|
- It was hard to be optimistic during the worst pandemic days.
- Pandeminin en kötü günlerinde iyimser olmak zordu.
- For that reason, I am, for the time being, reasonably optimistic.
- Bu nedenle, şimdilik makul ölçüde iyimserim.
- The informal meeting of foreign ministers leaves me cautiously optimistic.
- Dışişleri bakanlarının gayrı resmi toplantısı beni ihtiyatlı bir iyimserliğe sevk etti.
- This minority too came into line and that is why we are at the point we are today, in optimistic mode.
- Bu azınlık da hizaya geldi ve bu yüzden bugün bulunduğumuz noktada, iyimser moddayız.
- I am a little more optimistic about this than some of the speakers in this debate.
- Ben bu konuda tartışmadaki bazı konuşmacılardan biraz daha iyimserim.
- I am very optimistic that they will be accepted also by the Council.
- Bunların Konsey tarafından da kabul edileceği konusunda çok iyimserim.
- The report is neither optimistic nor pessimistic.
- Rapor ne iyimser ne de kötümserdir.
- Mr Watson, I am – shall we say – moderately optimistic that everything will be sorted out.
- Bay Watson, her şeyin çözüleceğine dair, yani ne diyelim, biraz iyimserim.
- I fear that such warm, optimistic rhetoric is little more than that.
- Korkarım ki bu tür sıcak ve iyimser söylemler bundan biraz daha fazlasıdır.
- I think we can take an optimistic approach to cooperation with Lebanon.
- Bence Lübnan ile işbirliği konusunda iyimser bir yaklaşım benimseyebiliriz.
- We must be at once optimistic and prudent.
- Hem iyimser hem de ihtiyatlı olmalıyız.
- I am less optimistic about immigration policy, however.
- Ancak göçmenlik politikası konusunda daha az iyimserim.
- I am optimistic that this cooperation will be forthcoming.
- Bu iş birliğinin gerçekleşeceği konusunda iyimserim.
- The High Representative also seems to share this optimistic point of view.
- Yüksek Temsilci de bu iyimser bakış açısını paylaşıyor görünmektedir.
- For different reasons, none of them are optimistic about the Commission's proposals for the fisheries sector.
- Farklı nedenlerden dolayı, hiçbiri Komisyon'un balıkçılık sektörüne yönelik önerileri konusunda iyimser değil.
- That may sound optimistic, but we shall know by next month, by April at the latest, if this will work.
- Kulağa iyimser gelebilir ama bunun işe yarayıp yaramayacağını önümüzdeki ay, en geç Nisan ayında öğreneceğiz.
- I think we can take an optimistic approach to cooperation with Lebanon.
- Lübnan ile işbirliği konusunda iyimser bir yaklaşım sergileyebileceğimizi düşünüyorum.
- We have not yet received an answer to this question, but my personal prediction is unfortunately not optimistic.
- Bu soruya henüz bir yanıt alamadık, ancak kişisel tahminim ne yazık ki iyimser değil.
- We have too long been accustomed to hearing optimistic plans and dispassionate predictions after each Summit.
- Uzun zamandır her Zirve sonrasında iyimser planlar ve soğukkanlı tahminler duymaya alışmıştık.
- The atmosphere when the meeting started was cautiously optimistic.
- Toplantı başladığında atmosfer ihtiyatlı bir iyimserlik içindeydi.
- I am optimistic that we will manage it for next year too.
- Gelecek yıl için de bunu başaracağımız konusunda iyimserim.
- The view of the immediate future is not as optimistic as might appear from the Commission's document, however.
- Ancak yakın geleceğe ilişkin görüşler, Komisyonun belgesinde göründüğü kadar iyimser değildir.
- They are far too optimistic and there is no monitoring procedure of any kind.
- Çok fazla iyimserler ve herhangi bir izleme prosedürü de yok.
- I am highly optimistic about this.
- Ben bu konuda son derece iyimserim.
- I am therefore personally optimistic with regard to 6 and 7 December.
- Bu nedenle 6 ve 7 Aralık konusunda kişisel olarak iyimserim.
- Experience with the current reporting system shows that five months is already optimistic.
- Mevcut raporlama sistemiyle ilgili deneyimler, beş ayın şimdiden iyimser bir süre olduğunu göstermektedir.
- The view of the immediate future is not as optimistic as might appear from the Commission's document, however.
