1 |
offensive |
saldırı |
adj. |
|
- Let us not be blinded by the charm offensive on the part of Turkey.
- Türkiye'nin cazibeli saldırısı bizi kör etmesin.
- It is a vision of an industry on the offensive.
- Bu, saldırı halindeki bir sektörün vizyonudur.
- The violent offensive and the killing can never lead to peace.
- Şiddet içeren saldırılar ve öldürmeler asla barışa yol açamaz.
- We would like to respond to an offensive against the market by meeting our citizens' needs.
- Piyasaya yönelik saldırıya vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılayarak karşılık vermek istiyoruz.
- In recent years, there has been an offensive to justify the action of armies outside their own territory.
- Son yıllarda orduların kendi toprakları dışındaki eylemlerini meşrulaştırmaya yönelik bir saldırı söz konusudur.
- Let us not be blinded by the charm offensive on the part of Turkey.
- Türkiye'nin cazibe saldırısı gözlerimizi kör etmesin.
- The violent offensive and the killing can never lead to peace.
- Şiddet içeren saldırılar ve ölümler asla barışa ön ayak olamaz.
- This offensive promoting development and combating poverty should be organised around four key ideas.
- Kalkınmayı teşvik eden ve yoksullukla mücadele eden bu saldırı dört temel fikir etrafında örgütlenmelidir.
- I do feel, however, that on this issue too, embarking on a charm offensive is not enough.
- Bununla birlikte, bu konuda da bir cazibe saldırısı başlatmanın yeterli olmadığını düşünüyorum.
- Go on the offensive.
- Saldırıya geç.
- The police conducted an offensive against some drug dealers.
- Polis bazı uyuşturucu satıcılarına karşı bir saldırı düzenledi.
- The general decided to launch an offensive against the enemy camp.
- General, düşman kampına bir saldırı başlatmaya karar verdi.
- The plans for the offensive were secret.
- Saldırı planları gizliydi.
- Several soldiers were injured in the offensive.
- Saldırıda birkaç asker yaralandı.
- Layla went on a charm offensive to talk to Sami.
- Layla, Sami ile konuşmak için cazibe saldırısına geçti.
- The Viet Cong launched the Tet offensive on January 30, 1968.
- Viet Cong 30 Ocak 1968'de Tet saldırısını başlattı.
- The police conducted an offensive against some drug dealers.
- Polis bazı uyuşturucu satıcılarına karşı saldırı düzenledi.
- The bold knight didn't hesitate to go on the offensive when the time came.
- Cesur şövalye, zamanı geldiğinde saldırıya geçmekte tereddüt etmedi.
- We recoiled from the enemy's offensive.
- Düşmanın saldırısından geri çekildik.
- We recoiled from the enemy's offensive.
- Biz düşman saldırısı nedeniyle geri çekildik.
- The Viet Cong launched the Tet offensive on January 30, 1968.
- Viet Kong 30 Ocak 1968'de Tet saldırısını başlattı.
- The general decided to launch an offensive against the enemy camp.
- General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.
Show More (19)
|
2 |
offensive |
saldırgan |
adj. |
|
- I find this interpretation to be somewhat offensive.
- Bu yorumu biraz saldırgan buluyorum.
- An offensive policy means supporting the people of Tunisia who are working for the rule of law, for freedom.
- Saldırgan bir politika, hukukun üstünlüğü ve özgürlük için çalışan Tunus halkını desteklemek anlamına gelir.
- Offensive language can also have an effect on those who use it.
- Saldırgan dil, onu kullananları da etkileyebilir.
- Offensive language can also have an effect on those who use it.
- Saldırgan dil, onu kullananlar üzerinde de etkili olabilir.
- Offensive language can also have an effect on those who use it.
- Saldırgan dil de onu kullananlar üzerinde etkili olabilir.
- Tom is offensive.
- Tom saldırgan.
- The speaker's comments were highly offensive.
- Konuşmacının yorumları oldukça saldırgandı.
- That's offensive.
- Saldırgan.
- That joke is offensive.
- O şaka saldırgan.
- I found that extremely offensive.
- Onu son derece saldırgan buldum.
- I found that extremely offensive.
- Bunu son derece saldırgan buldum.
- His jokes are offensive.
- Onun şakaları saldırgan.
- We should avoid writing sentences that are disrespectful, offensive or hateful.
- Saygısız, saldırgan veya nefret dolu cümleler yazmaktan kaçınmalıyız.
- I find that offensive.
- Onu saldırgan buluyorum.
- I find that offensive.
- Bunu saldırgan buluyorum.
- It's an offensive joke.
- Bu saldırgan bir şaka.
- This is offensive.
- Bu saldırgan.
- Who gets to decide what's offensive?
- Neyin saldırgan olduğuna kim karar veriyor?
- I think that's offensive.
- Bence bu saldırgan.
- That joke is offensive.
- Bu şaka saldırgan.
Show More (17)
|
3 |
offensive |
rahatsız eden |
adj. |
|
- The smell was offensive.
- Koku rahatsız edici idi.
- His smug behavior is offensive.
- Kendini beğenmiş davranışları rahatsız edici.
- Your attitude towards women is offensive.
- Kadınlara karşı tutumunuz rahatsız edici.
- Tom's jokes are offensive.
- Tom'un şakaları rahatsız edici.
- The smell was offensive.
- Koku rahatsız ediciydi.
- Your jokes were offensive.
- Şakaların rahatsız ediciydi.
- That ad is incredibly offensive.
- Bu reklam son derece rahatsız edici.
Show More (4)
|
4 |
offensive |
iğrenç |
adj. |
|
- There was an offensive smell coming from the limber hole, so I called a plumber.
- Kireç deliğinden iğrenç bir koku geliyordu, ben de bir tesisatçı çağırdım.
- His jokes are offensive.
- Onun şakaları iğrenç.
- It's an offensive joke.
- Bu iğrenç bir şaka.
- Your jokes were offensive.
- Tom'un fıkraları iğrenç.
Show More (1)
|
5 |
offensive |
kırıcı |
adj. |
|
- His smug behavior is offensive.
- Onun kendini beğenmiş tavırları kırıcı.
- I just found that offensive.
- Ben bunu kırıcı buldum işte.
- His smug behavior is offensive.
- Onun kendini beğenmişliği kırıcı.
Show More (0)
|
6 |
offensive |
hücum |
adj. |
|
- We weren't a good offensive team.
- İyi bir hücum takımı değildik.
- We weren't a good offensive team.
- Biz iyi bir hücum takımı değildik.
Show More (-1)
|
7 |
offensive |
ileri geri |
adj. |
|
- It is very rude of you to use such offensive words about minorities.
- Azınlıklar hakkında böyle ileri geri konuşmanız çok kaba bir davranış.
Show More (-2)
|
8 |
offensive |
saldırı ile ilgili |
adj. |
|
- He was taken into custody for carrying an offensive weapon.
- Saldırı silahı taşımaktan gözaltına alındı.
Show More (-2)
|
9 |
offensive |
ofansif |
adj. |
|
- In my opinion, the coach should have determined a much more offensive strategy.
- Bence antrenör çok daha ofansif bir strateji belirlemeliydi.
Show More (-2)
|
10 |
offensive |
saldırı |
n. |
|
- The military offensive against the enemy country ended up with failure.
- Düşman ülkeye karşı yapılan askeri saldırı başarısızlıkla sonuçlandı.
Show More (-2)
|
11 |
offensive |
incitici |
adj. |
|
- That ad is incredibly offensive.
- Bu reklam inanılmaz derecede incitici.
Show More (-2)
|