sadece olumsuz değil, olumludur.
- In that way, the regulation will have a negative effect on third countries, for example Japan.
- Bu şekilde düzenlemenin üçüncü ülkeler, örneğin Japonya üzerinde olumsuz bir etkisi olacaktır.
- I hope this is not seen as a negative message by them.
- Umarım bu onlar tarafından olumsuz bir mesaj olarak görülmez.
- The US position is always a very negative one, as it was when I was at the UN Children's Conference.
- BM Çocuk Konferansı'nda bulunduğum sırada olduğu gibi, ABD'nin tutumu her zaman çok olumsuz olmuştur.
- The aspect that I feel is most negative is the report's total omission of the structural component.
- Raporun en olumsuz olduğunu düşündüğüm yönü, yapısal bileşenin tamamen göz ardı edilmesidir.
- With regard to Turkey, I would like to say that Turkey would consider it an extraordinarily negative signal.
- Türkiye ile ilgili olarak Türkiye'nin bunu olağanüstü olumsuz bir sinyal olarak değerlendireceğini söylemek isterim.
- Those expenditure cuts led to a positive result, but also had negative affects.
- Bu harcama kesintileri olumlu bir sonuca yol açtı, ancak olumsuz etkileri de oldu.
- This is crucial, since we cannot afford negative stereotyping of Islamic beliefs in the current sensitive climate.
- Bu çok önemlidir zira mevcut hassas iklimde İslami inançların olumsuz bir şekilde klişeleştirilmesine izin veremeyiz.
- The negative consequences are well known, the positive ones less so.
- Olumsuz sonuçlar iyi bilinmektedir, olumlu sonuçlar ise daha az bilinmektedir.
- The impact really would have been very, very negative.
- Etkisi gerçekten çok ama çok olumsuz olurdu.
- There are two possible scenarios, one negative and the other positive.
- Biri olumsuz, diğeri olumlu olmak üzere iki olası senaryo var.
- Among the negative developments I would include the disturbing decision of Likud.
- Olumsuz gelişmeler arasında Likud'un rahatsız edici kararını da sayabilirim.
- My country, for example, only issues negative travel advice on Beijing, Hong Kong and the Guangdong province.
- Örneğin benim ülkem sadece Pekin, Hong Kong ve Guangdong eyaleti için olumsuz seyahat tavsiyeleri yayınlıyor.
- This description is also true in a negative sense.
- Bu açıklama olumsuz anlamda da doğrudur.
- We must all be prepared, if that report is negative on any particular country, to take the appropriate action.
- Raporun herhangi bir ülke hakkında olumsuz olması halinde, hepimiz gerekli adımları atmaya hazır olmalıyız.
- The initial reactions of both organisations of interested parties and this Parliament were unfortunately negative.
- Hem ilgili tarafların örgütlerinin hem de Parlamentonun ilk tepkileri ne yazık ki olumsuz olmuştur.
- We are experiencing the consequences of a negative external event.
- Olumsuz bir dış olayın sonuçlarını yaşıyoruz.
- It is a positive "yes" rather than a negative or equivocal "yes".
- Bu, olumsuz ya da belirsiz bir "evet "ten ziyade olumlu bir "evet "tir.
- It implies the same thing, but it does not sound negative, or like a prison sentence.
- Aynı şeyi ima ediyor ama kulağa olumsuz ya da hapis cezası gibi gelmiyor.
- In fact an imbalance will arise in the art market, with all the negative consequences that implies.
- Aslında sanat piyasasında bir dengesizlik ortaya çıkacak ve bu da tüm olumsuz sonuçları beraberinde getirecektir.
- The negative consequences of liberalisation are already being felt by travellers.
- Serbestleşmenin olumsuz sonuçları seyahat edenler tarafından şimdiden hissedilmektedir.
- If this does not work, it will create a negative impression.
- Bu işe yaramazsa, olumsuz bir izlenim yaratacaktır.
- Obviously it takes time even to slow down the negative development that is so rapidly on the increase.
- Açıkçası hızla artmakta olan olumsuz gelişmeleri yavaşlatmak bile zaman almaktadır.
- A further negative point is the clear lack of condemnation of the bombing raids that Iraq still suffers periodically.
- Bir diğer olumsuz nokta ise Irak'ın hala periyodik olarak maruz kaldığı bombalama saldırılarının açıkça kınanmamasıdır.
- We can never fight negative forces with negative measures.