- Ancak yakın geleceğe ilişkin görüşler, Komisyon'un belgesinde göründüğü kadar iyimser değildir.
- Many of us of here are very optimistic about the next six months.
- Buradaki pek çoğumuz önümüzdeki altı ay için oldukça iyimseriz.
- Mr Watson, I am – shall we say – moderately optimistic that everything will be sorted out.
- Bay Watson, her şeyin çözüleceğine dair -ne diyelim- biraz iyimserim.
- If not an optimistic message, this at least gives no cause for concern.
- İyimser bir mesaj olmasa da bu en azından endişelenmek için bir neden vermiyor.
- The rapporteur displays too optimistic a view of biotechnology.
- Raportör biyoteknoloji konusunda fazla iyimser bir görüş sergilemektedir.
- A serious, robust and optimistic Budget is, therefore, all the more necessary.
- Bu nedenle ciddi, sağlam ve iyimser bir Bütçe daha da gereklidir.
- I am still somewhat optimistic.
- Ben hala biraz iyimserim.
- I am optimistic that support and understanding will be provided.
- Destek ve anlayışın sağlanacağı konusunda iyimserim.
- I am entirely optimistic that far and away the greater part of it will be.
- Büyük bir kısmının da öyle olacağı konusunda tamamen iyimserim.
- We support the motion for a resolution, but we find it all very optimistic and hard to believe.
- Çözüm önergesini destekliyoruz ancak tüm bunları çok iyimser ve inanması zor buluyoruz.
- Tom is ambitious and optimistic.
- Tom hırslı ve iyimser.
- I'm fairly optimistic.
- Ben oldukça iyimserim.
- Are you just being optimistic or do you really think we're going to win?
- Sadece iyimser mi davranıyorsun yoksa gerçekten kazanacağımızı mı düşünüyorsun?
- I'm always optimistic.
- Her zaman iyimserimdir.
- Tom didn't seem optimistic.
- Tom iyimser görünmüyordu.
- We were too optimistic.
- Çok iyimserdik.
- How are you able to remain so optimistic?
- Nasıl bu kadar iyimser kalabiliyorsun?
- I think Tom is overly optimistic.
- Sanırım Tom aşırı derecede iyimser.
- I'm an optimistic guy.
- Ben iyimser bir adamım.
- The meeting ended on an optimistic note.
- Toplantı iyimser bir havada sona erdi.
- Tom is optimistic about this year's harvest.
- Tom bu yılki hasat konusunda iyimser.
- That's pretty optimistic.
- Oldukça iyimser.
- Tom is optimistic, isn't he?
- Tom iyimser, değil mi?
- Your view is too optimistic.
- Senin görüşün çok iyimser.
- Tom didn't sound optimistic.
- Tom iyimser görünmüyordu.
- The doctor isn't very optimistic.
- Doktor pek iyimser değil.
- We're cautiously optimistic.
- İhtiyatlı bir iyimserlik içindeyiz.
- I'm more optimistic about our prospects now.
- Şimdi başarı şanslarımız hakkında daha iyimser değilim.
- Tom used to be optimistic.
- Tom eskiden iyimserdi.
- You should know right off I'm not optimistic.
- İyimser olmadığımı hemen bilmelisin.
- Tom is still optimistic.
- Tom hâlâ iyimser.
- Tom isn't very optimistic.
- Tom pek iyimser değil.
- Tom seems optimistic.
- Tom iyimser görünüyor.
- I must admit that things are looking quite optimistic.
- İşlerin oldukça iyimser göründüğünü itiraf etmeliyim.
- That's an overly optimistic view.
- Bu fazlasıyla iyimser bir bakış açısı.
- We're extremely optimistic.
- Son derece iyimseriz.
- We weren't always optimistic.
- Her zaman iyimser değildik.
- I'm fairly optimistic.
- Oldukça iyimserim.
- Tom isn't as optimistic as I am.
- Tom benim kadar iyimser değil.
- You're usually so optimistic.
- Genellikle çok iyimsersin.
- I haven't been this optimistic ever before.
- Daha önce hiç bu kadar iyimser olmamıştım.
- Tom wasn't overly optimistic.
- Tom aşırı derecede iyimser değildi.
- I'm always optimistic.
- Ben her zaman iyimserim.
- I'm very optimistic about this.
- Bu konuda çok iyimserim.
- Tom is ambitious and optimistic.
- Tom hırslı ve iyimserdir.
- He is rather optimistic.
- Oldukça iyimser.
- I think that Tom is still optimistic.
- Bence Tom hâlâ iyimser.
- I think Tom is overly optimistic.
- Bence Tom aşırı iyimser.
- I'm more optimistic about our prospects now.
- Artık beklentilerimiz konusunda daha iyimserim.
- You should know right off I'm not optimistic.
- İyimser olmadığımı hemen anlamalısın.
- I'm not optimistic.
- İyimser değilim.
- I wouldn't be so optimistic if I were in your position.
- Senin yerinde olsam bu kadar iyimser olmam.
- How can you be so optimistic?
- Nasıl bu kadar iyimser olabiliyorsun?
- If I remember correctly, you were quite optimistic at that time.
- Yanlış hatırlamıyorsam, o zamanlar oldukça iyimserdiniz.
- I was optimistic.
- Ben iyimserdim.
- The doctor is not very optimistic.
- Doktor pek iyimser değil.
- Tom said I didn't sound optimistic.
- Tom sesimin iyimser gelmediğini söyledi.
- Our profits exceeded even the most optimistic estimates announced last year.
- Bizim kâr geçen yıl duyurulan en iyimser tahminleri bile aştı.
- Tom is cautiously optimistic.
- Tom ihtiyatlı bir iyimserlik içinde.
- That's an overly optimistic view.
- Bu aşırı iyimser bir bakış açısı.
- His view seems to be too optimistic.
- Onun görüşü fazla iyimser görünüyor.
- Tom was cautiously optimistic.
- Tom ihtiyatla iyimserdi.
- I'm not optimistic at this point.
- Bu noktada iyimser değilim.
- I didn't think Tom would be so optimistic.
- Tom'un bu kadar iyimser olacağını düşünmemiştim.
- I think Tom is still optimistic.
- Bence Tom hala iyimser.
- His view seems to be too optimistic.
- Onun görüşü çok iyimser görünüyor.
- No one seemed particularly optimistic.
- Kimse iyimser görünmüyordu.
- Are Tom and Mary optimistic?
- Tom ve Mary iyimser mi?
- Tom said that he was very optimistic.
- Tom çok iyimser olduğunu söyledi.
- I'm not as optimistic as Tom is.
- Tom kadar iyimser değilim.
- I'm neither optimistic nor pessimistic.
- Ne iyimserim ne de kötümser.
- I didn't think Tom would be so optimistic.
- Tom'un bu kadar iyimser olacağını düşünmedim.
- I'm very optimistic about the future.
- Gelecek hakkında çok iyimserim.
- Nobody feels optimistic today.
- Bugün hiç kimse iyimser hissetmiyor.
- How optimistic are you?
- Ne kadar iyimsersiniz?
- Tom didn't sound too optimistic.
- Tom'un sesi pek iyimser gelmiyordu.
- You're usually so optimistic.
- Genelde çok iyimsersin.
- Tom isn't optimistic.
- Tom iyimser değil.
- Were you optimistic?
- Sen iyimser miydin?
- Tom is more optimistic.
- Tom daha iyimser.
- I always try to stay optimistic.
- Her zaman iyimser olmaya çalışırım.
- This time I'm very optimistic.
- Bu sefer çok iyimserim.
- I'm not very optimistic.
- Pek iyimser değilim.
- Tom didn't sound too optimistic.
- Tom'un sesi çok iyimser değildi.
- Tom isn't very optimistic.
- Tom çok iyimser değil.
- Are you optimistic?
- İyimser misiniz?
- This time I'm very optimistic.
- Bu defa çok iyimserim.
- Tom is still optimistic.
- Tom hala iyimser.
- Tom seemed to be optimistic.
- Tom iyimser görünüyordu.
- Tom remained optimistic.
- Tom iyimser kaldı.
- Tom seemed optimistic.
- Tom iyimser görünüyordu.
- That's optimistic of you.
- Çok iyimsersin.
- Tom wasn't optimistic.
- Tom iyimser değildi.
- I wish I could be more optimistic about what's going to happen.
- Keşke olacaklar konusunda daha iyimser olabilseydim.
- I should let you know that I'm not optimistic.
- İyimser olmadığımı sana bildirmeliyim.
- He is rather optimistic.
- O, oldukça iyimserdir.
- I'm not as optimistic as Tom is.
- Ben Tom kadar iyimser değilim.
- I'm not optimistic at this point.