- Olumsuz güçlerle asla olumsuz tedbirlerle mücadele edemeyiz.
- Will enlargement have a negative impact on the least-favoured regions?
- Genişlemenin en az avantajlı bölgeler üzerinde olumsuz bir etkisi olacak mı?
- This cost may also have a negative effect on inflation.
- Bu maliyet enflasyona da olumsuz tesir edebilir.
- Negative; I have not yet found no eggs, just empty shells.
- Olumsuz; henüz yumurta bulamadım, sadece boş kabuklar var.
- I don't know why people have to leave such negative comments.
- İnsanların neden bu kadar olumsuz yorumlar bırakmak zorunda olduklarını bilmiyorum.
- I don't know why people have to leave such negative comments.
- İnsanların neden bu kadar olumsuz yorum yapmak zorunda olduklarını bilmiyorum.
- This approach might have a negative effect on the child in both senses.
- Bu yaklaşımın çocuk üzerinde her iki anlamda da olumsuz bir etkisi olabilir.
- It is not negative to want to look good.
- İyi görünmeyi istemek olumsuz bir şey değil.
- This is another negative command that keeps the victim from escaping.
- Bu, kurbanın kaçmasını engelleyen bir başka olumsuz komuttur.
- This cost may also have a negative effect on inflation.
- Bu maliyet enflasyon üzerinde de olumsuz bir etkiye sahip olabilir.
- I don't see that as negative.
- Bunu olumsuz olarak görmüyorum.
- Tom's a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation.
- Tom çok karamsar bir insan ve her zaman her durumun olumsuz tarafını görüyor.
- Tom's a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation.
- Tom, olaylara daima olumsuz tarafından bakan çok kötümser bir insan.
- My reply was negative.
- Cevabım olumsuzdu.
- Why does Tom have such a negative attitude?
- Tom'un neden böyle olumsuz bir tavrı var?
- My reply was negative.
- Benim cevabım olumsuzdu.
- Tom answered in the negative.
- Tom olumsuz olarak cevap verdi.
- He understood the negative outcomes of being wasteful.
- O, savurgan olmanın olumsuz sonuçlarını anladı.
- My response is still negative.
- Cevabım hâlâ olumsuz.
- That couldn't possibly have any negative consequences.
- Bunun olumsuz sonuçları olması mümkün değil.
- Why is your immediate reaction always so negative?
- Neden ilk tepkiniz hep olumsuz oluyor?
- That couldn't possibly have any negative consequences.
- Bunun olumsuz bir sonucu olma ihtimali yoktur.
- I don't see that as negative.
- Onu olumsuz olarak görmüyorum.
- Why are you being so negative?
- Neden bu kadar olumsuz davranıyorsun?
- Tom focuses on the positive and doesn't dwell on the negative.
- Tom olumlu şeylere odaklanır ve olumsuz şeylerin üzerinde durmaz.
- My response is still negative.
- Cevabım hala olumsuz.
- Why do you have such a negative approach to life?
- Neden hayata karşı bu kadar olumsuz bir yaklaşımın var?
- He has a negative attitude to everything.
- Onun her şey için olumsuz bir tutumu var.
- I won't translate such a negative sentence.
- Böyle olumsuz bir cümleyi çevirmeyeceğim.
- Her health screening showed no negative results.
- Sağlık taramasında olumsuz bir sonuç çıkmadı.
- I don't want to be negative.
- Olumsuz olmak istemiyorum.
- You're being negative again.
- Yine olumsuz davranıyorsun.
- The outlook was negative.
- Görünüm olumsuzdu.
- The results were negative.
- Sonuçlar olumsuzdu.
- Don't be so negative.
- Bu kadar olumsuz olma.
- The lower your self-esteem, the more you tend to focus on negative things.
- Özsaygınız ne kadar düşükse, olumsuz şeylere o kadar fazla odaklanma eğiliminde olursunuz.
- He has a negative attitude to everything.
- Her şeye karşı olumsuz bir tutumu var.
- His answer was negative.
- Cevabı olumsuzdu.
- Why is your first reaction to anything always negative?
- Neden her şeye verdiğin ilk tepki hep olumsuz oluyor?
- The results are negative.
- Sonuçlar olumsuz.
- She has a negative attitude toward life.
- Hayata karşı olumsuz bir tutumu var.
- He understood the negative outcomes of being wasteful.
- Savurgan olmanın olumsuz sonuçlarını anlamıştı.
Show More (126)
|