- Şu anda iyimser değilim.
- Tom doesn't sound very optimistic.
- Tom'un sesi pek iyimser gelmiyor.
- Tom said that he wasn't optimistic.
- Tom iyimser olmadığını söyledi.
- You're an overly optimistic girl.
- Sen aşırı iyimser bir kızsın.
- Others are less optimistic.
- Diğerleri daha az iyimser.
- I wasn't optimistic.
- İyimser değildim.
- Were you optimistic?
- İyimser miydin?
- Everyone seems optimistic.
- Herkes iyimser görünüyor.
- I was optimistic.
- İyimserdim.
- Tom is very optimistic.
- Tom çok iyimser.
- We're optimistic.
- Biz iyimseriz.
- I wouldn't be that optimistic if I were you.
- Yerinde olsam bu kadar iyimser olmazdım.
- How can Tom be so optimistic?
- Tom nasıl bu kadar iyimser olabilir?
- Tom is quite optimistic.
- Tom oldukça iyimser.
- Tom didn't sound very optimistic.
- Tom'un sesi pek iyimser gelmiyordu.
- I think you're overly optimistic.
- Bence aşırı iyimsersin.
- You're pretty optimistic, aren't you?
- Oldukça iyimsersin, değil mi?
- Tom seems to be optimistic.
- Tom iyimser görünüyor.
- I used to be as optimistic as Tom when I first started working here.
- Burada çalışmaya ilk başladığımda ben de Tom kadar iyimserdim.
- Tom said Mary isn't optimistic.
- Tom, Mary'nin iyimser olmadığını söyledi.
- I wish I could be more optimistic, but I don't think things will get better soon.
- Keşke daha iyimser olabilsem, ama yakında işler daha iyi olacak diye düşünmüyorum.
- I think Tom is a little too optimistic.
- Sanırım Tom biraz fazla iyimser.
- Tom didn't seem optimistic.
- Tom iyimser gözükmüyordu.
- Even if he is in trouble, Mac is always optimistic.
- Başı dertte olsa bile Mac her zaman iyimserdir.
- Tom is very optimistic, isn't he?
- Tom çok iyimser, değil mi?
- I wish I could be more optimistic about what's going to happen.
- Keşke olacaklar hakkında daha iyimser olabilsem.
- I think Tom is a little too optimistic.
- Bence Tom biraz fazla iyimser.
- Tom was cautiously optimistic.
- Tom ihtiyatlı bir şekilde iyimserdi.
- I wouldn't be so optimistic if I were in your position.
- Senin yerinde olsaydım bu kadar iyimser olmazdım.
- Are you optimistic?
- İyimser misin?
- Tom said he's optimistic.
- Tom iyimser olduğunu söyledi.
- I'm optimistic.
- Ben iyimserim.
- Clearly, I was overly optimistic.
- Açıkcası, fazla iyimserdim.
- How optimistic are you?
- Ne kadar iyimsersin?
- I used to be as optimistic as Tom when I first started working here.
- Burada ilk çalışmaya başladığımda Tom kadar iyimserdim.
- You're optimistic.
- Sen iyimsersin.
- You don't sound very optimistic.
- Pek iyimser değilsin.
- Tom is optimistic.
- Tom iyimser.
- I think Tom is still optimistic.
- Bence Tom hâlâ iyimser.
- We weren't always optimistic.
- Biz her zaman iyimser değildik.
- Tom didn't sound optimistic.
- Tom'un sesi iyimser gelmiyordu.
- How can you be so optimistic?
- Nasıl bu kadar iyimser olabilirsin?
- I'm afraid that's being a little too optimistic.
- Korkarım bu biraz fazla iyimser olmak.
- Tom wasn't very optimistic.
- Tom çok iyimser değildi.
- The doctor was optimistic.
- Doktor iyimserdi.
- You seem optimistic.
- İyimser görünüyorsun.
- Tom is optimistic at this point.
- Tom bu noktada iyimser.
- You're optimistic.
- Siz iyimsersiniz.
- Tom said that he wasn't very optimistic.
- Tom pek iyimser olmadığını söyledi.
- Tom said Mary didn't sound optimistic.
- Tom Mary'nin iyimser görünmediğini söyledi.
- I wish I could be more optimistic, but I don't think things will get better soon.
- Keşke daha iyimser olabilseydim, ama işlerin yakında düzeleceğini sanmıyorum.
- Tom said that he was really optimistic.
- Tom gerçekten iyimser olduğunu söyledi.
- Tom said I didn't sound optimistic.
- Tom iyimser görünmediğimi söyledi.
- Tom said that he wasn't very optimistic.
- Tom çok iyimser olmadığını söyledi.
- Tom doesn't sound very optimistic.
- Tom çok iyimser görünmüyor.
- You should try being more optimistic.
- Daha iyimser olmayı denemelisin.
- Tom isn't as optimistic as he used to be.
- Tom eskiden olduğu kadar iyimser değil.
- I'm not very optimistic.
- Ben çok iyimser değilim.
- I think that Tom is still optimistic.
- Bence Tom hala iyimser.
- That's pretty optimistic.
- O oldukça iyimser.
- You seem optimistic.
- Sen iyimser görünüyorsun.
- That's very optimistic of you.
- Çok iyimsersin.
- I think Tom is optimistic.
- Bence Tom iyimser.
- I always try to stay optimistic.
- Hep iyimser kalmaya çalışırım.
- Tom isn't as optimistic as Mary is.
- Tom, Mary kadar iyimser değil.
- I wouldn't be that optimistic if I were you.
- Yerinde olsam o kadar iyimser olmam.
- Clearly, I was overly optimistic.
- Açıkçası, aşırı iyimserdim.
- That's an overly optimistic view.
- Bu aşırı iyimser bir görüş.
- Be patient and optimistic.
- Sabırlı ve iyimser olun.
- Tom wasn't overly optimistic.
- Tom aşırı iyimser değildi.
- That's a very optimistic view.
- Bu çok iyimser bir bakış açısı.
- Nobody feels optimistic today.
- Bugün kimse iyimser hissetmiyor.
- Tom said Mary isn't optimistic.
- Tom Mary'nin iyimser olmadığını söyledi.
- We were too optimistic.
- Biz fazla iyimserdik.
- Tom used to be optimistic.
- Tom iyimserdi.
- Tom said Mary didn't sound optimistic.
- Tom, Mary'nin pek iyimser olmadığını söyledi.
- Tom is rather optimistic.
- Tom oldukça iyimser.
- I must admit that things are looking quite optimistic.
- İtiraf etmeliyim ki işler oldukça iyimser görünüyor.
- No one seemed particularly optimistic.
- Hiç kimse özellikle iyimser görünmüyordu.
- Tom sounded optimistic.
- Tom'un sesi iyimser geliyordu.
- I'm optimistic.
- İyimserim.
- Tom wasn't overly optimistic.
- Tom fazla iyimser değildi.
- Tom was optimistic.
- Tom iyimserdi.
- You seem to be much more optimistic lately.
- Son zamanlarda çok daha iyimser görünüyorsun.
- Tom is quite optimistic.
- Tom oldukça iyimserdir.
- You're optimistic, aren't you?
- Sen iyimsersin, değil mi?
- Tom is optimistic at this point.
- Tom bu noktada iyimserdir.
- That's an overly optimistic view.
- O, çok fazla iyimser bir bakış.
- Our profits exceeded even the most optimistic estimates announced last year.
- Kârımız geçen yıl açıklanan en iyimser tahminleri bile aştı.
- Tom said that Mary wasn't optimistic.
- Tom, Mary'nin iyimser olmadığını söyledi.
- I'm very optimistic.
- Ben çok iyimserim.
- I should let you know that I'm not optimistic.
- İyimser olmadığımı bilmeni isterim.
- We're extremely optimistic.
- Aşırı derecede iyimseriz.
- If I remember correctly, you were quite optimistic at that time.
- Eğer doğru hatırlıyorsam, sen o zamanlar oldukça iyimserdin.
- Tom said Mary wasn't optimistic.
- Tom, Mary'nin iyimser olmadığını söyledi.
- Tom never was optimistic.
- Tom asla iyimser değildi.
- Tom is optimistic that he'll get accepted into Harvard.
- Tom Harvard'a kabul edileceği konusunda iyimser.
- This is wildly optimistic.
- Bu çılgınca iyimserlik.
- I never was optimistic.
- Asla iyimser değildim.
- Maybe we were too optimistic.
- Belki de çok iyimserdik.
- Tom wasn't very optimistic.
- Tom pek iyimser değildi.
- Tom sounded optimistic.
- Tom iyimser görünüyordu.
Show More (222)
|
